Her 19 Mayıs’ta aklıma Can Yücel’in şiiri gelir:
“Bugün Ondokuz Mayıs, Mayısın ondokuzu! /
Sen ey Türk istiklâlinin koruyucusu, /
Sen ey ülkemizin geleceği /
Ulusumuzun gözbebeği /
Sen ey demir parmaklıklarda barfiks yapan /
Ranzalarda parende atan /
Sportmen ve kahraman Türk Gençliği /
Önünde senin bütün Kilit-bahirler açık /
Ama her zaman Samsun’a çıkılmaz a /
Bu sabah da avluda volta atmağa çık!”
Ülkemizin gençlik politikasını daha iyi anlatan bir çalışmaya henüz rast gelinmemiştir. “Geleceğimizsiniz” diye sırtı okşanan gençler, her zamankinden daha hızlı yaklaşan geleceğe hazırlıksız yakalansınlar diye sanki özel olarak tasarlanmış bir eğitim sistemine mahkûm bırakılmış.
Yoksullukla baş edemeyenler, iktidarların desteklediği tarikatların yurt ve okullarına teslim edilmiş. Sınav sorularının çalınmasına göz yumulmuş, devlette iş bulmaları için belli tarikatlara girmeleri neredeyse şart koşulmuş.
Biraz sesini çıkartan, nefes almaya çalışan mahkeme salonlarına, cezaevlerine alıştırılmış.
İhtiyarların aldığı kararlarla, onlar nutuk atıp güç devşirirken savaşlara yollanmış. Memleketin ciğerlerine arsızca saplanan inşaatlarda, iş cinayetlerinde hayatlarını kaybetmiş.
Geleceğine iyi davranmayan bir ülke burası. Yeni kuşakları geleceğe hazırlamaya çalışan Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in Köy Enstitülerini kapatan, eğitimi gericileştiren, “çağın en güzel gözlü maarif müfettişinin” oğlunu cezaevine tıkıp avluda volta atmaya mahkûm eden bir ülke.
Bu durum, parti devleti günlerinde daha da ağır. Ülke bir cenderedeyken, sıkışmışlığı en çok hissedenin gençler olması da gayet doğal. Gezi’de ağırlıklı olarak onlar vardı. Seçimlerde genç seçmen AKP’ye ülke ortalamasının bir hayli altında destek veriyor. Anayasa referandumunda genç seçmenin tercihi net bir şekilde hayırdan yanaydı.
Gençler, tek parti yönetiminde büyümelerine rağmen, doludizgin yaklaşan geleceğe kendilerini mesleksiz ve niteliksiz bırakan bu düzeni kuranlara karşı varlıklarını korumayı amaçlıyor. Referandumda sadece gençler oy kullansa “hayır” kazanacaktı. 24 Haziran’da sadece gençler oy kullansa aday Erdoğan’ın başkan olma ihtimali çok düşecek.
Yani gençlerin bir bildiği var. Bu ülkenin de gençlerine büyük bir borcu var. Teknolojik gelişmenin ve eşitsizliğin mevcut sosyoekonomik düzeni sürdürülemez hale getireceği yeni bir dünya kuruluyor. Küresel ölçekte bunun sancıları çekilmekte. Gençleri zor bir dünya bekliyor. Ülkeyi ileride yönetecek kadrolar, bunu tespit eden ve genç kuşakların bu fırtınalı denizde seyredebilmelerini sağlayacak siyasi çözümleri getirenler olacak.
Bugün değilse yarın. Yarın değilse öbür gün. Ama yakında. Bu karanlık devirden çıkacaksak bu büyük ölçüde gençlerin katkısıyla başarılacak.
Bu 19 Mayıs, sürekli bir gençlik bayramının ilk günü olsun.
Özgür Mumcu / CUMHURİYET
“Bugün Ondokuz Mayıs, Mayısın ondokuzu! /
Sen ey Türk istiklâlinin koruyucusu, /
Sen ey ülkemizin geleceği /
Ulusumuzun gözbebeği /
Sen ey demir parmaklıklarda barfiks yapan /
Ranzalarda parende atan /
Sportmen ve kahraman Türk Gençliği /
Önünde senin bütün Kilit-bahirler açık /
Ama her zaman Samsun’a çıkılmaz a /
Bu sabah da avluda volta atmağa çık!”
Ülkemizin gençlik politikasını daha iyi anlatan bir çalışmaya henüz rast gelinmemiştir. “Geleceğimizsiniz” diye sırtı okşanan gençler, her zamankinden daha hızlı yaklaşan geleceğe hazırlıksız yakalansınlar diye sanki özel olarak tasarlanmış bir eğitim sistemine mahkûm bırakılmış.
Yoksullukla baş edemeyenler, iktidarların desteklediği tarikatların yurt ve okullarına teslim edilmiş. Sınav sorularının çalınmasına göz yumulmuş, devlette iş bulmaları için belli tarikatlara girmeleri neredeyse şart koşulmuş.
Biraz sesini çıkartan, nefes almaya çalışan mahkeme salonlarına, cezaevlerine alıştırılmış.
İhtiyarların aldığı kararlarla, onlar nutuk atıp güç devşirirken savaşlara yollanmış. Memleketin ciğerlerine arsızca saplanan inşaatlarda, iş cinayetlerinde hayatlarını kaybetmiş.
Geleceğine iyi davranmayan bir ülke burası. Yeni kuşakları geleceğe hazırlamaya çalışan Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in Köy Enstitülerini kapatan, eğitimi gericileştiren, “çağın en güzel gözlü maarif müfettişinin” oğlunu cezaevine tıkıp avluda volta atmaya mahkûm eden bir ülke.
Bu durum, parti devleti günlerinde daha da ağır. Ülke bir cenderedeyken, sıkışmışlığı en çok hissedenin gençler olması da gayet doğal. Gezi’de ağırlıklı olarak onlar vardı. Seçimlerde genç seçmen AKP’ye ülke ortalamasının bir hayli altında destek veriyor. Anayasa referandumunda genç seçmenin tercihi net bir şekilde hayırdan yanaydı.
Gençler, tek parti yönetiminde büyümelerine rağmen, doludizgin yaklaşan geleceğe kendilerini mesleksiz ve niteliksiz bırakan bu düzeni kuranlara karşı varlıklarını korumayı amaçlıyor. Referandumda sadece gençler oy kullansa “hayır” kazanacaktı. 24 Haziran’da sadece gençler oy kullansa aday Erdoğan’ın başkan olma ihtimali çok düşecek.
Yani gençlerin bir bildiği var. Bu ülkenin de gençlerine büyük bir borcu var. Teknolojik gelişmenin ve eşitsizliğin mevcut sosyoekonomik düzeni sürdürülemez hale getireceği yeni bir dünya kuruluyor. Küresel ölçekte bunun sancıları çekilmekte. Gençleri zor bir dünya bekliyor. Ülkeyi ileride yönetecek kadrolar, bunu tespit eden ve genç kuşakların bu fırtınalı denizde seyredebilmelerini sağlayacak siyasi çözümleri getirenler olacak.
Bugün değilse yarın. Yarın değilse öbür gün. Ama yakında. Bu karanlık devirden çıkacaksak bu büyük ölçüde gençlerin katkısıyla başarılacak.
Bu 19 Mayıs, sürekli bir gençlik bayramının ilk günü olsun.
Özgür Mumcu / CUMHURİYET