19 Nisan 2022 Salı

TARİHTE BUGÜN (19 NİSAN)

    


    OLAYLAR:

  • 1775 - Amerikan Devrimi başladı. Sömürgeci İngiliz birlikleri ile bağımsızlık savaşçıları, Massachusetts eyaletinin Lexington kentinde ilk çatışmaya girdi.
  • 1904 - Toronto'nun büyük bir kısmı, çıkan yangında harabeye döndü.
  • 1909 - Jeanne d'Arcazize ilan edildi.
  • 1926 - Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim'in Milli Bayram olması yasalaştı.
  • 1926 - Türk karasularında her türlü denizcilik işlerini Türk vatandaşlarına tahsis eden ve yabancıların kabotaj hakkına son veren Kabotaj Kanunu kabul edildi.
  • 1927 - Mae West'in "Sex" adlı oyundaki rolü, müstehcen bulunarak 10 gün hapse mahkûm oldu.
  • 1933 - Jayne Mansfield, doğdu. Amerikalı sinema oyuncusu (ö. 1967)
  • 1934 - Shirley TempleStand Up and Cheer adlı filmde ilk rolünü oynadı.
  • 1938 - Kırşehir ve çevresindeki 6,6 büyüklüğündeki depremde 149 kişi öldü.
  • 1943 - İsviçreli kimyager Albert Hofmannçavdar mahmuzundan ürettiği LSD'nin etkilerini yaşayan ilk insan oldu.
  • 1943 - II. Dünya SavaşıAlman askerleri Yahudileri toplamak için Varşova Gettosu'na girdi.
  • 1947 - Hindistan'da Kongre Partisi, ülkenin Hindistan ve Pakistan olarak iki ayrı devlete bölünmesini kabul etti.
  • 1948 - Amerika Birleşik Devletleri, yeni bir atom silahını Marshall Adaları'nda denedi.
  • 1951 - General Douglas MacArthur, Ordu'dan emekli olarak ayrıldı.
  • 1956 - Monako Prensi III. Rainier ile Amerikalı sinema oyuncusu Grace KellyMonte Carlo'da evlendi. Tören için 25 ülkenin temsilcileri Monako'ya geldi.
  • 1961 - 27 Mayıs'tan sonra ilk basın mahkûmiyeti: Ahmet Emin Yalman, 25 lira ağır para cezasına çarptırıldı.
  • 1964 - FordMustang modelini piyasaya sundu.
  • 1965 - Fener Patrikhanesi başta olmak üzere, bütün azınlık kurumlarının denetlenmesine karar verildi.
  • 1966 - 79 gün süren Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası grevi "halk sağlığını tehlikeye düşürdüğü" gerekçesiyle bir ay ertelendi.
  • 1969 - Milliyetçi Hareket Partisi lideri Alparslan Türkeş, "doğum kontrolü suikasttır" dedi.
  • 1969 - Şair Nazım Hikmet'in oğlu Mehmet Hikmet Ran Türkiye'ye gelmek için müracaat etti.
  • 1971 - Sierra Leone'de cumhuriyet ilan edildi.
  • 1971 - İlk uzay istasyonu Salyut 1uzaya fırlatıldı.
  • 1971 - Amerikalı seri katil Charles Manson, aralarında Roman Polanski'nin hamile eşi Sharon Tate'in de olduğu beş kişiyi öldürdüğü için idam cezası aldı, cezası ömür boyu hapse çevrildi.
  • 1975 - Hindistan'ın ilk uydusu olan "Aryabhata" fırlatıldı.
  • 1980 - Ajda PekkanEurovision Şarkı Yarışması'nda Şanar Yurdatapan'ın düzenlediği "Petrol" adlı şarkıyla, 19 yarışmacı arasında 15'inci oldu.
  • 1983 - Başrolünü Cüneyt Arkın'ın oynadığı "Yıkılmayan Adam" adlı filmi hakkında komünizm propagandası iddiasıyla dava açıldı.
  • 1984 - Avni Dilligil Tiyatro Ödülü'nü Dostlar Tiyatrosu "Galile Galile" oyunuyla aldı. Yıldız Kenter "en iyi kadın oyuncu", Müşfik Kenter "en iyi erkek oyuncu" seçildi.
  • 1987 - Mariya Şarapova, doğdu. Rus tenisçi
  • 1987 - Simpsonlar, televizyonda gösterime girdi.
  • 1989 - USS Iowa zırhlısının top taretlerinin birindeki patlama, 47 denizcinin ölümüne yol açtı.
  • 1995 - Amerika Birleşik Devletleri'nin Oklahoma eyaletinde Alfred P. Murrah Federal Binası bombalandı, 168 kişi ölü. Bombayı eski bir asker olan 28 yaşındaki Timothy McVeigh'in yerleştirdiği ortaya çıkarıldı.
  • 1999 - Almanya Federal Meclisi (Bundestag), Bonn'dan Berlin'e taşındı.
  • 2000 - Filipinler Havayolları'na ait Boeing 737-200 tipi bir yolcu uçağı, Davao (Filipinler) şehri yakınlarında düştü: 131 kişi öldü.
  • 2002 - İBDA/C'nin lideri Salih Mirzabeyoğlu'nun idam kararı, Yargıtay tarafından onandı.
  • 2005 - Katolik dünyasının yeni Papa'sı 78 yaşındaki Alman Kardinal Joseph Ratzinger oldu. Yeni Papa'nın, XVI. Benedictus adını kullanacağı belirtildi.
  • 2009 - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde VIII. dönem milletvekili seçimleri yapıldı. Oyların %43.97'sini alan Ulusal Birlik Partisi 26 milletvekili, %29.34'ünü alan Cumhuriyetçi Türk Partisi 15 milletvekili çıkardı. Bu sonuca göre, UBP tek başına Hükûmeti kuracak çoğunluğa sahip oldu.
  • 2010 - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, bir kişinin yumruklu saldırısına uğradı. Yüzüne aldığı darbeyle yaralanan Yıldız, ambulansla hastaneye kaldırıldı.
  • 2020 - Koronavirüs salgını etkili olmaya devam ediyor. Şimdiye kadar Tüm Dünyada: 2,395,502 vaka tespit edildi. Ölü sayısı: 164,564, İyleşen sayısı: 615,661. Türkiye: Toplam Vaka:86.306, Vefat:2.017, İyileşen:11.976
  • 2021 - NASA'nın Ingenuity helikopteri, başka bir gezegende (Mars'ta) uçan ilk makine oldu.




  • ÖLÜMLER:

  • 65 - Lucius Annaeus Seneca, Romalı düşünür, devlet adamı ve oyun yazarı (d. MÖ 4)                          1506- Marcus Antonius Coccius Sabellicus, Venedikli tarihçi (d. 1436)
  • 1560 - Philipp Melanchthon, Alman filolog, filozof, teolog ve şair (d. 1497)
  • 1588 - Paolo Veronese, Venedikli ressam (d. 1528)
  • 1768 - Canaletto, İtalyan ressam (d. 1697)
  • 1824 - George Gordon Byron, İngiliz şair ve yazar (d. 1788)
  • 1831 - Johann Gottlieb Friedrich von Bohnenberger, Alman astronom (d. 1765)
  • 1878 - Władysław Tarnowski, Polonyalı şair, oyun yazarı, piyanist ve besteci (d. 1836)
  • 1881 - Benjamin Disraeli, İngiltere Başbakanı (d. 1804)
  • 1882 - Charles Darwin, İngiliz biyolog (d. 1809)
  • 1885 - Nikolay Kostomarov, Rus ve Ukraynalı tarihçi, yazar ve şair (d. 1817)
  • 1899 - Édouard Pailleron, Fransız şair, oyun yazarı ve gazeteci (d. 1834)
  • 1906 - Pierre Curie, Fransız fizikçi ve Nobel Fizik Ödülü sahibi (d. 1859)
  • 1914 - Charles Sanders Peirce, Amerikalı filozof (d. 1839)
  • 1916 - Colmar von der Goltz, Alman subay (Osmanlı ve Alman ordularında mareşal rütbesi sahibi) (d. 1843)
  • 1919 - Andrei Eberhardt, Alman kökenli Rus İmparatorluk Donanması Amirali (d. 1859)
  • 1958 - Haykanuş Danielyan, Ermeni opera şarkıcısı (d. 1893)
  • 1959 - Wilhelm Nestle, Alman felsefeci ve dil bilimci (d. 1865)
  • 1964 - Hafız Cemal (Lokman hekim), Kıbrıs Türkü doktor. Doktor Hafız Cemal. "Lokman Hekim" adıyla anılan Dr. Hafız Cemal ömrünce halk sağlığı için çalışmış, gazetelerde sürekli makaleler yazmış, sağlık dergileri çıkartmıştı.
  • 1966 - Väinö Tanner, Finlandiya Başbakanı (d. 1881)
  • 1967 - Konrad Adenauer, Alman devlet adamı (d. 1876)
  • 1982 - Şair, öykücü ve oyun yazarı Sabahattin Kudret Aksal vefat etti. Pek çok edebiyat ödülünün sahibi olan Aksal'ın en tanınmış yapıtları arasında "Gazoz Ağacı" ve "Yaralı Hayvan" da var.
  • 1983 - Şahan Natali, Ermeni yazar (Ermeni Devrimci Federasyonu'nun üyesi ve Nemesis Operasyonu'nun yöneticilerinden) (d. 1884)
  • 1994 - Turgut Boralı, Türk sinema sanatçısı (d. 1923)
  • 1998 - Octavio Paz, Meksikalı diplomat, yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (d. 1914)
  • 1999 - Mizah yazarı ve karikatürist Tekin Aral vefat etti. Tekin Aral Ağabeyi Oğuz Aral ile birlikte Türkiye'nin en çok okunan ve tirajları günlük gazetelerinkini geçen Gırgır ve Fırt dergilerini çıkartmış, yeni bir karikatürcüler kuşağının doğuşuna katkıda bulunmuştu.
  • 2005 - George Pan Cosmatos, Yunan asıllı İtalyan film yönetmeni (d. 1941)
  • 2007 - Helen Walton, Amerikalı iş insanı ve Walmart'ın Yönetim Kurulu Üyesi (d. 1919)
  • 2007 - Jean-Pierre Cassel, Fransız aktör (d. 1932)
  • 2008 - Ayvaz Gökdemir, Türk siyasetçi (d. 1942)
  • 2009 - J.G. Ballard, İngiliz romancı (d. 1930)
  • 2011 - Elisabeth Sladen, İngiliz oyuncu (d. 1946)
  • 2012 - Ümit Ömer Sevinç, Türk aşçı, eğitimci ve yemek uzmanı (d. 1952)
  • 2013 - Allan Franklin Arbus, Amerikalı moda fotoğrafçısı, dizi ve sinema oyuncusu (d. 1918)
  • 2013 - François Jacob, Fransız biyolog (d. 1920)
  • 2015 - Oktay Sinanoğlu, Türk kuantum kimyacısı ve moleküler biyolog (d. 1934)
  • 2016 - Ronit Elkabetz, İsrailli oyuncu, senaryo yazarı ve sinema yönetmeni (d. 1964)
  • 2016 - Walter Kohn, Amerikalı fizikçi ve Nobel Kimya Ödülü sahibi (d. 1923)
  • 2017 - Bülent Kayabaş, Türk sinema ve tiyatro sanatçısı (d. 1945)
  • 2019 - Martin Böttcher, Alman film müziği bestecisi, aranjör, söz yazarı ve orkestra şefi (d. 1927)
  • 2019 - Massimo Marino, İtalyan televizyon yapımcısı ve oyuncu (d. 1960)
  • 2020 - Philippe Nahon, Fransız aktör (d. 1938)


  • Bilimsel bir mirasın yaratıcılarından: Pierre Curie + 140 yıl önce yaşamını yitiren Darwin insanlığa muazzam bir yol açmıştı - SOL/Bilim

     Bilimsel bir mirasın yaratıcılarından: Pierre Curie

    19 Nisan 1906'da Paris’te bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Pierre Curie, yaşamı boyunca pek çok önemli bilimsel başarıya imza attı.

    19 Nisan tarihi, ünlü Fransız fizikçi Pierre Curie’nin ölüm yıldönümü. 1906 yılında Paris’te bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Curie, yaşamı boyunca pek çok önemli bilimsel başarıya imza atmış öncü bir bilim insanıydı.

    Pierre Curie, 1859 yılında Paris’te dünyaya geldi. Sorbonne Üniversitesi’ne girene kadar süren eğitimini hekim olan babasından aldı. 1878 yılında fizik alanında lisans derecesini, 1895 yılında ise doktora derecesini kazandı. Bu süreçte geçimini sağlamak için bir yandan da laboratuvar eğitmeni olarak görev yaptı.

    Curie’nin bilimsel çalışmaları deneysel fizik alanında yoğunlaşıyordu. Ağabeyi Paul-Jacque ile kristallerin piezoelektrik davranışı (mekanik stres altında elektrik alan indüklenmesi) üzerine eğilen ve doktora döneminde manyetik özelliklerin sıcaklığa bağımlılığı üzerine öncü çalışmalar yapan Pierre, aynı zamanda çalışmaları için teçhizat da geliştiriyordu. Önce öğrencisi, sonra da eşi olan Marie Curie ile birlikte ise fizikte çığır açan çalışmalar yaptılar ve “radyoaktivite” çalışmalarının öncüsü oldular. Bu süreç, bugün “Curie aile mirası” olarak da anılan dört Nobel ödüllü aile geleneğinin de başlangıcıydı. Biyografilerinde sıkça vurgulandığı üzere, bir yandan geçimlerini sağlamak için ağır çalışma yükü altında olan ve yetersiz teknik olanaklarla bilimsel çalışmalarını sürdürmeye uğraşan Curie’ler, farkında olarak veya olmayarak, kendilerinden sonra gelecek kuşaklar için bir bilim insanı kimliği inşa etmiş oldular.

    Pierre’in toplumsal konulara yaklaşımı konusunda pek fazla şey yazılmamış olsa da, eşi Marie Curie’nin ve kızları Irene ile eşi Frederic Jolitot’nun politik kimlikleri, Curie aile mirasının yalnızca Nobel ödüllerinden ibaret olmadığını kanıtlar nitelikte. Bu eşsiz mirasın ayrıntılarını öğrenmek isteyen okurlarımız için, değerli bilim insanımız Güney Gönenç’in kaleme aldığı “Hep aranızda olacağım” isimli Frederic Joliot biyografisinin önemli bir kaynak olacağını not edelim.

                                                                       ***

    140 yıl önce yaşamını yitiren Darwin insanlığa muazzam bir yol açmıştı 

    'Doğayla mükemmel uyumlu canlı ve insan' görüşünü derinden sarsan Charles Darwin 19 Nisan 1882 günü hayata gözlerini yumdu.

    “Doğayla mükemmel uyumlu canlı ve insan” görüşünü derinden sarsan Charles Darwin 19 Nisan 1882 günü hayata gözlerini yumdu. 1809 yılında doğan Darwin 73 yıllık ömrüne onlarca kitap ve makale sığdırdı.

    Böceklerden mercan resiflerine, jeolojik katmanlardaki fosillerden orkidelere kadar geniş bir yelpazede, çok güçlü gözlem yeteneğiyle doğayı inceledi. Gerçekliğe baktığında hayran olmuş, ama olağanüstü bir yaratıcı mükemmellik değil, canlı ve cansız arasında süren değişimi, dönüşümü görmüştü. Bu doğa görüşünün ise donuk veya gri bilim duvarları örmediğini, aksine, ihtişamlı bir yaşama kapıları açtığını savundu.

    Bu yolculuğa başlamasını sağlayan aristokratik aile olanakları olsa da Darwin buraya yaslanmak yerine çok daha fazlasına cesaret etti ve aydınlanma döneminin gücünü arkasına alarak yüzlerce kanıta dayandırdığı evrim fikrini bilimsel bir çerçeveye yerleştirdi. Evet, yolculuğa majestelerinin gemisinde Kaptan Fitzroy’un arkadaşı olarak başlamıştı. Ancak gemi tropik ormanların açıklarında giderken yağmur damlalarına benzettiği üzerlerinden geçen kelebek sürülerini, kıtanın en ucunda doğanın sanki yaşamdan uzak yalçın dağlarını, Galapagos adalarında birbirinin aynı ispinozların gagalarındaki farkları şairane ifadelerle anlattı. Yerli insan kabilelerin yaşam tarzından ise medeni bir İngiliz olarak rahatsız olsa da, insanlar arası farkın biyolojik değil kültürel olduğunu defterine not etti.

    Darwin evrim kuramını inşa etmek için bu fikri neredeyse yirmi yıl kafasında çevirmiş, yakın arkadaşlarıyla tartışmıştı. Nihayet kendisi gibi bir başka doğa gözlemcisi A. R. Wallace’ın mektubuyla İngiltere Bilim Akademisi’ne ortak bir makale göndermeye karar verdi. Ertesi yıl, yani 1859’da “Doğal seçilim aracılığıyla türlerin kökeni” kitabını yayımladı. Birçok doğal olgunun tartışıldığı bu kapsamlı kitapta insanın kökeninden bahsetmeye cesaret edemese de, bir on yıl sonra bunu başarmış ve 1871 yılında “İnsanın türeyişi” kitabını yayımlamıştı.

    Üretken geçirdiği ömrü, arkasında canlılığı bilimsel olarak kavramaya dair cesaret ve “devrimci” bir yöntem bırakarak 1882 yılında sonlandı.

    SOL-Bilim

     

    Kumarhaneler kralının annesi Saray’da - Barış Pehlivan / CUMHURİYET

     

    Ekonomiden çok anlamam. Ancak 

    anlayanlardan şu sözü çok sık 

    duyarım: “Ekonomide kumar oynanıyor!” 

    Kim peki bu “kumar oyununun” kurallarını 

    belirleyen? 

    Kuşkusuz, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu ilk sorumlu. İşte o kurulun başkan vekili, yani Erdoğan’ın yardımcısı  Gülsüm Azeri’ye dair haberleri ara ara okuruz. 

    Hayır, Azeri’nin altı ayrı yerden maaş aldığını hatırlatmayacağım. Cebimizdeki parayla kumar oynamakla itham edilenlerden Azeri’nin bu kez oğlunu yazacağım. 

    Adı Sina Azeri, 42 yaşında, Londra’da yaşıyor. Gülsüm Azeri, 2017’de Capital dergisine verdiği söyleşide oğlu Sina’yı anlatırken “Şimdi ise Harvard’dan arkadaşlarıyla kurduğu Kingsley Capital Partners özel sermaye şirketinin ortağı” diye bitiriyor sözünü. 

    O söyleşiden bir yıl sonra, anne Azeri, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi oldu. Ya oğlu Sina? 

    Annesinin Saray’da Türkiye ekonomisini yönetmeye başladığı yıl, o da İngiltere’de yeni bir sektöre giriş yaptı. “City Gaming” adlı bir şirket kurdu. Merak işte, “Acaba ne iş yapar bu City Gaming” diye baktım.

    Şirket bir çatı kuruluş, en büyük markası ise “Game Nation.” Peki, Türkçede “Oyun Milleti” anlamına gelen o marka hangi alanda faaliyet gösteriyor? Bingo: Kumar! 

    İçi “slot” adı verilen kumar makineleriyle donatılmış, İngiltere’de onlarca yerde şubesi bulunan dev bir kumar imparatorluğundan bahsediyorum. 

    Resmi sitelerinde “Mekânlarımızda bulacaklarınız” başlığı altında kumar tutkunlarına şöyle sesleniyorlar: “Game Nation, İngiltere’de Slots Club piyasasının lideridir. Londra’nın merkezinde en yüksek sayıda olmak üzere, hepsi de ana caddeler üzerinde yer alan 57 oyun mekânıyla Game Nation eşsiz bir oyun deneyimi sunar. Bağımsız bir operatör olduğumuz ve imalatçı ya da herhangi bir markaya bağlı olmadığımız için, mevcut en iyi kumarhane ve klasik slot oyunlarından en geniş yelpazeyi sunma imkânına sahibiz. Rahat, konuksever ortamımız, iyi eğitimli ve dostane personelimiz, kaliteli, ücretsiz içki ve atıştırmalık ikramlarımızla yeni kulüplerimizi düzenli oyun severlerimizin beğenisine sunuyoruz.” 

    Beğendiniz mi? 

    Sina Azeri’nin İngiltere’de on milyonlarca sterlinlik aktif 14 ayrı şirketi var. Hem kumar sektöründe hem de diğer işlerde 1965 doğumlu bir İngiliz olan Adam David Spencer Hodges adlı kişiyle ortaklık yapıyor. Zaten “Oyun Milleti” adlı kumarhane markasının görünen yüzü de şirketin CEO’su Hodges. Azeri “nedendir bilinmez” arka planda kalmayı tercih ediyor. 

    Nereden nereye... 

    Eski Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam’ın kumar oynarken fotoğrafını çok tartıştık. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Başkan Vekili Gülsüm Azeri’nin oğlu Sina çıtayı yükseltti. Sahi, Birleşik Krallık’taki kumarhaneler kralı sahibi olduğu 57 mekâna ad olarak ne koymuştu: Oyun Milleti! 

    Barış Pehlivan / CUMHURİYET 




    3 belgede Sinpaş gerçeği - Bahadır Özgür / BİRGÜN

     


    Marmaris’e yüzlerce konutluk yeni bir kent inşa eden Sinpaş’ın projesi, her adımda yasaları çiğniyor. İşte resmi kurumlara ait 3 belge: Otelin termal izni görünüyor; Milli Park Müdürlüğü suç duyurusunda bulunmuş; ruhsatları iptal edildiği halde kaçak çalışmış!

    İnşa edilen şey, bir tatil tesisi olmanın çok ötesinde. İnşaat ve turizme dayalı sermaye/servet birikiminin geldiği aşamayı temsil ediyor bu proje. Bir özel mülke tanınan ayrıcalıklar sayesinde; kamuya ait orman, koylar, milli park sadece oradan mülk satın alma gücüne sahip olanlara mahsus kılınıyor. İşte AKP’nin yarattığı dönüşümün eseri olan Sinpaş’ın yeni kentinin anlamı bu. O bir prototip.

    Marmaris Kızılbük’teki inşaat 13 hükümet, 11 başbakan, çok sayıda bakan, bürokrat, belediye başkanları eskitti. İlk günden beri yasalara aykırı olmasına rağmen harabe halde yaşayabildi ama. Şu günlerde muhalefetin minnetle andığı Turgut Özal, “verdim gitti” diyerek kendine yakın sermayedar Emin Hattat’a, 1989 yılında ‘armağan’ etmişti araziyi. 2006’da şirket iflasa sürüklendi. 2009’da üzerindeki ucubeyle beraber Sinpaş’a satıldı. Ege’de yangınların baş gösterdiği 2021 yazında “ÇED gerekli değildir” kararıyla kapsamı daha da büyütülüp, yüzlerce konutluk yeni bir kentin önü açıldı.

    Herkes aynı bahaneye sığınıyor şimdi. Özal’ın işlediği ilk günah hepsine günah işleme özgürlüğü vermiş gibi, “bizden önce izin verildi” diyorlar. Oysa resmi belgeler aksini söylüyor; atılan her adımın hala yasalara aykırı olduğunu gösteriyor.

    Şu üç resmi belge dahi, birilerinin orayı durdurması için yeterli.

    1- TERMAL TESİSİN İZNİ NEREDE?

    Projenin resmi adı Sinpaş GYO Marmaris Kızılbük Termal Resort ve Termal Devremülk. ‘Termal’ ünvanı, koruma altındaki bölgelerde inşaatın yolunu açmak için bir takım kolaylıklar ve avantajlar sağlıyor. Adına ‘sağlık turizmi’ denilen garabet, yasaların etrafından dolanmak için uydurulmuş bir konsept yine de kağıt üzerinde bazı şartları gerektiriyor.

    Peki Sinpaş’ın projesi sahiden termal mi?

    ÇED dosyasının eklerinde iki sayfalık bir “Su Analiz Raporları Ön Değerlendirme” belgesi dışında evrak yer almıyor. Böylesine büyük bir proje için sunulan evrakı inceleyen Marmaris Kent Konseyi, 9 Eylül 2021’de Muğla İl Sağlık Müdürlüğü’ne resmi başvuru yapmış. Başvuruya, sağlık turizmi ve jeotermal kaynaklar konusunda uzman olan, devletin resmi kuruluşlarının oluşturduğu komisyonlarda görev alan Dr. Hakan Beyaz’ın bilirkişi olarak görüşünü de eklemiş. Bakın ne demiş:

    “Projede sunulan analiz raporu, 5686 Sayılı Jeotermal ve Doğal Mineralli Sular Kanunu ile Kaplıcalar Mevzuatı’na göre hiçbir resmi hüviyeti, kabul edilebilir yasal vasfı yoktur, tamamen geçersizdir. Analiz raporları başlığında belirtildiği gibi Sinpaş’ın ön bilgi edinmesi amaçlıdır. Resmi evrak halinde kullanılamaz, gösterilemez. Termal Sağlık Turizmi adı altındaki projeye dayanak olarak ileri sürülemez. Kanun, yönetmelik ve mevzuat gereği, Sağlık Bakanlığı tarafından tescilli, Endikasyon/Tıbbi Değerlendirme Raporları, diğer bir deyişle analiz edilen kaynağın tedavi edici unsur olarak kullanılabilirliğini belgeleyen doktorlar heyeti resmi onayı olmadan sadece bu 2 sayfalık analiz raporu ibraz edilerek şifalı sıcak su varlığından bahsedilemez. SPK’ya bu haliyle sunulamaz, reklam verilemez.”

    Son cümleyi tekrar okuyalım: “SPK’ya bu haliyle sunulamaz!”

    Uzman “Eğer” diyor; “Sinpaş’ın kamuya açık kaynaklar dışında elinde Tıbbi Değerlendirme Raporu varsa, termal odaklı turizm faaliyeti yürütmesinde, reklamında, borsada halka arz yapmasında sakınca yoktur. Aksi halde firma müşterileri ve borsada hisse alan yatırımcıları yanıltmış olacaktır.”

    Gönüllü çevre hakkı savunucusu, Sinpaş’ın “bizi karalıyor” diyerek 250 bin TL’lik tazminat davası açtığı Halime Şaman da bilgi edinme hakkı çerçevesinde CİMER’e bir başvuru yapmış.

    Gelin her iki kanaldan gelen resmi yanıtları okuyalım.


    Muğla İl Sağlık Müdürlüğü, Sinpaş’ın bakanlıktan ‘Tıbbi Değerlendirme Endikasyon Raporu veya müdürlükten Kaplıcalar Yönetmeliği kapsamında tesis ve işletme izni almadığını, başvuru dahi yapmadığını bildirmiş. CİMER’den gelen yanıta göre de ne analiz, ne izin, ne de başvuru var.

    Oysa Sinpaş’ın halka arz için hazırlayıp Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) sunduğu dosyada büyük bir alanın sağlık turizmine ayrıldığı belirtiliyor. Termal tesis olmasa koruma altındaki bir bölgede inşaatın önü bu kadar kolay açılamazdı. SPK da yatırımcı da oradan devremülk alanlar da kandırılmış olmuyor mu?

    2- MİLLİ PARK MÜDÜRLÜĞÜ ‘YOL İZNİ YOK’ DİYOR?

    İkinci belge milli parklarla alakalı. Zira Sinpaş’ın inşaat yaptığı 2518 ve 1598 nolu parseller Marmaris Milli Parkı içinde. Haliyle buradaki faaliyetlerin milli parkları düzenleyen yasalara uygun olması lazım. Halime Şaman, şirketin parsellere ulaşım için kullandığı ve orman arazisinde açtığı yollara izin verilip verilmediğini soruyor. Marmaris Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün yanıtı şu: “Bahsi geçen parsellerdeki taşınmazlara ilişkin Bakanlık makamının 5.03.1987 tarih ve 95 sayılı olurlu turistik tesis tahsisinden önce kullanılan bir yol olup, kadastral paftalarda bulunmamaktadır. Bahse konu yola 5.7.2021 tarihli 15 cilt, 42 varak nolu suç tutanağı düzenlenmiş olmakla birlikte, Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur.”

    O zaman dozerlerle açılan yolda hafriyat kamyonları nasıl gidip gelebiliyor hala?


    3- RUHSATLARDA KAFA KARIŞTIRAN İŞLER

    Gelelim Marmaris Belediyesi’nin verdiği yapı ruhsatlarındaki tuhaflıklara. Burası hayli karışık. Proje iki parsele inşa edilen 4 etaptan oluşuyor ve her bir yapı için ayrı ruhsat düzenleniyor. İlk verilen ruhsatlar yönetmeliğe aykırı diye iptal edilmiş, sonra yenileri verilmiş. Ayrım yapmadan dikkat çeken bir ‘imza’ meselesini soralım önce.


    Sinpaş, inşaat için Anadolu Sinerji İnşaat Taahhüt AŞ. ile sözleşme imzaladı. 28 Ekim 2021 tarihli ruhsatlardaki imza ile 27 Mayıs 2021 tarihli olanlarda inşaat şirketinin yetkilisinin imzalarının alakası görünmüyor. TC kimlik, vergi, oda sicil numarası, adresi vb. detaylarsa aynı kişiye ait: Ahmet Yıldız.

    İkinci konu, Sinpaş’ın aylarca kaçak inşaat yaptığını kanıtlıyor. Nitekim Muğla Çevre ve Ekoloji Politikaları Derneği’nin açtığı ruhsat iptali davasıyla ilgili Marmaris Belediyesi’nin mahkemeye gönderdiği belgelere göre, 28 Ekim 2021 tarihli yeni ruhsatlar haricinde 14-16 Nisan ve 27 Mayıs 2021 tarihli ruhsatlar yönetmeliğe aykırı bulunup iptal edilmiş. Lakin aradaki sürede bütün hızıyla devam ediyordu. Kimse de çıkıp “ne yapıyorsunuz” demedi.

    Burada başka bir sorun daha bulunuyor. 2017 yılında Çevre Etki Değerlendirme Yönetmeliği’nin (ÇED) ‘Genel Hükümler’ bölümündeki 3. Madde’de yapılan değişiklikle, şirketlerin ÇED kararı çıkmadan da başvuru yapabileceği hükmü getirildi. Fakat maddede son derece açık biçimde, “ÇED kararı kesinleşmeden yapı ruhsatı verilemez” hükmü korundu. Sinpaş ise 1 Haziran 2021 günü borsaya yaptığı açıklamada ÇED sürecinin başladığını, Ağustos ayının ilk haftasında da ‘ÇED gerekli değil’ kararı verildiğini duyurmuştu. Üstelik aynı açıklamada konut satışına başladığı da belirtiliyordu.

    Tüm bunlar SPK’dan bakanlığa, belediyeden milli parklara zincirleme bir sorumluluğu gösteriyor mu? Orada bir cinayet işleniyor. Herkes görüyor bu cinayeti. Bir tek engellemesi gerekenler görmüyor. Maktulün mirasını katiline vermek için elbirliğiyle çabalıyorlar çünkü.

    Bahadır Özgür / BİRGÜN



    KISA KISA GÜNDEM (19 NİSAN 2022)

     


    1- Alaattin Çakıcı Türkiye'yi terk etti (SOL)

    Mafya lideri Alaattin Çakıcı'nın Türkiye'den ayrılıp ABD'ye yerleştiği öğrenildi. MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin talebiyle serbest bırakılan mafya lideri Alaattin Çakıcı'nın Türkiye'den ayrılıp ABD'ye yerleştiği öğrenildi. Halktv'de yer alan habere göre, Çakıcı önce Kanada'ya gitti, ardından üç buçuk yıl yaşadığı ABD'ye geçti. Birçok sağlık sorunu bulunduğu belirtilen Çakıcı'nın, ABD'ye gitme nedeninin tedavi amaçlı olduğu öne sürüldü.

    2- Yandaş isim kendisine 'yalaka' denilince sinirlendi: 'Sevmek ayıp mı yahu' (SOL)

    AKP yandaşlığıyla kendisine televizyon kanallarında magazin yorumcusu olarak yer bulan Hakan Ural, Saray'daki iftar sonrası paylaşımıyla alay konusu olunca 'isyan' etti. AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlediği iftar programına katılan isimlerden olan magazin programı yorumcusu Hakan Ural "Cumhurbaşkanımız Erdoğan ellerimizi hiç bırakmadık. Sevmek ayıp mı yahu" demişti. Bu sözleri sonrası sosyal medyada gündem olan ve "yalaka" eleştirileri alan yandaş isim, eleştiriler sonrası canlı yayında "isyan" etti, "Hadi ben devletin yalakasıyım hamdolsun sen neyin yalakasısın? Ben sonuna kadar Recep Tayyip Erdoğan'ı çok seviyorum. Nokta" dedi.

    3- Cübbeli Ahmet'in yakını ihaleyi aldı, halk plajına çöktü (SOL)

    Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı İller Bankası’nın İstanbul Tuzla’daki denize sıfır arazisi üzerine yapılan “yalı projesine” halk plajının da dahil edildiği ortaya çıktı. İller Bankası 2019 yılında Tuzla’daki arazisi üzerine bir konut projesi yapılması için ihale düzenledi. İhaleyi Vesen Yapı Şirketi-Osman Acar Limited Şirketi Ortak Girişimi aldı ve 540 milyonluk sözleşmeye imzalandı. Arazi üzerine yapılan ve “Mercan Tuzla Vesen Yalıları” adı verilen konut projesinin satışları da geçen aylarda başladı. İnşaatı yapan ve ihaleyi alan Vesen Yapı Şirketi’nin sahibi ise kamuoyunda Cübbeli Ahmet olarak bilinen Mahmut Ünlü'nün damadının ağabeyi Mehmet Muhittin Palazoğlu’na ait. Muhittin Palazoğlu aynı zamanda Nakşibendi Şeyhi Sürmeli Hoca Muhittin Palazoğlu’nun da torunu. BirGün'den İsmail Arı'nın haberine göre inşaat şirketinin yetkilileri plajın halka kapatıldığı ve konut projesine dahil edildiğini belirterek şu bilgileri verdi: “Projemiz Tuzla’nın Mercan Bölgesi yapılmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Kuruluşu olan İller Bankası garantörlüğündedir. Konut projesinin 2024 yılının ilk çeyreğinde tamamlanıp konutların teslim edilmesi hedefleniyor. İller Bankası’nın 40 bin 795 metrekare alana sahip denize sıfır arazisi üzerinde geliştirilen proje, 16 blokta sadece 158 adet daireden oluşuyor. Daire satış fiyatlarımız 1 milyon 360 bin dolardan başlıyor. Kuru 13 TL’ye sabitledik ve 17 milyon 680 bin TL’ye tekabül ediyor satış başlangıç fiyatlarımız.  Denize sıfır bizim projemiz. Sağlık Bakanlığı tarafından mavi bayrak verilen ve girilen bir plaj. Kamuya ait bir alan ama sadece site sakinleri kullanabilecek bu alanı. Çünkü zaten güvenlik açısından da etrafı kapalı olacak. Çok eskiden burası belediye plajı olarak geçiyordu ama uzun süredir kullanılmıyordu.” Uzun yıllar İller Bankası'nın eğitim ve dinlenme tesisleri olarak kullanılan İstanbul Tuzla'da deniz kıyısındaki yaklaşık 50 bin metrekarelik arazinin kaderi, 2017 yılında değişti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İller Bankası arazisinin “turistik tesis ve park” olan imarını; ticaret ve konut olarak değiştirmişti. Ardından konut proje inşaatının başlamasıyla da uydu görüntülerinde daha önce ağaçlarla kaplı arazideki ağaçların kesildiği görülmüştü. (AKP'li başkanın bilgisi yokmuş) 
    AKP’li Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı ise BirGün’e yaptığı açıklamada, “Kıyı kenar çizgisindeki alanlar devletten izin alınmadan kullanılamaz. İzin almaları lazım devletten ve ilgili kamu kurumlarından. Onlar izin aldılar mı bilmiyorum. Biz sadece inşaat ruhsatını veriyoruz belediye olarak. Eğer böyle bir şey yaptılarsa da kendilerinin bileceği bir konu bu. Kıyı kenar çizgisindeki tüm alanlar halka açıktır ama kanunen gidip kiralarlarsa ben buna bir şey yapamam. İnşaat falan yapıldığına dair de bana bir bilgi gelmedi” diye konuştu.('Sahiller halka ait olmalı') Tuzla Belediye Meclisi’nin CHP’li Meclis Üyesi Rıza Çalasın, yaptığı açıklamada halk plajının konut projesine dahil edilerek halkın kullanımına kapatıldığını belirtti. CHP’li Çalasın, “Yaklaşık 10 yıldır AKP’li Tuzla Belediyesi, ‘Tuzla sahillerini halka açtık, gönül belediyeciliği, sahiller herkesin’ diye davul zurnayla reklam yapıyordu. Konut projesine dahil edilen plaj da daha önce halk plajıydı ve Tuzla’daki tek halk plajıydı. Pandemiden kısa bir süre önce halka açılmıştı ve yurttaşlar burada denize giriyordu. Belediye düzenlemesini yapmıştı ve pandemiyle beraber kullanıma kapatıldı. Ardından da bu konut projesine dahil edildiği ortaya çıktı. Sahiller halkındır ve bir grubun kullanımına bırakılamaz” ifadelerini kullandı.

    4-'Bu dönem zenginlik edilenlerin yurt dışında en az 200 milyar doları var' (SOL)

    CHP'nin idari ve mali işlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Bülent Kuşoğlu, Türkiye'deki ekonomik sıkıntının basit bir kriz değil ‘buhran' olduğunu söyledi. Kuşoğlu çözüm için gerekli finansal kaynağın nerede aranması gerektiğine ilişkin de şu değerlendirmeyi yaptı: “Bunlar bu dönemde borçlandılar ama ağırlıklı olarak borçlandıkları parayı, döviz getirecek alanlarda değil inşaat sektöründe kullandılar. Türkiye, aldığı borcu ödeyemez duruma geldi. Buna ilave olarak bu dönemde zengin edilenler, bizim (beşli çete) dediklerimiz dahil olmak üzere iktidar tarafından kayrılanlar, o dövizleri aldı yurt dışına götürdü. Şu anda yapılan hesaplara göre yurt dışında en az 200 milyar dolarları var. Bu para kaçırıldı. Bunun 100 milyar dolar gelsin Türkiye'yi abat ederiz.”

    5-Erdoğan: Suriyeli kardeşlerimizin onurlu geri dönüşleri için çaba sarf ediyoruz(SOL)



    Erdoğan büyükelçilerin katılımıyla yapılan iftar yemeğinde konuştu.  Büyükelçilerin katılımıyla gerçekleştirilen iftar yemeğinde konuşan  AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye 5 milyon kişiye geçici ev sahipliği yapmaktadır. Suriyeli kardeşlerimizin onurlu geri dönüşleri için çaba sarf ediyoruz" dedi. Rusya-Ukrayna savaşına dair de açıklamalarda bulunan Erdoğan "İstanbul'daki görüşmelerden olumlu neticeler alınması için çabalarımıza devam edeceğiz" dedi. Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkanlar şöyle: "Her iki taraf da İstanbul'daki görüşmeleri ilerletmekten yana olduklarını belirtiyor. Bu savaşın bir kazananını olmayacağını liderlere iletiyorum. İki komşumuz arasında önce ateşkesin sonrasında da kalıcı barışın tesisi insanlık adına yapılmış en hayırlı işlerden biri olacaktır. Ukrayna'nın egemenliğinin korunmasıyla barışçıl çözümler bulunabileceğine inanıyorum. İstanbul'daki görüşmelerden olumlu neticeler alınması için çabalarımıza devam edeceğiz.  Ukrayna savaşı adil bir dünya düzeni talebimizi bir kez daha gösterdi. Dünya 5'ten büyüktür diyerek başlattığımız Birleşmiş Milletler reformunun önemi anlaşılmış oldu. Türkiye NATO içindeki görevlerini yerine getirmiştir. Sığ değerlendirmelerin aksine Ukrayna'daki son gelişmeler NATO'nun ve NATO'daki Türkiye'nin önemini açıkça ortaya koymuştur.AB üyeliği Türkiye'nin hedefi olmayı sürdürmektedir."

    6-İBB Genel Sekreter Yardımcısı açıkladı: Rumeli Hisarı'na konut yapacaklardı(SOL)

    İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat önceki AKP'li yönetim döneminde Rumeli Hisarı'na konut yapılmasını içeren projeyi durdurduklarını söyledi.


    İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, İBB Miras tarafından gerçekleştirilen restorasyon projesi için düzenlenen basın gezisine katıldı, çalışmalar hakkında bilgi verdi. Önceki AKP'li yönetim döneminde gündeme gelen ve Rumeli Hisarı'na konut yapılmasını içeren projeyi ilk kez açıklayan Polat, projeyi engellediklerini söyledi. Polat, "Tarihi belgelerden biliyoruz ki Rumeli Hisarı 18-19. yüzyılda bir mahalle kimliğine dönüşüyor. Burada evler ve bir yaşam var. Hatta biz geldiğimizde bütün bu evleri yeniden yapan bir proje vardı, biz onu durdurduk. Hisarın içerisinde yaklaşık 21 tane konak yapılacaktı, proje belirli bir aşamaya gelmişti. Varlığı bilinen cami ise tekrar inşa edildi. Bu rekonstrüksiyon bir camidir, bizim tescilli yapılar grubunda, korunması gereken yapılan grubunda tanımlanmış bir camimiz" dedi. Rumelihisarı Boğazkesen Fetih Mescidi hakkında da bilgi veren Polat, “Bu proje yapıldığında, hem konser hem cami yerleştirilebilirdi. Eski amfinin yerine yerleştirildi. Tarihsel izi de oradaydı. Yeni restorasyonda Rumeli Hisarının gördüğünüz bütün burçları ve tarihi alanları İBB mülkiyetinde ama avlusundaki hiçbir nokta İBB’de değil. Yetki alanımızda değil. Burada bir tasarrufta bulunabilmek için mülk sahibi olan milli emlakın izni gerekir ”dedi. Rumeli ve Anadolu Hisarlarını ‘İstanbul Hisarlar Müzesi’ adıyla kente yeni kültür ve sanat alanı olarak kazandırmayı hedeflediklerini söyleyen İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, “Rumeli Hisarı avlusunu konaklarla dolduran projenin durdurulmasıyla başlayan restorasyon çalışmaları sonrası Hisar’da müze ve sergi alanları olacak, yeniden konserler düzenlenecek” diye konuştu.

    7- AKP’li Samsun Belediyesi, Atatürk'ün İlkadım Anıtı önüne reklam panosu koydu, lambaları söktü(Cemil Ciğerim-Cumhuriyet)


    Onur Anıtı’nın yıkılmak istendiği Samsun’da, bu kez de İlkadım Anıtı önüne 20 metrelik reklam panosu konuldu. ADD Samsun Şube Başkanı Işık Özkefeli, “Anıtın aydınlatma lambaları da söküldü” dedi.
    (https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/akpli-samsun-belediyesi-ataturkun-ilkadim-aniti-onune-reklam-panosu-koydu-lambalari-soktu-1927236)

    8- Cep telefonu ve tütünde ÖTV matrahı değişti (CUMHURİYET)

    Resmi Gazete'de yayımlanan kara göre, cep telefonu ve tütünde özel tüketim vergisi matrahları yeniden belirlendi. 
    Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararına göre özel tüketim vergisi matrahı 1.500 TL'yi aşmayan cep telefonlarında vergi oranı yüzde 25 oldu. Özel tüketim vergisi matrahı 1.500-3 bin TL arasında olan cep telefonlarında vergi oranı yüzde 40 olarak belirlenirken, 3 bin TL'nin üzerindeki telefonlarda yüzde 50 oldu.Daha önce yüzde 25'lik dilimde 1.200 TL'yi geçmeyen telefonlar yer alıyordu. Yüzde 40'lık dilimde ise 1.200-2 bin 400 TL'lik ÖTV matrahı olan telefonlar bulunuyordu.(TÜTÜNDE DE MATRAHLAR YENİDEN BELİRLENDİ) Ayrı bir kararla tütündeki ÖTV matrahları da yeniden belirlendi. Buna göre net muhtevası 500 gramı geçmeyen ambalajlarda olan tütünlerde vergi oranı yüzde 55, asgari maktu vergi tutarı 0,0921 ve maktu vergi tutarı 0,8370 oldu. 500 gramı geçen ambalajlarda olan tütünlerde de aynı oran belirlendi.

    9-Pandemide kaç kişinin yaşamını yitirdiği belli değil: Sayılar bizde ‘sır’ gibi (Mustafa Çakır-Cumhuriyet)

    “Fazladan ölüm oranı”nın, 2020 için bakanlığın açıkladığı Covid-19 nedeniyle ölüm sayısının beş katı, 2021 için ise iki katı olduğu dikkat çekiyor.
    (https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/pandemide-kac-kisinin-yasamini-yitirdigi-belli-degil-sayilar-bizde-sir-gibi-1927249)


    10-Etnografya Müzesi de yandaşa emanet edildi (İsmail Arı-BİRGÜN)

    Kültür ve Turizm Bakanlığı, Etnografya Müzesi’nin restorasyonunu eski AKP Karabük İl Başkan Yardımcısı Cengiz Ünal’ın şirketine yaptıracak, yaklaşık 13 milyon TL ödeyecek.
    Başkent Ankara’nın simgeleri arasında gösterilen ve 1930 yılında açılan Etnografya Müzesi için milyonlarca liralık restorasyon ihalesi düzenlendi. Kamu İhale Bülteni’nde yer alan bilgilere göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı 29 Mart’ta “Ankara Etnografya Müzesi Restorasyonu ve Teşhir Tanzimi İşi” adı altında bir ihale düzenledi. "Belli istekliler arasında düzenlenen" ihaleyi 12 milyon 965 bin TL teklif veren Boğaziçi Kent Yapı Turizm İnşaat Taşımacılık Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’nin aldığı açıklandı. 6 Nisan tarihinde şirket ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında imzalanan sözleşmeyle de restorasyon çalışmalarının 24 Ekim’e kadar tamamlanması istendi.Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yer alan bilgilere göre, eski AKP Karabük İl Başkan Yardımcısı ve Karabük MÜSİAD (Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği) Başkan Yardımcısı Cengiz Ünal milyonlarca liralık restorasyon ihalesini alan Boğaziçi Kent Yapı Şirketi’nin kurucuları arasında yer alıyor. Ancak, şirketin 7 Ekim 2019 tarihli genel kurul kararına göre de Ünal, şirketteki hisselerini yeğeni Bekir Uluçay’a devretti. Şirket, 2014 ile 2022 yılları arasında kamu kurumlarından toplam 42 milyon 223 bin TL değerinde 12 ayrı ihale aldı.(ALDIKLARI İLK İHALE DE DEĞİL) Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 19 Kasım 2019 tarihinde “Ankara Resim Ve Heykel Müzesi 2019 ve 2020 yılları Sari Restorasyonu” adı altında ‘Belli istekliler arasında’ düzenlenen ihaleye 14 şirket katıldı. Ancak ihalede sadece dört şirketin teklifi geçerli sayıldı ve ihaleyi, 17 milyon 801 bin TL teklif veren Boğaziçi Kent Yapı Şirketi’nin kazandığı açıklanmıştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Bağlı Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü, 4 Ekim 2019 tarihinde de “Ankara Resim Ve Heykel Müzesi Envanterine Kayıtlı Özgün Yağlı Boya Tablolarının Onarımı İle Grid Tablo Asma Sistemi Yapımı” adı altında bir ihale düzenledi. Kamu İhale Kanunu’nun tartışmalı pazarlık usulüyle düzenlenen İhaleye üç şirketin katıldığı belirtilirken 623 bin TL teklif veren Boğaziçi Kent Yapı Şirketi almıştı.

    11-Kayyumlara zırh (Hüseyin Şimşek-Birgün)

    Devlet memuru statüsünde olmadığı halde TMSF bünyesinde yer alan şirketlere atanan bürokratlara ‘dokunulmazlık’ getiriliyor. Memurlar ile kayyumlar, hatalı işlemler ve neden oldukları zararlara rağmen izinsiz yargılanamayacak.
    (https://www.birgun.net/haber/kayyumlara-zirh-384776)





    Yıllarca herkese bunu yedirdiler. Anne babanız erkenden öldüyse bu yüzdendir+Her şey Türklere katı yağ yedirmeleri ile başladı. Kaç nesli böyle yok ettiller-YENİÇAĞ

    Yıllarca herkese bunu yedirdiler. Anne babanız erkenden öldüyse bu yüzdendir.


    Bakırköy’de şimdi bir AVM’nin yükseldiği yerde 1950'li yıllardan sonra  faaliyet gösteren VİTA fabrikasını bilmeyen yoktur. Vita fabrikası yıllarca faaliyet gösterdi. İşte fotoğraftaki yağlar bu fabrikada üretiliyor ve Türkiye genelinde de vatandaşlar tüketiyordu. Herkese yıllarca sağlıksız bu yağı yedirdiler, anneniz babanız bu yağdan zehirlendi.

    Vita yağı. 50’ler ve 60’larda doğanlar Vita yağını çok iyi bilirler. Çünkü onunla büyüdüler. İşte o nesil, Vita yağının zararlarını şimdi görüyor.Hem de sağlıksız olduğu bilindiği halde nasıl bize yedirdiler dercesine.

    Vita doymuş yağ içeriyor. Doymuş yağ asıtleri kalori açısından diğer yağ asitleriyle berzerlik taşısa da vücutta yağ birimi ve kilo alımına sebep oluyor.Doymuş yağ kalp damar hastalıklarının başlıca nedeni .Kalp damar hastalıklarının azaltılmasında doymuş yağ tüketiminin azaltılması gerekliliği bilimsel çevreler tarafından vurgulanıyor. Kısacası İngiltere kökenli bir marka olan vita yıllarca büyüklerimizi zehirledi. Doymuş yağ nedeniyle bir çok kalp hastalığıyla karşılaştı. Akıllara hem şu soru geldi. Her şey Zeytinyağı düşmanlığı için mi yapılmıştı. 

    gidadedektifi.com'un haberine göre, ürün bu haliyle 99 gr.’da tam 60 gr. Doymuş yağ içeriyor. Doymuş yağ asitleri kalori açısından diğer yağ asitleriyle benzerlik taşısa da; vücutta yağ birikimi ve kilo alımına sebep oluyor. Kalp damar hastalıklarının azaltılmasında doymuş yağ tüketiminin azaltılması gerekliliği bilimsel çevreler tarafından vurgulanıyor. 

    Peki nedir bu Bitkisel susuz yağ? Aslında en basit tabiriyle Hidrojenize yağların yani margarinlerin sıvı formu diyebiliriz. Ürünün içeriğine baktığımızdaysa Palm yağından ibaret olduğunu görüyoruz. Yani yılların Vita yağı aslında Palm yağından üretilmiş bir margarinmiş! Üründe Tereyağ aroma vericisi de bulunuyor. Ürün ayrıca A ve D vitaminleriyle “zenginleştirilmiş.” Üründe son olarak tereyağ tadı ve kokusuna görüntüsüyle de katkı sağlamak adına Renklendirici olarak Beta Karoten kullanılmış. Fakat hepimiz rahat olabiliriz ki; üründe Domuz yağı ve katkıları bulunmuyor.


                                                                            ***
    Her şey Türklere katı yağ yedirmeleri ile başladı. Kaç nesli böyle yok ettiller.

    Türkiye’de en çok kullanılan gıda ürünlerinden biri de katı yağlar. Katı yağlar, çok fazla itiraz edeni olmasına rağmen bir dönem sofralarımızın vazgeçilmezleri arasında yer aldı. Ancak katı yağları ve ona karşılık zeytinyağının dikkat çeken bir öyküsü olduğu biliniyor. İşte, katı yağların ve zeytinyağı üretiminin çok fazla bilinmeyen öyküsü…

    Türkiye’de en çok kullanılan ve en fazla tartışılan ürünlerin başında katı yağlar geliyor. Türkiye’de de katı yağların tarihi, eskiye dayanıyor. Neredeyse bir nesil, ilk fabrikası Bakırköy, Ataköy sınırlarında kurulan katı yağ fabrikasının ürünleri ile büyüdü. Usta gazeteci Ali Bilge Hasdemir, bir neslin zehirlenmesinin hikayesini şu sözlerle anlattı:

    Bizi zehirlemelerinin milâdı!.. Koroner rahatsızlıklara, kalp ve damar hastalıklarına koskoca aslan gibi kuşaklar kurban edildi böylelikle!.. 
    Her şey katı yağlar ile başladı! Yurda giren ilk yabancı sermayelerden…
    Bakırköy-Ataköy sınırında kurulan 1 tesisle başladı bu öykü!.. Mahallelere girdiler, sokaklara Annelerimize 1'er paket promosyon dağıttılar.

    HAYVANSAL GIDALARDAN ELDE EDİLİYOR

    Ancak katı yağların, insan sağlığına birçok zararı olduğu biliniyor. Katı yağlar genelde hayvansal gıdalardan ve işlenmiş kuruyemişlerden elde edilir. Örneğin; tereyağı, süt yağı, ceviz yağı, domuz yağı gibi. Mesela kahvaltıların sultanı tereyağı çok fazla sevilerek yenilen bir katı yağdır. Faydaları olduğu kadar zararları da bulunmaktadır. LDL miktarının fazla olması kalp ve damar hastalıklarının hızlıca ilerlemesine neden olur.

    DİĞER ADI KÖTÜ KOLESTROL

    LDL ‘nin bir diğer adı, kötü kolesteroldür. Vücutta LDL seviyesinin yükselmesi risk gurubunun içinde yer alır. Yüksek tansiyon, şeker hastalığında şekerin yükselmesi, kan seviyesinin düşmesi, ani kalp krizleri ve damar tıkanıklıkları genelde çok yağlı besinlerden meydana gelir. Yağın oranı vücut indeksine göre ayarlanmalıdır. Sağlık bakımından en çok tercih edilen yağ sıvı yağlardır. Örneğin zeytin yağı ve biberiye yağı kalp ve damar hastalıklarının önüne geçer. Bu yüzden katı yağları tüketirken, zararlarını da düşünmeniz gerekir.

    OBEZİTENİN DE NEDENLERİNDEN BİRİ

    Obezite hastalıklarının en çok ortaya çıktığı nedenler arasında kötü kolesterolün artması, LDL seviyesinin hızlıca yükselmesidir. Mümkün oldukça lif bakımında zengin meyve ve sebzeler tüketilmeli ve yağ seçiminde sıvı yağ kullanılmalıdır. Yağların yakılmasına yardımcı olacak gıdalar tüketilmeli, sporlar yapılmalı ve en önemlisi miktarın dışına çıkılmamalıdır. Yağlı yiyeceklerin sağlığa inanılmaz derecede zararları bulunuyor.

    ZEYTİNYAĞININ YERİNE KULLANILDI

    Türkiye’de katı yağlar, zeytinyağı ve tereyağının yerini tutmaya başladı. Son verilere göre Türkiye’nin yıllık katı yağ üretimi 2005’te 631.993 ton iken, 2015’te 786.483 tona çıkmış. 2005’te ürettiğimiz katı yağın 487.808 tonunu içte tüketirken 144.185 tonunu ihraç etmişiz. 2015’te ise 634.395 ton iç tüketime karşılık 152.058 ton ihracat gerçekleştirmişiz.

    ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM AMAN

    Hatta, zeytinyağının yerine katı yağların tüketilmesini teşvik etmek için de çeşitli yöntemler geliştirildi. İşte Türk halkını zeytinyağından, katı yağlara yöneltmek için kullanılan yöntemlerden birinin hikayesi daha… Prof. Kenan Demirkol, “Zeytinyağlı yiyemem aman” adlı türkünün acı gerçeğini şu şekilde anlatıyor:

    İşte “ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM AMAN” türküsünün acı gerçeği;

    Bursa yöresine ait bu türkü 2 Kasım 1954 tarihinde İhsan Kaplayan’ dan kaynak gösterilerek Muzaffer Sarısözen tarafından derlenmiştir.

    Marshall Planı 2. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir.

    Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülke, bu plan uyarınca ABD’den ekonomik kalkınma yardımı almıştır.

    ABD geçmişten beri dünyanın en büyük mısır üretici ülkesidir.

    ABD birikmiş olan mısır dağlarını eritmenin bir yolu olarak mısırözü yağı ihracatını keşfetmiştir.

    Marshall yardımının koşullarından biri Türkiye’nin ABD’den mısırözü yağı almasıdır.

    (Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi, Osman Nuri Koçtürk, Toplum Yayınları, 1966).

    Buna koşut olarak Türkiye’de ilk margarin fabrikası kurulur.

    Yine aynı dönemde yüz binlerce zeytin ağacı sökülerek bir katliam yapılır.

    Kalan zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının büyük bölümü ABD tarafından Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır.

    Türk insanı zeytinyağından soğutularak mısır özü yağına ve margarine alıştırılır.

    Bu amaçla zeytinyağı ısınırsa kanser yapar gibi yalanlar uydurmaktan da geri kalınmaz.

    Hâlbuki zeytinyağı halk ağzındaki deyişiyle dumanlaşma derecesi en yüksek (en zor yanan) sıvı yağlardan biridir.

    Bununla da kalınmaz, kötülemek için tıpkı bugün yapılan halkla ilişkiler endüstrisi çalışmaları gibi “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…” diye türkü sipariş edilir ve ülkenin en popüler türküsü yapılır.

    Katı yağ/margarine mahkûm edilen halk, 20-30 yılda bir kaşık yağa bile muhtaç hâle getirilir.

    Ve basma giyen kadınlar, plastik giysilerle tanıştırılır…

    Zeytin yağlı yiyin, basma, fistan giyin…

    (YENİÇAĞ)