4 Mayıs 2022 Çarşamba

TARİHTE BUGÜN (4 MAYIS)

 


      OLAYLAR:

  • 1655 - Bartolomeo Cristofori, doğdu.İtalyan müzik aletleri yapımcısı ve piyanonun mucidi (ö. 1731)
  • 1814 - I. NapolyonElba Adasının Portoferraio kasabasına vardı ve sürgün hayatı başladı.
  • 1899 - Fritz von Opel, doğdu. Alman otomotiv sanayicisi (ö. 1971)
  • 1904 - ABD tarafından Panama Kanalı'nın inşasına başlandı.
  • 1912 - İtalyaRodos'u işgal etti.
  • 1924 - 1924 Yaz Olimpiyatları Paris'te başladı.
  • 1926 - İngiltere Sendikalar Birliği'nin çağrısıyla Britanya tarihinin ilk genel grevi başladı. Genel grev 9 gün sürdü.
  • 1929 - Audrey Hepburn, doğdu.Belçikalı sinema oyuncusu ve En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü sahibi (ö. 1993)
  • 1930 - Mahatma Gandi, İngilizler tarafından tutuklandı.
  • 1931 - Mustafa Kemal Atatürk, üçüncü kez Cumhurbaşkanı seçildi.
  • 1932 - Al Capone, vergi kaçırma suçundan Atlanta'da hapse girdi.
  • 1933 - İstanbul eski Milletvekili Süreyya Paşa, "Gece Gelen Telgraf" kitabından dolayı Nazım Hikmet'i mahkemeye verdi.
  • 1943 - Başbakanlık; II. Dünya Savaşı sırasında, şeker satışlarını durdurdu. Bir yıl sonra da, İstanbul'da nüfus başına iki kilo un verilmesine karar verildi.
  • 1949 - İstiklal Mahkemeleri'ne ilişkin yasa yürürlükten kaldırıldı.
  • 1953 - Ernest HemingwayYaşlı Adam ve Deniz adlı romanıyla Pulitzer Ödülü aldı.
  • 1959 - Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü İstanbul Topkapı'da bir grup Demokrat Parti'linin saldırısına uğradı; olaya yayım yasağı kondu. Aynı gün Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri protesto amacıyla Meclis oturumuna katılmadılar.
  • 1960 - Yeni Sabah gazetesi 10 gün süreyle kapatıldı. Demokrat İzmir gazetesinden 16 kişi mahkum oldu.
  • 1970 - ABD'de, Ohio Kent Üniversitesi'nde, ABD'nin Kamboçya'yı işgalini protesto eden öğrencilere müdahale eden güvenlik güçleri; dört öğrenciyi öldürdü, dokuzunu yaraladı.
  • 1972 - Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilmelerini önlemek isteyen dört kişi Jandarma Genel Komutanı Kemalettin Eken'i kaçırmak istedi. Polis müdahale etti. Orgeneral Eken ayağından yaralandı. Eylemcilerden üçü kaçmayı başarırken Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrencisi Niyazi Yıldızhan öldürüldü.
  • 1973 - Çevre yolu yapımı için Edirnekapı'daki tarihi surların yıkımına başlandı.
  • 1985 - Fatsa eski Belediye Başkanı Fikri Sönmez. "Terzi Fikri" olarak da bilinen Sönmez, Fatsa Devrimci Yol davasından tutuklu olarak kaldığı Amasya askeri cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucunda öldü.
  • 1988 - Polonya'da Nisan'da başlayan grevler yayıldı, tersane işçileri de greve gittiler; Devlet Başkanı Wojciech ( Voycies) Jaruzelski (Jaruselski) ile Dayanışma Sendikası arasında tartışmalar çıktı.
  • 1989 - Ateşten Köprü kitabında komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla yargılanan yazar Kerim Korcan beraat etti.
  • 1990 - Türkiye Birleşik Komünist Partisi yöneticileri Haydar Kutlu ve Nihat Sargın tahliye edildiler. Kutlu ve Sargın 900 gün tutuklu kaldılar.
  • 1992 -Cumhurbaşkanı Turgut Özal, "Televizyon ve radyodan Kürtçe yayın yapılmasına komutanlar sıcak bakıyor" dedi. Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş 4 Mayıs günü Özal'ı cevapladı: "Hiç kimse Milli Güvenlik Kurulu'nda konuşulanları açıklayamaz, tutanaklarla ilgili bilgi veremez."
  • 1994 - Filistin Kurtuluş Örgütü ile İsrailBatı Şeria ve Gazze'de yaşayan Filistinlilere özerklik verilmesini öngören antlaşmaya imza attı.
  • 1997 - Irak'tan Avrupa ülkelerine gitmek isteyen 25 kişiyi taşıyan iki tekne, Ege Denizi'nde battı. 17 kişi boğuldu, yedi kişi kayboldu.
  • 2002 - Nijerya'da bir yolcu uçağı kalkıştan hemen sonra düştü: 148 kişi öldü.
  • 2005 - Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref'e düzenlenen suikast girişimlerinin planlayıcısı olmakla suçlanan Libyalı El Kaide üyesi Ebu Farrac el Libbi'nin Pakistan'da yakalandı.
  • 2006 - Anayasa Mahkemesi, yeni kurulan 15 üniversitenin kurucu rektörlerinin 2 yıl için Milli Eğitim Bakanı ve Başbakan'ın önereceği 3 isim arasından Cumhurbaşkanı'nca atanmasını öngören yasa hükmünü iptal etti.
  • 2009 - Bilge Köyü KatliamıMardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde yapılan bir düğün sırasında, düğündekilere ve aynı aileden olan insanlara ateş açıldı. Saldırıda; 3'ü hamile kadın ve 6'sı çocuk olmak üzere, toplamda 44 kişi öldü.
  • 2018 - Bugün yine dolar tarihi rekor kırdı. 4,25Tl'yi geçti. Borsa yine düşüşle 101bin seviyelerine geriledi. Dün enflasyon rakamlarının arttığı açıklanmıştı. 2 gün önce de Türkiye'nin kredi notunu BB-'ye düşüren SP, yüksek enflasyon ile birlikte kötüleşen cari ve mali açık gibi makro ekonomik dengesizliklere vurgu yapmıştı.



    ÖLÜMLER:

  • 1734 - James Thornhill, İngiliz ressam (d. 1675)
  • 1924 - Edith Nesbit, İngiliz yazar ve şair (d. 1858)
  • 1945 - Nadir Mutluay, Türk müftü (İstiklâl Savaşı'nda Anadolu'da çıkan iç isyanları bastırmada ve işgale direnen Türk güçlerine silah temin etmede önemli hizmetleri olan) (d. 1879)
  • 1955 - Louis Charles Bréguet, Fransız pilot, uçak tasarımcısı ve sanayici. Air France'nin kurucusu (d. 1880)
  • 1979 - Tezer Taşkıran, Türk öğretmen, siyasetçi, yazar ve ilk kadın milletvekillerinden (d. 1907)
  • 1997 - Tangolarıyla tanınan Esin Engin vefat etti.
  • 1980 - Josip Broz Tito, Yugoslavya Devlet Başkanı ve Mareşal (d. 1892) Eski Yugoslavya Devlet Başkanı Mareşal Josip Broz Tito. 88 yaşında ölen Tito 1936'dan öldüğü güne kadar Yugoslavya Komünist Partisi'nin Genel Sekreteri'ydi. İkinci Dünya Savaşında Almanlara karşı gerilla savaşını örgütledi. 1945'de hükümet başkanı, 1953'de cumhurbaşkanı seçilen Tito ülkesinde özyönetime dayalı bir sosyalizm kurmaya çalıştı.
  • 1984 - László Rásonyi, Macar Türkolog (d. 1899)
  • 1988 - Stanley William Hayter, Britanyalı ressam (d. 1901)
  • 2001 - Leman Bozkurt Altınçekiç, ilk Türk kadın jet pilotu (d. 1932)
  • 2011 - Bernard Stasi, Fransız siyasetçi, eski bakan (d. 1930)
  • 2011 - Sada Thompson, Amerikalı kadın tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu (d. 1927)
  • 2016 - Gültekin Çeki, Türk söz yazarı ve besteci (d. 1927)
  • 2018 - Leman Şenalp, Türk kütüphaneci (d. 1924)


  • 2020 - Flávio Migliaccio, Brezilyalı aktör, film yönetmeni ve senarist (d. 1934)


  • 2020 - Lorne Munroe Kanadalı-Amerikalı çellist (d. 1924)
  • 3 Mayıs 2022 Salı

    TARİHTE BUGÜN (3 MAYIS)

     


    12 OLAY

    1469-"Hedefe ulaşmak için her yol geçerlidir," anlayışının yaratıcısı İtalyan yazar ve politikacı Niccolo ) Machiavelli doğdu.

     1494-Kristof Kolomb yolculuğunun sonunda ilk kez bir kara parçası gördü , buraya sonradan Jamaika adı verilecektir.

    1907 - Fenerbahçe Spor Kulübü kuruldu.

    1915 - Arıburnu Zaferi kazanıldı.

    1920 - TBMM'nin ilk Bakanlar Kurulu oluşturuldu. İcra Vekilleri Heyeti, Mustafa Kemal Başkanlığında ilk toplantısını yaptı.

    1934 - Kayseri Uçak Fabrikası'nda yapılan ilk parti altı avcı uçağından biri, 50 dakikalık bir uçuşla, Kayseri'den Ankara'ya geldi.

    1935 - Türk Hava Kurumu bünyesinde, "Türkkuşu" adıyla kurulan uçuş okulu faaliyete geçti.

    1951 - Demokrat Parti, Meclis Grubunda din eğitiminin genişletilmesi istendi.

    1979 - Margaret Thatcherİngiltere Başbakanı seçildi. Thatcher, İngiltere tarihinin ilk kadın Başbakanı oldu.

    1986 - Çernobil nükleer kazası sonrası oluşan radyoaktif bulutların, Türkiye'ye de ulaştığı ve bazı bölgelerde radyasyonun yedi kat arttığı açıklandı.

    2007 - İzmir Limanı özelleştirilmesi ihalesini, 1 milyar 275 milyon dolar ile Global-Hutchison-EİB kazandı.

    2007 - Milletvekili seçimlerinin 22 Temmuz'da yapılmasına ilişkin teklif TBMM Genel Kurulu'nda iktidar ve muhalefetin oyları ile kabul edildi.

    12 ÖLÜM

    1481 - Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı İmparatorluğu'nun 7. Padişahı (d. 1432)

    1959 - Zeki Kocamemi, Türk ressam (d. 1900)

    1963 - Abdülhak Şinasi Hisar, Türk şair ve yazar (d. 1887)

    1970 - Cemil Gürgen Erlertürk, Türk futbolcu ve pilot (d. 1918)

    1975 - Ecvet Güresin, Türk gazeteci ve siyasetçi (d. 1919)

    1987 - Dalida, Mısır doğumlu İtalyan şarkıcı (Fransa'da yaşadı ve öldü) (d. 1933)

    1997 - Narciso Yepes, İspanyol klasik gitar sanatçısı (d. 1927)

    2002 - Mehmet Keskinoğlu, Türk şair, tiyatro, sinema ve seslendirme sanatçısı (d. 1945)

    2012 - Jale Derviş, Kıbrıs Türkü müzisyen ve piyanist (d. 1914)

    2020 - Selma Barkham, İngiliz-Kanadalı kadın coğrafyacı ve tarihçi (d. 1927)

    2020 - İstanbul Tıp Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Murat Dilmener corona virüs nedeniyle, 78 yaşında, yaşamını yitirdi.

    2020 - Tendol Gyalzur, Tibetli-İsviçreli, Tibet'te ilk özel yetimhaneyi kurmasıyla tanınan hümanist (d. 1951)



    Antik 'Fenike limanı' takım yıldızlara uygun inşa edilmiş - duvaR / ARAŞTIRMA

     


    Sicilya'da Fenikelilere antik Motya kentinde yer alan ve uzun yıllardır yapay bir askeri liman olarak düşünülen havzanın yıldızlara hizalanarak inşa edilmiş dini tapınak olduğu ortaya çıktı.


    DUVAR - Sicilya'nın batı kıyısında bulunan antik Motya kentinin kalıntılarına ilişkin yeni bulgularla ilgili çarpıcı yeni veriler açıklandı.

    Motya, milattan önce birinci bin yıl boyunca hareketli bir limandı. Burada, tapınak ve mabetlerden oluşan yerleşke, Lübnan'dan Akdeniz'e seyahat eden Fenikeli sakinlerin uğrağıydı. Motya bir asırdır araştırılıyor olsa da, antik yerleşimin yeni sırları açığa çıkıyor.

    Ancak uzun zamandır donanma gemilerini korumak ve ticarete katılmak için yapay bir liman olarak işlev gördüğüne inanılan dikdörtgen bir havzanın tamamen başka bir şey olduğu ortaya çıktı: Yıldızlara mükemmel şekilde hizalanarak inşa edilmiş bir tapınak.

    'YAPAY ASKERİ LİMAN OLDUĞU SANILIYORDU'

    Olimpik yüzme havuzundan daha büyük olan havza, Tunus'ta bir başka Fenike kolonisi olan Kartaca'nın saldırısında tahrip edildikten sonra Motya ile birlikte milattan önce 550'de yeniden inşa edildi. Şehir daha sonra Roma döneminde terk edildi. Havuzun 1920'lerde keşfinden bu yana, bir "kothon" yani yapay bir askeri liman olduğu düşünülüyordu.

    Flinders Üniversitesi'nde arkeoloji alanında kıdemli öğretim görevlisi olan Ania Kotarba, kothonun Akdeniz'de oldukça yaygın olduğunu söylüyor.

    'KLASİK DÖNEM ÖNCESİ KUTSAL BİR HAVUZ'

    Roma Sapienza Üniversitesi'nden arkeolog Lorenzo Nigro tarafından yürütülen ve bu ay Antiquity dergisinde yayınlanan son kazılar ve onlarca yıl süren araştırmalar, havuzun genişleyen bir dini alanın kalbi olduğunu öne süren ipuçlarını ortaya çıkardı. Nigro, ekibinin araştırmasından bu yana havza algılarının “büyük ölçüde değiştiğini” söylüyor. Yüzyıllarca liman olduğu düşünülen bu yerleşkenin yakında “klasik dönem öncesi Akdeniz'in en büyük kült komplekslerinden birinin merkezindeki kutsal bir havuz” olarak yorumlanabileceği belirtiliyor.

    12 YIL ÖNCE YENİDEN ARAŞTIRILMAYA BAŞLANDI

    Havzanın yeniden araştırılması ise 12 yıl önce, arkeologların limana ait şeyler bulmayı umdukları yerde tanrı Ba'al'a ait bir tapınağın kalıntılarını keşfetmesiyle başladı. "Efendi" anlamına gelen ve yaygın olarak kullanılan Sami kelime Ba'al, genellikle yıldızlar arasında bir takımyıldız olarak var olduğuna inanılan Yunan tanrısı Orion'a benzetilirken Ba'al ise Fenike döneminde fırtına tanrısı ile ilişkilendiriliyor.

    Araştırmacılar, "Fırtınalar denizcilerin en büyük düşmanıdır ve fırtına tanrısı yolculuklarını bozabilir. Bu nedenle, önemli tapınaklarının Ba'al'a adanması ve bunların astronomik özelliğinin olması beklenmedik bir şey değil” notu düşüyor. Bir zamanlar havuzun merkezinde 3 metrelik bir Ba'al heykeli duruyordu. Gövdesi 1930'larda yakındaki bir lagünde keşfedildi ve havuzun kenarında ayakları için kullanılan taş bloklar bulundu. 

    'YILDIZLARI YANSITAN AYNA GÖREVİ'

    The Guardian'ın haberine göre, arkeolog Nigro, Leonardo da Vinci'den alıntı yaparak "Antik zamanlarda tek iyi ayna sudur” diyor ve ekliyor: “Havzanın işlevinin yıldızları izlemek için yapılan bir havuz olduğu, onları bir ayna gibi yansıttığı anlaşıldı böylece.” 

    Araştırma ekibi, sitenin haritasını çıkardıktan sonra, Motya'nın yıldızlarla hizalanmış konfigürasyonunu da buldu. Buna göre, önemli yapıtlar takım yıldızlarla aynı hizada çıktı. Ba'al tapınağı, kış gündönümünde Orion takımyıldızının yükselişiyle aynı hizada. 

    Nigro, “Bu eskideki bilimi anlamak için şimdiki bilimi kullanamayız. Ama onlar bize bilimde bir çeşitlilik olduğunu öğretebilir. İçinde bizim için çözümler olabilir. Fenikeliler kolonileştirdiler, kültür ve medeniyetler inşa ettiler. Yollar yaptılar, denizleri aştılar ama çevrelerini asla yok etmediler” diyor ve ekliyor: “Çevreyi yok eden tek medeniyet biziz. Sormalıyız, daha çok bilime sahip olan biz miyiz, yoksa onlar mı?"

    duvaR / ARAŞTIRMA


    İşte devletin uçağıyla umre yapan gazeteciler: Bilal Erdoğan ayrıntısı dikkat çekti - Cumhuriyet

     

    AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suudi Arabistan'daki umre ziyaretine gazetecilerin de katıldığı görüldü. Görüntülere Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan da yansıdı.

    AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki ülke arasında 2018'den bu yana en ciddi krizlerden birinin çıkmasına yol açan Cemal Kaşıkçı davasının Riyad'a devredilmesinin ardından Suudi Arabistan'a iki günlük ziyaret için gitti.Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz Al Suud tarafından Al-Salam Sarayı'nda resmi törenle karşılanan Erdoğan, Kral Abdülaziz'in ardından Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüştü. Erdoğan, Suudi Arabistan'da umre ziyareti de gerçekleştirdi. Erdoğan'a; Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un da eşlik ettiği görüldü. 

    Erdoğan'ın umre ziyaretinde Yeni Akit Ankara Temsilcisi ve yazarı Hacı Yakışıklı, Diriliş Postası yazarı Murat Özer, BengüTürk TV'nin Genel Yayın Yönetmeni Ünal Kaya, Star Gazetesi yazarı Yakup Köse'nin yer aldığı görüldü. 


    Murat Özer sosyal medya hesabından paylaştığı fotoğrafta  “Cumhurbaşkanımız'ın Suudi Arabistan temaslarını takip ederken umre yapmak da nasip oldu çok şükür” ifadelerine yer verdi. 


    Hacı Yakışıklı sosyal medyadan paylaştığı fotoğrafa “Mekke'de çok resmî bir Hacı. Üstelik Yakışıklı” notunu düştü.


    Star yazarı Yakup Köse ise Kabe ziyareti fotoğrafını “Mukaddes topraklarda. Allah kabul etsin” notuyla paylaştı.

    Öte yandan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da umre ziyaretinde bulunduğu görüntülere yansıdı.

    Cumhuriyet

    Uyuşturucu kıskacında Türkiye (III) - Murat AĞIREL / YENİÇAĞ

     

    Yakalanan her zaman piyon oluyor

    Uyuşturucu Kıskacında Türkiye' olarak adlandırdığım yazı dizisinin bugünkü bölümünde isimleri ve bağlantıları açıklayacağım.

    Dünkü yazımda kokainlerin yakalandığı Mersin Serbest Bölgesi işletme sahibi Ali Avcı ile konuştuğumu aktarmıştım.

    Ali Avcı, muz firmalarının daha önce serbest bölgede yer aldığını, ancak yönetimi devraldıktan sonra serbest bölgede işlem yapmadığını bildirdi. Avcı, yönetimi devralır almaz serbest bölgede X-Ray cihazlarının etkin bir şekilde faaliyete geçtiğini bildirdi.

    Bu muzlar daha önce Mersin Serbest Bölge'de şirketlerin depolarına indiriliyordu. Buradan kokaini başka ülke için TIR'larla çıkarmak veya Türkiye içine sokmak ise çok basitti. 3 büyük firma vardı. (Biri son yakalanan şirket, diğeri bir Lübnanlı adına paravan olarak devredilmiş bir şirket, diğeri ise Suriye'de kokainden yakalanmış şimdi Türkiye'de çalışan bir Suriyeli adına olan şirket.)

    İlginç olan Ticaret Bakanlığı'nın bu büyük 3 firmadan başkasına yeni muz ticaret ruhsat izni vermemesiydi. Serbest Bölge'den bu uygulama öncesi ruhsat almış firmalardan da 2-3'ü dışında tümünün ismi bir şekilde kokain operasyonlarına karıştı. Bu 3 firma çok yoğun şekilde çalışıyor. Üstelik en ufak bir durumda ruhsat iptal eden bakanlık, bu firmalardan birini et kaçakçılığından yakalamasına ve 20'ye yakın olayda konteynerlerinden kokain çıkmasına rağmen serbest bölgede çalışmaya devam etmesine göz yumuyor.

    Firmanın adını da sahibini de yazayım...

    ETC Fruit Gıda San ve Tic Ltd Şti. Kağıt üstünde sahibi Ahmed Ben Khadra...

    Ahmed Ben Khadra, Panama'da 616 paket kokain yakalanan Tommy Gıda Plastik şirketinin sahibi Naser Mahmoud Tomeh ile Suriye'de ortak muz ithalatı yapmış. Bu iki ismin Türkiye'de bağlantılı olduğu ayrı ayrı 10'dan fazla şirketleri var.

    Diğer bir firma da 4 defa konteynerlerinde ve 3 defa gemilerinde kokain yakalanmasına rağmen faaliyetine devam ediyor. Adı: Fresh&Freeze Tic Ltd Şti. Sahibi Ismael Sakalaki...

    ETC Fruit firmasının adı bize bir yerden tanıdık geliyor.

    Yıl 2014...

    Yine Mersin'de kırmızı et kaçakçılığı ile ilgili büyük bir operasyon yapıldı. Operasyon kapsamında piyasa değeri 40 milyon liralık 1044 ton kaçak et yakalandı.

    7 şirketin adının karıştığı operasyonda dikkat çeken en önemli nokta bu şirketlerin kısa süre önce kurulmuş olmalarıydı. İşin ilginci firmadan 2'sinin Suriyelilere ait olması...

    21 Temmuz 2014'te kurulan ARC Lojistik İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'nin ise tek sahibi görünüyor. 1.5 milyon lira sermayeli bu şirket A.O.'ya ait görünüyor. Arama ve el koyma işlemi yapılan bir diğer şirket olan ETC Fruit Gıda Sanayi Ltd.'nin 2013'te kurulduğu anlaşıldı.

    Bugüne dönersek ETC Fruit işlerine devam etmiş görünüyor ki yine önümüze çıkıyor.

    ETC'nin sahibi Ahmed Ben Khadra ve Fresh&Freeze'nin sahibi Ismael Sakalaki, bu isimlere dikkat.

    Son firma 1.300 kilogram ile yakalanan firma. Daha önce bahsettiğim kokainlerin yakalandığı malların alıcısı Özşimşekler Gıda, Cizre merkezli bir şirket. Bu firma ilk defa yakalandı. Ancak en büyük parti de bu firmada yakalandı. Bu şirket konteynerlerden çok gemilerle ticaret yapan bir şirketti. Ancak 3 haftada narkotik polisi 3 gemide operasyon yapınca gemilerin gelişi durduruldu.

    Aslında gemilerde yakalanan 80-100 kiloların çok üstünde miktarların giriş yaptığı tahmin ediliyor.

    Zaten Türkiye de ne gariptir muz ithalatının ortalama yüzde 90'ını Ekvador'dan gerçekleştirmeye başlamış. Hatta bu oran 2019'da yüzde 95'e yükselmiş.

    Yakalamalar oldukça kaçakçılar da çeşitli yöntemler deniyorlar. Markalar değişiyor, yöntemler değişiyor, yükleyici ve alıcı şirketler değişiyor. Muz kolilerinin oluklarını, konteynerlerin soğutucuları her yolu deniyorlar. Gemi yüklemelerini artık Türk alıcılar üzerine değil paravan şirketler üzerine yapıyorlar. Yakalama olmaz ise ürünleri Türkiye'deki şirkete teslim ediyorlar. Yakalama olursa güvenlik güçleri Türkiye'de vekalet verilmiş bir piyondan başkasını bulamıyor.

    Burada size uzun uzun sevkiyatın nasıl yapıldığına dair ayrıntıları anlatmayacağım.

    Özetle Türkiye'ye gelen kokainler buradan TIR'larla Orta Doğu ve Avrupa'ya dağıtılıyor, 5 dolarlık muz kutusu için 30 dolar fatura kesilerek bu paralar Dubai üzerinden Ekvador'a gönderilerek (ufak bir komisyon karşılığında) sisteme dahil edilerek uyuşturucu parası yani kara para aklanıyor.

    İşleyişi anlattık. Burada bazı kritik sorular var:

    * Kokainlerin çıktığı konteyneri talep eden kişi ya da firma kim?

    * Konteynerin Türkiye'ye satış faturasını kim kesti. Para transferleri ne zaman yapıldı?

    * İlk yükleme tarihinde fatura ve konşimento hangi şirkete kesildi?

    * Yükleme ve ihracat için zorunlu diğer evraklar hangi tarihlerde ve hangi şirket lehine düzenlendi?

    Ben size bir şemayı anlatıyorum.

    Sonraki yazılarda bahsettiğim isimler hakkındaki gelişmeleri okuyacaksınız.

    Her bir isme ulaştığımda bir üste çıkan yeni kişilerle karşılaşıyorum. Anladığım, bu isimleri devlet de biliyor fakat ya daha yukarılara ulaşmak için takip etmekle yetiniyor ya da başka şeyler dönüyor.

    Bir sonraki aşamada karşıma çıkan isim ise Lübnan asıllı F.R.N...

    Onu da yarın anlatalım.

    (Devam edecek.)

    Murat AĞIREL / YENİÇAĞ


    2 Mayıs 2022 Pazartesi

    Käthe Kollwitz ile zaman tüneli - Ercüment AKDENİZ(Berlin) / Evrensel

     


    'Kollwitz'in eserleri, kapitalizmin yol açtığı bütün bu kötülüklere meydan okuyan isyan ve devrimlerin de birer tarihsel belgesidir.'

    Avrupa’yı kasıp kavuran iki büyük savaş, ekonomik buhran ve bunalımların yiyip bitirdiği baldırı çıplak kalabalıklar... Ve ille de ölümün tepesinde kol gezdiği çocuklar, kadınlar... 

    Bir sergi, bir müze ve bir ressam bir araya geldiğinde, sizi bütün bu kötülüklerin yaşandığı zaman tünelinden geçirebilir. Ama adı geçen Ressam Käthe Kollwitz ise sizi bundan fazlası bekliyor demektir. Çünkü Kollwitz’in eserleri, kapitalizmin yol açtığı açlık, yoksulluk ve savaşlar kadar, bütün bu kötülüklere meydan okuyan isyan ve devrimlerin de birer tarihsel belgesidir.  

    Berlin Käthe-Kollwitz Müzesi*, merdiven basamakları üzerine dizilen kronolojik cetvelle hem Kollwitz’in bağrından fışkırdığı tarihsel koşulları anlamamızı sağlıyor hem de sergilediği her bir eserle, sadece sanatseverlere değil bütün emekçilere mesaj verme yeteneği gösteriyor.


    KADINLAR VE ÇOCUKLAR

    Prusya Sanat Akademisinin ilk kadın üyesi ve ilk kadın profesörü olan Kollwitz’in bu başarıyı yakalamasında, “yetenekli olmak insana sorumluluk yükler” sözünün etkili olduğunu biliyoruz. Sanat eğitimine 1884’te başlayan genç Käthe’ye miras kalan bu sözler, ona çalışkanlık ve disiplin kültürünü aşılamış olmalıdır. Fakat sosyalist ailesinden kalan politik miras, şüphe yok ki ona, yeteneğini çok daha ötelere taşıma imkanı sağlamıştır. Nitekim 1894 yılında hayatını birleştirdiği Tıp Öğrencisi Karl’ın yoksul bir mahallede açtığı klinik, Käthe’nin hasta ve bakıma muhtaç yoksulları resmettiği bir atölyeye dönüşecektir.

    Bir ülkede açlık, bir ülkede kıtlık, bir ülkede savaş, yokluk ve hastalık nasıl resmedilir? Käthe’nin eserlerinde, insanın insana zulüm ettiği bütün bu kötülükler daha çok kadın ve çocuklar üzerinden resmedilir. Çünkü bu iki kesim, toplumsal çöküşün dip halini yansıtan en belirgin simgelerdir.

    Kollwitz’in resim ve heykellerinde, anneyi hem açlık hem de çocuğu emzirememenin acısı kemirir. İkili bir acıdır bu. Kadın korkandır, acıyı yaşayandır ve fakat söz konusu olan çocuksa onu açlıktan ve savaştan koruyandır, en azından korumaya çalışandır. Çocuğa kanat geren kadın; ya da çocuklara kol kanat geren kadınlar, metaforik olarak halktır!


    İLK DÖNEM AYAKLANMALAR

    Akıp giden hayatın içinde yoksulluğun füzen karası resmi varsa, ona başkaldıran isyanın da desenleri olmalıdır. Kollwiltz resimleri tam da bu düşünceden hareket eder. Zola’nın Germinal sahnelerinin Kollwitz gravürlerinde yer bulması tam da bu nedenledir. Tıpkı “Köylüler Savaşı”nda olduğu gibi Käthe’nin eserlerinde hayat bulan ilk dönem ayaklanmalarını da bu gözle okumak gerekir. Silezyalı dokuma işçilerini anlatan “Dokumacıların İsyanı” bu serinin en başarılı örneği olarak değerlendirilmiş ve “altın madalya ödülü”ne layık görülmüştür. Ne var ki Käthe’nin bu ödüle kavuşması bizzat Kayzer tarafından engellenmiştir.

    ÇANLAR, OĞULLAR İÇİN ÇALIYOR

    Kapitalizmin yol açtığı ekonomik buhran, sadece yoksulların üzerine yıkılarak üstesinden gelinemeyecekse eğer; emperyalist savaş kapıda demektir. Birinci  Paylaşım Savaşı’nın hemen başında, yani 1914’ün henüz ilk aylarında, Käthe-Karl çifti, çocukları Peter’in ölüm haberini alır. Cepheye giderken Peter’in önüne geçmemiş olmanın acısı, gelen ölüm haberiyle birlikte bir iç hesaplaşmaya dönüşür. Peter’in ölümünden yıllar önce yapmış olduğu bir gravür (Çocuğunun ölüsü üzerine kapanan kadın), Käthe’nin kendi dramatik hikayesi olmuştur.

    Peter’in acısı, savaşta kayıp giden yüz binlerce gencin de acısıdır artık. Bu vakitten sonra Kollwitz resimlerinde evlatlarını savaşta kaybetmiş annelerin gözyaşı daha çok yer edinecektir. Endişe içinde asker uğurlayan anneler/çocuklar, cepheden dönüş yolunda bu kez yitip gitmiş soğuk asker bedenlerini kucaklayacaklardır.

    İşin garip tarafı; 1. Paylaşım Savaşı’nda ölen Peter’in adının verildiği torun Peter de 2. Emperyalist Savaş’ta hayatını kaybedecektir. Peter’lerin acısı, Kollwitz’in yaşlanmış yüzündeki derin çizgilerdir artık. Peter’in anısına yapılan mezarlıkta ise kahramanlık yüceltmeleri yerine yaslı anne babaların yaşadığı keder temsil edilmektedir.

    SOSYALİST AFİŞLER

    Käthe Kollwitz tarafsız bir aydın, “bağımsız” bir ressam değildir. O her daim emekçi sınıfın 

    ve halkın yanındadır; mevzu Almanya’da devrimci, sosyalist hareketin güçlenmesi ise eğer 

    sanatı da her daim bu eylemin destekçisi olacaktır. Bu yüzden Käthe’nin resimleri, kah açlıktan 

    kıvranan çocuklar için açılan bir yardım kampanyasının davetiyesi olmuş, kah “Savaş bir 

    daha asla!” diyen genç komünistlerin afişi.

    Yoldaşlarının mezarında ant içen konuşmalarıyla fotoğraf karelerine düşen komünist lider Karl Liebknecht, Kollwitz için çok önemli bir değerdir. Faşistler Liebknecht’i katlettiklerinde, onun yaralı başını ve temsili cenaze törenini çizmek bu kez Kollwitz’e düşecektir. Karl’ı temsil eden çizgiler gravüre; gravür baskıdan çıkmış resimler de kitlelere ulaşacaktır. 

    8 MAYIS’I GÖRMESE DE...

    Käthe’nin yaşlanmış gözleri hayata gözlerini yumduğunda tarih 22 Nisan 1945’di. İki büyük savaş görmüş bu ulu çınar, birkaç hafta daha yaşasaydı eğer, faşizme karşı “8 Mayıs Zaferi”ni görecekti.

    O gün Käthe her ne kadar Reichstag binasına çekilen kızıl bayrağı görmemiş olsa da; nisan günlerinde, adım adım yaklaşan kızıl atlıların nal seslerini duymuş olmalı. 

    *Özel Berlin Käthe-Kollwitz Müzesi (Käthe-Kollwitz-Museum Berlin), 1986 yılından beri  Charlottenburg bölgesindeki Fasanenstraße’de Kathe’nin eserlerini sergiliyor.

    Ercüment AKDENİZ(Berlin) / Evrensel



    Uyuşturucu kıskacında Türkiye (I+II) - Murat AĞIREL/YENİÇAĞ

     


    Uyuşturucu kıskacında Türkiye (I) - Kirli ticaretin rotası

    Daha önce yine bu köşe de "Türkiye'nin Narcos'u" adlı 5 adet yazı dizisini paylaşmıştım.

    Yazı dizimin içinde bulunan Ekvador'da muz üreticisi olan ve Türkiye'ye gelen birçok konteynerinde kokain yakalanan firmalardan biri önce Türkiye'deki iletişim firması aracılığı ile bana ulaşmak istedi.

    Ben de kendisi ile canlı yayın röportaj yapmak şartı ile görüşmeyi kabul ettim. Aynı firma yayına çıktığım Halk TV ve sunuculara da ulaşarak "uyarı" niteliğinde açıklamalar yaptılar. Canlı yayın röportajımı reddeden firma mahkemeye başvurarak "kişilik hakları ihlali" gerekçesi ile yazımın kaldırılmasını talep etti ve mahkeme kararı ile yazılarıma erişim engeli kararı verildi.

    Yazımın hepsi belgeli olmasına rağmen mahkeme bu kararı aldı. Ancak bu bilgilerin tüm güvenlik güçleri tarafından bilindiği gerçeği ortada duruyor.

    Ben de daha önce yazmış olduğum yazıları ve sonrasında meydana gelen tüm uyuşturucu madde operasyonlarını alıcıları göndericileri tüm bilgileri yasal önlemleri alarak bir kez daha sizlere aktarmaya ve kayıt altına almaya karar verdim.

    Çünkü olay çok büyük ve karmakarışık.

    İpin ucu tahmin edemeyeceğiniz noktalara gidiyor...

    Yapılan tespitlerde; Kuzey Amerika, Doğu ve Güney Doğu Asya, Yakın ve Orta Doğu, Orta ve Batı Avrupa'nın amfetamin tipi uyarıcıların (ATS) kaçakçılığında, Güney Amerika'nın kokain kaçakçılığında, Batı ve Güney Batı Asya'nın ise afyon ve türevleri kaçakçılığında ana çıkış ve üretim bölgeleri oldukları görülüyor.

    Uyuşturucu kaçakçılığı bağlamında son derece önemli bir güzergâh olan "Balkan Rotası" üzerindeki konumu ile Türkiye, gerek Asya'da üretilen ve Avrupa'ya transfer edilen başta eroin olmak üzere afyon türevleri kaçakçılığında ve aynı bölgede son yıllarda imalatı ve kaçakçılığı artmaya devam eden metamfetaminde, gerekse Avrupa'da üretilen ve Asya'ya sevkiyatı yapılan sentetik uyuşturucu ve bu maddelerin üretiminde kullanılan kimyasalların kaçakçılığında transit ve hedef ülkedir.



    İskenderun Limanı'nda Captagon operasyonu yapıldı. 6 milyon 200 bin adet yani 1072,6 kg uyuşturucu hap ele geçirildi. Bu işlem bir transit ticaret. Söz konusu ihracat Kırıkhan vergi dairesine kayıtlı Altın Atlar San. Tic. adlı bir firma tarafından gerçekleştiriliyor. Sahibi ise Suriye/Hama uyruklu Haşem Kaddur... İşin ilginci bu kişi T.C. vatandaşı olmuş. Alıcı ise Arap ülkesinde kurulmuş paravan bir şirket.

    İşte tam da bu Captagon operasyonları sırasında...

    Kolombiya'daki Buenaventura Limanı'nda 9 Haziran 2020'te 5 ton kokain ele geçirilmişti. Kolombiya Savunma Bakanı, yakalanan kokainin değerinin 265 milyon dolar olduğunu açıkladı. Bu konu hakkında bilgiler halen net değil.

    İstanbul Emniyeti 16 aylık çalışma sonucunda, 4.9 tonluk kokainin sahibi olduğu iddia edilen M.K. ile birlikte 14 kişiyi gözaltına aldı.

    Yapılan araştırmalar sonucu söz konusu operasyonda ele geçirilen kokainin iki farklı konteyner içerisinde bulunan toplam 51.9 ton ağırlığındaki granül kauçuk maddesine emdirilmiş şekilde ele geçirildiği, konteynerlerin varış noktasının İstanbul Ambarlı Limanı olduğu ve Türkiye'deki alıcısının yine İstanbul ilinde faaliyet gösteren şirket sahibi M.K. isimli şahıs olduğu tespit edildi.

    Bu tespitlerin ardından Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Soruşturma çerçevesinde M.K.'yı teknik ve fiziki takibe aldı. Yaklaşık 16 ay boyunca M.K. ile birlikte hareket eden şüpheliler tek tek tespit edildi.

    Bu yakalama çok önemli. Çünkü bu ürünler şayet Türkiye'ye bu şekilde gelmiş olsaydı granüllerde bulunan kokain bir laboratuvarda ayrıştırılacaktı. Bu da Türkiye'deki bir uyuşturucu laboratuvarının ortaya çıkması demekti.

    Bilgiler netleşince tekrar kapsamlı şekilde bu konuyu işleyeceğim.

    Devam edelim...

    Sonrasında Ağustos ayında Kocaeli'ndeki Yılport Limanı'nda da Brezilya'dan gönderilen bir gemide 540 kilo kokain ele geçirildi. İşin ilginci ise gemide arama yapıldıktan sonra herhangi bir yasa dışı madde içermediğine dair tutanak tutulmuş olmasına rağmen, sonrasında yapılan başka bir aramada 540 kilo gibi büyük miktarda, yaklaşık 25 milyon dolarlık uyuşturucunun bulunmuş olması...

    Brezilya'dan gelen konteyner yüklü "MSC POH LIN" isimli gemideki malın alıcısı Acarer Metak San. Göndericisi Cellmark Raw Materials AB. Demir çelik sektöründe kullanılan ferrochrome hammaddesi arasına gizlenmiş 20 adet valiz tespit edilmiş. Yapılan kontrolde de kokain hidroklorür çıktığı görülmüş.

    Ekim 2020'de ise yine Mersin Limanı'na Brezilya'dan gelen gemide 220 kilo kokain ele geçirildi. Kokain Brezilya'dan gelen geminin A4 kağıt yüklü konteynerinde  ele geçirildi. Uyuşturucu maddeleri teslim alacağı önceden belirlenen Hollanda uyruklu bir kişi Mersin'e gelmek üzere İstanbul Havaalanı'na indi. Mersin narkotik polisi, isimi açıklanmayan Hollanda uyruklu kişiyi yakın takibe aldı. Mersin Limanı'na indirilen konteynerden malı teslim almak üzere limana giriş yapan kişi, polisin yaptığı operasyonla suçüstü yakalandı.

    Panama'da ise 5 Mayıs 2021'de Ekvador'daki Bolivar Limanı'ndan yola çıkan 616 paket kokain yakalandığı haberlerini okuduk.

    Kokainin konteynerdeki muz kutuları içinde saklanmış halde bulunduğu bildirildi.

    Konteynerin Panama'ya, Güney Amerika ülkesi Ekvador'da bulunan Yılport tarafından işletilen Bolivar Limanı'ndan geldiği ve aktarma noktası olan Panama'nın PSA Limanında Panamalı yetkililer tarafından arandığı belirtildi.

    Bu kokainin alıcısı olarak gözüken firma Tommy Gıda Plastik adlı bir firma. Bu firma 600 bin TL sermaye ile 2018 tarihinde Mersin/Akdeniz'de kurulu bir firma. Sahibi ise Suriye uyruklu Naser Tomeh. O da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı.

    Ben bu satırları yazdıktan sonra başka bir firma bilgilerini araştırırken firma sahibi ile tesadüfen telefonda görüştüm.

    "Benim bir bağım yok" dedi. Elimde olan diğer bilgileri sordum. "Ekvador'dan Sandra adında biri ile çalışıyor musunuz" diye sorunca "evet" dedi. "Ben Khadra ile tanışıyor musunuz" dedim. "Tanıyorum" dedi. "Bir açıklamanız olacak mı" dedim, "evet avukatım size gönderecek" dedi. Ben açıklama beklerken Mersin'de bulunan bir yerel gazeteye röportaj vererek beni ırkçılık yapmakla suçladı.

    Öğrendiğime göre bu firma sahibi ve yetkilileri hakkında bırakın bir hukuki durumu, ifadeye dahi çağrılmamış. Çünkü kokain Türkiye'de değil Panama'da yakalandı. Firma kokainler ile bir ilgisinin olmadığını bu konuda bilgi sahibi olmadığını beyan ediyor.

    Buyurun çıkış limanı Ekvador olan ve Panama-İtalya aktarmalı gelen 616 paket kokainin belgeleri.





    Tommy adlı firmanın sahibini yukarıda da yazdım. Suriye uyruklu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Naser Mahmoud Tomeh.

    Firmanın adresi Camii Şerif Mahallesi, Çakmak Caddesi, Kadri Bey apartmanı No: 19/2 Akdeniz/Mersin.

    Aynı adreste başka firmalar da var. İlki Şam Yaş Meyve Sebze. Adresi Tommy Gıda ile aynı. Sahip olarak Naser Mahmoud Tomeh ve Chadi Hassaf gözüküyor.

    Yine aynı adreste Dia Corporation adlı bir firma daha var. Sahibi yine Chadi Hassaf.

    Aynı adreste bir de Lojistik firması var. ISG Lojistik Ltd. Şti. Sahibi Suriye asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Naser Mahmoud Tomeh, Suriye asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Chadi Hassaf ve Norveç vatandaşı Dıaa Issa Hassaf. Bu Norveç vatandaşı diğer firmalarda gözüken Chadi Hassaf'ın akrabası.

    Bütün ilişkileri görün diye anlatıyorum.

    Sizinle bir resim yapıyoruz. Henüz başlangıç darbelerini vuruyoruz. Bu isimlerin size anlamsız gelebileceğinin farkındayım.

    Ama anlatmalıyım...

    Şimdi biraz üste gidip taşıma senedi yani konşimentoya dikkatli bakın. Ticaret yapılan Tommy adlı firma alıcının ISG Lojistik olduğunu görürsünüz.

    Alıcısı Tommy adlı firma gözüken ve içinde kokain yakalanan muzların göndericisi kim?

    Frudatelli adlı firma...

    Bir sonraki yazıda ayrıntılarını anlatacağım.

    Uyuşturucu madde tüm dünyada mücadele edilmesi gereken bir felakettir. Bu mücadeleyi vermeye devam edeceğim.

                                                                   ***

    Uyuşturucu kıskacında Türkiye (II) Buzdağının görünen yüzü

    İlk yazımda uyuşturucu kaçakçılığının hangi yollardan yapıldığını anlatmış bazı isimleri açıklamıştım.

    Frudatelli Firması çok önemli. Şimdilik virgül koyup diğer gelişmeyi anlatalım.

    Sürekli uyuşturucu operasyonlarında duyduğumuz Mersin Limanı'nda yaşananları anlatayım.

    Türkiye'nin en büyük kokain operasyonu...

    Mersin Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü NARKOKİM ekipleri ve Mersin İl Emniyet Müdürlüğü'nün 16 Haziran'da düzenlediği operasyonda, Ekvador'dan Mersin Limanına Liberya bandıralı gemideki muz yüklü 2 konteynerde 1 ton 300 kilogram kokain ele geçirdi.

    1,3 tonluk kokain operasyonunda hedefteki gemi Ekvador'daki, Yıldırım Holding'in sahibi Yüksel Yıldırım'a ait Yılport Limanı'ndan geliyor ve gemide yine muz yüklü. Bu kokainin alıcısı ise Özşimşekler firması. Muzun markası bu sefer Derby.

    Bu yakalamadan sonra yine aynı limanda 150 kilogram daha kokain yakalandı. Alıcı, gönderici yine aynı kişiler.

    Gönderici Rastoder, Slovenya firması. Alıcı ise Özşimşekler Gıda San. Tic. Ltd. Şti.



    Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma sonucunda iddianame hazırlandı. İddianamede kokain kaçakçılığıyla ilgili tutuklanan, muz ithalatı şirketinin sahibi Nimet Şimşek , oğlu H.İ.Ş., firma temsilcisi M.S. ile çalışanlar R.S. ve E.Ş. hakkında 'uyuşturucu ithal etme' suçundan 45'er yıldan 67 yıl 6'şar aya kadar hapis cezası istendi.

    Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi, Mersin 8. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi.

    Bu dosya kapsamında şu anda tutuklu olarak sadece şirket sahibi Nimet Şimşek ve başka bir operasyonda yakalanan ve dosyası bu dava ile birleştirilen diğer oğlu B.Ş. kaldı. Dava devam ediyor.

    Sanıklar yine kokainlerden haberleri olmadığını bir ilgilerinin bulunmadığını beyan ettiler. İddianamede yer alan ifadelere göre şüpheliler muzları yolda, denizden aldıklarını iddia ediyor. Ancak iddianameye dikkatlice bakıldığında N.Ş. "8 Haziran'da muzlar için Rastoder firması ile anlaştıklarını, 9 Haziran'da da fatura kestirerek transfer yaptığını" iddia ediyor.

    Ancak bir sorun var.

    Resmî evraklara bakınca 2 ayrı yakalama yapılan 2 konteynerin ait olduğu konşimentolar ise bu tarihlerden çok daha önce tanzim edilmiş.

    Konu hakkında uzmanlara bu durumu sorduğumda ise anlaşma ve satış olmadan konşimentoların tanzimi mümkün değil cevabını veriyorlar.

    Aslında muz konteynerlerinde bu operasyona kadar tüm şirketlerin savunması bu yöndeydi. Ancak bu iddialar para transferleri, konteynerlerin ilk yükleme tarihindeki konşimentoları, konşimento eki diğer resmi evrak ve sertifikalar yönünden hiç incelenmedi.

    Savcılık ise iddianamede "…uyuşturucunun bizzat muz kolilerinin içerisine saklanması nedeniyle şüphelilerin uyuşturucudan haberdar olmamalarının mümkün olmayacağı, ayrıca bu kadar yüksek miktarda uyuşturucunun, alıcı kişilerin bilgisi olmadan gönderilemeyeceği değerlendirilmekle birlikte aksi durumun hayatın olağan akışına ters olduğu da aşikardır" diye belirtmiş.

    Mesele şu…

    Paletlenmiş durumdaki muz kutularının içine konmuş paketlerin limanda konteyner açılarak başkaları tarafından gizlice alınması akla pek uygun gelmiyor.

    Özşimşekler ile bağlantılı olduğu iddia edilen firmalara aynı yöntem ile kokain gelmeye devam ediyor.

    Anlatacağım

    Devam edelim…

    En son ise 23 Haziran'da 463 kilogram daha kokain yakalandı. Bu sevkiyat Ekvador'un Guayaquil Limanı'ndan Mersin'deki Alyans Meyve adlı firmaya geliyor.

    Firma 2019 kuruluşlu ve Mehmet Ali Keser ve Mehmet Yüksel ile birlikte Alyans Gümrük adlı firmayı kuruyor. Daha sonra Mehmet Ali Keser tek yetkili oluyor. Firma sonra Abdülkadir Karakayalı'ya devir oluyor ve firma ismi değişiyor.

    İddiaya göre alıcı aslında emanetçi. E.K.B. isimli bir kişi asıl alıcı. Dubai'de bir firma fatura kesiyor.

    Firmanın adresi İhsaniye Mahallesi. Bahçeler Cad. No 22 Akdeniz/Mersin. 11 Kasım 2019'da hem unvan düzeltilmiş hem adres değişmiş. Aynı adreste bir firma daha var. Nurpek adlı firma. Sahibi Ö.B. Bu isim E.K.B.'nin kardeşi. Alyans isim ve sahip değiştirdikten sonra yeni adresi arka planda olan kişinin adresine taşınıyor.

    E.K.B.'nin ve Mehmet Ali Keser'in adı çok yakın geçmişte yine bağlantılı 2 olaya karışmış. Yine S.M-Frutadelli firmasından gelen muz konteynerlerinde kokain bulunuyor. İthalatçı firma 3DS isimli Mersin Serbest Bölgesi'nde faaliyet gösteren bir şirket. Şirketin sahibi ve yetkilisi İ.T. isimli bir şahıs. Bu şirketin de gümrük müşavirliğini yapan isim ise tanıdık: Mehmet Ali Keser. İ.T. ise tamamen paravan bir isim.

    Şirketin arkasındaki isim yine E.K.B. aslında. Bu bağlantı daha sonra 3DS ve E.K.B.'nin kardeşine ait Nurpek firmalarının bir muz kaçakçılık olayına karışması ve bunun yargıya yansıması ile ortaya çıkıyor. 

    Bu şirketlerde adı geçmeyen E.K.B. bu dosyadaki ifadelerden sonra dosyaya dahil ediliyor.

    Peki, Dubai'de bulunan firma kim? Hemen bununla ilgili araştırma da yaptım. Daha önce 5-6 firma ile bağlantılı bir firmaya ulaştım.

    Phoenix adlı bir firma. Dubai, bu firmayı uyuşturucu bağlantısı nedeniyle kapattı diye bir bilgi elde ettim ancak resmî kaynaklara doğrulatamadım. Ancak bu firma 2019-2020 ortalarına kadar faalmiş.

    Dubai ayağı çok önemli... Çünkü Türkiye'ye gelen muzu direkt Kuveyt Dubai'ye ihraç etmek dikkat çeker, ama başka bir ürün olarak çıkarırsanız dikkat çekmemiş olursunuz.

    Mesela Elma!

    İlk yazımda ve bu yazının girişinde Frudatelli adlı firmadan bahsetmiştim. Hatta daha önce yazı dizime engelleme kararı çıkaran firma.

    Bu firma Ekvador'da bir üretici. Ekvador'dan muz ihraç eden en büyük 5 firmadan birisi. 2019 yılında yüzde 70 büyüme gerçekleştirmiş. Sahibi S. M.

    Kolombiya, kokain için Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi (DEA) tarafından kıskaca alınınca, özellikle Avrupa, Orta Doğu rotasına kokain sevkiyatları tehlikeye girdi.

    Büyük miktarda kokain yakalanmaya başlanınca karteller yeni rotalar belirledi. Bu rotalardan biri Venezuela diğeri Ekvador'du. Oradan da Türkiye, Avrupa ve Orta Doğu'ya dağıtım noktası olarak belirlendi.

    Ne olduysa bundan sonra oldu.

    Türkiye'de bu dönemde Ekvador'dan en çok ithalat yapan ilk 5 ülke arasına girdi. Türkiye; Irak, Türki Cumhuriyetler, İran, Suriye (iç savaş sonrası) için atlama noktasıydı.

    Aslında bu ülkelere sadece muz servisi yapılmıyordu. Kokain de muzla birlikte Türkiye'ye sokulduğu gibi, bu ülkelere gönderiliyordu. Suriye'de karışıklık başlamadan önce kokainin bir kısmı oradan dağılıyordu. Ama iç savaş çıkınca oradaki karteller Türkiye'yi özellikle Mersin'i seçti.

     "Panama Papers" olarak bilinen kara para aklama belgelerinde adı sızdı. Panama'da kullandığı paravan şirket Lefinar S.A.


    Ayrıca Dubai-Suudi Arabistan-Cezayir ve İran'da da kokain yakalattı. En son Ekvador'da yükleme yapılırken yüzlerce kilo fazla kokain konteynerlerinde gemiye yüklenmeden yakalandı. Defalarca Türkiye'ye giriş yaptı. Hatta Mersin Limanında müşterileri ile çekilmiş pozları var. Kimlerle görüştüğüne, ne yaptığına dair bir bilgiye ulaşamadım.

    Olayların içerisindeki diğer firmalardaki benzerlikler dikkatimi çekti.

    Generation General Trading-Dubai. Ulaştığım belgelere göre gönderdiği Türk firmalarının çoğu paravan, sürekli Türkiye'de şirketler kuruluyor.

    Son olarak ise Slovenya asıllı Rastoder firması kayıtlara geçiyor. Sahibi dikkat çeken bir isim. Eski Kızıl Ordu mensubu. Karadağlı. Yugoslavya parçalanırken Sloven vatandaşlığına geçmiş. Slovenya'nın en tanınan ama en gizemli isimlerinden biri...

    Ve bu Rastoder firması Türkiye'de son yakalanan firma olan Özşimşekler Gıda'ya 9 yılda yüzlerce gemi göndermiş. 1 konteyner muz 25 ton ve konteynerde 1 ton kokain bulundu. 7000 tonluk gemide neler olabileceğini düşünün. Üstelik bu gemiler kontrol altında olmayan Mersin Serbest Bölge'ye yanaştı.

    Ve ardından operasyonlar geldi.

    Biz ünlü "Narcos" dizisi gibi işleyişi yazmaya devam edelim.

    Gemilere yükleme yapılırken aynı marka kutular Kolombiya'da paketleniyor ve paketlenirken muz kutularına kokainler yerleştiriliyordu.

    Örneğin Derby marka muz kutuları Kolombiya'da paketleniyordu. İçindeki muzlar Kolombiya orijinliydi ama kutularda "Product of Ecuador" (Ekvador üretimi) yazıyordu. Buradan yüklenen kamyonlar limanlara gelip Ekvador muzu gibi gemilere atıp Türkiye'ye gönderiliyordu.

    Bu gemiler 6000-7000 ton (300.000 kutu) yükle Ekvador'dan direkt Türkiye Mersin Serbest Bölge Limanı'na geliyordu. Yani kokainlerin adresi belliydi. Gerek Ekvador limanında gerekse Mersin Serbest Bölge Limanı'nda kontrol hemen hemen hiç yoktu.

    Bu konuda Mersin Serbest Bölge işletme sahibi Ali Avcı ile görüştüm.

    Sayın Avcı ile görüştüklerimi ve tüm bu bağlantının ortasındaki firmanın adını da sahibinin ismini de bir sonraki yazıda açıklayacağım.

    Kısaca şunu söyleyeyim bu buzdağının görünen yüzü...

    (Devam edecek.)

    Murat AĞIREL/YENİÇAĞ