4 Aralık 2022 Pazar

BELLEK - 4 ARALIK -

    

OLAYLAR: .

  • 1154 - Nicholas BreakspearIV. Hadrianus ismiyle Papa oldu ve bu göreve gelen ilk İngiliz olarak tarihe geçti
  • 1791 - The Observer'ın (Dünyanın ilk pazar günü gazetesi) ilk sayısı yayımlandı.
  • 1829 - Şiddetli yerel muhalefet karşısında, İngiliz Genel Valisi Lord William Bentinck, Bengal'de suttee'ye yataklık eden herkesin cinayetten suçlu olduğunu ilan eden bir yönetmelik yayınladı.
  • 1858- İngilizler, Hindistan Türk İmparatorluğu’nun hükümdarı İkinci Babür Şah’ı tahtından indirerek, Gazneli Sultan Mahmud’tan beri 9 asra yakın süren Hindistan’daki Türk hakimiyetine son verdiler.
  • 1859 - Mekteb-i Mülkiye kuruldu.
  • https://tr.wikipedia.org/wiki/Ankara_%C3%9Cniversitesi_Siyasal_Bilgiler_Fak%C3%BCltesi
  • Serdar-Sahinkaya-Mulkiye-Neresi-Mulkiyeli-kim-MST-sunum-30-Kasim-2021.pdf

  • 1865 - Kuzey Carolina, ABD Anayasasının 13. Değişikliğini onayladı, ardından kısa süre sonra ardından Georgia geldi ve ABD'deki köleler iki hafta içinde yasal anlamda özgürdü.
  • 1872 - Atlantik'te sürüklenen mürettebatsız Amerikalı Brigantine Mary Celeste, Kanadalı Dei Gratia tarafından keşfedildi. Gemi dokuz gündür terk edilmiş durumda idi ama sadece hafifçe hasar görmüştü. Ustası Benjamin Briggs ve gemide olduğu bilinen diğer dokuz kişi, hiçbir zaman bundan sorumlu tutulmadı.
  • 1881 - Los Angeles Times'ın ilk sayısı yayımlandı.
  • 1893 - Birinci Matabele Savaşı: İngiliz Güney Afrika Şti.'nden 34 askerinden oluşan bir devriye, Matabeleland'deki Shangani Nehri üzerinde 3.000'den fazla Matabele savaşçısı tarafından pusuya düşürüldü ve ortadan kaldırıldı.
  • 1917 - Bağımsızlık Bildirgesi'nin taslağını hazırladıktan sonra, P. E. Svinhufvud başkanlığındaki Finlandiya Senatosu, Finlandiya Parlamentosu'na Finlandiya Cumhuriyeti'nin hükümet biçimine ilişkin bir teklif sundu ve Parlamento'ya Finlandiya'nın bağımsızlığını ilan eden bir bildiri yayınladı.
  • 1920 - Ankara'da maaşlarını alamayan öğretmenler ilk kez grev yaptı.


  • 1927- Cumhuriyet döneminin ilk kağıt paraları tedavüle çıkarıldı. 1, 5, 10, 50, 100, 500 ve 1000 liralık olmak üzere 7 ayrı değerde çıkarılan banknotlar eski Türkçe ve Fransızca bastırıldı.
  • 1929 - Türk parasının değerini yükseltmek için alınacak önlemlerle her yerde yerli malı kullanılmasını hedefleyen bir kararname yayımlandı.
  • 1943 - İnönüChurchill ve Roosevelt arasında Kahire Konferansı yapıldı.
  • 1943 - 2. Dünya Savaşı: ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, ABD'de savaş zamanındaki aşırı istihdamı nedeniyle, İş İlerleme İdaresi'ni kapattı.
  • 1944- Yunanistan’da Başbakan’ın “Silah bırak ve Atina’yı terket” ültimatomuna uymayan ELAS (Ulusal Kurtuluş Ordusu) üyeleri kentte silahlı direnişe geçti. Perde gerisinde İngiliz işgal kuvvetlerinin olduğu ültimatoma ELAS 3 hafta direnebildi ve sonunda ateşkese razı oldu.
  • 1945 -  İstanbul’da, iktidardaki CHP teşkilatı ve “milliyetçi üniversite öğrenci derneklerinin” tahrik ve organize ettiği komünizm karşıtı gösteride, İstanbul Üniversitesi öğrencilerinden oluşan kalabalık bir grup, Beyazıt Meydanı’nda toplanıp sloganlar atarak Babıali’ye doğru yürüyüşe geçti. Burada, Tan Matbaası’nı, Berrak ve ABC kitapevlerini yağmalayan göstericiler; Beyoğlu’ndaki Yeni Dünya ve La Turquie gazeteleri ile Görüşler dergisinin idarehane ve tesislerine de zarar verdiler. İstanbul polisi seyirci kaldı. Gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın 3 Aralık tarihli Tanin Gazetesi’nde “Kalkın ey ehl-i vatan!” başlıklı yazısı ile kalabalıkları saldırılara teşvik etti. Tan’ın çıkardığı ve aynı gün tahrip edilen Görüşler Dergisi, CHP iktidarına karşı parti kurma hazırlığındaki Celal Bayar, Fuat Köprülü gibi isimlerle solcu aydınların yazacağı bir platform olarak 3 gün önce yayın hayatına başlamıştı. Saldırılar sonrası Tan’la birlikte kapandı. Tan’ın sahibi Zekeriya ve Sabiha Sertel ile yazar Nail Çakırhan Tan’da çıkan bazı yazılardan yargılandı, 4 aylık tutukluluk sonrası 1 yıl hapis cezası verildi. Ardından dava temyize götürüldü ve beraat kararı alındı. Tan Gazetesi’nin Cumhuriyet’i yükseliş yıllarında Hitler’i desteklemekle itham etmesine karşılık Cumhuriyet de Sertelleri Sovyetler üzerinden komünistlikle suçlamış, polemik uzun süre devam etmişti. Olaydan sonra Tan gazetesi yayın hayatına son verdi.Yayıncılığı bırakan Sertel çifti 1952’de Türkiye’den ayrıldı.
  • 1945 - ABD Senatosu, 65'e karşı 7 oyla BM'e katılma kararı aldı. (BM, 24 Ekim 1945'te kuruldu).
  • 1955 - Türkiye'de ilk elektrikli trenİstanbul'da Sirkeci Garı - Halkalı Tren İstasyonu arasında çalışmaya başladı.
  • 1956 - Million Dollar Quartet (Elvis PresleyJerry Lee Lewis, Carl Perkins ve Johnny Cash) Sun Studio'da, ilk ve son kez bir araya geldi.
  • 1961 - Birleşik Krallık'ta doğum kontrol hapları serbest olarak satışa çıkarıldı.
  • 1965- Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması konusundaki fikri sorulan Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel: “Ayasofya ile cami ile medreseyle uğraşacak vakit geçti. Memleketin binbir derdi var.”
  • 1972- İstanbul Kazlıçeşme’de 2 binden fazla işçinin çalıştığı 74 deri fabrikasında lokavt uygulanmaya başlandı. Türk-İş’e bağlı Deri-İş Sendikası, işverenler sendikasının toplu sözleşme görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanmasını gerekçe gösterdiğini açıkladı.
  • 1973- Bakanlık müfettişleri, Adalet Partili İstanbul Belediye Başkanı Dr.Fahri Atabey’in çeşitli ilçelerde açtığı Et Tanzim Satış Mağazaları’nda bir dizi usulsüzlük saptadı: “Tanzim satışları için Meclis kararı alınmadı, mağaza açılış ihalelelerinde AP’liler kayırıldı.”
  • 1977- Eskişehir’de durakta otobüs bekleyen Dev-Lis üyesi Motor Sanat Meslek Lisesi mezunu Murat Dertli ülkücülerin bıçaklı saldırısında hayatını kaybetti, arkadaşı İbrahim Boysan ağır yaralandı.
  • 1979 - Adana'da Yapı Meslek Lisesinin bazı öğrencileri, okulun pencerelerinden devriye gezen askerlere silahlarla ateş açtı, dinamit attı.
  • 1979- Kırıkhan’da 8 kişilik bir alevi ailesi, benzin dökülerek yakıldı.
  • 1980 - Ünlü Rock grubu Led Zeppelin dağıldıklarını açıkladı.
  • 1981 - ABD Başkanı Ronald Reagan, CIA'nın ülkedeki casusluk faaliyetlerine izin vererek örgütün yetkilerini genişletti.
  • 1981 - Danışma Meclisi Başkanı Sadi Irmak; "Askerler kışlaya dönmenin hasreti içinde" dedi.
  • 1994- MHP Genel Başkanı A.Türkeş: “Kürt sorununa siyasi çözüm önerenleri vatan haini olarak değerlendiriyorum. Mücadele edeceğiz, gerekirse kan dökeceğiz”

  • 1997- Vicente Aranda’nın İspanya İç Savaşı’nda anarşist kadınları anlatan “Libertarias” adlı filmi gösterime girdi
  • 2000- F Tipi Cezaevleri’ne karşı ölüm oruçlarının 47. gününde Adalet Bakanı H.Sami Türk ile 4 saat görüşen sanatçı ve yazarlar grubu, sonuç alamadı. İstanbul Tabip Odası’ndan doktorlar Bayrampaşa Cezaevi’nde ölüm orucundaki mahpusları sağlık kontrolünden geçirdi. Ümraniye Cezaevi’nde ölüm orucundaki 44 tutuklu ve hükümlü ile görüşen bir grup doktor, cezaevi çıkışında basın açıklaması sonrası gözaltına alındı. 
  • 2000 - Yatağan Termik Santrali'nde üretim durduruldu. Santral filtresiz çalıştırıldığı için Yatağan halkını zehirliyordu.
  • ---------------------------------------------------- 
  • 2002 - BM Güvenlik Konseyi, Irak'ın "gıda karşılığı petrol" programını altı ay uzatma kararı aldı.
  • 2002- Irak’a müdahale için Türk toprakları, üsleri ve bazı askeri birimlerin kullanılacağını açıklayan ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz: ”Yeni AKP hükümeti Irak konusundaki anlayışımızı daha iyi paylaşıyor; cesaret verici, sürpriz açıklamalarla destek veriyor”.
  • 2004- Kapatma davasını protesto eden Eğitim-Sen’liler, akşam Kızılay’dan Adalet Bakanlığı’na yürüyerek Bakanlık duvarına mumlar bıraktı.
  • 2004-  Dünya’da 134 ülke ölüm cezasını kaldırdı, 62 ülkede ise ölüm cezasının hala sürdüyor.
  • 2005- Kazakistan’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimini Nursultan Nazarbayev kazandı. 1999’dan bu yana üçüncü defa aynı göreve seçilen Nazarbayev oyların %85’ini aldı.
  • 2006- % 60’tan fazla oyla 2.kez devlet başkanı seçilen Chavez: “Venezuella’nın kızıl olduğunu gösterdik. Yaşasın sosyalist devrim” dedi.
  • 2006- Paraguay eski Devlet Başkanı Luis Gonzalez Macchi, kanunsuz yollardan zengin olmak suçundan 8 yıl hapse mahkum oldu.
  • 2008- Kapatılan DEP’in eski milletvekili Leyla Zana “terör örgütü propagandası yaptığı” gerekçesiyle 10 yıl hapse mahkum oldu ve siyasi hakları elinden alındı.
  • 2008-  İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde düzenlenen Öğretim Üyeleri Derneği’nin rektör adayları paneline girmek isteyen Öğrenci Kolektifleri üyeleri özel güvenlik tarafından engellendi.
  • 2009- Türkiye genelinde 24 bin civarındaki eczanenin büyük kısmı “ilaçta tasarruf” uygulamasını protesto için kepenk kapattı.
  • 2009- Metrobüs zammına karşı “uyarı metni”ni temsili olarak Kadir Topbaş’a iletmek üzere İBB önünde toplanan TKP’liler, zammın geri çekilmesi dahil birçok talebin yer aldığı metni İBB sekreterliğine teslim etti.
  • 2010- Erdoğan’ın rektörlerle yaptığı 2.toplantıyı protesto etmek isteyen Öğrenci Kolektifi, Genç-Sen ve Gençlik Muhalefeti üyelerine polis sert müdahale etti.
  • 2010- Greenpeace ve Küresel Eylem Grubu üyeleri, İklim Değişikliği Zirvesi görüşmelerinde AKP iktidarının tutumunu protesto için İstanbul ve İzmir’de eş zamanlı “uyuma” eylemi düzenledi.
  • 2012- İstanbul’da Halkevci kadınlar, imam hatip okulları veya seçmeli kuran dersi alan ilköğretimdeki kız çocuklarının başının örtülmesine imkan sağlayan MEB genelgesini G.Saray’da protesto etti.
  • 2014- Bahreyn Kralı Hamad Bin İsa El Halife ülkede bir aydır düzenlenen protestoları sona erdirmek amacıyla üç ay süreli olağanüstü hal ilan etti.
  • 2014- Gürcistan Cumhurbaşkanı Giorgi Margvelaşvili, eski Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’nin vatandaşlıktan çıkarılmasına ilişkin kararnameyi onayladı
  • 2016- Avusturya’da cumhurbaşkanlığı seçimini Yeşiller Partisi’nin adayı Alexander Van Der Bellen yüzde 53,8 oyla kazandı.
  • 2017- Eski Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih, Sana’nın güneyinde konvoyunu durduran Husiler tarafından öldürüldü.


 DOĞUMLAR: 

 ÖLÜMLER: 

  • 1131 - Ömer Hayyam, İranlı matematikçi, astronom, şair ve filozof (d. 1048)
  • 1679 - Thomas Hobbes, (5 Nisan 1588 - 4 Aralık 1679) 
  • Felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette monarşiyi benimseyen bir İngiliz filozoftur. En tanınmış eseri olan 1651 tarihli Leviathan, Batı siyaset felsefesinin izleyeceği yolu çizmiş ve baş ucu eseri olmuştur. LeviathanTevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan devletin simgesidir. Bir siyaset felsefecisi olarak tanınsa da, tarihgeometrietik ve genel felsefe gibi pek çok alanla ilgilenmiştir.
  • 1798 - Luigi Galvani, (Latince: Aloysius Galvani; d. 9 Eylül 1737 – ö. 4 Aralık 1798)  Kas ve sinir hücrelerinin elektrik ürettiğini keşfeden İtalyan fizikçi ve biyolog.Bologna’da anatomi profesörlüğü yaparken 1797 yılında yeni cumhuriyete bağlılık yemini etmediği için üniversitedeki görevinden alındı, bir yıl sonra da öldü. Hayatı boyunca hep bilim için çalışmalar yürüttü.
  • 1845 - General Gregor MacGregor (24 Aralık 1786 - 4 Aralık 1845) 
  • İskoç asker, maceracı ve 1821'den 1837'ye kadar İngiliz ve Fransız yatırımcıları ve yerleşimcileri kurgusal bir Orta Amerika bölgesi olan "Poyais"e çekmeye çalışan düzenbaz. Yüzlerce kişi birikimlerini sözde Poyaisian devlet tahvillerine ve arazi sertifikalarına yatırırken, yaklaşık 250 kişi yalnızca el değmemiş bir orman bulmak için 1822-23'te MacGregor'un icat ettiği ülkeye göç etti; yarısından fazlası öldü. MacGregor'un Poyais şeması, tarihteki en yüzsüz güven hilelerinden biri olarak anılmıştır.
  • 1932 - Samih Yalnızgil, Türk şair, dil bilimci ve siyasetçi (Türk Dil Kurumu’nun ilk başkanı) (d. 1875)
  • 1948 - Rakım Elkutlu, Türk bestekâr (d. 1869)
  • 1967 - Salih Murat Uzdilek, Türk fizikçi (d. 1891)
  • Ord. Prof. Salih Murat Uzdilek 1891 ile 1967 yıları arasında yaşamış fizik, matematik, mekanik bilimcisidir. Aynı zamanda müzikoloji üzerine çalışmaları bulunmaktadır. Değeri yüksek ancak genel olarak çok da tanınmamış bir şahsiyettir. İstanbul’da doğdu. 1908’de Deniz Harp Okulu’ndan teğmen olarak çıktı. 1912’de Londra’ya elektrik tahsiline gönderildi. Dönüşte bir müddet Bahriye Okulu’nda hocalık yaptıktan sonra sağlık sorunları sebebi ile askerlikten ayrıldı. Robert Kolej’de matematik dersleri vermeye başladı. Bundan sonra Yüksek Mühendis Mektebi’nde (Teknik Üniversite) fizik dersleri vermeye başlayan Salih Murat Uztekin burada ordinaryüs profesörlüğe yükseldi. Salih Murat Türk müziği üzerindeki derin çalışmalariyle tanınır. Türk ve Batı müziğini (sistem, tarih vs.) çok iyi bilen Salih Murat Uztekin İlim ve Musiki adı ile İstanbul Konservatuvarı’nca yayınlanan incelemesi Türk musikisi sisteminin fizik ve matematik yönlerden çok enteresan sonuçlarını toplamaktadır. Salih Murat Uzdilek fevkalade bir hafıza ve zekaya sahip idi. Hazırcevaplılığı ile yaşadığı dönemde çok sevilen ve sayılan bir kişi idi. Ayrıca bilim tarihine de gençlik yıllarından itibaren büyük bir ilgi duymuştur.
  • 1969 - Fred Hampton, Amerikalı aktivist, Marksist-Leninist ve devrimci sosyalist (d. 1948)
  • 1976 - Benjamin Britten, İngiliz piyanist (d. 1913)
  • 1987 - Rouben Mamoulian, Amerikalı sinema yönetmeni (d. 1897)
  • 1992 - Perihan Tedü, Türk tiyatro oyuncusu (d. 1927)
  • 1993 - Frank Zappa, Amerikalı müzisyen (d. 1940)
  • 2004 - Mahmut Atalay, Dünya ve Olimpiyat şampiyonu Türk güreşçi (d. 1934)

  • 2011 - Sócrates, Brezilyalı futbolcu (d. 1954)
  • 2015 - Robert Loggia, Amerikalı oyuncu (d. 1930)
  • 2016 - Gotlib, Fransız çizer ve animatör (d. 1934)
  • 2016 - Margaret Whitton, Amerikalı tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu (d. 1949)

  • 2017 - Christine Keeler (d. 22 Şubat 1942 - 4 Aralık 2017) 
  • Eski İngiliz model ve mankendir. Siyaset literatürüne 'Profumo Olayı' olarak geçen, İngiltere'yi sarsan en büyük seks skandalının baş aktörüdür. Savaş Bakanı John Profumo ve Londra'daki Sovyet askeri ataşesi Albay Eugene İvanov ile girdiği ilişkiler, büyük bir skandal olarak kamuoyunda konuşulmuştur. Skandalın ardından ajanlıkla  suçlanan Keeler gerçekleri açıklamak için 'Ve Nihayet Gerçek, Benim Hikayem' adlı bir kitap yazmıştı. Keeler, kitabında bir yataktan diğerine ulusal güvenlik sırlarını taşımasının mümkün olmadığını, çünkü İvanov'la sadece bir gece yattığını anlatırken bakan ve ajanla tanışmasında aracılık yapan Stephen Ward'ın da KGB casusu olduğunu iddia etmişti. Olayın patladığı 1963 yılında Türkiye'de "kiralık kız" olarak anılan telekız Keeler, yalan ifade vermek suçundan dokuz ay hapis cezasına çarptırılmıştı. 19 yaşındaki Keeler'le ilişkisi olduğu ortaya çıkınca Profumo'nun itibarı da sıfırlanmıştı. Profumo bir Rus ajanıyla aynı kadını paylaştığı için ulusal güvenliği tehlikeye sokmakla suçlanmış ve sonunda istifa etmişti.
  • 2017 - Manuel Marín, İspanyol sosyalist siyasetçi (d. 1949)
  • 2019 - Sheila Mercier, İngiliz oyuncu (d. 1919)
  • 2019 - Rosa Morena, İspanyol kadın flamenko, pop müziği sanatçısı, dansçı, oyuncu ve model (d. 1940)
  • 2020 - Kinuko Tanida, Japon voleybolcu ve Olimpik şampiyon (d. 1939)

      (derleyen: mstfkrc)

3 Aralık 2022 Cumartesi

Karanlık dünya bir çocuğu yuttu: Tarikat karanlığında henüz 6 yaşında…- Timur Soykan / BİRGÜN

     Yusuf Ziya Gümüşel, Hac dönüşü çocuk müritleri tarafından karşılanmıştı.

İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G. babasının kendisini 6 yaşındayken imam nikahıyla ‘evlendirdiğini’, çocukluğu boyunca her gün cinsel istismara uğradığını anlatarak şikâyetçi oldu. 6 yaşındayken 29 yaşındaki bir müritle imam nikahı kıyılan H.K.G. ifadesinde cinsel istismarın kendisine bir oyun gibi gösterildiğini anlatıyor. 2012 yılında ise H.K.G.’nin cinsel istismarına yönelik soruşturmayı gizli ellerin örttüğü anlaşılıyor.

Yusuf Ziya Gümüşel, Nakşibendiliğin Halidiye koluna bağlı İsmailağa Cemaati’nin liderlerinden. Müritlerinin yaydığı rivayete göre; İsmailağa Tarikatı’nın bu yıl ölen kurucusu Mahmut Ustaosmanoğlu, onun için “Hoca fabrikam” diyormuş. 1989’dan itibaren tarikatın merkezi Fatih Çarşamba’da vaazlar veren Yusuf Ziya Gümüşel daha sonra tarikatı yaymak için İstanbul Çengelköy’de görevlendirildi. 2006’da Hiranur Vakfı’nı kuran Yusuf Ziya Gümüşel, İstanbul Sancaktepe’de dev bir külliye inşa ettirdi. Büyük kısmı kaçak olan yapıyı AKP’li Sancaktepe Belediyesi bu yıl imar değişikliğiyle yasal hale getirdi. Şimdi bu binada cübbeli ve sarıklı yüzlerce küçük çocuğa kuran kursu, hafızlık eğitimi veriliyor. Vakıf, her yıl milyonlarca lira bağış topluyor ve başka kentlerde dernekler açıyor. Müritler, Yusuf Ziya Gümüşel’e ‘Hocaefendi’, ‘Efendimiz’ diye hitap ediyor. Cübbeli Ahmet ve bazı siyasilerin ona övgüleri ve ziyaretleri bitmiyor.

Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G. 1998’de İstanbul Fatih’te doğdu. Kadınların çarşaflı, erkeklerin uzun sakallı, cübbeli ve sarıklı olduğu tarikat dünyasında minik bir kız çocuğuydu. Tarikatın şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu, onun kaderini çizmişti. Kız çocukları okuyamazdı, saçları görünmezdi. Onun başı kapatılırken akranı erkek çocuklarının başına beyaz takke konulmuştu.

6 YAŞINDA İMAM NİKAHI VE TECAVÜZ

İddianameye göre:

Babası tarikatı yaymak için İstanbul Çengelköy’deki Hz. Hamza Cami Medresesi’ne gönderildi. Çengelköy’de müritlerin oturduğu bir apartmanda yaşıyorlardı. Karşı dairede tarikat mensuplarından Kadir İstekli vardı ve 29 yaşındaydı.

Henüz 6 yaşındayken H.K.G’ye gelinliğe benzeyen beyaz bir kıyafet giydirdiler, Kadir’i gösterip “O artık senin kocan” dediler. Kadir onu bir fotoğraf stüdyosuna götürdü. Birlikte fotoğraf makinesine bakarken küçük kız evcilik oynadıklarını sanıyordu.

Yıllar sonra ifadesinde H.K.G. imam nikahı kıyıldıktan bir gün sonra yaşadıklarını şöyle anlattı:

“Kadir, vücudumu okşadı, ayaklarıma sürtünüp daha sonra ayaklarıma boşaldı. Ben ağladım. Kadir evlendiğimizi söyledi. Annem, babam nasıl evliyse bizim de evli olduğumuzu anlattı. ‘Sen benim karımsın, ben senin kocanım’ dedi. ‘Evliler böyle oyunlar oynar ama bu oyun kimseye söylenmez. Bak annenle baban kimseye söylemiyor’ dedi. Annem ile babam Kadir’e ‘Damadım’ diyordu.”

    Tarikatın vakıf binasında her gün sarıklı ve cübbeli yüzlerce çocuk bulunuyor.

‘BABASI TESLİMEDİYORDU’

Bir yıl sonra H.K.G, anne ve babasıyla memleketleri Sakarya Sapanca’ya gitti. Kadir de yanlarındaydı. Sapanca’daki evlerinin ikinci katında Kadir, H.K.G.’ye tecavüz etti. H.K.G. önceleri anne ve babasının yaşadığı kabustan haberinin olmadığını düşündü. Ancak daha sonra Kadir ona babasının onayını aldığını söyleyecekti.

Çengelköy’deki evlerine döndüklerinde tecavüz devam etti. Annesi önce karşı çıkmıştı. Ancak babası Yusuf Ziya Gümüşel, annesinin evde olmadığı günlerde H.K.G.’yi karşı dairedeki Kadir İstekli’ye teslim ediyordu. Çocuk bunun normal olduğu yalanıyla kandırılıyordu. Annesi H.K.G.’nin saçlarını tarayıp Kadir’in yanına gönderiyordu.

2011’de babası, Sancaktepe’de büyük bir külliye kurmaya başlamıştı ve oraya yerleştiler. Küçük çocuğa 13 yaşındayken nişan, 14 yaşına geldiğinde ise düğün yapıldı. Düğünden sonra Kadir ile H.K.G. aynı evde yaşamaya başladı.

Düğünden 4 ay sonra, 17 Ağustos 2012 günü , annesi Fatma Gümüşel hastaneye götürdü. Adetlerinde düzensizlik vardı. Doktor çocuğa istismarı hemen anladı ve polise haber verdi. Savcılık soruşturma başlattı.

Ancak tarikatın gücü karşısında bir çocuk çaresiz, laiklikten koparılmış devlet acziyet içindeydi.

10 YIL ÖNCE SORUŞTURMA NASIL ÖRTÜLDÜ

H.K.G. ifadesinde ona öğretilenleri söyledi. “17 yaşındayım, kendi isteğimle evlendim” dedi. Annesi Fatma Gümüşel de ezberlediği cümleleri tekrarlıyordu. Belli ki tarikat, devlet içindeki bağlantılarıyla olayı kapatmak için hamleler yaptı. Soruşturmada ilk olarak H.K.G.’nin doğum raporunun istenmesi gerekiyordu ama savcılık çok garip biçimde bunu talep etmedi. H.K.G.’yi kemik yaşının tespiti için Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne sevk ettiler. Tarikat orada hazırlıklarını yapmıştı. Küçük çocuk hastaneye götürülürken yanında babasının başkanı olduğu Hiranur Vakfı’nda çalışan Mehmet Emin Marangoz vardı. Kadir de oradaydı. H.K.G.’nin yerine kemik testine 21 yaşındaki bir kadını soktular. Hastaneden ayrılırken H.K.G., Kadir’in, Mehmet Emin Marangoz’a kızdığını duydu. Kadir “Kızın yaşı 18 olsa yeterdi, daha büyük birini niye getirdiniz…” diyordu.

4 ay sonra 10 Aralık 2012’de kemik yaşı raporu çıktı. 17 yaşında olduğunu beyan eden H.K.G.’nin yaşı raporda 21 görünüyordu. Buna karşın akıl almaz şekilde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Acaba bu dosyanın kapatılması için kimler devreye girdi? Kimlerin desteğiyle tarikatın içindeki çocuk tecavüze mahkum bırakıldı? İsmailağa Cemaati’ni sık sık ziyaret eden siyasilerin bunda payı var mıydı?

     AKP’li Sancaktepe Belediyesi, Hiranur Vakfı’nın kaçak binası için imar değişikliği yaptı. Binada çamaşırhane,     yemekhane, çok sayıda derslik, salonlar, hatta mezbaha bile var.

RADYODA YAŞADIĞI İŞKENCEYİ DUYDU

H.K.G. büyüdükçe yaşadıklarının bir oyun olmadığını anlıyor, 6 yaşından itibaren yaşadığı cinsel istismarın altında eziliyordu. Bir gün radyo programında küçük kız çocuklarının evlendirilmesiyle ilgili konuşmaları duydu. Artık yaşadıklarının bir işkence olduğunu anlıyordu. Evden kaçmaya karar verdi ama babası engelledi.

İfadesinde sonrasını şöyle anlatacaktı:

“Bu olaydan sonra tekrar içime kapandım. İtaat etmeye çalıştım, ailemin sözünden çıkmadım. 17 yaşında hamile kaldım. Çocuk doğduktan sonra huzur buldum. Ancak çocuğumu benden aldılar. Cep telefonundan araştırdığımda 6 yaşında evlendirmenin normal olmadığını anladım.”

H.K.G. 18 yaşına geldiğinde resmi nikah kıyıldı. Geçmişin ağır yükü ruhuna çöküyordu. İstanbul Pendik’te gittiği kadın doktor “Bu adam sana tecavüz etmiş, 6 yaşından itibaren her gün tecavüz etmiş” dedi. Artık sürekli bu sözleri düşünüyordu.

Bu sırada gizlice sosyal medya kullanmaya başladı ve bir kadınla tanıştı. Ona hiç yaşamadığı çocukluğunu anlattı. Bu kadın ona şikayetçi olmasını söylüyordu, “Kadir ile konuşurken telefonunla ses kaydı al” dedi.

Daha sonra iddianameye giren bu ses kaydı bu çağda, bu dünyada, bu ülkede insanlığın utancı olmalı.

Kayıt özetle şöyle:

H.K.G: “Pendik’te gittiğim bir doktor vardı ya, o açık açık konuşmuştu benimle. Belki de haklıydı. ‘Bu adam sana 6 yaşında tecavüz etmiş, 6 yaşından 14 yaşına kadar her gün tecavüz etmiş…”

Kadir İstekli: Tecavüzle ne ilgisi var… Nereye getiriyorsun lafı. Karının konuştuğu da saçmalık.”

Kadir İstekli: “Her doktora gitmeyeceğin işte. Anan da öyle demişti. Yani bu yolda olmayan doktorlar iyi karşılamaz, uygun karşılamaz diye söylemişti zaten.”

H.K.G.: “Onun ilk başta yönlendirdiği doktor vardı. Ben ona söyledim işte böyle böyle.”

Kadir İstekli: “Allah Allah… onların ağzı ile konuşuyorsun. Ya ne tecavüzü ne alakası var.”

H.K.G: Keşke 6 yaşında ilişkiye girmeseydik, kesin mutlu olurduk biz ya değil mi?”

Kadir İstekli: “Yani orası öyle dediğin gibi de…”

H.K.G.: “6 yaşında nikahımız kıyılmayaydı. Keşke babam ilişkiye izin vermeseydi… Yani bu sıkıntıların hiçbiri olmazdı.”

Kadir İstekli: “Var mı yapacak bir şey onu söyle. Dönebiliyoz mu.”

H.K.G.: Ama telafi de olmuyo.

Kadir İstekli: “Yani tam bir hatadır. Gerçekten düşüncesiz, psikoloji. Bilmeden yapılmış olan bir hareket. Yanlış bir şey… Ha şu an ben kendi kız çocuğum olsa 6 yaşında evlendirir miyim. Evlendiririm. Ama o şekil bir şeye müsaade eder miyim. Etmem.”

H.K.G.: “Babam nasıl düşünmedi.”

Kadir İstekli: “Hocaefendi her şeyi dört dörtlük mü düşünüyo. Bırak sende Allah Allah.”

H.K.G: “Yani kızım daha küçük, 6 yaşında. İlişkiyi kaldırabilir mi, kaldıramaz mı, insan bunu bilmez mi… Hadi bir defa, iki defa, sonra gözetlersin. Nasıl desem, kızının durumunu gözetlersin… Yıllarca böyle devam etti. Yani bir değil, iki değil. Her gün sıkıntı yani. Gerçekten çok büyük sıkıntı hocam.”

Kadir İstekli: “Geriye dönülmüyo, dönülmüyo işte.”

H.K.G: “İşte, çünkü küçücüğüm. Anlam veremiyorum nasıl desem. Gerçekten zor, benim için zor yani. Benim açımdan da düşünmelisiniz. Babam da benim açımdan düşünmeli biraz.”

Kadir İstekli: “Daha düne kadar, sen konuşana kadar biz böyle bir sıkıntının olduğunu bilmiyorduk ki ya Allah Allah…”

H.K.G.: “Ama insan nasıl bilmez.”

Kadir İstekli: “Bilmiyo insan işte. Niye psikoloji mi okumuşum ben, okumamışım ki…”

H.K.G.: “Ama psikoloji bilmeye gerek yok ki bunu bilmek için… Küçücüksün daha. Mesela diyelim 6 yaşındayım. İşte nikahımız kıyılıyo. Sonra işte babam diyo ‘Bu damadım işte benim, falan.’ Yani çok normal bir şekilde herkes hayatına devam ediyo. Nasıl desem. Evde sürekli onun konusu var. Yani yetişkin bir kız gibi muamele ediliyo bana.”

Kadir İstekli: “Ben seni öyle görmemiştim. Öyle gittim işte. Ufaklığın öyle geçti dediğin gibi. Ne bileyim ya…”

H.K.G.: “Annem saçlarımı tarar senin yanına gönderirdi beni.”

H.K.G. bu konuşmayı kaydettikten sonra çilesi devam etti. Kadir ile cinsel ilişkiye girmek istemiyor ve sürekli tecavüze uğruyordu. Tam 2 yıl önce, 30 Kasım 2020’de vücudunda morluklarla İstanbul Anadolu Savcılığı’na gitti ve şikayetçi oldu. Kaydettiği konuşmanın yanı sıra fotoğraflar sundu savcılığa. Bir fotoğrafta 6 yaşındaydı, üzerinde gelinlik vardı. Yanında 29 yaşındaki Kadir duruyordu. 13 yaşında nişanda ve çocukluğu boyunca Kadir ile çekilen fotoğrafları da dosyaya ekledi.

Kadir İstekli, Yusuf Ziya Gümüşel ve Fatma Gümüşel, ifadelerinde H.K.G.’nin 16 yaşında nişanlandığını ve 17 yaşında evlendiğini savundular. 6 yaşında evlendirilmediğini ve tecavüze uğramadığını öne sürdüler. Kadir İstekli konuşma kaydı için “Sık sık 6 yaşında evlendiğimizi ve tecavüze uğradığını söylüyordu. Kavga büyümesin diye onu onaylıyordum” dedi. H.K.G.’nin şikayetçi olduğu sırada vücudunda olan morlukların düşmesi nedeniyle olduğunu iddia etti.

DOĞUM KAYDI KANITLADI

Bu kez savcılık H.K.G.’nin doğum kaydını Sapanca Nüfus Müdürlüğü’nden istedi. 1998 doğumluydu, üstelik İstanbul’daki Fatih Özel Hastanesi’nde dünyaya gelmişti. Yani H.K.G.’nin ifadeleri doğrulandı. 2012’de doktorun ihbarıyla başlayan soruşturma sırasında sadece 14 yaşındaydı ve evlendirilmişti. O soruşturmada annesi, H.K.G.’nin 17 yaşında olduğunu söylemiş, kemik testinde yerine başkası girdiği için 21 yaşında olduğuna dair rapor düzenlenmişti. Savcılık bu sahtecilikle ilgili suç duyurusunda bulundu.

TUTUKLANMADILAR

H.K.G. işkence dolu yıllar sonunda ailesinden de şikayetçi olarak evi terk etti. Tecavüzcüden boşandı ve adalet istiyor.

Ancak bütün delillere karşın iki yıl boyunca şikayetiyle ilgili dava açılmadı. Ne tecavüzcü ne de annesi ile babası tutuklandı. Nihayet 30 Ekim 2022’de İstanbul Anadolu Başsavcılığı’nın iddianamesi tamamlandı. Savcı iddianamede H.K.G.’nin anne ve babasının tecavüze göz yumduğunu anlattı. İddianamede Kadir İstekli, tarikat lideri baba Yusuf Ziya Gümüşel ile anne Fatma Gümüşel’in zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediklerini belirtildi. Üç sanığın en az 27’şer yıl hapisle cezalandırılmaları istendi. Ayrıca savcı, Kadir İstekli için cinsel saldırı suçundan da ceza talep etti.

Türkiye H.K.G.’nin yaşadıklarında sadece tarikatların istismar gerçeği ile yüzleşmiyor, laikliğin yok edildiği bir ülkede çocukların sahipsizliğine de tanık oluyor. 2012’de henüz 14 yaşındayken H.K.G. kurtarılabilirdi. Ama gizli eller ilk soruşturmayı örttü.

H.K.G. şimdi İstanbul’a uzak bir kentte kendine yeni bir hayat kurmaya çalışıyor. Babasının kurduğu ve yönettiği Hiranur Vakfı’nın Sancaktepe’deki külliyesinde ise onun tecavüze uğradığı yaşlardaki yüzlerce çocuk cübbeler içinde ‘hocaefendilerine’ boyun eğiyor.

Timur Soykan / BİRGÜN

Tarsus kazısı bitti sıra Lüleburgaz’da - Miyase İlknur / Cumhuriyet

 

Lüleburgaz’da ilginç bir kazı öyküsü herkesin dilinde. İlçede işletmesi olan bir dostum arayıp hikâyeyi anlatınca “Yok artık daha neler” deyip üzerinde durmadım. Ancak birkaç gün sonra devlette üst düzeyde görev almış bir başka dostumuzdan da benzer konuda bilgiler gelince olayı bir kurcalayalım dedik. Altından evlere şenlik bir hikâye çıktı. Mersin’in Tarsus kazısındaki gizemli öykünün benzeri bu kez Lüleburgaz’da yaşandı.


Define avcılığı ile başlayıp sonradan terör operasyonuna dönüşen bu ilginç hikâyenin taraflarından biri ünlü bir iş insanı. Fırat Plastik Kauçuk Sanayi (Fıratpen) Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Demir. Bu ismi sporseverler, özellikle de Beşiktaş taraftarları iyi bilir. Zira Beşiktaş’ın Ümraniye’deki tesisleri onun sponsorluğunda yapıldığı için tesislere Nevzat Demir adı verilmiştir.

TÜSİAD üyesi de olan Nevzat Demir, basından uzak duran mütevazı bir iş insanı olarak da tanınır. Demir ve kardeşleri, 2007 yılında Sümer Holding’e ait Lüleburgaz’daki Sarmısaklı Çiftliği Özelleştirme İdaresi tarafından satışa çıkarılınca ihaleye girer ve açık artırma sonucu çiftliğin sahibi olur. Bunun dışında Trakya bölgesinde geniş araziler satın almayı sürdürür. Babası Ziya Bey’in adını taşıyan Ziya Organik Tarım İşletmeleri adıyla bir de şirket kurar. Amacı verimli Trakya topraklarında organik tarım ürünleri yetiştirmektir.

ÖNCE DRONE SONRA KEPÇE

İddialara göre arazisi üzerinde drone’lar uçtuğu bilgisi çiftlik çalışanları tarafından kendisine iletilir. Üzerinde çok da durmaz. Çok geçmeden yeraltını da tarayabilme özelliklerine sahip drone’ların uçuş nedeni kendisine gelen gizemli bir konuğun anlattıklarından sonra aydınlanır. Daha önce hiç tanımadığı bu konuk, kendisini cumhurbaşkanının eski fotoğrafçısı Lokman diye tanıtır. Soyadını bize aktaranlar ya unutmuş ya da bilmiyor. Yaptığımız araştırmalarda Cumhurbaşkanlığı fotoğraf bürosunda Lokman diye birini bulamadık. Neyse büronun şefi değil belki de büroda çalışan bir fotoğrafçı da olabilir. Ya da hiç çalışmamış ama kendisine hayali bir görev de uydurmuştur. Ancak sağlam bağlantıları olduğu sonradan ortaya çıkacaktır.

Emekli cumhurbaşkanı fotoğrafçısı bu zatın Nevzat Demir’den bir ricası vardır. Demir’in Lüleburgaz’daki Sarmısaklı Mahallesi 999 Ada 1 Parsel’de bulunan arazisinde define olduğunu, devlet tarafından tespit edilen bu definenin çıkarılması gerektiğini, arazi sahibi olarak kendisine de yüzde 20 pay verilecek definenin bulunmasına yönelik kazı çalışmaları için izin vermesini ister. Nevzat Demir, devletin sözle değil resmi yazışmalarla yürüdüğünü hatırlatıp resmi olarak başvurulması halinde izin vereceğini söyler. Gizemli konuk istediğini alamayınca ayrılır.

VALİ DE Mİ DEVREYE GİRDİ?

Aradan birkaç gün geçer geçmez bu kez Kırklareli Valisi Birol Ekici tarafından aranır arazi sahibi Nevzat Demir. İddialara göre vali de, fotoğrafçı Lokman Bey gibi arazide define olduğu yönünde iddialar olduğunu, devletin de bunu çıkartmak istediğini yasa gereği arazi sahibi olarak izin vermesi için ricada bulunur. Nevzat Demir, bu konuda ilk talepte bulunan cumhurbaşkanı eski fotoğrafçısı olduğunu söyleyen Lokman Bey’e söylediklerini tekrarlar. Yani resmi olarak devletin başvurması halinde izin vereceğini, sözlü talepleri dikkate almayacağını söyler.

Nevzat Demir, konunun kapandığını düşünmüş ancak yanılmıştır. Üç gün önce Lüleburgaz Sulh Ceza Hâkimliği’nden gelen tebligatta yine söz konusu arazisinde savcılık ve jandarma nezaretinde kazı yapılacağı bildirilmiştir kendisine. Ancak bu kez kazı yapma gerekçesi define değildir. Aslında define ihtimalinin de içinde olduğu çoklu bir gerekçe sunulmuştur. “FETÖ/PDY yahut diğer silahlı terör örgütlerinin mensuplarına ait bilgi, belge ve bazı menkul kıymetlerin toprak altına gömülerek muhafaza edildiği ihbarına istinaden yürütülen bir soruşturmaya esas olmak üzere...” denilerek kazı yapılacağı ve bulunması halinde el konulacağı belirtilmiştir.



Tebligattan sonra da savcı ve jandarma ekipleri eşliğinde kepçeler arazide kazıya başladı.

FETÖ ALTINLARI MI ARANIYOR?

Söz konusu ihbar doğruysa daha önceki sözlü talepler ne iş?

Devlet elbette ki bu tür ihbarları ciddiye almak zorundadır. Bu durumda da zaten savcılığın başvurusu ve Sulh Ceza Hâkimliği’nin onaylaması ile kazı yapılır. Terör örgütü çoklu, FETÖ olabilir de olmayabilir de deniliyor. Toprak altında ne arandığı konusu da hayli kapsamlı. Belge, bilgi ve menkul kıymet...Menkul kıymetten kasıt altın ve para.

Son zamanlarda FETÖ’nün gömdüğü altın ve paralar olduğu söylentisi dillerde. Bunların peşinde çok sayıda kişinin olduğu da. Güya itirafçılar FETÖ’nün gömdüğü altın ve paraları ifadelerinde belirtiyor, sonra da bu gömülerin peşine düşülüyor. Define konusu da yine son günlerin en yaygın şehir efsanesi. Saray’a yakın kişilerin, müze müdürlüklerinden aldığı krokilerle define aradığı, geçtiğimiz günlerde Tokat’ta da benzer bir kazı olduğu söyleniyor.

Nevzat Demir, bu konuda konuşmak istemiyor. Yakın çevresinden aldığımız bilgileri yukarıda özetledik. Kırklareli valisini aradık, şu ana kadar dönmedi. Bakalım bu ilginç kazıdan nasıl bir define çıkacak?

Miyase İlknur / Cumhuriyet

Elon Musk’ı nasıl bilirsiniz? - Erhan Nalçacı-SOL

 Doğrusu kaynayan dünyamızda neler olduğunu bırakıp Elon Musk ile ilgilenmek istemezdik.


Elon Musk iyice ilginç bir figür haline geldi, medyada gözükmediği bir gün bile yok. Biden ve Putin’den bile daha çok gündemi işgal ettiği söylenebilir.

Wikipedi’ye göre “tasarımcı, teknoloji girişimcisi ve hayırsever”.

Geçen sene ise Jeff Bezos’u geçerek dünyanın en zengin insanı olmuş. “Girişimcilik” ile zengin olma rüyasının başlıca sembolü.

Bu yıl ise dünyada ilk kez 100 milyar dolar kaybederek zenginler dünyasında bir rekora imza atmış. Yine de hala milyarderler içinde dünya birincisi.

Doğrusu kaynayan dünyamızda neler olduğunu bırakıp Elon Musk ile ilgilenmek istemezdik. Ancak ilgilendiğimiz o değil, Türkiye’de emekçilerin duygu/bilinç durumunun nasıl şekillendiği.

Sizden ricamız aşağıdaki tek soruluk anketi yazıyı okumadan önce yapmanız. Tek soru şu; Elon Musk’a ilişkin duygu durumunuzu çizgi üzerinde işaretleyiniz. Anket sonucunu merak ediyoruz tabii ama göndermenizi istemiyoruz, sadece kendinizi değerlendirmiş olacaksınız.

Yazıyı okuduktan sonra tekrar anketi doldurmanızı rica ediyoruz.


Okuyucu anketini yazıyı okumadan doldurmanızı rica ediyoruz. Anketi doldururken -10 ile +10 arasında çizgiyi kendi duygularınıza göre işaretlemelisiniz. -10 Elon Musk’tan şiddetle nefret diyorum, 0 nötrüm, +10 çok hoşlanıyorum anlamına gelecek. Çizginin herhangi bir yerini işaretlemeniz duygunuzun şiddetini ve yönünü değerlendirmiş olacak.

Sermaye sınıfından içinde bulunduğumuz tarihsel koşullarda nefret ettiğimizi biliyorsunuz, bu sınıfın sömürücülüğü, asalaklığı, yağmacılığı, ufuksuzluğu, üretici güçleri boğması, dünyayı kendi çıkarları uğruna bir felakete ve savaşa sürüklemesi…

Ama sermaye sınıfı bir soyutlamadır, kuramsal olarak genellenebilir. Oysa Elon Musk bu sınıfın bir üyesi olarak çok somuttur. Bu yazıda aynı zamanda somut olanla soyut olan arasındaki ilişkiyi de irdeleme fırsatı bulacağız.

Elon Musk sınıfından farklı olabilir mi?

Şimdi son 10 yıl içinde yaşananları inceleyerek gidelim:

1-Elon Musk ABD emperyalizmiyle paralel çalışan bir darbecidir.

Malum Musk’ın sahibi ve yöneticisi olduğu Tesla elektrikli otomobil üretiyor. Elektrikli araç piyasasının lideri olan Tesla’nın arabalar için üretilen bataryaya, bataryanınsa lityum madenlerine gereksinimi var. Lityumun bilinen dünya rezervlerinin ise %60 kadarı Bolivya’da bulunuyor. 2002-2019 arasında Bolivya’yı yöneten halkçı ve solcu lider Evo Morales madenleri kamulaştırmak üzere girişimde bulununca tipik bir ABD darbesi ile indirilmişti. Şu anda Bolivya yargısı tarafından mahkûm edilmiş olan ve bir süre yönetimde kalan darbecilerin ise ilk işi kamulaştırma sürecini durdurmak ve işbirliği için Elon Musk ile yazışmak olmuştu.

Bu süreçte Musk, etrafında yaratılmış olan imajı yok eden ve gerçek yüzünü –affedersiniz, kabak gibi- ortaya koyan bir yazışma gerçekleştirdi. Darbecilerle bağını sorgulayan birisine şu mesajı attı:

“Kime istiyorsak darbe yaparız. Aş bunları.”

Öff, hele şu “aş bunları” çok deşifre edici değil mi?

Ve Bolivya’da örgütlü halk darbecileri yenince Tesla’nın hisse senetleri değer kaybına uğradı!

2-Elon Musk işçi düşmanıdır.

Bu kısa yazıya sığmayacak kadar çok veri var bu konuda. Musk’ın sahibi olduğu ve yönettiği fabrikalarda sendikalı olmak yasaklanmıştır, sendika kurma etkinliği gösterenler işten atılmakta ve tutulmuş özel bir firma tarafından izlenmektedir. Oysa dünyada sendikanın olmadığı bir otomobil fabrikası bulunmuyor.

Buna bağlı olarak işçiler günde 12 saat haftada 6 gün çalıştırılmış, iş kazası ve meslek hastalığı oranları ABD ortalamasını katlamıştır. Hatta ABD yasalarına göre bile Musk’ın sahip olduğu fabrikalardaki emek rejimi soruşturma konusu olmuştur.

Bir işçi şöyle söylüyor:

“Evet, yenilikçiler, ama psikolojik terörde yenilikçiler.”

Musk’ın ortalama sermaye sınıfı kadar işçi düşmanı olduğu da söylenemez. O işçi düşmanlığı konusunda öncüdür. Almanya’da Berlin yakınlarında Tesla fabrikası kurulurken, toplu sözleşmeyi ve sendikayı kabul etmemiş ve bütün Alman otomobil tekeli CEO’larının takdirini toplamıştır. Emekçilere dayatılan sömürüde esneklik konusunda Musk gerçek bir liderdir!

3- Elon Musk uzay çalışmalarını taşeronlaştırmıştır.

Uzay çalışmalarının öncüsünün Sovyetler Birliği olduğunu biliyoruz. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği hiçbir kârlılık gözetmeksizin ve dünya emekçi halkları için tamamen kamusal kaynaklara dayanarak uzayın keşfine girişmiştir. ABD ise Sovyetlerle rekabeti nedeniyle kamusal kaynaklar kullanarak NASA’yı geliştirmek zorunda kalmıştır.

Oysa şimdi ilk kez NASA uzay kargo işini bir sermaye grubuna ihale etmekte, ilk kez milyarlarca dolar karşılığında uzay çalışmaları özelleştirilmektedir.

Elon Musk’ın roketle uzaya bir Tesla arabası göndermesi ise burjuvaziye ait tam bir görgüsüzlük anlamına gelmiştir.

Eğer uzay çalışmaları kamu eliyle yürütülseydi, hem sorgulanabilir olurdu, hem de kendinden başka bir şey düşünmeyen bir zırtapozun keyfine kalmazdı.

Biraz sonra diğer maddede bahsedeceğiz, Elon Musk’ın sahibi olduğu SpaceX şirketi uydu interneti adı altında uzayın yakın yörüngesini binlerce uydu yerleştirerek bir uzay çöplüğüne çevirmeye devam ediyor.

4-Elon Musk emperyalist paylaşım savaşının bir parçasıdır.

Bu köşede en çok sürmekte olan emperyalist yeniden paylaşım savaşının sermaye tarafından bütün emekçi sınıflara karşı açıldığını yazdık durduk.

Elon Musk hem ABD emperyalizminin sahibi hem de aracısı olarak savaşa dâhil olmuş durumda. Starlink uydu iletişimi ile Ukrayna ordusuna verdiği hizmet yoğun bir şekilde askeri alanda kullanılıyor. Yörüngede sayısız uydu, yerde çanak antenlerle sağlanan hızlı iletişim ölümcül saldırıların duyusal kısmını oluşturuyor. Çok yeni olarak Elon Musk’ın ABD’den bu hizmet için finansman desteği aldığı ortaya çıktı.

5-Elon Musk pazar ilişkileri ve siyasi hegemonya için Twitter’i satın aldı.

Burası zor kısmı, çünkü büyük sermayenin elindeki sosyal medya ortamlarının ilkokul arkadaşlarınızı bulmanıza yardım eden masum araçlar olduğunu sanıyorsanız, önce bunu düzeltmek gerekiyor. Büyük sermaye bu ortamları kullanarak geniş emekçi yığınlarının nasıl davrandığını izliyor, depoluyor, yeri gelince satıyor veya kendi kullanıyor. Ayrıca bir ülkede siyasi hegemonya kurma aracı olarak kullanılıyor. Şimdi de Elon Musk Twitter’ın sahibi olarak bir ahlak bilgesi gibi kimin neyi ne kadar paylaşacağına karar verdiği anlaşılıyor.

Sonuç olarak lütfen anketi tekrar yapalım. Eğer çizgiyi işaretlediğiniz yer sıfırla +10 arasındaysa teşhisimiz sermayeye bağlı medya ve ideologları tarafından beyninizin şekillendirilmesine fazlaca izin verdiğinizdir.

Aman dikkat!

Erhan Nalçacı-SOL