6 Aralık 2023 Çarşamba

Asgari ücretin, el birliğiyle, yanlış hesaplanması(I+II) - Murat Batı / T24

 I: Temel sorun…

Devamlı çalışan bir asgari ücretliye her ay 30 gün üzerinden ödeme yapılmakta yılda 5 gün, dört yılda bir de 6 günlük ücret eksik ödenmektedir.  Bu yanlış uygulama sadece eksik maaş ödenmesiyle sınırlı değildir

Bu aralar sokakta, televizyonlarda, sosyal medyada yani herkesin dilinde asgari ücret ne kadar olacak sorusu var. Asgari ücretin ne kadar olacağına ilişkin çok farklı tahmin ve öneriler var. Ben de ne kadar olacağını geçen gün yazmıştım.

İktidar, 2023 yılı başında yüzde 55 artış yaparak aylık net asgari ücreti 5.500 TL'den 8.506 TL'ye çıkarmıştı. Ardından da 1 Temmuz 2023'ten itibaren geçerli olmak üzere yüzde 34 daha artış yaparak aylık net 11.402 TL'ye yükseltti.  2024 yılında en fazla brüt 20.016 TL, net 17.013 TL ve günlük brüt asgari ücretin ise 667,20 TL olacağını öngörüyorum.

Nedeni ise şudur; 2023 yılının ilk altı ayına oranla yaklaşık yüzde 49 artış yapılırsa net asgari ücret 17.103 TL olacak ve bu artış oranı yaklaşık yüzde 49 değil de Ocak 2023'teki tutar baz alınarak (8.506 TL'den 17.013 TL'ye) Cumhuriyetin 100. yılında asgari ücrete yüzde 100 zam diye basına servis edileceğini öngörüyorum.

Fark ettiğiniz üzere ben de asgari ücreti “aylık” şu kadar olur şeklinde ifade ediyorum.

Ancak nedense kimsenin fark etmediği bir husus var ki o da asgari ücretin “aylık” açıklanmasına yönelik herhangi bir hukuki dayanağın olmayışıdır.

Şöyle ki; Asgari ücret, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 39’uncu maddesinde düzenlenmektedir. Kanunda asgari ücretin, kanun kapsamında olup olmadığına bakılmaksızın iş sözleşmesiyle çalışan her türlü işçiye uygulanacağı, ücretin en geç iki yılda bir belirleneceği ve asgari ücret komisyonu ile ilgili usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği açıklanmıştır. Asgari Ücret Yönetmeliği’nin 4/d maddesine göre asgari ücret, “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti,” şeklinde tanımlanmıştır.

Asgari ücretin günlük olarak belirlenmesi mevzuatta açıkça belirtilmesine rağmen, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88’inci maddesinde primlerin her ay 30 gün, yılda 360 günle sınırlı olmak üzere ödeneceğine hükmedilmiştir. Nitekim Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 100’üncü maddesinde “Sigortalının aynı ay içinde birden fazla iş yerinde çalışması hâlinde, o aydaki toplam prim ödeme gün sayısı 30 günü geçemez. Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında olup bir ay içinde tam çalışan ve buna göre ücret alan sigortalının prim ödeme gün sayısı, ayın kaç gün olduğuna bakılmaksızın 30 gün üzerinden bildirilir” düzenlemesi yer almaktadır.

Yani ay içerisinde 31 gün çalışan işçilerin de sigorta primleri 30 gün üzerinden bildirilmektedir. Bir yılda 365 gün olmasına rağmen, asgari ücretle çalışanlara 360 gün üzerinden sigorta bildirimi yapılmaktadır. Dolayısıyla asgari ücretle çalışanlar yılda toplam 5 günlük, şubat ayının 29 gün olduğu yıllarda ise 6 günlük prim kaybı oluşmaktadır.

Görüldüğü üzere asgari ücret aylık ya da yıllık değil günlük ödenen bir bedeldir. Oysa Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından kamuoyuna açıklanan tutar başka (30 günlük); Resmi Gazete’de yayımladığı tutar (günlük) ise daha başka bir ücret olmaktadır.  Hatta Asgari Ücret Tespit Komisyonu kararını -ki günlük tutar olarak karar almalarına rağmen- Çalışma Bakanlığı kendi resmi web sayfasından aylık açıklayacak kadar hukuken hata yapabilmektedir.

Örneğin 2023 yılının ikinci altı ayına ilişkin asgari ücret tutarıyla alakalı Asgari Ücret Tespit Komisyonu Kararı 24 Haziran 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.

Resmi Gazete’de yayımlanan söz konusu Asgari Ücret Tespit Komisyonu Kararı’nda “İşçinin bir günlük normal çalışma karşılığı asgari ücretinin; 1/7/2023-31/12/2023 tarihleri arasında (447,15) dört yüz kırk yedi lira on beş kuruş olarak tespitine, oybirliğiyle,” ve Karar Gerekçesinin son kısmında “Alınan karar uyarınca; işçinin günlük asgari ücreti; 1/7/2023-31/12/2023 tarihleri arasında (447,15) dört yüz kırk yedi lira on beş kuruş olarak belirlenmiştir.” şeklinde cümleler bulunmaktadır. Resmi Gazete’de yayımlanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu Kararı’nda asgari ücret aylık şu kadar diye bir ifade bulunmamaktadır. Oysa televizyonlarda, basın karşısında “aylık” açıklandı.

Görüldüğü üzere alınan karar Resmi Gazete’de günlük olarak yayımlanmaktadır. Uygulamada her ay 30 gün alınarak dikkate alınarak hesaplama yapılmaktadır. Çünkü 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88’inci maddesi ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 100. maddesi uyarınca her ay 30 gün olarak dikkate alınmaktadır. Yani SGK matrahı ile brüt ücret aynı algılanmaktadır. Bu çok ciddi bir sorun ve işçi aleyhine sosyal haklarla birlikte maddi bir kayıp yaratmaktadır. Hatta bu yanlış uygulama SGK’nın prim kaybına da neden olmaktadır.

Dolayısıyla devamlı çalışan bir asgari ücretliye her ay 30 gün üzerinden ödeme yapılmakta yılda 5 gün, dört yılda bir de 6 günlük ücret eksik ödenmektedir. Bu yanlış uygulama sadece eksik maaş ödenmesiyle sınırlı değildir. Bu durum çalışanın sosyal güvenlik haklarının eksik hesaplanmasına ve sigortalılık süresinin eksik hesaplanmasından dolayı çalışana ciddi sosyal/maddi kayıplar vermektedir.

Çalışma Bakanlığı ile işverenlerin (hukukçuları ve mali müşavirlerinin) bu sorunu görmüyor olma ihtimali ne kadardır bilemiyorum ama işçi sendikalarının da bu mevzuya aynı çerçeveden bakmaları şaşırtıyor beni.  

Bu “bilerek” yanlış hesaplamanın çalışanların sosyal güvenlik kapsamındaki temel hak kayıplarını bir sonraki yazıda yazacağım. Daha sonraki yazı ise bu yanlış hesaplamanın asgari ücret dışında ücretli çalışanlardan alınan fazla vergi ve dolayısıyla eksik ücret ödemesi konusu olacaktır.

II: SGK yönüyle…

Yılda 5 günlük kayıptan ne olur ki diye düşünebilirsiniz elbette ama yıllık 5 günlük fark çalışanın emekli aylığından tedavi sürecine kadar birçok alanı etkilemektedir

Asgari ücret, işçilerin hayatlarını idame ettirmeleri ve insanca yaşam sürebilmeleri için gereken asgari ücret seviyesidir. Ülkemizde, iş kanunu kapsamında olan ve olmayan tüm işçilere günlük zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak üzere asgari ücretin ödenmesi zorunludur. Asgari ücret, günlük olarak hesaplanmaktadır. Ancak uygulamada günlük yerine hatta her ay için 30 günlük hesaplanmasının yaratacağı hak kayıpları ziyadesiyle fazladır. Bu temel sorunu dünkü yazıda  izah etmeye çalıştım.

Bu sorunun en şiddetli tesir ettiği alan ise çalışanın sosyal güvenlik açısından elde etmesi gereken haklarıdır. Zira sosyal güvenlik mevzuatı kapsamında primlerin ayın kaç gün olduğuna bakılmaksızın SGK'ya ayda 30 günü geçmeyecek şekilde bildirilmesi kuralı getirilmiştir. Yılda 365 gün olmasına rağmen, işçilere 360 gün üzerinden sigorta primi tahakkuk ettirilmekte ve işçilere 5 günlük ücret ve sigorta gün kaybı yaşatılmaktadır.

İlk bakışta yılda 5 günlük kayıptan ne olur ki diye düşünebilirsiniz elbette ama yıllık 5 günlük fark çalışanın emekli aylığından tedavi sürecine kadar birçok alanı etkilemektedir.

Şöyle ki…

5510 sayılı Kanun m.3/I-13'te "22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu gereğince 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen bir aylık brüt ücreti" şeklinde tanımlanmaktadır. İş Kanunu'nun 39'uncu maddesine göre asgari ücretin günlük belirlenmesi esas olmakla birlikte, 5510 sayılı Kanun'da asgari ücret, aylık brüt olarak belirlenmektedir. Yine aynı maddede ay, 30 gün; yıl ise 360 gün olarak değerlendirilen süreyi ifade etmektedir. Ancak 28 gün olan şubat aylarında sigortalılar için 30 prim günü bildirilmesi gerekse de aradaki 2 günlük prim farkının işçi payına isabet eden tutarının işveren hissesine eklenerek muhasebeleştirilerek bordrolaştırılması gerekir.

İşte asgari ücreti günlük değil de her ay için 30 gün üzerinden hesap edilmesinin yaratacağı olumsuz sonuçları aşağıda sıralamaya çalıştım.

Sosyal güvenlik mevzuatındaki düzenlemeler nedeniyle geçici iş göremezlik tutarları eksik hesaplanmakta, 30 günlük prime esas kazanç üzerinden sınırlandırıldığından ötürü sigortalılara, iş kazası ve meslek hastalıkları, analık ve hastalık hallerinde, 31 gün olan aylarda bir günlük prime esas kazanç tutarı üzerinden ayakta tedavilerde 2/3, yatarak tedavilerde de 1/2 oranında eksik ödeme yapılmaktadır.

İşsizlik ödeneğinin ödenmesi, hesaplanması ve uygulamasına ilişkin hususlar 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nda[1] yer almaktadır. Kanun'un 50'nci maddesinde; günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son 4 aylık prime esas kazançları esas alınarak hesaplanan günlük ortalama kazancın yüzde 40'ı, aylık asgari ücretin ise brüt tutarının yüzde 80'ini geçemeyecektir. Ücret, günlük olarak hesaplanmakta ve İşsizlik Sigortası Kanunu'nda asgari ücrete getirilen tavan miktar, aylık brüt tutara endekslenmiştir. Oysa ayın 31 gün ile biten günlerinde çalışan işçilere 31 gün üzerinden ücret ödemesi yapılması gerekeceğinden, söz konusu işçiler adına hesaplanacak asgari ücretin de 31 gün üzerinden belirlenmesi gerekir. Özetle işsizlik sigortası kanununda asgari ücrete getirilen tavan miktar, aylık brüt tutara endekslenmiş olduğundan, işsizlik ödeme periyotlarına bağlı olarak asgari ücretin yüzde 80 üzerinden işsizlik sigortası ödemeleri de eksik hesaplanmaktadır.

5510 sayılı Kanun'un 41'inci maddesinde borçlanma yapılacak süreler belirtilmiştir. Kadın sigortalılara doğum borçlanmasını, sigortalı olmaksızın avukatlık stajında, doktora öğrenimi veya tıpta uzmanlıkta geçen süreler, grev ve lokavtta geçen süreler, hekimlerin fahri asistanlıkta geçen süreleri, kısmi süreli çalışanların eksik süreleri, yurt dışı borçlanma vb. sayılan hallerde sigortalılara geriye dönük borçlanma imkânı tanınmıştır. Sigortalılar, prime esas kazancın alt ve üst sınırları arasında olmak üzere, günlük kazancın yüzde 32'si (yurt dışı borçlanmada yüzde 45) üzerinden borçlanabilmektedir. Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nin[2] 66/12'nci maddesinde, "Borçlanma gün sayısının ilgili aylara mal edilmesinde ay 30, yıl 360 gün olarak dikkate alınır, borçlanma süreleri kanunla belirlenmiş süreleri aşamaz" şeklinde düzenleme yer almaktadır. Sigortalılar, ay içerisinde 28, 30 veya 31 gün sürelerle çalışmakta olup sigortalıların bir yıldaki toplam çalıştıkları süre 365 gündür. Buna karşın sigortalılar, bir yılın 360 gününü borçlanabilmektedir. Her yıl için 5 gün, şubat ayının 29 olduğu yıllarda 6 gün eksik borçlanma yapmış olmaktadırlar. Buna göre Sosyal sigorta işlemleri yönetmeliği gereğince borçlanma gün sayıları, ayda 30 gün, yılda 360 gün dikkate alındığından her yıl için 5 gün dört yılda bir 6 gün olmak üzere sigortalılar eksik borçlanmaktadır.

Ölüm, yaşlılık ve malullük aylıklarına hak kazanılması bakımından her bir gün önemlilik arz eder. Özellikle 4/a sigortalılarda aylığa hak kazanmada, her türlü borçlanma süresi hariç 900 prim gün şartı bulunduğundan, sigorta gün sayısının ayda 30, yılda 360 gün ile sınırlandırılmasından kaynaklı olarak sigortalıların bazen birkaç gün ile yakınlarına ölüm aylığı bağlanamamaktadır.

Yaşlılık aylıklarının hesaplanması açısından, her yıl için sigortalılara 5 gün şubat ayının 29 olduğu yıllarda 6 gün olmak üzere eksik gün bildirimi yapılmakla birlikte, prime esas kazanç tutarları prim ödeme gün sayılarına bölünerek aylık bağlanma yoluna gidildiğinden ortalama aylık kazanç yönünden belirgin bir farklılık ortaya çıkmamaktadır.

5510 sayılı Yasanın 88'inci maddesi ve ilgili mevzuatta, 4857 sayılı Yasa'nın 39'uncu maddesine paralel olarak yapılacak düzenlemeyle, takvim esasının dikkate alınarak yılda 365 gün, şubat ayının 29 gün olduğu yıllarda 366 gün karşılığı SGK primlerinin bildirilebilmesinin yasal zemine kavuşturulması, aylık ve ödeneklerinin de buna göre hesaplanması gerekmektedir[3].

Ezcümle asgari ücretin günlük hesaplanması gerektiği yerde tamamen uygulamadan gelen bir alışkanlıkla her ay için 30 gün hesaplanması çalışanları ciddi hak kayıplarına uğratmaktadır.

Murat Batı / T24


[1] 08 Eylül 1999 tarih, 23810 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

[2] 12 Mayıs 2010 tarih, 27579 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

[3] Bu yazı "Murat Batı&Engin Uzuner; Asgari Ücretin Günlük Yerine Aylık Hesaplanmasınının İş, Sosyal Güvenlik Ve Vergi Mevzuatları Açısından Karşılaştımalı Olarak İncelenmesi, Bakırçay Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Volume: 3/Issue: 5/Year: 2022, p. 3-32" isimli makale referans alınarak oluşturulmuştur.

  

5 Aralık 2023 Salı

BİRGÜN DOSYA - 5 ARALIK 2023 -

Maltepe Belediyesi'nin büyüme çağındaki çocuklara destek olmak için 7 ilkokulda başlattığı 'gıda desteği' okul müdürlerinin engellemesine takıldı. Okul müdürlerinin "Bunlar zehirli" iddiasıyla gıda paketlerini toplattığını kaydeden Maltepe Belediye Başkanı Kılıç, durumun belediyeye değil, çocuklara yapılmış bir kötülük olduğuna vurgu yaptı. Kılıç, çocukların gıdasız bırakılmaması için yetkililere seslenerek, "Bırakın, vazifemizi yapalım" çağrısı yaptı.

İstanbul Maltepe Belediyesi'nin büyüme çağındaki çocuklara destek olmak için ilçedeki 7 ilkokulda pilot uygulama olarak başlattığı "ücretsiz yemek" desteğinin okul müdürleri tarafından engellendiği ortaya çıktı. 

Milyonlarca çocuğun kronik yetersiz beslenme ile karşı karşıya kaldığı Türkiye’de ağırlaşan ekonomik koşullar nedeniyle okullarda Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından bir öğün ücretsiz yemek verilmesi beklenirken, anaokullarındaki ücretsiz yemek uygulaması dahi, depremden etkilenen kentler hariç kaldırıldı.

CHP'li Maltepe Belediyesi ise büyüme çağındaki çocuklara destek olmak için ilçedeki 7 ilkokulda pilot çalışma başlattı. Bu çalışma kapsamında, 1000 öğrenciye gıda desteği sunuluyor. Gıda mühendisleri tarafından dikkatle hazırlanan gıda paketleri sabahları okul önlerinde öğrencilere teslim ediliyor.

Ancak son günlerde, okul müdürlerinin "Bunlar zehirli' diyerek paketleri çocukların ellerinden aldıkları ortaya çıktı.
 
BAŞKAN KILIÇ: BİZE DEĞİL, ÇOCUKLARA KÖTÜLÜK

Söz konusu duruma tepki gösteren Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç ise engellemeye, "Bize değil, çocuklara kötülük" sözleriyle tepki gösterdi. 
 
"Maltepe Belediyesi olarak biz çocuklarımıza destek olduğumuzda bizi engellemeye çalışmaları bize değil, çocuklarımıza yapılmış büyük bir kötülüktür" diyen Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, yetkililere şöyle seslendi: 

"Bu yapılan, çocuklarımıza reva mıdır? Bırakın, vazifemizi yapalım. Hatta Hatta çocuklarımızın aç kalmaması için hemen bir araya gelelim, dayanışma içinde olalım. Bu çağrımın vicdan sahibi yetkililere ulaşacağını temenni ediyorum."

                                                             /././

AKP adayına MEB’den ihale(Mustafa BİLDİRCİN)

Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir yıl boyunca kullanacağı kiralık araçlar için 55 milyon 208 bin TL ödediği ortaya çıktı. İhalenin ise AKP’den milletvekili aday adayı olan Mehmet Kaya’nın şirketine verildiği belirtildi.

Ülkede okulöncesi eğitimden yükseköğretime kadar eğitimin hemen her kademesinde ödenek yetersizliği nedeniyle sorunlar çözülemezken MEB, fahiş bir harcamaya imza attı. Kamunun araç kiralamalarına sınırlama getiren Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin etkisizliğini ortaya koyan MEB’in araç kiralama ihalesi kapsamında yaptığı harcama, 55 milyon TL’yi geçti. Kiralanan araçların 1 Ocak 2024-31 Aralık 2024 döneminde kullanılacağı bildirildi.

MEB Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 3 Kasım’da, “Araç Kiralama” ihalesi düzenledi. Kamu ihalelerinde, “İstenmeyeni eleme aracı” olarak kullanıldığı gerekçesiyle eleştirilen pazarlık yöntemiyle düzenlenen ihaleye iki şirket teklif sundu.

55,2 MİLYON TL’YE İMZA

İhaleye verilen en yüksek teklifin 63 milyon 641 bin TL, en düşük teklifin ise 55 milyon 208 bin TL olduğu bildirildi. Teklifleri inceleyen ihale komisyonu, ihaledeki en düşük teklifin sahibi Kayatur Filo Kiralama Anonim Şirketi ile anlaşmaya onay verdi. MEB ile şirket arasında 20 Kasım’da 55 milyon 208 bin 428 TL’lik sözleşme imzalandı.

AKP’DEN ADAY ADAYI

MEB’in 55,2 milyon TL’lik araç kiraladığı şirketin AKP ile yakınlığı ise dikkati çekti. Kayatur Filo Kiralama’nın başındaki Mehmet Kaya’nın, aynı zamanda Kaya Seyahat Firması’nın da sahibi olduğu öğrenildi. Kaya Seyahat isimli şirket ile çok sayıda kamu ihalesi alan Mehmet Kaya’nın,  24 Haziran 2018 seçimlerinde, “Ülkemize hizmet etmek istiyorum” diyerek AKP'den Ankara milletvekili aday adayı olduğu bildirildi.

∗∗∗

ÖĞRETMEN GEÇİNEMİYOR

MEB’in fahiş araç kiralama harcaması akıllara, Türkiye'deki öğretmenlerin içinde bulunduğu geçim sıkıntısını getirdi. Eğitim sendikalarının 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle binlerce öğretmen ile gerçekleştirdiği anket çalışmaları da öğretmenlerin içinde bulunduğu olumsuz tabloyu gözler önüne serdi.

Eğitim-İş Sendikası’nın, 4 bin 516 öğretmenin katılımı ile gerçekleştirdiği, “Öğretmenlerin Ekonomik, Mesleki Ve Sosyal Durumlarına İlişkin Öğretmen Görüşleri” araştırmasında öne çıkan bazı çarpıcı sonuçlar şöyle sıralandı:

• Yüzde 94,6’su, aldıkları maaşın yeterli olmadığını, yüzde 91’i aldığı maaş ile geçinemediğini söylüyor,

• Yüzde 66’sı, borçları nedeniyle mesleki motivasyonunun düştüğünü ifade ediyor,

• Yüzde 84'ü, maaşların yetersiz olması nedeniyle çocuklarının ihtiyacını karşılayamıyor.

                                                                     /././

İstanbul Finans Merkezi, BDDK üyelerine ‘‘hayat zor’’ tazminatı ile yeniden gündeme geldi. Doç. Dr. Özdurak, “İlk on finans merkezi arasına girmek ile İslami finans merkezi olmak birbirine tezat” dedi.

İstanbul’u finansal bir merkez haline getirme hayaliyle başlanan ancak inşaat projesinden ibaret kalan İstanbul Finans Merkezi, bu kez ‘hayat zor tazminatı’ ile gündeme geldi. Torba teklifte yer alan madde, İstanbul Finans Merkezi projesinin en başından öncelikle inşaatının yapılıp sonrasında üzerine bir strateji kılıfının dikilmeye çalışıldığını bir kez daha gösterdi.

‘ÖZEL’ SINIF YARATILACAK

86 maddelik torba teklife, komisyondaki görüşmeler sırasında eklenen önerge tartışma konusu oldu. BDDK’de görev yapan başkan ve üyeleri, başkan yardımcıları, başkan müşaviri, daire başkanı, uzman ve ünvanlı meslek personeline her ay ek tazminat ödenmesi öngörüldü. Önergede, ek tazminatın her ay 60 bin gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarı geçmeyeceği belirtildi. Buna göre, memur maaş katsayısı dikkate alındığında, 2023 yılı için 35 bin lira, 2024 yılında da 45 bin liraya kadar ek tazminat ödenmesi gündeme gelecek.

ERDOĞAN’A GENİŞ YETKİ

Kanuna eklenen madde de AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da geniş yetkiler öngörüldü. Madde ile Erdoğan’a "Ek tazminatın tutarını belirleme, gerektiğinde unvan ve görev yerine göre gösterge rakamını farklılaştırma ve ödeme usul ve esaslarını tespit etme yetkisi" veriliyor.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Finans Merkezi’nin katılım finans ve finteks sektörünün merkezlerinden biri olmaya aday olduğunu kaydetti. İstanbul’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesinin 39. Bakanlar Oturumu Açılış Programı’nda konuşan Erdoğan, İstanbul Finans Merkezi ile ilgili şunları söyledi: “Ülkeler arasında altın borsası ve uluslararası yatırım fonu gibi helal ve yenilikçi ürün alternatiflerinin geliştirilmesini teşvik ettik. Finans alanında maalesef henüz arzu ettiğimiz tabloyu yakalayamadık. Oysa küresel finansın ağırlık merkezi Batı’dan Doğu’ya doğru kaymaktadır. Stratejik önemi yüksek bu merkezden teşkilatımızın ve siz dostlarımızın da faydalanmasını arzu ediyoruz.”

TEZAT BEKLENTİ

Ancak merkeze ilişkin beklentiler tezatlık oluşturuyor. Doç. Dr. Caner Özdurak, finans merkezi olmak ile İslami finans merkezi olmak arasındaki tezatlığı şöyle açıkladı:

“Öncelikle ilk on finans merkezi arasına girmek ile İslami finans merkezi olmak, denildiğinde bir terslik oluyor. Bunun için iki endekse bakılabilir. Bunlardan biri 100’den fazla faktör göz önünde bulundurulan Küresel Finans Merkezleri Endeksi (GFCI). Diğeri de Reuters İslami Finans Endeksi. GFCI’nin hesaplanmasında kullanılan faktörler arasında finansal piyasalar, finansal kurumlar, finansal altyapı, finansal hizmetler, finansal hukuk ve düzenlemeler, finansal eğitim ve araştırma, finansal teknoloji, finansal rekabet, finansal erişilebilirlik yer alıyor. Reuters İslami Finans Endeksi de Reuters tarafından oluşturulan ve İslami finans sektörünü temsil eden bir endeks. Endeksi oluşturan finansal araçlar, şeriat hükümlerine uygun olarak faaliyet gösteren İslami finans kurumlarında işlem görmek. Reuters İslami Finans Endeksi’nin performansı, genel olarak İslami finans sektörünün performansını yansıtıyor. Bu iki endekste üst sıralarda yer alan ülkelerin birbiriyle uyumlu olmadığı ortada. Yeni hedef bu endekste ilk ona girmek olarak açıklanmıştı ki bu endekste dikkate alınan faktörlerle katılım (İslami) finans arasında uyuşmazlıklar söz konusu. Neredeyse 20 yıllık maziye sahip projenin altı dolu bir makro strateji üzerinde gelişmediği için dönem dönem, farklı kamu yöneticilerinden farklı hedef ve hikâyelerle anlatılıyor.” 

Eylül ayında açıklanan GFCI’ya göre İstanbul, küresel finans merkezileri listesinde 20 sıra birden düşerek 121 merkez arasında 110’uncu sıraya geriledi. 110’uncu sıradaki İstanbul’un puanı 603. Mart ayında ise İstanbul 601 puan ile 90’ıncı sıradaydı. İstanbul’un puanı çok az artmasına rağmen diğer şehirlerdeki ilerlemeden dolayı sıralamada oldukça geriledi.

                                                                  /././

İstanbul’da adım başı üniversite(Mustafa Kömüş)
YÖK’ün verilerine göre eksi netle girilen üniversitelerin birçoğunun bulunduğu İstanbul’da 57 üniversite bulunuyor. 700 bini aşkın öğrencinin bulunduğu kentte 39 ilçe yer alırken vakıf üniversitesi sayısı ise 47.

Her ile üniversite politikasıyla akademinin içini boşaltan AKP İstanbul’u ise adeta ‘üniversite şehri’ haline getirdi. Kentteki vakıf üniversitelerinde okuyan öğrenci sayısı devlet üniversitelerinde okuyan öğrenci sayısının iki katına çıktı. Buna karşın akademisyen sayısı ise neredeyse eşit.

İstanbul’da tam 57 üniversite bulunuyor. Bu üniversitelerin 47’si vakıf 10 tanesi ise devlet üniversitesi. Eksi netle girilen vakıf üniversitelerinin birçoğu da İstanbul’da bulunuyor.

YÖK verilerine göre vakıf üniversitelerinde okuyan öğrenci sayısı tam 509 bin 497.

Devlet üniversitelerinde ise uzaktan ve açıköğretimde okuyanları dışarıda 241 bin öğrenci kayıtlı. Vakıf üniversitelerindeki öğrenci sayısı devlet üniversitesindekilerin iki katından daha fazla. Buna karşın akademisyen sayısı ise neredeyse eşit. İstanbul’daki vakıf üniversitelerinde 20 bin 672, devlet üniversitelerinde 19 bin 855 akademisyen bulunuyor. Diğer bir deyişle akademisyen başına devlet üniversitelerinde 12,1 vakıf üniversitelerinde 24,6 öğrenci düşüyor. Bu da vakıf üniversitelerindeki akademisyenlerin daha fazla iş yüküyle uğraşmasına neden oluyor.

ANGARYA, EŞİTSİZLİK

Vakıf üniversitelerindeki akademisyenlerin en büyük şikayetlerinden biri eşit ücret hakkının uygulanmaması. YÖK’ün bu konuda kararı olmasına rağmen vakıf üniversitelerinin çoğu hâlâ akademisyenlere bu hakkı tanımıyor. Bunun yanında esas görevleri bilim üretmek olan akademisyenler herhangi bir yerde çalışıyor gibi mesai zorunluluğuna tabi tutuluyor. Özellikle kayıt dönemlerinde akademisyenlerin tanıtım masalarında çalışmaya zorlanması en çok karşılaşılan sorunlardan.

PARALAR REKLAMA

YÖK’ün en son 2021 yılı için açıkladığı rapor da vakıf içinde bulunduğu durumu ortaya koymuştu. Buna göre proje için kaynak ayırmayan, akademisyenleri yoksulluğa mahkum eden üniversiteler reklam için ise oldukça cömert davranmıştı. Örneğin Türkçeden eksi 7,5 net yapan kişinin edebiyat bölümüne yerleştiği Haliç Üniversitesi 2021’de Ar-Ge’ye 76 bin lira, reklam ve tanıtıma ise 1 milyon 59 bin TL harcamıştı. Yine geçen günlerde AKP’li Selman Öğüt’ün rektör atanmasıyla gündeme gelen Esenyurt Üniversitesi ise Ar-Ge’ye 294 bin lira, reklam ve tanıtıma ise 1 milyon 517 bin lira ayırmıştı.

∗∗∗

VAKIFTA İKİ KAT FAZLA

• Üniversite sayısı

Vakıf: 47

Devlet: 10

• Öğrenci sayısı (bin)

Vakıf: 509,4

Devlet: 240,9

• Akademisyen sayısı (bin)

Vakıf: 20,6

Devlet: 19,8

 Akademisyen başına düşen öğrenci sayısı

Vakıf: 24,6

Devlet: 12,1

                                                              /././

Erdoğan'ı Katar’da Başbakan Yardımcısı karşıladı(Birgün)
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yüksek Stratejik Komite’nin 9’uncu toplantısı'na katılmak üzere Katar'a geldi. Erdoğan’ı Hamad Uluslararası Havalimanı'nda Katar Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Halid bin Muhammed Al Atiyye, Türkiye'nin Doha Büyükelçisi Mehmet Mustafa Göksu ve diğer ilgililer karşıladı.

Türkiye-Katar ilişkilerinin tüm yönleriyle gözden geçirileceği Yüksek Stratejik Komite 9. Toplantısı'nda iki ülke arasındaki iş birliğinin muhtelif alanlarda daha da derinleştirilmesi imkânları ele alınacak. Stratejik ortak Katar ile yapılacak görüşmelerde, ikili münasebetlerin yanı sıra Gazze ve işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan İsrail saldırıları başta olmak üzere bölgesel ve küresel meseleler hakkında fikir teatisinde bulunulması öngörülüyor. Konsey toplantısı vesilesiyle ikili ilişkilerin ahdi zeminine önemli katkılar sağlayacak muhtelif anlaşma ve mutabakat metinlerinin imzalanması da planlanıyor.

ERDOĞAN KÖRFEZ İŞBİRLİĞİ ZİRVESİNE KATILACAK 
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar Emiri Al Sani'nin dönem başkanı olduğu Körfez İş Birliği Konseyi 44. Zirvesi'ne de resmi ziyaret kapsamında iştirak edecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ziyaretinde eşi Emine Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Ticaret Bakanı Ömer Bolat da eşlik ediyor.

                                                         /././

Türkiye ve Katar arasında çeşitli alanlarda 12 işbirliği anlaşması ile Yüksek Stratejik Komite’nin 9’uncu toplantısına ilişkin ortak bildiri imzalandı.

Türkiye ve Katar arasında çeşitli alanlarda 12 iş birliği anlaşması ile Yüksek Stratejik Komite’nin 9’uncu toplantısına ilişkin ortak bildiri imzalandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Katar’a düzenlediği resmi ziyaret kapsamında Katar ve Türkiye arasında çeşitli alanlarda çok sayıda anlaşma imzalandı. Katar’ın başkenti Doha’daki Lusail Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al Thani arasındaki görüşmenin ardından iki ülke arasındaki anlaşmaların imza törenine geçildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Al Thani huzurunda 12 iş birliği anlaşması ile Yüksek Stratejik Komite 9. Toplantısı Ortak Bildirisi imzalandı. "Türkiye Cumhuriyeti ve Katar Devleti Arasında Yüksek Stratejik Komite Dokuzuncu Toplantısına İlişkin Ortak Bildiri", Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Katar Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Thani tarafından imzalandı.

İmzalanan anlaşmalar şöyle:

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Katar Dışişleri Bakanlığı Arasında Karşılıklı Çıkar Sağlayan Konular Hakkında Siyasi İstişareler Kurulmasına Dair Mutabakat Zaptı"na Dışişleri Bakanı Fidan ve Katar Dışişleri Bakanı Al Thani imza attı.

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Katar Kültür Bakanlığı Arasında Kültürel Alanda İş Birliği Mutabakat Zaptı’nın Uygulanmasına Yönelik Üçüncü Yürütme Programı 2024-2025", Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Katar Kültür Bakanı Abdurrahman bin Hamed Al Thani tarafından imzalandı. 

Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Katar Devleti Çalışma Bakanlığı Arasında Çalışma Alanında İş Birliğine İlişkin Mutabakat Zaptı"nı Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Katar Çalışma Bakanı Ali Bin Semih Al Marri imzaladı. 

Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü ile Katar Devleti Hayır İşleri Düzenleme Kurumu arasında İnsani Yardım ve Hayır İşleri Alanında İş Birliği Hususunda Mutabakat Zaptı", Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Katar Sosyal Kalkınma ve Aile Bakanı Meryem Binti Ali Bin Nasır el-Misned tarafından imza altına alındı. 

Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı ile Katar Devleti’ndeki Lusail Üniversitesi Arasında Türkiye Türkçesi Öğretim Merkezleri Kurulmasına İlişkin İş Birliği Protokolü"nü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Lusail Üniversitesi Rektörü Ali Bin Fetais Al Mari imzaladı. 

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti Arasında Askeri Çerçeve Anlaşması"na Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Katar Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Halid bin Muhammed Al Atiyye imza attı.

Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Katar Devleti Hamad Bin Khalifa Üniversitesi Arasında Bilimsel İş Birliği İçin Mutabakat Zaptı" ile "Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Katar Devleti Hamad Bin Khalifa Üniversitesi Arasında Stratejik İş Birliği Anlaşması", Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Katar Vakfı Hamad Bin Khalifa Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Şeyha Hind bint Hamad Al Thani tarafından imzalandı.

Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Katar Devleti İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı arasında Bilgi ve İletişim Alanında İş Birliği Mutabakat Zaptı"na Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ile Katar İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanı Muhammed bin Ali Al Mannai imza attı.

Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Katar Devleti Maliye Bakanlığı Arasında Ortak İş Birliğine İlişkin Mutabakat Zaptı"nı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Katar Maliye Bakanı Ali bin Ahmed Al Kuwari imzaladı. 

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ile Katar Ticaret ve Sanayi Odası Arasında Yatırımın Teşviki Alanında İş Birliğine Dair Mutabakat Zaptı", Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu ile Katar Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şeyh Halife bin Casim Al Sani tarafından imza altına alındı. 

Türkiye İhracatçılar Meclisi ile Katar Ticaret ve Sanayi Odası Arasında Mutabakat Zaptı"na ise Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Katar Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri imza attı. 

                                                                /././

164 bin hektarlık alanda kentsel dönüşüm var(Birgün)

İBB İmar Daire Başkanlığı’ndan BirGün’e yapılan açıklamada da şu veriler paylaşıldı: “İstanbul’un her iki yakasında yer alan 15 ilçede toplam 164 bin 58 hektar alanı kapsayan 21 proje alanında kentsel dönüşüm proje çalışmalarımız devam ediyor.

Bu projelerle, dönüşüm süreçlerini gerçekleştirerek yurttaşlarımızın güvenle barınabilecekleri yaşam alanlarını üreteceğiz. Bilindiği gibi Hızlı Tarama ile Bina inceleme yöntemi ile riski bina bazında tespit ediyoruz. Bu hizmete İstanbullular binatespiti.ibb.istanbul adresinden dijital ortamda başvurabilecekleri gibi elden İBB Hizmet binalarına ulaştıracakları dilekçelerle de başvurabiliyorlar. Şimdiye kadar 110 bin kadar binayı ziyaret ettik, 160 bin kadar başvuru aldık ve 35 bin binada tarama yaptık. İncelemeler sonucunda (çoğunluğu 99 öncesi binalar) binaların yarısının D ve E sınıfı olduğu, yani riskli ve yüksek riskli olduğu tespit edildi.

318 binada ise deprem güvenliğinin hemen hiç olmadığını tespit ettik, bu binaların tahliye ve yıkım işlemleri sürüyor. Şimdiye kadar 132 binada resmi işlemler başlatılarak yıkım sürecine girdi, yıkılanlarla 398 konut tahliye edilmiş oldu. 132 binanın süreci tamamlandığında bin 400 konut tahliye edilmiş olacak. 2’nci etapta yer alan bin 238 bina içinse meclis kararımızı aldık, saha çalışmalarını yapmaktayız.”

∗∗∗

BUGÜNE KADAR TOPLAM 30 BİN BAŞVURU YAPILDI

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştirakleri olan KİPTAŞ, İstanbul İmar A.Ş. ve BİMTAŞ’ın paydaş olduğu ‘İstanbul Yenileniyor’ platformuna yapılan başvuruyla binalar hızlı tarama testinden geçiriliyor. İstanbul Yenileniyor ile olası riskli yapınızın yenilenme süreci sırasıyla başvuru, teklif ve uzlaşma olarak 3 aşamada gerçekleştiriliyor. 1 Aralık’ta hazırlanan verilerde şu bilgiler yer aldı:

1. aşama: İstanbul Yenileniyor’a bugüne kadar toplam 30 bin 435 adet başvuru yapıldı. Bu başvurular; 39 ilçe 641 mahalleden yapıldı. Başvurular; 20 bin 967 parsel, 41 bin353 yapı ve 454 bin 021 bağımsız birimde 1 milyon 657 bin 768 kişiyi kapsadı

2. aşama: 39 farklı ilçeden 72 bin 279 bağımsız birimde yaklaşık 269 bin 648 kişiyi kapsayan toplam 3 bin 132 adet ön teklif talebi alındı.

3. aşama: 33 farklı ilçeden 20.717 bağımsız birimde 78.376 kişiyi kapsayan toplam 691 adet uzlaşma talebi alındı. Toplam başvuruların %68’i tek yapılardan geldi. Bu da 20 bin696 başvuru anlamına geliyor. Tek yapı başvuruları; 308 bin734 bağımsız birimde yaklaşık 1 milyon 127 bin 282 kişiyi kapsıyor.

∗∗∗

İKTİDARIN AFET YÖNETİMİ YOK

Deprem bir kez daha ülke gerçeklerini hatırlattı. Kentsel dönüşüm yasalarıyla deprem gerçeğini fırsata çeviren AKP iktidarı ise sermayenin çıkarlarına uygun rant politikalarıyla halkın sorunlarını kapsamaktan çok uzak. Neo-liberal belediyecilik anlayışının hâkim kılındığı yerel siyaset düzeninde demokratik yönetim şekilleri ortadan kaldırılırken halkın yönetime katılması da engelleniyor. 31 Mart 2024’te yapılacak yerel seçimlere ilişkin ise afet yönetimine dair hiçbir program ortaya koyulmuyor. İttifak tartışmaları ve kişiler üzerinden yürüyen adaylık ilanları arasında halk, deprem gibi bir afet karşısında yalnız bırakılıyor. Yerel yönetim anlayışları partilerin ya da kişilerin çıkar çatışması içerisinde yürümeye devam ediyor.

∗∗∗

DAYANIKLILIK TESTLERİNİN SONUÇLARINI GİZLEMİŞLER

Bursa’da meydana gelen depremin ardından okulların depreme dayanıklılığı yeniden gündeme geldi. Sözcü’de yer alan habere göre, Eğitim İş Bursa Şubesi Başkanı Yeliz Toy, Bursa’da 150 okula yapılan deprem dayanıklılık test sonuçları kamuoyundan gizlendiğini söyleyerek özetle şu ifadeler, kullandı: “Depremin okul saatinde gerçekleşmesi nedeniyle ailelerin telaşla okullara koşuşturması kent genelinde bir kaosa neden olmuştur. Bu telaş, okulların deprem dayanıklılığı konusundaki kaygılarının açık göstergesidir. Bursa Valiliği 2015 yılından bu yana süren okulların deprem dayanıklılığı tartışmalarında gerekli açıklamaları yapmaktan kaçınarak bugün yaşanan kaygıların zeminini oluşturmuştur. 2015 yılında Bursa’da 150 okula yapılan deprem dayanıklılık test sonuçları kamuoyundan gizlenmiş, bu okulların 13’ü 2017 yılında, 24’ü 2020, 12’si 2023 yılında yıkım kararı nedeniyle tahliye edilmiş, bir kısmına güçlendirme yapılmış ancak gerekli müdahalenin yapılmasını bekleyen henüz kaç okulumuzun var olduğu sorusuna açıklama getirilmemiştir.”


3 Aralık 2023 Pazar

KISA KISA GÜNDEM-BAŞLIKLAR ( 3 ARALIK 2023)

 

Öğrenciler büyük şehirlerden kaçtı(Mustafa Kömüş-Birgün)
Ekonomik kriz ve hayat pahalılığı YKS tercihlerini de etkiledi. YÖK verilerine göre ‘üniversite şehri’ olarak bilinen kentler artık daha az tercih edildi. İstanbul’da 2022’ye kıyasla tercih sayısı 798 bin azaldı.(https://www.birgun.net/haber/ogrenciler-buyuk-sehirlerden-kacti-487450)

'Üç harfli' markette büyük tepki çeken olay: Çocuğu çikolata için market deposuna kapattılar(Cumhuriyet)

Hakkari'de 'üç harfli' olarak tabir edilen zincir marketlerden birinde yaşanan olay büyük tepki çekti. İddaya göre bir çocuk, bir çikolata yüzünden market deposuna kilitlendi ve 2 saat boyunca da burada tutuldu.(https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/uc-harfli-markette-buyuk-tepki-ceken-olay-cocugu-cikolata-yuzunden-2147538)

Patlamanın görüntüleri yayılmıştı: Tosyalı Holding işçilere cep telefonu kullanımını yasakladı(soL)

İskenderun’daki çelik fabrikasında 2 işçinin yaşamını yitirdiği, 12 işçinin yaralandığı patlamanın görüntülerinin yayılmasının ardından Tosyalı Holding çareyi işçilere cep telefonu yasağında buldu.(https://haber.sol.org.tr/haber/patlamanin-goruntuleri-yayilmisti-tosyali-holding-iscilere-cep-telefonu-kullanimini-yasakladi)

BDDK personeline aylık 45 bin lira 'İstanbul’da yaşam daha zor' tazminatı(soL)

Ankara'dan İstanbul'a taşınan BDDK personeline aylık 45 bin lira "hayat pahalılığı tazminatı" önergeye eklendi. Ödenekten yararlanacak isimlerden biri de eski Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu.(https://haber.sol.org.tr/haber/bddk-personeline-aylik-45-bin-lira-istanbulda-yasam-daha-zor-tazminati-387323)

Mavi bültenle aranan suç örgütü yöneticisi İstanbul'da yakalandı(soL)

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Mavi Bülten'le aranan ve Rusya'da faaliyet gösteren suç örgütünün yöneticisi olan Shamil Amirov'un İstanbul'da yakalandığını duyurdu.(https://haber.sol.org.tr/haber/mavi-bultenle-aranan-suc-orgutu-yoneticisi-istanbulda-yakalandi-387322)

Esenyurt'taki tekel saldırısında 'kan parası' iddiası: 'Aile şikayetini geri çekti'(soL)
Avukat Şeker, saldırıda hayatını kaybeden Batuhan Bayındır'ın ailesinin 3 milyon lira karşılığında şikayetlerini geri çektiklerini söyledi, Bayındır ailesi iddialara ilişkin bir açıklama yapmadı.  (https://haber.sol.org.tr/haber/esenyurttaki-tekel-saldirisinda-kan-parasi-iddiasi-aile-sikayetini-geri-cekti-387316)

49 bin TL’ye Dr. unvanı satılıyor(İsmail Arı-Birgün)
Sosyal medyada “Siyasete atılacaklar, kısa sürede Dr. unvanı alın” gibi çok sayıda reklam yer alıyor, 49 bin TL’ye diploma ve Dr. unvanı satılıyor. Diploma denilen kağıdı ise Uluslararası Dublin Üniversitesi isimli bir şirket veriyor.(https://www.birgun.net/haber/49-bin-tlye-dr-unvani-satiliyor-487960)

Göz göre göre kamu zararı!(İsmail Arı-Birgün)
Bursa’daki AKP’li Osmangazi Belediyesi göz göre göre milyonlarca liralık bir kamu zararına imza attı. Belediye, şartlı bağışla aldığı arsada bağış şartına uymadı. Bağışçı, belediyeye karşı açtığı davayı kazandı. Karar kesinleşirse belediye milyonlarca lira ödeme yapmak zorunda kalacak. (https://www.birgun.net/haber/goz-gore-gore-kamu-zarari-487961)

Bu ülke sahipsiz değil(Birgün)
İstanbul Kent Sempozyumu’nda konuşan TMMOB Başkanı Emin Koramaz, “Bu ülke sahipsiz değildir. Gezi’ye sahip çıkmaya devam edeceğiz” dedi.(https://www.birgun.net/haber/bu-ulke-sahipsiz-degil-487958)

Saadet Partili isimden çarpıcı iddia: ‘İsrail’le ticarette evrakta sahteciliğe başladılar’(Cumhuriyet)

Saadet Partisi Milletvekili Çalışkan, iktidarın İsrail’le ticari ilişkilerini kesmemesine tepki gösterdi. Çalışkan Türkiye’den İsrail’e giden ilk 5 üründen birinin barut olduğunu söyleyerek “Evrakta sahteciliğe başladılar” iddiasını ileri sürdü.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/saadet-partili-isimden-carpici-iddia-israille-ticarette-evrakta-2147494)

35 bin ton buğdayı buraya niye gömdünüz? (İpek Özbey-Sözcü)
İYİ Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, bir ihbar aldı. Buğdayın Tarım Bakanlığı’na bağlı Bandırma Merinos çiftliğinde bir arazide gömülü olduğunu öğrendi. Gitti, gördü, fotoğrafladı. Çömez ile konuştum.(https://www.sozcu.com.tr/35-bin-ton-bugdayi-buraya-niye-gomdunuz-p4183)

Oğlu ve gelini de yıkılan sitede ölmüştü... Şikayetçi olmayan babaya tepki(Sözcü)
6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinde yıkılan binada oğlu ve gelinini kaybeden aynı zamanda tutuklu olan müteahhit Hasan Çam'ın (52) kayınpederi olan Sait Çiğit, 'Allah'tan geldi' diyerek sanıklardan şikayetçi olmadığını söyledi. Diğer şikayetçiler, "Oğlunun kemiklerini sızlattın" diyerek tepki gösterdi.(https://www.sozcu.com.tr/oglu-ve-gelini-de-yikilan-sitede-olmustu-damattan-sikayetci-olmayan-babaya-tepki-p4243)

Gelir İdaresi Başkanlığı vergi mükelleflerine ilişkin bilgileri ücret karşılığında paylaşmaya hazırlanıyor!(Erdoğan Sağlam-T24)

Mevcut bilgi paylaşımı hangi mevzuata dayanılarak yapılıyor? Kamunun bilgi işlem alt yapısında yer alan bilgileri ticari kuruluşlarla paylaşmasının (ücretli veya ücretsiz) yasal dayanağı var mı?(https://t24.com.tr/yazarlar/erdogan-saglam/gelir-idaresi-baskanligi-vergi-mukelleflerine-iliskin-bilgileri-ucret-karsiliginda-paylasmaya-hazirlaniyor,42543)





Kısacık bir hayat dersi - Özer Akdemir / Evrensel

 


Kısacık köyünde, asırlık bir çınar ağacını çepeçevre kuşatmış jandarma bariyerlerinin önünde 150-200 kişi toplanmıştı. Ayvacık’tan, Burhaniye’den, Çanakkale’den, Küçükkuyu’dan ve yakınlardaki köylerden gelenler ellerinde altın madeni projesini protesto eden döviz ve pankartlar taşıyorlardı. Jandarmanın demir bariyerlerle çevrelediği güvenlik alanının içine bir sahne kurulmuş, sinevizyon gösterimi için bu sahnenin üzerine bir de perde yerleştirilmişti. Sahnenin hemen soluna konulan masanın arkasında ise Çevre İl Müdürlüğünden gelen yetkililer vardı. Yetkililerin tedirginlikleri yüzlerine yansımıştı. Gerçi bu tür protestolara artık alışmışlardı. Jandarma da etraflarında demir bariyerlerden güvenlik şeridi çekmişti. Yine de bunun gibi her toplantı öncesi tedirgin oluyorlardı. Halkın kendilerine “şirketlerin iş birlikçisi” gibi baktıklarını biliyorlardı. Bu yüzden her zaman diken üstündeydiler.

ÇED heyetinin ve firma yetkililerinin kurdukları sahne ve gösterim için ayarladıkları perde bir işe yaramadı. Firmanın sunumu perdede gösterilmeye başladığında müthiş bir gürültü koptu. Islıklar, yuhalamalar, düdük sesleri, sloganlar birbirine karışıyordu. Küçükkuyu’dan gelen gençlerden oluşmuş müzisyen grubun davulu, tefi, zilleriyle bütün bu gürültüye katkıları epeyce fazlaydı. Velhasıl bu gürültü patırtı içinde sunumu okumaya çalışan ÇED firmasından bir kadın bir süre sonra firma sahibinin el işareti ile konuşmasını sonlandırmak zorunda kaldı. Firmanın sunumu bitince gürültü de tıp diye kesildi. Yerini genç müzisyenlerin şarkıları ve bu şarkılarla uyumlu sloganlar aldı. 

KOCA KÖYDE BİLGİLENMEK İSTEYEN TEK KİŞİ

Bu kalabalık grubun içinde toplantının yapıldığı Kısacık köylülerinden pek kimsenin olmaması dikkat çekiciydi. Onlar daha çok camiye bitişik bir evin terasına çıkmışlar, oturdukları yerden açık hava sinemasında film izler gibi aşağıda olan bitenleri izliyorlardı. Konuşmalar başladığında Çanakkale belediye başkan yardımcısının “Bilgilenmek isteyen var mı?” diye kalabalığa yönettiği soruda kalabalıktan ‘hayır’ sesleri yükselirken beyaz tişörtlü, iri yarı, göbekli bir adam “Ben bu köylüyüm, beni bilgilendirin” diyerek ortaya atıldı. Adam, caminin yanındaki terasta oturanları işaret ederek karısı ve kızlarının da orada toplantıyı izlediklerini, onların da bilgilenmek istediklerini söylüyordu.

Adam orada bulunan diğer köylülerin “Kime yağcılık yapıyorsun?” tepkileri üzerine geri adım atıp gruptan uzaklaştı. Madenin zararlarına dair birkaç konuşmadan sonra kalabalığa tekrar yanaşıp mikrofonu aldı; “Bu kadar gürültü patırtı arasında bazı şeyleri ancak anlayabildim. Ne ağaç kesilsin ne toprak gitsin. Bu köyün insanının maden yanlısı olarak gösterilmesi doğru değil” dedi. 

Zaman zaman hararetlenen tartışmalar eşliğinde ÇED toplantısı sürerken biz toplantıya gelen köylüleri birer ikişer bu keşmekeşin içinden alıp az ötede söyleşi yapıyorduk. Komşu Güzelköy’den eşiyle birlikte gelen Mehmet Şen’in anlattıkları karşısında şaşırıp kaldık. Kaz Dağı’nda, 85 yaşına merdiven dayamış, hiç okula gitmemiş bir köylüden eni konu ekonomi, ekoloji ve dış politika dersi dinledik! 

Mehmet amca ile mor eşarbı, allı güllü şalvarı, nasırlı ellerine yaktığı kınası ile tipik bir Anadolu köylüsü olan eşi Ünzile Şen birlikte konuştular kameramıza. İkisinde de memlekette her olanı biteni anlayacak ve yorumlayacak pırıl pırıl bir düşünce açıklığı vardı. Olan biten her şeyin farkında idiler.

HALKI KANDIRIYORLAR

Yetmiş üç yaşında olduğunu söyleyen Ünzile Şen’in madene karşı olmasının en önemli nedeni hemen her kadın gibi çocuklarıydı. O bir anneydi ve kendinden çok çocuklarını düşünüyordu: “Benim çocuğumun biri Ayvacık’ta, biri Tekirdağ’da biri bilmem nerede! Bizim burada ürettiğimiz ürünleri gönderiyoruz onlara da. Bu ürünler zehirli olursa onlar da zehirlenecek.” Konuşmasının başında eşi Ünzile’nin de kendisinin de okula gitmediklerini, köylerine gelen eğitmenden okuma-yazma öğrendiklerini söyleyen 84 yaşındaki Mehmet Şen’in anlattıkları Kısacık köyünde aldığımız kısacık bir hayat dersi gibiydi bizim için:

“Maden şu arkadaki tepeden çıkarılacak. Buraya 200 metre. Bizim köy, Güzelköy de şurada, 1 kilometre aşağıda. Bu halkı kandırıyorlar evladım, bu halk uyuyor! Demin orada mühendisler söyledi ‘300 metre derinlikte patlama olursa burada taş üstünde taş kalmaz’ diye. Ama bunu bilmiyor köylü. Madenci buranın önde gelen insanlarını satın alıyor. Birçok şey vadetmişler. Halk bunlara inanıyor. Ancak biz Kurtuluş Savaşı vermiş, Çanakkale’de şehit vermiş dedelerimize ihanet etmek istemiyoruz.” 

KÖYLERİ İMAMLARA TESLİM ETTİLER

Sonra kendi yaşamlarını anlattı Mehmet amca. Yiyip içtiklerinden öte topraktan ve ormandan geçinen bir dağ köyünden ülkenin ve dünyanın nasıl göründüğünün cümleleriydi kurdukları. Yaşamın içinden süzülüp gelen ve kendi deyimiyle “Cahil de olsa her şeyi gören” insanların bilgeliği vardı sözlerinde: “Biz burada kırsal kesimdeyiz. Yediğimiz ot, çöp! Kurban Bayramı’ndan bayrama et buluruz. Havamızla, suyumuzla yaşıyoruz. Bunun zehirlenmesini istemiyoruz. Ancak bizim beynimizi karıştırıyorlar. Eğitmenden çıkmış insanlarız biz ama gözümüz de görüyor, aklımız da yerinde!”

Köylerin boşalması, kente göç, eğitim ve tarım politikalarına dair söyleyecekleri de vardı Mehmet amcanın: “İnsan kalmadı köylerde. Herkes kasabaya çekildi. Ne yapsın insanlar? Tarımla geçinemiyorlar. Okulları kapattılar, bütün aydın kesimleri köyden uzaklaştırdılar öğretmenleri çektiler. Köyleri imamlara teslim ettiler. Eskiden sıkışan öğretmene koşardı. Artık imamlara koşuyorlar. İmamlar zaten bunlardan yana!”

‘ÜRETİM OLMAZSA MİLLET AÇ KALIR’

Çocuklarının köyden kente göçmesini “Körün elinden değneğini almak” gibi değerlendirdi Mehmet amca. Köyde insan kalmamasının sonuçlarını da anlattı: “Bizim çoluk çocuğumuzu şehirlere taşıdılar, köylerde hep yaşlı nüfus kaldı. Körün elinden değneğini alırsan kör yürüyemez. Bizim elimizden çoluk çocuğumuzu aldılar. Artık üretim bitti. Üretim olmazsa bu millet aç kalır. Rusya’dan, Ukrayna’dan buğday gelip besleneceksek bu ülke bitmiştir.”

İnsanın ömrü öğrenmekle geçiyor. Kaz Dağı’nın giriş kapısı denilen Kısacık köyünde aldığımız hayat dersi, kimilerinin halkın politik tercihleri nedeniyle alay etmek için kullandığı “Anadolu feraseti”nin külün altındaki köz gibi hâlâ dipdiri olduğunu gösterdi bize.

Özer Akdemir / Evrensel

Fotoğraflar: Özer Akdemir / Evrensel