Fotoğraf dünyasını bilenler Otmar Pferschy’nin de hikayesini de bilirler. Otmar’ın fotoğraflarından yurt içinde ve dışında Türkiye’yi tanıtan fotoğraf sergileri açılarak ne büyük bir fotoğrafçı olduğu gösterilmiştir ve bu arada da Türkiye’nin reklamı yapılmıştır. Bilmeyenler ve meraklılar internette biraz gezinirlerse bolca bilgi edinebilirler. Erken cumhuriyet için ne büyük bir fotoğrafçı olduğunu falan öğrenebilirler.
Othmar Pferschy, Salacak, İstanbul, 1937, La Turquie Kémaliste dergisinden (CC BY-NC-SA 2.0 DEED)Geçen günlerde okuduğum İBB’nin çıkarttığı ‘Resmemaneti’ adlı hacimli kitapta Otmar’a rastlayıp hep merak ettiğim ‘yabancı fotoğrafçılara çalışma yasağının gerekçesi’ni buldum.
Şöyle diyor; “Jean Weinberg fotoğrafçılık yapmak için İstanbul’a yerleşen ve kısa filmler de çeken Romanya asıllı Musevi’dir. Pera’da Foto Français isimli fotoğraf stüdyosu açar. Özellikle de yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin parlemento fotoğraflarını ve Atatürk’ün fotoğraflarını çekme iznini alır. Weinberg Atatürk ve dönemini belgeleyen fotoğraflarıyla ünlüdür.
1926’da Avusturyalı Fotoğrafçı Otmar Pferschy, Weinberg’in yanında çalışmaya başlar. Pferschy de 1931 yılında kendi stüdyosunu açar. Fakat aynı yıl 29 Ekim kutlamaları sırasında Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkiye’nin ilk foto muhabiri ünvanı verilen Cemal Işıksel’in Pferschy tarafından tripodunun kıskançlıkla tekmelenmesi, protokolde hiç hoş karşılanmaz. 11 Haziran 1932 tarihinde çıkan “2007 sayılı Türkiye’de Türk Vatandaşlarına Tahsis Edilen Sanat ve Hizmetler Hakkında Kanun adlı bir yasa kabul edilince Türk vatandaşı olmayanların fotoğrafçılık gibi bazı mesleklerde çalışma yapması yasaklanır.”
Pferschy ve Weinberg 1932 yılında birkaç aylığına İskenderiye’ye gider ve Mısır kraliyet ailesinin fotoğraflarını çekerek Mısır’da da ünlenir.*
Görüldüğü gibi bilinçli ya da bilinçsizce yapılan bir hareket (tripodun tekmelenmesi) kanun çıkmasının ve vatandaşlık hakkının tanınmamasının nedeni olmuş. Böylece fotoğraf meraklılarının neden böyle bir kanun çıkmış sorusu belki karşılık bulmuş sayılır. Ama bence konu tartışılmaya hâlâ açıktır.
Ama ben kısa bir bilgilendirme yapayım. Fotoğraf Tarihçisi Engin Özdenses’in İfsak’ta yaptığı sunum yazısı oldukça kapsayıcı oradan okuyalım:
“Avusturyalı fotoğrafçı, 1898 Graz doğumlu Othmar Pferschy ülkesinde ve Almanya’da önemli fotoğrafçıların yanında çalıştı. 9 Ekim 1926’da Viyana Garı’ndan bindiği Şark Ekspresi ile İstanbul’a gelirken konusunda bilgili bir fotoğrafçıydı. Othmar’ın ülkemize geldiği yıllarda henüz çok yeni olan Türkiye Cumhuriyeti’nde çalışan; Etem Tem, Jean Weinberg, Esat Nedim Tengizman, Hayri T. Tolgay, Cemal Işıksel gibi bu dönemin belgelenmesinde, adını fotoğraf tarihimize yazdıran ve çalışmalarını sürdüren fotoğrafçılar vardı.
Othmar İstanbul’da bir gazetede gördüğü ilan üzerine, Pera’nın tanınmış fotoğrafçılarından Foto Français’nin sahibi Jean Weinberg’in yanına girdi. 1931’de Weinberg’den ayrılıp, Beyoğlu Kuloğlu Sokak’ta ilk stüdyosunu açtı.
Türkiye’nin gelişen ve yenileşen yüzünü tüm dünyaya tanıtmak için Vedat Nedim Tör (1897-1985), 6 Ekim 1933’te matbuat umum müdürlüğü (basın yayın genel müdürlüğü) görevine atandı. Tör’ün bu görevdeki ilk yayını olarak 1934’te La Turquie Kemaliste dergisi Devlet Matbaasında basıldı.
Tör’ün görevlendirdiği Othmar’ın fotoğrafları genç cumhuriyeti dünyaya tanıtmak amacıyla hazırlanan ve baskısı Münih’te Türkçe, Fransızca, İngilizce ve Almanca yapılan Fotoğrafla Türkiye adlı albümde (1936), La Turquie Kémaliste dergisinin pek çok sayısında, pullarda, kartpostallarda, kağıt paralarda, kitaplarda, broşürlerde, takvimlerde ve pek çok tanıtıcı yayında kullanıldı…
Beyoğlu’da bir fotoğrafhane kiralayarak çalışmalarını sürdürmeye başladı. 1947’de Türk vatandaşlığına geçmek için başvurdu. Eşi Evangelia ve Türkiye’de doğup büyüyen üç çocuğu Türk vatandaşıydı. Oğulları Ralph 3 yıl denizci olarak Heybeliada’da, Walter ise 2 yıl Ankara’da bir generalin şoförü olarak askerlik görevini yapmıştı.
OTHMAR PFERSCHY, VATANDAŞLIĞA KABUL EDİLMEDİ
1969’da her zaman ‘ikinci vatanım’ dediği Türkiye’yi sessizce terk etti. 43 yılını Türkiye’de geçiren Othmar Pferschy 1984’te Münih’te öldü.
Othmar’ın fotoğraflarını ne yapması gerektiğini Alanya’da yaşayan kızı Astrid von Schell bana danıştığında o sıralar yeni kurulan İstanbul Modern’in arşivine bağışlamasını söyledim.
2005 yılında Astrid’den aldığım 1714 adet negatifi ve 1293 adet fotoğraf baskısını büyük bir kolinin, eski bir iş çantasının ve kilitleri kopmuş bavulun içinden tek tek çıkarıp, bir hafta boyunca tutanak hazırladım. Eski bavulun dibinde, en son olarak bir sarı ipek kravat kaldı. Onu Astrid’e bıraktım.
Bu fotoğraflardan ve benim arşivimde olanlardan düzenlediğim; 4’ü Avusturya’nın dört ayrı kentinin önemli müzelerinde, 3’ü İstanbul, Ankara, Bursa’da olmak üzere 7 adet sergisini açma onuruna sahip oldum. Othmar, kent ve mimari fotoğraflarında; devasa binaları, modern fabrikaları, okulları, üniversiteleri, sağlık kuruluşlarını, sokakları, caddeleri, stadyumları, parkları, meydanları görüntüledi. İnsan ve yaşama ilişkin fotoğraflarında ise 19 Mayıs törenlerini, köylüleri, işçileri, ata binenleri, tenis oynayanları, eskrim yapanları, laboratuvarda çalışanları, daktilo yazanları, piyano çalanları vb. büyük bir titizlikle saptanmış anlarda, kusursuz bir teknikle, mükemmel bir estetikle yansıttı. Othmar’ın fotoğrafçılık yılları Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarının önemli görsel belgeleridir...”
Özcan Yaman / EVRENSEL
*RESMEMANETİ, Hazırlayan Kıymet Giray, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ 2019