Erdoğan erken/baskın seçim kararını açıklarken, nedenler arasında ülkenin jeopolitik sorunlarının da aralarında bulunduğu bir dizi krizle karşı karşıya olmasını sıraladı. Seçime, ülkeyi uluslararası/bölgesel gelişmelerin etkilerine karşı korumak için gidildiğini savunmak AKP/Saray rejiminin saplanılan dış bataklığın ve de yaşanılan sıkışmışlığın açık bir itirafı.
İç politika dış politika ayrımının ortadan kaldırıldığı, dış politikadan bir beka sorununun yaratıldığı mevcut siyasi iklimde neo Osmanlıcı, mezhepçi politikaların yarattığı dış politik risklerin iddia edildiği üzere erken seçim kararıyla bertaraf edilmesi mümkün mü?
Yönetemediklerini erken seçim kararıyla deklare eden siyasi İslamcıların baskın seçim hamlesiyle memleketi uluslararası gelişmelerin etkilerinden koruyabilmeleri bu akılla oldukça zor. Ülkeyi Ortadoğu bataklığına saplayan AKP/Saray rejimi ABD ile Rusya arasındaki sürtüşmeden nemalanmaya çalışarak sürdürmeye çalıştığı politikanın sonuna geldi.
Ülkeyi seçim sathı mâiline sokan dış politik riskler neler?
Suriye: Suriye krizinin başından itibaren tarafı olan AKP, Fırat Kalkanı sonrasında Zeytin Dalı Operasyonu ile Suriye masasında Rusya’nın da ön açmasıyla kısmi bir manevra alanı açsa da sıkışmış durumda. ABD ile Kürtler, Rusya ile Şam yönetimi üzerinden bir ayrışma yaşıyor. Askeri operasyonlar ile milliyetçi muhafazakâr reaksiyonu arkasına alarak seçime gitmeyi planlayan iktidar istediği reaksiyonu da alabilmiş değil. Şimdi Menbiç operasyonu üzerinden yeni bir hamle ile hem kitle mobilize edilecek hem de milliyetçi-muhafazakâr histeri yeniden harekete geçirilecek. İdlip, Menbiç, Fırat’ın doğusu derken zorlu bir süreç kapıda.
Irak: Mayıs ayında seçime gidecek olan Irak’ta yeni bir dönemin kapısı aralanacak. Bir tarafta Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile ciddi sorunlar yaşayan Bağdat, diğer taraftan da ABD ile İran arasında bölgesel bir çekişmenin sahasına dönüşmüş durumda. Trump’ın İran’ı çevreleme hamlesinin kilit ayağı olan Irak, Türkiye’yi her alanda etkileyecek dinamikler barındırıyor. Erbil yönetiminin engellenen bağımsızlık hamlesinin her an bir patlamaya yol açması işten bile değil. Kuzey Irak’taki Başika kampı, Akdeniz’e uzanan Kürt petrollerinin transferi, Habur’a alternatif yeni ticaret yolu güzergâhı çözümü bekleyen sorunlar arasında.
ABD-Rusya: AKP/Saray rejimi birbirine rakip iki küresel güç arasında zikzaklar çizerek yol alma arayışında. ABD-Rusya arasındaki bilek güreşinden nemalanmaya çalışan AKP’nin gönlü ABD’den yana olsa da ABD’nin Kürtlerle iş tutmasından dolayı koşullar kendisini Rusya ile birlikte hareket etmeye zorluyor. Ancak bu birliktelik de geçici. ABD ile Kürtler üzerinden, Rusya ile ise Suriye devleti üzerinden yaşanan ayrışma derinleşiyor.
Avrupa Birliği: AKP’nin yol açtığı krizler silsilesi sadece Ortadoğu ile sınırlı değil. Benzer bir kriz de Avrupa Birliği ile yaşanıyor. Avrupa Komisyonu’nun her yıl nisan ayında aday ülke Türkiye hakkında yayımladığı “İlerleme Raporu” yeni bir krize yol açtı. Bugüne kadarki en sert ifadelerin yer aldığı rapor, Ankara’ya AB’nin kapılarını kapatmakla kalmamış, siyasi iktidarın otoriter politikalarını da yerden yer vurmuştur. Demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, ifade özgürlüğünün sınırlanması, baskılar ve tutuklamalar açıkça eleştirildi. Rapor açık bir “gerileme” belgesiydi.
Doğu Akdeniz: Doğu Akdeniz’deki enerji rezervlerinin nasıl ve kimler arasında ne şekilde bölüşüleceğine dair yaşanan anlaşmazlıklar, yeni bir bölgesel krizin kapısını aralıyor. İsrail’den Yunanistan’a, Mısır’dan Lübnan ve Güney Kıbrıs’a bütün bölge ülkeleri gazdan pay kapma yarışına girerken, Türkiye Kuzey Kıbrıs sorunu nedeniyle bu yarışın gerisinde. Güney Kıbrıs’ın adanın tamamı adına yapmak istediği sondaj faaliyetlerine Türkiye’nin yanıtı savaş gemilerini Doğu Akdeniz’e çıkarmak oldu.
Ege adaları: Hiç dinmeyen kriz alanlarından birisi de Ege’deki adalar sorunu. Son günlerde yeniden ısıtılan adalar sorunu, Atina ile Ankara’yı bir kez daha karşı karşıya getirirken, yaşanan gerilimin sıcak bir çatışmaya evrilmeme ihtimali yok değil. Genelkurmay Başkanı Akar, Afrin harekâtının en hararetli günlerinde Doğu Akdeniz ve Ege’deki birlikleri denetledi. O denetlemede verdiği mesaj “Hem Afrin’de operasyon yapabilecek hem de aynı anda Ege’yi kontrol edebilecek güce sahibiz” yönündeydi. Benzer açıklamalar diğer yetkililer tarafından da yapıldı.
Ticaret savaşı: Küresel düzeyde ortaya çıkan gelişmelerin başında gelecek yılları belirleyecek olan, Çin ile ABD arasındaki ticaret savaşı. Bu savaştan Avrupa piyasalarının Rusya’nın da etkileneceğini belirtmek gerek. Ancak bu ekonomik gerilim aynı zamanda dış politika kamplaşmalarına da yol açacağından her türlü yansıması olacak. Türkiye de ticaret savaşından doğrudan etkilenecek ülkelerin başında geliyor.
Bağımlı dış politikanın sonu; riskleri aşamayacaklar
Suriye ve Irak bağlamında ABD ile Rusya arasında alan kapma siyasetinin sonu görünmeye başlandı. Suriye’de savaşın yeni evresine geçmişken, Beyaz Saray’a kümelenen şahinler İran’ı hedef alırken, ABD’nin Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri sponsorluğunda Kuzey Suriye’de paralı Arap ordusu kurmak fikrini ortaya atmışken, Washington ile kısa erimde bir gelişme beklemek gerçekçi gözükmüyor.
Şam yönetiminin iktidarını koruması, İdlib operasyonu ve cihatçıların geleceğine dair sorunlar nedeniyle Rusya ile de bıçak sırtında yürüyen ilişkiler her an kopmaya müsait. AB ile derinleşen ilişkiler, Kürt sorunu gibi etmenler siyasi İslamcı iktidarı zorlu günlerin beklediğinin işareti.
İbrahim Varlı / BİRGÜN
İç politika dış politika ayrımının ortadan kaldırıldığı, dış politikadan bir beka sorununun yaratıldığı mevcut siyasi iklimde neo Osmanlıcı, mezhepçi politikaların yarattığı dış politik risklerin iddia edildiği üzere erken seçim kararıyla bertaraf edilmesi mümkün mü?
Yönetemediklerini erken seçim kararıyla deklare eden siyasi İslamcıların baskın seçim hamlesiyle memleketi uluslararası gelişmelerin etkilerinden koruyabilmeleri bu akılla oldukça zor. Ülkeyi Ortadoğu bataklığına saplayan AKP/Saray rejimi ABD ile Rusya arasındaki sürtüşmeden nemalanmaya çalışarak sürdürmeye çalıştığı politikanın sonuna geldi.
Ülkeyi seçim sathı mâiline sokan dış politik riskler neler?
Suriye: Suriye krizinin başından itibaren tarafı olan AKP, Fırat Kalkanı sonrasında Zeytin Dalı Operasyonu ile Suriye masasında Rusya’nın da ön açmasıyla kısmi bir manevra alanı açsa da sıkışmış durumda. ABD ile Kürtler, Rusya ile Şam yönetimi üzerinden bir ayrışma yaşıyor. Askeri operasyonlar ile milliyetçi muhafazakâr reaksiyonu arkasına alarak seçime gitmeyi planlayan iktidar istediği reaksiyonu da alabilmiş değil. Şimdi Menbiç operasyonu üzerinden yeni bir hamle ile hem kitle mobilize edilecek hem de milliyetçi-muhafazakâr histeri yeniden harekete geçirilecek. İdlip, Menbiç, Fırat’ın doğusu derken zorlu bir süreç kapıda.
Irak: Mayıs ayında seçime gidecek olan Irak’ta yeni bir dönemin kapısı aralanacak. Bir tarafta Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile ciddi sorunlar yaşayan Bağdat, diğer taraftan da ABD ile İran arasında bölgesel bir çekişmenin sahasına dönüşmüş durumda. Trump’ın İran’ı çevreleme hamlesinin kilit ayağı olan Irak, Türkiye’yi her alanda etkileyecek dinamikler barındırıyor. Erbil yönetiminin engellenen bağımsızlık hamlesinin her an bir patlamaya yol açması işten bile değil. Kuzey Irak’taki Başika kampı, Akdeniz’e uzanan Kürt petrollerinin transferi, Habur’a alternatif yeni ticaret yolu güzergâhı çözümü bekleyen sorunlar arasında.
ABD-Rusya: AKP/Saray rejimi birbirine rakip iki küresel güç arasında zikzaklar çizerek yol alma arayışında. ABD-Rusya arasındaki bilek güreşinden nemalanmaya çalışan AKP’nin gönlü ABD’den yana olsa da ABD’nin Kürtlerle iş tutmasından dolayı koşullar kendisini Rusya ile birlikte hareket etmeye zorluyor. Ancak bu birliktelik de geçici. ABD ile Kürtler üzerinden, Rusya ile ise Suriye devleti üzerinden yaşanan ayrışma derinleşiyor.
Avrupa Birliği: AKP’nin yol açtığı krizler silsilesi sadece Ortadoğu ile sınırlı değil. Benzer bir kriz de Avrupa Birliği ile yaşanıyor. Avrupa Komisyonu’nun her yıl nisan ayında aday ülke Türkiye hakkında yayımladığı “İlerleme Raporu” yeni bir krize yol açtı. Bugüne kadarki en sert ifadelerin yer aldığı rapor, Ankara’ya AB’nin kapılarını kapatmakla kalmamış, siyasi iktidarın otoriter politikalarını da yerden yer vurmuştur. Demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, ifade özgürlüğünün sınırlanması, baskılar ve tutuklamalar açıkça eleştirildi. Rapor açık bir “gerileme” belgesiydi.
Doğu Akdeniz: Doğu Akdeniz’deki enerji rezervlerinin nasıl ve kimler arasında ne şekilde bölüşüleceğine dair yaşanan anlaşmazlıklar, yeni bir bölgesel krizin kapısını aralıyor. İsrail’den Yunanistan’a, Mısır’dan Lübnan ve Güney Kıbrıs’a bütün bölge ülkeleri gazdan pay kapma yarışına girerken, Türkiye Kuzey Kıbrıs sorunu nedeniyle bu yarışın gerisinde. Güney Kıbrıs’ın adanın tamamı adına yapmak istediği sondaj faaliyetlerine Türkiye’nin yanıtı savaş gemilerini Doğu Akdeniz’e çıkarmak oldu.
Ege adaları: Hiç dinmeyen kriz alanlarından birisi de Ege’deki adalar sorunu. Son günlerde yeniden ısıtılan adalar sorunu, Atina ile Ankara’yı bir kez daha karşı karşıya getirirken, yaşanan gerilimin sıcak bir çatışmaya evrilmeme ihtimali yok değil. Genelkurmay Başkanı Akar, Afrin harekâtının en hararetli günlerinde Doğu Akdeniz ve Ege’deki birlikleri denetledi. O denetlemede verdiği mesaj “Hem Afrin’de operasyon yapabilecek hem de aynı anda Ege’yi kontrol edebilecek güce sahibiz” yönündeydi. Benzer açıklamalar diğer yetkililer tarafından da yapıldı.
Ticaret savaşı: Küresel düzeyde ortaya çıkan gelişmelerin başında gelecek yılları belirleyecek olan, Çin ile ABD arasındaki ticaret savaşı. Bu savaştan Avrupa piyasalarının Rusya’nın da etkileneceğini belirtmek gerek. Ancak bu ekonomik gerilim aynı zamanda dış politika kamplaşmalarına da yol açacağından her türlü yansıması olacak. Türkiye de ticaret savaşından doğrudan etkilenecek ülkelerin başında geliyor.
Bağımlı dış politikanın sonu; riskleri aşamayacaklar
Suriye ve Irak bağlamında ABD ile Rusya arasında alan kapma siyasetinin sonu görünmeye başlandı. Suriye’de savaşın yeni evresine geçmişken, Beyaz Saray’a kümelenen şahinler İran’ı hedef alırken, ABD’nin Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri sponsorluğunda Kuzey Suriye’de paralı Arap ordusu kurmak fikrini ortaya atmışken, Washington ile kısa erimde bir gelişme beklemek gerçekçi gözükmüyor.
Şam yönetiminin iktidarını koruması, İdlib operasyonu ve cihatçıların geleceğine dair sorunlar nedeniyle Rusya ile de bıçak sırtında yürüyen ilişkiler her an kopmaya müsait. AB ile derinleşen ilişkiler, Kürt sorunu gibi etmenler siyasi İslamcı iktidarı zorlu günlerin beklediğinin işareti.
İbrahim Varlı / BİRGÜN