İncil’in Yaratılış bölümünde şöyle yazar: “Yılan, Tanrı Yahve’nin yarattığı kırların en kurnaz hayvanıydı. Kadına sordu: Demek Tanrı, bahçedeki tüm ağaçlardan meyve yemeyeceksiniz dedi? Kadın yılanı yanıtladı. Bahçedeki ağaçların meyvesinden yiyebiliriz. Ama bahçenin ortasındaki ağacın meyvesinden, Tanrı dedi ki, yemeyeceksiniz, dokunmayacaksınız, çünkü ölürsünüz. Yılan kadına karşılık verdi: Hiç de değil! Ölmezsiniz! Ama Tanrı bilir ki, o ağacın meyvesinden yediğiniz gün gözleriniz açılacak, iyiliği ve kötülüğü bilen Tanrılar olacaksınız. Kadın gördü ki ağacın görüntüsü hoş, yemeği mideye şifalıdır ve o ağaç, akla kavuşmak için arzulanır. Meyvesini kopardı ve yedi. Yanındaki kocasına da verdi ve o da yedi. İşte o zaman ikisinin de gözleri açıldı ve çıplak olduklarını anladılar.”
***
1910 yılından öteye mimari teknolojinin deneyim laboratuvarı olarak en yeni konseptlerin denendiği ve ilk gökdelenlerin yapıldığı New York’un “elma” simgesi, rasgele bir seçim değildir.
Cirosu 1 trilyon doları aşan tarihteki ilk şirket olmayı başaran bilişim teknolojileri üreticisi Apple’ın, bir parçası kopartılmış elma sembolüyle pazarlanması da raslantı değildir...
Tıpkı yılanın da şeytanı değil, Şamanist dinlerde şifayı simgelemesi gibi; elma da ilkçağlardan bu yana bilincin, bilginin ve bilgeliğin sembolüdür.
Mısır mitolojisinde Tanrı Elma’dır, Yunan mitolojisinde Altın Elma, Türk mitolojisinde Kızıl Elma..
Ama yukardaki metinde görüldüğü gibi, İncil’de de bilgiyle farkındalık yarattığı kabul edilen yasak meyvenin adı geçmemektedir.
Tevrat’ta da elma yoktur, Kuran’da da...
Her üç dinde Adem ile Havva’nın cennetten kovulmasına yol açan yasak meyve, Eski ve Yeni Ahit’te “iyiyle kötüyü bilme ağacı”, Kuran’da ise “şu ağacın” meyvesi olarak anılır. Yasağı delmenin cezası Tevrat’ta ve İncil’de “yersen ölürsün”, Kuran’da ise “zalimlerden olursun, bedbahtlardan olursun” şeklindedir.
Böylece tektanrılı üç din öğretisi, cehaletin erdemleri ve bilginin ölümcül tehlikesi fikrinde birleşirler...
***
Ama yasak meyveyi yemenin sonuçları konusunda yalnız Kuran doğruyu söyler: Adem ile Havva’dan türeyenler günümüzde epeyce zalim, çoğunlukla da bedbahtlar!
Tevrat ve İncil ise resmen büyük bir çelişkiye düşüp “Ölürsünüz!” tehdidi savuran Tanrı’yı değil, “Ölmezsiniz!” diyen şeytanı haklı çıkarır; ölümün zaten mümkün olmadığı cennetten kovulan Âdem ile Havva’nın günümüzdeki soyu sopu da 8 milyara yaklaşmıştır!
Tevrat ve İncil ise resmen büyük bir çelişkiye düşüp “Ölürsünüz!” tehdidi savuran Tanrı’yı değil, “Ölmezsiniz!” diyen şeytanı haklı çıkarır; ölümün zaten mümkün olmadığı cennetten kovulan Âdem ile Havva’nın günümüzdeki soyu sopu da 8 milyara yaklaşmıştır!
Gelelim elmanın nasıl olup da üç kutsal metinde adı geçmeyen yasak meyveye dönüştüğüne...
Yahudiler ve Hıristiyanlar, cennetteki yasak meyvenin ne olduğunu yüzyıllar boyunca tartıştı. Kimi üzüm dedi, kimi incir.
Son sözü, 4. yüzyılda İncil’i Latinceye çeviren Hırvat keşiş Eusebius Sophronius Hieronymus Stridonensis söyledi: Katolik kilisesinin resmi dili ve tefsiri kabul edilen Latince, İncil’de yasak meyveyi “elma” olarak tanımladı. Stridonensis’in yorumu İncil’deki bilgi ve bilinç meyvesini, elmanın antik çağlardaki anlamına bağlıyordu.
Ne var ki tefsirde, korkunç bir art niyet vardı: Yasaklı elmayı Âdem’in Havva’ya değil de Havva’nın Âdem’e ikramı, antik çağlarda olduğu gibi bilginin kadından erkeğe geçtiğini doğruluyordu.
***
Ancak önce Yahudilik, ardından Hıristiyanlık ve İslamiyette erkek etkin, erkek egemendi. Kadın ise edilgen ve hükmedilen...
Dolayısıyla Havva, yani edilgen cins tarafından egemen cinse aktarılan bilgi ve bilinç şeytanlık, kadın da şeytana uyup masum erkeğin aklını çelen “ana” günahkâr oluyordu.
Başka bir deyişle Âdem ile Havva’yı cennetten kovduran yasak meyvenin elma olduğunu ilanla; hem kadının şeytana uyan yaratık, hem de bilgi sahibi olmanın günah olduğu vurgulanıyor, cehalet masumiyettir mesajı veriliyordu.
İslam âlemi, Kuran’daki yasak meyvenin adını koymadı, elma imgesine de rağbet etmedi. Kutsal metinlerin aslına sadık kaldı.
Yalan üstüne yalanı tersyüz etmek kolaydır, sabit yalanı değiştirmek zor...
İlk günahın elma yemek olduğunu uyduranlar, günahsız elmayı zamanla rehabilite edip bilgi toplumu oldular.
Elma rivayetine rağbet etmeyenler ise hâlâ cehaleti yüceltiyor ve gerek kadın, gerekse bilgiye verdikleri öneme bakılacak olursa, daha uzun süre ayvayı yiyecek gibiler...
Mine G. Kırıkkanat / CUMHURİYET