1903 yılında Trabzon'da dünyaya gelen Parçalidis, çocukluğunu Karadeniz'de geçirir. Ancak aile mübadele yıllarında diğer pek çok Pontuslu Rum gibi bölgeyi terk edip Yunanistan'a göçünce, kendisini memleketinden uzak topraklarda bulur. Selanik'te üniversite eğitimine başlar ancak bu Trabzonlu gencin ilgisi okuldan çok tütün işçilerinin örgütlenmesi üzerinedir...
Tarihe bakarken unutulmaması gereken ilk kurallardan biridir: Muktedir olanın kendi hikayesini yazabilme özgürlüğü! Siyasi ve idari çıkarlar doğrultusunda bir toplumun başlangıcından itibaren yaşadıkları da izlediği yol da hiç ‘olmadığı gibi’ yazılabilir. Bu çerçevede belirlenen ‘milat’la birlikte, aynı toprağın üzerinde yaşayanlar ya da yaşayacak olanlar için tarih kimi ‘keskin anlar’ ve tek bir düzlemden ibaret hale getiriliverir. Oysa tarih aynı zamanda, pek çok toplumsal ilişkinin çözülmeyi bekleyen düğümüdür. Kılıcınızı ortasına vurursanız elinizde sadece bir daha birbirleriyle ilişkilendirmenin mümkün olmadığı yarım yamalak bağlar kalır. Bu bağların doğruluğu yanlışlığı bir tarafa çizilen resim kesinlikle eksik ve dışlayıcıdır. Doğal olarak çemberin dışındaki tarihsel odaklar, özne olmaktan çok ‘yararlı’ ya da ‘zararlı’ olarak kategorize edilebilen bir ‘şeytan’a dönüşür.
Selanik’in doğusundaki Kavala kentinde, 1934 yılında oyların yarısından fazlasıyla ülkenin ilk komünist belediye başkanı seçilir: Yunanistan Komünist Partisi (KKE) liderlerinden Dimitrios Parçalidis. Henüz 30’lu yaşlarının başındayken kazandığı seçimle ‘Kızıl Belediye Başkanı’ lakabını alan Parçalidis’i bizim için özel kılan nedenlerden biriyse Trabzon doğumlu bir Pontus Rumu oluşudur! Muhafazakar hükümet tarafından aylar içinde görevden alınacak olan Parçalidis’i belediye başkanı yapan oylar büyük ölçüde tütün işçilerinin ve kendi gibi Karadenizli ve Egeli Anadolu göçmenlerin oylarıdır. Parçalidis belediye başkanlığı koltuğuna hem Pontus Rum’u, hem de komünist sıfatlarıyla oturunca, şüphesiz resmi tarihin çizdiği çemberin oldukça dışında kalıyor. Bu yüzden bu hikayeyi ucuz komplo teorileri peşinde koşan ‘montajcı/yapımcı’lardan uzak tutmak gerekiyor! Biz aynı toprakları paylaştığımızı unutmadan, Parçalidis’in gerçekten kim olduğuna ve Yunanistan komünist hareketi içinde ses getiren hayatına bakalım.
Tarihe bakarken unutulmaması gereken ilk kurallardan biridir: Muktedir olanın kendi hikayesini yazabilme özgürlüğü! Siyasi ve idari çıkarlar doğrultusunda bir toplumun başlangıcından itibaren yaşadıkları da izlediği yol da hiç ‘olmadığı gibi’ yazılabilir. Bu çerçevede belirlenen ‘milat’la birlikte, aynı toprağın üzerinde yaşayanlar ya da yaşayacak olanlar için tarih kimi ‘keskin anlar’ ve tek bir düzlemden ibaret hale getiriliverir. Oysa tarih aynı zamanda, pek çok toplumsal ilişkinin çözülmeyi bekleyen düğümüdür. Kılıcınızı ortasına vurursanız elinizde sadece bir daha birbirleriyle ilişkilendirmenin mümkün olmadığı yarım yamalak bağlar kalır. Bu bağların doğruluğu yanlışlığı bir tarafa çizilen resim kesinlikle eksik ve dışlayıcıdır. Doğal olarak çemberin dışındaki tarihsel odaklar, özne olmaktan çok ‘yararlı’ ya da ‘zararlı’ olarak kategorize edilebilen bir ‘şeytan’a dönüşür.
Selanik’in doğusundaki Kavala kentinde, 1934 yılında oyların yarısından fazlasıyla ülkenin ilk komünist belediye başkanı seçilir: Yunanistan Komünist Partisi (KKE) liderlerinden Dimitrios Parçalidis. Henüz 30’lu yaşlarının başındayken kazandığı seçimle ‘Kızıl Belediye Başkanı’ lakabını alan Parçalidis’i bizim için özel kılan nedenlerden biriyse Trabzon doğumlu bir Pontus Rumu oluşudur! Muhafazakar hükümet tarafından aylar içinde görevden alınacak olan Parçalidis’i belediye başkanı yapan oylar büyük ölçüde tütün işçilerinin ve kendi gibi Karadenizli ve Egeli Anadolu göçmenlerin oylarıdır. Parçalidis belediye başkanlığı koltuğuna hem Pontus Rum’u, hem de komünist sıfatlarıyla oturunca, şüphesiz resmi tarihin çizdiği çemberin oldukça dışında kalıyor. Bu yüzden bu hikayeyi ucuz komplo teorileri peşinde koşan ‘montajcı/yapımcı’lardan uzak tutmak gerekiyor! Biz aynı toprakları paylaştığımızı unutmadan, Parçalidis’in gerçekten kim olduğuna ve Yunanistan komünist hareketi içinde ses getiren hayatına bakalım.
GÖÇMENLER VE TÜTÜN İŞÇİLERİ
1903 yılında Trabzon’da dünyaya gelen Parçalidis, çocukluğunu Karadeniz’de geçirir. Ancak aile mübadele yıllarında diğer pek çok Pontuslu Rum gibi bölgeyi terk edip Yunanistan’a göçünce, ergenlik yaşlarındaki Parçalidis de memleketinden uzak topraklarda bulur: 1922 yılında Ptolemaida kasabasına, 1924 yılındaysa Selanik’e yerleşirler. İlk duraklarına göre oldukça büyük olan bu kent -ve daha sonra yaşayacağı Kavala- ister istemez Parçalidis’in yaşamında etkili olur. Selanik’te üniversite eğitimine başlar ve KKE’nin gençlik yapılanmasına katılır. Trabzonlu gencin ilgisi okuldan çok tütün işçilerinin örgütlenmesi üzerinedir.
Parçalidis’in hayat hikayesine devam etmeden önce sözkonusu bölgenin demografik yapısındaki değişime dair küçük bir hatırlatma yapmamız gerekli. Tütün endüstrisi özellikle geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında Kavala ve Selanik gibi kentlerdeki ekonomik hayat için çok önemli bir kapıdır. Öte yandan bu kentler işçi sınıfı hareketlerinin Yunanistan’da en güçlü olduğu yerlerdir. Osmanlı döneminde de bu bölgenin sınıfsal, toplumsal hareketlerin oldukça dinamik olduğunu da hatırlayabiliriz. Bu bölge aynı zamanda yoğun bir Pontuslu Rum nüfusa da ev sahipliği yapar ki bu göçmenlerin büyük bir kısmı yerleştikleri kentlerin işçi sınıfını oluşturur. Tabii Karadeniz’den gelen pek çok Rum, denizin bu kıyılarına yerleştiğinde kendi kültürlerini de yanlarında getirmiştir. Bir arada ve gruplaşmış şekilde yaşayan Pontus Rumları, dillerindeki yoğun aksanı -hatta lehçelerini-, enstrümanlarını, yemeklerini ve horonlarını işte böylece bugünlere kadar muhafaza eder. Aşağıdaki videoda karşımıza çıkan, kemençeyle ve Pontus lehçesiyle söylenen Enternasyonal Marşı konumuz çerçevesinde iyi bir örnek olabilir.
BELEDİYEYE GİRİŞ: TOPLAMA KAMPINDAN KAÇIŞ
Sözünü ettiğimiz tütün işçileri özellikle 1920’li ve 30’lu yıllarda bölgedeki sınıf hareketinin öncü güçlerindendir. Bu işçilerin eylemleri, işgalleri çoğu zaman sert ve kanlı bir şekilde bastırılır. Hatta kimi olaylar ‘katliam’ olarak tarihe geçer. Parçalidis’in 1934 seçimlerinde elde ettiği oy çokluğu da (yüzde 50.3) büyük ölçüde bu işçilerin ve göçmen Rumların desteğiyle sağlanır. Ancak belediye başkanlığı koltuğunu eskitemeden muhafazakar Panayis Çaldaris hükümeti tarafından ‘belediye binasını komünizm tahtına dönüştürdüğü’ gerekçe gösterilerek aylar içinde görevden alınır. İşçiler ve göçmenler belediye başkanlarına sahip çıkmak için uzun soluklu eylemler yapsalar da fayda etmez. Üstelik Çaldaris’den sonra gelecek Metaksas diktatörlüğü, çoğu komünist için daha da zorlu bir perdeyi açacaktır.
KKE’nin merkez yönetim kadrosunda yer alan ve Sovyetler Birliği’ndeki Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde eğitim almış Parçalidis de 1938 yılında cezaevine gönderilir. Yunanistan’ın İtalyan-Alman faşist güçlerce işgalinin ardından Parçalidis’in tutukluluk süreci değişmez. İkinci Dünya Savaşı’nın büyük çoğunluğunu ülkesindeki cezaevlerinde geçirir. Ancak 1944 yılında gaddarca uygulamalarıyla kötü bir ün kazanan Haydari Toplama Kampı’ndan kaçmayı başararak komünist güçlere, Ulusal Özgürlük Cephesi’ne (EAM) katılır.
VARKİZA SONRASI ‘OPORTÜNİST’ SUÇLAMASI
Savaşın bitmesiyle birlikte Yunanistan kanlı bir iç savaş döneminden geçer. Komünistlerle Batı destekli sağcı güçlerin çarpıştığı bu savaşın kimi detaylarını daha önce iki farklı yazıda dile getirmiştik. Tekrara düşmemek adına biz Parçalidis üzerinden gitmeye devam edelim. Dileyenler sözkonusu yazılara başvurabilir.
Nazilere karşı kazanılan zaferde aslan payına sahip komünistlerin desteğiyle kurulan Geçici Demokratik Hükümet’de Parçalidis önemli görevler alır. Öyle ki son geçici hükümetin başındaki isimdir. Parçalidis’in Yunan solunda tartışma yaratan bir isim olmasının nedeniyse komünistler için acı verici bir mağlubiyetin resmi olan ünlü Varkiza Anlaşması’dır.
Savaşın sonu ve teslimiyetin sembolü olarak bilinen bu anlaşmada masada oturan Yunan komünistlerden biri de Parçalidis’tir. Sovyet-İngiliz görüşmelerinin etkisinin büyük olduğu anlaşma sonucunda dağlardaki -ya da komünistlerin deyimiyle ‘Özgür Yunanistan’daki- binlerce direnişçi silahlarını bırakmak zorunda kalır. Elbette muzaffer tarafın masa başındaki ‘uygar’ tutumu anlaşmanın yapıldığı andan ibarettir. Varkiza’nın ardından İngilizlerin silahlandırdığı faşistler, silahını bırakmış komünistlerin pek çoğunu katleder… Bu nedenledir ki Yunanistan’daki bazı sol çevrelerde bugün bile Parçalidis için ‘revizyonist’ ve ‘oportünist’ suçlamaları yöneltilmektedir.
Parçalidis, KKE’nin en önemli isimlerinden Edirne doğumlu Nikos Zahariadis ile karşı karşıya gelince partiden uzaklaştırılır. Daha sonra tekrar KKE’ye döner ancak -özellikle de askeri cunta yönetimiyle birlikte- ömrünün geri kalanını ya sürgünlerde ya cezaevlerinde geçirir, 1980 yılında hayatını kaybeder.
Tarihte bir kimseyi kahraman ya da hain ilan etmek cesaret ister. Doğruları ve yanlışlarıyla ele almak da aynı şekilde. Parçalidis’i bir kefeye koymak, hakkında detaylı ve çeşitli kaynağa kolayca ulaşamıyorken akıl kârı olmaz. Öyle ya da böyle, yanı başımızdaki bir halkın toplumsal mücadele tarihindeki isimlerin ‘tanıdık yerler’den geliyor olması her iki ülke topraklarının aslında ne kadar ‘yakın’ olduğunu gösterir. Tarih, bu ‘detayları’ belli resmi kalıplara sığdırmadan görmeye yarar. Günlük siyasi çıkarlar için tarihi çarpıtarak düşmanlıkları beslemeye çalışanlara cevabı da aynı dertleri, aynı kavgaları, hatta aynı hataları yaşayıp gelen halklar verir…
Kavel Alpaslan / duvaR
Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı adresler:
https://www.lifo.gr/team/sansimera/38137