Sevgili öğretmenim,
Öğretmenler gününü kutlarken, biraz da dertleşmek istiyorum.
Biliyorsun! 24 Kasımlar, öğretmenler günü olsa da, daha çok öğretmen ve eğitimle ilgili sorunların gündeme getirildiği gün oluyor. Eğitim süreçlerindeki çıkmazlar, 24 Kasımlarda gün yüzüne çıkıyor. Bu 24 Kasım’da ise, son zamanlarda yaşadıklarımız, eğitim sisteminden geçip yükseköğrenimlerini tamamlamış yetişkinlerin sergilediği tutum ve davranışlar öne çıkıyor.
15 Temmuz darbe girişimi, akademisyeninden generaline ve polisinden yargıcına kadar pek çok meslek sahibinin kendi iradesini Fethullah’a emanet ettiği, aklını rafa kaldırıp mesleğine ve insanlığa yabancılaştığını gözler önüne sermiş bulunuyor. Ne yazık ki, kendi aklını/iradesini bir başkasına emanet edenler, şimdi Fetöcü denenlerle de sınırlı kalmıyor. Toplumda, Fetocuların boşluğunu doldurmaya çalışan Nakşisi de var, Menzilcisi de, Süleymancısı da, Cüppeli Ahmetçiler de, var oğlu var.
Ne yazık ki, kendi aklını/iradesini bir başkasına emanet edenler, tarikatçılarla da sınırlı kalmıyor. Pek çok siyasal parti üyesi aynı durumda olduğu gibi, kendi ırkını, inancını ya da cinsiyetini diğerlerinden üstün görenlerle kendilerini gerçekçi olmayan hedeflere kaptıranlar da bu durumdalar.
Son günlerde yeniden gündeme gelen başkanlık sistemi, üniversiteye rektör atama yönteminin değişmesi ile cinsel istismarı artıracak yasa değişikliği konularındaki davranışlar, aklını/ iradesini başkalarına emanet edenlerle aklını tutkularına kaptıranların ne hale düştüğünü açık ve seçik bir biçimde su yüzüne çıkarıyor.
Sevgili öğretmenim, biliyorsun kişinin aklını/iradesini başkasına emanet ederek ya da gerçekçi olmayan tutkulara kapılarak kendisine, mesleğine ve insanlığa yabancılaşması, genellikle kişinin eğitim süreçleri sonucunda özgürleşemediğinin ve kendi egemenliğinin ayrımına varamadığından kaynaklanıyor. Biliyorsun öğretmenim, eğitim sisteminin piyasacı, gerici, ırkçı ve erkek egemen anlayışında olması, kişinin özgürleşip kendi egemenliğinin ayrımında olmasını engelliyor. Özgürleşememiş ve/ya da kendi egemenliklerinin ayrımında olmayan kişiler, aklını/iradesini birilerine emanet etmekle sınırlı kalmıyor, cumhuriyet yerine padişahlığı, yurttaş olmak yerine kul ya da ümmet olmayı yeğleyebiliyor; kadını ikinci sınıf vatandaş olarak görebiliyor. Son zamanlarda yaşadığımız (darbe girişimi ve cinsel istismar gibi) olaylar, akıllarını kullanamayanların, vicdanlarını da kullanamadığını gösteriyor.
Sevgili öğretmenim kendilerine öğretmen denen, ancak öğretmenlikle bağdaşmayan tutumda olan bazı meslektaşlarımızın aymazlığı da, kişilerin kendisine yabancılaşmasını kolaylaştırıyor. Bu arkadaşlarımızın, eğitimin “ bir ulusu ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşattığını, ya da bir ulusu esaret ve sefalete terk ettiği” gerçeğine aldırmadıkları görülüyor. Hatta öğrencilerin, özgür ve kendi egemenliklerinin ayrımında olan bireyler olarak yetişmemesi için her yolu deniyorlar. Eğitim sistemi ve bu tür öğretmenler nedeniyle yükseköğrenimlerini tamamlayanlar arasında bile, yetişkinlik yaşamında, aklını/iradesini bir başkasına emanet edenler ve tutkularının esiri olanlar artıyor. Bu tür yetişkinlerden oluşan bir toplumun bağımsız ve yüksek bir toplum haline gelmesi zorlaşırken esaret ve sefalete düşmesi kolaylaşıyor.
Bu nedenle öğretmenim, kendisini öğretmen olarak görenlere, yani cumhuriyet rejiminin “fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür nesiller” ile “fikren, ilmen, fennen, bedenen, kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar” istediğinin ayrımında olanlara,önemli görevler düşüyor.
Sevgili öğretmenim, bildiğin gibi, cumhuriyetin istediği türden gençler yetiştirdiğinde, yetişkinlerin laik ve bilimsel anlayışta olması, toplumsal cinsiyet eşitliğine inanması, emeğe ve tüm farklılıklara saygılı olması, barışı ve insan haklarını savunması, olasılığı artıyor. Bu doğrultuda eğitim almış yetişkinin, küçük yaştaki kızların evlenebileceğini söyleme olasılığı da, kızlarını küçük yaşta evlendirme olasılığı da, kızını sevmediği biriyle evlendirme olasılığı da azalıyor. Bu doğrultuda eğitim almış yetişkinin aklına, tecavüz mağdurunu, tecavüz edenle evlendirme gibisinden sapık düşünceler de gelmiyor. Bu doğrultuda eğitim almış yetişkin, 15 Temmuz darbe girişiminin 150-200 sivil şehitle önlendiğine de inanmıyor. Binlerce tank içinden 74 tankla, binlerce zırhlı araç içinden 172 araçla, yüzlerce savaş uçağından 35 uçakla, yüzlerce askeri gemi içinden 3 gemiyle ve yüzbinlerce silah içinden 3.393 silahla yapılan darbe girişiminin, birkaç bin siville değil de, darbeye karşı çıkan silahlı kuvvetler sayesinde engellendiğini biliyor.
Sevgili öğretmenim, biliyorsun, insan haklarına saygılı, barış ve huzur içinde yaşayan bir toplum olmamızın yolu, her türlü ahval ve şerait içinde dahi, öğrencinin laik ve bilimsel dünya görüşü kazanarak özgürleştirmesine yardımcı olmaktan geçiyor. Aklını kullanan, okuyan, düşünen, sorgulayan, araştıran ve eleştiren öğrencinin özgürleşmesi kolaylaşıyor.
1999 yılı ile 2011 yılları arasında, kendilerini önce Müslüman olarak tanımlayanların oranı yüzde 35,7’den yüzde 47’ye çıkmış ve yurttaş olarak tanımlayanların oranı da yüzde 34’ten yüzde 15,5’e düşmüştü (bkz. B. Akşit ve diğerleri, Türkiye’de dindarlık, İletişim Yayınları, 2011). Sevgili öğretmenim sen görevini yapmazsan, 2012 yılında kabul edilen 4+4+4 yasası sonrasında kendi egemenliğinin ayrımında olan yurttaş kalmayacak.
Gelecek senin ellerinde öğretmenim.
Rıfat Okçabol/SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder