Bu ülkenin bir yarını var mı?
Despotizmin susmak bilmeyen öfkeli sesine ve giderek yayılan yılgınlık virüsüne rağmen, gür sesle ve güvenle söyleyebiliriz ki; var!
Yitmeye yüz tutan umutlarımıza, gitmeye meyleden evlatlarımıza, taşmaya başlayan sabrımıza rağmen var.
Göremeyeceğimiz kadar uzak bir gelecekte de değil, çok yakınımızda bir yarın var.
Despotizmin susmak bilmeyen öfkeli sesine ve giderek yayılan yılgınlık virüsüne rağmen, gür sesle ve güvenle söyleyebiliriz ki; var!
Yitmeye yüz tutan umutlarımıza, gitmeye meyleden evlatlarımıza, taşmaya başlayan sabrımıza rağmen var.
Göremeyeceğimiz kadar uzak bir gelecekte de değil, çok yakınımızda bir yarın var.
***
Bu iyimserlik aşısını geçen yıl bu zamanlar Taksim’de vuruldum ben…
Yine böyle ümidin solduğu bahar akşamlarıydı.
Havada, “Bu memleketten bir şey olmaz” bulutları vardı.
Üç-beş “çapulcu” bir meydanda toplanmış, 8-10 ağaç için ayağa kalkmıştı.
Polisten bir ordu, düşman askeri gibi yürüdü üstlerine; ateş etti, vurdu, dövdü öldüresiye…
Sinerler, ürkerler, giderler sandı.
Fena yanıldı.
Döve döve, vura vura, Türkiye tarihinin en büyük isyanını hazırladılar.
Munis bir halkı ayağa kaldırdılar.
Yine böyle ümidin solduğu bahar akşamlarıydı.
Havada, “Bu memleketten bir şey olmaz” bulutları vardı.
Üç-beş “çapulcu” bir meydanda toplanmış, 8-10 ağaç için ayağa kalkmıştı.
Polisten bir ordu, düşman askeri gibi yürüdü üstlerine; ateş etti, vurdu, dövdü öldüresiye…
Sinerler, ürkerler, giderler sandı.
Fena yanıldı.
Döve döve, vura vura, Türkiye tarihinin en büyük isyanını hazırladılar.
Munis bir halkı ayağa kaldırdılar.
***
Yarın 31 Mayıs.
31 Mayıs, yarınımız.
Hürriyet bayramımız.
Çünkü biz, Mayıs’ın 31’inde, rant hırsı meydanımızdaki son ağacın gölgesine gözünü diktiğinde, yitik sanılan bir neslin nasıl imdada yetiştiğini, aralarındaki farklılıkları sıfırlayıp ortak bir ideal uğruna nasıl ekmeğini üleştiğini gördük.
“Hep bana” zihniyetiyle yetiştirilmiş “Ben Nesli”nin, bir parka sahip çıkarken nasıl “Hep sana” diye fedakârca ağaçlara sarıldığını, oruç tutana evinden iftarlık taşıdığını, hiç tanımadıklarına cesaretle kapısını açtığını, neticede yüz binlerce “ben“den nasıl devasa bir “biz” yarattığını gördük.
“Kızlı, erkekli gezme”, “parkta öpüşme”, “bira içme”, “sigarayı bırak”, “çok doğur”tembihlerine karşı, hep “boş ver” diye salladığı elini bu kez toprağa basıp “yetti be” diye ayağa kalkan, yıllardır “bana ne” deyip dururken birden “sana ne” diye haykıran bir gençlik gördük.
O neslin cop, kurşun, su, gaz, dayak yedikçe nasıl harlanıp canlandığına, (68’den hatırladığımız tarifle) “masum öğrenci talepleri”nin nasıl hayat tarzına saygı duyan yeni bir dünya talebine dönüştüğüne tanık olduk.
Potansiyeli gördük.
Umut dolduk.
31 Mayıs, yarınımız.
Hürriyet bayramımız.
Çünkü biz, Mayıs’ın 31’inde, rant hırsı meydanımızdaki son ağacın gölgesine gözünü diktiğinde, yitik sanılan bir neslin nasıl imdada yetiştiğini, aralarındaki farklılıkları sıfırlayıp ortak bir ideal uğruna nasıl ekmeğini üleştiğini gördük.
“Hep bana” zihniyetiyle yetiştirilmiş “Ben Nesli”nin, bir parka sahip çıkarken nasıl “Hep sana” diye fedakârca ağaçlara sarıldığını, oruç tutana evinden iftarlık taşıdığını, hiç tanımadıklarına cesaretle kapısını açtığını, neticede yüz binlerce “ben“den nasıl devasa bir “biz” yarattığını gördük.
“Kızlı, erkekli gezme”, “parkta öpüşme”, “bira içme”, “sigarayı bırak”, “çok doğur”tembihlerine karşı, hep “boş ver” diye salladığı elini bu kez toprağa basıp “yetti be” diye ayağa kalkan, yıllardır “bana ne” deyip dururken birden “sana ne” diye haykıran bir gençlik gördük.
O neslin cop, kurşun, su, gaz, dayak yedikçe nasıl harlanıp canlandığına, (68’den hatırladığımız tarifle) “masum öğrenci talepleri”nin nasıl hayat tarzına saygı duyan yeni bir dünya talebine dönüştüğüne tanık olduk.
Potansiyeli gördük.
Umut dolduk.
***
Tabii iktidar da gördü.
Korktu.
Yarın Ayasofya’yı ibadete açtırma bahanesiyle karşı gösteriler icat etmeleri, mahkemelere yakalatma emri verdirmeleri, ülkenin tarihinde görülmedik bir polis ordusunu seferber etmeleri, parkları kapatıp meydanları çevirmeleri, valinin dilinden sopa göstermeleri ondan…
31 Mayıs’ın “Yarın” olduğunu fark ettiler.
O yarında kendilerine yer olmayacağını, hesap sorulacağını da…
Yarından korktular.
Korktu.
Yarın Ayasofya’yı ibadete açtırma bahanesiyle karşı gösteriler icat etmeleri, mahkemelere yakalatma emri verdirmeleri, ülkenin tarihinde görülmedik bir polis ordusunu seferber etmeleri, parkları kapatıp meydanları çevirmeleri, valinin dilinden sopa göstermeleri ondan…
31 Mayıs’ın “Yarın” olduğunu fark ettiler.
O yarında kendilerine yer olmayacağını, hesap sorulacağını da…
Yarından korktular.
***
“Gezi” ülkede nicedir içten içe kaynayıp duran düdüklü tencerenin kapağının püskürdüğü yerdir.
Sabah akşam aynı öfkeli azarları dinlemekten bıkmış kulakların, şişmiş şakakların, dişlenmiş dudakların, sıkılmış yumrukların ilk kez buluştuğu, o kulak, şakak, dudak sahiplerinin “Amma da kalabalıkmışız” özgüvenine kavuştuğu merkezdir.
“Gezi”, hürriyet talebimizin başkenti, ormanları biçe biçe gelip şehri bir beton mezarlığına çeviren TOKİ kuşatmasına karşı halkın savunduğu son kaledir.
Oraya inatla kışla yapılmak istenmesi, bu kadar polisle çevrilmesi, girişe izin verilmemesi ondan…
Sabah akşam aynı öfkeli azarları dinlemekten bıkmış kulakların, şişmiş şakakların, dişlenmiş dudakların, sıkılmış yumrukların ilk kez buluştuğu, o kulak, şakak, dudak sahiplerinin “Amma da kalabalıkmışız” özgüvenine kavuştuğu merkezdir.
“Gezi”, hürriyet talebimizin başkenti, ormanları biçe biçe gelip şehri bir beton mezarlığına çeviren TOKİ kuşatmasına karşı halkın savunduğu son kaledir.
Oraya inatla kışla yapılmak istenmesi, bu kadar polisle çevrilmesi, girişe izin verilmemesi ondan…
***
Ama sonuç Meydan’da:
Orada yıkılamamış bir park ve yıktırmamış bir halk var.
31 Mayıs, zulmün yenilgisinin başladığı tarihtir.
Türkiye’nin yarınıdır.
Tarihte hiçbir takvim, “yarın”ın gelmesine engel olamamıştır.
Yılgınlığa kapılmayın:
31 Mayıs’ın, Gezi’de şenliklerle anılacağı yarın, yakın.
Orada yıkılamamış bir park ve yıktırmamış bir halk var.
31 Mayıs, zulmün yenilgisinin başladığı tarihtir.
Türkiye’nin yarınıdır.
Tarihte hiçbir takvim, “yarın”ın gelmesine engel olamamıştır.
Yılgınlığa kapılmayın:
31 Mayıs’ın, Gezi’de şenliklerle anılacağı yarın, yakın.
PARKLARDA ‘GÖZDAĞI’
Gezi ruhu, bize görmeyi öğretti. Cesareti, direnmeyi, paylaşmayı... Oradan öğrendiklerimizle bir belgesel yaptık. Gezi’de gözünü kaybedenlerin belgeseli... Görmeye başlayan bir ülkenin, gözünden vuruluş hikâyesi... Yine Gezi’den ilhamla, bunu gönüllü bir ekibin çabası ve kolektif bir dayanışmayla hazırladık. Gezi’yi görmezden gelen merkez medyaya bir alternatif yarattık ve bize çektiği görüntüleri yollayan binlerce insana, “çektiklerini” yine parklarda göstermeye karar verdik. İlgilenen derneklere, partilere, kolektiflere, odalara, birliklere, sendikalara belgeseli ücretsiz iletme sözü verdik. Türkiye’nin ve dünyanın her köşesinden talep yağdı. Bizim için de bir ilk bu: İlk kez bir belgeselimiz, bu hafta sonu, aynı anda dünyanın 50’yi aşkın kentinde, yüzlerce parkta, salonda, forumda gösterime girecek. (Ayrıntılara: gozdagifilm. com’dan ulaşabilirsiniz) İlk gösterim, bu akşam 20.30’da Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi’nde... Bekleriz.
Gezi ruhu, bize görmeyi öğretti. Cesareti, direnmeyi, paylaşmayı... Oradan öğrendiklerimizle bir belgesel yaptık. Gezi’de gözünü kaybedenlerin belgeseli... Görmeye başlayan bir ülkenin, gözünden vuruluş hikâyesi... Yine Gezi’den ilhamla, bunu gönüllü bir ekibin çabası ve kolektif bir dayanışmayla hazırladık. Gezi’yi görmezden gelen merkez medyaya bir alternatif yarattık ve bize çektiği görüntüleri yollayan binlerce insana, “çektiklerini” yine parklarda göstermeye karar verdik. İlgilenen derneklere, partilere, kolektiflere, odalara, birliklere, sendikalara belgeseli ücretsiz iletme sözü verdik. Türkiye’nin ve dünyanın her köşesinden talep yağdı. Bizim için de bir ilk bu: İlk kez bir belgeselimiz, bu hafta sonu, aynı anda dünyanın 50’yi aşkın kentinde, yüzlerce parkta, salonda, forumda gösterime girecek. (Ayrıntılara: gozdagifilm. com’dan ulaşabilirsiniz) İlk gösterim, bu akşam 20.30’da Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi’nde... Bekleriz.
CAN DÜNDAR
Cumhuriyet