Türkiye’de uyuşturucu kullanma yaşı 13’e kadar düşerken, aileler de
çocuklarının bu illetten kurtulması için büyük bir mücadele yürütüyor.
Türkiye’de uyuşturucu kullanma yaşı 13’e kadar düşerken, aileler de çocuklarının bu illetten kurtulması için mücadele yürütüyor. Neriman K. (40) de dört çocuklu bir ev hanımı. Yaklaşık yedi yıldır uyuşturucu kullanan oğlu 24 yaşındaki M.K.’nin bu bataklıktan kurtulması için canla başla mücadele ediyor. Çocuğunu kurtarmak için gitmediği hastane ve başvurmadığı yer kalmadığını söyleyen Neriman K, “Yaşadığım sıkıntıları bir ben bir de Allah biliyor. Akıttığım gözyaşının haddi hesabı yok. Gezmediğimiz hastane, gitmediğimiz doktor kalmadı. Çocuğumuzu kurtaramıyoruz” diyor. Bir anne olarak evladının kurtulmasını istediğini anlatan anne Neriman K. yaşadıklarını ve çektikleri sıkıntıyı Cumhuriyet’e anlattı.
Sorunlu büyüdü
Oğlunun, çocukluktan bu yana sorunlu bir çocuk olarak büyüdüğünü anlatan Neriman K., “Eşim bir kurumda işçi olarak çalışıyordu. Ben ise evde çocuklarımla uğraşıyordum. M.K. benim ikinci çocuğum. Ondan küçük iki kız kardeşi ve bir ağbisi var. Diğer çocuklarım sıkıntısız, sorunsuz çocuklardı. Bu oğlum ise çok yaramazdı. İlkokulda durmadan derslerden kaçardı. Bir ayağım evde, diğer ayağım okulda kalmıştı. O derslerden kaçmasın diye her gün okula gidiyordum. Okuldaki öğretmenler bizim verdiğimiz emeğe karşın çocuğumuzun yaptıkları karşısında üzülüyordu” dedi. Okul dönemindeki arkadaşlarını hiç onaylamadıklarını ancak verdikleri tüm mücadeleye karşı onlardan ayıramadıklarını söyleyen anne, “Çevresindeki arkadaşları ailelerinden kopuk çocuklardı. Ben oğlumu kurtarmak için adeta diğer çocuklarımı unuttum. Küçük çocukları evde bırakıp okula ve mahallede onu arıyordum. Ama verdiğim tüm emeklere karşı onu o çevreden kurtaramadık” diyerek çektiği acıları özetliyor.
‘Hiçbir şey eskisi gibi olmadı’
Çocuğunun madde kullanmaya başladığını bir akrabasından öğrendiğini ve o an başından kaynar sular aktarıldığı hissini yaşadığını söyleyen Neriman K. o günleri şu sözlerle anlatıyor: “Yaşadığımız memleket küçük bir yer. Herkes birbirini tanır. Görümcemin oğlu bir gün bize geldi. ‘Yenge sana bir şey diyeceğim. Ama aramızda kalsın’ dedi. Hiç aklıma gelmedi bu kadar kara bir haber vereceği. ‘Yenge arkadaşlarım M.’yi madde kullanırken görmüş. Sana demeden önce araştırdım. M. esrar kullanıyor. Haberin olsun’ dedi. O sözlerin ardından fenalaştım ve o günden beri tansiyon hastasıyım. Eşime anlatamadım. Sabaha kadar ağladım. Oğlumu takibe başladım. Doğruydu söylenenler madde kullanıyormuş. Nasıl fark edemedim oğlumdaki değişimleri diyerekten kendime kızıp durdum. Eşim ile bu durumu paylaştım. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.”
‘İtiraf etmedi’
Çocuklarını karşılarına alıp konuştuklarını ve her seferinde uyuşturucu madde kullandığını inkâr ettiğini anlatan Neriman K, “Konuştuk. Ama madde kullandığını bir türlü itiraf etmedi. Sürekli yalan söylüyordu. Eve gelince kendinde değildi. Geceleri sık sık uyanıyordu. Eşim oğlumun cebinde esrar yakaladı. O gün oğlum itiraf etti. Ağlamaya başladı. ‘Yardım edin bırakayım. Bırakmak istiyorum’ dedi. İnandık çocuğumuza, inanmak istedik. Bırakacak dedik. Tedavi için Elazığ’a götürdük. Günlerce hastanede kaldık. Eve döndük. Telefonunu vs. elinden almamıza, arkadaş çevresinden uzak tutmamıza rağmen yine başladı. Bu süreç birkaç kez daha tekrar etti” diyerek verdikleri mücadeleyi anlattı. Yıllar geçtikçe umutlarının da yok olduğunun altını çizen Neriman K., “Çocuğum daha da değişmeye başladı. Bir baktık ki bonzai denilen bir şey çıkmış onu kullanıyor. Bu kez alıp İstanbul’a Balıklı Rum Hastanesi’ne götürdük. Yatıracaktık. Ama oğlum oraya madde sokmaya çalıştı. Güvenlikler etrafımızı sardı. Böylelikle oraya yatışı yapılmadı” diyor. Neriman K. şehir şehir gezdiklerini ama oğullarının uyuşturucu maddeyi bırakmadığını aktararak şunları söylüyor: “Artık maddi ve manevi olarak tükendik. İnsanlar kapımıza gelip oğlunuz borç yaptı ödeyin diyor. İnsanların yüzüne bakamıyoruz. Oğlumuzu çok seviyoruz. Gözümüzün önünde eriyor ama bir şey yapamıyoruz. Oğlumuz kafasında uyuşturucuyu bitirmiyor. Kafasında bitirse, her şey bizim için daha kolay olabilirdi. Bir anne olarak evlat acısı yaşamanın ne demek olduğunu, çocuğum hayattayken öğrendim.”
‘Artık mutlu olmak istiyorum’
Ş. A. uyuşturucu maddeye bir arkadaş ortamında başladığını söyleyerek, “Nasıl bir şey olduğunu merak ettim. Folyo ile denedim. Sonra devamı geldi. 16 yaşında ise eroine başladım. 3-4 saatte bir madde alıyordum. Bu arada bir çocuğa âşık oldum. Evlendik. O da eroin kullanıyordu. Beraber, bu maddeyi bırakacağız, kurtulacağız diye hayaller kuruyorduk. Mücadele ettikçe daha dibe battık. Olmadı, bırakamadık. Zaten sonrasında ise boşandık” diyor. Ş.A. yeniden tedavi olma gerekçesini ise şu ifadeler ile anlatıyor: “Ailemin güvenini yeniden kazanmak istiyorum. Ablamın, abimin uyuşturucu madde ile hiç işleri olmaz. Hayatımda başka bir erkek var. O madde kullanmıyor. Mutlu olmak istiyorum.”
Madde kullanan çocuklardaki işaretler
Türkiye’de uyuşturucu kullanma yaşı 13’e kadar düşerken, aileler de çocuklarının bu illetten kurtulması için mücadele yürütüyor. Neriman K. (40) de dört çocuklu bir ev hanımı. Yaklaşık yedi yıldır uyuşturucu kullanan oğlu 24 yaşındaki M.K.’nin bu bataklıktan kurtulması için canla başla mücadele ediyor. Çocuğunu kurtarmak için gitmediği hastane ve başvurmadığı yer kalmadığını söyleyen Neriman K, “Yaşadığım sıkıntıları bir ben bir de Allah biliyor. Akıttığım gözyaşının haddi hesabı yok. Gezmediğimiz hastane, gitmediğimiz doktor kalmadı. Çocuğumuzu kurtaramıyoruz” diyor. Bir anne olarak evladının kurtulmasını istediğini anlatan anne Neriman K. yaşadıklarını ve çektikleri sıkıntıyı Cumhuriyet’e anlattı.
Sorunlu büyüdü
Oğlunun, çocukluktan bu yana sorunlu bir çocuk olarak büyüdüğünü anlatan Neriman K., “Eşim bir kurumda işçi olarak çalışıyordu. Ben ise evde çocuklarımla uğraşıyordum. M.K. benim ikinci çocuğum. Ondan küçük iki kız kardeşi ve bir ağbisi var. Diğer çocuklarım sıkıntısız, sorunsuz çocuklardı. Bu oğlum ise çok yaramazdı. İlkokulda durmadan derslerden kaçardı. Bir ayağım evde, diğer ayağım okulda kalmıştı. O derslerden kaçmasın diye her gün okula gidiyordum. Okuldaki öğretmenler bizim verdiğimiz emeğe karşın çocuğumuzun yaptıkları karşısında üzülüyordu” dedi. Okul dönemindeki arkadaşlarını hiç onaylamadıklarını ancak verdikleri tüm mücadeleye karşı onlardan ayıramadıklarını söyleyen anne, “Çevresindeki arkadaşları ailelerinden kopuk çocuklardı. Ben oğlumu kurtarmak için adeta diğer çocuklarımı unuttum. Küçük çocukları evde bırakıp okula ve mahallede onu arıyordum. Ama verdiğim tüm emeklere karşı onu o çevreden kurtaramadık” diyerek çektiği acıları özetliyor.
‘Hiçbir şey eskisi gibi olmadı’
Çocuğunun madde kullanmaya başladığını bir akrabasından öğrendiğini ve o an başından kaynar sular aktarıldığı hissini yaşadığını söyleyen Neriman K. o günleri şu sözlerle anlatıyor: “Yaşadığımız memleket küçük bir yer. Herkes birbirini tanır. Görümcemin oğlu bir gün bize geldi. ‘Yenge sana bir şey diyeceğim. Ama aramızda kalsın’ dedi. Hiç aklıma gelmedi bu kadar kara bir haber vereceği. ‘Yenge arkadaşlarım M.’yi madde kullanırken görmüş. Sana demeden önce araştırdım. M. esrar kullanıyor. Haberin olsun’ dedi. O sözlerin ardından fenalaştım ve o günden beri tansiyon hastasıyım. Eşime anlatamadım. Sabaha kadar ağladım. Oğlumu takibe başladım. Doğruydu söylenenler madde kullanıyormuş. Nasıl fark edemedim oğlumdaki değişimleri diyerekten kendime kızıp durdum. Eşim ile bu durumu paylaştım. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.”
‘İtiraf etmedi’
Çocuklarını karşılarına alıp konuştuklarını ve her seferinde uyuşturucu madde kullandığını inkâr ettiğini anlatan Neriman K, “Konuştuk. Ama madde kullandığını bir türlü itiraf etmedi. Sürekli yalan söylüyordu. Eve gelince kendinde değildi. Geceleri sık sık uyanıyordu. Eşim oğlumun cebinde esrar yakaladı. O gün oğlum itiraf etti. Ağlamaya başladı. ‘Yardım edin bırakayım. Bırakmak istiyorum’ dedi. İnandık çocuğumuza, inanmak istedik. Bırakacak dedik. Tedavi için Elazığ’a götürdük. Günlerce hastanede kaldık. Eve döndük. Telefonunu vs. elinden almamıza, arkadaş çevresinden uzak tutmamıza rağmen yine başladı. Bu süreç birkaç kez daha tekrar etti” diyerek verdikleri mücadeleyi anlattı. Yıllar geçtikçe umutlarının da yok olduğunun altını çizen Neriman K., “Çocuğum daha da değişmeye başladı. Bir baktık ki bonzai denilen bir şey çıkmış onu kullanıyor. Bu kez alıp İstanbul’a Balıklı Rum Hastanesi’ne götürdük. Yatıracaktık. Ama oğlum oraya madde sokmaya çalıştı. Güvenlikler etrafımızı sardı. Böylelikle oraya yatışı yapılmadı” diyor. Neriman K. şehir şehir gezdiklerini ama oğullarının uyuşturucu maddeyi bırakmadığını aktararak şunları söylüyor: “Artık maddi ve manevi olarak tükendik. İnsanlar kapımıza gelip oğlunuz borç yaptı ödeyin diyor. İnsanların yüzüne bakamıyoruz. Oğlumuzu çok seviyoruz. Gözümüzün önünde eriyor ama bir şey yapamıyoruz. Oğlumuz kafasında uyuşturucuyu bitirmiyor. Kafasında bitirse, her şey bizim için daha kolay olabilirdi. Bir anne olarak evlat acısı yaşamanın ne demek olduğunu, çocuğum hayattayken öğrendim.”
Arkadaş ortamında hayatı karardı
Eroin bağımlısı Ş. A. henüz 20 yaşında. Babası matbaa işçisi, annesi
ise ev hanımı. Ş. A. uyuşturucu madde ile 13 yaşındayken arkadaş
ortamında tanışmış. 7 yıl boyunca defalarca hastaneye yatmasına rağmen
vücudunu esir alan illetten bir türlü kurtulamamış. Şimdi ise daha bir
umutla ve inançla yeniden tedavi olmaya başlamış. Vücudunun birçok
yerinde iğne izleri olan Ş. A. yaşadığı zorlu günleri bir hastane
odasında gazetemize anlattı:‘Artık mutlu olmak istiyorum’
Ş. A. uyuşturucu maddeye bir arkadaş ortamında başladığını söyleyerek, “Nasıl bir şey olduğunu merak ettim. Folyo ile denedim. Sonra devamı geldi. 16 yaşında ise eroine başladım. 3-4 saatte bir madde alıyordum. Bu arada bir çocuğa âşık oldum. Evlendik. O da eroin kullanıyordu. Beraber, bu maddeyi bırakacağız, kurtulacağız diye hayaller kuruyorduk. Mücadele ettikçe daha dibe battık. Olmadı, bırakamadık. Zaten sonrasında ise boşandık” diyor. Ş.A. yeniden tedavi olma gerekçesini ise şu ifadeler ile anlatıyor: “Ailemin güvenini yeniden kazanmak istiyorum. Ablamın, abimin uyuşturucu madde ile hiç işleri olmaz. Hayatımda başka bir erkek var. O madde kullanmıyor. Mutlu olmak istiyorum.”
Madde kullanan çocuklardaki işaretler
- Madde kullanmaya başlayan kişilerdeki ilk değişiklik çevrelerinde yapmış oldukları değişikliklerdir. Eski arkadaşların yerini yeni arkadaşlar alır. Maddeye daha rahat ulaşım sağlayabilecek kişilerle yakınlaşır.
- Duygu durumu çok çabuk değişiyorsa çok dikkatli olunmalı. Bu süre içerisinde bazen çok neşeli, bazen de çok öfkeli, huzursuz, keyifsiz olabilir.
- Ders durumunda ani değişiklikler olur. Notları düşmeye başlar, okula devamsızlık görülür.
- Evde tek başına kalmak istiyorsa ya da arkadaşları ile birlikte dışarıda nerede olduğunu söylemeden buluşmaya başladıysa dikkat.
- Ailesi ile olan ilişkileri mümkün olduğunca mesafeli tutmaya başlar. Evde daha az zaman geçirmek ister ki ailesiyle çatışmasın.
- Kılık-kıyafet ya da görünür bir şey almadığı halde, fazla para harcamaya başlar.
- Kişisel bakımı azalmıştır. Giyimine dikkat etmez. Gözleri kızarır, şişer, vücudunda değişiklikler başlar.
- Sinirlilik, gerginlik, kişiler arası ilişkilerde sorunlar yaşar, dalgınlık, dikkatsizlik başlar.
- İçine kapanır. Uyku düzeni değişir.
- Psikolojisinde karamsarlık, umutsuzluk ya da inançsızlık gibi
(II) ‘Madde kullanımı ülkenin hali ile ilgili’ (Seyhan Avşar)
Sentetik uyuşturucuya bağlı ölümlerde Türkiye birinci sırada.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç İle Mücadele Dairesi’nin
(UNODC) raporuna göre dünya üzerinde 29.5 milyon kişi uyuşturucu
bağımlısı. Sentetik uyuşturucu kullanımı sonucunda yaşanan ölümlerde ise
Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada yer alıyor. İstanbul
Balıklı Rum Hastanesi Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma Tedavi ve
Eğitim Merkezi Kurucu Hekimi Prof. Dr. Özkan Pektaş, uyuşturucu madde
kullanımında en önemli konunun “toplumsal rüzgârlar” olduğunu
söyleyerek, “Toplumsal rüzgârlar, antisosyal, psikopatik girişimlerin bu
ülkede kolaylaşmasıdır. Mesela; çalmak, yaralamak, dayak atmak, şortla
geziyor diye birine saldırmak... Bütün bunlar kabalaşmayı ve şiddeti
artırıyor. Madde kullanımı ülkenin hali ile fazlasıyla ilgilidir” dedi.
Pektaş, Türkiye’de uyuşturucu madde satışında ciddi bir artış olduğuna
dikkat çekerek, “Çok fazla madde ülkeye girmeye başladı. Madde
çeşitliliği de arttı. Şu an toplumda en bilinenlerden biri bonzai olsada
skunk, salvia, gubar var. Bu maddelerin girişi de çok artmış durumda.
Bunun en önemli nedenlerinden biri uyuşturucu maddenin ekonomik olarak
büyük getirisinin olması. Durum böyle olunca Türkiye’deki işsizlik
oranları, bir de bunun yanında 3 milyon mültecinin ülkemize gelmesi
madde kullanımını daha da artırdı.
Bu insanların satacakları malın daha fazla tüketilmesi ve ucuz olması
gerekiyor. En pahalı uyuşturucu kokain. Ama bonzai 5-10 TL. Günde altı
defa alınınca 60 TL yapar ve bu satıcılar için iyi bir para demek” diye
konuştu. Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye gelmesinin ardından madde
satışı ve bağımlılığında bir artış olduğunu söyleyen Pektaş, “Suriye’den
zengin ve fakir olan herkes geldi. Fakir olan para kazanmak için bu işi
yapıyor. Suriye’den gelen herkes uyuşturucu satıyor demiyorum. Artış
var diyorum” dedi. Madde bağımlısı kişilerin başlangıçta hastaneye
yatmak istemediğine dikkat çeken Pektaş, tedavi sürecini şu sözlerle
anlatıyor: “Hastadan ailesi tedavi olmasını rica ediyor. Hasta
hastanemize gelince önce vücudunu maddeden temizliyoruz. Vücutta
uyuşturucu maddeyi bloke eden ilaçlar kullanmaya başlıyoruz.Yani
panzehirini veriyoruz. Böylelikle hasta tedaviden sonra dışarı çıkıp
tekrar madde kullandığında ondan hiçbir zevk almıyor. Daha sonra da
psikolojik tedavileri başlıyor. Maddesiz hayata uyum sağlayabilme gibi
konuların üzerinde duruyoruz.
‘Telefonunu değiştir, arkadaş ortamını değiştir’ gibi tavsiyelerde bulunuyoruz.” Pektaş, bir hastanın tedavinin ardından bir daha madde kullanmayacak demenin imkânsız olduğunu vurgulayarak, “Tekrarlama durumları oluyor. O zaman hasta yeniden bize geliyor. Bu da genelde çevreyle, arkadaş grubuyla ilgili oluyor... Bizim için önemli olan bir hastanın maddeyi bırakma sebebinin ne olduğudur. Bir hastaya maddeyi niye kullanıyorsun sorusunu sormak çok yanlıştır. Neden bırakmak istiyordur esas mesele... Hastanın bedeninden maddeyi temizliyoruz. Ama kişinin kendi kafasında da bitirmesi lazım” ifadelerini kullandı. Pektaş, ailelerin çocuklara suçu çağrıştıracak şeylerden uzak durmaları konusunda uyarıda bulunduklarını anlattıklarını kaydederek, çocuğun akademik başarıda düşüşü, hal ve gidişindeki değişiklikler, kurallara uymada sorun, aileye okula karşı isyan varsa dikkatli olunması gerektiğini söyledi.
Psikolog Şahin: Hastalara ve ailelere terapi şart
Balıklı Rum Hastanesi Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma Tedavi ve Eğitim Merkezi’nde psikolog olarak çalışan Özge Şahin, madde bağımlılığının her zaman aileden kaynaklı olmadığına dikkat çekti. Şahin, ailede kopuk bir ilişki veya kavga ortamı olmadan da çocukların madde kullanabileceğini söyleyerek, “Aile ilgisizse, ilişkilerde kopukluk varsa, zemin hazırlamış oluyor. Ama aile ilgiliyse de madde bağımlılığı olabiliyor. Burada yatan çoğu hastanın ailesi ilgili, ilişkilerde kopukluk yok. Yine de kişi meraktan ve ortamın etkisiyle uyuşturucu madde kullanabiliyor” dedi. Madde kullanan insanların stresle başa çıkma olasılığının çok düşük olduğunu vurgulayan Şahin, “Hastalara stresle başa çıkmayı öğretmeye çalışıyoruz. Herkesin bir maddi sıkıntısı ya da eşiyle, sevgilisiyle sorunu olabiliyor diyerek anlatıyoruz. Ama madde kullanan kişi, stresle başa çıkmak yerine maddeye sığınıyor” diye konuştu.
‘Bağımlılık hastalıktır’
Şahin hastalara uygulanan terapi yöntemlerini ise şu sözlerle anlattı: “Burada yatan hastalara bir haftalık bir terapi uyguluyoruz. Yatışa geldiklerinde ilk olarak bilgi alma ile işe başlıyoruz. Kişilerin hikâyelerini, aile ve iş hayatlarını öğreniyoruz. Daha sonra tedavinin faydalarını anlatıp ilaçların etkilerinden söz ediyoruz çünkü hastalar, ‘İlaçları kullandım. Bitti. Kurtuldum’ diyerek ilaçlarını bırakıyorlar. Bizler bu hastanede kanı temizliyoruz. Görüşmelerde ise bağımlılığın ne demek olduğunu, bunun nelere yol açtığını konuşuyoruz. Çoğu hasta bağımlılığı bir hastalık olduğunu bilmiyor. Ama bağımlılık bir hastalık. Şeker hastalığı gibi... Ancak ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Terapiler sayesinde ise isteklerle nasıl başa çıkılabilir? Maddenin boşluğunu nasıl doldurabilirsin? Maddeyi insanın hayatından aldığında büyük bir boşluk oluşuyor. Bu nedenle bu tür konuları konuşuyoruz. Hastaların birçoğunun yalan söylediğine dikkat çeken Şahin, “Hastalar yalan söylüyor. Kendileri de bunun farkında. Maddeye ulaşmak için eşini, ailesini gözü görmüyor çünkü uyuşturucu duyguları sıfırlıyor. Hasta eğlenmiyor, gülmüyor, ağlamıyor... Nötr yani. Ama uyuşturucu madde kullanmadığı zaman, hem fizyolojik hem de psilojik olarak yaşadıkları gün yüzüne çıkıyor. Diyor ki mesela belim ağrıyor. Fıtık çıktı... Yani madde ağrıları da sıfırlıyor, hissetmiyor. Bu sonra ortaya çıkıyor. Psikolojik olarak da bu böyle. Ağlamaya başlıyor. ‘Aileme n’aptım? Pişmanım’ diyorlar..” ifadelerini kullandı. Ailelerle ile yaptıkları terapilere de değinen Şahin özetle şunları söyledi: “Aileleri daha çok bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Aileler çocuklarının zevk için uyuşturucu madde kullandıklarını düşünüyorlar. Onlara zevk için değil artık bir bağımlılığa dönüştüğünü anlatıyoruz. Çocuklarının çok iradesiz olduklarını ifade ediyorlar. Bunun iradeyle alakalı olmadığını bunun bağımlılıkla ilgili olduğunu söylüyoruz. Uzaklaşma imkânları varsa uzaklaşmalarını, tatil yapmalarını falan söylüyoruz. Çocuklarına güveniyor gibi yapmalarını ama asla güvenmemelerini, denetim altında tutmaları gerektiğini, nereye gidip geldiklerini kontrol etmeleri gerektiğini söylüyoruz.”
BM tehlikeye dikkat çekiyor
Dünya genelinde 15-64 yaş arasında 250 milyon kişi en az bir kere uyuşturucu madde denedi.
-2016 yılında dünyada 207 bin kişi uyuşturucu nedeniyle hayatını kaybetti.
-10 madde kullanıcısından biri maddeye bağlı hastalıklara maruz kalıyor.
-Uyuşturucu maddeyi ilk kullanma yaşı ortalaması 13.8 olarak tespit edildi.
-Yatarak tedavi gören bağımlıların yaklaşık üçte biri 15-24 yaş grubunda.
-Gençler arasında doğrudan kana karışan uyuşturucu madde kullanımı daha yaygın.
-Sentetik uyuşturucu kullanımı sonucunda yaşanan ölümlerde Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada yer aldı. 2015 yılı verilerine göre 580 kişi yüksek dozda uyuşturucu kullanımı nedeniyle yaşamını yitirdi.
Seyhan Avşar / CUMHURİYET
‘Telefonunu değiştir, arkadaş ortamını değiştir’ gibi tavsiyelerde bulunuyoruz.” Pektaş, bir hastanın tedavinin ardından bir daha madde kullanmayacak demenin imkânsız olduğunu vurgulayarak, “Tekrarlama durumları oluyor. O zaman hasta yeniden bize geliyor. Bu da genelde çevreyle, arkadaş grubuyla ilgili oluyor... Bizim için önemli olan bir hastanın maddeyi bırakma sebebinin ne olduğudur. Bir hastaya maddeyi niye kullanıyorsun sorusunu sormak çok yanlıştır. Neden bırakmak istiyordur esas mesele... Hastanın bedeninden maddeyi temizliyoruz. Ama kişinin kendi kafasında da bitirmesi lazım” ifadelerini kullandı. Pektaş, ailelerin çocuklara suçu çağrıştıracak şeylerden uzak durmaları konusunda uyarıda bulunduklarını anlattıklarını kaydederek, çocuğun akademik başarıda düşüşü, hal ve gidişindeki değişiklikler, kurallara uymada sorun, aileye okula karşı isyan varsa dikkatli olunması gerektiğini söyledi.
Psikolog Şahin: Hastalara ve ailelere terapi şart
Balıklı Rum Hastanesi Alkol ve Madde Bağımlılığı Araştırma Tedavi ve Eğitim Merkezi’nde psikolog olarak çalışan Özge Şahin, madde bağımlılığının her zaman aileden kaynaklı olmadığına dikkat çekti. Şahin, ailede kopuk bir ilişki veya kavga ortamı olmadan da çocukların madde kullanabileceğini söyleyerek, “Aile ilgisizse, ilişkilerde kopukluk varsa, zemin hazırlamış oluyor. Ama aile ilgiliyse de madde bağımlılığı olabiliyor. Burada yatan çoğu hastanın ailesi ilgili, ilişkilerde kopukluk yok. Yine de kişi meraktan ve ortamın etkisiyle uyuşturucu madde kullanabiliyor” dedi. Madde kullanan insanların stresle başa çıkma olasılığının çok düşük olduğunu vurgulayan Şahin, “Hastalara stresle başa çıkmayı öğretmeye çalışıyoruz. Herkesin bir maddi sıkıntısı ya da eşiyle, sevgilisiyle sorunu olabiliyor diyerek anlatıyoruz. Ama madde kullanan kişi, stresle başa çıkmak yerine maddeye sığınıyor” diye konuştu.
‘Bağımlılık hastalıktır’
Şahin hastalara uygulanan terapi yöntemlerini ise şu sözlerle anlattı: “Burada yatan hastalara bir haftalık bir terapi uyguluyoruz. Yatışa geldiklerinde ilk olarak bilgi alma ile işe başlıyoruz. Kişilerin hikâyelerini, aile ve iş hayatlarını öğreniyoruz. Daha sonra tedavinin faydalarını anlatıp ilaçların etkilerinden söz ediyoruz çünkü hastalar, ‘İlaçları kullandım. Bitti. Kurtuldum’ diyerek ilaçlarını bırakıyorlar. Bizler bu hastanede kanı temizliyoruz. Görüşmelerde ise bağımlılığın ne demek olduğunu, bunun nelere yol açtığını konuşuyoruz. Çoğu hasta bağımlılığı bir hastalık olduğunu bilmiyor. Ama bağımlılık bir hastalık. Şeker hastalığı gibi... Ancak ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Terapiler sayesinde ise isteklerle nasıl başa çıkılabilir? Maddenin boşluğunu nasıl doldurabilirsin? Maddeyi insanın hayatından aldığında büyük bir boşluk oluşuyor. Bu nedenle bu tür konuları konuşuyoruz. Hastaların birçoğunun yalan söylediğine dikkat çeken Şahin, “Hastalar yalan söylüyor. Kendileri de bunun farkında. Maddeye ulaşmak için eşini, ailesini gözü görmüyor çünkü uyuşturucu duyguları sıfırlıyor. Hasta eğlenmiyor, gülmüyor, ağlamıyor... Nötr yani. Ama uyuşturucu madde kullanmadığı zaman, hem fizyolojik hem de psilojik olarak yaşadıkları gün yüzüne çıkıyor. Diyor ki mesela belim ağrıyor. Fıtık çıktı... Yani madde ağrıları da sıfırlıyor, hissetmiyor. Bu sonra ortaya çıkıyor. Psikolojik olarak da bu böyle. Ağlamaya başlıyor. ‘Aileme n’aptım? Pişmanım’ diyorlar..” ifadelerini kullandı. Ailelerle ile yaptıkları terapilere de değinen Şahin özetle şunları söyledi: “Aileleri daha çok bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Aileler çocuklarının zevk için uyuşturucu madde kullandıklarını düşünüyorlar. Onlara zevk için değil artık bir bağımlılığa dönüştüğünü anlatıyoruz. Çocuklarının çok iradesiz olduklarını ifade ediyorlar. Bunun iradeyle alakalı olmadığını bunun bağımlılıkla ilgili olduğunu söylüyoruz. Uzaklaşma imkânları varsa uzaklaşmalarını, tatil yapmalarını falan söylüyoruz. Çocuklarına güveniyor gibi yapmalarını ama asla güvenmemelerini, denetim altında tutmaları gerektiğini, nereye gidip geldiklerini kontrol etmeleri gerektiğini söylüyoruz.”
BM tehlikeye dikkat çekiyor
Dünya genelinde 15-64 yaş arasında 250 milyon kişi en az bir kere uyuşturucu madde denedi.
-2016 yılında dünyada 207 bin kişi uyuşturucu nedeniyle hayatını kaybetti.
-10 madde kullanıcısından biri maddeye bağlı hastalıklara maruz kalıyor.
-Uyuşturucu maddeyi ilk kullanma yaşı ortalaması 13.8 olarak tespit edildi.
-Yatarak tedavi gören bağımlıların yaklaşık üçte biri 15-24 yaş grubunda.
-Gençler arasında doğrudan kana karışan uyuşturucu madde kullanımı daha yaygın.
-Sentetik uyuşturucu kullanımı sonucunda yaşanan ölümlerde Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında birinci sırada yer aldı. 2015 yılı verilerine göre 580 kişi yüksek dozda uyuşturucu kullanımı nedeniyle yaşamını yitirdi.
Seyhan Avşar / CUMHURİYET