Türkiye 24 Haziran 2018 Genel ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleriyle birlikte yepyeni bir döneme girdi.
Yasama, Yürütme, Yargı ve dördüncü kuvvet olarak da basın genel bir toplamla tek elde toplanmış bulunuyor.
Yeni Cumhuriyet’in eski Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tek başına ayrı bir parlamento hatta onun da ötesinde bir güce sahip oldu.
Kanun Hükmünde Kararname yayımlama hakkına sahip bulunuyor. Eğer uygun görürse, TBMM yani parlamentoyu feshetme yetkisi de onun sahip olduğu haklar arasında yer alıyor.
Bunların hepsini biliyoruz, bilmediklerimizi de başımıza geldikçe öğreneceğiz.
•••
Bu koşullarda gazetecilik daha zor hale geliyor.
Eğeri oturup doğru konuşalım.
Hangi gazetecilik daha zor?
Bizim gibi her dönem iktidarların karşısında yer alan, yürütmenin “yürütme gücünü” abartıp ne var ne yok hepsine kalk gidelim, diyen bakanlara başbakanlara karşı duran müzmin muhalif gazeteciler açısından o kadar zor bir dönem olmayacak. Zaten yapmakta olduğumuz şeylere devam edeceğiz.
Esas zorluk AKP iktidarının her yaptığının “doğru” olduğunu yüz seksen derecelik sapmalarla düz bir çizgide savunmak hiç de kolay olmayacak.
Onlar -yani iktidar uyumlu gazeteciler- çok dikkatli olmak zorundalar. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmamaları lazım… Cumhurbaşkanı’nın, hükümetin, AKP’nin ileri gelenlerinin gün içinde açıkladıkları yeni hedefler konusunda uyanık olmaları gerekiyor. Bir sonradan gelen övgülerin, ‘çok doğru bir karar’ olduğunun tespitindeki yarım günlük gecikmeler, onların hayat damarlarını kurutabilir.
Ben böyle “hayat damarı” falan diye yazıyorum ama siz onu doğrudan havuzdan cüzdanlara doğru döşenmiş hortumlar olarak anlayabilirsiniz. Ortaöğretimde öğrencilerin baş belası olan “havuz problemleri” 2000’li yıllarda son derece kolay biçimde çözülür hale gelmiştir:
“Havuz boşalana kadar sizin yanınızdayım!”
Yeter ki siz iktidar gücünüzü yetirmeyin. Bizim ilkemiz tek bir ilkemiz vardır:
“Daima iktidarın yanındayız!”
•••
Yeni dönemde muhalefete muhalif medya mensuplarının işleri daha zorlaşıyor. Bütün barutlarını seçim döneminde tükettiler. “Erdoğan düşmanlığı” üzerine yazdıkları ciltler dolusu arşiv dokümanı oluşturdu.
Eğer Erdoğan kaybederse, Türkiye de kaybeder!
Bu dahiyane tespit ve üzerinde paten yapılan düzlem bitti. Erdoğan kesin olarak beş yıl tartışılmaz biçimde iktidarda…
Ne yazacaklar?
CHP’nin iç çekişmeleri...?
Geçiniz eski heyecanı kalmadı.
Hükümetin başarılı gelişme çizgisini baltalayan grevler, direnişler?
Onlara da bir KHK çıkarır Cumhurbaşkanı halleder.
Eskilerin medyacıların seçkin yaşam tarzı hikayelerini yazsalar, muhafazakar kitleye fazla “ciks” gelir. Yaşayabilirler ama yazamazlar.
Peki gazeteciliğin böylesine zor günler kulvarına girdiği dönemde sistemin sigortası kim veya ne olacak?
Onu da Mehmet Barlas ustamız 3 Temmuz 2018 Salı günü Sabah gazetesindeki köşesinde yazdı. Uzun uzun yeni dönemin uyumundan söz etti. Çok fazla bilinmezin bir araya geldiğini vurguladı. Sonunda da demokratik sistem için güvencesini açıkladı:
“Allah Cumhurbaşkanı’mıza güç versin!”
Mehmet Barlas gibi laik bir gazeteci demokrasinin geleceğini Allah’a havale ederek başyazısını bitirdi.
Yazının girişinde söylediğim yere dönüyorum:
“Muhalif gazetecilik kolay, esas zor olan hükümetin yanında ve onun temposunda koşabilmek!”
Nazım Alpman / BİRGÜN