Gariplikler zinciri R. Erdoğan Rusya'ya hareket etmeden başladı. Her Putin görüşmesi öncesinde bin bir hava, afra tafra ile iç kamuoyuna yapılan canlı basın açıklaması yerini sessizliğe bırakmıştı. Erdoğan, günübirlik ziyaret öncesi kameraların karşısına çıkmadı. Kremlin'de yapılan ortak basın açıklamasında ise Erdoğan'ın vücut dilindeki sıkıntı bariz bir şekilde dikkatlerden kaçmadı. Çok belliydi, Moskova'da Suriye zirvesi saray cenahı açısında oldukça sıkıntılı geçmişti. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un, El Cezire haber sitesine yazdığı, "ABD, Suriye'de Türkiye'ye güvenmeli" başlıklı, ABD'ye çıkarlarınızı ancak biz koruruz mesajlı makale herhalde Rusların gözünden kaçmamıştı!..
Erdoğan-Putin arasında gerçekleşen 1 saat 50 dakikalık görüşmenin ardından gündeme düşen haber satırları oldukça uzundu. Ancak Putin'in Adana Mutabakatı'nı hatırlatarak verdiği mesaj netti; "Esad'ın elini sıkacaksınız." Bir de ondan önce yaptığı bir açıklama vardı ki, ısrarla Türk kamuoyunun gözünden kaçırılmaya çalışıldı; Putin'in ABD'nin Suriye topraklarında illegal olarak kaldığı hatırlatması... O da, Erdoğan ve saray efradına, "ABD ile iş birliğine arka kapılardan devam ederseniz, üslerini falan kullanmaya kalkarsanız, siz de aynı muameleyi görürsünüz" mahiyetindeydi.
Nitekim, dün, Erdoğan Kara Harp Okulu'nda yaptığı konuşmada, "Şimdi tabii dünkü seyahatten sonra Sayın Putin ile de yaptığımız görüşmelerde bu Adana Mutabakatı'nın yeniden gündeme gelmesi, bunun üzerinde ısrarlı durmamız gerektiğini daha iyi anlıyoruz" cümlesi ile Adana Mutabakatı gündemin birinci sırasına oturdu. 1998 yılında Suriye rejimi ile imzalanan bu mutabakat, bebek katili Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilişini başlatan süreçti. Bu mutabakatın en önemli maddelerinden biri de, Türkiye'ye Suriye topraklarında Suriyeli yetkililerin iznine gerek olmaksızın 5 kilometre derinlikte operasyon yapma yetkisi sağlamasıydı.
Ancak unutulan bir şey vardı!..
Stratejik çukurluğun mimarı Ahmet Davutoğlu'nun ve onun hayallerine ortak olan Erdoğan'ın Adana Mutabakatı'nı "geliştirme" bahanesiyle nasıl rafa kaldırdıkları...
21 Aralık 2010'da Ankara'da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Suriye Dışişleri Bakanı Walid Moulallem tarafından imzalanan anlaşma 9 Şubat 2011 tarihinde Başbakan Erdoğan imzasıyla kanunlaşması için TBMM'ye gitmişti. Tasarının gerekçesinde, "Anlaşma uyarınca başta PKK olmak üzere, iki ülke için tehdit teşkil eden tüm terör örgütlerinin eleman toplama, eğitim, propaganda ve terörizmin finansmanı faaliyetlerinin engellenmesi; terör örgütlerinin silah, patlayıcı madde ve lojistik destek temin etmelerinin, yasadışı sınır geçişi yapmalarının, taraf ülkelerden birine veya üçüncü ülkelere militan, silah ve patlayıcı madde aktarmalarının, teröristlerin taraf ülkelerinden birinde ikamet etmelerinin veya herhangi bir faaliyette bulunmalarının önlenmesi; terör örgütlerinin faaliyetlerinin, sürekli izlenmesi; gerektiğinde ortak operasyonlar yapılması; teröristlerin tutuklanarak vatandaşı olduğu tarafa teslim edilmesi; terör eylemleri ve bunların engellenmesine ilişkin olarak bilgi, belge ve istihbarat değişimi konularında iş birliği öngörülmektedir" deniyordu.
Anlaşmanın tüm maddeleri dikkatle incelendiğinde Adana Mutabakatı'nda Türkiye'ye yönelik olası bir terör saldırısı durumunda Suriyeli yetkililerin iznine gerek olmaksızın Türk askerine sınırın 5 kilometre ötesine operasyon yetkisi verildiğine dair hükme rastlayamazsınız!..
***
Neler vardı, Adana Mutabakatı'nın yerini alan Ankara Mutabakatı'nda?..
"Taraflar, hiçbir terör örgütünün, özellikle PKK/KONGRA-GEL terör örgütü ve uzantılarının/yan oluşumlarının, kendi topraklarını kullanmalarına, güvenlik ve istikrarını bozmalarına, bu örgütlerin; Kamp, eğitim merkezi ve diğer tesisler kurmalarına,
Militan toplama ve silah, patlayıcı madde, lojistik destek ve terörizmin finansmanı teminime,
Terörizmim finansmanı kapsamında kaçakçılık ve ticaret yapmalarına,
Eğitim ve propaganda faaliyetlerinde bulunmalarına;
Yasadışı sınır geçişi yapmalarına;
Diğer Tarafa ve üçüncü ülkelere militan, silah ve patlayıcı madde aktarmalarına,
Görsel ve yazılı basın faaliyetlerinde bulunmalarına;
Bu faaliyetler için kaynak ve araç bulmalarına ve uygun ortam yaratmalarına müsaade etmeyeceklerdir.
Taraflar yukarıda bahsi geçen terör örgütleri mensuplarının, Taraflardan herhangi birinin topraklarını, diğer Tarafa ya da üçüncü bir ülkenin topraklarına geçiş maksadıyla kullanmalarına izin vermeyecek ve bunu engellemek için gerekli tüm tedbirleri alacaklardır."
Vee!.."Taraflar, yukarıda yer alan hususlar kapsamında, gerektiğinde ortak operasyonlar gerçekleştirme olanaklarını araştıracaklardır" maddesi. Türkiye Adana Mutabakatı'nda elde ettiği izinsiz operasyon yapma kazanımını da kaybetmiş, iş gerektiğinde olanak aramaya bırakılmıştı!.. Bu bile, malum "kardeşim Esad"dan "katil Esed" sürecine geçildiği için uygulanamadı.
Evet!.. Çok acı... Bize, Adana Mutabakatını Putin hatırlattı. Daha da acısı, Erdoğan onay verdiği 2010 tarihli mutabakatı unuttu veya unutmuş gibi yapmayı tercih etti. Şimdi, Adana Mutabakatı'nda ısrarlı olmaktan bahsediyor. Acaba dua edip, Putin'e teşekkür etmek mi gerekir?.. Bize, "Suriye topraklarına ancak 5 kilometre girer operasyonunuzu yapar sonra da ülkenize dönersiniz. Benim size vereceğim destek ancak bu kadar olur" mesajı verdiği için!..
Saray efradının sakil dış politikası yüzünden bir ABD, bir Rusya'nın kucağında kafası kesilmiş tavuk gibi hareket ediyoruz. Buna bir de, "Cumhurbaşkanımız, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yu arayarak 'Maduro kardeşim! Dik dur, yanındayız" eklendi. Ankara'da saç baş yolunuyor!..
Ahmet Takan / YENİÇAĞ
Erdoğan-Putin arasında gerçekleşen 1 saat 50 dakikalık görüşmenin ardından gündeme düşen haber satırları oldukça uzundu. Ancak Putin'in Adana Mutabakatı'nı hatırlatarak verdiği mesaj netti; "Esad'ın elini sıkacaksınız." Bir de ondan önce yaptığı bir açıklama vardı ki, ısrarla Türk kamuoyunun gözünden kaçırılmaya çalışıldı; Putin'in ABD'nin Suriye topraklarında illegal olarak kaldığı hatırlatması... O da, Erdoğan ve saray efradına, "ABD ile iş birliğine arka kapılardan devam ederseniz, üslerini falan kullanmaya kalkarsanız, siz de aynı muameleyi görürsünüz" mahiyetindeydi.
Nitekim, dün, Erdoğan Kara Harp Okulu'nda yaptığı konuşmada, "Şimdi tabii dünkü seyahatten sonra Sayın Putin ile de yaptığımız görüşmelerde bu Adana Mutabakatı'nın yeniden gündeme gelmesi, bunun üzerinde ısrarlı durmamız gerektiğini daha iyi anlıyoruz" cümlesi ile Adana Mutabakatı gündemin birinci sırasına oturdu. 1998 yılında Suriye rejimi ile imzalanan bu mutabakat, bebek katili Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilişini başlatan süreçti. Bu mutabakatın en önemli maddelerinden biri de, Türkiye'ye Suriye topraklarında Suriyeli yetkililerin iznine gerek olmaksızın 5 kilometre derinlikte operasyon yapma yetkisi sağlamasıydı.
Ancak unutulan bir şey vardı!..
Stratejik çukurluğun mimarı Ahmet Davutoğlu'nun ve onun hayallerine ortak olan Erdoğan'ın Adana Mutabakatı'nı "geliştirme" bahanesiyle nasıl rafa kaldırdıkları...
21 Aralık 2010'da Ankara'da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Suriye Dışişleri Bakanı Walid Moulallem tarafından imzalanan anlaşma 9 Şubat 2011 tarihinde Başbakan Erdoğan imzasıyla kanunlaşması için TBMM'ye gitmişti. Tasarının gerekçesinde, "Anlaşma uyarınca başta PKK olmak üzere, iki ülke için tehdit teşkil eden tüm terör örgütlerinin eleman toplama, eğitim, propaganda ve terörizmin finansmanı faaliyetlerinin engellenmesi; terör örgütlerinin silah, patlayıcı madde ve lojistik destek temin etmelerinin, yasadışı sınır geçişi yapmalarının, taraf ülkelerden birine veya üçüncü ülkelere militan, silah ve patlayıcı madde aktarmalarının, teröristlerin taraf ülkelerinden birinde ikamet etmelerinin veya herhangi bir faaliyette bulunmalarının önlenmesi; terör örgütlerinin faaliyetlerinin, sürekli izlenmesi; gerektiğinde ortak operasyonlar yapılması; teröristlerin tutuklanarak vatandaşı olduğu tarafa teslim edilmesi; terör eylemleri ve bunların engellenmesine ilişkin olarak bilgi, belge ve istihbarat değişimi konularında iş birliği öngörülmektedir" deniyordu.
Anlaşmanın tüm maddeleri dikkatle incelendiğinde Adana Mutabakatı'nda Türkiye'ye yönelik olası bir terör saldırısı durumunda Suriyeli yetkililerin iznine gerek olmaksızın Türk askerine sınırın 5 kilometre ötesine operasyon yetkisi verildiğine dair hükme rastlayamazsınız!..
***
Neler vardı, Adana Mutabakatı'nın yerini alan Ankara Mutabakatı'nda?..
"Taraflar, hiçbir terör örgütünün, özellikle PKK/KONGRA-GEL terör örgütü ve uzantılarının/yan oluşumlarının, kendi topraklarını kullanmalarına, güvenlik ve istikrarını bozmalarına, bu örgütlerin; Kamp, eğitim merkezi ve diğer tesisler kurmalarına,
Militan toplama ve silah, patlayıcı madde, lojistik destek ve terörizmin finansmanı teminime,
Terörizmim finansmanı kapsamında kaçakçılık ve ticaret yapmalarına,
Eğitim ve propaganda faaliyetlerinde bulunmalarına;
Yasadışı sınır geçişi yapmalarına;
Diğer Tarafa ve üçüncü ülkelere militan, silah ve patlayıcı madde aktarmalarına,
Görsel ve yazılı basın faaliyetlerinde bulunmalarına;
Bu faaliyetler için kaynak ve araç bulmalarına ve uygun ortam yaratmalarına müsaade etmeyeceklerdir.
Taraflar yukarıda bahsi geçen terör örgütleri mensuplarının, Taraflardan herhangi birinin topraklarını, diğer Tarafa ya da üçüncü bir ülkenin topraklarına geçiş maksadıyla kullanmalarına izin vermeyecek ve bunu engellemek için gerekli tüm tedbirleri alacaklardır."
Vee!.."Taraflar, yukarıda yer alan hususlar kapsamında, gerektiğinde ortak operasyonlar gerçekleştirme olanaklarını araştıracaklardır" maddesi. Türkiye Adana Mutabakatı'nda elde ettiği izinsiz operasyon yapma kazanımını da kaybetmiş, iş gerektiğinde olanak aramaya bırakılmıştı!.. Bu bile, malum "kardeşim Esad"dan "katil Esed" sürecine geçildiği için uygulanamadı.
Evet!.. Çok acı... Bize, Adana Mutabakatını Putin hatırlattı. Daha da acısı, Erdoğan onay verdiği 2010 tarihli mutabakatı unuttu veya unutmuş gibi yapmayı tercih etti. Şimdi, Adana Mutabakatı'nda ısrarlı olmaktan bahsediyor. Acaba dua edip, Putin'e teşekkür etmek mi gerekir?.. Bize, "Suriye topraklarına ancak 5 kilometre girer operasyonunuzu yapar sonra da ülkenize dönersiniz. Benim size vereceğim destek ancak bu kadar olur" mesajı verdiği için!..
Saray efradının sakil dış politikası yüzünden bir ABD, bir Rusya'nın kucağında kafası kesilmiş tavuk gibi hareket ediyoruz. Buna bir de, "Cumhurbaşkanımız, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yu arayarak 'Maduro kardeşim! Dik dur, yanındayız" eklendi. Ankara'da saç baş yolunuyor!..
Ahmet Takan / YENİÇAĞ