2 Mart 2022 Çarşamba

TARİHTE BUGÜN (2 MART)



1924    Halk Fırkası grup toplantısında, Şer'iye ve Evkaf Vekaletlerinin kaldırılmasına ve öğretimin birleştirilmesine karar verildi. 

1961    Türkiye demokratik özgürlükler konusunda Avrupa Konseyi'ne güvence verdi.

1979    Adalet Partisi (AP) lideri Süleyman Demirel hükümetin kaybettiği prestiji orduya sığınarak toplamaya çalıştığını ileri sürerek "Ordunun gölgesinde iktidar olunmaz" dedi.

1974    Bazı gazeteler son zamların getirdiği yük nedeniyle sayfa sayısını azalttı, günlük eklerin yayımına son verdi.

1968     Amerikan hükümeti hesap uzmanları, Türkiye'ye yapılan yardımın kullanış şeklini eleştirdiler Uzmanlar Amerikan Kongresi'nde verdikleri raporda şu noktalara dikkat çektiler: Türkiye, Amerikan yardım fonlarından aldığı1,8 milyon dolarla yeni yol ve iş makinaları almıştır Aynı makinalar Amerikanın ihtiyaç fazlası stoklarından 370 000 dolara alınabilirdi Yardımlar Milletlerarası Kalkınma Teşkilatı'nın politikasıyla bağdaşmayan bazı malların ithalinde kullanılmıştır

1985    Orly katliamı davasında karar açıklandı ASALA örgütü militanı Varujan Garbisyan müebbet, Soner Nayır 15 yıl, Ohannes Semerciyan 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.15 Temmuz 1983 yılında Fransa'nın Orly Havaalanı'nda ikisi Türk 7 kişinin ölümüne yol açan bombalı saldırının sanıklarına verilen bu cezalarla ASALA ilk defa ağır bir cezaya çarptırılmış oldu.

1990    Yıldız Üniversitesi'nde öğrenciler 3,5 saat işgal eylemi yaptı, eylemden sonra 200 öğrenci gözaltına alındı.

1949    Piyade mermisi, piyade havanı ve kapsül üreten Nuri Killigil'e ait İstanbul Sütlüce'deki mühimmat fabrikasında aralıklarla iki büyük patlama oldu Milli Savunma Bakanlığı'nın denetimi altında bulunan fabrikada çıkan yangın, çevrede büyük paniğe yol açtı Yangının baruthaneye sıçramasıyla yerle bir olan fabrikada 6'sı itfaiye eri olmak üzere 35 kişi öldü Ölenler içinde fabrikanın sahibi ve Enver Paşa'nın kardeşi olan Nuri Killigil de vardı Killigil'in II Dünya Savaşı yıllarında Almanlarla sıkı ilişkiler içinde olduğuna dair belgeler Uğur Mumcu'nun 40'ların Cadı Kazanı isimli kitabında yayımladı.O yıllarda Nuri Paşa'nın ırkçılık-turancılık düşleri ile Almanların Sovyetler Birliği'ni yıkma planları örtüşüyordu Paşa birçok kez Almanya'ya gitmişti Bir süre sonra Almanlar Nuri Paşa'nın planlarını uygun görmeyince Nuri Paşa fabrikadaki işlerine yoğunlaştı Yürürlükteki İş Yasası göre silah fabrikalarında çalışan işçilere daha fazla prim ödenmesi gerekiyordu. Nuri Killigil İşçi Sigortaları Kurumuna fabrikada "harp imalatı ile iştigal etmeyeceğini" bildirmişti. Oysa patlama sonrasında fabrikada el bombası , havan imal edildiği ortaya çıktı.

1985    Anavatan Partisi Genel Başkanı Turgut Özal, partisinin İzmir Kongresi'nde yenilgiye uğradı Turgut Özal'ın açık destek verdiği Atilla Yurtçu İzmir il başkanlığı seçimini, liberallerin adayı Şükrü Okurer karşısında18 oy farkla kaybetti.

1983    Kapatılan Adalet Partisi Samsun Milletvekili ve eski Ulaştıma Bakanı Hüseyin Özalp ile Sinop'un Erfelek ilçesi eski belediye başkanı Orhan Altay hakkında toplu silah kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla dava açıldı

1918    Asker Ailelerine Yardımcı Hanımlar Cemiyeti Nuriye İsmail (Canbolat) Hanım başkanlığında kuruldu Cemiyet, Enver Paşa'nın eşi Naciye Sultan'ın himayesindeydi Dernek, bir yıl içinde 6247 kişiye yiyecek dağıttı.

1994    5 DEP'li ve1 DEP kökenli bağımsız milletvekilinin dokunulmazlıkları kaldırıldı Hatip Dicle ve Orhan Doğan, meclis kapısında gözaltına alındı Dokunulmazlıkları kaldırıldıktan sonra, iki geceyi TBMM'de geçiren 5 milletvekili DGM'ye teslim oldu.

1973    Türk basınını temsil eden dokuz kuruluş, "Fikir suçu çağ dışıdır" görüşünde birleşerek, yürürlükteki kanunlarda değişiklik yapılmasının zorunlu olduğunu açıkladılar ve basın suçlularının affedilmesini istediler.

1988    Azerbaycan'da Ermenilerle Azerilerin çatışmalarından sonra Sovyetler Birliği Azerbaycan'a askeri birlikler yolladı, sokağa çıkma yasağı kondu.

1984    Sıkıyönetim uygulamasının kaldırıldığı13 ilden 8'inde olağanüstü hal uygulaması TBMM'de kabul edildi Olağanüstü halin askeri idareden sivil idareye geçiş olduğunu söyleyen İçişleri Bakanı Ali Tanrıyar, "Olağanüstü hal ile valilere geniş hak tanınmıştır Bu yetkilerin vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini gözetir biçimde uygulanacağı tabiidir Olağanüstü uygulanacak illerde hareket tarzı valilere bir genelgeyle duyurulacaktır" dedi

1960    Necip Fazıl Kısakürek, Atatürk'ün hatırasına yayım yoluyla hakaret ettiği gerekçesiyle18 ay hapis cezası daha aldı.

1984    DİSK'e bağlı Yeraltı Maden-İş sendikasının 25 yöneticisi hakkında İstanbul Sıkıyönetim Savcılığı tarafından dava açıldı.

2000    İngiltere,16 aydır Londra'da ev hapsinde tutulan eski Şili diktatörü Pinochet'in salıverilmesine karar verdi

1950    Van'ın Özalp ilçesinde hayvan kaçakçılığı yapan 33 kişiyi sorgulamadan kurşuna dizdirmek suçundan yargılanan emekli Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın yargılanması sona erdi Genelkurmay Askeri Mahkemesi Muğlalı'ya 20 yıl hapis cezası verdi.

1956     Cumhurbaşkanına hakaretten sanık Ulus gazetesi yazarı Şinasi Nahit Berker 1 yıl hapse mahkum oldu.

2000    Pendik Kaymakamlığı, Nobel ödüllü İtalyan yazar Dario Fo'nun "Kadın Oyunları" adlı tek kişilik tiyatro oyununun sahnelenmesine erkekleri tecavüze kışkırttığı gerekçesiyle izin vermedi.

1946    Kuzey Vietnam'da Ho Şi Minh cumhurbaşkanı seçildi.

1956    Fransa Fas'ın bağımsızlığını onayladı.

1977    Türkan Şoray "Dünya Kadın Rejisörleri Festivali"ne katılmak için Belçika'ya gitti.

1984    ABD. Kongresi, Kıbrıs sorununda ilerleme Sağlanıncaya kadar Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimine yapacağı yardımları askıya aldı.

1958    Yunanistan'da Konstantin Karamanlis başbakanlıktan istifa etti.

1960    İstanbul'da gece sessiz yürüyüş yapan 500 teknik okul öğrencisi, polis tarafından dağıtıldı.

1974    TRT Televizyon, çarşamba hariç her gün yayın yapmaya başladı.

1962    Hindistan'da Nehru'nun Kongre Partisi seçimleri büyük bir oy farkıyla kazandı.

1994    Türkiye'nin ilk ve en çok film çeken kadın yönetmeni Bilge Olgaç, henüz elli dört yaşındayken, Taksim'deki evinde çıkan yangında yanarak öldü. Yönetmenliğe başrolünü Yilmaz Güney'in oynadığı "Üçünüzüde Mıhlarım" adlı filmle başladı. İlk deneyiminde yaşadıklarını şöyle anlatmıştı. "Genç bir kadındım. Üstelik bu işi kadın olarak ilk kez yapan insandım. İlk önce bir kadın ne yapabilir diye bakıyorlardı. Kuşkulu bir bakıştı. Ben de çok sert, bağırıp çağıran bir rolü benimsedim. Fakat sonradan bu rolden vazgeçtim. Çünkü insanlar artık bana inanıyorlar ve güveniyorlardı." Linç adlı filmiyle Adana Altın Koza Film En İyi Yönetmen ödülünü kazandı.1984 yılında çektiği Kaşık Düşmanı filmiyle Antalya Film Şenliği'nde En İyi Üçüncü Film ve En İyi Senaryo ödüllerini, Fransa'da düzenlenen Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali'nde Büyük Ödülü ve Jüri Özel Ödülü'nü kazandı. Gülüşan, İpekçe, Yarın Cumartesi, Gömlek, Kurşun Adres Sormaz Bilge Olgaç'ın yönetmen olarak imza attığı filmler arasındadır.

1957    Türkiye'de çağdaş beden eğitiminin yerleşmesine öncülük eden, spor eğitimcisi Selim Sırrı Tarcan İstanbul'da öldü. Tarcan, İsveç Kraliyet Askeri Beden Eğitimi ve Jimnastik Akademisi'ni bitirmişti. Uzun yıllar beden eğitimi öğretmenliği yaptı. Terbiye-i Bedeniye, Spor, Beden Terbiyesi çok sayıda kitaplarından bazılarıdır. 

1981    Dünya Gazetesi yayın hayatına başladı. 

2004    İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün büyük oğlu Ömer İnönü 80 yaşında İstanbul'da vefat etti.

1919    İlk Komünist Enternasyonal, Moskova'da toplandı.

1995    
Yahoo! kuruldu.




1 Mart 2022 Salı

Gizli tanık laneti + Kullanışlı tanık (Ayça Söylemez-BİRGÜN)

 Gizli tanık laneti (01/03/2022)

“Gizli tanık” uygulaması hayatımıza Ergenekon soruşturmasıyla girdi. Bu çorabı başımıza örenler kaçtı ama uygulama halen yürürlükte

Anayasa Mahkemesi de geçen haftalarda, konuyla ilgili kendinden bile beklenmeyecek derecede tartışmalı bir karara imza attı: Mahkemenin gizli tanık beyanıyla karar vermesinin her durumda yanlış olmadığını ifade etti.

Aslında konu basına yanlış şekilde yansıdı. Birincisi, AYM’nin kararı sadece tutuklamaya ilişkindi, bir dosyanın sonucuna etki eder özellikte değildi. İkincisi, somut olayda AYM, tutukluluğun sadece muğlak bir tanık beyanına dayanmasını hak ihlali olarak kabul etti. Yani haberlere yansıdığı gibi AYM, gizli tanık beyanının nihai hükme esas görülmesini kabul etmiş olmadı.

Ancak şu anki haliyle de AYM’nin kararı, ileride verilebilecek haksız tutukluluk kararlarına ve vahim hukuki hatalara yol açabilme tehlikesi taşıyor.

Çünkü halihazırda sadece gizli tanık beyanıyla tutuklu yüzlerce kişi var. Örneğin ilk olarak BirGün’de de yazdığım ‘kadrolu gizli tanık’ İ.Ö.’nün ifadesiyle 141 davada yüzlerce kişi tutuklu. ÇHD davasının da gizli tanığı olan İ.Ö.’nün daha önce yalancı tanıklık yapmaktan cezası da var üstelik. Zaten kendisi de son olarak mahkemeye dilekçe gönderip “Psikolojim bozuk, beyanlarımı ciddiye almayın” dedi ama tanıklığı ile halen insanlar yargılanmaya devam ediyor.

Oysa mevcut kanunlara göre, mahkeme başka delil olmaksızın sadece tanık ifadesine dayanarak hüküm veremez. Verilen kararlar da AYM ya da AİHM’nden döner. Örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 23 Haziran 2015 tarihli bir kararında, gizli tanık ifadesine dayanılarak verilen “örgüt üyeliği” mahkumiyetinde adil yargılama hakkı ihlali bulmuş, yeniden yargılama kararı vermişti. AİHM, “sanıkların savunma hakkının engellenmesi dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine” hükmetmişti.

(Tabii bu karar da mahkemenin yargılama sonucunda verdiği nihai hükümle ilgiliydi.)

TUTUKLAMA HUKUKA AYKIRI BULUNDU

AYM de benzer kararlar veriyordu, bugüne dek…

Üstelik bu dosyada savcılık bile sadece gizli tanık beyanının tek başına mahkumiyete esas olamayacağına hükmetmişken.

Dosya, Diyarbakır Eğil Belediye Meclis Üyesi Rıza Barut’un gizli tanık ifadesi üzerine “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklanmasına ilişkin.

Soruşturma aşamasında tutuklanan Barut ile ilgili savcılık, tanık ifadesine dayanarak dava açamayacağını belirtip bu suçtan takipsizlik kararı verdi. Soruşturma kapsamında bir ay tutuklu kalan Rıza Barut, tutukluluğun haksızlığına ilişkin AYM’ye bireysel başvuru yapmıştı. AYM gerekçeli kararını 17 Şubat’ta açıkladı: “Yer, zaman, kişi ve eylem bilgileri ihtiva etmeyen ve bu anlamda yargı makamlarına denetim imkanı vermeyen soyut gizli tanık beyanını kuvvetli belirti olarak kabul etmenin mümkün olmadığına” hükmetti ve Barut’un tutuklanmasını hukuka aykırı buldu.

BIRAZ DAHA UZAKLAŞMIŞ OLDUK

AYM’nin kararındaki tartışmalı kısım ise “gizli tanık beyanlarının soruşturma ve kovuşturma aşamasında farklı değerlendirilmesi gerektiği” ve tanık ifadesini doğrulatılmasıyla delil niteliği kazanabileceğiydi.

Anayasa Mahkemesi, ifadenin denetlenme imkanı olduğunda, tek başına gizli tanık ifadesiyle kişilerin tutuklanabileceğini belirtti: Gizli tanığın ifadesindeki yer, zaman, kişi gibi somut olguların bulunması durumunda bu beyanların tutukluluğa dair kuvvetli belirti sayılabileceğini ileri sürdü.

Yani, yüzünü hakimin bile görmediği, söylediklerinin hiçbir zaman kesin olarak doğrulanmadığı, buna da çoğu zaman lüzum görülmediği bir kişinin beyanının, mahkemelerce muteber görülmesinde bir adım daha atılmış oldu. Adaletin tesisi söz konusu değilse de yazılı kanunların uygulanmasından da biraz daha uzaklaşmış olduk.

                                                                       ***

Kullanışlı tanık (21/01/2020)

Son dönemin dava dosyalarındaki kullanışlı tanıklar, yargının Cemaat döneminde verdikleri ifadeleri, günümüze uyarlayarak her dönem kullanışlı olmayı sürdürüyor.

Örneğin, henüz 10 yaşındayken polis tarafından devşirildiğini ve muhbirliğe başladığını söyleyen tanık İ., sonradan ‘güncellediği’ ifadesinde “2008 yılından beri açık tanıklık yapıyorum” diyerek bu işi meslek haline getirdiğini itiraf ediyor. 18 yıl hapis cezası bulunan İ., 2022’de tahliye olacak. Yani cezaevi kariyeri tanıklık üzerine kurulu.

Tanık İ., konjonktürün değiştiği dönem, 2016 yılında, daha önce verdiği ifadelerinde değişiklik yapmak için savcılığa “düzeltme dilekçesi” verdi.

İlk ifadelerinde sadece aleyhine ifade verdiği örgütle bağlantılı olduğunu söylediği kişileri suçlarken bu kez, ‘FETÖ’ üyeliği veya yöneticiliği ile hapiste olan eski Emniyet Müdürlüğü mensuplarını da suçladı.

Bazı ifadelerinde ise yasadışı örgütlerin silahlı eylemlerinden, direkt olarak geçmişte talimat aldığı eski polis müdürlerini sorumlu tuttu.

Dilekçesinde bahsettiği isimle ‘paralel örgüt’ün, yasadışı örgütlerin eylemlerini - kendisi önceden haber verdiği halde - önlemediğini ve “işin Başbakana suikast hazırlığına vardığını” yazdı. Hatta böyle bir suikastın başka bir örgütçe yapılamayacağını, bulunan krokilerin de yine “FETÖ mensubu polislerce örgütlere verildiğini” iddia etti.

İ. hem cezaevinde hükümlü hem de tanık koruma programında.

Tanıklık ettiği davalarda sanık avukatları talep etmesine rağmen duruşmalara götürülmüyor, ifadeleri, yüzü gizlenerek SEGBİS aracılığıyla alınıyor. Avukat Efkan Bolaç’ın yargılandığı ve ceza aldığı bir davada da tanık olan İ., mahkemenin defalarca yazı yazmasına rağmen duruşmalara SEGBİS ile bile bağlanmadı, dava bitene dek “kayıptı”.

İ. savcılığa ve cezaevi idaresine zaman zaman yazdığı dilekçelerde psikolojisinin bozuk olduğunu da defalarca belirtti.

Cezaevi idaresine yazdığı bir dilekçesinde, Halk TV’nin “devlete, cumhurbaşkanına, iktidar partisine hakaret ederek kara propaganda yaptığı” gerekçesiyle, kanal hapishane televizyonlarından kaldırılana dek açlık grevi yapacağını bildirdi. (Bu açlık grevi nedeniyle de bir ay idari disiplin cezası aldı.)

Büyük Birlik Partisine hitaben yazdığı başka bir dilekçesinde de partiye bağlılığını ifade ederek idam cezasının getirilmesi için yapılan imza kampanyasından gurur duyduğunu belirtti.

Ruh halinin durumunu anlatan böyle birçok dilekçesi bulunuyor.

Buna rağmen televizyon programlarında cumhurbaşkanı veya AKP aleyhine söylenen sözleri şikayet ettiği dilekçeleriyle birçok hakaret davasında müşteki konumunda. (Avukat Bolaç’a açılan davada da yine televizyonda izledikleri üzerinden şikayetçi olmuş, müştekisi olduğu davada ifade bile vermemişti.)

Yıllardır düzenli olarak verdiği ifadeler yüzlerce ağır ceza davasında tek delil olarak kullanıldı, bu davaların birçoğunda sanıklar hakkında, ağırlaştırılmış müebbet de dahil çok uzun süreli hapis cezalarına hükmedildi.

Dönemine göre ifade veren gizli veya açık tanıklar, özellikle İstanbul’daki ağır ceza mahkemelerinde, istenilen her davada istenilen şekilde verdikleri ifadelerle şimdilik iktidar için çok kullanışlı. Ancak bu tanıklar bir gün, gerçekte nelere tanık olduklarını da anlatabilirler…

(Ayça Söylemez-BİRGÜN)

Sol kimi tutmalı; Ukrayna mı Putin mi? - İbrahim Varlı / BİRGÜN

Ukrayna savaşı daha ilk andan itibaren solda 

büyük bir tartışmaya vesile oldu. İzlerin 

birbirine girdiği, kafa karışıklığının had 

safhada olduğu sol mahallede birbirine 

yönelik suçlamalar, ithamlar havada 

uçuşmaya başladı.

Sağcıların, liberallerin, savaş borazanları çalan kesimlerin sola yönelik kara çalmalarını dikkate almaya değmez. Hem 

Rusya’yı hem de ABD ve NATO’yu 

eleştiren solcuları, “Putinci oldunuz, NATO’cu oldunuz” diye hedefe koymak liberal aklın sefaleti.

Ancak sol, sosyalist mahallede gittikçe garip bir hal almaya başlayan tartışmaya göz atmakta fayda var.

PANKARTLARIN GÖSTERDİKLERİ


Hafta sonu Kadıköy’de yapılan ortak eylemde taşınan pankartlar bu kafa karışıklığının çarpıcı izdüşümü oldu. Emek ve demokrasi güçlerinin eyleminde taşınan üç dövizden birinde Ukrayna yönetimi faşistlikle suçlanırken hemen önündekinde Rusya mahkûm ediliyordu. Bir diğerinde ise emperyalizme karşı sürekli savaş çağrısı yapılıyordu.

Gerici egemen güçlerin kapitalist-emperyalist rekabetinin neden olduğu savaş yürekleri ağızlara getirirken yaşananları toparlamak bize verili bir tablo sunuyor.

Sol kimi tutmalı; Ukrayna’yı mı Putin Rusyası’nı mı?
Bu bir müdahale mi, savaş mı, işgal mi?
Rusya emperyalist mi? Yayılmacı, hegemonik bir güç mü?
Sorular daha da çoğaltılabilir.

İKİ KÖTÜ ARASINDA TERCİH YAPMAK!

İki kötüden birini tutma yarışına girenler ortaya ilginç bir manzara çıkardı. Karşılıklı suçlamalar iki ana grupta toplanabilir.

-Rusya’yı destekleyenler
Rusya’yı haklı bulan ve destekleyen çevrelere göre Putin’in fitilini ateşlediği harekat “asıl savaşı” önlemek için yapılan bir savunma operasyonu. Dahası NATO’ya “dur” demektir. Rusya, ABD/NATO’nun 30 yıldır sürdürdüğü büyük kuşatmaya karşı, “son cephe” üzerinden yarma harekâtı yapıyor.

-Batı’ya göz kırpanlar
Bu çevreler Rusya’yı mahkûm ederken Batı’nın yanında saf tutmaktan imtina etmemekte. Batı emperyalizminin savaş yığınağını dikkate almadan, adım adım örülen provokasyonu eleştirmeden tek taraflı bir suçlamaya girişmekten kaçınmıyorlar. NATO’nun herhangi bir askeri tehdit yokken Rusya sınırına kadar genişlemesi açık bir provokasyon. Savaş örgütü NATO’nun Doğu Avrupa’ya genişleme yoluyla Rusya’ya yönelik kışkırtıcı yaklaşımı ABD’yi ve ‘kolektif emperyalizmi’ baş suçlu yapıyor.

NASIL TUTUM ALMALI?

1) ABD liderliğindeki NATO’nun genişleme politikasına da, Rusya’nın yayılmacılığına da karşı çıkmalı. İki kötüden birini seçmek, taraf tutmak zorunda olunmamalı.

2) Putin’den bir antiemperyalist, antikapitalist çıkmaz. ABD karşıtlığı Putin sevgisine dönüşmemeli. Nasıl ki mollaların ABD karşıtlığının gerici İran, rejimine sempati duyulmasını gerektirmediği gibi.

3) Çarlığa özenen, şovenist, otokrat bir lider olan Putin Rusyası’nın güvenlik endişeleri, topyekûn bir işgalin gerekçesi olmaz.

4) Biden Amerikası ve liberal Batı’nın halklara demokrasi götürmeyeceği acı tecrübelerle baki. Demokrasi soslu bu liberal söylemlere kanmamalı, her fırsatta teşhir edilmeli.

NE YAPMALI?

Sadece Ukrayna’daki değil dört bir yandaki küresel güç kapışması ve yayılmacı hayaller dünyayı felakete sürüklüyor. Bu durumun kaybedeni ise tüm dünya halkları oluyor. Yapılması gerekenlere dair savaşın ilk günü BirGün’de manşetten verdiğimiz 6 maddeyi hatırlatmakta yarar var.

1-Acil ateşkes: Savaşın daha büyük yıkımlara yol açmasının önüne geçmek için silahlar koşulsuz olarak susmalı.

2-Rusya çekilmeli: Rusya hiçbir koşul öne sürmeden Ukrayna’dan çıkmalı. Askeri unsurlar ülke sınırına çekilmeli.

3-Minsk Anlaşması’na uyulmalı: Donbass’ta çatışmaları sonlandırmak amacıyla imzalanan Minsk Anlaşması’na tüm taraflar uymalı.

4-ABD/NATO güvenlik garantisi vermeli: Gerilimin ana kaynağı ABD ve NATO yayılmacı emellerden vazgeçmeli. Moskova’ya güvenlik garantisi vermeli.

5-Ukrayna tarafsız kalmalı: ABD liderliğindeki Batı dünyası ile Rusya arasında güç mücadelesine sahne olan Ukrayna “tarafsız” kalmalı.

6-Doğu Avrupa’da kuvvet indirimi: Başta ABD ve NATO olmak üzere tüm aktörler “silah cephaneliği”ne çevirdikleri Doğu Avrupa’da kuvvet indirimine gitmeli.

Sonuç yerine; iki gerici cepheden birini tercih etmek zorunda değiliz. Hem ABD liderliğindeki Batı emperyalizminin yayılmacılığına hem de Rusya’nın hegemonyacı emellerine aynı anda hayır demek mümkün.

İbrahim Varlı / BİRGÜN

28 ŞUBAT'ın GÜNAH KEÇİLERİ (I-II) - Barış Terkoğlu / CUMHURİYET

 (1) 25 yıl önce 28 Şubat'ta toplanan MGK, irticayla mücadele için alınması gereken önlemleri kararlaştırdı

Bugün 28 Şubat. 25 yıl önce toplanan MGK, irticaya karşı kritik kararlar almıştı. O gün alınan kararlar, yıllar sonra FETÖ’cü savcılar tarafından “darbe” sayıldı. Devamını ise AKP dönemi yargısı getirdi. Bugün 80’li yaşlardaki 14 emekli asker 194 gündür cezaevinde. Bir gözleri ise AYM’nin önüne giden dosyada...

Bugün 28 Şubat’ın 25. yıldönümü. Kamuoyunda “28 Şubat dönemi” denilerek ucu açık bırakılıyor. Ancak bu tarih, 1997 yılında gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu toplantısını tarif  ediyor. Haliyle tartışmaları başlatan olay, aslında o gün yaşandı.


1990’lı yıllar, Sivas Katliamından Hizbullah’ın mezar evlerine kadar, din bahane edilerek işlenen cinayetler dönemiydi. Din sömürüsü yapan örgütlenmeler pıtrak gibi çoğalmıştı. Fethullahçılar başta olmak üzere cemaat ve tarikatlar devlette alan tutuyordu. Şeriat talepli gösteriler, başkent Ankara dahil, şehir merkezlerinde düzenlenir olmuştu. Süreci kritik hale getiren en önemli halka, iktidarda Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi (DYP) koalisyonunun bulunmasıydı. Refah Partisi siyasal İslam ile anılırken DYP’nin adı devlet içindeki çete oluşumlarıyla yan yana getiriliyordu.

İşte böyle kritik bir dönemde 28 Şubat 1997 günü Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplandı. Toplantının başkanlığını Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yapıyordu. Saat 15.10’da başlayan toplantı, 8 saat 45 dakika sürdü. Sonuçta başta Cumhurbaşkanı Demirel olmak üzere, Başbakan Necmettin Erbakan ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller’in de imzalarının olduğu karar metni ortaya çıktı. Metinde irticayla mücadele için alınması gereken tedbirler vardı. Karar, 13 Mart 1997 tarihli Bakanlar Kurulu’nda okunarak onaylandı.

ERBAKAN’IN ÖLÜMÜ BEKLENDİ

28 Şubat kararları “darbe” ile suçlansa da kararları eksiksiz onaylayan hükümet, görevine devam etti. Erbakan’ın istifası, kararlardan dört ay sonra, 18 Haziran’da gerçekleşti. Erbakan, kendisine yönelik bir zorlama olmadığını, koalisyon protokolü gereği görevini ortağı Çiller’e devretmek üzere istifa ettiğini söylüyordu. 

28 Şubat MGK’si, 28 Temmuz 1997’de Yeniden Doğuş Partisi lideri Hasan Celal Güzel tarafından yargıya taşındı. Güzel, 28 Şubat kararlarına dayanarak kurulan Batı Çalışma Grubu’nu darbe ile suçluyordu. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM) Başsavcılığı, 4 Ağustos’ta “Batı Çalışma Grubu’nun illegal bir yapılanma olmadığını, varlığı ve amacının çok önceden kamuoyuna açıklandığını” söyleyerek takipsizlik kararı verdi. Yapılan itirazı inceleyen İstanbul 4 Nolu DGM, kararı kesinleştirdi.

Ancak 15 yıl sonra eski defterleri yeniden açan adım atıldı. 10 Nisan 2012’den itibaren tutuklamalar başladı. Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davaları sürecinde “Kozmik Oda Savcısı” olarak Mustafa Bilgili soruşturmayı davaya dönüştürdü. Bilgili, tutuklamalardan 13 ay sonra, 1309 sayfalık iddianamesini hazırladı. FETÖ operasyonlarının ardından tutuklanan ve hüküm giyen Bilgili, davayı açmak için Erbakan’ın ölmesini beklemişti. Zira Erbakan, kamuoyuna defalarca yaptığı açıklamada, kumpas davalarına karşı çıkmıştı. 

Kumpas davaları döneminin ürünü olan, FETÖ tarafından başlatılıp AKP tarafından sürdürülen yargı serüveninin sonunda, bugün 14 emekli asker cezaevinde bulunuyor. Bir kısım asker ise yeniden yargılanıyor. Dava ile ilgili ihlal başvurusu halen Anayasa Mahkemesi’nin önünde.

BİR YILAN HİKÂYESİ

28 Şubat davasında 102 asker bir sivil yargılandı. Askerlerin rütbeleri yüzbaşı ile orgeneral arasında değişiyordu. Tek sivil ise eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz’dü. Dava 10 yıl sürdü. 14 kişi için 2018 yılında verilen ağırlaştırılmış müebbet cezası kararı 2021’de onandı. Davaya önce Ankara 13. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi, sonra Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi baktı.  Yargıdaki dönüşüm bu davaya da uğradı. Süreçte, dört mahkeme başkanı, üç savcı değiştirildi. Karar 106 celse sonunda çıktı. Sahte dijital deliller, tartışmalı tanıklar, FETÖ ile bağlantılı yargı mensupları ve tabii ki AKP iktidarının gölgesi bu dava üzerinde de vardı.

KUMPAS DAVALARIN KOPYASI

28 Şubat davasını başlatan isim görüntüde Tamer Tatar’dı. Tatar, 1997 yılında FETÖ iltisakı nedeniyle ordudan atılmıştı. 20 Kasım 2011’de, İstanbul’da, FETÖ’den firarda olan Savcı Hüseyin Ayar’a gitti. Ahmet Yılmaz isimli bir kişinin gönderdiği, içinde 28 Şubat süreci ile ilgili evrak ve CD-DVD bulunduğu iddia edilen kargo poşetini teslim etti. Dava dosyasına göre hikâye böyle başlıyordu. Ancak Tamer Tatar duruşmada, CD-DVD teslim ettiğini reddetti. Haliyle dijitaller başından tartışmalı hale geldi.

Yine dava belgelerine göre, Savcı Hüseyin Ayar, elindekileri bir gün sonra polis kuryesi ile Savcı Mustafa Bilgili’ye (o da FETÖ hükümlüsü) gönderdi. Tutanakta bir bir CD, bir DVD teslim edildiği yazılıydı.

FETÖ iltisaklı Savcılar Mustafa Bilgili ve Kemal Çetin, CD ve DVD’yi dört ay bekletti. Ardından sanıkların bizzat savcıların hazırladığını iddia ettiği “5 numaralı CD” ortaya çıktı. Bu CD’deki belgelerin sahte olduğu bilirkişi raporuyla kanıtlandı. TSK’ye ait kimi belgeler, tıpkı diğer kumpas davalarındaki gibi tahrif edilerek, sanıklar aleyhinde deliller üretilmişti.

CD’nin Genelkurmay Başkanlığı’ndan çıkarıldığı imajını vermek için üzerine Genelkurmay logolu bir etiket yapıştırılmıştı. Genelkurmay verdiği yanıtta, bu logonun Genelkurmay’a ait olmadığını açıkladı. Buna rağmen bu CD içindeki beş ana belge esas alınarak sanıklar aleyhinde hüküm kuruldu. 

DERSHANE NOTLARI ÇIKTI

Savcı Bilgili, soruşturma sürecinde üç bilirkişi tayin ederek CD hakkında “temiz” raporu aldırmıştı. Onbinlerce sayfayı dört günde inceleyen bilirkişiler Ünal Tatar, Yakup Korkmaz ve Cihat Yıldız da FETÖ bağlantılı çıktı. 

10 Haziran 2015 tarihinde ise mahkemenin atadığı, biri ODTÜ’den profesör olan üç bilirkişi, CD’nin “hukuki bir delil olarak kullanılmasının uygun olmadığı” yönünde rapor verdi.

CD’nin içinde bilirkişi olmadan da görülebilecek sahtelikler vardı... 

FETÖ ile bağlantılı FEM Dersanesi’nde okutulan, üzerinde “GİZLİ” yazılı ders programları olan bir evrak bulundu.  

1997 tarihli beş adet belgenin üzerinde “Evrak Güvenlik Numaraları” olduğu fark edildi. Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen bir yazıdan, evrak güvenlik numaralarının kullanımına 2002 yılından itibaren başlandığı anlaşıldı. 

Kısacası herkesin gözü önündeki 28 Şubat ile davadaki 28 Şubat arasında dağlar kadar fark vardı.

(II) 28 Şubat döneminin tanıkları verdikleri ifadelerle iddiaları çürüttüler

28 Şubat davası, darbe iddiasıyla açıldı. Gelgelelim, dönemin tanıkları aksini söylüyordu. 28 Şubat kararlarını eleştirenler dahi, zorlama ve şiddet ile karşılaşmadıklarını söylediler. Davanın hâkimleri, Bakanlar Kurulu tutanaklarını incelediğinde, hükümetin de kararları sahiplendiğini gördü. Öte yandan davayı kurgulayanların bir süre sonra FETÖ iltisaklı olduğu ortaya çıktı.

28 Şubat davası, adını 28 Şubat MGK’sinden alıyordu. FETÖ’cü savcı Mustafa Bilgili’nin iddianamesi de, mahkemenin kararı da 28 Şubat’ta darbe olduğu savına dayandı. Sanıklar bu gerekçeyle müebbet hapse mahkûm edildiler. Ancak dava sürecinde beklenmedik gelişmeler oldu. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ın davaya karşı olduğunu, bu nedenle davayı açmak için ölümünün beklendiğini söylemiştik. Yine de dönemin tanıkları halen yaşıyordu. Verdikleri ifadelerle davadaki “darbe” iddialarını çürüttüler. 

Dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, 89. duruşmada kendisine sorulan soruya şu yanıtı verdi:

“MGK toplantısında herhangi bir şiddet gördüm mü, kimin haddine? Bir bürokrat, bir Başbakan’a kimin haddine şiddet gösterecek? Siz bunu nasıl soruyorsunuz?”

Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, 75. duruşmada sanıklardan şiâkyetçi olmadığını söyleyerek kendisine sorulan soruya şu yanıtı verdi:  

Mahkeme Başkanı: “Şevket Bey, size yönelik hükümetin istifası konusunda tehdit içeren söz veya davranış veya dolaylı yoldan size geldi mi? Yani muhatap olma durumunuz oldu mu?” 

Şevket Kazan: Hayır, maruzatım bundan ibaret.”

Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener ile 73. duruşmada şu diyalog yaşandı:

Avukat Hüseyin Ersöz: Meral Akşener’e şu soruyu sormak istiyorum. Siz görev yaptığınız dönemde herhangi bir cebir veya bir şiddet eylemi ile karşılaştınız mı? 

Meral Akşener: Demin Sayın Başkan sordu o soruyu. Ben kişisel olarak herhangi bir, yüzüme karşı yapılmış bir davranışla karşılaşmadım diye söyledim. 

Ersöz: İkinci olarak; görevinizin yapılmasını engellemek için yani İçişleri Bakanlığı görevinizi yapmanızın engellenmesi için herhangi bir cebir veya şiddetle karşılaştınız mı? 

Akşener: Hayır karşılaşmadım.

Kısacası, dönemin tanıkları, 28 Şubat’a karşı olsalar da eleştirseler de söz konusu MGK kararlarının “darbe” olmadığını söyledi. Buna rağmen 80’li yaşlarındaki 14 asker halen cezaevinde darbe suçlamasıyla yatıyor.

DEMİREL’DEN DİKKAT ÇEKEN SÖZLER

Mahkeme dışında, anlatıyı tamamlayan bir olay daha var. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'na verdiği 7 Kasım 2011 tarihindeki beyanında, tanıklığını ortaya koydu:

Başkan: ‘Postmodern darbe’ tanımlamasına katılır mısınız? 

Süleyman Demirel: Yani kesinlikle katılmam. Çünkü darbe diyorsun, nereyi darp etmiş bu? Nereyi? Meclisi. Meclis duruyor. Öyle duruyor ki daha sonra seçime gitme imkânı oluyor. Nereyi darp etmiş? Hükümeti. Hükümet de duruyor. Nereyi darp etmiş? Anayasa… O da duruyor. Ben şunu söyleyeyim: O Meclisin, kalabilmesinde, o Anayasa’nın kalabilmesinde ve o hükümetin kalabilmesinde benim rolüm var.”

YARGILAYANLAR DA YARGILANDI

FETÖ BAŞLATTI AKP BİTİRDİ

28 Şubat Davası'nın ihbarcısı, iddianame yazan savcısı, bilirkişi, tutuklama yapan hâkimleri... Dava başından itibaren bir FETÖ operasyonuydu. O dönem AKP, FETÖ’ye destek verirken bu davanın da savcılığını yapıyordu. Derken FETÖ-AKP kavgası başladı. Ancak bu, davanın kaderini pek de değiştirmedi. AKP’nin yarattığı yeni yargı, FETÖ’cülerin yarım bıraktığı işi tamamladı. Geride bir FETÖ enkazı çıktı:

- Tamer Tatar: Kumpas delillerini FETÖ savcılarına teslim etti. TSK’den Aralık 1997 tarihinde “F. Gülen Tarikatı iltisakı“ nedeniyle ihraç edilmişti. Daha sonra FETÖ’nün yardım kuruluşu “Kimse Yok Mu Derneği”nde faaliyet göstermişti. 

- Mustafa Bilgili: 28 Şubat davası iddianamesini yazan savcı. Kozmik Oda Kumpası davası başta olmak üzere, FETÖ ile ilgili diğer davalarda yargılandı. FETÖ üyeliği ve devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme suçundan 17 yıl hapse mahkûm edildi.

- Kemal Çetin: Mustafa Bilgili’nin yardımcısı gibi çalışan savcı. FETÖ’den yargılandı ve ihraç edildi. 

- Hüseyin Ayar: İstanbul’da ihbarı alan savcı. FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle OHAL kararnamesi ile meslekten ihraç edildi. Aynı zamanda Balyoz soruşturmasını yürüten savcılardandı. 

- Hakan Oruç: Tutuklama kararı veren hâkimlerden. FETÖ üyeliği nedeniyle 8 yıl 9 ay hapse mahkûm edildi ve meslekten ihraç edildi. Aynı zamanda iddianameyi kabul eden Özel Yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin üye hâkimiydi.

- Mustafa Karatay: Hâkim, FETÖ iltisakı nedeniyle meslekten ihraç edildi. 

- Muhammet Alabaş: Hâkim, ihraç edildi. 

- Ali Ertan: Hâkim, ihraç edildi. 

- Haydar Kol: Hâkim, ihraç edildi, 9 yıl hapis cezası aldı. 

Duruşmalar devam ederken “Özgürlük Hâkimleri” olarak adlandırılan bir uygulamaya geçilmişti. Bu uygulamayla, tutukluluk hallerine devam kararı veren hâkimlerden Halil İbrahim Kütük, Ahmet Korkmaz, Kadriye Çatal, Nihal Uslu, Abdullah Bahçeci, Dündar Örsdemir meslekten ihraç edildi, yargılandı, ceza aldı.  

BAKANLAR KURULU’NDA NE KONUŞULDU?

Türkiye’deki yargılamalar sayesinde açığa çıkmamış sır kalmadı ya... Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi hâkimleri, 28 Şubat MGK’sinin ardından yapılan, 13 Mart 1997 tarihli Bakanlar Kurulu toplantı tutanaklarını inceledi. Bir özet çıkardı. O özet de Bakanlar Kurulu’nun herhangi bir baskı altında kalmadan kararları kabul ettiğini ortaya koyuyordu.

O özette şu ifadeler yer aldı:

“Bakanlar Kurulu’nun ve bütün üyelerinin irtica ve gericilik ile mücadelede kesinlikle kararlı olduğunu, bu hususta gösterilmiş olan tekliflerin ciddi şekilde ele alıp gerekenlerin yapılacağı talimatını vermişlerdir” 

“Her Bakanlığın kendisini ilgilendiren konularda çalışmalarına şimdiden başlayacağını ve konuların ciddi şekilde yürütülmesini bizzat Bakanlar Kurulu’nun takip edeceğini ifade etmişler ve konuların ciddi şekilde takip edilip yürütüleceği, ancak bunun bir tehdit ve zorlama altında yapıldığının imajının verilmemesi gerektiğini, çünkü Türkiye’nin güvenliğinden Bakanlar Kurulu’nun sorumlu ve Milli Güvenlik Kurulu’nun ise istişari bir kurum olduğunu, hükümetin bu mesuliyeti müdrik olarak görevde bulunduğunu, görevini dikkat ve itina ile yerine getireceğini, bu hususlardan bütün üyelerin hemfikir olduklarını ifade etmişler ve bu görevin dikkatli bir şekilde yerine getirilmesi talimatını vermişler ve ülkede huzurun sağlanması gerektiğini dile getirmişlerdir” 

Barış Terkoğlu / CUMHURİYET

TARİHTE BUGÜN (1 MART)



1921    Mehmet Akif'in (Ersoy) ''İstiklal Marşı'', Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey tarafından Mecliste ilk kez okundu 

1923    Mustafa Kemal Paşa, TBMM'nin yeni çalışma dönemini açtı. Mustafa Kemal'in açış konuşmasını Mecliste dinleyiciler balkonundan izleyen Latife Hanım, Meclise gelen ilk kadın oldu.

1923    Ali Fuat (Cebesoy) tekrar TBMM ikinci başkanlığına, Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey (Ulaş) birinci başkan vekilliğine, Konya mebusu Musa Kâzım Efendi ikinci başkan vekilliğine seçildiler.

1925     Anadolu Ajansı Türk Anonim Şirketi kurularak, AA şirket statüsüne kavuştu. Ahmet Ağaoğlu, AA'nın ilk Yönetim Kurulu Başkanı, Alaeddin Bey ilk Genel Müdürü oldu.

1926    1889 İtalyan Zanardelli yasası esas alınarak hazırlanan yeni Türk Ceza Kanunu TBMM'de kabul edildi Dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bey TBMM'de yaptığı konuşmada yeni yasa hakkında şunları söylüyordu: " Arkadaşlar ceza kanunumuz çok serttir Çünkü inkılap çok kıskançtır Fakat şunu heyet-i celilenize temin edebilirim ki sertliği ile beraber ilmi bir eserdir Bundan korkacak olanlar ve korkması lazım gelenler Türk milletinin menfaatlerine, Türk milletinin hukukuna ve inkılabına karşı tekin olmayanlardır ve bunların korkması lazımdır."

1935    Atatürk 4 kez oybirliğiyle cumhurbaşkanı seçildi.

1958    Türk denizcilik tarihine "Üsküdar Faciası" olarak geçen deniz kazası İzmit Körfezi'nde meydana geldi Üsküdar adlı yolcu vapuru İzmit'ten Karamürsel'e hareket etti 293 yolcusu vardı 26 dakika sonra Soğucak mevkiinde, hızı saatte130 kilometreyi bulan şiddetli lodosa yakalanarak battı Vapurda kapasitesinin üstünde yolcu vardı 76'sı öğrenci 272 kişi can verdi Kazadan ancak 21 yolcu kurtulabildi.

1997    İstenmeyen adam ilan edilen İran'ın Erzurum Başkonsolosu Said Zare ülkesine geri döndü İran'da misilleme olarak Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi Osman Korutürk ile Urumiye Başkonsolosu Ufuk Özsancak'ı istenmeyen adam ilan etti.

1929    İstanbul Boğazı kuzeyden gelen büyük buz kütlelerinin hücumuna uğradı Buzların yoğunluğu yüzünden Boğaz vapurları çalışamadı

2007    Danıştay 2. Daire üyelerine yönelik saldırıyla ilgili davada, savcı, olayın faili Alparslan Arslan ile Osman Yıldırım, İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu için ''anayasal düzeni cebren ortadan kaldırmak için silahlı örgüt kurmak ve yönetmek'' suçundan 4'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi.

1931    Troçki'nin Büyükada'da kaldığı Arap İzzet Paşa köşkü yandı.

1940    Fransız yazar Pierre Louys'in, Afrodit adlı romanının Türkçe çevirisi hakkında "müstehcen yayın" gerekçesiyle dava açıldı Bilirkişinin verdiği rapora dayanılarak toplatıldı Duruşmada savcı bazı bölümler için, " huzuru adalette zikrinden teeddüp (yani utanma) duyduğum " dediği romanın ne gibi yararı olduğunu anlamadığını, yapıtın ebedi bir değer taşımadığını, kitabın aile yuvalarına kötü etki yapacağını ileri sürdü Oysa, Pierre Louys'in Afrodit romanı Larousse'un 20 yüzyıl baskısına girmiş, Fransız operasında oynanmış bir eserdi Dava1940 yılında basan ve yayanların aklanmasıyla son buldu Davayla ilgili bir yazı yazan Sabiha Sertel "Resim tablolarını indirten, sanat eserlerini ikide bir maznun sandalyesine oturtan geri bir zihniyet eteğimizi çekiyor" dedi

1977    Hükümet 1977'de üç kez devalüasyon yaptı Yılın ilk devalüasyonu 'ta gerçekleşti Sanayici ve işadamları tarafından gecikmiş bir uygulama olarak değerlendirildi Alman Markı 50 kuruş, Amerikan Doları ise1 lira değer kazandı.

1987    Türkiye, Yunanistan'ın Bern Deklarasyonu'nu çiğneyerek Ege'nin ihtilaflı kıta sahanlığında petrol aramalarına başlaması durumunda, misillemede bulunacağı konusunda Atina'yı uyardı.

1996    Harçları protesto eden öğrenciler İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 30 saat işgal ettiler Eylem sonrası çıkan olaylarda100 öğrenci gözaltına alındı.

1994    Refah Partisi'nin merkezi Libya'da olan Uluslararası İslama Çağrı Cemiyeti'nden 500 bin dolarlık yardım aldığına ilişkin iddialar yeni bir boyut kazandı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 500 bin dolarlık çeki RP adına aldığı ileri sürülen Beşir Darçın'ın peşine düştü Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Nazmi Şarvan bu konuda gazetelerde yer alan haberleri ihbar kabul ederek soruşturma başlattıklarını açıkladı.

1940    Bulgaristan Mihver devletlerine katıldı.

1990    Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal'ın da ortakları arasında olduğu ilk özel TV kanalı Magic Box, Eutelsat F 5 uydusundan test sinyali yayınlamaya başladı.

2000    Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyeleri, İstanbul Küçükköy Karakolu'na yaptıkları baskında bir adet "Filistin askısı" buldu El konulan işkence aleti Ankara'ya götürüldü.

1984    Turgut Özal'ın köprü ve barajların satılması önerisine tepkiler sürdü. DYP Genel Başkanı Yıldırım Avcı, "Mirasyediler her şeyi satarlar" dedi HP Genel Başkanı Necdet Calp, "Ermeni terör örgütü ASALA almak istese verilecek mi ?" diye sordu SODEP Genel Başkanı Erdal İnönü de " Devlet malını satmaya kimsenin gücü yetmeyecektir " dedi.

1947    İffet Halim Oruz'un çıkardığı Kadın Gazetesi yayınlandı Gazete1979 yılına kadar 32 yıl,1125 sayı olarak çıktı.

1959    Kıbrıs'a dönen Makarios Kıbrıslı Rumlar tarafından büyük bir tezahüratla karşılandı.

1964    Milli Birlik Komitesi'nden çıkarıldıkta sonra Ottawa Büyükelçiliği danışmanlığına atanmış olan14'lerden Orhan Kabibay, yurda dönüşünde tutuklandı.

1979    Başbakan Ecevit ülkenin içinde bulunduğu bunalıma dikkat çekerek, "Ekonomiyi düzeltmek için zam şarttır" dedi.

1992    Show-TV yayına başladı.

1978    Adnan Menderes'in oğlu Adalet Partisi Aydın Milletvekili Mutlu Menderes geçirdiği bir trafik kazasından sonra öldü.

1951    Afyon ili Sandıklı ilçesinde grip salgınından 22 kişi öldü.

1956    İstanbul Valiliği'ne bağlı olarak yürütülen belediye hizmetleri,belediye binasında yapılan bir törenle birbirinden ayrıldı Artık tamamen bağımsız olan Belediye Başkanlığı görevi, Belediye Meclisi'nde yapılan seçim sonucunda bir yıl süreyle yine Vali Fahrettin Kerim Gökay'a verildi.

1992    İstanbul Kuledibi'ndeki Neve Şalom Sinagogu'na bombalı saldırıda bulunuldu Olayda bir kişi yaralandı, saldırganlardan biri yakalandı.

1951    Hastalık ve Analık Sigortası Yasası İstanbul, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illerinde yürürlüğe girdi.

1963    Kürt lider Molla Mustafa Barzani, Amerikan Associated Press'e verdiği bir demeçte, Irak hükümetinin Kürdistan'a özerklik tanımaması halinde kuvvetlerini yeniden harekete geçireceğini söyledi.Barzani, Irak Başbakanı Kasım'ın devrilmesinde Kürt mücadelesinin rol oynadığını ileri sürdü "Muhtar bir Kürt bölgesinin kuruluşuna muhalefet eden başka herhangi bir kişinin deakıbeti aynı olacaktır" dedi.

1980    Hacı Ali Demirel ve oğlu Yahya Demirel hakkında döviz kaçakçılığı suçundan yeni bir dava açıldı Sanıklar hakkında1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

1996    Uluslararası Narkotik Kontrol Stratejisi Raporu'nda, Türkiye kara para aklayan ülkeler arasında sayıldı.

1983    Hakkari'de Bir Mevsim adlı film Berlin Film Şenliği'nde 4 ödül aldı Berlin Film Şenliği'nde en çok ödül alan birkaç filmden biri olarak sinema tarihine geçti Senaryosu Onat Kutlar tarafından Ferit Edgü'nün O adlı romanından uyarlanan filmin yönetmeni Erden Kıral, oyuncuları Genco Erkal, Şerif Sezer ve Erkan Yücel.

1984    TBMM'de sıkıyönetimin13 ilde kaldırılmasını, 54 ildeyse 4 ay süreyle uzatılması kararlaştırıldı Başbakan Turgut Özal yaptığı açıklamada, "Olaylarda yüzde 99 azalma var Ancak aşırı sol ve bölücü örgütler faaliyetlerine yeraltında devam ediyorlar" dedi

1971    Batman'da 3 bin işsiz rafineriyi işgal etti.

1982    Erol Toy'un, "Aydınımız, İnsanımız, Devletimiz" adlı kitabının basımı ve dağıtımı yasaklandı.

1948    2 Saraçoğlu hükümetinde Gümrük ve Tekel Bakanlığı yapan Suat Hayri Ürgüplü, bakanlığı sırasında yolsuzluk yaptığı iddiasıyla Yüce Divan'da yargılanmaya başladı Basında yolsuzluk söylentileriyle ilgili yazılar çıkması üzerine Ürgüplü olayın sağlıklı biçimde soruşturulabilmesi için bakanlıkta istifa etmişti Suat Hayri Ürgüplü, kibrit üretiminde kullanılan tutkal ve Yunanistan'a satılacak kibrit işinde,1946'daki kahve alımlarında yolsuzluk yapmakla suçlanıyordu Yüce Divan Ürgüplü ve diğer sanıklar hakkında beraat kararı verdi.

1971    Ankara, Ege ve Diyarbakır Tıp fakülteleri asistanları oturma eylemine başladı.

1971    Türkiye'nin ilk çoban boykotu Konya'nın Sazgeçit köyünde başladı.

2012    Türk Lirası'nın tanıtılması amacıyla düzenlenen ''TL Simge Yarışması''nın sonuçları açıklandı. Türk Lirası simgesine kavuştu. Birincilik ödülüne layık görülen tasarım Tülay Lale'ye aitti.

1974    Hüseyin Kemal Gürmen, Türk tiyatro sanatçısı (doğum 1901) vefat etti.

2014    Dershanelerle ilgili düzenlemeleri de içeren kanun tasarısı TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Özel Öğretim Kurumları Kanunu'ndan "dershane" tanımı çıkarılıyor.

2018    Artvin Hopa ve Borçka ilçeleri arasında yapımı tamamlanan, 5 bin 228 metre uzunluğu ile Türkiye'nin en uzun ikinci çift tüplü tüneli Cankurtaran Tüneli ulaşıma açıldı.

2021    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu. 'İller mavi, sarı, turuncu, kırmızı diye sınıflandırıldı. Hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması düşük ve orta riskli illerde tamamen kalktı. Yüksek ve çok yüksek riskli illerde pazar günü devam edecek. Saat 21.00 - 05.00 arasında sokağa çıkma kısıtlaması sürecek.'Restoran, kafetarya, tatlıcı, pastane, kıraathane, çay bahçesi gibi yerler çok yüksek riskli iller dışında sabah 07.00 ile akşam 19.00 arasında faaliyetlerini yüzde 50 sınırlama ile sürdürecek.

1947     Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund, IMF) finans işlemlerine başladı.

1966     Baas PartisiSuriye'de yönetimi ele geçirdi.

1896      Henri Becquerelradyoaktiviteyi keşfetti.

2003    Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine, yabancı silahlı kuvvetler unsurlarının 6 ay süreyle Türkiye'de bulunmasına izin verilmesine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi, TBMM'nin kapalı oturumunda reddedildi.

2010    Başbakan Erdoğan malvarlığını açıkladı. Banka hesaplarında 2.366.109,95 TL'si (Şirket hisselerinin satış geliri, emekli ikramiyesi, emekli maaşı ve milletvekili maaşlarının toplamı) bulunuyor.