3 Aralık 2022 Cumartesi

BELLEK - 3 ARALIK -

 


 OLAYLAR:

  • 1854 - Florence Nightingale Hastanesine adını veren hemşire, Üsküdar'daki Selimiye Kışlası'nda, Kırım Savaşı sırasında yaralanan İngiliz askerlerinin tedavi ve bakımını yapmıştır.
  • 1854 - Eureka Stockade Savaşı: Victoria, Ballarat'ta 20'den fazla altın madencisi, maden ruhsatları ile ilgili çıkan bir isyanda, eyalet askerleri tarafından öldürüldü.



  • Eureka İsyanı: Viktorya döneminin altına hücum sırasında Avustralya'nın Victoria  kolonisinin  İngiliz yönetimine karşı ayaklanan altın madencilerini içeren bir dizi olaydı. 3 Aralık 1854'te Ballarat'ta isyancılar ve Avustralya'nın sömürge güçleri arasında gerçekleşen Eureka Şaramposu Savaşı ile doruğa ulaştı Çatışma, resmi olarak toplam 27 ölüm ve çok sayıda yaralanmayla sonuçlandı, kayıpların çoğu isyancılardı.1851'de  Victorian Nehri üzerinde barışçıl gösteriler ve sivil itaatsizlikle başlayan bir önceki dönem vardı,altın tarlaları. Madencilerin, başta madencilik izinlerinin maliyeti ve sistemin işgüzarca uygulanması olmak üzere çeşitli şikayetleri vardı.Kitlesel halk desteği, Melbourne'daki vatana ihanet davalarında yakalanan 13 isyancının beraat etmesine yol açtı Asi lider Peter Lalor parlamentoya seçildi ve daha sonra Victoria Yasama Meclisi Başkanı olarak görev yaptı Yasama Meclisi seçimleri için genel yetişkin erkek oy hakkı sağlayan yasa  ve Yasama Meclisi üyeleri için mülkiyet niteliklerinin kaldırılması da dahil olmak üzere isyancılar tarafından aranan çeşitli reformlar daha sonra uygulandı . Eureka İsyanı tartışmalı bir şekilde Avustralya'da demokrasinin doğuşu ile özdeşleştirilir ve birçok kişi tarafından siyasi bir isyan olarak yorumlanır. Eureka Stockade Memorial Park'ta, merkezindemadencilerin bağlılık yemini ettikleri ve savaşın üzerinde dalgalandırdıkları Eureka Bayrağı bulunan  bir yorum merkezi var.

  • 1901 - Eski ABD Başkanı Theodore Roosevelt 'Birliğin Durumu' mesajında, Temsilciler Meclisi'ne

  •  20.000 kelimelik bir konuşma yapıyor ve Kongre'den, tröstlerin gücünü "mantıklı limitler içinde" sınırlamasını istiyor.
  • 1910 - Modern neon ışıklandırma ilk kez, Georges Claude tarafından Paris Motor Show'da gösterildi.
  • 1912 - Bulgaristan, Yunanistan, Karadağ ve Sırbistan (Balkan Birliği), Osmanlı Devleti ile 1. Balkan Savaşı'nı geçici olarak durduran bir ateşkes imzaladı. (Bu mütareke 3 Şubat 1913'te sona erecekti ve düşmanlıklar yeniden başlayacaktı.)
  • 1918 - I. Dünya Savaşı'ndan sonra Londra 'da yapılan Müttefik Kongresi sona erdi; Almanya'nın savaş tazminatı ödemesine karar verildi.
  • 1920 - Ankara Hükûmeti ile Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti arasında, Gümrü Barış Antlaşması imzalandı.
  • 1923 - Teşkilatı Esasiye Encümeni yeni anayasayı görüşmeye başladı.
  • 1928 - Ekmek otuz para ucuzladı.
  • 1940- Hububat fiyatlarına hükümetçe narh konuldu. Savaş boyunca temel tüketim maddelerine (Başta ekmek olmak üzere, un, yağ, şeker et gibi) narh konulacak ayrıca bu maddelerin dağıtımı karne yöntemiyle yapılacaktır.
  • 1942 - Zonguldak'ta bir maden ocağındaki kazada 63 işçi öldü.
  • 1944 - Yunanistan'da, komünistler ve kralcılar arasında Yunan İç Savaşı başladı.
  • 1945- İstanbul’da Tan Matbaası bir grup saldırganın saldırısıyla yağmalandı.
  • 1956- Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencileri dersleri boykot etti.
  • 1956 - Birleşik Krallık ve FransaSüveyş'ten çekileceklerini açıkladılar.
  • 1959 - Dr.Fazıl Küçük Kıbrıs Cumhurbaşkanı Yardımcısı oldu.
  • 1961- Zonguldak’ta CENTO’ya üye 5 ülkenin “kömür toplantısı”nın yapıldığı sırada yaklaşık 5 bin maden işçisi “Dikkat, saltanat bitti!” “İşçiye ihanet eden Ata’ya ihanet eder” yazılı dövizlerle protesto yürüyüşü yaptı.
  • 1965- ABD Başkanı Johnson’dan iş adamlarına: “Vietnam Savaşı’nın arttıracağı ihtiyaçlar, ekonomimizi zenginleştirecek”.
  • 1967 - Cape Town'daki (Güney Afrika Cumhuriyeti) Groote Schuur Hastanesinde, Christiaan Barnard başkanlığındaki bir nakil ekibi, bir insan üzerinde ilk kalp naklini gerçekleştirdi.(o tarihte 53 yaşında olan Louis Washkansky'ye) Nakil yapılan hasta, 18 gün yaşayabildi.
  • 1968- İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kurulu “Anayasa’ya aykırı olduğu” gerekçesiyle öğretim üyelerinin Özel Hukuk Yüksek Okulu’nda görev almamalarını kararlaştırdı. İstanbul Barosu da Özel Hukuk Yüksek Okulu’ndan mezun olacakların avukatlık stajı yapamayacaklarını bildirdi. “Özel Hukuk Yüksek Okulu”nun açılması kararını protesto eden İstanbul Üniversitesi öğrencileri Beyazıt’tan Taksim’e yürüdü.
  • 1971 - Pakistan-Hindistan savaşı başladı.
  • 1971- SBF eski dekanı Prof.Dr. Mümtaz Soysal “Anayasa’ya Giriş adlı ders kitabında komünizm propagandası yaptığı” gerekçesiyle 6 yıl 8 ay hapis, 2 yıl 2 ay sürgün ve ömür boyu kamu hizmetinden mahrumiyet cezalarına çarptırıldı.
  • 1978 - Türkiye'de yılda 14 milyon ton tezeğin yakıt olarak kullanıldığı açıklandı.
  • 1979 - Ayetullah Ruhullah Humeyni, İran'ın ilk dini lideri oldu.
  • 1980- Ege Üniversitesi’nde 61 öğretim üyesi ve 339 yardımcısı ile Boğaziçi Üniversitesi’nden 121 öğretim üyesi YÖK kanununa karşı olumsuz değerlendirmelerini açıkladı.
  • 1980- 1 Aralık 1980’de Mardin’de gözaltına alınan Kenan Gürsey’in (1956- Diyarbakır) işkencede öldürüldüğü açıklandı. Otopsi raporunda işkence belirtileri yer almasına karşın Avni Karabaş, Enver Köse, Ali Demirtaş, Hilmi Özer, Akın Küçük, Cemalettin Erkin ve Kadir Hayta hakkında açılan dava “sanıkların suçu işledikleri konusunda yeterli ve inandırıcı deliller elde edilemediğı” gerekçesiyle beraatla sonuçlandı. Askeri Yargıtay beraat kararını onayladı.
  • 1981 - Bülent Ecevit, dört aylık hapis cezasını çekmek üzere Ankara Merkez Kapalı Ceza evine konuldu.
  • 1983- İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda kadrolu 7 oyuncunun görevine 1402 Sayılı Sıkıyönetim Yasası gereği son verildi.

  • 1984 - Bhopal felaketi: Hindistan'ın Bhopal bölgesindeki Union Carbide pestisit tesisinden bir metil izosiyanat sızıntısı oldu. Bu sızıntı, tarihin en kötü endüstriyel felaketlerinden biri olarak 3.800'den fazla insanı doğrudan öldürdü ve 150.000 ila 600.000 kişinin sakatlanmasına veya yaralanmasında yol açmıştı.
  • 1988- Türk PEN Başkanı yazar Yaşar Kemal, yetkililere yazdığı mektupta, “İnsanlık suçu olan şu işkence suçundan, şu utançtan ulusumuzu arıtalım. Bizim ulusumuz, böyle utançlara layık bir ulus değildir” dedi.
  • 1988- 1 Kasım’da türbanı “çağdaş kıyafet” olarak kabul eden bir genelge çıkaran YÖK, değişikliği Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’ne de ekledi. YÖK Başkanı İhsan Doğramacı kararı şöyle savundu: ”Modern bir türban, kanımızca çağdaştır”.
  • 1989 - Malta'da bir araya gelen ABD Başkanı George H. W. Bush ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Mikhail GorbaçovSoğuk savaşın bittiğini resmen ilan ettiler.
  • 1990- Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay, istifa etti. Torumtay istifa gerekçesini “İnandığım prensiplerle ve devlet anlayışımla hizmete devamı mümkün görmediğim için istifa ediyorum” sözleriyle açıkladı. İstifanın nedeni Özal’la Körfez politikası konusunda ters düşmesi olarak gösteriliyor. Genelkurmay Başkanlığı’na Orgeneral Doğan Güreş atandı.
  • 1994- Özgür Ülke Gazetesi’nin İstanbul Kumkapı Merkez ve Cağaloğlu temsilcilik binaları ile Ankara bürosunda gece birbiri ardına bombalar patladı: 1 ölü 19 yaralı. Patlamalarda yaralanan gazete çalışanları kelepçelenerek gözaltına alındı.
  • 1994 - Tayvan ilk yerel seçimlerini yaptı; James Soong, Tayvan'ın ilk ve tek doğrudan seçilen Valisi olarak seçildi, Chen Shui-bian, Taipei'nin doğrudan seçilen ilk Belediye Başkanı oldu, Wu Den-yih, Kaohsiung'un doğrudan seçilen ilk belediye başkanı oldu.
  • 1995 - Kamerun Havayolları'nın 3701 sefer sayılı uçuşunda, Kamerun'un Douala kentindeki Douala Uluslararası Havalimanı'na yaklaşan uçak düştü ve 71 kişi öldü.
  • 1997 - OttawaOntarioKanada'da, 121 ülkeden gelen temsilciler, anti-personel kara mayınlarının üretimini ve dağıtımını yasaklayan Ottawa Antlaşması'nı imzaladılar. Ancak ABD, Çin ve Rusya Federasyonu, anlaşmayı imzalamadı.
  • 1999 - Bakanlar Kurulu, Bolu'ya bağlı Düzce ilçesinin il, Kaynaşlı ve Derince beldelerinin de Düzce'ye bağlı ilçe yapılmasına karar verdi.
  • 2000- Pekin Uluslararası Bilimsel Film Festivali’nde ‘Bir Gölge Geçti’ filmi Jüri Özel Ödülü’nü aldı. Tülin Sertöz’ün senaryosunu yazıp yönettiği filmde, 1999’daki güneş tutulmasına Doğu Anadolu’da yöre halkının tepkilerini ve korkularını anlatıyor.
  • ---------------------------------------------------------
  • 2002- Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. Bedrettin Cömert’in 1978’de öldürülmesi dahil 5 cinayet ile çeşitli yaralama olaylarının faili olduğu iddiasıyla 1981’den beri aranan ve Almanya’da uyuşturucu kaçakçılığından yakalanıp iade edilen ülkücü Rıfat Yıldırım tutuklandı.
  • 2002- AKP Genel Başkanı Erdoğan genel seçimin hemen ardından “başbakan adına” görüşmeler yaptığı yurt dışı gezilerine ilişkin: “Gördük ki, AKP artık sadece Türkiye markası değil, bir dünya markası olmuş” dedi.
  • 2002 - Dünya Gıda Programı Afrika'da 38 milyon kişinin açlıkla karşı karşıya olduğunu açıkladı.
  • 2003- 15 ve 20 Kasım’da İstanbul’da El-Kaide’nin 4 bombalı saldırısında 58 kişinin ölümünün ardından ”İslami terör sözü kanıma dokunuyor” diyen Başbakan Erdoğan’ın, Belediye Başkanlığı döneminde 4 Çeçen direnişçisi ile 2 Müslüman Kardeşler temsilcisini İstanbul’da ağırladığı ortaya çıktı. Örgüt temsilcilerinin tüm konaklama masrafları Belediye iştirakince karşılanan görüşmeler nedeniyle İstanbul DGM’ce açılan soruşturmada, “bu kişilerin Türkiye’de terör olaylarına bulaşmadığı ve aranmadığı” gerekçesiyle Erdoğan ve diğer zanlılar için “takipsizlik” kararı verildi.
  • 2003- İSO’nun düzenlediği ”2.Sanayi Kongresi”nde McKinsey’in hazırladığı ”Türkiye’nin Dengeli Büyüme Meselesi” başlıklı rapor da ele alındı. Raporun ”Devletin Fişini Çekmek” başlıklı bölümünde, elektrik dağıtımında özelleştirmelerle devlet tekeline son verilmesi öneriliyor.
  • 2003 - Türk-İş'in 19. Genel Kurulunda Genel Başkanlığa Salih Kılıç seçildi.
  • 2004- İslam Kalkınma Bankası’nın “şeriat ilkelerine göre” oluşturduğu “İslam Özel Sektörünün Geliştirilmesi Kurumu” anlaşması TBMM Sanayi Komisyonu’nda kabul edildi.
  • 2005- Paris’te bir hafta önce Afrika kökenli iki göçmen gencin polisten kaçarken ölmesi sonrası başlayan protestolar sürüyor. Paris’in dokuz semtinde 250 araç yakıldı, çok sayıda alışveriş merkezi saldırıya uğradı. Gençlerin ölümünden polisi sorumlu tutan göstericiler, ilk kez polis ve itfaiyecilere ateş açtı.
  • 2006- İsrail askerleri, Gazze Şeridi’nin Beyt Hanun kentindeki Nasır Camii’ne sığınan 60 Filistinli militana canlı kalkan olan 200 kadının üzerine ateş açtı; ikisi kadın dört kişi öldü, 100 kadın yaralandı. Filistinli militanlar kaçtı.
  • 2006- 30 milyon üyesi olan Ulusal Evanjelistler Birliği’nin eşcinsel evliliklere düşmanlığıyla bilinen başkanı Ted Haggard, para karşılığı bir erkekle birlikte olduğu anlaşılınca görevinden istifa etti. ABD Başkanı George Bush da Evanjelist mezhebine bağlı.
  • 2008- İstanbul’da ekonomik kriz gerekçesiyle işten çıkarmalara karşı her Çarşamba yapılması kararlaştırılan “Plaza Eylemleri”nin ilki Yapı Kredi Plaza önünde Tez Koop-İş ve TMMOB’un koordinasyonuyla gerçekleşti. İşten çıkarılan IBM sendika temsilcileri de konuşma yaptı.
  • 2009- KESK Ankara Şubeler Platformu, “Darwin ve Evrim karşıtı haberlere yer veren” TRT’yi Genel Müdürlük önünde protesto etti.
  • 2009 - Somali'nin Mogadişu kentinde bir otele düzenlenen intihar saldırısında, Federal Geçiş Hükümeti'nin üç bakanı da dahil olmak üzere 25 kişi öldü.
  • 2011- Özel Yetkili Mahkemeler’in ve Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması için DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin ortak çağrısıyla ülke genelinde gösteriler yapıldı.
  • 2012 - Bopha tayfunu, Filipinler'de karaya ulaştıktan sonra en az 475 kişiyi öldürdü.
  • 2012- Liseli Genç Umut üyeleri, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde “türbanı okullara sokmayı amaçlayan” yeni kıyafet yönetmeliğini protesto etti.
  • 2012- Halkevleri Engelli Hakları Atölyesi’nin “Engelli Hakları İzleme Raporu”nun ilki açıklandı: ”Hak gaspları ve ayrımcılık doğrudan sermaye devleti tarafından yapılıyor”.
  • 2013- 11 ay önce gözaltına alınan ve nezarethanede parmak izi alınmasına karşı çıkan ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı’dan, 20 Ocak 2013’de götürüldüğü hastanede polis zoruyla tükürük ve kan örneği alındığına ilişkin fotoğraflar ve tutanak ortaya çıktı.
  • 2013-  Kanada Gazeteciler Derneği (CJFE) 2013 Basın Özgürlüğü Ödülü’nün Eritre’li üç gazeteciyle birlikte Ahmet Şık’a verilmesine karar verdi.
  • 2013-  BEDAŞ’tan çıkarılan DİSK/Enerji-Sen üyesi 5 işçi Galata Kulesi’nden pankart sarkıttı.
  • 2013- Sivas’ta 15 Terörle Mücadele polisinin sergilediği “Palavra Kadavra” adlı oyunda, canlı bombaya dönüştürülen bir üniversiteli gencin başından geçmiş gibi “dış güçlerin tetiklediği Gezi olayları” işlendi.
  • 2013-  Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, hakkında Anayasa Mahkemesinin verdiği karar üzerine 9 Aralık’ta Sincan Cezaevinden tahliye edildi,10 Aralık’ta TBMM Genel Kurulunda milletvekili yemini etti.
  • 2013-  ABD İflas Mahkemesi, Detroit şehrinin iflas kararını onayladı. Detroit, ABD’nin resmen iflas eden en büyük şehri oldu.
  • 2019- “Hayata Dönüş”te Ümraniye Cezaevi’nde 4 mahpus ve 1 uzman çavuşun ölümüyle ilgili 15 yıl önce 267 askere açılan davada, -ölen 5 sanık dışındakilere- “faili belli olmayacak şekilde kasten adam öldürme”suçundan beraat kararı verildi. “Hayata Dönüş” operasyonu sonrası 399 mahpusa açılan dava da beraatle sonuçlanmış, ateşli silahla öldürülen uzman çavuşun operasyona katılan askerlerce öldürüldüğü kesinleşmişti. Askerlere açılan davada bugün verilen beraat kararıyla operasyondaki ölümlerin tümü faili meçhul kaldı. (Bianet’ten Ayça Söylemez’in haberi)


 DOĞUMLAR:




 ÖLÜMLER:

  • 1552Franciscus Xaverius, Asya'da Hristiyan misyonerliğini başlatanlardan ve Cizvitler'in kurucularından (d. 1506)
  • 1789 - Claude Joseph Vernet, Fransız ressam (d. 1714)

  • 1894 - Robert Louis Stevenson, İskoç yazar (d. 1850)

  • 1919 - Pierre Auguste Renoir, Fransız empresyonist ressam (d. 1841)

  • 1936 - Mahmut Nedim Soydan, Türk siyasetçi (d. 1889)
  • Mahmut Soydan (d. 1883, Siirt - ö. 3 Aralık 1936), 

    Babası Rüştü Efendi, Annesi Emine Hanımdır. Eşi Nahide Hanımdır. Harp Okulu’nu bitirdikten sonra Rumeli 3. Ordu Komutanlığı'nda göreve başlamıştır. Daha sonra 1908 yılına kadar Kosova ve Manastır bölgesinde Nizamiye Birlikleri ile eşkıya takibinde bulunmuştur. 1908 yılı başlarında Manastır Fırkası Kurmaylığına atanmıştır. 31 Mart olayı sonrasında Nisan'da Abdülhamit ile birlikte Selanik'e gider ve orada Abdülhamit'in Muhafız Subaylığına atanır. Balkan Savaşlarına kadar bu görevde kalır. Manastır Fırkası Kurmayı, II. Abdülhamit'in Muhafız subayı, Şehzadeler Askeri Mürebbisi, Balkan ve Birinci Dünya Savaşları'nda çeşitli görevlerde bulunmuştur. 1913 yılında Sultan Abdülhamit'in Beylerbeyi Sarayı'na getirilmesi üzerine, aynı görevle İstanbul'a dönmüştür. Muhafız Subaylığına ek olarak Sultanın yanındaki oğlu Abit Efendinin eğitim ve öğrenimini de üstlenir. Daha sonra Ihlamur Köşkü'nde açılan Şehzadeler Okulu'nda çalışmıştır. Milli Mücadele başlayınca Anadolu'ya geçerek mücadeleye katılır. Mustafa Kemal Atatürk'ün Refakat Subaylığına Binbaşı olarak atandı. Anadolu Ajansı (1920), Telsiz Telefon Türk Anonim Şirketi (1926), Türk Eğitim Derneği (1928), Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti (1929) gibi önemli kurum kuruluşlarda bulunmuştur. Ayrıca Muhabbet-i Vataniye, Atatürk'ün Anıları: 1914-1919 (Falih Rıfkı Atay ile birlikte kaleme alınan), Milli Mücadele Tarihine Dair Notlar; Ankaralının Defteri (Nejdet Bilgi tarafından derlenen) eserlere sahiptir. Türk siyasetçi, Gazeteci, İş Adamı, asker, yazar. TBMM Riyaseti Refakat Zabitliği, Hakimiyet-i Milliye Gazetesi müdürlüğü ve Başyazarı, Milliyet Gazetesi Müdürlüğü ve Başyazarlığı, Tan Gazetesi Müdürlüğü ve Başyazarlığı, Atatürk'ün 1924 yılında İş Bankası kurulması fikrini açtığı ikinci adamdan biridir. Ölümüne kadar İş Bankası müdürlük görevini yerine getirmiştir. TBMM Başkanlık Divanı Kâtip Üyeliği ile 2., 3., 4. ve 5. Dönem Siirt Milletvekilliği yapmıştır.Evli ve 3 çocuk babasıdır. 3 Aralık 1936'da kalp rahatsızlığı nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Arapça, Almanca ve Fransızca dillerini bilmekteydi.

  • 1937 – Macar şair Attila József öldü.


  • 1956 - Aleksandr Rodçenko, Rus sanatçı, heykeltıraş, fotoğrafçı ve grafik tasarımcısı (d. 1891)

  • 1980 - Oswald Mosley, 1930'larda Alman Britanya Faşistler Birliği (BUF) lideri İngiliz siyasetçi (d. 1896)
  • Sir Oswald Ernald Mosley, 6. Baronet (16 Kasım 1896 – 3 Aralık 1980), 

    West Downs Okulu ve Winchester Koleji'nde eğitim gördü. Ocak 1914'te Sandhurst Kraliyet Askeri Koleji'ne girdi ancak bir öğrenci aleyhine "karışık bir misilleme eylemi" nedeniyle Haziran ayında sınır dışı edildi. I. Dünya Savaşı'nda Batı Cephesinde savaştı. Savaşın geri kalan kısmını Savaş Gemileri Bakanlığı'ndaki ve Dışişleri Bürosundaki masa işlerinde geçirdi. Askerliğini yaptıktan sonra, 1918-1924 yılları arasında Harrow'dan Parlamentoya seçilen çok genç bir üyeydi. İlk önce Muhafazakâr, daha sonra Bağımsız olarak, İşçi Partisine katıldı. 1926'da Smethwick'den Çalışma Meclisi olarak parlamentoya geri döndü ve 1929-31 Çalışma Hükümetinde Lancaster Şansölyesi görevini yaptı. Potansiyel bir İşçi Partili Başbakan olarak görüldü, ancak hükûmetin işsizlik politikaları ile anlaşmazlık nedeniyle istifa etti. Sonra Yeni Parti'yi kurdu. 1931'de Smethwick'teki yerini kaybetti. Yeni Parti 1932'de BUF (Blackshirts dahil) ile birleşti. Mosley 1940 yılında hapse girdi ve BUF yasaklandı. 1943'te serbest bırakıldı ve siyasi olarak faşizmle olan ilişkisi nedeniyle itibarını yitirdi. 1951'de yurt dışına çıktı ve hayatının geri kalan kısmını Fransa'da geçirdi. Savaş sonrası dönemde iki kez parlamentoya girdi ve çok az destek aldı. Mosley 3 Aralık 1980'de Orsay'daki evinde öldü ve cesedi Paris'teki Père Lachaise Mezarlığı'nda düzenlenen törenle yakıldı ve külleri Orsay'daki gölete serpildi. Oğlu Alexander, çok sayıda taziye mesajı aldıklarını ancak herhangi bir küfürlü söz almadıklarını belirtti. "Bütün bunlar çok uzun zaman önceydi" dedi. Oswald Mosley'in makaleleri Birmingham Üniversitesi  Özel Koleksiyonlarında yer almaktadır. 1920'lerde Parlamento Üyesi olarak ün kazanan ve daha sonra 1930'larda ana akım siyasetten hayal kırıklığına uğrayıp, faşizme yönelen ve Britanya Faşistler Birliği'nin (BUF) kurucusu ve lideri olan İngiliz bir politikacıydı.

  • 1984 - Muharrem Ertaş, Türk saz ve söz ustası (d. 1913)
  • 1988 - Rasim Kaygusuz, Türk öğretmen ve Cin Ali kitaplarının yazarı (d. 1926)
  • 1994- DİSK/Deri-İş Genel Başkanı Nusrettin Yılmaz, 3 Aralık’ta geçirdiği bir kalp rahatsızlığı nedeniyle yaşama veda etti. Yılmaz için 5 Aralık’ta bir cenaze töreni düzenlendi.
  • 1994 - Burhan Arpad, Türk gazeteci ve yazar (d. 1910)
  • 1996 - Babrak Karmal, Afganistan Başbakanı (d. 1929)
  • 1999 - Madeline Kahn, Amerikalı oyuncu, komedyen ve şarkıcı (d. 1942)

  • 2003 - David Hemmings, İngiliz oyuncu, yönetmen ve ressam (d. 1941)

      (derleyen: mstfkrc)

2 Aralık 2022 Cuma

Tane ile yaşıyor, gramla yiyoruz - BİRGÜN

 


Türkiye’de milyonlarca hane için tane ile meyve, gramla yiyecek kavramları olağanlaştı. Üstelik bu durumun değişme ihtimali de yok. İstanbul enflasyonu hayat pahalılığı ile daha uzun aylar birlikte olduğumuzu gösterdi.

Ekonomik buhranı en çok hisseden kesim dar ve orta gelirliler. Yaşamlarını adeta yeniden şekillendirmek zoruna kaldılar. TÜİK verilerine göre sosyal harcama(dışarıda yemek, tiyatro, sinema vb.) neredeyse kalmamış durumda. Aile bütçesinin tamamı ulaşım, barınma, giyim ve özellikle de gıdaya ayrılmış durumda. Eğitim ve sağlık gibi temel başlılar bile öteleniyor.

Milyonlarca yurttaşın bu tablo ile baş etmesi mümkün değil. Buna rağmen çeşitli yöntemlerle ayakta kalmaya çalışıyorlar. Doğalgaz ve elektrik harcamalarını minimuma indirme, giyimde ikince ele yönelme bunlardan sadece birkaç tanesi. Ama özellikle başta gıda olmak üzere mutfak harcamaları var ki burada tablo çok daha karanlık.

Yurttaşlar çarşı pazarda yaptıkları meyve ve sebzede taneye dönmüş durumda. Patatesten, elmaya kadar neredeyse tüm meyve ve sebzeler marketlerden tane ile alınmaya başlandı. Üstelik sadece marketlerde değil pazarda da durum farklı değil.

Yakın bir tarihte de durumun değişme ihtimali gözükmüyor. İstanbul Ticaret Odası tarafından aylık bazda yapılan fiyat araştırması hiç öyle beklendiği gibi kasım ayı ile birlikte enflasyonda hızlı bir düşüş yaşanmayacağını gösterdi.

BEKLENTİ BOŞA ÇIKTI

Türkiye’nin enflasyonuna dair öncü sinyal veren İstanbul Ticaret Odası (İTO) perakende ve toptan fiyatlar açıklandı. Kasım ayında İstanbul’da perakende fiyatlar yıllık bazda yüzde 105,55 artış gösterdi. İstanbul'un ekim enflasyonu 108.8 olarak kayıtlara geçmişti.

Kasım ayında İstanbul’da, perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi aylık bazda yüzde 3,10, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları indeksi ise yüzde 2,34 oranında arttı. Yıllık bazda 1995 bazlı Ücretliler Geçinme İndeksinde yüzde 105,55, Toptan Eşya Fiyatları İndeksinde ise yüzde 95,72 artış yaşandı.Tüketici Fiyatları Endeksi'nin (TÜFE) gıda ve sigara başta olmak üzere devam eden fiyat artışlarıyla kasımda aylık yüzde 3 arttığı tahmin ediliyor. Yıllık bazda ise yüzde 84.65'e sınırlı gerileme ile 24 yılın zirvesinden ilk düşüşün gerçekleşmesi bekleniyor. Reuters'ın 11 katılımcıyla gerçekleştirdiği ankette kasım ayı için yıllık enflasyon tahminleri yüzde 82.7 ila yüzde 85.3 arasında yer aldı. TÜFE ekim ayında yüzde 85.51 olarak gerçekleşmişti. TÜİK, kasım enflasyonunu 5 Aralık Pazartesi günü açıklayacak.

***

GİRDİ ARTTIKÇA FİYAT ARTIŞI DURMAZ

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımsal girdi fiyatlarındaki artışların ürün maliyetlerini yukarı doğru çektiğini söyleyerek, gıda sektörünün spekülasyona açık bir sektör olduğuna ve tüketicinin ürün fiyatlarına müdahale etme gücünü kullanması gerektiğine dikkat çekti.

İlaç, yem, tarımsal sulamada kullanılan elektrik ve sulama girdilerinin göz ardı edildiğini ve destek verilmediğini ifade eden Bayraktar, tarla ile market arasındaki fiyat değişimlerinin nedenlerini de sıraladı: “Marul, ıspanak ve limonda arz artışı fiyatların düşmesine neden oldu. Sivri biber ve taze fasulyede talepteki azalma ürün fiyatlarını düşürdü. Patates, kuru soğan, salatalık, yeşil soğan, domates ve maydanoz arzındaki azalma ürünlerin fiyatlarını yükseltti. Talep artışı Antep fıstığında fiyatın yükselmesine sebep oldu.” (BİRGÜN)

Devlet Bahçeli’nin dediğini yaptım - Barış Pehlivan / Cumhuriyet

 “Kalbimde yıllardır kabuk bağladı yaralar / 

Ödüm kopuyor, bir gün hepsi birden kanamaya başlayacak diye...” 

Ahmet Erhan’ın dizeleri bu. Öyle ya, bazı meseleleri konuşmayınca kaybolur sanıyoruz. Halbuki yüzleşmeyince birikiyor, biriktikçe taşıyor.


Tıpkı...

MHP lideri Devlet Bahçeli beklenmedik bir çıkış yaptı: “Sürekli zam yapan zincir marketlerin FETÖ ile irtibat ve ilişkisinin titizlikle araştırılması gerektiğine inanıyoruz.”

Hedefteki markalardan BİM’in İcra Kurulu Üyesi Galip Aykaç ise şöyle yanıt verdi Bahçeli’ye: “FETÖ örgütüyle bizi tehdit eden parti liderlerine söyleyeceklerimiz var. Bu ülkenin güzel insanları sizlerin yalanlarına hiçbir şekilde itibar etmedi.”

Ne garip. Sanki MHP muhalefetteymiş ya da BİM’in iktidarla ilişkisi yokmuş gibiydi her şey.

Aslında Galip Aykaç’ın o yanıtı yöneticisi olduğu BİM için değildi sadece. Gıda Perakendecileri Derneği Başkanı olarak konuştu. Yani zincir marketlerin hepsi adına bir karşı çıkıştı.

Peki, Devlet Bahçeli neyi ima ediyordu?

Hadi dediğine kulak asalım ve zincir marketlerin adının FETÖ ile kesişen yollarına bakalım... 

Önce yöneticisinin başkaldırdığı BİM’den başlayayım...

Ahmet Küçükbay’ı bilen bilir. FETÖ’nün “Babalar Grubu” diye adlandırılan en önemli finansörlerindendi. Öyle ki her yıl örgüte milyon dolarlarca kazandırıyordu. 15 Temmuz sonrası tutuklandı lakin aldığı 13 yıl hapis cezası 5 yıl 5 aya kadar indirildi.

“Lakin” dedim zira, Küçükbay’ın örgütle ilişkisini bilenler için bu ceza oldukça hafifti. Madem öyle, bu kurtuluşun sırrı neydi?

Acaba...

Küçükbay, FETÖ operasyonu sonrası en değerli şirketlerinden Reka Bitkisel Yağlar AŞ’deki hisselerini önce kardeşine ve oğluna devretti. Sonra da o hisseler BİM’in sahiplerinin yani Topbaşların oldu. Bugün Reka’nın sitesine bakın, yönetim kurulu başkanı Mustafa Latif Topbaş’ı, yönetim kurulu üyesi olarak ise oğul Akif Küçükbay’ı halen görürsünüz.

HÜSN-Ü ŞEHADET İLE KURTULAN MARKETÇİ

Gelelim “Harca harca bitmeyen” A101’e...

Sahibi, FETÖ’nün işadamları örgütü TUSKON üyelerine yapılan operasyonda gözaltına alınan, Bank Asya’nın da kurucusu olan Turgut Aydın’dı. Çok değil, üç gün sonra da serbest bırakıldı Aydın.

Hayır, bu kurtuluşun perde arkasında dönen para iddialarından bahsetmeyeceğim. Başka bir şey anlatacağım...

A101’in patronuna FETÖ soruşturması başladığında Nur cemaatinin Meşveret grubu önderlerinden Hüsnü Bayramoğlu devreye girdi. Bayramoğlu yaptığı açıklamada A101’in sahiplerinin “Fethullahçı” değil, “Nur talebesi” olduğunu iddia ediyordu. Salı günleri A101’in patronunun evinde Nurcuların Risale dersleri yaptığını belirten Bayramoğlu, “Cumhurreisimizin hemşerisi ve aile dostudur” notunu düşmeyi de ihmal etmiyordu. Evet, FETÖ soruşturmalarıyla yargının içine sokulan “hüsn-ü şehadet” yani “iyi biri olduğuna kefil olma” kriteri, A101’in patronunu kurtarmaya yetmişti. Geriye ise AKP medyasının arşivindeki A101 ile örgütü ilişkilendiren haberler kaldı. 

‘ŞOK’ EDİCİ GERÇEKLER

Bitmiyor...

Biliniyor ki Fethullahçıların talimatı sonrasında Bank Asya’ya para yatıranlar “olağan” şüpheliydi. Yargı da 17-25 Aralık 2013 ile bankaya el konulduğu 2015 yılları arasındaki Bank Asya hesap hareketlerini mercek altına aldı. Hazırlanan raporlar da Ankara’daki davaların ek klasörlerine girdi. Acaba, “Şok” adlı market zincirinin ortaklarından Ülkerler o raporlarda var mıydı?

Şok’un sahiplerinden Ali ve Murat Ülker’in patronu olduğu Yıldız Holding’e mercek tutayım...

Devletin raporuna göre Yıldız Holding’in 2003’ten beri Bank Asya’da hesabı vardı. Ve 30 Kasım 2013 - 24 Aralık 2014 arasında ise Yıldız Holding’in Bank Asya’daki hesaplarında 90 milyon 825 bin TL artış görülüyordu.

Sahi, holding FETÖ’nün bankasına neden böyle bir para yatırmıştı? Ve bu artışın, FETÖ’nün “Bank Asya’ya para yatırın” talimatıyla aynı zamana denk düşmesi ne anlama geliyordu? 

Yıldız Holding, söz konusu artışın gerekçesi olarak, Bank Asya’nın elindeki Adapazarı Şeker Fabrikası’nın ve şirketinin satın alınması için aynı bankadan çekilen murabaha kredisini gösterdi. Peki...

Ama gelin görün ki Ülkerlerin patronu olduğu Yıldız Holding’in FETÖ ile birlikte anılması sadece Bank Asya ile ilgili değildi. 

Şansızlığa bakın ki FETÖ’nün en önemli kurumlarından Kaynak Holding ile ortak arsası da vardı! 

Bu ortaklık ilişkisinden dolayı FETÖ’den soruşturuldukları iddiası gündeme gelince, Murat Ülker Twitter adresinden, “Ortalığı sebepsiz yere telaşe verenler var. Alnımız ak, işlerimiz temiz, çalışmaya devam ediyoruz”  mesajını paylaştı. 

Neyse, sanırım anlaşıldı. FETÖ’den yargılanan Boydak Grubu ile Murat Ülker’in sahibi olduğu Gözde Girişim şirketinin Türkiye Finans Katılım Bankası’nda ortaklığına girmiyorum bile!

MHP lideri Bahçeli zincir marketleri hedef aldığı konuşmasını şöyle sonlandırıyordu:

“Ekmeğimizden çalan, sofralarımızın tadını kaçıran, mutfaklarımıza karabasan gibi çöken kim varsa iki yakasından tutmak devletin asli vazifesidir, bu vazife de bihakkın yerine getirilecektir.” 

Tüm bu okuduklarınızı Barış Terkoğlu ile birlikte kitaplarımızda anlattık. Ve maalesef gördük ki devlet onların kravatlarını düzeltirken onları deşifre edenleri yakasından tuttu.

Barış Pehlivan / Cumhuriyet

Böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek! - Burçak Özoğlu / SOL

 

Öylece durup bakacak mıyız? Olmaz, yapamayız, sınıfımızın parçası olacaksak, başka yolu yok. Aziz Nesin’in sözünü tekrarlayacağız: '...Hayır böyle gitmeyecek, böyle gidemez, böyle götürmeyeceğiz…'

TKP bu hafta “Böyle gitmez!” başlıklı bir bildirge yayınladı. “Bu ülkede işçiler var: Sömürülüyor, hastalanıyor, ölüyorlar” isyanıyla başlayan bildirge, sadece keskin bir durum tespiti değil, kararlı bir örgütlenme ve mücadele çağrısı niteliğinde. Yine bu hafta TKP MK üyeleri soL portaldaki söyleşide bildirgenin çağrısını ve içeriğini detaylarıyla anlattılar. 

Bildirge başlığını okuduğumda, sanırım çoğunuz gibi, aklıma Aziz Nesin’in çocukluk günlerinden başlayarak yaşamını anlattığı anı kitabı, Böyle Gelmiş, Böyle Gitmez düştü. 

Kalktım yıllar sonra bir kez daha aldım elime kitabı. Ve beklediğim gibi gördüm ki, TKP'nin bildirgesi ile Aziz Nesin’in anı kitabında başlık benzerliğinin çok daha ötesinde bir yoldaşlık var. 

Aziz Nesin anılarının ilk cildini bitirirken şöyle diyor1:

...Bir atasözümüz var: “Her koyun kendi bacağından asılır”. Evet doğru, her koyun kendi bacağından asılır ama, koyun olduğu için… İnsanlar koyun değil ki… Hiçbir insan yalnız kendi bacağından asılmaz; her asılanla biraz da biz asılırız, her açla açız, her tutukluyla tutukluyuz. Mutluluk, başkaları mutsuzken, yalnızlıkla olmaz, toplulukla olur. Aç insanlar olduğunu bilirken, lokmalarım rahatlıkla boğazımdan geçmiyor; soğukta titreşenler varken, odamdaki sobamda ısınamıyorum. Bu, İsa’ca bir duygu ve duygusallık değildir. Bu bilinçli, akılcı bir duygu ve davranıştır…

İşte biz de tam da aynı bilinç ve akılla bu ülkede işçilerin durumuna isyan etmiyor muyuz. Ağır sömürü altında ezilenle, yoksulluktan çocuğunu aç okula gönderenle, iş cinayetinde göz göre göre can verenle, biz de, ezilmiyor, aç kalmıyor, ölmüyor muyuz? Ve biz de bu duyguları, akılcı ve bilinçli olarak yaşamıyor muyuz?

Bu ülkede işçilerin neredeyse kölelik düzeni olarak tanımlanabilecek bir rejim altında çalıştırıldığı iddiası, bir ajitasyon ya da duygu sömürüsü söylemi değil. Kanıtlanabilir, gözlenebilir, ölçülebilir, hani neredeyse elle tutulabilir bir gerçeklik. Üstüne üstlük, evrensel değerlerle sınanabilecek ve uluslararası hukukta yerini bulacak bir insanlık suçu saptaması.

Türkiye’de özellikle son yirmi yılda derinleşerek kalıcılaşmış çalışma rejimi, literatürde “modern kölelik” olarak adlandırılan çalışma ilişkileri sistemlerinin hemen tüm göstergelerini karşılıyor.

Söz konusu göstergeler, işe almada, işte ve işin sürekliliği ve güvencesinde ayrı ayrı sıralanıyor.

İşe almada ya da hadi daha genel ifade edelim istihdam olanaklarına yansıyan biçimiyle ağır sömürüyü sorgulayan ilk grup göstergeye bakalım:

  • Yapılacak iş ve çalışma koşulları ile ilgili eksik ya da yanlış bilgilendirme; 
  • Borç esareti yaratma ya da çaresizliği kullanma; 
  • Cinsiyet, etnik kimlik, yaş, millet ırk ya da diğer kimliklere dayalı ayrımcılık uygulama; 
  • Yasal haklar konusunda yanıltıcı ya da yanlış bilgi verme; 
  • Kayıtsız, yasa dışı, enformal, sözleşmesiz çalıştırma… 

İşin ve çalışma koşullarının kendisi ile ilgili göstergeler de şunlar: 

  • Ücretsiz, düşük ücretle ya da düzensiz ücretlendirme ile çalıştırma; 
  • Yasal çalışma yaş sınırları altında çocuk çalıştırma; aldatma, kandırma, yanıltma, baskı, tehdit ile çalışmaya zorlama; 
  • Yasal sınırların üzerinde uzun çalıştırma; İşin gereklerine uygun olmayan, olumsuz, yetersiz, sağlıksız, bulaşık (kontamine) ve kötü çalışma ortamı ve koşulları; 
  • Şiddet, taciz, tecavüz, baskı, zor ve zorbalık uygulama; 
  • Yasal statü, yaş, cinsiyet, ırk, ulus, etnik kimlik, ve diğer kimliklere dayalı olarak iş tanımlama ve görevlendirmede ayrımcılık, baskı, zorbalık, aşağılama; 
  • Ekonomik, sosyal, ailevi, bireysel ya da yasal çaresizlik, kırılganlık ve/veya düşkünlüklerden faydalanma; İş sözleşmesi, süreçleri, görev ve sorumluluklar ile ilgili, eksik, yanlış, yanıltıcı bilgilendirme ya da hiç bilgilendirmeme; 
  • Zora ve zorbalığa varan denetim, yönetim ve kontrol uygulamaları…

Son olarak da işin sürekliliği ve güvencesi ile ilgili olanlar: 

  • Zorla ya da rıza ile olsa dahi gerekli önlemleri almadan tehlikeli işlerde çalıştırma; 
  • Bilgi, birikim, deneyim, yetenek uygunluğu gözetmeden zor ve riskli işlerde çalışmaya zorlama; 
  • Kayıt dışı ve güvencesiz çalıştırma; 
  • Yasa çerçevesi dışında, keyfiyete dayalı, haksız, adil olmayan gerekçelerle işten çıkarma…

Daha sayayım mı? 

Bu göstergelerin tümünün, üstelik kamu, özel demeden tüm sektörlerde birebir karşılığını görüyoruz. Hatta daha ileri gideyim, bugün Türkiye’de modern kölelik çalışma ilişkileri açısından istisna değil kural haline gelmiş durumda.

Oysa aslında, bırakın sömürünün son bulmasını, sadece insanlıktan çıkmamak için, bir çalışma rejiminde: 

  • Herkese eşit koşullarla sağlanmış istihdam olanakları; 
  • Yapılan işe karşılık gelecek, adil, düzenli ücretlendirme; 
  • Sağlıklı, temiz, işe uygun çalışma koşulları; 
  • Yasal sınırlar içerisinde etkin planlanmış çalışma süreleri; 
  • Güvenli, güvenceli ve sürekli iş olanağı; 
  • Sosyal güvence; 
  • İş ve sosyal yaşam dengesini sağlayan çalışma koşulları, bulunmak zorunda. 

Türkiye’de milyonlarca emekçi, tarlalarda, inşaatlarda, fabrikalarda, mağazalarda, ofislerde kölelik koşullarında çalışıyorlar. Ne demiştik, her asılanla biz de asılırız, her köleyle biz de köleyiz.

Aziz Nesin yukarıda alıntı yaptığım bölüme “Sınıfımın yazarıyım” başlığını vermiş. Şöyle devam ediyor bölümde:

Yemeğimi rahat yemek istiyorum, rahat ısınmak, rahat uyumak istiyorum, bu benim hakkım değil mi? İşte ben bu hakkı istiyorum. Bu hakkı insanların, çoğunluğun elinden alan mutlu azınlığın sonuna dek, yaşadığım sürece hep karşısındayım, karşısında olacağım. Ben sınıfımın yazarıyım, böyle olmak zorundayım, başka türlü olamam, elimden gelmez… Benim sınıfım emekçilerdir…

Bugün bize düşen de budur kanımca. Bu ülkede, açıktan ve sakınmadan bir kölelik düzeni sürdürülüyor. Milyonlarca insan, kadın, erkek, çoluk çocuk, geçinemiyor, yokluğa, yoksulluğa sürükleniyor. Binlerce işçi, bu insanlık dışı, akla zarar çalışma düzeninde, iş cinayetlerinde, yine Nesin’den aktarıp söyleyelim, yaşamadan ölüyor2.

Öylece durup bakacak mıyız? Olmaz yapamayız, sınıfımızın parçası olacaksak, başka yolu yok, Aziz Nesin’in sözünü tekrarlayacağız:

Yurdumda sürüp giden bozuk düzenin değişmesi gerektiğine inanıyorum. Bu bozuk düzende çıkarı olanlarla bir de kandırılmışlar “Böyle gelmiş böyle gider” demektedirler. Hayır böyle gitmeyecek, böyle gidemez, böyle götürmeyeceğiz…

Acı gerçeği anlayarak, bilincine vararak haykırmalıyız:

“Böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek!...

Burçak Özoğlu / SOL

  • 1.Böyle Gelmiş Böyle Gitmez/1 YOL, 5. Baskı Tekin yayınevi 1977.
  • 2.Aziz Nesin anılarını yayınladığı Böyle Gelmiş Böyle Gitmez kitabını, çocuk gelin, çocuk anne olan ve henüz 26 yaşındayken ölen kendi annesine adarken sıraladığı dizeler şöyle biter: Yaşamadan öldün… Anneler artık yaşamadan ölmeyecek… Böyle gelmiş, Ama böyle gitmeyecek!

Vizyonun kodları konuşmacılardan belli - SOL

 


CHP'nin 'İkinci Yüzyıl Vizyonu'nu ve ekonomik programını açıklayacağı etkinliğe çağırdığı konuşmacılar, vizyonun asıl amacını ve sınırlarını ortaya koyuyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun süredir işaret ettiği 3 Aralık günü İstanbul’da gerçekleştirilecek etkinlikte konuşma yapacak dört isim tartışma yarattı. Toplantıda iktisatçılar Jeremy Rifkin, Daron Acemoğlu, Refet Gürkaynak ve Hakan Kara’nın konuşmacı olması bazı medya kanalları tarafından bu isimlerin Kılıçdaroğlu’nun “danışmanları olacağı” yönünde yorumlanmıştı.(https://haber.sol.org.tr/yazar/baskanin-butun-danismanlari-323363)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “3 Aralık’ı bekleyin” ifadeleriyle duyurduğu “İkinci Yüzyıla Çağrı” başlıklı toplantı 3 Aralık’ta İstanbul Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilecek.

Toplantıda konuşacak dört iktisatçının CHP'nin ortaya koyacağı vizyona ve ekonomik programa ilişkin ipuçları sunması, bu isimlerin daha fazla tartışılmasının temel nedeniydi.

Rifkin’in 'çok satar' çalışmaları

Toplantıda konuşacak isimlerden en çok konuşulanı ise Jeremy Rifkin oldu. Kendisi “Merkel’in danışmanı” olarak sunulurken, Kılıçdaroğlu’nun da “ekonomi alanındaki başdanışmanı olacağı” öne sürüldü. Bu iddiaları toplantı hakkında basına demeç veren CHP kaynakları “Merkel’in Endüstri 4.0 ekibini transfer etmiş olduk” ifadeleriyle daha da besledi.

Ancak Rifkin, sunulduğu gibi başarılı bir iktisatçı ya da bilimsel açıdan saygı gören bir isim olmaktan ziyade, popüler bir ‘süper star-aktivist’ ve akademik yayınlardan ziyade ‘bestseller kitapları’ ile öne çıkan bir figür.

Rifkin biyoloji veya tıp bilimlerine herhangi bir şekilde bağlamadan ortaya attığı beslenme modelleri ve altını doldurmadan savunduğu içi boşaltılmış temiz enerji çıkışlarını pazarlamasıyla biliniyor. Rifkin’e ait kurumlar 1980’ler sonrası biyoteknoloji araştırmalarını engellemeye dönük faaliyetleriyle tanınıyor. Rifkin ayrıca AIDS hakkında komplo teorileri ortaya attı ve bu yanlış bilgileri ABD’deki resmi kurumlara kabul ettirmek için uzun süre lobi çalışmaları yürüttü.

Rifkin’in son dönem ‘bestseller kitap’ çıkışlarıysa beslenme ve biyoloji üzerinden bilim karşıtlığından ziyade enerji piyasasına odaklanmış durumda. Enerji alanında ‘sıfır karbon emisyonu’ hedefini savunan Rifkin, bunun mümkün olması için tutarlı ve bilimsel bir yanıt vermekle uğraşmak yerine bir dizi güncel kavramı bağlamından ilgisiz şekilde ‘5G iletişimi, yenilenebilir enerji internet, dijitalleştirilmiş mobilite’ gibi yeniden adlandırarak fikrini dillendiriyor.

Rifkin’i sahneye çıkarmak 100 bin dolar

Rifkin bir bilim insanı ya da iktisatçı olmaktan uzak, kendisini ‘aktivist’ olarak pazarlayan ve bunu kazanç kapısına çevirmiş bir şovmenden öte değil. Rifkin’in bu şovmenliği ve popülaritesinden AB ülkelerindeki siyasetçiler de yararlanırken, kendisinin dahil olduğu bir etkinlikte konuşma yapmak için istediği ücretse 50 bin ila 100 bin dolar arasında değişiyor.

AKP'nin ilk dönemini övüyorlar

Diğer konuşmacılarsa Rifkin’in aksine gerçekten iktisatçı kimlikleriyle öne çıkıyorlar ve CHP’nin etkinliğini daha dikkat çekici hale getiriyorlar.

Ancak bu iktisatçıların ortak noktaları kapitalizme olan katı inançları, AKP'nin "ilk dönem" ekonomi politikalarını doğru bulmaları ve Kemal Derviş'in imza attığı 2001 Programını övmeleri. IMF'nin tavsiyeleriyle Kemal Derviş'in uyguladığı programla, birçok sektörde serbestleşme uygulamaları gündeme gelmiş ve özelleştirmelerin zemini hazırlanmıştı. İktidara geldikten sonra bu programı sıkı biçimde uygulamaya devam eden AKP, 63 milyar doları aşan bir özelleştirme hasılatı yaparak ülkenin en önemli kamu işletmelerini satmış ya da tasfiye etmişti.

3 Aralık'ta davetli konuşmacılardan Refet Gürkaynak ile yine aynı toplantıda CHP adına konuşacak isimlerden Selin Sayek Böke, Aralık 2013 tarihli Birikim Dergisi'ne ortak yazdıkları "AKP döneminde Türkiye ekonomisi" başlıklı makalede "AKP iktidarı ilk döneminde takdir edilmesi gereken bir basiret ile takip ettiği 2001 programıyla Türkiye’yi uçurumun kenarında yaşayan ve düzenli olarak oraya düşen bir ekonomi olmaktan çıkartıp makroekonomik dengeleri düzgün, devlet bütçesi korku vermeyen bir hale getirmiş(ti)" diyerek AKP'nin ilk dönemini övmüştü. Aynı makalede söz konusu IMF programını da son derece başarılı bulan Gürkaynak ve Böke, bu programın "aslında yerli bir program" olduğunu iddia etmişti.

IMF'nin kemer sıkma politikalarıyla belirlenen 2001 Programı, ücretlerin gerilemesine, işsizliğin artmasına ve yoksulluğun derinleşmesine yol açmıştı. Böyle bir programı bir iktisatçının başarılı bulabilmesi için sermayenin tarafında ve emeğin karşısında bir pozisyona sahip olması gerekiyor.

IMF'ye işaret ediyorlar

Prof. Dr. Refet Gürkaynak ise pandeminin ilk aylarında Türkiye’nin önünde 4 çıkış yolunun bulunduğunu savunduğu bir makale kaleme almıştı. Gürkaynak bunları ihracatı artırmak, uluslararası piyasalardan borçlanmak, gelişmiş ülke merkez bankalarından Swap ile kaynak sağlamak ve uluslararası bir organizasyondan, yani IMF’den borç almak olarak özetliyordu.

Gürkaynak’a göre bu şartlar altında er veya geç, IMF gibi bir uluslararası kurumdan borç almak zorunda kalınacaktı. Gürkaynak, bu adımın ya bilinçli ve organize bir şekilde ya da bir kriz anında, IMF’in ileri süreceği tüm şartlar kabul edilerek yapılacağını belirtmişti. Ayrıca, pandeminin zorlaştırdığı koşullarda Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin en uygun şartlarda ancak IMF'den kaynak bulabileceğini vurgulamıştı.

Gürkaynak yine pandemiden birkaç ay önce, Ankara’da IMF heyetiyle basına kapalı bir toplantıya katılmasıyla da gündeme gelmişti. O toplantıda CHP'li Faik Öztrak ve İYİP'li Durmuş Yılmaz da yer almıştı.

Acemoğlu da Derviş programını selamlıyor

Konuşmacılardan Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) akademisyen olan Daron Acemoğlu ise söz konusu isimler arasında en çok dikkat çekeni oldu. IMF’in Türkiye raporları için de başvurduğu ilk isim olan Acemoğlu’nun alanındaki saygınlığı, 3 Aralık’ta konuşma yapmak için İstanbul’a gelmesini ayrı bir şekilde önemli kılıyor.

Neoliberalizm karşıtı bir çizgiyi savunan Acemoğlu, liberal bir iktisatçı ve "kapitalizmin altın çağı" olarak adlandırılan refah devleti uygulamalarına dönülmesi çağrısı yapıyor. Devletin piyasaları regüle eden rolünün artması gerektiğini söyleyen Acemoğlu, IMF ve BM gibi uluslararası kuruluşların reforme edilmesi gerektiğine işaret eden görüşleriyle biliniyor.

Acemoğlu da diğer konuşmacı iktisatçılar gibi AKP’li ilk yıllarda yaşanan ekonomik büyümeyi önemserken, bunun Kemal Derviş politikaları sayesinde olduğunun da altını çizmesi. Acemoğlu, 2011 yılında verdiği bir röportajda, "Derviş’in yaptıkları Türkiye’de bir sürü insanın yapılamayacak diye düşündüğü şeylerdi. Türkiye ekonomisinin 2000’lerdeki sağlıklı büyümesinin sebebi bu politikalardı. Temeli onun döneminde atıldı. Ondan sonra gelenler de bu politikaları devam ettirdiler." demişti.

Diğer bir konuşmacı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) eski baş ekonomisti Hakan Kara ise son dönemde AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın faiz çıkışlarına verdiği yanıtlarla ülke gündemine gelmişti. Kara son yıllarda özellikle mali politikalar konusunda eleştirileri nedeniyle AKP’liler tarafından hedef gösterilse de, kendisi AKP’nin ilk yıllarında yakaladığı ekonomik büyüme iklimini selamlayanlar arasında. Kara 2003-2019 yılları arasında TCMB'de para politikasının oluşturulmasında görev almıştı.(SOL)



Neye, ne kadar zam geldi: İşte büyük artışların toplu listesi - YAVUZ KARAMAHMUTOĞLU / SOL-Özel

 

Zam fırtınası sürüyor. Hemen her ürüne gelen zamlar baş döndürürken, hayat pahalılığı giderek artıyor. İşte zam gelen ürünlerden derlediklerimizin listesi...

Milyonlarca emekçi açlık sınırında yaşamını devam ettirmeye çalışırken her ürüne zam gelmeye devam ediyor. 2023'e sayılı günler kala, asgari ücrete yapılacak zammın gölgesinde büyük fiyat artışları yaşanıyor. 

Resmi enflasyon beklentilere uygun şekilde yüzde 70-75 aralığında gelirse yılbaşında asgari ücretin 7 bin 700 - 8 bin TL olarak belirleneceği tahmin ediliyor.

Daha şimdiden asgari ücrete yapılacak zam emekçilerin ücretlerine yansımadan erimiş durumda. 

İşte 2022 yılında yapılan ve 2023'de zamlı olarak ödeyeceğimiz ürünlerden zam yapılanlara derleyebildiklerimizin listesi:

Akaryakıt'a zam devam ediyor

1 Ocak 2022 itibariyle İstanbul’da benzin, 12,31 liradan 12,92 liraya, LPG fiyatları 98 liradan 8,76 liraya ve motorin ise 11,45 liradan 12,74 liraya yükselmişti. 

1 Aralık 2022 tarihinde  güncel akaryakıt pompa fiyatlarına göre; İstanbul'da motorin litre fiyatı ortalama 22,50 liradan satılıyor. Benzinin litresi ise ortalama 20,17 liradan satılıyor. LPG litre fiyatı ise 10,45 TL. 

Akaryakıt litre fiyatları yıl içinde 30 TL'lere kadar yaklaşmıştı. 

10 yıllık pasaportun bedelinde büyük artış

Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla vergi usul kanunu tebliğine göre yeniden değerleme oranı yüzde 122,93 olarak belirlendi. Daha önce en yüksek oran 1994’te yüzde 107,6 olmuştu. Bu orana göre, 

Sürücü belgeleri harcı

A sınıfı sürücü belgesi harcı 370 TL’den 825 TL’ye, B sınıf sürücü belgesi harcı bin 116,90 TL’den 2 bin 489,90 TL’ye yükselecek.

Pasaport ücretleri

2022 yılında 309 TL olan 6 aylık pasaport ücreti 689 liraya çıkacak. 1 yıl sürelinin 452,30 TL olan ücreti bin 83,12 TL'ye, 2 yıl sürelinin 738,40 TL olan ücreti bin 646,11 TL'ye, 3 yıl sürelinin bin 49,00 TL olan ücreti 2 bin 338,53 TL'ye, 3 yıldan fazla sürelinin ücreti de bin 478,30 TL'den 3 bin 295,70 TL'ye çıkacak.

Yurtdışından cep telefonu getirenin ödeyeceği ücret

Bu oran sabit kalırsa yurtdışından yolcu beraberinde getirilecek bir telefon için ödenecek harç tutarı, 2 bin 732 TL'den 6 bin 913 TL'ye yükselecek.

2023'te geçerli olacak trafik cezası tarifesi belli oldu

Park ihlali cezası 436 TL’ye, kırmızı ışıkta geçme cezası ise 953 TL’ye,

Ruhsatsız araç kullanmanın cezası 166 liradan 370 liraya,

Emniyet kemeri takmama, park yasağı ihlali cezası 196 liradan 436 liraya,

Engelli otopark işgali 392 liradan 874 liraya,

Kış lastiği takmamanın cezası 2 bin 534 liraya,

Alkollü araç kullanmanın cezası bin 906 liradan 4 bin 250 liraya

Seyir halinde cep telefonu kullanmak, kırmızı ışık ihlali 427 liradan 953 liraya yükselecek.

Suya zam 

İstanbul başta olmak üzere çok sayıda ilde yüzde 25 ila yüzde 190 arasında AKP'li ve CHP'li belediyeler suya zam yapmış oldu. 

Ekmeğe zam

İzmir'de ekmek zamlandı. Ekmek 1 Aralık'tan itibaren 5 liradan satılmaya başlandı. Kayseri'de 200 gram ekmeğin fiyatı yüzde 40 artarak 2,5 liradan 3,5 liraya yükseldi.

Adana ve Mersin'de 215 gramlık ekmek 4 liradan Eskişehir'de 200 gram ekmek 4 liradan satılmaya başladı.  

Bu illerin dışında da hemen hemen tüm illerde ekmeğe yüzde 40'a yakın zam geldi. 

'5 litre sıvı yağ 500 lira olacak'

Nisan 2021'de 5 litresi 60 liradan satılan ayçiçek yağı, dolar kurundaki yükseliş, enflasyon ve Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle 200 lirayı buldu. Ucuz ürün sattığı iddiasında bulunan süpermarketlerde, marketlere ait markalı ayçiçek yağı fiyatları dahi 150 lirayı aştı.

Sektör temsilcileri önlem alınmazsa 1 litre sıvı yağın 100 lira olacağını söylüyor.

Mutfak tüpüne zam

12 kiloluk mutfak tüpünün fiyatı 320 TL'ye kadar çıktı.

Zorunlu trafik sigortalarına düzenleme

Trafik sigortasında sistem değişti. Düzenlemeye göre 'çok riskli sürücüler'e yüzde 200 zam yapılırken, 'çok iyi sürücüler'e ise yüzde 50 indirim uygulanacak.

İçki ve sigaraya dev zamlar yapıldı

İçki ve tütüne çok sayıda ürüne peş peşe zam geldi. Son olarak Jack viski gurubuna yüzde 18 zam geldi.

Bu yıl boyunca sigaraya 5 kez zam geldi. Temmuz ve Eylül'de 2'şer lira zam gelirken, sigaralara Ekim ayında da 2 lira zam gelmişti. 

2022 boyunca içkiye de zam üstüne zam geldi. Son olarak içki fiyatları Eylül ayının sonunda zamanlandı. 

Et ve süt ürünlerine zam geliyor

Et ve süt ürünlerine zam geleceği iddialarından bahseden Gıda Perakendecileri Derneği Başkanı ve BİM İcra Kurulu Üyesi Galip Aykaç şunları kaydetti:

"Eğer tedbir alınmazsa süt ve et konusunda 2023, bu yıldan daha zorlu geçecektir. Bugünlerde süt hayvanlarının girdi maliyetleri çok yüksek olduğu ve yeterli fiyatı piyasada bulamadığı için inekler kesime gitmiştir. Bu kesilen ineklerin de artık sonlarına gelinmiştir. İneği keserek sadece sütü değil eti de kestik. Et fiyatlarının da artacağı bugünlerde kulağımıza geliyor.”

İnternete büyük zam

Türk Telekom bireysel ve kurumsal müşterileri için zamlı tarifelerini paylaştı.

1 Aralık’tan itibaren geçerli olacak olan zam ile birlikte Türk Telekom internet tarife ücretleri 75 TL zamlanmış durumda. Kurumsal ve bireysel kullanım için zamlı tariflerini paylaşan şirket, Statik IP ücretlerine de önemli oranda zam yaptı.

Disney Plus'tan zam kararı

Disney Plus'ın yeni ücret tarifesi belli oldu. İçerikleri reklamsız bir şekilde izlemek isteyenler artık aylık 8 dolar yerine 11 dolar ödeyecek. Yeni yapılan zamla birlikte, platformun ülkemizdeki abonelik fiyatı 50 lirayı aşabilir. Disney+ Türkiye fiyatlarıyla ilgili henüz şirketten resmi bir açıklama yapılmadı.

YouTube Premium'a yüzde 135’e varan zam

YouTube Premium’un Türkiye’deki abonelik ücretlerine yapılan zam önümüzdeki faturalara yansıyacak. Aboneliğini App Store üzerinden yapanlar için zam oranları yüzde 135’leri bulacak.

'Öğrenci' 9.99 TL’ den 19.49 TL’ ye, 'Bireysel' 16.99 TL’ den 29.99 TL’ ye, 'Aile planı' ise aylık 25.99 TL’ den 59.99 TL’ye yükseltilecek. En yüksek zam yüzde 131’lik oran ile Aile planına gelecek.

Apple işletim sistemi olan iOS kullananlar, aboneliğini Android ya da web üzerinden başlatanlara göre daha yüksek ücret ödüyor. Android kullananların halihazırda 25.99 TL ödediği aile planına Apple kullanıcıları 33.99 TL ödüyor.

Aboneliğini iOS üzerinden yapan kullanıcılar bireysel abonelik için 59.99 TL, aile planı için 79.99 TL ödeyecek.

Yeniden değerleme oranı nedir?

'Yeniden değerleme oranı‘, bazı vergi artışları, maktu harçlar, damga vergisi, trafik para cezaları, pasaport ve diğer değerli kağıt bedelleriyle emlak vergisi gibi pek çok vergisel unsurun belirlenmesinde temel oran olarak kullanılıyor. Ayrıca, kamu ve özel kesimdeki bazı sözleşmelerde uygulanacak bedel, kira, ödeme ile ilgili artış oranı olarak da yeniden değerleme oranı referans olarak alınıyor.

Bu liste dışında 2022 yılında her ürüne büyük zamlar geldi. Süt ve süt ürünleri, yumurta, şeker ve çaya, temel besin maddelerine arka arkaya çok kez zam yapıldı. Emekçiler 2022 boyunca bu zamların altında ezilirken, ücretlerine aldıkları zamlar daha hesaplarına yatmadan buharlaştı. Ufukta tabloyu değiştirecek bir durumun olmayacak gibi  gözükürken akaryakıt, döviz kurlarındaki değişimlere göre tde emel besin maddelerinde çok fahiş fiyatları görmeye de devam edeceğimizi söylemek çok yanlış olmayacak.

YAVUZ KARAMAHMUTOĞLU / SOL-Özel