Anayasa değişikliği ile ne değişiyor?
Anayasa değişikliği hayata geçerse, HSYK
üyeliği seçiminde “pazarlık”, “ittifak” dönemi bitecek
ve doğrudan “tek adam” konumuna gelen
Cumhurbaşkanı’nın etkili olacağı bir sistem
oluşacak. Anayasada “bağımsız ve tarafsız”
olacağı belirtilen yargı, tarafsız olmayan
Cumhurbaşkanı’nın güdümüne girecek.
16 Nisan’da yapılacak anayasa değişikliği referandumundan “evet”
çıkarsa, Türkiye Cumhuriyeti’nden önce yargının “yönetim şekli”
değişecek. Paketle, HSYK’nin mevcut üyeleri referandumun hemen ertesi
günü tasfiye olacak; yerlerine 30 gün içinde bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan’ın belirleyeceği yeni üyeler atanacak. Üstelik Erdoğan’ın
atamalardan önce anayasal “tarafsızlığı” sona erecek ve “partili
Cumhurbaşkanı” sıfatını kazanacak. Partili Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan,
yeni HSYK’yi oluşturacak. “Bağımsız” ve “tarafsız” olması gereken
Yargıtay ve Danıştay üyeleri, TBMM’nin seçeceği üyelikler için parti
koridorlarında “kulis” yapacak. 30. günün sonunda yargının
“siyasallaşıp”, Saray’a bağlandığı yeni bir dönem başlayacak.
Türkiye; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin birçok maddesinin ihlal
edildiği Olağanüstü Hal (OHAL) koşulları altında 16 Nisan’da anayasayı
değiştirmek için sandık başına gidiyor. İktidara muhalif kesimlerin
susturulduğu bir ortamda; onlarca gazeteci, yazar, akademisyen,
siyasetçi cezaevinde... Birçok muhalif gazete ve televizyona el konuldu,
onlarca gazeteci işsiz... Sokağa çıkıp eylem yapmak yasak... Doların 4
TL’ye dayandığı, işsizliğin rekor düzeye ulaştığı ekonomik kriz
koşullarında, Cumhuriyet’in köklü kurumları Varlık Fonu ile
yağmalanmakta... Artık rutine binen bombalı saldırılarla onlarca insan
yaşamını yitirirken, güvenlik sorunu had safhada. Fırat Kalkanı
Harekatı’nda şehit sayısı 70’e yaklaşırken, Türkiye’nin Suriye
bataklığından ne zaman çıkacağı belirsiz...
15 yıldır tek başına ülkeyi yöneten AKP, her istediğini yapabilecek
çoğunlukta olmasına karşın neden anayasayı değiştirerek Cumhurbaşkanlığı
sistemine geçmek istiyor? Üstelik; Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim
Kalın’ın “90 yıllık parantezi kapatıyoruz”, Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine
Erdoğan’ın “90 yıllık enkazı kaldırdık”, AKP milletvekili Tülay
Babuşçu’nun “90 yıllık reklam arası bitti” dediği bir dönemde...
Türkiye’yi tek adam rejimine götüreceği eleştirilerine neden olan
anayasa değişikliğindeki maddeler; birbirinden bağımsız olması gereken
yasama, yürütme ve yargıyı nasıl Saray’ın vesayeti altına sokacak?
Cumhuriyet olarak hazırladığımız dizide, birbiriyle ilintili maddeleri
gruplandırarak inceledik. Bugünkü dizide, ilk olarak yargının nasıl sil
baştan değiştiğini ele aldık. Paketin 1. maddesi ile anayasanın 9.
maddesinde yer alan “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız
mahkemelerce kullanılır” hükmündeki, “bağımsız” ifadesinden sonra “ve
tarafsız” ilkesi eklendi.
Paketin 14. maddesinde HSYK’ye ilişkin getirilen değişiklikler; 1.
maddede bu “olumlu” adımı neredeyse etkisiz hale getirilecek nitelikte.
14. madde ile HSYK üyelerinin seçim yöntemi değiştirilerek, yürütmenin
tek başına lideri olan Cumhurbaşkanı’na geniş yetkiler verildi. Özetle
yargının “bağımsızlık” ve “tarafsızlığı” ilkelerinin içi HSYK
değişikliği ile boşaltıldı.
HSYK’ye Saray imzası
14. madde ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun adındaki
“yüksek” ifadesi çıkarıldı ve kurum Hâkimler ve Savcılar Kurulu olarak
anayasada yer alacak. HSYK’nin 3 olan daire sayısı, 2’ye indirildi. 22
olan üye sayısı da 13’e düşürüldü. Adalet Bakanı’nın konumu başkan
olarak devam edecek ve müsteşarı da “doğal üye” olarak HSYK’de yer
alacak.
Kurulun kalan 11 üyesi ise atama yoluyla belirlenecek. 4 üye, bizzat
Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Cumhurbaşkanı, bunlardan 3’ünü adli
yargı hâkim ve savcıları arasından, birini ise idari yargıdan seçecek. 7
üye TBMM tarafından seçilecek. Bu 7 üyeden 3’ü Yargıtay, 1’i Danıştay,
3’ü ise hukukçu öğretim üyeleri ve avukatlar arasından belirlenecek.
Mevcut HSYK’nin yapısı 22 asıl üyeden oluşuyor. Cumhurbaşkanı, mevcut
sistemde adli ve idari yargıdan değil, hukukçu öğretim üyeleri ve
avukatlar arasından 4 üyeyi seçiyordu. 3 asıl üyeyi Yargıtay, 2 asıl
üyeyi Danıştay, 1 asıl üyeyi de Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu
belirliyordu. 10 asıl üye ise adliyelerde kurulan sandıkla, hâkim ve
savcılar tarafından seçiliyordu. Anayasa değişikliğinde ise Yargıtay,
Danıştay, Türkiye Adalet Akademisi ile adli ve idari yargının HSYK’de
“kendi temsicilerini” seçme hakkı kaldırıldı. Buna karşılık artık
yargıyı yönetecek olan HSYK’de sadece Cumhurbaşkanı ve TBMM’nin seçeceği
üyeler görev yapacak.
Anayasa değişikliği hayata geçerse, HSYK üyeliği seçiminde
“pazarlık”, “ittifak” dönemi bitecek ve doğrudan “tek adam” konumuna
gelen Cumhurbaşkanı’nın etkili olacağı bir sistem oluşacak. Çünkü, 13
üyeden 4’ünü Cumhurbaşkanı atayacak. Paketle, Adalet Bakanı ve Müsteşarı
da doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atandığı için, HSYK’deki gücü 6’ya
ulaşacak. Cumhurbaşkanlığı ile TBMM seçimlerinin aynı günde yapılacak
olması nedeniyle Meclis’in iradesi Saray çerçevesinde şekillenecek.
Cumhurbaşkanı’nın “hâkim” olacağı HSYK, çıkaracağı kararnamelerle tüm
yargıya hükmedecek. Anayasada “bağımsız ve tarafsız” olacağı belirtilen
yargı, tarafsız olmayan Cumhurbaşkanı’nın güdümüne girecek...
Referandumda “evet” çıkarsa Erdoğan, resmi sonuçların Resmi Gazete’de
yayımlanmasıyla partili Cumhurbaşkanı olma hakkı kazanacak.
HSYK’de büyük tasfiye
Bu aşamadan itibaren yargının “yönetim şekli” sil baştan
değiştirilecek. Paketin, 17. maddesi ile mevcut HSYK’nin 22 üyesinin
görevi sona erecek. Üstelik, bu üyelerin çoğunluğu hükümete yakın
Yargıda Birlik Platformu içinde yer alıyor. Yeni sistemle, en geç 30 gün
içinde Adalet Bakanı ve Müsteşar dışındaki 11 üye seçilecek. Meclis’in
seçeceği 7 üye için adaylar, başvurularını TBMM Başkanlığı’na yapacak ve
bunun için Karma Komisyon kurulacak. Komisyonun belirleyeceği adaylar,
TBMM Genel Kurulu tarafından seçilecek. Yargıtay, Danıştay üyeleri,
HSYK’ye seçilmek için Meclis’e ve AKP Genel Merkezi’ne giderek kulis
yapmak zorunda kalacak, yargının siyasallaştığı dönem başlayacak.
40. gün yeni HSYK
Yeni
üyeler, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonraki 40. günü takip eden
iş günü görevlerine başlayacak. Görevi sona eren ve yeniden seçilemeyen
üyeler, talep etmeleri halinde Yargıtay ve Danıştay üyesi olarak
atanacak. Oluşacak yeni HSYK’nin ilk kararnamesinin, haziranda çıkması
bekleniyor. Saray’ın yeni oluşacak HSYK ile, yargıya yeniden dizayn
edeceği ifade ediliyor.
HSYK’nin şu anki üyelerinin Saray’a yakın
çalışması ve FETÖ operasyonlarını yürütmesine karşılık anayasa
değişikliği ile tasfiye edilmesi soru işaretlerine neden oldu. Paketin
kabul edilmesiyle birlikte bu üyelerin görevine andında son verilmesi,
Saray’ın bu üyelere dahi “güvenmediğini” gösterdi. Yargı kulislerinde
Saray’ın; özellikle bu HSYK’nin “AKPcemaat ortaklığı”nı soruşturmasından
endişelendiği dile getiriliyor. Saray’ın bunun yanında özellikle
HSYK’nin milliyetçi üyelerini tasfiye etmek istediği konuşuluyor. Bu
üyelerin, MHP’deki olağanüstü kongre sürecinde Devlet Bahçeli’nin
karşısında yer alıp, Meral Akşener’i desteklemesi bunun gerekçesi olarak
gösteriliyor. Saray’ın 11 HSYK üyesini, daha “güvenilir” isimlerden
belirleyeceği konuşuluyor.
‘Pazarlama faaliyeti’
Paketin yargı ile ilgili bölümlerini değerlendiren Ankara
Adliyesi’nde yargıç olarak görev yapan, Yargıçlar Sendikası Başkanı
Mustafa Karadağ, anayasanın 9. maddesine yapılan yargının bağımsızlığı
ilkesine, “tarafsızlığı”nın da eklenmesinin tamamıyla pazarlamaya
yönelik olduğunu kaydetti, “Bağımsızlık, tarafsızlık gibi ilkeler
evrensel hukuk ilkeleridir ve bunu içselleştirmek önemlidir” dedi.
Yargıçların, savcıların beğenilmeyen karar ve işlemleri nedeniyle her an
ve kendisine sorulmadan görev yerlerinin değiştirildiği,
soruşturmaların açıldığını anımsatan Karadağ, “Siz yasayla yargıçların
işine son veriyorsunuz, sonra tarafsız mahkemelerden bahsetmeye
kalkıyorsunuz. Gerçekten çok komik ve bir o kadar trajik” ifadesini
kullandı.
HSYK’deki ayrıntı
9. maddede mahkemelerin “tarafsızlığı”nın metne konulduğu, buna
karşılık anayasanın 159. maddesindeki “HSYK mahkemelerin bağımsızlığı
ilkelerine göre görev yapar” ifadesinin yanına “tarafsızlığı” ilkesinin
eklenmediğini dikkat çeken Karadağ, “Bu kadar ayrıntıya dikkat
edildiğine göre demek ki HSYK’nin tarafsız olmasına gerek duyulmuyor.
Çünkü HSYK’yi bizzat siyasi iktidarın yönetmeye gönüllü olduğunu hepimiz
biliyoruz, onlar da biliyor ve istiyor” değerlendirmesini yaptı.
Karadağ, değişiklikler gerçekleşirse, Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i
fesdebileceğini, Meclis’te görev yapacak milletvekillerini
belirleyeceğini, üst düzey yöneticileri atayacağını anımsatarak,
Cumhurbaşkanı’nın HSYK’ye seçeceği 4 üyenin aslında birer üst düzey
yönetici atama işlemi olduğunu vurguladı.
Karadağ, “7 üye ise parti başkanı sıfatıyla Cumhurbaşkanı tarafından
belirlenen, başka bir deyişle atanan milletvekillerinin çoğunluğunu
oluşturduğu TBMM tarafından seçilecek. Şimdi, yeniden sormak lazım,
bizzat Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen ve gelecek dönem adaylık
hakkı da onun elinde duran milletvekillerinin Cumhurbaşkanı’na rağmen
bir tasarrufta bulunması mümkün müdür?” dedi.
‘Partili HSYK dönemi’
İkinci olarak “Yeniden HSYK üyeliğine seçilme hakkı bulunan üyelerin,
bir daha seçilememeyi göze alarak kendisini atayan Cumhurbaşkanı’na
hayır diyebilmesi mümkün müdür?” sorusunu yönelten Karadağ, yapılmak
istenilen değişikliğin başka bir sonucunun ise HSYK üyeliğine aday olmak
isteyenlerin; siyasi parti gruplarında kulis yapmak zorunda kalmaları
olduğunu kaydetti. Karadağ, şunları kaydetti:
“Bu değişiklik gerçekleşirse artık HSYK üyesi olan yargıç, savcı,
avukat ve akademisyenler parti gruplarının önünden ayrılmayacak, siyasi
parti mensubu milletvekilleri kendi politik duruşlarına karşı
çıkabilecek bir kişiyi seçmeyeceklerine göre partili HSYK dönemine de
geçmiş olacağız. Sonuç olarak bu düzenleme doğrudan Cumhurbaşkanı’na,
yani tek adama bağlı, partili bir HSYK oluşumunun önünü açacaktır.
Bundan böyle Cumhurbaşkanı’nın talimat ve himayesinde çalışacak olan
HSYK, elbet onun istediklerine hayır demeyecektir. Seçimler 2019’da
yenileneceğine göre en büyük tehlike ve risk ise seçim hâkimlerine
ilişkin HSYK’nin iktidar yanlı tasarrufta bulunmasıdır, umarım böyle bir
şey olmaz.”
Mustafa Karadağ, Türkiye’nin mevcut anayasa değişikliği referandumu
ile çok tehlikeli mecralara sürüklendiğini belirterek, “Bir an önce bu
denetimsiz, sınırı olmayan tek adam yönetimi rejimine geçme isteğinden
vazgeçilmelidir. Yargı yok, yasama yok, sadece tek adam var ve
propaganda ve çalışmalar da bir rejimin iyilik ve kötülüğünün
tartışılması üzerinden değil, bir kişi işaret edilerek yapılıyor.
Hakkımızda hayırlısı olsun” diye konuştu.
Yetkisiz Meclis
Yetkileri tek elde toplayan partili Cumhurbaşkanı, çıkaracağı kararnameler ile TBMM’ye hesap vermeden ülkeyi yönetecek.
Türkiye’yi Cumhurbaşkanlığı sistemine götürecek olan anayasa paketi
ile yetkileri tırpanlanan TBMM, “yürütmenin başı” olacak Saray’ın
icraatlarını “denetleyemeyecek” hale getirildi. Paketle, Meclis’in
“Bakanlar ve Bakanlar Kurulu’nu denetleme”, haklarında “gensoru” verme
yetkileri kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlar hakkında Meclis soruşturulması
açılmasının şartları ise zorlaştırıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile
Meclis seçimleri de aynı günde yapılacak. Böylece Meclis’in Saray’ın
iradesi dışında oluşmasının önüne geçildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı
Bülent Tezcan, paketin bu maddelerini, “Amaç tek adam rejimi kurmak.
TBMM’nin tasfiyesi mantığına göre hazırlanmış.
Etkisiz, yetkisiz Meclis yaratılarak fiilen Meclis tasfiye ediliyor”
dedi. Anayasa değişikliği paketinin 2, 3, 4, 5 ve 6. maddeleri ile;
halkın iradesinin yansıdığı TBMM’ye Saray ayarı verildi. Anayasa
paketinin 2. maddesi ile 550 olan milletvekili sayısı 600’e çıkarıldı.
3. maddeyle de milletvekili seçilme yaşı, 25’ten 18’e indirildi. Yani
henüz askerliğini yapmamış, üniversite okumamış 18 yaşındaki gençler,
artık vekil olarak Meclis’e girebilecek. Bunun uygulamada ne kadar
gerçekleşeceği, soru işaretlerine neden oldu. Paketin 3. maddesiyle de
anayasanın 77. maddesinde değişiklik yapıldı. Buna göre “TBMM’nin seçim
dönemi” başlıklı madde, “TBMM ve Cumhurbaşkanının seçim dönemi” olarak
değiştirildi. Değişiklikle, artık Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin beş yılda bir “aynı günde” yapılması
öngörüldü. Yürütmenin başına geçecek ve partili sıfatını kazanacak olan
Cumhurbaşkanı adayı, partisinin milletvekili aday listelerini tek başına
belirleyecek. Seçimlerde Cumhurbaşkanını seçen halk, Meclis’te de onun
partisini çoğunluğa taşıyacak. Böylece Meclis çoğunluğu, yetkileri tel
elde toplayan Cumhurbaşkanının iradesine göre oluşacak. Bunun sonucu
olarak Meclis’in Cumhurbaşkanı’nın aleyhinde yasa çıkarması, karar
almasının önüne geçilecek. 4 yılda bir yapılması gereken seçimler, 5
yılda bir yapılacak. Anayasa paketinin 5. ve 6. maddeleriyle ise
Meclis’in yürütmeyi denetleme yetkileri büyük oranda kısıtlandı.
Anayasanın 87. maddesinde düzenlenen “TBMM’nin görev ve yetkileri”
arasındaki “Bakanlar Kurulu’nu ve bakanları denetlemek; Bakanlar
Kurulu’na belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi
vermek” bölümleri anayasa metninden çıkarıldı.
Anayasadaki geçen “Bakanlar Kurulu” ibareleri, “Cumhurbaşkanı”
ifadesiyle değiştirildi. Bakanlar Kurulu’nun yetkilerinin önemli bölümü,
tek başına Cumhurbaşkanı’na verilmiş oldu. TBMM’nin, Cumhurbaşkanını
denetleme yetkisi de kaldırılmış oldu. Artık Meclis, Bakanlar Kurulu’na
yani Cumhurbaşkanına kararname çıkarma yetkisi veremeyecek. Paketle
Cumhurbaşkanı, bu yetkiye doğrudan sahip oldu. Meclis, çıkarılan
kararnameleri de denetleyemeyecek, buna sınır çizemeyecek. Sadece bu
kararnamelere karşı iktidar ve anamuhalefetin Anayasa Mahkemesi’nde dava
açma hakkı bulunuyor. Cumhurbaşkanı, kararnamelerle ülkeyi istediği
gibi yönetecek.
“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bilgi edinme ve denetim yolları”
başlıklı 98. maddede benzer ayıklamalar yapıldı. Bakanlar hakkında
“gensoru” verme yetkisi kaldrıldı. Gensoru olmadığı için, muhalefetin
Bakanlar Kurulu’nu veya bir bakanı düşürme imkânı da ortadan kalktı.
Soru önergeleri artık bakanların yanı sıra Cumhurbaşkanı yardımcılarına
da sorulabilecek. Yazılı soru, en geç 15 gün içinde yanıtlanacak. 98.
maddede Meclis’in, soru önergesinin yanı sıra Meclis araştırması,
soruşturması gibi sınırlı yetkileri kaldı. Meclis araştırması, belli bir
konuda bilgi edinmek için yapılan incelemeden ibaret olacak.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında Meclis soruşturması
açılabilecek. Ancak, mevcut sisteme göre soruşturma açılma şartları
zorlaştırıldı. Mevcut sistemde bir bakan için Meclis soruşturulması
açılması talebi TBMM üye tamsayısının en az onda birinin (110) vereceği
önerge ile oluyor. Anayasa değişikliği ile bakan veya Cumhurbaşkanı
hakkında soruşturma açılması ise, Meclis salt çoğunluğunun oyuna, yani
301 vekil şartına bağlandı. Yürürlükte olan anayasada, bakanları Yüce
Divan’a göndermek için üye tam sayısının salt çoğunluğu, yani 276 oya
ihtiyaç var. Pakette ise soruşturma açılması kararı (üye tam sayısının
5’te 3’ü) 360 oyla çıkacak. Anayasa değişikliğinde bir bakanı veya
Cumhurbaşkanı yardımcısını Yüce Divan’a gönderme kararı için ancak 400
vekilin oyu gerekli.
'Etkisiz Meclis yaratılıyor’
CHP’de Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
olarak görev yapan Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Meclis’in
yetkilerini yeniden düzenleyen maddeleri değerlendirdi. Seçilme yaşının
18’e indirilmesi konusunda “Gençlerin seçme ve seçilme hakkında
prensipte itiraz etmeyiz” diyen Tezcan, buradaki temel problemin,
paketin “parlamentoyu işsevsiz hale getirmesi” olduğunu kaydetti. Söz
konusu düzenlemelerin Meclis’i Cumhurbaşkanının emrine soktuğunu
kaydeden Tezcan, “Etkisiz, yetkisiz bir Meclis yaratılırken, vekil
yaşını düşürülmesinin bir anlamı yok. Bu tuzak bir madde” dedi.
‘600 vekil ne iş yapacak’
Vekil sayısının 600’e çıkarılmasını da eleştiren Bülent Tezcan,
“Yetkisiz bir Meclis yaratırken, bir de sayıyı niye arttırıyorsunuz”
diye sordu. Yeni gelen 50 vekilin sadece 5 yıl için devlete getireceği
ek yükün en az 187 milyon TL olduğuna dikkat çeken Tezcan, “Bu para da
vatandaşın cebinden çıkacak. Bu belli ki bir milletvekili pazarlığının
pakete yansımasıdır. Muhtemelen MHP ile yapılan pazarlıktır”
değerlendirmesinde bulundu. 18 yaş ve 660 vekil maddelerini paketin
“cilası” olarak nitelendiren Tezcan, diğer maddelerde ise Meclis’i
etkisizleştiren, doğrudan yürütmenin emrine sokan düzenleme ile karşı
karşıya olduklarının altını çizdi. Tezcan, “Zaten, paketin tümü tek bir
hedefe yönelmiş, tek adam rejimi kurmak. Hem yargıyı, hem yasamayı, hem
de yürütmeyi tek bir kişinin elinde toplamayı hedefleyen bir paket.
dolayısıyla 4 ve 6. maddeler TBMM’nin tasfiyesi mantığına göre
hazırlanmış. Fiilen Meclis tasfiye ediliyor” diye konuştu.
‘ABD’de sistem farklı’
Tezcan, gerçek anlamda demokratik başkanlık sisteminde, örneğin
ABD’de tam kuvvetler ayrılığı olduğunu kaydetti. Meclis’in tamamen
yürütmeden bağımsız olduğunu, başkanın kontrolünde olmayacak şekilde
dizayn edildiğini anımsatan Tezcan, “Burada 4. maddede getirilen
birlikte seçim ise, işin başında Meclis’i başkanın emrine nasıl sokarız
diye planlanmış, bunun için de aynı anda seçim yapması hükmü
getirilmiştir” dedi.
Seçim birlikte yapıldığı zaman başkan, hangi partiden ise Meclis’in
de o partinin çoğunluğu tarafından şekilleneceğine dikkat çeken CHP
Genel Başkan Yardımcısı Tezcan, şunları kaydetti: “Ülke yönetimi için bu
bir diktatörlük rejimi yaratır. Amerika’da başkanlık seçimi ile Senato
Temsilciler meclisi seçimleri ayrı tarihlerde yapılıyor. Bunun sebebi,
başkanı seçen irade ile Meclis’i seçen iradenin farklı tecelli etmesini
istemeleridir. Yani başkanı denetleyecek bir meclis oluşturulmasıdır.
İkincisi halk başkanı seçtikten sonra eğer onun uygulamalarından hoşnut
değilse bunu sandıkta başkana uyarı olarak göstermesidir sandıkta.
Birlikte seçim aynı zamanda partili cumhurbaşkanı modeli ile
birleştiğinde tam anlamıyla başkanın parlamentoda hâkim olmasını
sağlayacak bir sistem kurgulandığığını gösterir. Çünkü bizde disiplinli
parti sistemi vardır. Partinin genel başkanı aynı zamanda vekil
listelerini düzenler. Bu demektir ki başkanın, partisi Meclis
çoğunluğunu da sağlayacak partidir. Bu daha işin başında denetleyebilme
ve ayrı hareket etme hareketinden kabiliyetinden sakat bir Meclis
yaratma planıdır.”
Anayasa paketi ile TBMM’nin denetim yollarını düzenleyen gensoru ve
güven oylamasının kaldırıldığını belirten Tezcan, teklif sahipleri bunun
gerekçesini başkanlık sistemine bağladıklarını, ancak başkanlık
sistemlerinde başka denetim yolları olduğunu kaydetti. Örneğin
Amerika’da bakanların, önce senatonun komitelerinde sorgulandığını,
orada sınıfı geçerse senatonun atamasını onayladığını anlatan Tezcan,
şöyle devam etti: “Senatonun onaylamadığı bakanlar görev yapamaz. Bu
güven oyunun başkanlık sistemindeki yöntemidir. Bu sistemde bu da
getirilmemiş. Bu fiilen Meclis’in denetim görevinin ortadan
kaldırılmasıdır. Bakanlar sadece Cumhurbaşkanına karşı sorumlu.
Yasamanın yürütmeyi hiçbir şekilde denetleyebilme olanağı yoktur bu
sistemde.”
MECLİS’İN YASAMA TEKELİ KALKIYOR
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, aynı zamanda sistemin
Meclis’in yasama tekelini de ortadan kaldırdığını ifade etti. Halk
egemenliğin belirgin özelliğinin yasama tekelinin mecliste olması
olduğuna vurgu yapan Tezcan, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu sistemde
Cumhurbaşkanı kararname çıkararak Meclis’in yasama alanına ortak olacak
ve her türlü düzenleme çıkarabilecek. Eğer Meclis bir konuda kanun
çıkarmasını istemiyorsa onu bloke etme yetkisi de verilmiştir. Başkan
bir kanunu veto ederse meclis salt çoğunlukla yani yasayı, 301 ile
çıkaracak. Yani kanun çıkarmak zorlaştırılmış. Başkan istemediği
kanunları engelleyecek, kanun hükmünde kararname çıkaracak. Hele de
partili başkanlık ve birlikte seçimle meclis çoğunluğu yapacak. Başkanın
istemediği yasa çıkmayacak.
Anayasa değişikliği neler getiriyor: OHAL bitse de yetkileri kalıcı
Referandumda ‘evet’ çıkarsa Bakanlar
Kurulu’nun tüm yetkilerini elinde toplayacak
Cumhurbaşkanı, aynı anda ‘parti genel başkanı’,
‘yürütmenin başı’, ‘devlet başkanı’ ve
‘başkomutan’ sıfatlarını kullanacak.
16 Nisan’da referanduma sunulacak anayasa değişikliği paketi ile
Cumhurbaşkanı olağanüstü yetkilere sahip olacak. “Tarafsızlığı”na son
verilen Cumhurbaşkanı; aynı anda “parti genel başkanı”, “yürütmenin
başı”, “devlet başkanı” ve “başkomutan” sıfatlarını kullanacak.
Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda istediği gibi
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkararak, ülkeyi tek başına yönetecek.
Cumhurbaşkanı, Devlet Denetleme Kurulu vasıtasıyla Türk Silahlı
Kuvvetleri’ni denetleyebilecek. Tüm bunlara karşılık Cumhurbaşkanı
denetlenemez olacak. Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, tek
başına Cumhurbaşkanı’na bu kadar yetki verilmesiyle kişisel anlamda,
“diktatörlüğe açık bir sistem” kurulduğunu belirterek, “yarı
diktatörlüğe bağlı sistemin temelleri atılmış oluyor” uyarısında
bulundu.
16 Nisan’da referanduma sunulacak anayasa değişikliği paketinin 7. ve
8. maddeleri Cumhurbaşkanı’nı ülke yönetiminde “tek adam” haline
getirecek nitelikte. 7. madde ile Cumhurbaşkanı’nın “Nitelikleri ve
tarafsızlığı” başlıklı 101. maddesinin başlığı, “Adaylık ve seçimi”
şeklinde değiştirildi. Başlıktaki, Cumhurbaşkanı’nın “tarafsızlığı”
vurgusu kaldırıldı. Bu maddedeki, “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa
partisi ile ilişiği kesilir” hükmü, anayasadan çıkarıldı. Düzenleme, 16
Nisan’da kabul edildiği anda yürürlüğe girecek ve Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan, hemen isterse AKP üyeliğine ve ilk kongrede de AKP Genel
Başkanlığı’na dönebilecek.
Yeni seçilme şartları
Maddeye göre Cumhurbaşkanı, 40 yaşını doldurmuş, yükseköğrenim
yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları
arasından, doğrudan halk tarafından seçilecek. Cumhurbaşkanının görev
süresi 5 yıl olacak. Bir kişi en fazla iki kez cumhurbaşkanı
seçilebilecek. Teklifle, mevcut anayasadaki cumhurbaşkanlığına aday
gösterilmesinde 20 milletvekilinin yazılı teklifini arayan hüküm de
kaldırılıyor. Ayrıca en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde
geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde 10’u geçen siyasi
partilerin ortak aday gösterebilmesi hükmü de değiştiriliyor.
Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel
seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde
5’ini alan partiler ile en az 100 bin seçmen aday gösterebilecek.
Olağanüstü yetkiler
Paketin 8. maddeyle anayasanın 104. maddesinde düzenlenen
Cumhurbaşkanı’nın “görev ve yetkileri” değiştirilerek, Saray olağanüstü
yetkilerle donatıldı. Erdoğan’ı “tek adam” yapacağı eleştirilerinin
büyük bölümü de bu maddeye dayandı. Değişiklikle, “devletin başı” olan
cumhurbaşkanına, “devlet başkanı” sıfatı getirildi. Ayrıca
cumhurbaşkanına, “yürütme yetkisi” de verildi.
Anayasa değişikliğine göre TBMM ile Cumhurbaşkanlığı seçimleri aynı
günde yapılacak. “Partili” olacak aday, Cumhurbaşkanı seçimlerini
kazanıp, TBMM seçimlerinde çoğunluğu elde edemezse ironik bir durum
ortaya çıkacak. Cumhurbaşkanı’nın partisi, Meclis’te resmen “muhalefet
lideri” konumuna düşecek. Muhalefet lideri olacak Cumhurbaşkanı’nın
yürütme görevini nasıl yerine getireceği soru işaretine neden oldu. Bu
durumda Meclis’te çoğunluğu elde eden parti ile Cumhurbaşkanı arasında
kriz yaşanacak. Meclis, Cumhurbaşkanı kararnamelerini kanun çıkararak,
etkisiz hale getirebilecek. Cumhurbaşkanı ise, kendini bu durumdan
kurtarmak için erken seçim kararı alıp TBMM ile birlikte kendisini
seçime götürebilecek.
Tek başına kabine
104. maddede belirtilen “anayasadaki diğer görev ve yetkileri
kullanır” hükmünün ayrıntısı ise paketin 16. maddesinde yer aldı.
Anayasada Bakanlar Kurulu’nu düzenleyen maddeler yürürlükten kaldırıldı.
Bakanlar Kurulu ve Başbakan’a verilen yetkiler, doğrudan
Cumhurbaşkanı’na devredildi.
Ucube bir sistem
Eski Başbakan
Yardımcısı Abdüllatif Şener, yürütme ile ilgili tüm görevlerin
Cumhurbaşkanı’na devrilmesini eleştirirken, Bakanlar Kurulu’nun
kaldırıldığını anımsattı. Kabine üyelerinin siyasi sorumluluğu olmayan,
Cumhurbaşkanı’nın sekreteri haline getirildiğini aktaran Şener, “Bir
sekretarya ile devleti idare eden Cumhurbaşkanı ortaya çıkıyor. Tüm
yetkiler, tek başına Cumhurbaşkanı tarafından yerine getiriliyor. Tüm
devlet örgütünü, üst bürokratları tek başına atıyor. Başkanlık
sisteminde bile bunun sınırları vardır. ABD’de bazı atamalar Senato’nun
onayına bağlıdır. Bu yüzden, getirilen sistem ucube bir sistemdir”
görüşünü kaydetti.
Yarı diktatörlük
Cumhurbaşkanı’nın
aynı zamanda partili olduğuna işaret eden Şener, “Bir partinin başkanı
nasıl devleti temsil eder? Adeta ortaya tek bir kişi ihdas edilmiştir.
Burada mutlak anlamda söylemesek de kişisel anlamda, diktatürlüğe açık
bir sistem kuruluyor. Yarı diktatörlüğe bağlı sistemin temelleri atılmış
oluyor. Bunun iyi görülmesi gerekiyor” dedi.
Erdoğan'a 15 yıllık saltanat imkanı
Cumhurbaşkanı ikinci döneminde seçimlerin yenilenmesine karar
verirse bir defa daha aday olarak 5 yıl daha görev yapabilecek.
Türkiye’de rejim değişikliği endişesi yaratan anayasa paketinde yer
alan bir düzenleme, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a 2034 yılına kadar
Saray’da oturma imkânı verdi. Anayasa değişikliğine göre 5+5 yıl olmak
üzere iki defa seçilme hakkı bulunan partili cumhurbaşkanının ikinci
döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi
halinde, cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilecek. Bu durumda
cumhurbaşkanının görev süresi yaklaşık 5 yıl daha uzayacak. Bu sistem
2019’da yürürlüğe girecek. İki dönem cumhurbaşkanı seçildikten sonra
Meclis tarafından seçim kararı alınırsa Erdoğan, toplam 15 yıla kadar,
yani 2034’e kadar cumhurbaşkanlığı yapabilecek.
Anayasa paketi ile olağanüstü yetkiler verilen Cumhurbaşkanı’nın
yargılanması şartları değiştirildi. Mevcut anayasanın 105. maddesine
göre, Cumhurbaşkanı vatana ihanet dışında yargılanamıyor. Cumhurbaşkanı,
vatana ihanetten dolayı, TBMM üye tamsayısının en az üçte birinin (184)
teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün (413 oy) vereceği
kararla suçlanıyor. Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı’nın vatana
ihanet dışındaki suçlardan yargılanmasının da önü açıldı. Ancak bu
konuda TBMM tarafından soruşturma açılması istenmesi için, üye tam
sayısının salt çoğunluğu yani, 301 vekilin oyu gerekecek. Meclis,
önergeyi en geç bir ay içinde görüşecek ve üye tamsayısının beşte üçünün
(360 oy) gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilecek.
Siyasi partilerden gösterilen adaylar arasından her siyasi parti için
ayrı ayrı ad çekme yoluyla 15 kişilik komisyon kurulacak. Bu komisyon
cumhurbaşkanı hakkındaki soruşturmayı yürütecek. Komisyon, soruşturma
sonucunu belirten raporunu 2 ay içinde Meclis Başkanlığı’na sunacak.
Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi halinde, komisyona bir aylık yeni
süre verilecek. Komisyonun raporu, daha sonra Genel Kurul’da
görüşülecek. Cumhurbaşkanını Yüce Divan’a sevk etmek için ise TBMM üyesi
tam sayısının üçte ikisinin, yani 400 vekilin oyu gerecek.
Cumhurbaşkanının Yüce Divan yargılaması 3 ay içinde tamamlanacak. Bu
sürede tamamlanamazsa bir defaya mahsus olmak üzere üç aylık ek süre
verilecek. Hakkında soruşturma açılmasına karar verilen cumhurbaşkanı,
seçim kararı alamayacak. Yüce Divan’da seçilmeye engel bir suçtan mahkûm
edilen cumhurbaşkanının görevi sona erecek.
Seçim kararı
Paketin 11. maddesi ile anayasanın 116’ıncı maddesi, “Türkiye Büyük
Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi” başlığı
altında düzenlendi. Buna göre TBMM, üye tamsayısının beşte üç (360)
çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilecek. Bu durumda,
TBMM genel seçimi ile cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılacak.
Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde de TBMM
seçimi ile cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılacak.
Söz konusu maddeye göre cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis
tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde,
cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilecek. Bu durum da 5+5 yıl
şeklinde iki defa görev yapacak Cumhurbaşkanı’nın +5 yıl daha Saray’da
kalmasını sağlayacak.
Meclis Başkanı hükümsüz kalacak
Cumhurbaşkanının
hastalık ve yurtdışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden
ayrılması hallerinde, cumhurbaşkanı yardımcısı cumhurbaşkanına vekâlet
edecek ve cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanacak. Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip
olanlar arasından cumhurbaşkanı tarafından atanacak ve görevden
alınacak.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, milletvekilleri
gibi TBMM önünde and içecek. Vekiller, cumhurbaşkanı yardımcısı veya
bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona erecek. Cumhurbaşkanı
yardımcıları ve bakanlar, cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacak.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında görevleriyle ilgili suç
işledikleri iddiasıyla yargılanmaları, cumhurbaşkanı gibi olacak.
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, görevleriyle ilgili olmayan
suçlarda yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden yararlanacak.
10.
maddede, “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve
yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının
kurulmasının cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği” hükmü de yer
aldı.
Alican Uludağ / CUMHURİYET