Menzil Cemaati kurduğu 'şeriat mahkemesi'nde de malları paylaşamadı: Büyük kardeş savcılığa gidecek
Menzil Cemaati'nin kontrol ettiği para trafiği Abdulbaki Erol'un 3 oğlunu birbirine düşürmüştü. Cemaatten sızanlara göre, kendi içlerinde kurdukları "şeriat mahkemesi" de miras kavgasına çözüm olmadı.(https://haber.sol.org.tr/haber/menzil-cemaati-kurdugu-seriat-mahkemesinde-de-mallari-paylasamadi-buyuk-kardes-savciliga)***
TKP'den kayyıma tepki: 'AKP 'demokrasi'sine ve kayyıma hayır'
Esenyurt Belediyesi'ne kayyım atanmasına dair açıklamada bulunan TKP, "AKP demokrasisine, kayyımlarla bezeli bu düzene güçlü bir yanıt verilmelidir" çağrısında bulundu.(https://haber.sol.org.tr/haber/tkpden-kayyima-tepki-akp-demokrasisine-ve-kayyima-hayir-395867)***
DTCF'de faşist provokasyona TKP'den yanıt
DTCF'de faşist bir grubun provokasyonları TKP'li öğrenciler tarafından püskürtüldü. TKP, "Siyaset yapma hakkımıza uzanan her saldırıya bugün olduğu gibi yanıt vereceğiz" açıklamasında bulundu.(https://haber.sol.org.tr/haber/dtcfde-fasist-provokasyona-tkpden-yanit-395865)***
Yılmaz Güney’in gün yüzüne çıkan öyküsü: ‘Hıltan’
Yılmaz Güney'in 19 yaşındayken kaleme aldığı Hıltan Öyküsü yıllar sonra gün yüzüne çıktı. Güney Dergisi tarafından duyurulan öykü "Yılmaz Pütün" imzasını taşıyor.(https://haber.sol.org.tr/haber/yilmaz-guneyin-gun-yuzune-cikan-oykusu-hiltan-395872) ***İsrail ticaretinin utandıran kılıfı: Türkiye, yerseniz, Filistin'e 5 ayda 579 ton dikenli tel ihraç etmiş
Filistin halkı hapsedilmiş durumda. Türkiye, sözde, İsrail'le ticaret yapmıyor. Ama son beş ayda Filistin'e 579 ton dikenli tel satmış. İkiyüzlülük, insanı insanlıktan utandırıyor.(https://haber.sol.org.tr/haber/israil-ticaretinin-utandiran-kilifi-turkiye-yerseniz-filistine-5-ayda-579-ton-dikenli-tel)***
Aile hekimliğine yeni yönetmelik: 'Her yeni değişiklikle çalışma koşulları ağırlaştırılıyor'-Aslı İnanmışık-
Aile hekimlerini ilgilendiren yeni yönetmelik yürürlüğe girdi. Yönetmelikle memnuniyet anketine göre maaş verilmesi, hekimlerin reçetesine müdahale gündemde.
Sağlık emekçilerinin ve meslek örgütlerinin karşı çıktığı "Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği" itirazlara rağmen dün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Değişiklikle aile hekimlerinin sözleşme yenileme koşulları değişti. Ancak değişiklik bundan fazlasını kapsıyor.
Yeni yönetmeliği soL'a yorumlayan Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Dr. Derya Uğur, aile hekimliğinin 2005 yılında ilk defa Düzce ilinde pilot uygulama olarak başladığını hatırlattı.
Aradan geçen 19 yılda iyileştirme yapılması beklenirken koruyucu sağlık hizmetleri adına olumlu hiçbir gelişme olmadığını söyledi. Uğur, "Aile Sağlığı Merkezlerinde hizmet veren sağlık emekçileri adına da olumlu hiçbir adım atılmamıştır" dedi. Derya Uğur şunları söyledi:
"Çalışma koşulları her çıkan yeni yönetmelikle daha da ağırlaştığı gibi hak edişler de her seferinde daha da azaltılmaya çalışılmıştır. Her yeni çıkan yönetmelik adeta sağlık emekçilerini ne kadar çok çalıştırıp nasıl daha az maaş öderiz üzerine özel çalışma yapılıp uygulamaya konulmuştur. Bu kez de yaklaşık 1 ay önce taslak yönetmelik olarak sosyal medyaya sızdırılıp aile hekimliğinde çalışanların gözüne sokulmuş, tepkiler ölçülmüş, sonrasında da sizin görüşleriniz bizim için önemli değil biz ne dersek o olur denilerek 30 Ekim tarihinde resmi gazetede yayımlanmıştır."
Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı yönetmelik daha önce basına sızmış ve meslek örgütlerinin çağrısıyla 19 Ekim'de Ankara'da bir araya gelen sağlık emekçileri yönetmeliğe karşı çıkarak, güvenli çalışma koşulları talep etmişti.Memnuniyet anketine göre maaş, reçeteye müdahale, Bakanlıktan 'hedef muayene sayısı'
Genel Sağlık-İş Genel Başkanı, getirilen yönetmelikle yapılacak değişiklikleri şöyle özetledi:
* "Bakılabilecek tavan nüfus yıllardır 4 bindi, şimdi ancak 3 bin 500 nüfusa sağlık hizmeti verilecek, bu yüzden hak edişler yaklaşık 5 bin TL azalacak.
* Lohusa izlemleri bu zamana kadar performansa dahil edilmemekteydi. Bundan sonra negatif performansa girecek. Kaçırılan her bir lohusa için performansın yüzde 10’u eksik alınacak.
* Son 6 ay aile sağlığı birimine gelmeyen yani hasta olmayan kişiler için 6 bin 500 TL ile 10 bin TL arasında direk hak ediş kaybına uğranacak.
* Aile hekimliği biriminde yurttaşlara memnuniyet anketi yapılacak. Eğer vatandaşa "şirin" gözükmezsen, "her istediğini" yapmazsan bu sağlık emekçisine şimdiye kadar şiddet olarak dönüyordu, bu yönetmelikten sonra hak edişinde kesinti ve sağlıkta şiddet olarak yansıyacaktır. Yani memnuniyet anketine göre maaş değişimi olacak.
* Yine bu yönetmelikle aile hekiminin yazdığı reçeteye müdahale edilerek hastaya hiçbir yükümlülük vermeden yazdığı reçete ile ücretinin belirlenmesi düzenlemesi gelmiştir.
* Sağlık Bakanlığı her yıl hedef muayene sayısı belirleyecek. Bu hedef muayene sayısına göre hekimin maaşını düzenleyecektir. Tıpkı TÜİK'te olduğu gibi, Merkez Bankası'nın her yıl belirlediği enflasyon tahminlerinde olduğu gibi bu hedef muayene sayıları sağlık emekçilerinin alın terini gasp edecektir.
* Kamuya ait binalarda şimdiye kadar sadece kira ödeniyorken, artık ödenecek kira bedelinin yanında adeta bir ekstra komisyon gibi tavan ücretin yüzde 12'sine kadar artan oranda, il sağlık müdürlüğünün döner sermayesine, nerede kullanılacağı muğlak ifadelerle belirlenmiş bir ücret ödenecektir."
'Meslek onurumuzu ayaklar altına alan bir yönetmelik'
Yani gelen yönetmelikle sağlık çalışanlarının hiçe sayıldığını kaydeden Derya Uğur, "Mesleğimizi itibarsızlaştıran, iş güvencesini yok eden, meslek onurumuzu ayaklar altına alan bir yönetmelik" dedi.
Genel Sağlık-İş olarak yönetmelikle ilgili hukuki alanda çalışmalar yaptıklarını belirten Uğur, "Önümüzdeki günlerde insanca yaşam ve çalışma koşulları hakkımızı elde edene kadar tüm mücadele yollarını kullanacağımızı bir kez daha bildiriyoruz" şeklinde konuştu.
'Hekimlerin bilimsel ve özgür meslek anlayışı hiçe sayılıyor'
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) da konuyla ilgili bir açıklama yaptı. AHEF Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Türkü Yağmur Nehir, yeni yönetmeliğin hekimlerin bilimsel ve özgür meslek anlayışını hiçe saymak olduğunu vurgulayarak hiçbir eylemsellikten çekinmeyeceklerini söyledi.
Yönetmelikte dayatılan 6 ayda bir zorunlu hasta takibinin dünyanın hiçbir yerinde olmayan bilim dışı bir uygulama olduğunu ifade eden Nehir şunları söyledi:
"Aile sağlığı merkezlerine yapılan zorunlu hasta çağrıları; asıl takip etmemiz gereken bebek, çocuk, gebe ve yaşlılarımız için olan koruyucu sağlık hizmetlerini aksatacaktır. Sağlıklı bir bireyin 6 ayda bir doktor ziyaretine zorlanması, kaynakların verimsiz kullanılmasına yol açacaktır. Sadece sağlık harcamalarını değil; sağlıklı çalışan hastalarımız işe gidemediği için ülke geneli iş gücü kaybına da neden olacaktır.
Yeni yönetmelik, hekimlerin bilimsel ve özgür meslek anlayışını hiçe saymaktadır. Hastanın sağlık durumunu, formüller ve hesaplamalarla belirlemeye çalışmak; hekimlerin hastaya özel tedavi uygulamasını engelleyecektir. Bu tür formülsel kısıtlamalar konulması mesleki onurumuza yapılan bir saldırıdır. Hastaya ihtiyacı olan ilacı yazmamız engelleniyor, hastaneye sevk etmemiz engelleniyor. Hedef puanlar ortaya atılarak aile hekimlerinin yarısı sözleşme fesih riskiyle karşı karşıya bırakılıyor ve mesleki güvencemiz ortadan kaldırılıyor."
AHEF'in düzenlediği basın açıklamasında "Yeni yönetmelik kabul edilemez" denildi.Sağlık Bakanı'na çağrı: 'İstifa edin'
"Zulüm yönetmeliği yüzünden istifa edecek meslektaşlarımız var" diyen AHEF Yönetim Kurulu Başkanı, "Aile hekimlerine salgınları önle, kanserleri yok et, engelleri ortadan kaldır deniyor. Dünyanın bile çözemediği sorunlar, bizlere yükleniyor. Bırakın mesleğimizi yapalım. Bırakın hastalarımıza gereken hizmeti verelim. Diplomamıza uzattığınız eliniz aile hekimliğine bir darbedir" ifadelerini kullandı.
Sağlık Bakanı'na seslenen Dr. Türkü Yağmur Nehir, "Eğer halkımızın sağlığını ve hekimlerin onurunu koruyamıyorsanız, yapmanız gereken tek şey istifa etmektir. Aile hekimleri olarak hakkımızı savunmaya devam edeceğiz ve zulüm yönetmeliğini kabul etmeyeceğiz. İş bırakmak da dahil olmak üzere gereken hiçbir eylemsellikten çekinmeyeceğiz" dedi.
/././
Hablemitoğlu suikastı davasında ara karar: 'Delilleri saklayan savcı değişsin' talebine ret
Hablemitoğlu suikastına ilişkin davada ara karar verildi. Tutuklu sanık Bozkır'ın tutukluluk halinin ve tutuksuz sanıklar hakkında uygulanan adli kontrol tedbirlerinin devamına karar verildi.(https://haber.sol.org.tr/haber/hablemitoglu-suikasti-davasinda-ara-karar-delilleri-saklayan-savci-degissin-talebine-ret)
***
29 Ekim: Egemenlik halkındır!-Rıfat Okçabol-
Laik, bilimsel, kamusal ve parasız eğitim sistemine işlerlik kazandırmadan, halk egemenliği ve yurttaşlık gibi kişiyi ve toplumu özgürleştirici değerlerin benimsenip yaygınlaşması kolay olmayacaktır.
Osmanlı subayı olarak yedi düvelde savaşan Mustafa Kemal, I. Dünya Savaşı sonunda ülke işgal edilince, askerlikten ayrılıp halk egemenliğini sağlamak üzere TBMM’yi açarak emperyalizme karşı bağımsızlık savaşını başlatmıştır. Halk egemenliğinin bir gereği olarak;
- İşgalcileri kovalayıp ülkenin bağımsızlığını sağlamıştır (pek çok geri kalmış ülkeye bağımsızlık kazanmaları konusunda örnek olmuştur).
- Saltanata-iktidarın babadan oğula geçmesine- son vermiştir.
- 29 Ekim 1923’te, halkın kendi iradesi ile ülkeyi yönetecek kişileri seçeceği Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.
- Ülkede yaşayanların kendi iradesine sahip çıkabilmesi ve tebaa ya da ümmetin bir parçası olmaması için, kısaca "fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür" yurttaş olması için, öğretim birliğini sağlayıp laik ve bilimsel eğitim sistemini getirmiştir.
- Karma eğitimi ve devlet okullarında parasız eğitimi başlatmıştır.
- Fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür öğrenci yetiştirecek öğretmen okullarını açmıştır.
- Darülfünunu üniversiteye dönüştürmüştür.
- Değişik inançta olan insanların yaşadığı ülkede, bir inancın diğerleri üzerinde baskı kurmaması ve bir inancın devlet yönetiminde belirleyici olmaması için Hilafete son vermiştir.
- Diğer ülkelerle barış içinde yaşamayı yeğleyip "yurtta barış dünyada barış" anlayışının öncüsü olmuştur.
- Ülke insanının iradesine ipotek konmaması, inanç ve emek üzerinden sömürülmemesi için tarikatları kapatıp yasaklamıştır.
- Ülkede yaşayanlar arasında eşitliği ve adaleti sağlamak amacıyla, mecelle yerine medeni kanunu ve uygar ülkelerin hukuk sistemini uygulamaya koymuştur.
- Laiklik ilkesini Anayasal güvence altına almıştır.
- Yurttaşların birbiriyle rahatlıkla iletişim kurup duygu ve ülkü birliğinin oluşturulmasını kolaylaştırması için, harf devrimiyle ülkede en yaygın olarak kullanılan Türkçenin, Arapça ve Farsçanın sultasından kurtarılıp kolayca okunup yazılmasını sağlamıştır.
- Kadınların seçme ve seçilme hakkını tanımıştır.
- 15 yılda Avrupa’nın "hasta adamı" olan Osmanlı ülkesini, dünyanın en saygın ülkelerinden biri haline dönüştürmüştür.
Bu dönüşümlerin ne anlama geldiğinin ayrımında olan halkın büyük çoğunluğu, Atatürk öldüğünde yas tutmuştur. Peki! 29 Ekim 1923’ün 101’inci yılında halk egemenliği açısından ülke ne durumdadır?
- “Keşke Yunan işgalinde kalsaydık” diyenler var!
- Egemenliğin halkta olmasını istemeyenler var!
- Atatürk’e hakaret edilmesine sevinenler var!
- Cumhuriyetin yıkılmasını, hilafetin ilanını, ümmet olmayı, padişahlığı, Osmanlıcayı yeğleyenler var
- Çocuğu ve kadını neredeyse ikinci sınıf insan olarak görenler var!
- Toplumsal cinsiyet anlayışının güvencesi olan ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına, gericiler kadar sevinen kadınlar var!
- Bazı gerici erkekler gibi, çok eşliliği savunan kadınlar da var!
- Şeyhini, şıhını, tarikat liderini her koşulda memnun etmek için ne yapacağını şaşıranlar var!
- Tarikatlar ve tarikatlaşma ile tarikat üyelerinin çeşitli yollardan sömürülmesi almış başını gidiyor! Tarikatların zenginleşmesinin nedenini kimse sorgulamıyor!
- ABD’ye defol diyenlere, laikliği ve/ya da insan haklarını savunanlara, gericiler, faşistler ve de kolluk kuvvetleri saldırıyor!
- Atatürk’ün kurduğu CHP ise, neyi, ne zaman ve nasıl savunacağını bir türlü beceremiyor! Çoğu kez tutum ve davranışıyla, Köy Enstitülerinin temel niteliğini bozması ve Diyanet Akademisine onay vermesi gibi, “Ne halk egemenliği, egemenlik Allah’ındır, Allah’ın” diyenlere yardımcı oluyor.
- “Atatürk’e söz söyletmeyiz” diyen MHP, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarıyla birlikte hareket edebiliyor!
- Bu arada toplumun yarısı, 16 Nisan 2017 tarihli halkoylamasında, halk egemenliği yerine tek adamın egemenliğine oy vermiş bulunuyor!
Yukarıda özetlenen gelişmeler, ne yazık ki toplumda halk egemenliğinin, yurttaş olmanın ve özetle Cumhuriyet rejiminin toplumumuza getirdiği açılımların ayrımında olmayanların az olmadığını gösteriyor. Bu kesimlerin varlığını, Kurtuluş Savaşının kazanılması nedeniyle ve/ ya da Cumhuriyetin kurulmasıyla ayrıcalıklarını kaybedenlere bağlamak yeterince açıklayıcı olmuyor.
Sorunun kaynağının, öncelikle halk egemenliği, laiklik, bilimsellik, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi değerleri topluma yeterince kazandıramayan eğitim sistemi olduğu görülüyor. Cumhuriyet Gazetesi’nde 14 Mayıs 1996 yazdığım bir makalede, “Sistem, çevresinde ateş çemberi yaratarak kendisini akrebe dönüştürmekte; giderek ateş çemberini daraltmaktadır” demişim. "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" ve "Öğretmenlik Meslek Kanunu", "fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hür" değil "dininin ve kininin davacısı olacak" gençler yetiştirilmesi için getirilmiştir. Ne yazık ki egemenliğin halkta olduğu bilincinde yurttaş yetiştirmek üzere yapılandırılmış olan eğitim sistemi, bu iki uygulamayı devreye sokarak ateş çemberini iyice daraltıp kendi kendini yok etmiştir.
Bundan böyle laik, bilimsel, kamusal ve parasız eğitim sistemine işlerlik kazandırmadan, halk egemenliği ve yurttaşlık gibi kişiyi ve toplumu özgürleştirici değerlerin benimsenip yaygınlaşması kolay olmayacaktır. /././
Limak ve Cengiz katliama devam ediyor: Biri Ankara’da diğeri Kazdağları’nda talan peşinde
Limak, Ankara Haymana’daki kuru tarım yapılan ve mera alanlarında maden işletmek için izin aldı. Cengiz, Çanakkale Bayramiç’teki Halilağa Bakır Ocağı’nın kapasite artışı için ağaç katliamına başladı.(https://haber.sol.org.tr/haber/limak-ve-cengiz-katliama-devam-ediyor-biri-ankarada-digeri-kazdaglarinda-talan-pesinde-395875)
***
Kerem Kınık’ın kızının adli kontrol şartı da kalktı: ‘Hiç ama hiç utanmadınız’
Eski Kızılay Başkanı Kınık’ın kızı Fatma Zehra Kınık’ın trafikte ölümüne yol açtığı 17 yaşındaki gencin annesi, Kınık’ın duruşmadaki rahat tavrına tepki gösterdi: “Eminsin çünkü bir şey olmayacağına!"(https://haber.sol.org.tr/haber/kerem-kinikin-kizinin-adli-kontrol-sarti-da-kalkti-hic-ama-hic-utanmadiniz-395874)
***
(soL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder