BİRGÜN "Köşebaşı + Gündem" -8 Mayıs 2025-

AKP’li vekil halka döviz satışının yasaklanmasını istedi: "Ekonomist değilim ama..."

AKP Uşak Milletvekili İsmail Güneş, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan’a dikkat çeken bir öneride bulundu. Güneş, dövize yönelimin engellenmesi için “Halkın döviz alması yasaklansın, yalnızca ithalat ve ihracat yapanlar döviz alabilsin” dedi.(https://www.birgun.net/haber/akpli-vekil-halka-doviz-satisinin-yasaklanmasini-istedi-ekonomist-degilim-ama-621401)

(DERLEYENİN YORUMU: Ekonomist olup, olmaman farketmez! Ekonomiyi bilenlerinde Türkiye ekonomisini ne hale getirdiği ortada!...)

                                        ***

Gökçek’in peşkeş çarkına çomak: Kocatepe ve Ankara evi boşaltıldı -Mustafa Bildircin-

Ankara Büyükşehir Belediyesi, Melih Gökçek’in görevinden istifa ettirilmeden 13 gün önce eşinin vakfına yalnızca 569 TL kira bedeli ile devrettiği Ankara Evi’nin de aralarında olduğu çok sayıda taşınmazı geri aldı. Gökçek’in eşi Nevin Gökçek’e ait olan ve vakfın yalnızca üç işyerinden 1,8 milyon TL kira topladığı Kocatepe’deki 11 dükkan da vakıftan devralındı.

Mansur Yavaş idaresindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, Melih Gökçek’in ABB Başkanlığı döneminde Nevin Gökçek’in vakfına 10 yıllığına verilen Kocatepe Kültür Merkezi’ni vakıftan geri aldığı öğrenildi. Nevin Gökçek’in onursal başkanlığını yaptığı SOS Vakfı’ndan geri alınan taşınmazın ardından, Gökçek dönemine ait çok sayıda yeni usulsüzlük iddiası da gün yüzüne çıktı.

SOS Vakfı’nın, Gökçek döneminde belediyeden aldığı ve kiraya verdiği iş yerleri için dudak uçuklatan tutarlarda kira topladığı belirlendi. İncelemelerin ardından vakfın, yalnızca üç işyerinden 2025 yılı için 1 milyon 815 kira bedeli aldığı tespit edildi. Vakfın, 1,8 milyon TL’lik kira gelirine karşın ABB’ye yıllık yalnızca 685 bin TL kira ödediği bildirildi.

ANKARA EVİ ARTIK ABB’NİN

Tespit edilen usulsüzlükler bunlarla da sınırlı kalmadı. Gökçek’in görevden alınmasından yalnızca 13 gün önce, SOS Vakfı’na kiraladığı Ankara Evi de tahliye edildi. Ankara’nın Çamlıdere ilçesindeki iki katlı ev için vakfın belediyeye aylık yalnızca 569 TL kira ödediği bildirildi.

SÖZLEŞMEYE RİAYET YOK

Melih Gökçek döneminde, belediyeye ait 11 iş yeri ve tesis, piyasa koşullarının çok altında bedellerle SOS Vakfı’na 10 yıllığına kiralandı. 2013 yılında imzalanan sözleşme kapsamında Kocatepe Kültür Merkezi’ndeki konferans, seminer ve sergi salonları ile ticari alanlar da vakfın kullanımına sunuldu. Vakıf, kira sözleşmesi 3 Aralık 2023’te sona erse de tesisi sözleşme süresinin tamamlanmasından 16 ay sonra boşalttı. CHP’li Mansur Yavaş başkanlığındaki ABB, yürüttüğü çalışmaların ardından Kocatepe Kültür Merkezi’ni SOS vakfından alabildi.

FAHİŞ GELİR

Gökçek’in eşinin vakfına kamu kaynakları ile sağlanan ayrıcalığa son verilmesinin ardından gözler, Aralık 2021’de hazırlanan bilirkişi raporuna çevrildi. Bilirkişi, vakfın kullandığı alanların toplam kira değerine yönelik aylık 1 milyon 315 bin TL’lik tespite karşın vakfın ABB’ye yıllık yalnızca 400 bin TL kira ödediğini kayda geçirdi. SOS Vakfı’nın yalnızca Kocatepe’deki bir iş yerini aylık 180 bin TL’ye üçüncü kişilere kiralayarak fahiş gelir elde ettiği de bilirkişinin tespitleri arasında sıralandı.

ABB’DEN TAHLİYE DAVASI

ABB, sos vakfına kira bedelinin tespiti ve usulsüz kullanımı gerekçesiyle iki ayrı dava açtı. Bu kapsamda 14 Mart’ta, “Akde muhalefet” gerekçesiyle tahliye, 31 Mayıs’ta ise “Kira tespiti” davası başlatıldı. 23 Ekim’de yapılan keşifte, bilirkişi heyeti bazı alanların sözleşmeye aykırı şekilde kullanıldığını belirledi. Bilirkişi tespitlerine göre, özellikle depo olarak tahsis edilen bazı bölümler, kafe ve restorana dahil edilerek kullanıldı.

VAKFA KIYAK TAHSİSLER

Melih Gökçek döneminde SOS Vakfı’na kiralanan, vakfın ise üçüncü kişilere kira karşılığı kullandırdığı bazı yerler, şöyle kaydedildi:

>> Kafe
>> Kitap Evi
>> Düğün Salonu
>> Konferans Salonu
>> Sergi Salonu
>> Eski Halk Ekmek Binası (Ticarethane)

SOS’A PARSEL PARSEL

Kocatepe Kültür Merkezi’ndeki işyerlerinin yanı sıra, SOS Vakfı’na kiralanan diğer bazı yerler de şöyle listelendi:

>> Hacıbayram: Belediye Çarşısı’nda üç adet iş yeri
>> Hacıbayram: Hükümet Caddesi’nde kafe
>> Dikmen Vadisi: Reşit Nuri Sokak’taki bina,
>> Kocatepe: Kocatepe Çok Katlı Otoparkı Üstü Çarşı
>> Mavi Göl: 1628 araç kapasiteli Mavi Göl Otoparkı
>> Sıhhiye: 944 araç kapasiteli Yenişehir Çok Katlı Otopark
>> 50. Yıl Parkı: 593 araç kapasiteli 50. Yıl Otoparkı

VAKIF VERGİDEN MUAF

SOS Vakfı, 2012 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile aldığı, “Kamu yararına çalışan vakıf” statüsü nedeniyle vergi ödemiyor. Vakfın başkanlık görevini, Gökçek döneminin Kent Estetiği Daire Başkanı Adil Öksüz’ün yeğeni Ömer Öksüz yürütüyor.

                                                               ***

Paralar tepsi ve fincanlara gitmiş -İsmail Arı-

AKP’li Pendik Belediyesi’nin milyonlarca liraya 36 bin adet termos, 5 bin fincan seti ile 50 bin kahve seti ve tepsi aldığı belirlendi. Çarşı’da kullanılacak diye 10,6 milyon TL’ye alınan tramvay da çarşıda kullanılamıyor.

AKP’li Ahmet Cin’in yönettiği Pendik Belediyesi'nin 2024 yılı harcamalarının yeni detayları ortaya çıktı. AKP’li Pendik Belediyesi’nin Denetim Komisyonu Raporu, Nisan ayı Belediye Meclis oturumunda görüşüldü. Denetim komisyonunun CHP’li meclis üyeleri Denetim Raporu’na şerh koydu.

CHP’li meclis üyeleri, belediyenin 2024 yılında 1,2 milyar TL değerinde arsa satışıyla İstanbul'da en çok arsa satan belediyelerden biri olduğunu vurguladı.

    Pendik Belediyesi, nostaljik tramvaya 10 milyon TL ödemişti. (Fotoğraf: BirGün)

TEKERLEKLİ TRAMVAY

Pendik Belediyesi’nin 6 milyon 480 bin TL’ye 36 bin adet termos aldığını da belirlenirken nostaljik tramvay görünümlü aracın kullanılamadığı anlaşıldı.

Şerhte, “Nostaljik tramvay görünümlü lastik tekerlekli araç alımı ihalesinde 10 milyon 650 bin TL + KDV bedelle alınan aracın Pendik Çarşı içerisinde bir güzergah belirleyip Pendik'te bir nostaljik hava oluşturması bekleniyordu. Anma velakin bu projeyi düşünen belediye yetkilileri aracın geçiş noktalarını hesaba katmadığı için çarşı içerisinde kullanılmasının mümkün olmadığını tahmin edememişlerdir. Araç köşeleri dönemiyor güzergahını gerçekleştiremiyor çarşı içerisinde trafiğe neden olarak hem esnafı hem halkı mağduriyete uğratıyor” denildi.

CHP’lilerin tespitlerine göre belediye, 5 bin adet hediye fincan setini 1 milyon 200 bin TL’ye aldı. Fincan setleri seçim dönemi Pendik'te yaşayan 65 yaş üstü yurttaşlara dağıtıldı. Ayrıca belediye bütçesinden 50 bin adet kahve seti ile tepsi alındığı da belirlendi.

TÜGVA’YA ARAÇ

2024’te 241 bin TL’lik kirası belediye tarafından ödenen TÜGVA’ya bir yılda 23 defa da araç tahsis edildiği belirlendi. CHP’lilerin şerhinde, “Kiralarını ödediğimiz yetmiyormuş gibi bir de 10 ay içinde 23 kere araç tahsis edilmiş. Ortalama her bir seferin 5 bin TL’ye ye mal olduğu düşünülürse 115 bin TL’nin sadece bir vakfa kullanılması doğru değildir. Herkesin vergilerini bazı yandaş dernek ve vakfa kullanmak haksızlıktır. Bu tarz eşit olmayan hizmet anlayışından vazgeçilmelidir” ifadeleri yer aldı.

                                                      ***

BAE ve Moritanya heyetleri için Jandarma bandosuna ‘kadın personel ayarı’ yapıldığı iddiası -İsmail Arı-

Jandarma Genel Komutanlığı’nın BAE ve Moritanya heyetleri onuruna verdiği yemekte, Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu'nda görevli kadın personelin görevlendirilmediği iddia edildi.

Jandarma Genel Komutanlığı'nın, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Moritanya heyetleri onuruna verilen yemeklerde, Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu'nda yer alan kadın personelin yer almasına izin vermediği iddia edildi.

16 Ağustos 2024’te Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin’in yaş haddinden emekliye sevk edilmesinin ardından yerine  Jandarma Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Ali Çardakçı atandı. Menzil cemaatine yakın olduğu ileri sürülen Ali Çardakçı’nın göreve gelmesinin ardından komutanlıkta dikkati çeken uygulamalar yaşanmaya başladı.

BAE VE MORİTANYA HEYETLERİNİN ZİYARETLERİ

28 Nisan’da Birleşik Arap Emirlikleri Ulusal Muhafız Komutanı Tümgeneral Saleh Mohammed Saleh Bin Mejren Alamerı ve beraberindeki heyet Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Ali Çardakcı’yı ziyarete geldi.

Akşam da heyetin onuruna bir yemek düzenlendi ve yıllardır olduğu gibi Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu yemek esnasında müzik yapması için Ankara Güvercinlik’teki bir köşke çağrıldı. Ancak iddiaya göre, grupta yer alan tek kadın personel geri gönderildi.

Geçen günlerde Moritanya’dan gelen askeri heyetin onuruna verilen yemekte de yine kadın personel görev almadı.

Komutanlıkta, komuta kademesinin yemeklerde kadın personellerin yer almasını istemediği ve Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu'nda görevli kadınların bu nedenle resmi yemeklere çağrılmadığı konuşuluyor.

                                                     ***

Yurttaş park istiyor, Bakanlık cami olacak diyor -İsmail Arı-

Yurttaşların, Ankara Beşevler’deki kamu arazisine yapılması planlanan cami projesine karşı itirazları reddedildi. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, 454 ayrı itirazın olduğu ancak itirazların uygun bulunmadığını bildirdi.

Yurttaşların tüm itirazlarına rağmen, Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Beşevler’deki cami projesinde ısrar ediyor.

Bölgede 35 cami ve mescit olduğu ifade eden yurttaşlar, cami yerine yeşil alan yapılmasını talep ederek imar planlarının iptali için itiraz dilekçelerini Ankara Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü teslim etmişti.

İTİRAZLAR REDDEDİLDİ

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Ankara İl Müdürlüğü ise yurttaşlara gönderdiği yanıtta, imar planlarına 454 ayrı itirazın olduğu ancak itirazların uygun bulunmadığı ve planların kesinleştiğini bildirdi.

TURİZM MESLEK LİSESİYDİ

Ankara Beşevler’de bulunan Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, 2016 yılında “depreme dayanıksız” olduğu gerekçesiyle yıkıldı. Alan, daha önce AKP’li eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları Melih Gökçek ve Mustafa Tuna dönemlerinde iki kez “ibadet alanına” dönüştürülmek üzere planlandı ancak itirazlar sonucu, mahkeme “Beşevler Meydanı’na cami yapılması eğitim içeriğini zedeler” gerekçesiyle projeyi durdurdu.

Aynı proje, Mansur Yavaş tarafından devam ettirildi. Plan değişikliği teklifi Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Meclisi’ne Haziran 2023’te tekrar geldi ve meclis toplantısında oybirliğiyle kabul edildi. Karar, Temmuz ayında askıya çıktı.

Meslek odaları ve bölgede yaşayanlar karara tepki gösterdi. Türkiye Komünist Partisi (TKP) Ankara İl Örgütü'nün imar değişikliğine karşı açtığı davada Ankara Büyükşehir Belediyesi haksız bulundu, imar planının iptaline karar verdi.

DEVREYE BAKANLIK GİRDİ

Bu sefer de devreye AKP’li Murat Kurum yönetimindeki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı girdi. Hazine’ye ait arazi için yeni bir imar planı hazırlayan bakanlık, 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı’nda, “Üniversite kampus alanı” olduğu belirtilen alana cami yapılmasının önünü açtı.

                                                  ***

Gazeteciyi korumak -Gözde Bedeloğlu-

Bugün Kıbrıs Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ayşemden Akın’ın, Halil Falyalı’nın eski finans müdürü Cemil Önal ile konuşarak ve üç bölüm halinde yayınladığı yazı dizisi büyük ses getirdi. Adada kurulan yasa dışı bahis-kumar-kara para düzenini ele alan röportajda Cemil Önal, Falyalı’nın ölümünden sonra da sistemin aynı şekilde çalışmaya devam ettiğini gösteren ve ucu Türkiye’deki bazı AKP’li siyasetçilere dokunan iddialarda bulundu. Ancak Hollanda’da, yüksek koruma altında olduğu söylenen Önal, uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Hollanda ve Amerika Birleşik Devletleri istihbaratına bildiklerini anlatarak itirafçı olmuştu.

AYŞEMDEN AKIN’A ÖLÜM TEHDİDİ

Cemil Önal’ın savcılar tarafından ivedilikle soruşturulması gereken iddialarını kamuoyu ile paylaşan gazeteci Ayşemden Akın, 30 Nisan’da, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla ölüm tehdidi aldığını duyurdu. Kendisini arayan kadının iddiasına göre, Akın’ı izlemek ve ‘gereğini yapmak’ üzere adaya üç kişi gönderilmişti. Kuzey Kıbrıs’ın uluslararası denetim dışında kalan hava ve deniz limanlarından daha önce tetikçiler de silahlar da yakalanmadan girebilmişti. Bunun bir örneğini Sedat Peker anlatmış, Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı’yı öldürmesi için kardeşi Atilla Peker’i uçakla Kuzey Kıbrıs’a gönderdiğini ve bilet bilgilerinin THY’nin sisteminde kayıtlı olduğunu iddia etmişti. Geçen yıl da, bir iş insanına yönelik suikast düzenlemek için, tır içinde saklanarak Mağusa Limanı’ndan ülkeye giriş yapan tetikçi, yanında taşıdığı silah ve şarjörlerle yakalanmıştı. Ayşemden, görüşmenin gerçekleştiği gün ses kaydını polise teslim ederek ilk resmi şikayetini yaptı. Daha önce yaşananlar göz önünde bulundurularak yekililerin hızla harekete geçmesi gerekiyordu.

AKP’DEN TALİMAT: “FALYALI KONUSUNA GİRMEYİN”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “turbun büyüğü Kıbrıs kadarmış” diyerek meclise taşıdığı Cemil Önal’ın iddialarına karşı AKP’de sessizlik hakimdi. Nedenini yine İstanbul Başakşehir mitinginde Özel açıkladı. Gazeteci Barış Terkoğlu tarafından da ekran görüntüsü ile yayınlanan belgeye göre, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, iktidar medyası ve milletvekillerine “KKTC’de süren Falyalı dosyasına girmeyin, CHP’nin Kıbrıs’la ilgili iddialarına yanıt vermeyin” uyarısında bulunmuştu. Cemil Önal’ın, içinde bazı AKP’li siyasetçi ve bürokratlara ait olduğunu iddia ettiği Falyalı’ya ait şantaj kasetlerinden muhalefet ve mafyanın kumpası olarak bahsedilmesi isteniyordu. Ancak Cemil Önal’ın Hollanda’da suikasta uğraması, Ayşemden Akın’ın ölüm tehdidi alması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıslı Türklere yönelik sarfettiği “Bunları sıkılamazsan hadlerini bilmiyorlar” sözlerine karşı Kıbrıslıların tepkisi, halkın itirazlarına rağmen 5.5 milyar liraya mal olan külliyenin açılışı derken, iktidarın istediğinin tersine Kuzey Kıbrıs gündemde kalmaya devam ediyor.

POLİSİN YAPILMADI DEDİĞİ ÜÇ BAŞVURU

Cemil Önal’ın infazında sonra, yerel ve uluslararası basın örgütleri riskin büyüklüğüne dikkat çekerek Ayşemden Akın’ın korunmasına yönelik tedbirlerin hızla alınması çağrısı yaptı. Ancak dün, Ayşemden’in sosyal medya hesabından duyurduğuna göre, Önal’ın infazından beri her sabah yarım saat kadar evinin önünde bekleyen polis aracı kaldırıldı. Polisin bundan sonra sadece devriyeyi artıracağı söylendi. Kısa Dalga’ya konuşan KKTC emniyetinden polis müdürü Kasım Kuni, her dakika kapının önünde olunamadığını ancak gerekli önlemleri aldıklarını söyledi. Bununla birlikte kendilerine korumanın artırılması yönünde bir talep iletilmediğini açıkladı. Oysa, Akın’ın avukatı Cansu Nazlı sürekli koruma talebini, birincisi Önal’ın öldürülmesinden hemen sonra olmak üzere tam üç kere tekrarlamıştı. Polisin, böylesi kritik bir durumda üst üste yapılan koruma başvurularına karşı resmi bir cevap vermekte gecikmesi elbette düşündürücü. Devletin asli görevi yurttaşın can güvenliğini korumaktır.

KUZEY KIBRIS’TA HÜKÜMET AKP GİBİ SUSKUN

Polis Genel Müdürlüğü’nün önce yapılmadığını söylediği, sonra Akın’ın avukatı tarafından belgelenen imzalı ve mühürlü yakın koruma talepleri sonrası Polis Basın Subaylığı bir açıklama yaparak, Ayşemden Akın’ın koruma talebinde bulunduğunu ve bu talep doğrultusunda güvenlik önlemlerinin titizlikle uygulandığı söylendi. Gazetecinin ölüm tehdidi aldığını duyurmasının üzerinden bir hafta geçti. İşin ciddiye alınması için basın meslek örgütleri, muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve çok sayıda yurttaşın ısrarla sesini yükseltmesi gerekti. Böyle riskli bir durumda, KKTC Polis Müdürlüğü’nün, gazeteci ve ailesini güvende hissettirememiş olması kabul edilebilir değil. Ana muhalefet partisi CTP milletvekili Sami Özuslu, AKP destekli UBP-DP-YDP hükümeti ve Polis Genel Müdürlüğü’nü gazeteciyi koruma ve Önal’ın iddialarını soruşturmaya çağırıyor. Ancak Türkiye iktidarındaki benzer sessizlik orada da yaşanıyor. Bu süreç, halkın desteğini büyük oranda kaybettiği söylenen hükümet, Erdoğan’dan ‘cumhurbaşkanım’ diye söz eden KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Türkiye’ye bağlı Polis Genel Müdürlüğü tarafından ne kadar sağlıklı yürütülebilir, tartışmalı.

KKTC POLİSİNİ TÜRKİYE YÖNETİYOR

Açık açık ölümle tehdit edilen bir gazeteciyi, yok koruma talep ettiydi etmediydi diye oyalayan KKTC polisi, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na, yani Türkiye’nin ordusuna bağlı. Komutan ve kritik pozisyonlardaki atamalar TC Cumhurbaşkanlığı tarafından Türkiye’den yapılıyor. Bağımsız, egemen bir devlette bu nasıl olur diye aklınız karışmasın, olmaz, olamaz çünkü. 2000 yılında Mustafa Akıncı Başbakan yardımcısıyken, koalisyon ortakları ile anlaşarak, polisin sivil idareye bağlanmasını istemişti. Türkiye’den atanan dönemin Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Ali Nihat Özeyranlı “Polisin askere bağlı olması sayın Akıncı’yı niçin bu kadar yakından ilgilendiriyor ben anlamıyorum. Siz Turizm Bakanısınız. Kabinede en son konuşması gereken kişi sizsiniz. Turizm Bakanlığının tüm problemlerini çözdünüz de sıra polise mi geldi?” diyerek buna karşı çıkmıştı. Mustafa Akıncı’nın bu itiraza tepkisi sert oldu ve komutanın çizmeyi aştığını, Kıbrıslı Türklerin kendi kendini yönetmeye muktedir olduğunu söyledi. Türkiye’nin atadığı bir asker, seçilmiş bir Kıbrıslı siyasetçiye karşı işte böylesine rahat ve küçümseyici cümleler kurabilmişti. Bugün de benzerleri yaşanmaya devam ediyor. Kısacası, Akın’ın can güvenliğinden en başta KKTC’deki güvenlik kurumlarını yöneten TC sorumludur.

                                                               /././

Ağaoğlu’nun "kasaba" hayaline engel -Halil ERTUNÇ-

Ali Ağaoğlu’nun Boğaziçi-Bargilya Tuzla Sulak Alanı’na yapmak istediği Turizm Kenti Projesi’nin ikinci ÇED olumlu kararı iptal edildi. Aynı bölgede planlanan Vita Park projesinin iptal kararı ise Danıştay tarafından bozuldu; yurttaşlar Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Muğla’nın Milas ilçesindeki Boğaziçi-Bargilya Tuzla Sulak Alanı’nı tehdit eden iki büyük turizm projesine karşı yıllardır süren hukuk mücadelesinde yeni bir zafer elde edildi. Kamuoyunda “Ali Ağaoğlu’nun Kasaba Projesi” olarak bilinen Turizm Kenti Projesi’nin ikinci çevresel etki değerlendirme (ÇED) olumlu kararı da iptal edildi.

Bir diğer proje olan “Vita Park Golf ve Turizm Kompleksi” içinse iptal kararı Danıştay tarafından bozuldu. TMMOB Mimarlar Odası, Milas Belediyesi ve yaşam savunucuları Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Muğla 1. İdare Mahkemesi, Ali Ağaoğlu’nun şirketi Akdeniz İnşaat Eğitim Hizmetleri A.Ş.’nin hayata geçirmeyi planladığı Turizm Kenti Projesi için verilen ikinci ÇED olumlu kararını iptal etti. Mahkeme, telafisi güç zararlar doğuracağı açıkça belli olan bu proje için çevresel etkilerin ciddi tehdit oluşturduğunu vurguladı. Projede; 3 bin 683 villanın yanı sıra, 4 ayrı otel ve 6 adet günübirlik dinlenme tesisi ile alışveriş merkezi, hastane, okul, bankalar, su sporları merkezi, sinema, sanat merkezi, kongre merkezi, rezidans, kafeterya ve restoranlar ve golf sahası bulunuyordu.

Tuzla’nın güneyinde yer alan ve sulak alanı besleyen Kavaklarboğazı Deresi'nin ağzına yapılmak istenen Doğuş Holding'in “Vita Park Golf Tesisi ve Turizm Kompleksi” projesi de mahkemelere konu oldu. Bu projeye karşı açılan üç ayrı davada üç kez iptal kararı verildi. Ancak Danıştay 4. Dairesi 16 Ocak 2025’te bu iptalleri bozarak davayı reddetti ve karar kesinleştirildi. Projede; 160 konut, 154 villa, 165 odalı otel, 2 golf sahası, ticari ve sosyal tesislerin yer alması planlanıyor. Yaklaşık 2 milyon metrekarelik bu alanda 20 yıldır süren mücadele şimdi Anayasa Mahkemesi'ne taşındı. TMMOB Mimarlar Odası, Milas Belediyesi ve yaşam savunucuları öncülüğünde, 16 Mart 2025’te yapılan başvuru, 28 Mart’ta Anayasa Mahkemesi tarafından incelemeye alındı.

"MÜCADELEMİZ SÜRECEK"

TMMOB Mimarlar Odası, MUÇEP, Mandalya Çevre Platformu (MÇP), Boğaziçi Koruma ve Güzelleştirme Derneği (BKGD) ve Karia Kültür ve Sanat Derneği (KKSD) tarafından yapılan ortak açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"Şimdilik bir kez daha durdurulabilen projenin Tuzla’ya, çevreye, doğal yaşama şimdiye kadar vermiş olduğu zararların giderilmesini bekliyor, bu yöndeki mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna beyan ediyoruz."

BÖLGENİN ÖNEMİ

Boğaziçi-Bargilya Metruk-Tuzla Sulak Alanı; çamur düzlükleri, sazlıklar, deniz börülcesi habitatları ve lagün yapısıyla flamingolar, ak pelikanlar, ördekler, cılıbıtlar ve sumrular gibi binlerce kuş türüne ev sahipliği yapıyor.

4167 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararıyla 2021’de “Kesin Korunacak Hassas Alan” ilan edilen bölge, Ramsar ve Bern Sözleşmeleri kapsamında da koruma altında.

                                                        ***

Kadına yönelik şiddet hamilelikte de sürüyor -Semra Kardeşoğlu-

Ordu’da yaralanma nedeniyle hastaneye başvuran hamile kadınların yüzde 72’sinin evli olduğu erkekler tarafından darp edildiği belirlendi. Mağdurlar arasında en küçüğü 16 yaşında çocuklar da var. Karın bölgesine darbe alan kadınlardan düşük yapan da oldu.

Günde ortalama bir kadın erkekler tarafından öldürülüyor. Can güvenliğinin olmadığı bir ortamda konuşulan hemen her şey anlamsız kalıyor. Çoğu genç yaştaki kadınlar gözlerimizin önünden isim isim akıp gidiyor. Yapılan araştırmalar şiddetin görünmeyen boyutunu da ortaya koyuyor. O araştırmalardan biri gazetemizin de çizeri olan Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Halis Dokgöz’den geldi. Dokgöz’ün editörlüğünü üstlendiği Adli Tıp Bülteni’nin son sayısında yer alan çalışma “Gebe Vakaların Adli Tıbbi Değerlendirilmesi” ismini taşıyor. Sonuçlar çok acı verici. Ordu’da yapılan bir araştırmada hastaneye başvuran hamile 25 kadından 20’sinin eş/partner şiddetine maruz bırakıldığı tespit edilmiş, anne karnındaki fetüslerde kanamalar tespit edilmiş.

Çalışmayı, Ordu Üniversitesi Tıp Fakültesi Adil Tıp Bölümü’nden Dr. Halit Canberk Aydoğan ve Dr. Hacer Yaşar Teke ile Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Hanım Gökçe Arslan yapmış.

Gelin yakından bakalım. Araştırma yorumunda gebelik döneminde maruz kalınan travmaların hem anne hem de fetüs için ciddi riskler oluşturabildiğine dikkat çekiliyor. Gelin yakından bakalım çalışmaya.

Ordu Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı’na 2019-2023 arası başvuran 6082 adli olgu incelendi.

Olay tarihinde gebe olduğu tespit edilen 25 olgu çalışma kapsamına alındı. Bu olgular;  yaş, olayın orijini, adli tıp muayenesi,  olay tarihli acil servis-kadın doğum muayenesi,  iki muayene arasındaki süre, gebelik haftası ve düşük durumu gibi kriterler doğrultusunda değerlendirildi.

KARIN BÖLGESİNE DARBE

• Olguların yaş ortalaması 24  ±  5.89 olarak bulundu. Mağdurlar arasında en küçüğü 16 yaşında olanlar da vardı. En üst yaş sınırı ise 41. Ama en geniş mağdur grubu 18-30 yaş arası genç kadınlar oluşturdu.

• Olguların yüzde 72’sinin (18 vaka) saldırı kaynaklı travmaya maruz kaldığı tespit edildi. Bunlardan 15’i eş/partner tarafından darp edilmişti.

• Geriye kalan 7 vaka içinde ateşli silahla yaralanma, biber gazına maruz kalma, taciz de yer alıyordu.

• Darp vakalarının %83,3’ü eş/partner şiddeti ile ilişkiliydi.

• En sık görülen travma türü yüzde 40 oranla hiperemi (kanama) oldu.

• En sık yaralanma bölgeleri ekstremiteler (kol ve bacaklar) (%40) ve karın bölgesi (%35) olarak belirlendi.

BİBER GAZI KULLANILDI

• Gebelik haftalarının ortalaması 22.6 ± 8.10 olarak hesaplandı. Darp edilen kadınlar arasında 36 haftalık gebe olan da vardı.

• Ultrasonografik değerlendirmelerde olguların %64’ünde patoloji saptandı.

• Patolojik bulgu saptanan olgularda en yaygın bulgunun retroplesantal hematom olduğu görülmüştür.

• İki olguda (%8) ileri tetkik ve tedavi gereksinimi belirlenmiş; bu olgulardan birinde kanamaya bağlı düşük, diğerinde ateşli silah yaralanmasına bağlı düşük tespit edildi.

• Özellikle karın travması olanların ultrasonografik patolojik bulgu tespit edildi.

• Çalışmanın sonuç bölümünde şöyle denildi: “Gebelik döneminde travmaya maruz kalan vakaların çoğunun darp nedeniyle yaralandığı ve önemli bir bölümünün eş kaynaklı şiddetle ilişkili olduğunu göstermekte.  Bu nedenle, aile içi şiddet vakalarında doğru ve zamanında adli rapor düzenlenmesi hayati önem taşımakta.”

• Adli tıp uzmanlarına ışık tutan bu çalışmadan toplumun hemen her kesiminin çıkaracağı sonuçlar var.

∗∗∗

BAHAR AKSU EDİRNE’DE UĞURLANDI

İstanbul Şişli’de Rüstem Elibol tarafından öldürülen Bahar Aksu (34) için memleketi Edirne’deki Eski Cami’de cenaze töreni düzenlendi. Aksu'nun üvey babası Yücel Altınbaş, "Kadın cinayetlerinin son bulması için kanımın son damlasına kadar mücadele edeceğim. Bir caninin ortalıkta nasıl dolaştığının hesabı sorulmalı” dedi. Aksu’nun annesi, kız kardeşi, arkadaşları törende güçlükle ayakta durabildi. du. Aksu’nun cenazesi töreninin ardından Yenişehir Mezarlığı’nda toprağa verildi.

                                                           /././

Özgür Çelik'in de aralarında bulunduğu 26 kişi hakkında iddianame hazırlandı -Birgün-

CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in de bulunduğu 26 kişi hakkında 15 yıl 6 aya kadar iddianame düzenlendi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik'in de aralarında bulunduğu 26 kişi hakkında iddianame düzenlendi.

Çelik'in 3 yıl 7 aydan 15 yıl 6 aya kadar hapis cezası isteniyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında yürütülen iki ayrı soruşturma kapsamında 31 Ocak 2025 tarihinde ifade vermek için gittiği Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’nın önünde çıkan olaylara ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında aralarında CHP İl Başkanı Özgür Çelik’in de bulunduğu 26 kişi hakkında 15 yıl 6 aya kadar iddianame düzenlendi.

Habertürk'ten Ceylan Sever'in aktardığına göre iddianamede olaylarda yaralandığı iddia edilen 5 polis memuru müşteki olarak yer aldı.

15 YIL 6 AYA KADAR HAPİS CEZASI İSTENDİ

İddianamede, İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Ağabeyi Özkan Çelik, İstanbul İl Başkan Yardımcısı Ali Kocakaya, CHP İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı Erdem Kara, Yardımcısı Ozan Temürlenk, CHP İl Sekreter Danışmanı Yılmaz Boyraz, CHP Sultangazi İlçe Başkanı Kemal Avseren, Maltepe İlçe Başkanı Kenan Otlu, Maltepe Belediye Meclis Üyesi Yusuf Alperen Yurdudeven, Esenyurt Belediye Meclis Üyesi Canali Tan ve Kartal Gençlik Kolları Başkanı Kazım Caner Boz’un da aralarında bulunduğu 26 kişi ise şüpheli olarak yer aldı.

“Görevi Yaptırmamak İçin Direnme”, “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama”, “Kasten Yaralama”, “Kamu Malına Zarar Verme” suçlarından 3 yıl 7 aydan 15 yıl 6 aya kadar hapis cezası istendi.

                                                              ***

Rusya’nın süresi doldu, hükümetten çıt çıkmıyor -Özgür Gürbüz-

Türkiye ile Rusya 12 Mayıs 2010 tarihinde Akkuyu’da dört üniteli (reaktör) bir nükleer santral yapmak üzere anlaştı. Anlaşma Resmi Gazete’de 6 Ekim 2010 tarihinde yayımlandı. Anlaşma Rusya’ya önemli avantajlar sunsa, piyasa fiyatının çok üzerinde dolara endeksli bir alım garantisi verse de bir maddesi Rus tarafına işleri sıkı tut diyordu. Madde 6, fıkra 2.

Altıncı maddenin ikinci fıkrasında şöyle yazıyor: “Proje Şirketi, Rus Tarafı'nın tam desteği ile NGS inşasının başlaması için gerekli tüm belgeler, izinler, lisanslar, rızalar ve onayların verilmesinden itibaren yedi yıl içinde Ünite 1'i ticari işletmeye alır.” Anlaşmaya göre ilk ünitenin devreye girmesinden sonra birer yıl arayla diğer ünitelerin de devreye alınması gerekiyordu.

Türkiye Akkuyu Nükleer Santralı’nın sahibi Rus proje şirketine gerekli son izni 2 Nisan 2018 tarihinde verdi. Akkuyu Nükleer Santralı’nın 1. ünitesine inşaat lisansı verildi. Bir gün sonra, 3 Nisan 2018 tarihinde de inşaat başladı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın veri tabanında da yazan tarih bu. Rusya’ya tanınan yedi yıllık süre bir ay önce doldu ancak Akkuyu’da elektrik üretimi başlamadı. Peki şimdi ne olacak?

Anlaşmada bu durumda ne olacağı yazılmış. 10. maddenin son fıkrası aynen şöyle diyor: “NGS'nin ünitelerinden herhangi birinin, işbu Anlaşma'da programlanan tarihten daha geç işletmeye alınması halinde, ESA'da öngörülen mücbir sebep durumları hariç olmak üzere, satılacak elektriğin fiyatı ESA hükümlerine göre ayarlanacaktır.” ESA dedikleri Elektrik Satın Alma Anlaşması; özünde de bir ‘al ya da öde’ hükmü var. ESA’ya göre Türkiye ilk 15 yıl boyunca Akkuyu’da üretilen elektriğin yarısını kilovatsaatine 12,35 ABD Doları sent ödeyerek satın almak zorunda. Bu köşede defalarca yazdık, aynı elektrik için güneş ve rüzgâra kıyasla yaklaşık dört kat daha fazla para ödenecek. Çanakkale, Osmangazi köprülerindeki tuzak burada da var. Kazası, sızıntısı, atığı ve dışa bağımlılığı da bela. Anlaşma imzalandığında dolar kurunun 1,52 TL olduğunu da anımsatalım. Şimdi kur 39 TL’ye dayandı. Akkuyu devreye girerse elektrik faturalarına zam gelmesi kaçınılmaz.

10. maddede belirtildiği gibi, Rusya’nın gecikmesi satın alınacak elektriğin fiyatının ESA’ya göre değiştirilebilmesine fırsat sağlıyor. Eğer bir mücbir sebep yoksa. Almanya’nın Rusya’ya Ukrayna savaşı nedeniyle uyguladığı ambargo mücbir sebep kabul edilebilir. Rusya, ambargo nedeniyle Almanya’dan gerekli parçaları alamadığını ve Çin’de yeniden yaptırdığını açıklamıştı. Buraya kadar tamam ama mücbir sebep kabul edilse bile bunun Rusya’ya ne kadar ek süre kazandırdığını bilmiyoruz.

Zaten ESA’nın hükümlerini de bilmiyoruz. EÜAŞ’a (Elektrik Üretim Anonim Şirketi) ESA hükümlerini sordum, beklediğim gibi gizlilik nedeniyle paylaşılamayacağı söylendi. Türkiye anlaşmadan doğan hakkını kullanıp Rusya ile masaya oturdu mu, Rusya mücbir sebep öne sürdü mü ya da iki taraf hangi koşullarda bir uzatma anlaşması yaptı bilmiyoruz. Türkiye pahalı nükleer enerjiden kurtulmak için ayağına gelen fırsatı değerlendirdi mi yoksa geri mi tepti onu da bilmiyoruz. Tüm nükleer süreç gibi bu kısım da şeffaf olmayan bir şekilde yürütülüyor.

Bindik bir alamete gidiyoz kıyamete…

                                                              /././

BİRGÜN




                                                         


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

Kaz dağları'nda kamyon ordusu + Osman Gazi patladı yandı ve bize satıldı + Diyanet İşleri, Sayıştay denetiminden kaçamadı -SÖZCÜ

Kaz dağları'nda kamyon ordusu-Bahar Kurşun- Kaz Dağları’nda madencilik faaliyeti adı altında ağaç katliamı yapan Cengiz Holding, Halilağ...