‘Can’ların karapara imparatorluğu
Can Holding olayı, sigara kaçakçısı bir ailenin devasa bir holdinge dönüşmesinden ibaret değil. Bu soruşturma; Türkiye’yi örümcek ağı gibi saran karapara operasyonunun sadece bir bölümü.
Can Grubu’nun Tekfen Holding’deki %17,56’lık paylarına el konuldu. (Fotoğraf: DHA)
Herkesin kaçakçılık yaptığını bildiği bir aile, nasıl devasa bir holdingin sahibi oldu? Nasıl çok büyük bir vakıf üniversitesini, ülkenin en büyük özel kolejlerinden birini ve medya grubunu satın alabildi? 88 milyar TL’lik kara paranın piyasaya sürüldüğü iddia ediliyor ancak böyle bir miktardaki kara para hiçbir devletin gözünden kaçmaz, kaçamaz.
Bu operasyon aslında şunu ortaya koyuyor:
Bir kara para düzeni kuruldu.
Sorular çok net:
• Bu kara para düzenini kim kurdu?
• Kimler göz yumdu?
• 88 milyar TL’lik kara parayı tespit etmesi gerekenler yargılanmayacak mı?
• Can Holding’in devlet içindeki ortakları kimdi?
• Can Holding, İstanbul Bilgi Üniversitesi’ni 2019 yılında 90 milyon dolara nasıl satın aldı?
• Doğa Koleji’ni 800 milyon TL’ye nasıl satın alabildi?
• Tekfen’in hisselerinin yüzde 25,23’ünü 315 milyon dolara satın almasına kimler göz yumdu?
• 2024 yılının sonunda Ciner Medya Grubu’nu 800 milyon dolara satın almasına kimler izin verdi?
Sadece bunlar değil… Kara para imparatorluğunun enerji ve petrol dağıtımı, dayanıklı tüketim, teknoloji ürünleri, turizm, eğitim ve sağlık alanında büyük yatırımları var. Toplamda 121 şirkete sahipler.
30 bin çalışanlar Türkiye’nin en büyük holdinglerinden biri.
Enerji Petrol şirketi üzerinden 500’ü aşkın bayii ile akaryakıt dağıtımı yapıyorlar. Madeni yağ üretiyorlar.
AWOX isimli teknoloji şirketiyle televizyon başta olmak üzere beyaz eşya üretimine başladılar. Lüleburgaz ve Tarsus’ta iki fabrika kurdular. Holding yöneticilerinden Murat Can, 100 milyon dolar yatırım yapacaklarını açıklamıştı.
Kaçakçılık parasıyla bunların yapıldığı bir ülkede ekonomiye güven olabilir mi?
Hatta Can Holding’in hikâyesi tamamen kaçakçılığa dayanıyor. ÖTV’nin çok yüksek olduğu sigara ve akaryakıtta faaliyetlerinin yoğunlaşmasının nedeni de bu.
Hikâyelerini en baştan anlatalım:
FREESHOP İLE BAŞLADILAR
Can Holding’in sahibi Can Ailesi, Ağrı Doğubayazıtlı. Doğubayazıt, kaçakçılar çarşısı bulunan bir yer. Yani çok uzun süredir kaçakçılık buraların ana geçim kaynağı. Can Ailesi’nin hikâyesi de böyle başlıyor.
Ailenin babası Zamanhan Can, Doğubayazıt’taki Gürbulak Sınır Kapısı’nda freeshop açtı. Meteor ismini verdikleri freeshop’un kaçakçılık yaptığına dair sadece dedikodular değil, haberler de var. Mesela; Mart 2002’de yayımlanan bir haberde, Gürbulak Sınır Kapısı’ndaki freeshoplarda 614 koli kaçak sigaranın ele geçirildiği anlatılıyor. Meteor, Güntur, Süper isimli freeshopların sahipleri ve çalışanları, bu sigaralar imha edilirken gazetecilere saldırıyor.
Kısa süre sonra Türkiye’nin öteki ucundaki Edirne’de Kapıkule Sınır Kapısı’ndaki freeshopların sahipleri, Ağrı Doğubayazıtlı üç aileydi. Can Ailesi de Meteor isimli Freeshop şirketleriyle Kapıkule’de uzun yıllar faaliyet yürüttü.
Ortadoğu ve Uzakdoğu da üretilen kaçak sigaraları, İran üzerinden Türkiye’ye sokuyorlardı. Bu sigaraların fiyatının yüzde 70’ini vergi oluşturduğu için çok büyük bir kâr marjı vardı ve kısa sürede zenginleştiler. Kapıkule’deki yasadışı faaliyetleri de gündeme geldiğinde buradaki bir antreponun sahibiydiler. 2008 yılında bu antreponun duvarı delinerek büyük miktarda sigara çalındı. Bunu antreponun sahiplerinin yaptığı iddia edilmişti ama bununla ilgili soruşturulmadılar.
AİLEYLE TARİKAT BAĞLANTISI İDDİASI
Can Ailesi’nin bu kaçakçılık faaliyetlerinde Menzil Cemaati’nin Eskişehir kolu ile işbirliği yaptığı da iddia edildi. Menzil Lideri Raşit Erol’un oğlu Fevzettin Erol, Eskişehir Sivrihisar Köyü’ndeki Buhara Köyü’nde bir tarikat oluşturmuştu.
Sigara Kaçakçılığı iddialarının ardı arkası gelmezken bu konudaki soruşturmalardan Can Ailesi genellikle kurtuldu. Ama haklarında soruşturmalar vardı. Bu sırada büyük servetleri her kapıyı açmaya başladı.
Mersin Organize Sanayi Bölgesi’nde büyük bir sigara fabrikası satın aldılar. Hatta bu büyük satışta anlaşmazlıklar çıktı ve davalık oldular. Ama artık fabrika sayesinde sigara kaçakçılığı konusunda büyük bir güce sahip oldular.
Yurtdışından getirdikleri kaçak sigaraları, tütünü ve makaronu sattıkları iddia edildi. Bu ürünleri, yurtdışına satış yapmış gibi gösteriyorlardı. Oysa gümrükteki bağlantılarıyla bu malları yurtdışına çıkmadan geri getiriyor ve piyasaya sürüyorlardı.
Sigara fabrikası için vergi de ödemediler. 3 milyar TL’lik vergi borcunu ödemedikleri öne sürülüyor. Sigara fabrikasının içindeki makineleri Trakya’daki bir fabrikaya taşıdıkları ve fabrikanın içini tamamen boşalttıkları, 121 şirkette kara paranın gezdirilerek izinin kaybettirildiği iddia edildi.
Savcılık 88 milyar TL’lik bir kara para trafiği olduğunu savunuyor ama o kadar çok para var ki; bu paraların büyük kısmının halen dolaşıma sokulmadığı, saklandığı öne sürülüyor. Can Holding hakkındaki soruşturmalar kısa süre öncesine kadar devam ediyordu. Hatta Murat Can hakkında yurtdışına çıkış yasağı olduğu da bir rivayet. Savcılık ise Varlık Barışı’nı kara parayı aklamakta kullandıklarını açıklamasında yazdı.
SİGARA FABRİKASI SUÇLAMALARA KONU OLDU
Mersin’de sigara fabrikasındaki faaliyetleri de suçlamalara konu oldu. 2017-2018’de bayilik dağıtmaya başlıyor. Bunun çok büyük paralar istiyor. Çünkü kaçak sigara işi çok kârlı. 7 daireye, 5 milyon TL verenler var. Ancak bayilik alamadılar ve paralarına çöküldüğünü öne sürdüler. Savcılığa suç duyurusunda bulundular. Yüzlerce kişinin bayilik almak isterken dolandırıldığı iddia ediliyor.
Can Holding olayı, sigara kaçakçısı bir ailenin devasa bir holdinge dönüşmesinden ibaret değil. Bu soruşturma; Türkiye’yi örümcek ağı gibi saran kara para organizasyonun sadece bir bölümü. Benzer çok sayıda kara para faaliyeti devam ediyor ve siyasetin koruması altında sınırsız büyüyorlar. Pasta küçüldükçe kara para çeteleri birbirlerinin pazarına saldırıyor.
/././
A’dan Z’ye suikast ve casusluk vakası
İBB soruşturmasında itirafçı olarak kullanılan Aziz İhsan Aktaş’ın suikast iddiasıyla başlayan ardındansa casusluk operasyonuna dönüşen soruşturma her geçen gün karmaşıklaşıyor. Yeniden bir “Kandırıldık, Allah affetsin” durumuna tanıklık ediyorduk.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) soruşturmasında itirafçı olarak kullanılan ve çok sayıda CHP’li belediye başkanının tutuklanmasını sağlayan Aziz İhsan Aktaş’ın bir ifadesiyle karmaşık olaylar zinciri başladı.
Diyarbakır’da okul kantini işletirken AKP iktidarından yüz milyonlarca liralık ihaleler alan birine dönüştü ve büyük bir servetin sahibi oldu. İBB soruşturmasında tutuklandı. AKP iktidarından ve AKP’li belediyelerden aldığı ihalelerle büyümüştü. Ama bu ihalelerle kazandığı servet hiç sorgulanmadı. CHP’li belediyelerle ilgili ifadeler verip etkin pişmanlıktan faydalandırıldı. Aktaş, halen tutuklu bulunan İBB Spor Başkanı Fatih Keleş’in kendisini öldürtmek için hamle yaptığını öne sürdü. İfadesinde Keleş’in, MHP’li kimliği ile bilinen ve mafya lideri olduğu iddia edilen Selahattin Yılmaz ile anlaştığını öne sürüyordu.
Yandaş medyada yer alan soruşturma konusu iddia şuydu: “Fatih Keleş, Kandıra Cezaevi’nde nasıl oluyorsa belirlenemeyen bir avukata, Aziz İhsan Aktaş’ın susturulması talimatı verdi. Bu avukat, Yılmaz ile bağlantılı Avukat Cem Duman’a giderek talimatı iletti. Avukat Semra Ilık da Yılmaz’ın suç örgütünün istihbarat toplamak için kullandığı bir isimdi.”
Keleş ise Aktaş’ın kendisi hakkında ifade bile vermediğini anlatarak bu iddialar için “Fantastik iddialarla dolu bir kumpas” açıklaması yaptı. Ama iki avukatın gece vakti ziyaretine gelip bu kumpası anlatarak tehdit ettiğini kendisinin de suç duyurusunda bulunduğunu açıkladı.
SELAHATTİN YILMAZ
Yılmaz ve Turgut Öner, MHP için önemli ve etkili isimlerdi. Yılmaz, MHP Lideri Devlet Bahçeli ile fotoğraflar çektirmişti. Hatta Alaattin Çakıcı ile birlikte ziyarete gitmişlerdi. Selahattin Yılmaz’ın Ülkü Ocakları ile yakın bağlantısı da biliniyordu. Nitekim Bahçeli, Selahattin Yılmaz’ın gözaltına alınmasından sonra, “Dava arkadaşımdır, masum olduğunun ortaya çıkacağına inanıyorum” dedi. Turgut Öner de Bahçeli’ye çok yakındı ve tutuklandıktan birkaç gün sonra savcılık kararıyla tahliye edildi.
15 Ağustos 2025’de gözaltına alınan 15 kişiden aralarında Selahattin Yılmaz, Turgut Öner, Avukat Cem Duman, Avukat Semra Ilık’ın bulunduğu 10 şüpheli tutuklandı. İstanbul Başsavcılığı’nın açıklamasında Yılmaz’ın Aktaş’ın ifadeleri üzerine gözaltına alındığı vurgulandı.
Yılmaz kendisine kumpas kurulduğunu iddia etti. İfadesinde Aktaş’ın tanımadığını anlattı ve “Mevcut hükümete gönülden bağlı bir insan olarak böyle bir katkı sağlayan insana değil zarar vermek onun önünde siper olurum” dedi. Hatta Yılmaz, kumpasın CHP tarafından hem kendisinin hem de Aktaş’ı susturmak için kurulduğunu öne sürdü. Bir suikast suçlaması yapılmıştı ama bu fantastik iddiaların altı dolmuyordu. Üstelik soruşturmanın yönü birkaç gün sonra tamamen değişecekti. Aktaş’a suikast iddiasıyla başlayan soruşturma savunma sanayi şirketlerine yönelecekti. Ancak ne olduğu savunma şirketlerinin neden soruşturulduğu halen anlaşılamıyor.

CEM DUMAN
Operasyonda gözaltına alınan Avukat Cem Duman operasyondan kısa süre önce Erdoğan’ın dev fotoğrafları asılı lüks hukuk bürosundaki paylaşımlarıyla dikkat çekmişti. Hatta bir Instagram paylaşımında Saray’dan gelen bir hediye kravatı açıyordu. İlginç kıyafetleriyle dikkat çeken bu avukat, Saray’a yakınlığını sürekli vurguluyordu. Duman, ifadesinde suçlamaları kabul etmedi. Aziz İhsan Aktaş’ı tanımadığını anlattı. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yakınında bulunan bir kafenin işletmesi nedeniyle Avukat Semra Ilık, Selahattin Yılmaz, Ebru Gündeş’in eşi Murat Özdemir ve İsmail Terlemez ile husumet yaşadığını savundu. Avukat Ilık’ın kendisini Daltonlar, Sarallar, Necati Arabacı ve Bucak aşiretine tehdit ettirdiğini öne sürdü. Hatta bu kafeyi Yılmaz’a devretmek zorunda kaldığını iddia etti.
Bu ifade gerçekten çok garip; Saray’a yakın bir kafeden bahsediliyor ama adı geçen herkes savunma sanayi şirketlerinin sahibi ya da onlarla bağlantılıydı. Belki de bu ifade bir mesajdı.

SEMRA ILIK
‘Çete yöneticisi’ suçlamasıyla tutuklanan Avukat Semra Ilık da lüks yaşamını ve siyasi bağlantılarını sergileyen bir isim. Ayrıca yandaş TV’lerde sık sık konuk oluyordu. Avukat ama savunma sanayi şirketi sahibi görünüyor. Şirketin adı SMR Savunma. Güya; 173 metrelik askeri hastane, otonom mini denizaltılar, İHA’lar, askeri lojistik gemiler üretiyordu. Ancak bunları üretmiyordu, sitede sadece maket resimleri konulmuştu. 2022’de Savunma Sanayi Fuarı’nı bir deniz subayının eşliğinde gezerken görüntülerini paylaşmıştı.
Özel bir üniversitenin hukuk fakültesinde 4. Sınıf öğrencisiyken Zirvegen Biyoteknoloji’yi kurmuştu. SMR Araştırma adlı kamuoyu araştırmaları yapan bir firmanın da sahibiydi. Zenginlere helikopter-taksi hizmeti verdiği şirketi de bulunuyor. Şirketlerinin yönetiminde Mevlüt Çavuşoğlu’nun danışmanlığını yapan bir isim de bulunuyordu.

İSMAİL TERLEMEZ
Duman’ın ifadesinde adı geçen ama şimdilik bu soruşturmada şüpheli olmayan İsmail Terlemez ise Arca Savunma Sanayi şirketinin ortağı. En çok ihracat yapan 5’inci şirket. 600 milyon dolar ihracat yapmış. Ortağı AKP’de siyaset yapan bir isim: Savaş Balçık. Çorum’da devletin büyük teşvikleriyle kurulmuş bir mermi, mühimmat fabrikası var. ABD’ye ihracat yapıyor, Avrupa’ya ticareti ise engelleniyordu. Çorum’daki Organize Sanayi Bölgesi’nde bir savunma sanayi üssü.
Suikast iddiasıyla başlayıp savunma sanayi şirketlerine uzanan bu soruşturmadaki gariplikler devam etti.

MURAT ÖZDEMİR
22 Ağustos’ta sabaha karşı Ebru Gündeş’in eşi Murat Özdemir, Acarkent’teki villasında gözaltına alındı. O da savunma sanayinde faaliyet gösteren bir şirketin sahibiydi. İddiaya göre; “Selahattin Yılmaz suç örgütüne üye olmak ve örgüt talimatıyla organize sanayi bölgelerine çökmekle suçlanıyordu.”
Ancak ifadesine savcılık soruları konulmamıştı ve suçlama ile delillerini net göremedik. Özdemir, yurtdışında savunma sanayi alanında faaliyet gösteren firmalarla bağlantılar kurduğunu ifade ederek “Bu firmalar ile Milli Savunma Bakanlığı’nın Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü’nü irtibatlandırdım” dedi. Akla tabii ki şu geliyor: Koskocaman devlet irtibat kuramıyor da neden bu isimlere ihtiyaç duyuyor?
Özdemir, bu silah satışlarından komisyon aldığını belirterek Aktaş’ı tanımadığını anlattı. İfadesinde Yılmaz ile yakın bir ilişkisi olmadığını savunan Özdemir, “Yılmaz isimli şahsı bundan yaklaşık 5 yıl kadar evvel eşi olan Nuray Yılmaz vesilesiyle tanırım. Nuray Hanım kamu ihalelerine girip yol yapım işlerini üstlenmekteydi. Bu vesileyle kendisiyle tanıştım. Yılmaz ile sadece 3 kez tesadüfen otel ya da restoranlarda karşılaşmışlığımız oldu. Bunlardan birisi beğenmiş olduğum bir saatin fotoğraflarını bana atması, diğeri de işletmekte olduğu kafenin mülk sahibinin arkadaşım olması sebebiyledir. ASSAN isimli firmayı da savunma sanayi üzerine bir firma olması nedeniyle uzun zamandır bilirim. Benim yurt dışında bağlantı kurarak ayarladığım mühimmat alacak firmaları Assan firması ile görüştürüp komisyon alma usulü ile birçok teklif aldım. Ancak daha nihayete erdirilen bir alış satış sürecine ASSAN firması ile gerçekleştirmedim. Hatta güncel olarak bir ülkenin Milli Savunma Bakanlığı benimle irtibata geçerek bir mühimmat almak istediler. Ben de bu hususta ASSAN isimli firmadan teklif aldım ve bunu kendilerine ilettim. Gerekli anlaşma sağlandı ve ASSAN isimli firmaya kaparo ödemesi de yapıldı. Yapmış olduğum ticari faaliyet dışında ASSAN isimli firma ile herhangi bir bağlantım bulunmamaktadır” dedi.
Bu ifadelerden ASSAN Savunma Sanayi firmasının mercek altına alındığı anlaşılıyor. Bu firmanın adı ifadede gizlenen bir ülkeye kaparo alarak mühimmatı teslim etmediği de anlaşılıyor.

İSMET SAYHAN
24 Ağustos’ta operasyonlar ASSAN’a ulaştı. Eski Makine Kimya Endüstrisi (MKE) Yönetim Kurulu Başkanı ve ASSAN’a danışmanlık yapan İsmet Sayhan askeri casusluk ve çete üyeliği iddiasıyla gözaltına alındı. Sayhan da Bahçeli ile fotoğrafları olan bir isimdi. Yılmaz ile irtibatı biliniyordu.
Baykar Şirketi’nin sahibi Selçuk Bayraktar’a yakın haber kanalları bir süredir Sayhan’ı hedef gösteriyordu. Sayhan’a ait bir WhatsApp yazışmasının ekran görüntülerini yayımladılar. Bu yazışmada Sayhan, ‘MKE Özel Proje Danışmanlığı’, ‘Mühimmat tedarik planı’ adında dosyaları bir başkasına gönderiyordu. Sayhan, önceki gün ‘Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma’ suçundan tutuklandı.
İsmet Sayhan’a ifadesinde Aziz İhsan Aktaş’ı tanımadığını söyledi. Selahattin Yılmaz ile bağlantısı soruldu. Selahattin Yılmaz’ı 2019 yılından beri tanıdığını anlattı. Şu bilgileri verdi: “Trabzon’daki bir davasında avukatlığını yapmıştım… 5-6 ay kadar önce Yılmaz beni arayarak eski Jandarma Genel Komutanı Arif Çetin ile yemek yiyeceklerini söyledi… Üçümüz beraber yemek yedik. Yılmaz ile aramda bir ticari ilişki yoktur.”
İfadede Sayhan’a tutanağa geçirilmeden Aktaş’ın müşteki sıfatı ile alınan beyanı okundu ve bizim öğrenemediğimiz bu iddialar soruldu. Tutanakta gizlenen bu beyana karşı Sayhan özetle şunları söyledi: “Bu tarz birisinin tehdit edilmesi ya da zarar verilmesi konuları duysam yetkili mercilere bildiririm. Aktaş’ın belirttiği hususların benimle alakası yoktur. Yılmaz ile böyle bir olayla alakalı da görüşmedim.”
İfadenin sonraki aşamasında ‘casusluk’ suçlamasına geçiliyor. MKE’de Hukuk Direktörlüğü ve Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptığı dönemde kurum bilgilerini öğrenmek için kişi ya da kurumların kendisiyle temasa geçip geçmediği sorulması üzerine Sayhan, “Benimle hiç kimse görev yaptığım dönemde herhangi bir bilgi için irtibata geçmedi.”
Sayhan, bu sözlerin devamında karalama kampanyasına maruz kaldığını savundu. İfadenin devamında MKE’den özel şirketlere kadroların transferini yaptığı, gizli bilgileri şirketlere aktardığı yönündeki iddiaları yalanladı. MKE’de sadece 9 ay görev yaptığını söyledi.
Soru üzerine MKE’den ayrıldıktan sonra ASSAN Group’un avukatlığını yaptığını kabul eden Sayhan, “ASSAN ve MKE arasındaki bir davada ben avukat olarak bulunmamaktayım. Bu davada avukat ASSAN kadrolu avukatıdır. ASSAN hakkında Milli Savunma Bakanlığı tarafından tesis edilen ihale yasaklaması işleminin iptali için açılan bir idari davada tarafımdan alt vekâlet verilen Serhat Gürkan isimli avukat yer almış, itiraz üzerine bu avukat vekâletten çekilmiştir” dedi.
Sayhan, MKE’de görev aldığı dönemde ASSAN’ın sahibi Emin Öner’e gizli bilgileri ilettiği iddialarını kabul etmedi.
ASSAN ise açıklamalar yaparak iddiaları yalanlıyordu. 26 Ağustos’ta yapılan açıklamada WhatsApp ekran görüntüsündeki belgelerin şirketin Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na sunmak üzere hazırladığı üretim, teslim ve planlama dosyası olduğu savunuldu. Şirketin hiçbir gizli belgeye ulaşmadığı ifade edildi.
Bu açıklamadan bir gün sonra ASSAN Group şirketinin sahibi Emin Öner ile şirketin Genel Müdürü Gürcan Okumuş gözaltına alındı. İstanbul Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada Emin Öner ve Gürcan Okumuş’un FETÖ ile irtibatlı oldukları ve askeri casusluk faaliyeti gerçekleştirdikleri iddia edildi. ASSAN’ın 10 şirketine kayyum atandı.
Yeniden bir “Kandırıldık, Allah affetsin” durumuna tanıklık ediyorduk. ASSAN 50 yılı aşkın süredir faaliyet gösteren bir savunma sanayi şirketiydi ve son dönemde devletten defalarca teşvik almıştı. 2021 yılında Cumhurbaşkanı kararıyla ASSAN’a bomba ve mühimmat üretimi için büyük teşvik verilmişti. İktidarla yakın bağlantıları olan şirketin Efes 2024 tatbikatındaki standını Cumhurbaşkanı Erdoğan ziyaret etmiş, fotoğraflar yayınlanmıştı. ASSAN şirketinin sahibi Emin Öner’in Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile fotoğrafları arşivde duruyor.
Oysa ASSAN’a Milli Savunma Bakanlığı’nın talebiyle 2 yıl ihale yasağı getirilmişti. Bunun gerekçesi; ASSAN’ın MKE ile 2022’de imzaladığı TNT tedariği sözleşmesindeki yükümlülüklerini yerine getirmemesiydi.
Suikast iddiasıyla başlayan soruşturma, Savunma Şirketleri üzerinden bir casusluk operasyonuna dönüşmüş durumda.
Tam bu sırada Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar, kameraların karşısına geçerek ‘TCG Anadolu ve Savarona hakkındaki açıklamalarda bulundu. Deniz Kuvvetleri Komutanı ya da Donanma Komutanı tarafından açıklanması gereken bu bilgileri Selçuk Bayraktar’ın açıklaması tepki çekti. Özetle Türkiye, Savunma Sanayii’nin özel şirketlerin hizmetine sunulmasının krizi yaşanıyor. Bunun sonuçlarını geçmiş skandallarda da yaşadık.
Sezgin Baran Korkmaz skandalı, Sedat Peker ifşaları ve SADAT’ın açıklamalarında bunları gördük. Kara para aklanan Paramount Otel’e Cihan Ekşi’nin çöktüğü iddia edilmişti. Hatta otele zırhlı araçla girildiği öne sürülmüştü. Cihan Ekşi de savunma sanayii alanında faaliyet gösteriyordu ve Paramount Otel’de Savunma Sanayi Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir’in ailesiyle kaldığı ortaya çıkmıştı. Sedat Peker de Cihan Ekşi’nin Whatsapp’ın takip edilmesini sağlayan bir sistemi İsrail’den alıp Milli Savunma Bakanlığı’na satarak yolsuzluk yaptığını iddia etmişti. Padişah kıyafetleriyle sitede gezdiğini iddia etmişti. Savunma sanayindeki operasyonlar ve kavga artarak devam edecek gibi görünüyor.

∗∗∗
NEREDEN GELİYOR BU PARA…
Ankara’daki bir oto galerinin açılışı aslında çok basit düzeni ortaya koyuyor. Eski Ülkü Ocakları Başkanları, ultra lüks araçlarla dolu galerinin sahibi görünüyor. Ama herkes mafya lideri olduğu iddia edilen Selahattin Yılmaz’ı tebrik ediyor…
Suikast iddiasıyla başlayıp casusluk operasyonuna dönüşen soruşturmada operasyonların, MHP’yi hedef aldığı iddia edildi. Selahattin Yılmaz’ın yer aldığı çok ilginç bir video dikkat çekiyor. Bu görüntülerde Ankara’da Beytepe Motors isimli bir oto galerinin 17 Mayıs’ta yapılan açılışı var. Galerinin önünde her biri on milyonlarca lira değerindeki ultra lüks araçlar sergileniyor. Rengârenk Ferariler, Porscheler, Lamborghini otomobiller birbiri ardına sıralanıyor. Galerinin sahipleri eski Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı olan Deniz Güzelay ve Zekai Pınarbaşı olarak görünüyor. Deniz Güzelay’ın adı Sinan Ateş cinayetinde gündeme gelmiş, Ayşe Ateş de ifadesinde onun adını da vermişti. 2017 yılında Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı koltuğunda otururken elinde Kaleşnikof ile verdiği poz tartışma yaratmıştı.

PARANIN KAYNAĞI NE?
Bu iki ismin sadece 2-3 yıl içinde böylesi büyük servete ulaşması soru işaretleri doğurdu. Daha önce İstanbul’da Tonyokuk isimli bir şirket kurmuşlardı. Bu şirketi Ankara’ya taşıdılar ve inşaat işlerine girdiler. Bu şirket önünde de Selahattin Yılmaz ile verdikleri pozları sosyal medya hesaplarından paylaşmışlardı.
T24’ten Tolga Şardan, Beykent Motors’un hissedarlarından birinin Selahattin Yılmaz olduğuna dair iddiaları köşesine taşıdı. Videoda da Beykent Motors açılışının baş konuğu Selahattin Yılmaz. Hatta açılışa gelenlerin büyük çoğunluğu onu tebrik ediyor. Açılışta Selahattin Yılmaz’ın yanında aynı soruşturmada tutuklanan ve birkaç gün sonra savcılık kararıyla tahliye edilen Turgut Öner var. Hatta videoda açılışa gönderdiği çelenk de dikkat çekiyor.
ÇELENKLERİN DİLİ
‘Tatar’ ailesini açılışa gönderdiği büyük çelenk de dikkat çekici ve not alınmalı. Galerinin tam girişindeki büyük çelenkte yer alan isim de dikkat çekici: Cengiz Gökay. Eğer isim benzerliği değilse AKP Antalya Milletvekili Hüseyin Samani’nin damadı. 6 Şubat depremlerinde yıkılan Ezgi Apartmanı davasının firari sanıkları Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel, Ankara’da Cengiz Gökay’a ait lüks villada yakalanmıştı. Ankara’daki bir galeri açılışına bu kadar karanlık ilişkilerin sığması Türkiye’nin halini ve düzenini gözler önüne seriyor.


/././
Altun’un oğlunun jet hızıyla yükselişi
Fahrettin Altun’un oğlu Mustafa Bilge Altun’un inanılmaz yükselişi hayrete düşürüyor. Henüz 20 yaşındayken 500 bin TL sermaye ile MBA Tarım şirketini kurarken 3 yılda şirketin sermayesi 210 milyon TL’ye ulaşıyor.
Mustafa Bilge Altun
“Gençlik gelecek” derdik. Bu ülkede gençler geleceksiz kaldı. Eğitimli gençlerin önemli bir kısmı yurtdışına göç ederken Türkiye’de kalanlar iş bulamıyor. Mühendislik mezunu, çok sayıda dil bilen gençler garsonluk yapıyor, ataması yapılmayan öğretmenler simit satıyor. Artık sınavlarda dereceye girip en iyi üniversiteleri birincilikle bitirenlere bile torpillilerden iş kalmıyor. Türkiye’de 6,5 milyon genç ne eğitim hayatında ne de işi var.
Ancak siyasilerin ve bürokratların çocukları, çok genç yaşta büyük servetlere sahip oluyor, büyük şirketleri yönetiyorlar. Bunun son örneği; eski Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un oğlu Mustafa Bilge Altun.
Karamürsel’den bize ulaşan bilgiyle büyük bahçelerini öğrendik ve araştırdıkça 24 yaşındaki Altun’un inanılmaz yükselişine tanık olduk.
9 MİLYON TL NAKİTLE SERMAYE ARTIRIMI
Ticaret kayıtlarına göre; Altun, 2021 yılında isminin baş harflerini verdiği MBA Yazılım Otomativ Tarım Sanayi Ticaret Limited Şirketi’ni kuruyor. Bu şirketi kurduğu sırada İstanbul Teknik Üniversitesi Geomatik Mühendisliği Bölümü ikinci sınıf öğrencisi. Henüz 20 yaşında. Geomatik (yani coğrafi bilgi sistemleri, uzaktan algılama, küresel konumlandırma) eğitimiyle ilgisi olamayan bir alana yönelmiş: Tarım. Şirketin sermayesi ise; 500 bin TL. Şirketin adresi; İstanbul Pendik’te.
Annesi ve babası kamu görevlisi olan gencin şirketi, 2022 yılında 9 milyon TL’yi nakden yatırarak sermaye artırımına gidiyor. Şirket 2023’te İstanbul’dan Kocaeli-İzmit’e taşınıyor. Bu sırada şirket büyük bir sermaye artışına daha gidiyor. Sermayesi 67 milyon 700 bin TL oluyor. Bu da yetmiyor. 27 Haziran 2024’te şirketin sermayesi 210 milyon TL’ye çıkarılıyor ve sermayenin tamamı Altun’a ait görünüyor.
Yani Fahrettin Altun’un Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı olduğu 2021 yılında şirket kuran 20 yaşındaki oğlu, 500 bin TL’lik sermayesini 3 yılda 210 milyon TL’ye çıkarıyor. LinkedIn sayfasında şirketin 201-500 çalışanı olduğu yazılmış.
Adeta sihirli bir değnek dokunmuş gibi, masal gibi bir yükseliş hikâyesi.
Kısa adıyla ‘MBA Tarım’, orman meyveleri, domates ve muz üretiyor. Şirketin internet sitesinde yer alan bilgilere göre; Antalya Serik’te 120 bin metrekare domates serası ve 50 bin metrekare muz serası bulunuyor. Kocaeli-Karamürsel’de 40 bin metrekare, Afyonkarahisar Sandıklı’da 120 bin metrekare, Mersin Tarsus’ta 180 bin metrekare yaban mersini arazileri var. Ayrıca MBA’nin Karamürsel’de 300 bin metrekare ceviz bahçelerinde üretim yapıyor. Şirketin özellikle Karamürsel’deki arazileri satın aldığı, bir kısmının hazineden kiralandığı öne sürülüyor. Bu konuda MBA’ya ayrıcalıklar tanındı mı? Merak konusu.
Mustafa Bilge Altun’un şirketinin paketleme tesisleri de bulunuyor. Ayrıca şirket, ‘Gala Fresh’ ismiyle sera ürünleri ve sofralık meyve paketlerini büyük zincir marketlere veriyor.
YÜKSELİŞİ BAŞINDAN SONUNA DEK NORMALMİŞ
Yanıt hakkı tanımak için aradığımız Fahrettin Altun sorulara cevap vermedi. Yakın çevresiyle yaptığımız görüşmelerde Mustafa Bilge Altun’un ticari faaliyetlerinin alkışlanması gerektiğini ifade ettiler. Yurtdışına ihracat yaptığı, istihdam sağladığı ve bunun takdir edilmesi gerektiğini söylediler. Ticari faaliyetlerinin açık kaynaklarda yer aldığını ifade eden Altun’un yakınları, “Memlekete fayda üretiyor. Çalışanların büyük çoğunluğu mevsimlik işçi. Arazilerin önemli bir bölümü de kiralık” diye konuştu. Onlara göre; memlekette gençler iş bulamazken Mustafa Bilge Altun’un bu yükselişi normaldi.
Timur Soykan/Birgün




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder