İktidarlarının en sadık medyasında dünün “günün haberi” bir araştırma, anket üzerindendi... Milletimiz paralel tuzağın farkındaydı... Ankete katılanların yüzde 73’ü operasyonun cemaatle ilgisine evet yanıtı vermişti... Yüzde 73.9’u cemaate paralel devlet kurulduğuna inanıyordu. Yüzde 70.6’sı operasyonlarda dış güçlerin etkisine“Var” yanıtı veriyordu. Amacın Türkiye’nin önünü kesmek olduğuna inananlar yüzde 63.3 gibi yüksek bir orandaydılar. Ve de Cemaat-CHP ittifakına oy verir misiniz sorusuna “Hayır” yanıtını verenler yüzde 94 gibi rekor bir orandaydılar...
İktidarlarına, Başbakan’a, AKP kadrolarına güven, biat... tastamam, İktidarlarının tasfiye kararlılığında operasyon yürüttüğü cemaatin işinin bitirilmesinde de istenen yol alınmıştı... Onlarla yılı aşmış, on yılın üstü de İktidarlarının kusursuz çıkar, kadrolaşma paylaşımında yürütülmüş ortaklığının, cemaat cephesi aleyhine tasfiyesinde, deyimin tam karşılığıyla “ölümüne” yürütülmesinde, bir ayda yaşanan operasyonlar, kıyasıya savaşlardan Erdoğan cephesi zaferle çıkmıştı... Dünyada bir örneği, benzeri yaşanmışsa ben bilmiyorum... Güdümlü medyayla güdümlü algılamanın bir araştırmayla kanıtlanması oluyorsa ancak bu kadarı olur...
“Ne kadarı ile gerçeği yansıtıyor” sorusuna gerçekten yanıt arıyorsak... Medya çağında, medyatik güdüleme sanatında böylesi bir sorunun yanıtı yoktur. Gerçek aranmadığı için de çok da anlamlı değildir. Amaçlanan olabildiğince çok insanın istenen biçimde düşünebilmesini sağlamak yolunda sonuç almak, insanları olabildiğince çok sayılarda etkilemek, güdülemek olduğuna göre, gerçek kimin umurunda?.. Dünün zaman dilimiyle “Nerede kalmıştık” sorusunun yanıtı, cemaat cephesi eksenli işleme konulmuş yargılama operasyonlarında... İktidarları cephesi kadrolarını, hem de “babalı- oğullu”, somut, kirli kuralsız ilişkiler, işler üzerinden suçüstü yakalamış... Kimlikli, isimli, görüntülü, ayakkabı kutuları, kasalar içindeki paralarla ortaya konulmuş olsa da, ortada hukuken yürüyen, sonuna kadar gidileceği izlenimi verilen yolsuzluk soruşturmaları buharlaşıyor, gündemden bir bir düşüyorlar...
İktidarlarına, Başbakan’a, AKP kadrolarına güven, biat... tastamam, İktidarlarının tasfiye kararlılığında operasyon yürüttüğü cemaatin işinin bitirilmesinde de istenen yol alınmıştı... Onlarla yılı aşmış, on yılın üstü de İktidarlarının kusursuz çıkar, kadrolaşma paylaşımında yürütülmüş ortaklığının, cemaat cephesi aleyhine tasfiyesinde, deyimin tam karşılığıyla “ölümüne” yürütülmesinde, bir ayda yaşanan operasyonlar, kıyasıya savaşlardan Erdoğan cephesi zaferle çıkmıştı... Dünyada bir örneği, benzeri yaşanmışsa ben bilmiyorum... Güdümlü medyayla güdümlü algılamanın bir araştırmayla kanıtlanması oluyorsa ancak bu kadarı olur...
“Ne kadarı ile gerçeği yansıtıyor” sorusuna gerçekten yanıt arıyorsak... Medya çağında, medyatik güdüleme sanatında böylesi bir sorunun yanıtı yoktur. Gerçek aranmadığı için de çok da anlamlı değildir. Amaçlanan olabildiğince çok insanın istenen biçimde düşünebilmesini sağlamak yolunda sonuç almak, insanları olabildiğince çok sayılarda etkilemek, güdülemek olduğuna göre, gerçek kimin umurunda?.. Dünün zaman dilimiyle “Nerede kalmıştık” sorusunun yanıtı, cemaat cephesi eksenli işleme konulmuş yargılama operasyonlarında... İktidarları cephesi kadrolarını, hem de “babalı- oğullu”, somut, kirli kuralsız ilişkiler, işler üzerinden suçüstü yakalamış... Kimlikli, isimli, görüntülü, ayakkabı kutuları, kasalar içindeki paralarla ortaya konulmuş olsa da, ortada hukuken yürüyen, sonuna kadar gidileceği izlenimi verilen yolsuzluk soruşturmaları buharlaşıyor, gündemden bir bir düşüyorlar...
***
Karşı operasyonlarda Erdoğan Hükümeti adına İktidarları cephesi, gün gün, saat saat katlanan sayılarla yargı gücünün kullanıldığı en kilit noktalardaki yargıçlar, savcılar,HSYK, hele de adli kolluk görevlerinde en kilit görevlerde galiba sayıları yüzlerden binlere tırmanan üst görev polis, müdürlerin temizlenmesinde, yerlerine sadık görevliler getirilmesinde öylesine noktalara gelindi ki... “Bu iş; cemaat kadrolarının kilit temizliği bitti” denmekle yetinilmiyor... Hukuk düzeni içinde tam temizlik yapılamayan yerler için, başta HSYK, üst yargı görevlileri olmak üzere, devreye sokulan torba yasalar, Meclis komisyonlarında muhalefetle hukuk devleti için uzlaşma arayışlarını unutun... İtirazlara karşı kaba güç görüntüleri dünya medyasına bile tekme-tokat sahneleri ile taşınıyor..Stratejik ortaklık, Türkiye’yi İktidarları üzerinden kullanma stratejileri ön planda, gelişmekte olan ülkeler için zaten hukuk devleti düzeni, demokrasi ilkelerinde çok duyarlı olmayan zengin kuzey dünyası, ABD-AB, bu çok çıplak hak-hukuk adalet terazisinin kırılması ihlalleri karşısında, çok sık, günlük uyarılar yapmak zorunda kalıyorlar. AKP iktidara geldiği günlerden bu yana sadece zikzaklı dış politikası üzerinden değil, Türkiye’deki hukuk devleti düzeni, hak ihlalleri, insan hakları-demokrasi ile çatışan yeni icraatları, her alana dönük operasyonları üzerinden de uyarı üzerine uyarı alıyor... Satır araları doğru okunsa aslında aldırılmazmış gibi pazarlanan medyatik vitrinde, dış politikada hızlı çark edişlerle Irak-Suriye, dünya politikalarında istenenler bir bir yapılıyor. İçeride ise İktidarlarının henüz ayakta kaldığı, devamında düzen adına yarar olduğu izlenimi korunmaya çalışılıyor...
Yaklaşan seçimler bağlantılı güven krizini aşmaya yönelik anketler, medyatik algılama, hele de seçmen güdülenmesi kuşkusuz yaşamsal önem taşıyorlar... İktidarlarının kolay kolay gitmeyeceği imajı kadar önemli, daha da yaşamsal olanı yeni öngörülemeyen operasyonlar, toplumsal patlamaların önlenebileceği... Elde kalan en etkili, belki de tek araç; iktidar gücünün sonuna kadar gözü kara kullanılacağı... Güvenle, sevgiyle, gönüllülükle olabilmesi artık söz konusu olamayacağına göre de,korku, cezalandırma yöntemleri giderek ağırlık kazanıyor... En güçlü tehdit piyasalar düzeni üzerinden, siyasi istikrar, iktidar krizinin piyasalar düzeni için slogan yapılmış,kutsanmış olumsuz etkileri... Sadece sermaye değil, seçmen bile en çok ekonomik krizle tehdit ediliyor... Asıl güçlü gizli, medyatik belgelenmesi değil de duyulması, gizli gizli algılanması, beyinlere kazınması istenen tehdit...
Bu yıl vergi cezalarında kırıldığı söylenen rekor, gerçekten gelir artırımı, kaçağın yakalanması mı, yoksa yandaşlık yapmayanların cezalandırılmaları mı? Seçmen çoğunluk, sadece iş dünyasında değil, kredi, kredi kartı üzerinden boğazına kadar borçlu... Kaçınılmaz olabileceklerin paniğinin ötesinde, özel cezalandırmalardan da çok korkuyorlar...
Yaklaşan seçimler bağlantılı güven krizini aşmaya yönelik anketler, medyatik algılama, hele de seçmen güdülenmesi kuşkusuz yaşamsal önem taşıyorlar... İktidarlarının kolay kolay gitmeyeceği imajı kadar önemli, daha da yaşamsal olanı yeni öngörülemeyen operasyonlar, toplumsal patlamaların önlenebileceği... Elde kalan en etkili, belki de tek araç; iktidar gücünün sonuna kadar gözü kara kullanılacağı... Güvenle, sevgiyle, gönüllülükle olabilmesi artık söz konusu olamayacağına göre de,korku, cezalandırma yöntemleri giderek ağırlık kazanıyor... En güçlü tehdit piyasalar düzeni üzerinden, siyasi istikrar, iktidar krizinin piyasalar düzeni için slogan yapılmış,kutsanmış olumsuz etkileri... Sadece sermaye değil, seçmen bile en çok ekonomik krizle tehdit ediliyor... Asıl güçlü gizli, medyatik belgelenmesi değil de duyulması, gizli gizli algılanması, beyinlere kazınması istenen tehdit...
Bu yıl vergi cezalarında kırıldığı söylenen rekor, gerçekten gelir artırımı, kaçağın yakalanması mı, yoksa yandaşlık yapmayanların cezalandırılmaları mı? Seçmen çoğunluk, sadece iş dünyasında değil, kredi, kredi kartı üzerinden boğazına kadar borçlu... Kaçınılmaz olabileceklerin paniğinin ötesinde, özel cezalandırmalardan da çok korkuyorlar...
ŞÜKRAN SONER
Cumhuriyet