Acımasızlığın şiddetin ötesine geçtiği, yalanların gerçeğin üzerini çoktan örttüğü bir boyutun içinde yaşıyoruz:
19 yaşında oğlu dövülerek öldürülen anneye “Oğlum çok acı çekti; keşke kurşunla salardı” dedirtecek kadar acımasız...
8.5 aylık hamile kadını namus uğruna vahşice öldürüp sonra da “töre cinayetinde
taziye olmaz” diyecek kadar duyarsız...19 yaşında oğlu dövülerek öldürülen anneye “Oğlum çok acı çekti; keşke kurşunla salardı” dedirtecek kadar acımasız...
8.5 aylık hamile kadını namus uğruna vahşice öldürüp sonra da “töre cinayetinde
Ali İsmail Korkmaz’ı öldürenler “Başını kaldır gözlerime bak” diyen acılı annenin gözlerine utanmadan nasıl bakıyorlarsa; bu ülkeyi dolandıranlar, soyup soğana çevirenler aynı utanmazlıkla gözlerimizin içine baka baka yolsuzlukların üzerini örtbas ediyorlar.
Çürük binalar birkaç rötuş ve boya ile geçiştirilip insanlar tehlike içinde yaşamaya devam ederken, hiç sorunsuz bölgeleri “afet riskli bölge” kapsamına alıp allayıp pullayarak ranta açıyorlar.
Yeşil alanları, ormanları gözlerimizin içine baka baka katlediyorlar.
Bir yandan içini boşaltıp üretimi baltalarken öte yandan göz boyayarak göklere çıkardıkları ekonomimiz, Türkiye’yi “dünyanın en kırılgan” ülkelerinden biri haline getirince topu utanmadan küresel krize ve dış mihraklara atıyorlar...
Neye güveniyorlar?
Amerikalı gazeteci yazar Gareth Jenkins “Başbakan Erdoğan’ın avantajı Türk halkının hafızasının çok zayıf olması. Döne döne hep felaket sayılabilecek politikacılara oy veriyorlar” tespitinde bulunmuş. Kamuoyunun belleğinin zayıflığı tartışılır bir konu. Somut gerçek ise kandırılmaya müsait olması. Yandaş medyanın ve AKP örgütlerinin başarılı toplum mühendisliğinin; gerçeklerin saptırılarak farklı algı yaratılmasındaki başarılı rolünü de unutmayalım.
Seçim dönemi yaklaşmışken iki küçük örnek.
İşsizlik Sigortası’nda 2000-2012 yılları arasında tam tamına 82.3 milyar TL kaynak birikmiş. Ve bugüne kadar işsizlere sadece 5.5 milyar TL ödeme yapılmış. Ama nedense hükümetin aklına birden bu ülkenin işsizleri, özellikle de nitelikli genç işsizleri gelmiş. Yapılan açılmaya göre “Yeni Ulusal İstihdam Stratejisi kapsamında, eğitim seviyesi yüksek gençlerin kendi işini kurması için kredi muslukları açılırken, istihdam teşviklerine ayrılan kaynak artırılıyor. İşsizlik maaşı uzun süreli işsizler için yaş grubuna göre (1500 liraya kadar) artırılırken, nitelikli gençlere daha fazla ödenek ayrılacak”mış.
Bir diğeri de Milli Eğitim Bakanlığı’nın “artık özel okullara da ücretsiz tablet dağıtmayı gündemine aldığını” açıklaması. Dershane sorunu ve sınav skandalları arasından sızılıp orta sınıfın “oylarını” almanın yollarından biri daha...
Aklın yerini “para ve din” alınca, işler bunu kullanmayı bilenler için daha kolaylaşıyor.
Peş peşe anketler açıklanıyor. AKP’nin oylarına bakıyorum yüzde 49; yüzde 43.5 vesaire vesaire... Türkiye siyasi, ekonomik ve toplumsal tam bir çöküş içinde ve bunun mimarı olan iktidar hâlâ en güçlü parti...
“Konut hakkı” diyerek oyları aldılar ve ülkeyi dev bir şantiyeye dönüştürdüler. İnsanlar kentsel dönüşümün çarklarında ezilse de umutlar tükenmiyor...
“Sağlık hakkı” diyerek oyları aldılar. Hastanelerin içini boşalttılar, sağlık çalışanlarını güvencesiz ve uzun çalışma saatlerine mahkûm ettiler. Vatandaş muayenede belki para ödemiyor ama sigortasından yapılan kesinti sürekli artıyor.
“Eğitim hakkı” diyerek oyları aldılar. Devlet okullarını imam hatiplere dönüştürüp dershane furyasını misli misli katladılar. 8 yıllık kesintisiz eğitimi paramparça hale getirdiler. Eğitim yuvaları ticarethaneye dönüştü. “İlk kayıt yaptıran 10 veliyi umreye götürüyoruz” diye pazarlanıyor artık özel okullar...
Dedik ya “aklın yerini para ve din alınca” düzeni tersine çevirmek giderek zorlaşır...
Adalar Savunması kuruldu
Kentlerin yağması sürerken sıra denizlere ve adalara da geldi. Yassıada ve Sivriada yüzde 60’ı aşan yapılaşma izni ile imara açılırken, Marmara ve Ege adalarının da plansız ve kontrolsüz yapılaşma kıskacı altına girmesiyle sivil toplum örgütleri harekete geçti. Adalar’daki forumlar, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri ve bağımsız bireyler bir araya gelerek “Adalar Savunması”nı kurdu. Büyükada’da bir basın toplantısı düzenleyerek kuruluşunu kamuoyuna açıklayan inisiyatif, yapılaşma planlarına karşı “birini kaybedersek hepsini kaybederiz” anlayışı ile Marmara ve Ege adalarını savunmaya kararlı olduğunu vurguladı. Kentlerden sonra sıranın artık denizlere ve adalara geldiğinin vurgulandığı açıklamada “başta Marmara ve Ege olmak üzere tüm denizlerimiz ve adalarımız da rant, yolsuzluk ve talan kıskacı altında. İstanbul adaları, Yassıada, Sivriada, Gökçeada, Bozcaada ve Ayvalık adaları gibi üzerinde yerleşim bulunan ya da bulunmayan birçok tarihi ve doğalyerleşim merkezi, turizm ve kalkınma bahanesiyle yapılaşmaya açılıyor, yeni‘mega projeler’in konusu haline getiriliyor. Adalarımız hakkında plan yapma yetkileri üzerinde yaşayan insanlara danışılmaksızın, yerel yönetimlerin ve koruma kurullarının onayı olmaksızın merkezi otoriteye ve bakanlıklara bağlanıyor, imar izinleri dağıtılıyor” denildi.
Kentlerin yağması sürerken sıra denizlere ve adalara da geldi. Yassıada ve Sivriada yüzde 60’ı aşan yapılaşma izni ile imara açılırken, Marmara ve Ege adalarının da plansız ve kontrolsüz yapılaşma kıskacı altına girmesiyle sivil toplum örgütleri harekete geçti. Adalar’daki forumlar, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri ve bağımsız bireyler bir araya gelerek “Adalar Savunması”nı kurdu. Büyükada’da bir basın toplantısı düzenleyerek kuruluşunu kamuoyuna açıklayan inisiyatif, yapılaşma planlarına karşı “birini kaybedersek hepsini kaybederiz” anlayışı ile Marmara ve Ege adalarını savunmaya kararlı olduğunu vurguladı. Kentlerden sonra sıranın artık denizlere ve adalara geldiğinin vurgulandığı açıklamada “başta Marmara ve Ege olmak üzere tüm denizlerimiz ve adalarımız da rant, yolsuzluk ve talan kıskacı altında. İstanbul adaları, Yassıada, Sivriada, Gökçeada, Bozcaada ve Ayvalık adaları gibi üzerinde yerleşim bulunan ya da bulunmayan birçok tarihi ve doğalyerleşim merkezi, turizm ve kalkınma bahanesiyle yapılaşmaya açılıyor, yeni‘mega projeler’in konusu haline getiriliyor. Adalarımız hakkında plan yapma yetkileri üzerinde yaşayan insanlara danışılmaksızın, yerel yönetimlerin ve koruma kurullarının onayı olmaksızın merkezi otoriteye ve bakanlıklara bağlanıyor, imar izinleri dağıtılıyor” denildi.
ÖZLEM YÜZÜAK
Cumhuriyet