AKP için eğitim sistemi hep öncelikli konular arasında yer aldı. Amaç muhafazakâr ideolojinin zorunlu eğitim sisteminin temeli haline getirilmesi idi. Büyük ölçüde başardılar. Şimdi elimizde 5 bine yakın imam hatip ortaokulu ve lisesi ile bu okullarda öğrenim gören yaklaşık 1,5 milyon genç var.
İmam hatipler, eğitimdeki gericileşme bilançosunun sadece bir kısmıdır. Kur’an kursları, vakıflar, cemaat yurtları, cami altı-kayıt dışı medreselerle birlikte düşünüldüğünde eğitim sistemindeki tahribat sanıldığından daha büyük boyutlardadır.
Madalyonun bir yüzünde imam hatipleştirme ve gericileştirme, diğer yüzünde ise özel okullaştırma ve piyasacılık var. Din işlerinden sadece siyaset değil aynı zamanda ticaret çıkarmak, AKP’nin en iyi becerdiği iştir. Dolayısıyla elimizde imam hatiplerin yanında bir de büyük bir özel okul pazarı bulunuyor.
Düzenek şöyle işliyor. Milyonlarca aile, çocuğunu mahallesindeki imam hatibe yollamak zorunda kalıyor. Bunu yapmak istemeyene ikinci seçenek olarak “özel okul pazarı” sunuluyor. Dar gelirli ve yoksul ailelerin bu şansı bulunmuyor ama belirli bir düzeyde borçla yaşayabilecek ve düzenli ödeme yapabilecek gelire sahip olanlar için bu kapı sonuna kadar açık. Bu pazarda her bütçeye uygun bir özel okul bulunuyor.
Aynı şekilde her “eğilime” uygun bir okul da bulunabiliyor. Dinci içeriğinden taviz vermesin ancak akademik olarak imam hatipler gibi de yetersiz olmasın diyene, tesettürlü öğretmenlerin ve Arapça takviyeli derslerin yer aldığı kolejler, cemaat okulları kapılarını açıyor. Aynı şekilde çocuklarının laik eğitim almasını isteyen aileler de koridorları Atatürk resimleriyle doldurulmuş okulların kapısını çalabiliyor.
Devletin kurduğu, muhafazakârına dinsel, sekülerine laik eğitim satan patronların oluşturduğu büyük bir pazar bu.
Tarikatlar bu pazarda başından bu yana vardı. İçlerinde en büyük payı yıllarca Gülen cemaati aldı. Şimdi onun payını başka tarikatlar paylaşıyor.
Seküler eğitim pazarı ise diğerine göre biraz daha yeni. Bu pazardaki özel okul patronlarının temel satış enstrümanı “laiklik”. Aralarında popüler kısaltması “ay-bi” olan International Baccalaureate diplomalı okullar da bulunuyor ve bu okulların patronları bununla orta sınıfın “memlekette artık durulmaz” duygusunu hızla nakde çeviriyor. İçlerinde tüm ülkeye yayılmış onlarca okula sahip ve bir şekilde sırtını AKP’ye dayamış Doğa Koleji gibi dev organizasyonlar da var, tek okuldan ibaret ama Atatürkçülük konusunda “iddiası kuvvetli” olanlar da. İkinci grupta “Köy Enstitüsü” ismini kullanan yaratıcı tüccarlara bile rastlıyoruz.
İmam hatipler, imam hatipleştirilen devlet okulları ve cemaatlerin özel okullarından oluşan “muhafazakar pazar” arkasında dindar ve kindar, hemen yanı başında “seküler pazar” kapağı yurt dışına atıp paçayı kurtarma hedefiyle yetişmiş, bireyciliği kutsal, kendine laik bir genç kuşak enkazını arkasında bırakmaya aday.
Düzenin eğitimde geldiği nokta budur. Peki bunun sorumlusu tek başına AKP midir?
İmam hatipleştirmenin AKP iktidarı tarafından 17 yıl boyunca sürdürülen sistematik bir programla sağlandığı doğrudur. Ancak CHP liderinin “İmam hatipleri biz açtık, neden kapatalım” sözü asla bir gaf değildir. Eğitimde gericileşme aynı zamanda, cumhuriyetin temel değerleri arasında yer alan laikliği çoktandır mezara gömen sermaye sınıfının projesidir.
İmam hatipleşme ile özel okullaşma bir madalyonun iki yüzüdür. Eğitimin gericileştiği düzende laikliği alınıp satılabilir bir meta haline getirmek de yalnızca sermaye sınıfının başarabileceği bir iştir. Bu nedenle Türkiye’de sermaye sınıfıyla bağlantılı hiçbir siyasi özne eğitim sisteminde piyasacılık-gericilik bağını koparamaz, laik ve bilimsel eğitim vaat edemez. Zaten eden de yok.
Gelin yazıyı bunu örgütlemeye çalışan eğitim emekçilerinin 5 Kasım dünya öğretmenler gününde yayınladıkları “eğitim bildirgesine” göz atarak bitirelim:
Türkiye Komünist Partili (TKP) Eğitim Emekçileri, yaptıkları açıklamada, eğitim-öğretim sisteminin patronların ve gericiliğin elinde olduğunu, eğitim kurumlarının karanlığa teslim edildiğini söyledi. 'Eğitim Emekçileri Bildirgesi' yayımlayan TKP'li öğretmenler, parasız, eşit, bilimsel, laik eğitim hakkı ve güvenceli çalışma koşulları için mücadele edeceklerini duyurdu.
TKP'li öğretmenlerin açıklamasında, "Geleceğimizi, sermaye sınıfının istekleri doğrultusunda eğitmeyi kabul etmiyoruz. Çocuklarımızı gericiliğe teslim etmemek için çağrı yapıyoruz. “Güzel bir gelecek umudu” ile devam edilen okullarımızı, para tuzakları olmaktan ve gerici, sapık tarikatların kovalamaca oynadığı alanlar olmaktan çıkaracağız" denildi.
'ÖĞRETMENİN YERİ SINIFIDIR'
Türkiye Komünist Partili öğretmenler tarafından yapılan açıklama şöyle:
Türkiye Komünist Partili öğretmenler olarak, öğretmenlerin meslek etiğinin ve meslek onurunun hiçe sayıldığı bu zaman diliminde eğitime dair görüşlerimizi paylaşmak isteriz.
Türkiye'de eğitim-öğretim sistemi, patronların ve gericiliğin elindedir. İktidardaki siyasi parti 18 yıldır dinselleştirdiği eğitimi yine bir patron olan Ziya Selçuk’un yöneticiliğinde sermaye sınıfına teslim etmiştir. Tüm eğitim kurumları bilimsel, kültürel, entellektüel açılardan karanlığa teslim edilmiştir. Gençliğe işsizlik korkusu, kötü çalışma koşulları, gelecek kaygısı ve umutsuzluk vaat edilmektedir.
Eğitim, insanın yetenek ve yaratıcı gücünü ortaya çıkaran, geliştiren, bilimsel içerikli bir etkinliktir. Müfredattaki bilimsel olmayan içerik endişe vericidir. Evrim öğrenmeyen çocukların, evren ve doğa ile sağlıklı bir bağ kurmaları engellenmektedir.
Onun yerine hikâye anlatıcılından öteye geçemeyecek kimi derslerde insanlığın zihni, varlığını anlamlandırmaktan uzak fikirlerle doldurulmaktadır. Pedagojik açıdan çocuğa uygun olmayan hikâyeler çocuğa bilgi olarak sunulmaktadır.
Yeni yönetmelik değişikliği ile gerici vakıfların okullardaki varlığı güçlendirilmiştir. Çocukların hayalleri cennete gitmek ya da çok para kazanmak seçenekleri ile budanmaktadır. Ülkemizin geleceği ve çocuklarımız, bu karanlık ellerden alınmalı, eğitim sistemi halkımızın çıkarlarına göre eşit, parasız, laik ve bilimsel bir şekilde düzenlenmelidir.
Özel sermaye yatırımları doğrudan devlet eliyle desteklenirken diğer yandan öğrenciler, veliler ve eğitim emekçileri sermayenin ölçüsüz sömürüsüne maruz bırakılmaktadır. Bir yandan sektörleşen eğitim alanında, her bir emekçi hanesindeki eğitime ayrılan bütçe giderek artmakta, devletin asli sorumluluğu olan eğitim-öğretim halkın sırtına bir kambur olarak yüklenmektedir. Bir yandan eğitim emekçileri, sözleşmeli öğretmenlik, ücretli öğretmenlik, özel eğitim kurumlarında öğretmenlik, özel ders öğretmenliği, etüt öğretmenliği gibi ağır sömürü seçeneklerinden birini seçmeye ve güvencesiz çalışmaya zorlanmaktadır. İş güvencesinde yoksun uzun çalışma saatleri olan emekçilerin maaşları, özlük ve sosyal hakları ödenmemektedir. Patronlar devlet desteğiyle vurgun yaparken ticari bir işletmeye dönüşen eğitim kurumlarında hak aramak suç haline gelmiştir.
Öğretmenlik, “projeci” zihniyete evrak yetiştirmek, adaletsiz olduğunu bildiğimiz sınavlara öğrenci hazırlamak ve müfredat yetiştirmekle sınırlı bir meslek değildir. Tüm bu kaosun içinde, bezdiren ve sömüren sistem en çok fedakârlık duygusu üzerinde tepinerek öğretmeni kullanmaktadır.
Geleceğimizi, sermaye sınıfının istekleri doğrultusunda eğitmeyi kabul etmiyoruz. Çocuklarımızı gericiliğe teslim etmemek için çağrı yapıyoruz. “Güzel bir gelecek umudu” ile devam edilen okullarımızı, para tuzakları olmaktan ve gerici, sapık tarikatların kovalamaca oynadığı alanlar olmaktan çıkaracağız.
Parasız, eşit, bilimsel, laik eğitim hakkı ve güvenceli çalışma koşulları için mücadele edeceğiz.
TKP'li Eğitim Emekçileri olarak aydınlanmacı, ilerici, özgürlükçü ve eşitlikçi değerlerin ancak sınıfımızın çıkarını gözeterek emeğimizi ürettiğimizde gerçekleşeceğini biliyoruz. “Eğitim” dedikleri bu alanın içinde devinen öğretmenlere, velilere ve gençlere sesleniyoruz; bu barbarlıktan biricik kurtuluş olan sosyalizme gönüllü olmaya davet ediyoruz. Örgütlülüğümüz bir gövde oluşturacak ve bu karanlık, çıkarcı, yağmacı düzene dur diyecektir.
Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için ilan ediyoruz!
Eğitim Emekçileri Bildirgesi
1. Eğitim temel bir haktır, alınıp satılamaz! Eğitim, tüm yurttaşların eşit şekilde faydalanabileceği her kademede bedelsiz verilmek zorundadır.
a-Okullarda bağış adı altında kayıt parası, staj dosya ücreti, kurs ücreti, ödev parası, kültürel faaliyet ücreti, temizlik maliyeti ya da personel gideri toplanamaz. Hiçbir öğretmen para toplamaya zorlanamaz.
b-Okullarda kayıt parasına göre oluşturulan “iyi sınıf”, “iyi öğretmen” gibi eşitsizliği besleyen uygulamalar derhal sonlandırılmalıdır.
c- Öğrenci, ebeveyn ve öğretmen işbirliğini artırmak için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
d- Meslek liselerinin sermaye kuruluşlarıyla yaptığı protokoller iptal edilmeli, bu okullar sermayenin değil toplumun çıkarlarına göre yeniden örgütlenmelidir.
e- 18 yaşın altındaki çocuk ve gençlerin eğitim süreçlerinin bir parçası olmayan işlerde çalıştırılmaları yasaklanmalıdır.
f- Staj adı altında çocuk işçiliğine son verilmeli, stajyerler için patronlara ödenen ücret öğrenciye burs olarak verilmelidir.
g- Endüstride staj yapan öğrencilerin güvenli ve sağlıklı koşullarda eğitim görebilmeleri için ek güvenlik ve denetim önlemleri geliştirilmelidir.
f- Devlet özel okullara ödediği katkıyı kamuya aktarmalıdır.
h- Çocuk işçiliği engellenmeli, çalışan yoksul emekçi çocukların koşulları değişmeli, çocukların sağlıklı bir şekilde yetiştirilmeleri ve eğitim almaları sağlanmalıdır.
ı- Eğitim hizmetinin bir parçası olan barınma ve ulaşım devlet güvencesinde olmalı çocuklarımızın hayatı büyük felaketlerle sonuçlan gerici tarikatlara bırakılmamalıdır.
2. Eğitim bilimsel içerikli, ilerici bir etkinliktir.
a- Eğitim devlet güvencesinde fırsat eşitliği sağlanarak bilimsel bir bakış açısıyla verilmelidir. Her türlü gerici yapı ve tarikatlar bu alandan kovulmalıdır.
b- 16 yaşından küçük çocukların okulda veya okul dışında dini eğitime tabi tutulmalarına ve zorunlu din derslerine girmeleri engellenmelidir.
c- Eğitimin dinselleştirilmesi ve gericiliğin kadro yetiştirme amacından kaynaklanan İmam Hatip okulları, sıbyan mektepleri gibi kurumlar kapatılmalıdır.
d- Karma eğitimi kaldırmaya teşebbüs edilen tüm girişimler iptal edilmelidir.
e- MEB'in sözleşmelerle okullara soktuğu gerici derneklerle işbirliği sona erdirilmelidir.
3. Özel okullarda çalışan öğretmenlerin, özlük hakları, devlet tarafından karşılanan sosyal yardımları güvence altına alınmalı, patronların el koymasına izin verilmemelidir. MEB, öğretmenlerin iş güvencesini sağlamakla, çalışma yaşamına bir standart getirmekle sorumludur.
4. Öğretmenler insanca bir yaşam sürebilecekleri sosyal güvencelere kavuşmalıdırlar.
a- Eğitim fakültesi mezunu öğretmen adayları sınavsız, mülakatsız atamaları yapılmalıdır.
b- Haksız yere KHK ile işten atılan öğretmenler derhal işlerine, sınıflarına dönmelidir.
5. Müfredat bilimsel bir bakış açısıyla yazılmalı. Evrim biyoloji kitaplarında yerini almalıdır.