6 Mart 2022 Pazar

Kesin korunacak alanlar, artık kesin korunmayacak! - Yusuf Yavuz / SOL

 Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca korunan alanlarla ilgili yönetmelikte yapılan değişiklikle kesin korunacak hassas alanlar ilk kez yapılaşmaya açıldı.


Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca hazırlanan “Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik’te Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” 5 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Ancak Mart 2020’de yapılan yönetmelik değişikliğinin ardından bazı sivil toplum örgütlerinin açtığı dava sonucu Danıştay’ın iptal ettiği düzenlemelerin yeniden yönetmeliğe konulduğu ortaya çıktı. Çevre hukuku konusunda yaptığı çalışmalarla tanınan İzmir Barosu Avukatlarından Ömer Turgut Erlat, yönetmelik değişiklikte yapılan son değişikliğin en dikkat çeken yanının, bugüne kadar hiçbir şekilde yapılaşma izni verilmeyen Kesin Korunacak Hassas Alanların yapılaşmaya açılması olduğunu dile getirdi. Çevrenin korunmasında ortak kamu yararı bulunduğuna işaret eden Erlat, Yönetmeliğin iptali için vatandaşların da dava açabileceklerini kaydetti.

Zeytinlik alanların enerji yatırımlarına açılmasına yönelik tartışmalar sürerken 5 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren bir başka yönetmelik, doğal sit alanlarının da enerji, ulaşım, altyapı ve baraj gibi projelere açılmasına olanak sağladı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca hazırlanan “Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik’te Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, bugüne kadar bilimsel çalışmalar için ayrılan ve hiçbir şekilde yapılaşmaya izin verilmeyen Kesin Korunacak Hassas Alanları da yapılaşmaya açtı.

Danıştay’ın durdurduğu düzenlemeler yeniden yönetmelikte

Yönetmeliğin getirdiği değişiklikler ve daha önce yaşanan hukuki süreç hakkında sorularımızı yanıtlayan İzmir Barosu Avukatlarından Çevre Hukukçusu Ömer Turgut Erlat, Yönetmelikte dün yapılan değişiklikle, Danıştay tarafından yürütmesi durdurulan ve iptali beklenen düzenlemelerin yönetmeliğe tekrar ilave edildiğini dile getirdi.

Kesin korunacak hassas alanlarda mutlak yapı yasağı kalktı

Yapılan yönetmelik değişikliği ile önceki yönetmelikte mutlak yapı yasağına yer verilerek hiçbir istisnai yapılaşma öngörülmeyen Kesin Korunacak Hassas Alanlarda atıksu, içme suyu, doğal gaz ve elektrik hatları, ulusal güvenlik için zaruret arz eden tesisler, orman yolları ve balıkçılık faaliyetlerine izin verildiğini belirten Erlat, “Yeni yapılan değişiklikle (Danıştay’ın hukuka aykırılık tespitine rağmen) Nitelikli Doğal Koruma Alanlarında; tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğine, iskele ve balıkçı barınaklarına, kültür balıkçılığı faaliyetlerine, güvenlik tesislerine, enerji santrallerine, atık su arıtma tesisleri, otoparklar, trafon ve enerji nakil hatları, baraj ve göletler, yapılmasına imkân tanınmaktadır” dedi.

Danıştay, düzenlemeyi koruma ilkelerine aykırı buldu

Yönetmeliğin Sürdürülebilir Koruma ve Kullanma Alanlarına ilişkin getirdiği yeni düzenlemelere de değinen Av. Ömer Turgut Erlat, “Danıştay 6. Dairesinin kararları ile daha önce bu alanlarda entegre tesislere izin verilmesinin bu bölgelerin doğal yapısının bozulmasına yol açacağı tespit edilerek 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve koruma ilkelerine aykırı olduğu sonucuna varılarak yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş ise de yeni düzenleme ile; yukarıdaki faaliyetlere ek olarak tarım ve hayvancılık amaçlı entegre tesislere, enerji santrallerine, turizm ve yerleşimlere izin verilmiştir. Yeni düzenleme ile sürdürülebilir alanlarda yapılacak bu faaliyetlerde hiçbir kapasite, ÇED Yönetmeliği Ek-2 listede yer alma, ihtiyaç ve yapı yoğunluğu sınırlamaları vb. göz önüne alınamayacaktır” ifadelerini kullandı.

Yönetmelik kırpıla kırpıla koruma değerleri geri alındı

Korunan alanlarla ilgili yönetmeliğin 2012 yılında yayınlandığı dönemde uluslararası sözleşmelerdeki standartlara sadık kalındığını dile getiren Erlat, bu sürecin ardından yaşanan gelişmeleri ise şöyle özetledi: “Yönetmelik yayımlandıktan sonra orasından burasında kırpılmaya başlandı. Yönetmelikteki koruma değerleri, ilke kararları ile geri alındı. İlke kararları ile korunan alanlarda yapılaşmalar ve sanayi tesisleri öngörüldü. Danıştay bu kararları iptal etti ve her defasında ilke kararlarının yönetmeliğe aykırı olduğunu vurguladı. Çünkü yönetmelikte koruma hükmü var, siz burada yapılaşma öngöremezsiniz. Danıştay bu kararları iptal edince ‘biz bu işi ilke kararıyla yapmayalım, yönetmeliği değiştirelim’ dediler. Mart 2020’de bu mantıkla bir yönetmelik değişikliği yapıldı, korunan alanlarda yapılaşma öngörüldü. Fakat biz hem ilke kararlarının hem de yönetmelik değişikliğinin iptalini istedik. Danıştay’da görülen davada yönetmeliğin ve ilke kararlarının yürütmesi durduruldu.”

Yönetmelik değişikliği yargı kararına hazırlık mı?

Yürütmeyi durdurma kararının ardından Danıştay’ın iptal etmesi beklenen düzenlemelerin yönetmelik değişikliği ile yeniden yürürlüğe konduğunun altın çizen Erlat, “Muhtemelen karar verilmiş de olabilir. Bu değişiklik bu nedenle de yapılmış olabilir” yorumunda bulundu.

En çarpıcı değişiklik, mutlak yapılaşma yasağının delinmesi

Yönetmelik değişikliği ile kesin korunacak alanların da yapılaşmaya açılmasına ilişkin de görüşlerini dile getiren Erlat, bunun çok çarpıcı bir değişiklik olduğunu vurgulayarak, “Bizim bu güne kadar mevzuatta gördüğümüz tecrübe şunu söylüyor: Önce atıksu tesisi, içme suyu tesisi yapılabilir deniliyor, aradan bir süre geçtikten sonra da ‘buraya yol, kanal yapılabilir’ deniliyor. Akasından da bungalov yapılabilir, şu ölçülerde yapılaşma olabilir deniliyor. Yani başlangıçta tanınan küçük istisnalar giderek genişletilerek buralarda yeni yapılaşmaların altyapıları hazırlanıyor. Kesin Korunacak Hassas Alanlarda mutlak yapı yasağı olmasına rağmen yönetmelik değişikliği ile istisnalar getirilerek bu alanlar yapılaşmaya açılmıştır. Değişikliğin en çarpıcı yanı bu” görüşünü dile getirdi.

Tescil kararına idari itiraz yolu açılması ne anlama geliyor

Yönetmelik değişikliği ile doğal sit alanlarının tescil kararlarına karşı idari itiraz yolu getirildiğine de değinen Erlat, “Bu değişiklik ile doğal sit tescil kararlarına karşı dava yoluna başvurulmasının önlenmesi veya sınırlandırılması amaçlanmaktadır” görüşünü dile getirdi.

İtiraz edenin menfaati var mı diye bakılacak

Korunan alanların derecelerinin düşürülmesine yönelik alınan kararlara yönelik iptal davası açılmadan önce gerçek ve tüzel kişilerce idari itiraz yolunun işletileceğini vurgulayan Erlat, “Bir koruma statüsü değiştirildiğinde, bu işleme karşı iptal davası açabilirsiniz. Yeni düzenlemeyle ‘idari itiraz yolu açıldı, oraya başvur’ deniliyor. Yapılan itirazlar ön incelemeye tabi tutularak tıpkı idari yargılamada olduğu gibi menfaat koşulu aranacak. İtiraz edebilirsiniz ama idare bakacak, bunda başvuranın menfaati var mı yok mu?”

Dava açmak için hukuki imkân var

Yönetmelik değişikliği ile ilgili vatandaşların dava açabileceğinin de altını çizen Erlat, “Bakanlığa itiraz yoluna başvurmadan dava açabilirsiniz, böyle bir hukuki imkân var. Ama yüksek mahkeme veya idare mahkemeleri, ‘önce idari itiraz yoluna başvur, o yolları tüket, ondan sonra gel dava aç’ diyebilir. Bu yönde bir endişem var” diye konuştu.

Korunan alanlarda statü değişikliğine herkes dava açabilir

Korunan alanlarla ilgili ihlallerin tüm kamuya ait menfaatin ihlali anlamına geldiğini dile getiren Erlat, “Koruma statüsünün düşürülmesi durumunda orada bir mülkiyet sahibi olmak söz konusu olmamalı. Burada kamusal bir menfaat vardır ve bu ihlali herkes dava edebilmeli. Zaten çevre kanunun 3. ve 33. maddeleri herkesin çevrenin korunmasından sorumlu olduğunu belirleyen bir norm getirmiş. Burada dar bir yorum değil geniş yorum var. Herkesin bu davaları açma imkânı var. Burada ihlal edilen menfaat kamusal menfaattir” dedi.

Danıştay’ın durdurduğu yönetmelik maddeleri

16 Mart 2020 tarihinde ilgili yönetmelikte yapılan değişikliğe bazı çevre dernekleri ve meslek odaları dava açmış, davayı gören Danıştay 6. Dairesi, 1 Ekim 2020 tarihinde aldığı kararla yönetmeliğin 5. Maddesinde geçen “entegre tesisler, tıbbi ve aromatik bitki uygulamaları, hayvancılık, balıkçı barınağı, iskele, doğal kaynak suyu kullanımına yönelik uygulamalar, doğal göl ve denizler hariç kültür balıkçılığı faaliyetleri” ifadeleri ile 6. maddede yer alan “entegre tesis” ifadesi ve 11. maddenin 1. fıkrasının değiştirilmesine ilişkin kısmın yürütmesini durdurmuştu.

‘Entegre tesis’ ifadesi koruma kanununa aykırı

Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararında özetle şu ifadelere yer veriliyor: “Barındırdığı peyzaj, jeolojik ve ekolojik değerler ve doğal kaynaklar nedeniyle korunması gerekli doğal sit alanı özellikleri gösteren sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanlarında entegre tesislere izin verilmesi bu bölgelerin doğal yapısının bozulmasına yol açacağından, dava konusu Yönetmelik'in 6. maddesinde geçen ‘entegre tesis’ ifadesinin, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve koruma ilkelerine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.”

Yusuf Yavuz / SOL

TARİHTE BUGÜN (6 MART)



1972    Adalet Komisyonu Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam cezalarını onayladı.

1987    Erzincan Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen Espiye Dev-Yol davasında 1 sanık ölüm, 20 sanık 2-8 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldı. 

1993    İstanbul'un Kartal ilçesinde bir eve düzenlenen polis baskınında aralarında Dev-Sol'un liderliğini ele geçirmeye çalışan Bedri Yağan'ın da bulunduğu üçü kadın beş kişi öldürüldü Bedri Yağan, Gülcan Özgür, Hemşireler Derneği İstanbul şubesinin eski başkanı Menekşe Meral ve ev sahibi Rıfat Kasap ile eşi Asiye Fatma Kasap ödürülürken Rıfat ve Asiye çiftinin çocukları 2,5 yaşındaki Özgür ile 6 aylık Sabahat baskından sağ olarak kurtuldu Bedri Yağan'ın babası oğlunun çatışma sonucu ölmediğini, infaz edildiğini, ölen militanların avukatları da, duvarlarda kurşun izi bulunmadığından, beş kişinin ele geçirilip işkenceyle öldürüldüğünü ileri sürdüler SHP Merkez Yönetim Kurulu da, olatı yargısız infaz olarak nitelendirdi.

1970    İstanbul'da Sultanahmet İktisadi ve Ticaret Akademisi'nde bir konferans veren Amerikalı Profesörün üzerine bir torba un dökülerek başına yumurta atıldı Konferans sırasında salona giren bir grup genç "Kahrolsun Amerikan Uşakları", "Yankee go home" diye slogan atarak profesörün yanına ulaşmayı başararak, başından aşağı un döküp yumurta yağmuruna tuttular Bu durum üzerine Amerikalı profesör konferansı yarıda bıraktı.

1989    Şarkı sözü yazarı ve sunucu Fecri Ebcioğlu vefat etti.

1988    Klasik Türk müziği sanatçısı Mediha Demirkıran İstanbul'da vefat etti.

1986    Basın tarafından "Basına Sansür Yasası" olarak tanımlanan "Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Yasası" TBMM'de kabul edildi.

1987     Herald of Free Enteprise adlı feribot Belçika'nın Zeebrugge Limanı açıklarında battı 200 yolcu öldü.

1983    Eski Başbakan Yardımcısı Turgut Özal basına yaptığı bir açıklamada, "Türk sanayiini bu denli korumak ve fiyatların bu kadar yükselmesine izin vermek yanlıştır Türk halkı sanayinin bugüne gelmesine çok yardım etmiştir Bundan sonra sanayi halka hizmet etmelidir Bunun yolu da rekabete razı olmaktır" dedi.

1925    Takrir-i Sükun Kanunu'na dayanarak İstanbul'da 6 gazete ve dergi bakanlar kurulu kararıyla kapatıldı Kapatılan yayınlar; Tevhid-i Efkar, İstiklal, Son Telgraf, Aydınlık, Sebilülreşat ve Orak Çekiç.

1972    MHP Niğde Senatörü Kudret Bayhan otomobille İtalya'dan Fransa'ya geçerken 30 milyon dolarlık baz morfinle yakalandı Yargılanan Kudret Bayhan15 yıl hapse mahkum oldu.

1984    Askeri Yargıtay Milliyet gazetesi yazarı Metin Toker ile yazı işleri müdürü Doğan Heper hakkında İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından verilen mahkumiyet kararını bozdu.

1977    Başbakan Demirel 1 saat 10 dakika süren bir televizyon konuşması yaptı.1977 bütçesinin hedeflerini anlattı ve "Bir milyondan başladık,100 milyara geldik Türkiye trilyonları telaffuz etmeye alışmalıdır" dedi Demirel 2000 yılında Türkiye'nin 400 milyar lira milli gelirle Almanya'nın üstünde olacağını söyledi Ayrıca 2000 yılında fert başına düşen milli gelirin 5000 dolara yükseleceği müjdesini verdi.

1998    TBMM Karma Komisyonu, DYP Milletvekili Mehmet Ağar'ın dokunulmazlığını, uyuşturucu kaçakçısı Yaşar Öz'ün serbest bırakılmasını sağladığı iddialarını içeren dosya nedeniyle ikinci kez kaldı.

1993    YDH (Yeni Demokrasi Hareketi) Genel Başkanı Cem Boyner'in, "Ordu demokrasiyi tehtid ediyor" sözleri üzerine hakkında soruşturma başlatıldı.

1993    Türkiye'nin 1963 Ankara Antlaşmasıyla başlattığı Avrupayla bütünleşme sürecinde bir adım daha atıldı Avrupa Birliği üyesi15 ülke ile Türkiye arasında Gümrük Birliği Antlaşması imzalandı Dışişleri Bakanı Murat Karayalçın'ın imzaladığı antlaşma, taraflar arasında tarife indirimi ve ortak gümrük tarifesine uyum yükümlülüklerinin yanı sıra, Ankara'nın AB'nin ortak politikalarına uyumu da içeriyor Türkiue bu antlaşmayla, Avrupa Birliğine tam üye olabilmek için bir dizi hukuki, mali, siyasi ve ekonomik reformu gerçekleştirmeyi de kabul etmiş oluyor Özellikle insan hakları ve demokratikleşme konularındaki yasaların TBMM'den biran önce çıkarılması gerekiyor.

1992    Güneş gazetesi mali kriz nedeniyle yayımına ara verdi.

1714      İngiliz mühendis Henry Mill daktilo makinesininpatentini aldı.

1983    Resmi verilere göre son üç yılın fiyat artışları % 250 dolayında gerçekleşti En çok artış KİT ürünlerinde oldu.

1952    İstanbul'da yılın ilk aylarında işlenen cinayetlerde ciddi bir artış tespit edildi Bunun üzerine nedenlerini araştırmak ve önleyici tedbirler alınmasını sağlamak amacıyla günü ilmi bir heyet toplandı Vali ve Belediye Başkanı Fahrettin Gökay başkanlığında yapılan toplantıya uzman doktor, hukukçu, krimonoloji uzmanları katıldı Toplantıda konuşmacılar cinayetlerin artışında film ve gazete haberlerinin de rol oynadığını, bunların bazı cahil kişileri özendirdiğini ileri sürdüler Bazı konuşmacılar cezaların arttırılmasını, bazıları da eğitime önem verilmesini istediler.

1969    Atatürk'ün yakın arkadaşlarından eski Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, eski Gaziantep Milletvekili Kılıç Ali ve eski Milli Eğitim Bakanı Cemal Hüsnü Taray törenle Yeni Türkiye Partisine girdi Tevfik Rüştü Aras Atatürk'ün ölümünden bu yana ilk defa bir siyasi partiye üye oldu.

1949    Kadınlığı Koruma ve Sosyal Yardım Cemiyeti kuruldu. Cemiyet, kimsesiz kızlara ve dul kadınlara yardım etme amacını benimsedi.

1980    Maliye Bakanı İsmet Sezgin basına yaptığı bir açıklamada dünyada yiyecek maddesi ithal etmeyen birkaç ülkesinden biri olan Türkiye'nin bu özelliğini Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu yıl kaybettiğini söyledi Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlardan dolayı 1980 yılı içerisinde yağ ve şeker ithal edileceğini söyledi.

1984    60 bin öğrenciyi kapsayan öğrenci affı Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından onaylandı.

1961    İngiltere Kraliçesi II Elizabeth Türkiye üzerinden geçerken bir saatliğine Ankara'ya geldi ve Devlet ve Hükümet Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel'le bir saat görüştü Gazetecilerin görüşme hakkında bilgi almak için ısrarlı sorularına Cemal Gürsel şu yanıtı verdi: "İngiltere kraliçesi ile ne konuşulursa onları konuştuk Gazetecileri enterese edecek hiçbir şey de konuşulmadı Ötesini siz de biliyorsunuz " dedi Kamuoyunda Kraliçe'nin Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamını önlemek amacıyla görüştüğü konuşuluyordu.

1947    Milliyetçi öğrenciler Ankara'da Ulus Meydanında toplanarak solcular aleyhine gösteri yaptılar, solcu öğretim üyelerinin üniversiteden uzaklaştırılmasını istediler.

1954    TBMM'de Türk Ceza Kanunu'nun161 maddesinin son fıkrasının değiştirilmesi ve yeni bir fıkra eklenmesi hakkındaki kanun tasarısı tartışmalara yol açtı Tasarı üzerine konuşan Başbakan Menderes, "Bunu basın özgürlüğünü kısıtlamak için hazırlamadık, vatandaşların şeref, namus ve haysiyetleri söz konusudur Vatandaşın bu memlekette iftiradan masun, korkusuz yaşamak hakkıdır. Vatandaşın namusunu teminat altına almak azmindeyiz" dedi Muhalefet ise, "Bu kanun suiistimalleri gizleyecek" diyerek kanuna karşı çıktı.

1974    İngiltere'de seçimleri İşçi Partisi kazandı Harold Wilson başbakan oldu.

1986    Gösteri dünyasının önde gelen adlarından Egemen Bostancı Ankara'da vefat etti.

1984    ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye'ye yapılması önerilen askeri yardımda 39 milyon dolar kesinti yapılmasını kararlaştırarak, yardımı 716 milyon dolara indirdi.

1974    Hilafetin kaldırılışının 50 yılı dolayısıyla PTT tarafından çıkarılması kararlaştırılılan seri pulların basımı Milli Selamet Partili bakanların önerisi üzerine durduruldu.

1957    Afrika'da Altın Kıyısı, Gana ismini alarak bağımsızlığını ilan etti.

1987    IMF raporunda, Türkiye'de asgari ücretin son bir yılda yüzde 20 gerilediği belirtildi

1919    III Enternasyonal kuruldu.

1962    Ekrem Alican Yeni Türkiye Partisi genel başkanlığından istifa etti.

1995    1950 kuşağı karikatüristlerinden Nehar Tüblek vefat etti.

1920    Çağdaş Türk edebiyatının öncülerinden öykücü Ömer Seyfettin vefat etti.  Ağdalı Osmanlıca yerine günlük konuşma dili olan sade Türkçe'yi yazı dili haline getirmekte büyük rolü olan Ömer Seyfettin'in öyküleri arasında Bomba, Harem, Yüksek Ökçeler, Gizli Mabet, Beyaz Lale, Tarih Ezeli Bir Tekerrür, romanları arasında Efruz Bey ve Yalnız Efe sayılabilir.

1937     16 Haziran 1963'de fırlatılan uzay aracı Vostok 6 ile uzaya çıkan ilk kadın, Sovyet kozmonot Valentina Tereşkova oldu.

1927     Latin Amerika edebiyatında büyülü gerekçilik olarak bilinen akımın öncüsü 1982 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi romancı Gabriel García Márquez. (ÖY-2014) doğdu.

2014    Ergenekon davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan 26'ncı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un bireysel başvurusu görüşüldü. Anayasa Mahkemesi: "Kişi hak ve hürriyetleri ihlal edilmiştir" dedi.

2014    Kırım Parlamentosu Rusya'ya bağlanmayı oybirliğiyle kabul etti. Referandum 16 Mart'ta.

2005    Ressam Nüzhet islimyeli hayatını kaybetti.

2008    Besteci, yönetmen, Nedim Otyam vefat etti.

1955     Mehmed Emin Resulzade, Azerbaycan Cumhuriyeti kurucusu (DY-1884) vefat etti.

1927     İstanbul Radyosu yayına başladı.   

1946    İlk başarılı yüksek hızlı elektronik bilgisayar'Eniac', ABD'de kullanıma girdi. ''Eniac'', elektronik-dijital bilgisayara giden yolda atılmış büyük adımlardan biri olarak 1955'e kadar kullanıldı.
 
1948    Anadolu Ajansı'nda 1925'te şirket kurucuları arasında yer alan ve ''Başyazarı'' olan ünlü şair, yazar ve gazeteci Kemalettin Kamu, 47 yaşında Ankara'da öldü.

2002    Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Gazeteci-Yazar Çetin Emeç ve Turan Dursun ile İran rejim muhalifi Ali Akbar Gorbani'nin öldürülmesi olaylarının da aralarında bulunduğu birçok saldırıdan sorumlu tutulan İslami Hareket Örgütü'nün ''İcra Şurası'' üyesi İrfan Çağırıcı hakkındaki idam cezasını onadı.


   




5 Mart 2022 Cumartesi

KISA KISA GÜNDEM (5 MART 2022)



1- Ekonomistten bomba Exxen iddiası. Tüm Exxen abonelerini ilgilendiriyor. Acun Ilıcalı buna ne diyecek(Yeniçağ)

Ekonomist Mustafa Sönmez, Exxen üyeliğini iptal ettirmesine rağmen aylarca hesabından para çekildiğini iddia etti. 







2- Almanlar bizden 664 litre daha fazla benzin alıyor(Deniz B.GÖÇMEN-Sözcü)

1 Ocak’tan bu yana 10 kez zam gelen benzin fiyatı, 2 ayda yüzde 50.6 arttı. Türkiye’de asgari ücretle 226 litre benzin alınabilirken Almanya’da 890, İtalya’da 884 litre alınıyor.
4.253 lira olan asgari ücretle alınabilen benzin miktarı 226.5 litreye düşen Türkiye, Avrupa ülkelerinde asgari ücretle alınan benzin miktarının yanına bile yaklaşamadı. Asgari ücretin 1.621 Euro olduğu Almanya'da, Global Petrol Prices'ın verilerine göre, litresi 1.82 Euro'dan 890 litre benzin alınabiliyor. Yani asgari ücretli bir Alman maaşı ile ortalama 664 litre daha fazla benzin alabiliyor. 1.662 Euro asgari ücretle İtalya'da litresi 1.88 Euro'dan 884 litre benzin alınabiliyor. Fransa'da asgari ücretle 880 litreden fazla benzin alınabiliyorken, İspanya'da ise 699 litre benzin alınıyor.

3- İETT Genel Müdürü’nden KDV ve ÖTV çağrısı(SÖZCÜ)

Akaryakıt zamlarına tepki gösteren İETT Genel Müdürü Alper Bilgili, mazot fiyatının 20 TL’ye dayandığına dikkat çekerek esnaf kontak kapatmaya mecbur kalmadan toplu taşımada kullanılan akaryakıttaki KDV ve ÖTV’nin kaldırılması için çağrı yaptı.















4- Sinpaş GYO'da iş cinayeti: 'Bu kaza değil, birini ölüme sürüklemek' (SOL)

Muğla Marmaris’te Sinpaş GYO tarafından yapımı süren otel ve devre mülk inşaatının hafriyat çalışmalarında, Sinpaş GYO’nun alt yüklenicilerinden olan TDA Hafriyat’a ait kamyonda çalışan 67 yaşındaki Zafer Milli’nin yükünü döktüğü esnada aracı devrildi. Yaralı olarak hastaneye kaldırılan Zafer Milli hayatını kaybetti. Olay 18 Şubat günü Sinpaş, GYO inşaat alanından yüklenen kamyonun Marmaris Asparan mevkiinde bulunan Muğla Büyükşehir Belediyesinin sorumluluğundaki hafriyat döküm alanında gerçekleşti. Zafer Milli’nin yaşamını yitirmesinin bir tarafında hukuka aykırı bir şekilde Marmaris kıyılarını talan etmesiyle gündeme gelen Sinpaş GYO dururken, diğer tarafında sorumluluğu altında olan bir alanda yeterli güvenlik tedbiri almayan Muğla Büyükşehir Belediyesi ve uzunca bir süredir birçok doktorun ardı ardına istifa edip gittiği Marmaris Devlet hastanesi bulunuyor. Babasının devlet memurluğundan emekli olduğunu ve yaklaşık 4 aydır hafriyat kamyonlarında çalıştığını belirten Volkan Milli, "Bu dört ay onu yormuştu. Biraz bizim de ısrarımızla Şubat sonunda işten çıkacaktı. Kaza olmasaydı şuan orda çalışmıyor olacaktı" dedi. Kazanın 14.00-15.00 sularında gerçekleştiğini ve babasının 20.00 sularında kaldırıldığı Marmaris Hastanesi'nde yaşamını yitirdiğini aktaran Milli, babasının sağlık ekiplerince alındıktan sonra 3-4 saat boyunca müdahale edilmediğini söyledi. Milli, konuya dair "Neden bu kadar bekletildiğini sormuşlar boş hastane arandığı söylenmiş. Ağır hastaya müdahale edecek imkân ve doktor yokmuş" dedi.

5- Sol partilerden altı partinin çalışmasına sert eleştiri(Sefa Uyar-Cumhuriyet)

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, altı siyasi partinin açıkladığı çalışmaya ilişkin “Metin tamamen bir çöp. Laiklikle ilgili hiçbir şey yok. Bu çizgiyle belki de AKP’den daha tehlikeli bir tablo yaratabilirler” derken, SOL Parti Başkanlar Kurulu üyesi Önder İşleyen ise “Ülkeyi karanlık noktadan çıkarmanın, bir tür AKP’nin ilk dönemlerine dönmeyi vaat eden bir restorasyon programıyla olabileceğini düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.
(
https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/sol-partilerden-alti-partinin-calismasina-sert-elestiri-1913028)

6- '100 Yaşa Can Verenlerden...' sergisi İzmir'de(SOL)

Sanatçı İrfan Ertel’in, Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) 100. yaşına ithafen hazırladığı “100 Yaşa Can Verenlerden…” sergisi Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde İzmirlilerle buluştu.

Açılışta TKP Parti Merkez Konseyi üyesi Aydemir Güler söz aldı. Sergide resmedilen insanları ortaklaştıran unsurun, hep geleceğe bakmaları olduğuna değinen Güler, “Biz nasıl olur da onlar bizim aramızdan ayrıldıktan sonra, onların bu yöntemini terk edip, sadece ve sadece geçmişe bakmakla yetinebiliriz?” dedi. Ardından sanatçı İrfan Ertel de açılışta söz alarak “Eğer ülkemiz kolayca teslim alınamadıysa, kolayca geriye götürülemiyorsa, bu serginin insanlarının emeklerinin çok büyük bir katkısı var” dedi. Türkiye komünist geleneğinin portrelerle anlatıldığı sergi 1 ay boyunca İzmirlilerle buluşmaya devam edecek. Serginin ilk gösterimi ise Türkiye Komünist Partisi’nin 100. yaşını kutladığı 2020 yılında İstanbul Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde yapılmıştı.

7- Asansör bakımını ihmal eden yöneticiye Yargıtay’dan kötü haber (Cumhuriyet)

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, ihmalkar apartman yöneticisi ile asansör bakım firması yetkilisinin ‘Taksirle Yaralama’ suçunu işlediğine hükmetti. 
Kiralık daire bakmak için gittikleri apartmanda hayatlarının şokunu yaşayan üç arkadaş, asansörün düşmesiyle yaralandı. Hastaneye kaldırılan yaralılar, taburcu olduktan sonra emniyetin yolunu tuttu. Yapılan incelemede asansörün bakımının ihmal edildiği ortaya çıktı. Asliye Ceza Mahkemesi'nde ‘Taksirle birden çok kişinin yaralanmasına sebep olmak' suçundan hakim karşısına çıkan apartman yöneticisi ile periyodik bakımı üstlenen asansör firmasının sahibi hapis cezasına çarptırıldı. (EMSAL NİTELİKTE) Mahkeme, apartman yöneticisini, yönetici olmaktan men, firma yetkilisini de asansör bakımı yapmaktan men etti. Sanıkların cezayı paraya çevrilirken davacılar, karara itiraz etti. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Men cezasının ağır olduğunun belirtildiği Yargıtay kararında şu ifadelere yer verildi: “Belirli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde 3 aydan 3 yıla kadar bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınabileceğine karar verilebileceği yasada düzenlenmiştir. (YASAYA  AYKIRI) Bir mesleğin icrasının yasaklanabilmesi için ruhsatnameye bağlı olarak yürütülmesi gerekmekte olup, asansör bakım, onarım ve kurulumuna ilişkin faaliyet ile apartman yöneticiliğinin ruhsatnameye bağlı olarak yürütülen bir meslek olmadığı nazara alınmadan çalışma hürriyetini kısıtlayacak şekilde sanık A.K.'nin asansör bakım ve onarımına yönelik mesleki faaliyetinden, sanık B.D.'nin ise apartman yöneticiliğinden yasaklanmalarına karar verilmesi yasaya aykırıdır. Sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı bozulmasına, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususun düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, ‘kendilerine verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine, sanıklara verilen adli para cezasının 225 tam gün karşılığı adli para cezası olarak belirlenmesine, bir gün karşılığı adli para cezasının takdiren 30 TL olarak hesabıyla 6.750 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına' ibaresinin eklenerek hükmün onanmasına oy birliğiyle karar verildi.”

8- Rusya-Ukrayna savaşı, yağ sektöründe endişeye neden oldu: Kriz kapıda!(BİRGÜN)

Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırısının ardından her iki ülkeden de ham madde ithal eden yağ sektöründe, ürünleri taşıyacak gemiler Türkiye'ye gelemedi. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Büyükhelvacıgil, "Yağlı tohumun yüzde 55'ini Rusya'dan, yüzde 15'ini de Ukrayna'dan ithal ediyorduk. Savaş nedeniyle bu aksadı" dedi.
(https://www.birgun.net/haber/rusya-ukrayna-savasi-yag-sektorunde-endiseye-neden-oldu-kriz-kapida-379430)

9- Tarıma, ormana son darbeyi vuran bakan(BİRGÜN)

Görevinden alınan Bekir Pakdemirli, Cumhuriyet tarihinin en başarısız Tarım ve Orman Bakanı olarak tarihe geçti. Tarıma son darbeyi vuran Pakdemirli’nin Türk Hava Kurumu (THK) uçaklarını çürümeye bırakması binlerce hektarlık orman yangınlarına müdahale edilememesine neden oldu. Daha önce çok uluslu bir şirket olan McCain Foods şirketinde yöneticilik yapan Pakdemirli döneminde Türkiye’de patates ithal yasağı kalktı.   

Pakdemirli döneminde yaşananlar şöyle sıralandı:

(Kendisi de ‘şaşırdı’): 2018’de Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle birlikte bakan olan Pakdemirli, 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde İzmir’den AKP aday adayı olmuş fakat seçilememişti. Pakdemirli, göreve getirilişiyle ilgili şu ilginç açıklamayı yapmıştı: “Biraz şaşırdım. Kabine açıklanmadan 24 saat önce telefon geldi. Ben 4 saat içerisinde Ankara’da oldum. Tarım ve Orman Bakanlığı dışında bütün bakanlıklar aklımdan geçti.” (Yangınları izlemekle yetindi):  Türkiye geçen yaz orman yangınlarıyla sarsıldı. Akdeniz ve Ege’yi saran yangınlara Tarım ve Orman Bakanlığı’nın müdahalesi çok yetersiz kaldı. THK ile kavgaya tutuşan Pakdemirli, bakanlığın THK uçaklarını istemediğini iddia etti. Geçen yıl Cumhuriyet tarihinin en büyük yangınında 139 bin 503 hektarlık ormanlık alan kül oldu. Pakdemirli'nin görev yaptığı 2018'de 5 bin 644, 2019'da 11 bin 332, 2020'de 20 bin 971 hektar alan kül oldu. (Sahte evrak skandalı): Pakdemirli döneminde İspanya’dan ithal edilen sahte sağlık sertifikalı 3 bin hayvan Türkiye’ye girdi. Hayvanlara el koyduklarını ifade eden Pakdemirli, bu skandalla ilgili “teknik” bir konu olduğunu iddia etti. (Yerli üretime darbe vurdu): Pakdemirli döneminde tarımsal üretime darbe vuruldu. Pakdemirli, Türkiye’de patates ithal edilmesine dair yasağı kaldırdı. Tohumluk olmayan, taze veya soğutulmuş patates ithalatında gümrük vergileri ise uzun süre sıfırlandı. 200 bin ton patates ithalatı için gümrük vergisinin sıfırlanmasının nedenini Pakdemirli, karantina ile açıklamıştı. (Üretici unutuldu): Çiftçi, Pakdemirli döneminde adeta kan ağladı. 800 bin çiftçi son dönemde çiftçiliği bıraktı. Üreticiye tüm teşviklerin kısıldığı dönemde konuşan Pakdemirli, “Bu hibeleri baba oğluna vermiyor” diye açıklama yaptı. Pakdemirli döneminde yerli çiftçiden 2 bin 650 TL’ye alınan buğday, yabancı çiftçiden 6 bin 200 TL’ye alındı.(Et yerine tavuk tavsiyesi): Hayvancılık da Pakdemirli döneminde büyük yara aldı. Pakdemirli, “Et yerine balık, tavuk, hindi, yesek bu iş çözülecek” ifadeleriyle hafızalara kazındı. (Şaibeli atama ve FETÖ’cü ağabey): Pakdemirli’nin 49 danışmanı olduğu iddia edilmişti. Eski bakanın çalışma ekibine özel sektörden daire başkanı olarak transfer ettiği Ecmel Ercan’a daha önce çalıştığı şirketteki faaliyetleri nedeniyle Sermaye Piyasası Kurulu tarafından suç duyurusunda bulunulduğu iddia edildi. Pakdemirli’nin ağabeyinin Celal Bayar Üniversitesi'nin eski Rektörü ve FETÖ’den tutuklu Mehmet Pakdemirli olması da uzun süre konuşuldu. (Sel felaketine tepki çeken açıklama): Trabzon Araklı’da 2019’da yaşanan sel felaketi sonucu 10 kişi yaşamını yitirdi. Pakdemirli, sel ve heyelanla ilgili tepki çeken şu açıklamayı yaptı: “Nihayetinde bu işler Allah’ın işi.” (Ormanlar talan edildi)Pakdemirli’nin görev yaptığı 2018- 2020 yılları arasında ormancılık dışı faaliyete açılan ormanlık alan miktarı 84 bin 565 hektar oldu. Bu dönemde ormanların talan edildiğini gösteren bir diğer veri ise şöyle: 2005 yılında Türkiye ormanlarından 13,9 milyon metreküp odun üretimi yapılırken, bu rakam 2018 yılında 22,7 milyon metreküpe ulaştı. 2021'de 32 milyon metreküpe yükseldi.(İmamoğlu'na kumpas iddiası): 2019’daki yerel seçimler öncesinde Ekrem İmamoğlu'na yönelik kumpas kurmaya çalıştığı iddialarıyla da gündeme geldi Pakdemirli’nin, eski bakanın bir FETÖ sanığına İmamoğlu'nu suçlaması halinde tahliye vaat ettiği öne sürülmüştü.

10- Boğaziçili akademisyenler Naci İnci'nin "teklifini" kabul etmedi, 3 dekan dışarıdan atandı.(Evrensel)

Boğaziçi Üniversitesi kayyum rektörü Prof. Dr. Naci İnci, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yasemin Bayyurt, Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Özlem Berk Albachten ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rıza Metin Ercan’ı görevden almıştı. Naci İnci tarafından taraflara gönderilen yazıda, görevden alınma kararının gerekçeleri bildirilmemişti. 3 dekanın yerine ise vekaleten Naci İnci ve yardımcıları Gürkan Kumbaroğlu ile Fazıl Önder Sönmez atanmıştı. Naci İnci, 1 Şubat 2022’de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda "Üniversitemizde dekanlıklara yapılan görevlendirmeler geçici ve vekaleten yapılan görevlendirmelerdir. En kısa zamanda 3 fakültemize dekan atamaları yapılması için Rektörlüğümüz YÖK’e alternatif isimleri bildirecektir." demişti. (1 AY GEÇMESİNE RAĞMEN ATAMALAR YAPILAMADI) Naci İnci’nin açıklamasının üzerinden 1 ay geçmesine rağmen 3 fakülteye yapılacak atama için Boğaziçi Üniversitesi içinden isim bulunamadı. Boğaziçi Üniversitesi Senatosu ve Üniversite Yönetim Kurulu (ÜYK) üyesi bir grup akademisyen, atanmış rektör Prof. Dr. Naci İnci’nin üç dekanı görevden almasına dair bir açıklama yapmış ve bu görevden almaları hukuksuz olarak nitelemişti. Yaptıkları açıklamada, kararı kabul etmeyeceklerini belirten senato ve ÜYK üyesi akademisyenler, üniversitenin akademik özgürlüğünü ve kurumsal özerkliğini savunmaya devam edeceklerinin de altını çizmişti. (BOĞAZİÇİLİ ÖĞRETİM ÜYELERİ, KAYYUMUN TEKLİFİNİ KABUL ETMEDİ) Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü tarafından bu sabah yapılan açıklamada, “Rektörlük, kurum içinden dekan olarak görevlendirilmeleri için Boğaziçi Üniversitesi’nde aktif olarak görev yapan ve Rektörlükle uyumlu olarak dekanlık görevini yürütebileceğini düşündüğü bazı öğretim üyeleri ile görüşmeler yürütmüş, ancak bu öğretim üyeleri görevi kabul etmemiştir” denildi. Açıklamada, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinin kayyum yönetimine karşı 425 gündür sürdürdüğü mücadele içinse, “maalesef bir grubun Üniversitede öğretim üyeleri üzerinde oluşturduğu baskı ortamı nedeniyle görev almaktan kaçınılmıştır” ifadesini kullandı.



Ölmeyi bekliyoruz - Murat AĞIREL / YENİÇAĞ

 

Doğal afetleri Türkiye'nin bir kaderi olmaktan çıkarmalıyız. Bu konuda ne yapıyoruz, hiçbir şey. İstanbul'un yarısını yok edecek bir deprem kapımızda ama hâlâ bir planımız yok.

Isparta ve İstanbul'da yoğun bir kar yağışının ardından bile neler yaşadığımızı gördük.

Yazın orman yangınlarında alevleri söndürecek uçak bulamadık. Kastamonu Bozkurt'ta 82 vatandaşımızın ölümüne neden olan Batı Karadeniz sel felaketini, üzerinden birkaç ay geçmesine rağmen unuttuk.

Ders almıyoruz. Dibimizde nükleer savaş tehditleri havada uçuşuyor. Nükleer savaşlarda ne yapılacağına dair 30 yıl önce hazırlanmış sivil savunma planlarıyla olacakları bekliyoruz.

Tam da bu konuda bir yazı dizisi hazırlamaya karar verdim. Daha doğrusu Sayıştay'ın hazırladığı çok kapsamlı ve başarılı bir raporu yazı dizisi halinde sizlere aktaracağım.

Sayıştay'ın bu raporu, geniş çaplı denetimler sonucunda hazırlandı.

Denetimler, Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü (SYGM), Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ), Orman Genel Müdürlüğü (OGM) Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bünyesinde, Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü'nde (ÇEM) belge incelemesi, sorumlu ve ilgili personel ile görüşmeler yapılması suretiyle gerçekleştirilmiş.

Çalışmada yerinde denetimler taşkın riskinin yüksek olduğu illerde gerçekleştirilmiş. Bu amaçla DSİ'nin Taşkın, Arıza ve Müdahale Mekansal Bilgi Sistemi'nden (TAMBİS) faydalanılarak taşkınların en fazla görüldüğü yerler tespit edilmiş.

Bunlar arasından seçilen Antalya, Trabzon, Rize, Kastamonu, Samsun, İstanbul, Aydın ve Adana illerinde belediyeler, su ve kanalizasyon idareleri, ilgili bakanlıkların bölge ve il müdürlükleri ile il özel idarelerinde yerinde incelemeler yapılmış.

Çok uzatmayayım elde edilen şaşırtıcı sonuçları aktarayım...

Ülkemizde meydana gelen taşkın olaylarının yaşanma sıklığı ve etkilenme düzeyine bakıldığında son yıllarda taşkınlarda yaşanan can kaybı azalmakla birlikte taşkın sayısında artış olduğu görülmüş.

İklim değişikliği, hızlı şehirleşme, yanlış arazi kullanımı gibi faktörlere bağlı olarak bu ve benzeri doğal afetlerin daha sıklıkla ve daha büyük ölçeklerde görüleceği tahmin ediliyor.

Mesela, Avrupa Birliği bunun önlemini ta 2004'te almış. AB, 2004 yılından itibaren konu ile ilgili yasal çalışmaları başlatmış ve 20 Kasım 2007 tarihinde "2007/60/EC sayılı Taşkın Risklerinin Değerlendirilmesi ve Yönetimi Direktifi"ni yürürlüğe koymuş. Direktifte taşkın riski ön değerlendirmesi yapılmasını, taşkın tehlike haritaları, taşkın risk haritaları ve taşkın riski yönetim planlarının hazırlanmasını ve tüm bunların havza düzeyinde koordine edilmesine dair her şey anlatılmış. Yani elimizde hazır afet yönetim planlaması da var.

Peki 2007'de AB'de devreye alınan yönetmelik Türkiye'de kullanılıyor mu? Hayır. Rapora göre uygulamaya geçilme çalışmaları hâlâ devam ediyor. O arada da insanlarımız ölüyor.

Devam edelim...

Mesela Yeşilırmak ve Antalya'da taşkın planlamalarının uygulama sonuçlarına bakıldığında belirlenen tedbirlerin çok azının gerçekleştirilmiş olduğu görülmüş. Yeşilırmak'ta yer alan 83 adet tedbirden uygulama dönemi 2016-2021 olan 9 adet, uygulama dönemi sürekli olan ise 1 adet tedbir hayata geçirilmiş.

Bu tedbirler bir dizi teknik detay ve önlemleri içeriyor.

Tedbirleri uygulayacak olan sorumlu ve ilgili kurumlar çoğunlukla büyükşehir belediyeleri ve DSİ'dir. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü'nün ve planların uygulamasını takip etmekle sorumlu havza heyetlerinin bu planlarda yer alan tedbirlerin uygulanmasına yönelik bir yaptırım gücü ve bütçesi yok.

Burada DSİ'nin de önünde engeller var. Özellikle yerleşim yerleri içerisindeki taşkın ve kontrol tesislerinin yapılabilmesi için mahalli idarelerce yer teslimi sağlanmalı. Ancak söz konusu idarelerin büyük çoğunluğu, genellikle kamulaştırma gerektiren bu işlemleri ödenek yetersizliği veya başka projelere öncelik verilmesi nedeniyle bunu gerçekleştiremiyor.

Son 5 yıl içerisinde DSİ tarafından hazırlanan 709 dere ıslah projesi, mahalli idareler tarafından yer teslimi yapılamadığından yatırım programına alınamamış veya alındığı halde tamamlanamamış.

Yani demem o ki canımız Allah'a emanet.

Muhalefetin "Türkiye'de bir yönetememe krizi var" söylemini haklı buluyorum. Çünkü hangi konuya el atsak bir bozukluk veyahut tembellik ortaya çıkıyor.

Kendi kendini denetleyen bir bürokrasimiz olmadığı için de Cumhurbaşkanlığının görmediği her alanda hiçbir çalışma yürütülemez hale gelmiş vaziyette. Herkes ya bir kanun hükmünde kararname bekliyor ya da "Cumhurbaşkanımızın talimatları ile" harekete geçmeye çalışıyor.

Depreme karşı tatbikatımız yok, sel felaketlerine karşı daha bir müktesebatımız bile yok, orman yangınlarda başımıza geleni gördük, kar felaketini hiç söylemiyorum daha yeni yaşadık.

Yahu...

Bu millet bu kadar parayı vergi diye boşuna mı veriyor size, ne yapıyorsunuz bu paraları?

Koca bir ülke doğal afette ölmeyi bekliyor.

(Devam edecek...)



TARİHTE BUGÜN ( 5 MART)



1920    Yeşilay kuruluşu. Sigara, alkollü içki ve diğer uyuşturucu gibi alışkanlıklar ile mücadelesi ile bilinen Kamuya Yararlı Cemiyetin kuruluş tarihi.

1924    İstanbul'da Maarif Müdürlüğü, Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereğince medreselere el koydu. 

1941    Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri ilk Başkanı Rıfat Börekçi vefat etti.

1934    Aydın Milletvekili, Milli Eğitim Eski Bakanı ve Andımızın yazarı Dr Reşit Galip vefat etti. Aydın Milletvekili Dr. Reşit Galip, zatürreeden. Toprağa verildiği gün , gazeteler memleketin "Büyük bir inkilapçı, ateşli bir milliyetperver, temiz bir politikacı ve devlet adamı, samimi bir halkçı, canlı bir hatip ve doktor," kaybettiğini yazdı. Reşit Galip Şeyh Sait ayaklanmasından sonra kurulan İstiklal Mahkemesi üyeliğine seçilmişti. Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti ve Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin kuruluşunda etkin olmuştu.

1950    Eskişehir'de sel felaketi:50 bin kişi açıkta kaldı, 2500 ev yıkıldı, 6 kişi boğuldu.

1987    Son yılların en yoğun kar yağışı altında kalan İstanbul'da hayat felce uğradı.

1991    Manisa Milletvekilli, Yapı ve Kredi Bankası'nın kurucusu Kazım Taşkent vefat etti.

1986    Yüce Divan tarafından iki yıl hapse mahkum edilen eski Devlet Bakanı İsmail Özdağlar'ın milletvekilliği TBMM Genel Kurulu'nda düşürüldü.

1981    İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi yasadışı örgüt kurmak ve komünizm propagandası yapmak suçundan 7 TİP yöneticisini tutukladı.

1952    74 Ticaninin duruşmasına Ankara1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı Tarikat Şeyhi Kemal Pilavoğlu,1934 yılında mahkum olduktan sonra Ticaniliği bıraktığını söyledi.

1953    1929'dan beri SSCB liderliğini elinde tutan Sovyetler Birliği Komünist Partisi Birinci Sekreteri Josef Stalin öldü; bir gün sonra yerine Malenkov geçti Asıl adı Yosif Vissariyonoviç Çugaşvili olan Stalin "Çelik Adam" anlamına gelen takma adını 1879'da devrimci mücadeleye atıldığı sırada almıştı.

1986    Yüce Divan tarafından iki yıl hapse mahkum edilen eski Devlet Bakanı İsmail Özdağlar'ın milletvekilliği TBMM Genel Kurulu'nda düşürüldü.

1959    Türkiye ile ABD arasında ikili bir askeri bir antlaşma imzalandı ABD'nin diğer Bağdat Paktı ülkeleriyle de imzaladığı bu ikili antlaşmaya göre, bu ülkelere doğrudan ya da dolaylı bir saldırı söz konusu olduğunda, ABD ülkenin isteği üzerine gerektiğinde silahlı kuvvetlere de başvurarak yardımda bulunacaktı.

1977    Suudi Arabistan'da yaptığı bir kaza sonucu iki kişinin bacağının kırılmasına neden olan Türkiyeli şoför, 300 bin lira para cezasına çarptırıldı, ancak bu parayı ödeyemediği için ayağını kırdığı kişilerin yanında ömür boyu köleliğe mahkum edildi Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye Otomobilciler Federasyonu, şoförü kırtarmak için girişimler başlattı.

1951    Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü'nden ayrılan Muhsin Ertuğrul, özel bir tiyatro kurmaya karar verdiğini açıkladı İstanbul Beyoğlu'nda Atlas Sineması'nın üst katında yer alması planlanan yeni tiyatronun adı Küçük Sahne olacak.

1942    Okul bahçelerine patates, yerelması, fasulye gibi sebzeler dikilmeye başladı.

1976    Amerikan uçak firması Lockheed'in Türkiye'de dahil olmak üzere çeşitli ülkelerdeki nüfuslu kişilere rüşvet dağıttığı1976 yılı Şubat ayında ortaya çıkmıştı Ankara Savcılığı soruşturma açmıştı.Hava Kuvvetleri Komutanı Emin Alpkaya, soruşturmanın selameti açısından istifa etti Ferruh Bozbeyli Başbakan Demirel'in Hava Kuvvetleri Komutanı Alpkaya'yı örnek alarak istifa etmesini istedi.

1966    Millet Meclisi Seçim Kanunu tasarısı çıkıncaya kadar resmi tatil günleri de dahil olmak üzere devamlı çalışma kararı almıştı. Bu karar üzerine toplanıldı. Adalet Partisi Kayseri Milletvekili Feyyaz Köksal'ın , Cumhuriyet Halk Partisi Kayseri Milletvekili Profesör Turhan Feyzioğlu'na, "Anası babası belli değil" demesi üzerine, CHP'liler ile AP'liler sille tokat birbirlerine girdiler Adalet Partisi Malatya Milletvekili Hamit Fendoğlu'nun elinde beyaz saplı, şiş veya bıçak olduğu tahmin edilen bir cisim görüldü TBMM'deki bu kavga sırasında CHP'li iki milletvekili yarandı Başbakan Demirel Seçim Kanunu'nun çıkarılmasına her şeye karşın kararlı olduklarını açıkladı.

1975    İşadamı Kemal Has ortaklarından Ahmet Celepçi tarafından öldürüldü.

1977    Türkan Şoray Dünya Kadın Rejisörleri Festivali'nde "Dönüş" filmindeki başarısı nedeniyle Brüksel'de özel ödül aldı.

1969    Balıkesir'de Akbaşlak köyü muhtarı "aminli düğün tüzüğü" hazırladı ve mevlit okutmayan damatlara ceza kesileceğini açıkladı.

1980    Zile'de okul öğrencileri arasında çıkan çatışma, halkında katılmasıyla büyüdü CHP'li ve Alevi olarak bilinen Zilelilere ait çok sayıda işyeri tahrip edildi CHP ilçe başkanı yazıhanesinde vurularak ağır yaralandı Olaylarda1 kişi hayatını kaybetti,12 kişi yaralandı, gece sokağa çıkma yasağı konuldu.

1971    İstanbul'da Akbank'ın Selamiçeşme Şubesi silahlı 5 kişi tarafından soyuldu, soygun sanıklarından olduğu ileri sürülen Salman Kaya Bebek'te yakalandı.

1971    Kırıkhan'da Türkiye İşçi Partililere (TİP) saldırıldı, 3 kişi öldü, 23 kişi yaralandı.İlçede sokağa çıkma yasağı başlatıldı.

1969    Ant dergisinde yayımlanan "İşgal Toprağı, Kurt Köpeği" başlıklı yazısından ötürü yargılanan Yaşar Kemal beraat etti.

1971    Amerikalı 4 asker Ankara'da THKO militanlarınca kaçırıldı Örgüt gazetelere gönderdiği bildirisinde kaçırma esnasında yakalanan bir arkadaşlarının bırakılmasını ve Amerikalılara karşı fidye istedi Bir gün sonra Amerikalıları kaçıranların ODTÜ'de saklandıkları duyumu üzerine üniversiteye polis baskını yapıldı Erdal Şener adlı öğrenci ölürken 32 kişi de yaralandı 2 bin ODTÜ öğrencisinin ifadesi alında ve 24 öğrenci tutuklandı İnönü'nün CHP'li parlamenterlere "ODTÜ baskını konusunda hükümeti desteklemeliyiz" dediği öğrenildi. Kaçırılan Amerikalı askerler 8 Mart'ta THKO militanları tarafından serbest bırakıldı.

1972    Ağustos1971'de Sultanahmet'te esrar satarken yakalanan ve 6 yıl hapse mahkum edilen 14 yaşındaki İngiliz çocuk, Türkiye ile İngiltere arasında sorun oldu İngiliz basını "Gaddar Türkler" diye manşetler attılar Bunun üzerine Başbakan Nihat Erim programında olmasına rağmen 1972'de ABD'ye giderken Londra'ya uğramadı.

1978    İstanbul İstinye'de yapılan 23 Balkan Kros Şampiyonası'nda Mehmet Yurdadön 12 bin metre, Sadık Salman 8 bin metre yarışmasında birinci oldular.

1992    Sovyet şair Yevgeniy Yevtuşenko öldü.

2015    Konya'da askeri eğitim uçağı düştü. 2 pilot şehit oldu.

2013    Venezuelalı politikacı ve ülkenin devlet başkanı, Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi'nin (PSUV) lideri olan Chávez hayatını kaybetti.

1953    Sergey Sergeviç Prokofyev, Rus besteci, (DY-1891) öldü.

2021    Papa Francesco, Irak'ı ziyaret etti. Bir papanın Irak'a yaptığı ilk gezi oldu. Gezi 5-8 mart arası oldu. Papa bir takım ziyaretler ve görüşmeler yaptı.

1933    Almanya'da yapılan genel seçimlerde Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, % 43.9 oy alarak çoğunluk sağladı ve kesin olarak iktidara geldi.

1946      Sovyetler Birliği ile Doğu Avrupa ülkelerini simgeleyen Demir Perde kavramı, ilk kez Winston Churchill'in bir konuşmasında kullanıldı.

1966     Boeing 707 tipi bir yolcu uçağı Fuji Dağına düştü: 124 kişi öldü.

1991     IrakKörfez Savaşı esirlerini serbest bıraktı. 

1923     Şile’de Rum Değirmenlik Mahallesi’nde çıkan yandında çoğu terk edilmiş yaklaşık 550 Rum, 200 Müslüman hanesi, 100 dükkân, 1 cami, 2 kilise ve bazı resmi binalar yandı. Toplam 1500 kişi yangın dolayısıyla evsiz kaldı.


1983
    Karikatürist Mustafa (Mim) Uykusuz, 61 yaşında öldü. 

1994    Birleşmiş Milletler, Bosna'ya Türk askeri gönderilmesini kabul etti.

2000    İşadamı İzzet Baysal öldü.

2008    Şampiyonlar Ligi'ndeki temsilcimiz Fenerbahçe, ilk maçta 3-2 yendiği Sevilla ile İspanya'da karşı karşıya geldi (4 Mart 2008). Penaltı atışlarına giden maçta Fenerbahçe rakibini eliyerek Şampiyonlar liginde çeyrek finale yükselerek tarih yazdı.

1987     Sinema ve tiyatro sanatçısı Gülistan Güzey, İstanbul'da vefat etti.Sanatçı Düğün Gecesi, Yayla Kartalı, Cyrano De Bergerac, Sacide, Anastasia, Yaşama Sevinci gibi bir çok oyunda başrol oynadı.

1984    İstanbul Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi, Papaya suikast düzenlemek suçundan Mehmet Ali Ağca hakkında açılan davada görevsizlik kararı verdi.



4 Mart 2022 Cuma

Diyanet Akademisi Kanunu (I-II) - Ünal Özmen / Birgün

 


(I)

Eğitimde “Ortaçağ zihniyetine yönelmenin ne bu cumhuriyete ne bu millete faydası var ne 

Anayasa’ya uygunluğu var.” dediğinde Özgür Özel’i linç etmeye kalkışanların başını Erdoğan 

çekmiş, Özel’e “Bre gafil, asıl çağ dışı olan sensin” demişti. Aynı Erdoğan, 40 milletvekiline 

imzalatıp meclise gönderdiği Diyanet Akademisi Kanun Taslağı’nda din hizmetlerinin çağ 

uygun yürütülmediğini söylüyor.

Gerekçesi “Din hizmetlerinin çağın ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde yürütülmesi ancak nitelikli din görevlileri ile mümkündür. (...) Bu sebeple nitelikli görevlilerin yetiştirilmesi amacıyla Başkanlık bünyesinde Diyanet Akademisine ihtiyaç duyulduğu görülmektedir.” olan 14 maddelik Diyanet Akademisi Kanun Taslağı bu gün komisyondan TBMM’ye inecek. Kanun taslağının gerekçesi tercüme gerektirmeyecek kadar açık. Mevcut haliyle din hizmetleri ve eğitimi çağa uygun olmadığı gibi nitelikli de değil deniyor. Diyanete bağlı olarak açılacak akademi çağ dışı olanı çağa uygun, niteliksiz olanı nitelikli hale getirecek!

Dinin bilgisi, dili, öğretim yöntemi değişmeyeceğine göre “çağ” ve “nitelik”ten ne anlamalıyız? Bir İslamcı, adım adım inşa ettiği mevcut din eğitimini neden niteliksiz bulup çağa uydurmak ister? Neden gerekçelerini dürüstçe söyleme yerine kendilerini tanımlamak için kullanılan kavramlara başvururlar anlamıyor insan...

Söz konusu yasayla kurulacak akademinin Polis AkademisiAdalet Akademisi veyahut Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi gibi kurum içi eğitim akademisi olduğunu sanmayın. Diyanet Akademisi, (şimdilik) Eğitim Bakanlığına paralel, siyasi ömrü vefa ederse 2023’ten sonra onun yerini alacak genel bir eğitim kurumu olarak düşünülüyor. Yasanın yürürlüğe girdiğinde eğitim birliğine de son verilmiş olacak.

YÖK’e bağlı olmayan kurum akademileri (örneğin Adalet Akademisi), ilgili kurumun bir nevi hizmetiçi eğitim merkezidir, faaliyet alanı personelinin eğitimi ile sınırlıdır. Diyanet Akademisinin faaliyeti Diyanet personeli ile sınırlı olmayacak. Akademi, halen Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yürütülen kurs, yurt ve pansiyon açıp yönetmeye ek olarak İslami ilimlerin öğrenilmesine yönelik çalışmalar yapacak, eğitim merkezleri açacak, buralarda uygulanacak eğitim programlarını ve materyallerini hazırlayacak; alan araştırmaları, ölçme ve değerlendirme çalışmaları yapacak.

Taslağın 7. Maddesinde “Diyanet Akademisi dini yüksek ihtisas, dini ihtisas ve eğitim merkezlerinden oluşur.” deniyor. Bu, okul öncesinden üniversiteye kadar sertifika (diploma) veren her kademede eğitim kurumuna sahip yeni bir teşkilat anlamına gelir. Kanun çıkıp yönetmelikleri yayımlandığında Diyanet Akademisi diploma ve sertifikalarının tüm kurumlarda geçerli sayılacağını göreceğiz. Buna karşın personelini MEB ve YÖK okullarında eğitim almış kişiler arasından KPSS ile seçen Diyanet, tüm diğer kurumlardan ayrı olarak personelini kendi eğitim kurumlarından alacak. Erdoğan’ın imam hatipleri bu duruma ne der, İlahiyat fakülteleri ne tepki verir bekleyip göreceğiz.

Taslağın TBMM’ye geleceğini biliyordum, fakat Ukrayna-Rusya savaşından taraflar kadar etkilenecek bir ülke Meclisinin böyle anlamsız bir tartışmayla oyalanacağını düşünmüyordum. Ancak İslamcılar bizim gibi düşünmüyor; Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun (Eğitim Birliği Yasası) kabul günü olan 3 Mart’ın yılda bir kez geldiğini, bu günü atlarlarsa sonraki yıl böyle bir şansları olmayacağını düşünerek kanunun görüşülmesini bu güne aldılar. Yasayı kabul edildiği gün kaldırmanın veya kaldırmaya teşebbüs etmenin hazzı, siyasi ve psikolojik etkisi bir İslamcıyı düşünden vazgeçiremezdi. Nitekim Savaşa, savaşın bedeline, her gün biraz daha yoksullaşmaya rağmen ülke, enerjisini sorunlarına çare arama yerine onların düşünü yorumlamaya harcıyor.

(II)

Dünkü yazımızda kimi detaylarını verdiğimiz Diyanet Akademisi Kanun Tasarısı’nın komisyon görüşmesi dün başladı. Görüşme tutanağını okuduktan sonra edindiğim izlenim, tasarının muhalefetle karşılaşmadan yasallaşacağı yönünde oldu. Komisyon üyelerinin yaklaşımı parti tutumunu yansıtıyorsa taslak mecliste de tartışılmayacak demektir. İktidar tasarısının Meclise gelmeden kabul edilmiş sayıldığını biliyoruz, fakat buna rağmen tartışılması gerekir. Çünkü iktidarı teşhir eden bu tür kritik tartışmalar halka politik kararlara katılacak bilinci kazandırdığı gibi muhalefetin iktidar politikasını anlatabilmesini de sağlar. Ama gördüğüm kadarıyla muhalefetin bir kısmı işin bu yönüyle ilgilenmiyor.

Diyanet Akademisi Kanun Tasarısı, Diyanete bağlı özerk bir eğitim kurumu oluşturulmasını öngörüyor. MEB ve YÖK’ten bağımsız olduğu gibi bu iki eğitim kurumunun işleviyle donatılmış olması sadece Anayasa’ya aykırı değil, hem laiklik karşıtı hem antidemokratiktir. Ne yazık ki CHP’liler hariç komisyonun tüm üyeleri tasarıda bir sorun görmüyor. Hâlbuki Yıldırım Kaya, yasallaşması halinde tasarıyla oluşacak yapının neye tekabül ettiğini tüm detaylarıyla anlatmış. İYİ Parti ve HDP üyelerinin, Kaya’nın madde madde sıraladığı kaygılarını anlamamış olmasına imkan yok. Ama buna rağmen konuşmasına Atatürk’le başlayan İYİ Parti üyesi Bursa Milletvekili Şenol Sunat’ın bitiş cümlesi “Şimdi, biz burada kanun teklifine baktık. Yani itiraz edeceğimiz bir madde yok.” oluyor! HDP üyesi Kemal Bülbül, süresini yasayla ilgisi olmayan teolojik bir konuşmaya ayırıyor ve “Pozitif ayrımcılık yapın cemeviyle, Alevi hak ve içtihatlarıyla da ilgili bir yasa getirin” diyor.

Tasarının imzacılarından AKP’li üye Hacı Ahmet Özdemir, muhalefet koltuklarının yarısının boş olduğunu görünce dalga geçmeye başlıyor. Profesör Özdemir tasarıdaki “Akademi” kavramına açıklık getirirken “Buradaki akademiden kasıt, bir daha söylüyorum, lütfen dikkatinizi toplayın, buradaki ‘akademi’ kelimesinden kasıt hizmettir.” diyor. Biri de ‘Öyleyse gelin akademiyi hizmetle değiştirelim, kanunun adı ‘Diyanet Hizmet Kanunu’ olsun!” demiyor.

Bir zamanlar Milli Eğitim Akademisi de kurulacaktı. Lafı 2005’te ortaya atıldı, 2009’da yeri tespit edildi. Dönemin Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Milli Eğitim Akademisinin Hasanoğlan Köy Enstitüsü yerleşkesinde açılacağını, kanun taslağının hazır olduğunu açıkladı. Milli Eğitim Akademisi, 3797 Sayılı (1992) Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 55. Maddesinde Milli Eğitim Bakanlığının bağlı kuruluşlar arasındaki yerini aldı. Olmayan bağlı kuruluş Milli Eğitim Akademisi (55. Madde), kanunla birlikte 2011’de bir kararname ile mülga oldu. (Milli Eğitim Bakanlığı o tarihten beri KHK ile yönetiliyor!) İktidar, Milli Eğitim Akademisini kanundan çıkarırken Diyanet akademi kursun diye kanunu çıkarıyor. Bunun bile muhalefet üyelerine bir şey anlatıyor olması gerekmez mi?

Bu yazı, dünkü yazının devamı niteliğinde olacak, tasarıyla neyin tasarlandığını anlatacaktım. Komisyon tutanağını okuyunca dağıldım! Kanunlarımızın hangi kalemlerden çıktığını, hangi süreçlerden geçtiğini siz de bilin istedim. Eğer dağılmazsanız size son olarak tasarının sunuş konuşmasını da nakledeyim. “Karlı ve kârlı bir gün. Bu karlı günü inşallah kanunlar ve yasama düzenlemeleri açısından göz bebeği bir kurumumuz olan devletin Diyanet İşleri Başkanlığına kârlı bir gün hâline getirmeyi Cenab -ı Hak hepimize nasip eylesin ve kar gibi ak olan gönüllerin izle yıne kar gibi ak kanunlar çıkarma yı ve Türkiye'nin aydınlık geleceğine kar gibi ak pak bir şekilde oluşturmayı Cenab-ı Hak cümlemize nasip eylesin.” (AKP Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir).

Ünal Özmen / Birgün