3 Ağustos 2022 Çarşamba

TARİHTE BUGÜN (3 AĞUSTOS)

 

      OLAYLAR:

  • 1071 - Sanduk Bey komutasındaki Selçuklu Orduları, Bizans İmparatoru Romen Diyojen'in Malazgirt ve Ahlat'a gönderdiği kuvvetleri geri çekilmeye zorladı ve daha sonra Karahas'taki savaşta Bizans güçlerini dağıttı.
  • 1492 - İspanyol Engizisyonu'nun ardından, İspanya'daki yaklaşık 200.000 Sefarad Yahudisi, İspanyol İmparatorluğu ve Katolik Kilisesi tarafından ülkeden kovuldular, bunların büyük bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu tarafından kabul edilecektir.
  • 1492 - Kristof Kolomb, İspanya'dan üç gemiyle Hindistan'a ulaşmak ve yeni kıtalar keşfetmek amacıyla yola çıktı. Cenovalı Kristof Kolomb, İspanya’dan 3 gemi ile yola çıktı. 63 gün sonra, 12 Ekim günü Hindistan’a vardığını zannederek Amerika Kıtası’na ayak bastı.
  • 1778 - La Scala opera binası, Milano'da açıldı.
  • 1869 - Büyük Samsun yangını meydana geldi. 125.000 m²'lik alan yangından birinci derecede etkilendi.
  • 1914 - Alman İmparatorluğu, Fransa'ya savaş ilan etti.
  • 1914 - Birleşik krallık, Osmanlı İmparatorluğu'nun sipariş ettiği "Sultan Osman I" ve "Reşadiye" isimli 2 zırhlı gemiye el koydu. Hükümetin geri istediği 4 milyon poundluk ücret ise iade edilmedi.
  • 1924 - Üzerlerinde Türkiye Cumhuriyeti yazısı bulunan ve Türkiye'nin ilk madeni parası olma özelliği taşıyan bronz 10 kuruşluk paralar tedavüle çıktı.
  • 1936 - Amerikalı siyahi atlet Jesse OwensBerlin 1936 Yaz Olimpiyatları'nda, 100 metreyi 10.3 saniyede koşarak dünya rekorunu egale etti ve altın madalya kazandı. Ayrıca Adolf Hitler’i stadyumdan kaçıran atlet olarak ün yaptı.
  • 1948- Serbest Güreş Milli Takımı Londra Olimpiyatları’nda. Serbest Güreş Milli Takımı 4 Altın 2 Gümüş Madalya Alarak Takım Halinde 1.Oldu.
  • 1949- Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Çin Halk Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletlere girme isteğini reddetti.
  • 1950- İstanbul Radyosu klasik Türk müziği yayın oranı yüzde 39’dan yüzde 46’ya çıkartıldı.
  • 1955 - Samuel Beckett'in Godot'yu Beklerken adlı oyunu, ilk kez Londra'da sahnelendi.
  • 1958 - İlk nükleer denizaltı olan USS Nautilus, Kuzey Kutbu'nun kalın buz örtüsünü, bir uçtan öbür uca su altından geçmeyi başardı.
  • 1960 - Aralarında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Ragıp Gümüşpala'nın da bulunduğu 235 general ve amiral, emekliye sevk edildi. Genelkurmay Başkanlığı'na Cevdet Sunay getirildi.
  • 1966- Çorum Belediyesi’ndeki işlerinden atıldıkları için 7 gündür çıplak ayakla 260 km. yürüyerek Ankara’ya ulaşan Genel-İş üyesi 54 temizlik işçisi Anıtkabir’de. Anıtkabir sonrası Başbakanlığa yürüyen işçiler, beraberlerinde getirdikleri dövizleri kapıya bıraktı.
  • 1968- MTTB ve çeşitli dernekler, devrimci öğrencilerin 6.Filo protestolarına karşı Beyazıt’ta “Komünizmle Savaş Mitingi” düzenledi. Mitingte konuşan MTTB Başkanı İsmail Kahraman, topluluğu “Türkiye’yi Rusya haline getirmek isteyen komünist uşaklarıyla savaşa” çağırdı.
  • 1970- İTÜ Yurdu Sıkıyönetim Komutanlığı’nın kararıyla sabah boşaltıldı, 60 öğrenci Şişli Yurdu’na nakledildi.
  • 1971- Yargıtay, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu, THKO  üyesi Ömer Ayna’nın 36 yıllık mahkumiyetini bozdu.
  • 1972- Yazar Sevgi Soysal “Orduya hakaret ettiği” gerekçesiyle -Yargıtay’dan dönen- 1 yıl ağır hapis, 4 ay genel gözetim cezası yerine, askeri mahkemece bu kez 10 ay ağır hapis ve 3 ay 10 gün Adana’da genel gözetim altında bulundurulma cezasına çarptırıldı. 
  • 1972 -  İngiliz hükümeti, liman işçilerinin grevi nedeniyle oluşan gıda sıkıntısından dolayı “Olağanüstü Hal” ilan etti.
  • 1975- MTTB kongresinde konuşan Necip Fazıl Kısakürek, kendisinden önce kürsüye çıkan MSP’li İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk’ün “lailklik” ile ilgili sözlerini eleştirirken laikliği “Fransız İhtilali’nin piçi” olarak tanımladı: ”Müslümanlığa bu ilke içinde yer aranamaz.”
  • 1976- Angola’nın Marksist Devlet Başkanı A.Neto: “Angola’ya saldırtılan paralı askerleri yargılıyoruz, destekçileri herkes bilsin”
  • 1977 – Liranın değeri Mark karşısında %4.5 oranında düşürüldü. Mark’ın alış fiyatı 730 kuruştan 763 kuruşa, satış fiyatı da 778 kuruşa yükseltildi.
  • 1977 -  Ankara Yıldız Mahallesi’nde akşam ülkücülerin bir kahvehaneye açtığı yaylım ateşinde ağır yaralanan Yaşar Erdoğan (18) hastanede hayatını kaybetti.
  • 1977-  Selda Bağcan hakkında, İzmit Sanayi Fuarı’ndaki konserinde “Emniyetin bütün uyarılarına rağmen yasaklanmış sol şarkıları okuyarak seyircileri tahrik ettiği” gerekçesiyle soruşturma açıldı.
  • 1979- Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ün 24 Mart 1978’de öldürülmesinden dolayı tutuklu yargılanan Ankara Turizm Ticaret Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi ülkücü İbrahim Çiftçi ölüm cezasına çarptırıldı. Mahkeme, Doğan Öz cinayetinde “azmettirme, koruma ve kollamalarından dolayı” MHP Konya Milletvekili İhsan Kabadayı ile Genel Sekreter Yardımcıları Yaşar Okuyan ve Nevzat Kösoğlu hakkında soruşturma için Sıkıyönetim Komutanlığı’na suç duyurusunda bulunma kararı aldı.
  • 1979 - Türkeş’in Beşiktaş/ Serencebey’de dairelerinin bulunduğu binanın çatı katında gece dinamit patladı, dairede kalan 2 öğrenci yaralandı. 
  • 1979 -  Angola’ya Küba’nın desteği sürüyor. ABD ve Çin’in desteklediği FNLA ve UNITA gerillaları 1975’de yenilgiye uğratılmıştı.
  • 1984- 80 bin tekstil işçisinin toplu sözleşmesi için Türk-İş Genel Başkanı Şevket Yılmaz ile TİSK Genel Başkanı Halit Narin, 4 yıl aradan sonra ilk kez bir araya geldiler.
  • 1984-  1974’de “Komünist Parti Manifestosu”nu -Celal Üster’le- Türkçe’ye çeviren Nur Deriş Askeri Mahkeme’ce 7.5 yıl hapse mahkum oldu.
  • 1984 -  Politika Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Özgür’ü öldürmekten yargılanan ülkücüler K.Ayaydın ve G.Başdemir 2.kez beraat etti.
  • 1984 -  Selda Bağcan, Muhlis Akarsu ve Feridun Biliş hakkında “Galdı Galdı” adlı uzunçalarda komünizm propagandası yaptıkları iddiasıyla açılan davada askeri savcı sanıkların 2 yıl 8 ay ile 8 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmalarını istedi.
  • 1986- İstanbul Tabip Odası’nın 26-27 Nisan’da yapılan kongresinden dolayı, önceki yönetim kurulundan 7 kişi hakkında dava açıldı. Dava,kongre için izin alınmadığı ve kongrede biri ”İşkence ve Hekimlik Bağdaşmaz” başlıklı 2 bildirinin izinsiz dağıtıldığı gerekçesiyle açıldı. 
  • 1987- Barselona Uluslararası Film Festivali’nde 500’den fazla yönetmenden Manifesto: “Filmlerin orijinal haline müdahale edilmesin”.
  • 1988 - Sovyetler Birliği, Kızıl Meydan'a Cessna 172 uçağı ile inen Alman pilot Mathias Rust'u serbest bıraktı.
  • 1989- Eskişehir Özel Tip’ten nakilde darp edilerek öldürülen 2 mahkum için tutuklu yakınları İstanbul Valiliği önüne siyah çelenk bıraktı, 7 kişi gözaltına alındı. Nakil sırasında ölümleri protesto eden yaklaşık 100 kişi Şişli’de korsan gösteri yaptı.
  • 1990- T.Harb-İş Sendikası, İncirlik dahil 26 ABD askeri tesisinde 4 bin işçiyle greve başladı. Gölcük’deki grev, 15.Kolordu’nun Türk Komutanı sendikacıların Serçeköy 3.Topçu Taburu içindeki ABD işyerine girmesine izin vermediği için başlatılamadı.
  • 1991 -  Ahmet Kaya’nın kaseti “Başım Belada” çıkıyor. Ahmet Kaya:”Yeni bir evreye giriyorum. Cezaevi psikozundan çıktım. Ama şimdi de Anti-Terör Yasası var. Yeni kasetimde güncel sorunları işledim.”
  • 1991- ABD eski Adalet Bakanı Ramsey Clark İstanbul’da çeşitli partiler ve kitle örgütlerinden oluşan” ABD’nin Ortadoğu’daki Savaş Suçlarını Araştırma Türkiye Komisyonu”nca düzenlenen toplantıda konuştu:”ABD Körfez Savaşı’nda insanlığa karşı savaş suçu işledi.”
  • 1993- Devlet bankalarında çalışanlar Tüm-Bank-Sen adında bir sendika kurdular. Sendikanın 270 kişilik kurucular kurulu İstanbul valiliğine başvurularını yaptı. Sendikanın toplam 80 bin kamu bankası çalışanını örgütlemek istediği belirtildi.
  • 1993 -  DPT müsteşarı İlhan Kesici, görevinden istifa etti. Kesici’nin istifa nedeninin Başbakan Çiller’le anlaşamamak olduğu öne sürüldü.
  • 1993 -  Latin Amerikalı diktatörlerin çoğunun ABD’nin Fort Bennig Askeri Okulu’ndan mezun oldukları açıklandı. Okulun mezunları arasında Alparslan Türkeş ve başka bir çok Türk subay olduğu da bildirildi.
  • 1994- Dokunulmazlıkları kaldırılıp milletvekillikleri düşürülen ve partileri kapatılan 4.5 aydır tutuklu DEP’li 5 eski Milletvekili ile Bağımsız Şırnak Milletvekili Mahmut Alınak’ın “bölücülük”suçlamasıyla idam istemiyle yargılanmalarına Ankara DGM’de başlandı.
  • 1994 -  “Arkadaşıma Dokunma” kampanyasında bölücülük yapıldığı suçlamasıyla Eksik Etek Dergisi’nin sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Lalezar Atak hakkında DGM’de dava açıldı. 
  • 1994 -  Hükümetin memura yaptığı zamla ilgili kararname Resmi Gazete’de yayınlandı. Taban aylığı göstergesine uygulanacak katsayı ilk üç ay için 2925, son üç ay için ise 3575 olarak saptandı. Artış, memurlar tarafından “Komik” bulundu.
  • 1994 -  Erzurum Anakent Belediyesi’nde 2800 işçi beş aydır maaş alamadıkları gerekçesiyle izinsiz yürüyüş yaptı. “Açız, maaş istiyoruz” diye bağıran işçiler RP’li Başkan Ersan Gemalmaz’ın paralarının ödeneceği sözü üzerine dağıldılar.
  • 1995- Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, TOBB’un  hazırlattığı “Doğu Raporu” açıklandı. Raporu, TOBB başkanlık Danışmanı Prof. Dr. Doğu Ergil hazırlamıştı.
  • 1995 -  DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit: “Özel Tim devletin değil MHP’nin gücü gibi. Tunceli’de OHAL’in sürmesinden çıkarı olanlar var”. 
  • 1996 - 1922'de Tacikistan'da çarpışırken ölen Enver Paşa'nın naaşı İstanbul'a getirildi.
  • 1998- Türkiye ile Fransa arasında enerji ve savunma sanayi alanlarında işbirliği anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre, savunma sanayiinde füze, gemi, zırhlı araç konularında üçüncü ülkelere satışlarda işbirliği yapılacak. Enerji konusunda ise Hazar Havzası Petrolü’nün Türkiye üzerinden taşınmasında ortak hareket edilecek.
  • 1999- PKK  lideri Abdullah Öcalan,  dağdaki militanlara silahlı mücadeleye son verme, barış için çalışma çağrısı yaptı.
  • 1999-  SES üyeleri SSK Samatya ve Süreyyapaşa hastanelerinde sözleşmeli personel için “Eşit işe eşit ücret” istedi.
  • 2000- F tipi cezaevleriyle ilgili toplanan imzaları Ankara’ya götürürken yol üzerindeki illerde kendilerini engelleyen polislere ilişkin İstanbul Adliyesi’nde suç duyurusunda bulunan TAYAD üyesi tutuklu ve hükümlü yakınlarından yaklaşık 40 kişi dövülerek gözaltına alındı.
  • 2000- Endonezya’yı 32 yıl boyunca yöneten eski diktatör Suharto hakkında yolsuzluk suçlamasıyla dava açıldı.
  • 2001- F Tipi cezaevlerine karşı yürütülen ölüm orucunun 288’inci gününde, TKP/ML davasından yargılanan Muharrem Horoz yaşamını yitiren 30. kişi oldu. Adli tıp Muharrem Horoz için “Tahliye edilsin” demiş, ama mahkeme reddetmişti. Horoz “Hayata Dönüş Operasyonu”nda Ümraniye Cezaevi’nden Kandıra’ya nakledilmişti.
  • 2001-  Milli Görüş’ün devamı bir politika izlendiği gerekçesiyle Bağımsız Milletvekili Meral Akşener Erdoğan/Gül ekibinin partileşme sürecinde 4 Temmuz’da katıldığı Yeni Oluşum’dan ayrıldığını açıkladı.
  • 2002- Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hilmi Özkök, Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun yerine Genel Kurmay Başkanı oldu. Göreve 30 Ağustos’da başlıyacak.
  • 2002 - AB'ye uyum çerçevesinde kabul edilen yasayla, savaş ve yakın savaş tehdidi halleri dışında idam cezası kaldırıldı.
  • 2003- Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeni komuta kademesini belirliyen Yüksek Askeri Şura (YAŞ) çalışmalarını tamamladı. 1.Ordu Komutanlığı’na getirilen Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Genel Kurmay Başkanlığı yolu açıldı.  
  • 2003- Güney Kore şirketi Hyundai’nin Kuzey Kore ile ticaretten sorumlu başkanı Çung-Mon-Hun intihar etti. Çung’un bir süredir Kuzey Kore lideri Kim Jong İl’e rüşvet verdiği söyleniyordu.
  • 2004- Merkür’ü (Utarit) araştıracak ABD’ye ait Messenger adlı uzay aracı, yedi yıl sürecek yolculuğuna başladı.
  • 2006- PKK, Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılarak haklarının teminat altına alınması ve Kürt sorununun çözümü halinde dağdan inerek silah bırakabileceklerini açıkladı.
  • 2008 – Kuzey Hindistan’da bir Hindu tapınağında çıkan izdihamda 30’u çocuk 68 kişi öldü.
  • 2008 - Somali'nin başkenti Mogadişu'da patlayan bir bomba, 20 kişinin ölümüne yol açtı.
  • 2011- Mısır’ın devrik Cumhurbaşkanı Mübarek ile oğullarının yargılanmasına başlandı. Mübarek, 11 Şubat’ta istifasından bu yana ilk kez, büyük bir demir kafesin içinde sedyede yatar vaziyette mahkeme karşısına çıktı.
  • 2012- Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, 1 Mart Tezkeresi’nin geçmesi için dönemin ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’in kendisinden hükümete baskı yapmasını istediğini açıkladı.
  • 2013- Sosyal medyadan yayılan “Taksim’e 1 milyon kişi” çağrısıyla G.Saray’a gelenlere müdahale edildi, Gezi Parkı kapatıldı. Gençlik Federasyonu üyeleri Gezi Direnişi’nde hayatını kaybedenler ve yaralananlar için Taksim İlkyardım Hastanesi önündeydi. 
  • 2013 - GÜMÇED ve Gençlik Muhalefeti’nin işbirliğiyle 1 haftadır Edremit/Zeytinli’de kurulan kampta bulunan gençler Kaz Dağları’nda madenci talanını protesto için Zeytinli’den Altınkum Mahallesi’ne yürüdü. Akşam üzeri miting yapıldı ve çeşitli müzik grupları konserler verdi.
  • 2014- Ezidî soykırımı: Irak’ın Musul kenti yakınlarında olan Ezidilerin yaşadığı Şengal (Sincar) bölgesine, IŞİD’e bağlı çeteler tarafından düzenlenen saldırılar sonucunda da binlerce kişi yaşamını yitirirken, kadınlar ve çocuklar esir alındı, binlercesi göçe zorlandı. Esir alınan binlerce Ezidi kadın; Musul, Rakka, Deyr ez Zor, Telafer ve Minbiç gibi kentlerde kurulan köle pazarlarında satıldı.
  • 2015- KCK yöneticisi Duran Kalkan: ”HDP için tek yol kalmaktadır, halkın içine çekilmek ve yerelden demokrasiyi inşa etmek”
  • 2015- Demirtaş: ”PKK siyasi çözüme şans tanıyacak bir pozisyonu almak zorunda. 6 milyonluk halk iradesinin başarabileceğini görmeli, silahları susturmalıdır.“
  • 2015- Ağrı ve Tendürek’den sonra Tunceli’de de 14 yer “özel güvenlik bölgesi” ilan edildi.
  • 2015- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız: ”HDP’ye verilen emanet oyların önemli bir kesiminin ortadan kalkacağına inanıyorum. Hele hele üç gün elektriksiz kaldığında..”dedi.
  • 2017- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının, bin megavatlık Rüzgar Enerjisi Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) ihalesi 8 konsorsiyumun katılımıyla gerçekleşti. Alman Siemens-Türkerler-Kalyon, ortaklığı 3,48 dolar sen/KWS ile ihaleyi kazandı.
  • 2017- Gökbilimciler, Güneş Sistemi dışında, atmosferinde su moleküllerinin yükseklere çıkıldıkça ısındığı stratosfer benzeri tabakası bulunan bir “öte-gezegen” keşfetti.
  • 2018- Başkanlık sisteminin 100. gününde 400 yeni projenin tanıtımını sarayda düzenlenen toplantıda açıklayan Erdoğan: ”Kanal İstanbul’un iki tarafına iki tane butik şehir kuruyoruz. İstanbul buna hasret. Süveyş Kanalı, Panama Kanalı olacak da neden Kanal İstanbul olmasın.”


     
 
DOĞUMLAR:
  • 1811 - Elisha Otis, Amerikalı asansör imalatçısı (ö. 1861)
  • 1903 - Habib Burgiba, Tunus Devleti'nin kurucusu ve ilk Devlet Başkanı (ö. 2000)
  • 1922 - Su Bai  ( Wade–Giles: Su Pai; d. 3 Ağustos 1922 – ö. 1 Şubat 2018) ,Çinli arkeolog. Liaoning Eyaleti, Shenyang'da doğdu. 1983-1988 yılları arasında Pekin Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanlığı yaptı. Budizmin arkeolojisinde öncü araştırmasıyla tanınmıştı. 2016 yılında Çin Arkeoloji Derneği'nden Hayat Boyu Başarı Ödülü'nü kazandı. Çinli arkeolog Su Bai 1 Şubat 2018'de 95 yaşında Pekin'de öldü.
  • 1926 - Necdet Tosun, Türk sinema sanatçısı (ö. 1975)
  • 1926 - Rona Anderson, İskoç oyuncu (ö. 2013)
  • 1926 - Tony Bennett, Amerikalı müzisyen
  • 1940 - Martin Sheen, Amerikalı oyuncu
  • 1946 - Cahit Berkay, Türk müzisyen ve Moğollar grubunun kurucularından
  • 1950 - John Landis, Amerikalı film yönetmeni, yapımcı, senarist ve oyuncu
  • 1950 - Mehmet Nejat Yavaşoğulları (d. 22 Temmuz 1950, Anadoluhisarı Beykoz),  Türk mimar ve müzisyen.İlkokulda müzikle ilgilenmeye başladı. Haydarpaşa Lisesi'nde okurken  gitar çalmaya başladı. Üniversite yıllarında çeşitli müzik gruplarında yer aldı. 1975 yılında Reha ile birlikte "Caniko" adlı parçasıyla ilk kez yapılan Eurovision Türkiye finalinde yarıştı ancak dereceye giremedi. 1980'li yıllarda Altın Portakal Ödülü'nü, Ferhan Şensoy Ortaoyuncular'ında yaptığı  tiyatro müziğiyle kazandı. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık  bölümünden mezun olan müzisyen, müzik yaşamını devam ettirmekte ve yanında halen restorasyon çalışmaları da yapmaktadır ve Işık Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışmıştırKurucusu olduğu Türk rock grubu  Bulutsuzluk Özlemi'nde beste ve güfte yazarlığının yanında solist olarak görev almaktadır. Şarkılarındaki konuları toplumsal olaylardan seçen müzisyen, özgürlük sorunu üzerinde fazlaca durmaktadır.
  • 1952 - Osvaldo Ardiles, Arjantinli eski millî futbolcu ve teknik direktör
  • 1963 - James Hetfield, Amerikalı gitarist ve Metallica'nın kurucu üyesi
  • 1963 - Isaiah Washington, Sierra-Leoneli-Amerikalı oyuncu
  • 1964 - Yasemin Yalçın, Türk oyuncu
  • 1968 - Tom Long, Avustralyalı aktör (ö. 2020)


  • 1973 - Jay Cutler, Amerikalı IFBB profesyonel vücut geliştirmeci
  • 1973 - Ana Ibis Fernandez, Kübalı voleybolcu
  • 1977 - Deniz Akkaya, Türk model
  • 1979 - Evangeline Lilly, Kanadalı model ve oyuncu
  • 1992 - Karlie Kloss, Amerikalı model



      ÖLÜMLER:
  • 1780 - Étienne Bonnot de Condillac (1715-1780), Fransız düşünür. 
  • John Locke'un empirizminden etkilenerek duyumculuk (Sensualizm) adlı bir bilgi kuramı geliştirmiştir. Duyu algılarından kaynaklanan gözlemlerin bilginin kaynağı olduğu ilkesine dayalı bir duyumculuğu benimseyen Condillac, tüm bilgilerin şekil değiştirmiş birer duyum olduğunu savunmuştur. O, bilginin de ötesinde, insanda manevi olan her şeyi, insanın tüm zihinsel faaliyetlerini dış dünyaya ilişkin duyuma indirgemiş ve bu tezini kanıtlamanın yollarını aramıştır. Empristlerin çoğu bilginin değilse de aklın doğuştanlığını kabul eder. Condillac ise duyumlardan ayrı bir aklın ya da zihnin varlığını da reddeder. Condillac'ın Traité des animaux adlı 1755 tarihli bir eseri bulunmaktadır.
  • 1792 - Richard Arkwright, İngiliz sanayici (d. 1732)
  • 1922 - Howard Crosby Butler (d. 7 Mart 1872 Croton Falls, New York, ö. 3 Ağustos 1922 Neuilly) Amerikan arkeolog.Princeton Üniversitesi mezunu olan Butler, daha sonraları mimari ve klasik arkeoloji ve filoloji üzerine Roma ve Atina gibi şehirlerde eğitim almıştır. 1899, 1904 ve 1909 yıllarında Suriye'de gerçekleştirilen araştırma gezilerine katılmıştır.1905 yılında Princeton'da profesörlük alan Butler, Türkiye'de Sardis kazılarını yönetmiş ve çeşitli yayınlar yapmıştır. Butler aynı zamanda Suriye'de gerçekleştirdiği araştırma seyahatleri sırasında kazandığı bilgileri kapsamlı raporlar halinde yayınlamıştır.
  • 1924 - Joseph Conrad, Polonyalı yazar (d. 1857)
  • 1929 - Emile Berliner, Alman asıllı Amerikalı mucit (d. 1851)
  • 1929 - Thorstein Bunde Veblen (30 Temmuz 1857 - 3 Ağustos 1929)
  • Yaşamı boyunca tanınmış bir kapitalizm eleştirmeni olarak ortaya çıkan Amerikalı bir ekonomist ve sosyologduEn çok bilinen kitabı The Theory of the Leisure Class'ta (1899) Veblen, göze çarpan tüketim ve göze çarpan boş zaman kavramını ortaya attı . Ekonomi tarihçileri, Veblen'i kurumsal iktisat okulunun kurucu babası olarak görürler . Çağdaş iktisatçılar, Veblen'in "kurumlar" ve "teknoloji" arasındaki ayrımını, Veblenian ikilemi olarak bilinen hâlâ teorileştiriyorlar. Amerika Birleşik Devletleri'nde İlerleme Çağının önde gelen entelektüellerinden biri olan Veblen, kâr elde etmek için üretime saldırdı . Göze çarpan tüketime yaptığı vurgu, faşizm , kapitalizm ve teknolojik determinizmin Marksist olmayan eleştirileriyle uğraşan iktisatçıları büyük ölçüde etkiledi. 
  • 1936 - Fulgence Bienvenüe, Fransız inşaat mühendisi (d. 1852)
  • 1954 - Colette (Sidonie-Gabrielle Colette), Fransız yazar (d. 1873)
  • 1966 Lenny Bruce (13 Ekim 1925, Long Island - 3 Ağustos 1966, Los Angeles), gerçek adı Leonard Alfred Schneider, Amerikalı komedyen, kara mizah ustasıdır. Bruce, yaptıkları büyük tartışmalara yol açan, 1960'larda yaptığı stand-up şovlarla ortalığı ayağa kaldıran bir sosyal eleştirmendi. Sivri dili, iğneli üslubuyla yaptığı açık espriler resmi makamların dikkatini çekerek "müstehcenlik"ten yargılandı. Ölümünden sonra Bob Dylan'dan Tim Hardin'e, Rolling Stones'tan John Lennon'a kadar pek çok sanatçıya konu oldu. 1947'den 1966'ya kadar sahnelerde kalan Bruce, evinin banyosunda aşırı doz uyuşturucudan ölü bulundu. 1974'te başrolünü Dustin Hoffman'ın oynadığı, Bruce'un hayatını konu alan Lenny adlı bir film çevrilmiştir.
  • 1968 - Konstantin Rokosovski, Sovyet asker ve devlet adamı (d. 1896)
  • 1977 - Kıbrıs Devlet Başkanı Başpiskopos III. Makarios, kalp krizi geçirerek öldü. Spiros Kipriyanu, geçici olarak Kıbrıs Devlet Başkanlığına getirildi.
  • 1995 - Ida Lupino, İngiltere doğumlu Amerikalı sinema oyuncusu ve yönetmen (d. 1918)
  • 2004 - Henri Cartier-Bresson, Fransız fotoğrafçı (d. 1908)
  • 2004 - “Hocaların Hocası” Ordinaryüs Prof. Dr. Sulhi Dönmezer 86 yaşında İstanbul’da vefat etti.
  • 2005- Tiyatro sanatçısı Mete Sezer, karaciğer yetmezliği yüzünden Ankara’da yaşama gözlerini yumdu.
  • 2006 - Cem Şaşmaz, Türk gazeteci (d. 1953)
  • 2007 - İsmail Sivri, Türk gazeteci ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı (d. 1927)
  • 2008 - Aleksandr Soljenitsin, Rus yazar ve Nobel Edebiyat Ödülü sahibi (d. 1918)
  • 2009- Eski TKP’lilerden Sarkis Çerkezyan (94) hayata veda etti. Çerkezyan işlettiği marangoz atölyesinde Parti’nin gizli yayın organı Atılım’ı basmıştı. 
  • 2010 - Tom Mankiewicz, Amerikalı film senaristi ve yönetmen (d. 1942)
  • 2011 - Annette Charles, Amerikalı oyuncu (d. 1948)
  • 2011 - Bubba Smith, Amerikalı oyuncu (d. 1945)
  • 2015 - Coleen Gray, Amerikalı oyuncu (d. 1922)
  • 2015 - Margot Loyola, Şilili halk şarkıcısı, müzisyen ve müzik bilimci (d. 1918)
  • 2017 - Robert Hardy, İngiliz aktör (d. 1925)
  • 2018 - Piotr Szulkin, Polonyalı film yönetmeni ve senarist (d. 1950)

  • 2019 - Cengiz Sezici, Türk tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu (d. 1950)

  • 2020 - John Hume, Kuzey İrlandalı politikacı ve Nobel Barış Ödülü sahibi (d. 1937)

  • 2020 - Celina Kofman, Arjantinli insan hakları aktivisti (d. 1924)


  • 2021 - Hüseyin Özay Türk Tiyatro sanatçısı ve Seslendirme Sanatçısı



2 Ağustos 2022 Salı

KISA KISA GÜNDEM (2 AĞUSTOS 2022)

 


1) Erdoğan'dan Sayıştay Başsavcılığı’na atama (EVRENSEL)

Sayıştay Başsavcılığı’na Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürü İsmail Altıntaş atandı.

Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Sayıştay Başsavcılığı’na Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürü İsmail Altıntaş atandı. Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yayımlanan kararda "Sayıştay Başsavcılığına, 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2, 3 ve 7'nci maddeleri gereğince Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürü İsmail ALTINTAŞ atanmıştır" ifadeleri yer aldı. Altıntaş; Binali Yıldırım’ın Başbakanlığı, Fikri Işık’ın Milli Savunma Bakanlığı döneminde 28 Eylül 2016 tarihinde, Sayıştay Uzman Denetçi Bölüm Başkanlığı görevinden, Milli Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne atanmıştı.

2) São Paulo'nun yeni sabıkası: Nükleer testlerde kullanılmış (Ramis SAĞLAM-Evrensel)

São Paulo, Türkiye’ye gelmek üzere 5 Ağustos’ta yola çıkacak. Fransa Nükleer Test Mağdurları Derneği ve Fransız Senatosu tarafından hazırlanan rapora göre gemi nükleer denemelerde de kullanılmış.(https://www.evrensel.net/haber/467181/s-o-paulonun-yeni-sabikasi-nukleer-testlerde-kullanilmis)

3) Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol cinayet girişimini duyurdu, yetkilileri göreve çağırdı (Evrensel)

    Fotoğraflar ve ekran görüntüleri Esin Davutoğlu Şenol tarafından paylaşılmıştır 

Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, ofisinin önüne 2 adet dana dili bırakıldığını, ölümle tehdit edildiğini ve cinayet girişiminden şans eseri kurtulduğunu duyurdu; yetkilileri göreve çağırdı.Daha önce birçok kez aşı karşıtları tarafından tehdit edilen Şenol, olaydan sonra koruma talebinde bulundu.(https://www.evrensel.net/haber/467204/prof-dr-esin-davutoglu-senol-cinayet-girisimini-duyurdu-yetkilileri-goreve-cagirdi)

4) Danıştay'ın iptal ettiği "Kanal İstanbul" ihalesi yine aynı firmalara iki katına verildi (Evrensel)
                                                 
Fotoğraf: twitter.com/karadenizisyan

Danıştay’ın iptal ettiği "Kanal İstanbul" ihalesinin "gizlice" yenilendiği ve yine aynı firmalara iki katına verildiği ortaya çıktı.(https://www.evrensel.net/haber/467152/danistayin-iptal-ettigi-kanal-istanbul-ihalesi-yine-ayni-firmalara-iki-katina-verildi)

5)MHP'li vekilden lüks araçlı paylaşım: Kardeşime bin araba feda olsun(Evrensel)
    
Ekran görüntüleri, İbrahim Özyavuz ve Osman Karaağaç'ın Twitter hesaplarından alınmıştır. 

MHP Milletvekili İbrahim Özyavuz, MHP Haliliye Belediye Meclis Üyesi Osman Karaağaç'a lüks bir otomobilin anahtarını verdiği fotoğrafları "Kardeşime bir değil bin araba feda olsun" diye paylaştı.(https://www.evrensel.net/haber/467196/mhpli-vekilden-luks-aracli-paylasim-kardesime-bin-araba-feda-olsun

6) Kocaeli’de PTT işçilerine tehdit ve baskıyla sözleşme imzalatıldı (Gözde MEYDAN-Evrensel)                                  

PTT işçilerinin Türkiye genelinde başlattığı iş bırakma eylemi sürerken Kocaeli'de işçilere tehdit ve baskıyla sözleşme imzalatıldı.(https://www.evrensel.net/haber/467194/kocaelide-ptt-iscilerine-tehdit-ve-baskiyla-sozlesme-imzalatildi)

7) Aksaray'da büyük yolsuzluk iddiası: Değeri 55 milyon TL olan şirket, 15 bin lira kirayla AKP'lilere verildi (BİRGÜN)

CHP Aksaray İl Başkanı Ali Abbas Ertürk, TMSF tarafından el konulan bir şirketin, piyasa değeri 55 Milyon TL olduğunu söylediği işletmesinin bir başka şirkete aylık 15 bin 899 TL’ye kiralandığını, kira bedelinin üç yıl boyunca artırılmadığını anlattı.(https://www.birgun.net/haber/aksaray-da-buyuk-yolsuzluk-iddiasi-degeri-55-milyon-tl-olan-sirket-15-bin-lira-kirayla-akp-lilere-verildi-397423) 

8) ABD'nin Afganistan'daki saldırısında El Kaide lideri Zevahiri öldürüldü (BİRGÜN)  

El Kaide lideri Eymen El Zevahiri’nin ABD'nin Afganistan’da insansız hava aracıyla düzenlediği operasyonda öldürüldüğü bildirildi. (https://www.birgun.net/haber/abd-nin-afganistan-daki-saldirisinda-el-kaide-lideri-zevahiri-olduruldu-397440) 

9)İntihalden kovuldu, doktora aldı (BİRGÜN)
Doktora tezinde intihal yaptığı için 2012 yılında üniversiteden atılan Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Ahmet Yıldırım’a 2022 yılı şubat ayında ikinci kez doktora diploması verildi. Üniversitede uygun bir kadro açıldığı takdirde Yıldırım yeniden öğretim üyesi olabilecek.(https://www.birgun.net/haber/intihalden-kovuldu-doktora-aldi-397456) 

10) IC İçtaş’tan Akkuyu yanıtı: Hukuka aykırı (BİRGÜN)

Akkuyu Nükleer A.Ş’nin Nükleer Güç Santrali Projesi’nde sözleşmesini feshettiği IC İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. yaptığı açıklamada, sözleşme feshinin hukuka aykırı olduğunu savunarak "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muvafakati alınmadan ve oldu bittiye getirilerek yapılmak istenen bu fesih girişimi açıkça kanunlara, sözleşmeye aykırı, hileli ve geçersiz bir işlemdir" denildi. Akkuyu Nükleer A.Ş, Akkuyu NGS Projesi’nde IC İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile sözleşmeyi feshetti. Şirket, 3 kurucusunun 3’ü de Rus olan TSM Enerji ile yeni sözleşme imzaladı.(‘GEÇERSİZ BİR İŞLEM’) IC İçtaş, fesih için yasal haklarını kullanacağını belirterek, yazılı bir açıklama yaptı. Akkuyu Nükleer A.Ş. tarafından yürütülen bu fesih girişiminin, hem sözleşmenin tabi olduğu uluslararası hukuka, hem de söz konusu şirketlerin tabi olduğu Türkiye Cumhuriyeti Hukuku’na aykırı olduğu belirtilen açıklamada, tüm mühendislik, tedarik ve inşaat işlerinin tek bir Rus şirketine ‘hileli ve hukuk tanımaz şekilde verildiği’ kaydedildi. Açıklamada, özetle şu ifadelere yer verildi: "Akkuyu A.Ş.’nin hukuksuz fesih bildirimi kapsamında verdiği talimat çerçevesinde sahadaki işler durdurulmuş, on binlerce çalışanımız mağdur edilmemeleri adına ücretli izne gönderilmiştir. Akkuyu Nükleer A.Ş., bir taraftan T2-IC Ortak Girişim A.Ş.’nin sözleşmesinin feshi girişimini bu çapta bir projeye göre son derece yüzeysel ve hukuk yönünden kabul edilemez gerekçelere dayandırmak isterken; diğer taraftan bu ortak girişimde IC İçtaş İnşaat ile eşit yönetim hakkına ve sorumluluğuna sahip Rus TİTAN-2 şirketinin alt şirketleri aracılığı ile doğrudan ve dolaylı olarak yüzde yüz hissedarı olduğu merkezi Rusya’da bulunan TSM Enerji İnşaat Sanayi Limited Şirketi (TSM) ile yeni sözleşme imzalamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin muvafakati alınmadan ve oldu bittiye getirilerek yapılmak istenen bu fesih girişimi açıkça kanunlara, sözleşmeye aykırı, hileli ve geçersiz bir işlemdir. Konuyla ilgili gelişmelerin bizzat takipçisi olduğumuzu ve tüm yasal haklarımızın en üst düzeyde kullanılacağını kamuoyuna saygıyla duyururuz."

11) Çalışma bakanı sendika şart diyordu: 100 işçiyi kovan patrona ceza yok! (Rıfat Kırcı-BİRGÜN)           

                           İşçiler kolluk kuvvetlerinin zoruyla fabrikadan çıkarıldı. (Fotoğraf: Birleşik Metal-İş)

Çalışma Bakanı Bilgin’in “Emekçiyi sermayeye ezdirmeyeceğiz. Sendika şart” açıklamasından bir gün sonra Mas-Daf işvereni sendikalı 100 işçiyi tazminatsız kovdu. Birleşik Metal-İş Sendikası’nda örgütlü işçiler öfkeli. (https://www.birgun.net/haber/calisma-bakani-sendika-sart-diyordu-100-isciyi-kovan-patrona-ceza-yok-397453)











Yönetmen Fatih Güden: Defineciler ve bilinçsizlik tarihimizi yok ediyor - Fırat TOPAL/EVRENSEL

 


Yedi Kilise Manastırı’nın bekçiliğini yapan Mehmet Çoban’ın hikayesi beyaz perdede: Definecilerle kavga da etmiş mahkemelik de olmuş. ‘Biz neden Mehmet Amca olamıyoruz’ sloganıyla bu belgeseli çektik.

Yedi Kilise (Varagavank) Manastırı’nın 40 yıldır bakımı ve bekçiliğini yapan Mehmet Çoban’ın hikayesi beyaz perdeye taşındı. Çoban’ın yaşamı anlatan “Emanetçi” belgeselinin yönetmenliğini Fatih Güden üstlendi. ‘Biz neden Mehmet Amca olamıyoruz’ sloganıyla çekilen belgesel tarih ve kültür bilincinin önemine dikkat çekiyor.

‘BU MANASTIR BİZE EMANETTİR’ VASİYETİ

Yönetmen Fatih Güden ile belgesel üzerine konuştuk. Yıllardır dini mimariler ve kültürel yapılara dair çalışmalara imza attığını belirten Güden, “10 yıldan fazladır bölgedeki Hıristiyan dini mimarisiyle ilgili envanter çalışması yapıyorum. İnsanlarımızı bu konuda bilinçlendirmek için 2019’da ‘Sessiz Çanlar” isimli ilk belgesel çekimini yaptık. Bu belgesel esnasında 10’a yakın manastırı ziyaret ettik. Varagavank Manastırı ziyaretinde babasının vasiyeti üzerine 40 yıldır gönüllü bu manastırı kendi isteğiyle koruyan Mehmet Çoban ile tanıştık. ‘Sesiz Çanlar’ belgeselimizin gösteriminde Mehmet Çoban’ın olduğu bölüme ilgi yoğundu. İnsanlar Mehmet Çoban’ı merak ettiler, biz de ikinci belgesel olarak ‘Emanetçi’ belgeselini çekmeye karar verdik, Mehmet Çoban’ın hikayesini insanlarla buluşturmak istedik.” ifadelerini kullandı.

Mehmet Çoban’ın hikayesi başka bir örneği olmadığını dikkat çeken Güden “Babası 30 yıl imamlık yapmış, ölmeden önce de oğluna vasiyette bulunmuş ‘Bu manastır bize emanettir’ diye. Mehmet Çoban da çocukluğundan beri manastırı koruyor. Bu süreçte definecilerle kavga da etmiş mahkemelik de olmuş.  Manastırı kendi imkanlarıyla ayakta tutmaya çalışıyor. ‘Biz neden Mehmet Amca olamıyoruz’ sloganıyla, bu belgeseli çektik” dedi.

‘KİŞİSEL İLGİYLE BAŞLADIM’

Güden; Van’da kültürel çalışmaların yeterli düzeyde oluşamadığını ifade ederek yaptığı çalışmalarla kentteki kültürel zenginliğe dikkat çekmek istediğini söyledi. Güden, “Uzun yıllar Van’da birkaç manastır ve kilisenin olduğunu zannediyordum. Aslında fotoğrafçılıkla başladım, coğrafyayı tanımak üzere gittiğim her köyde bir kilise ile karşılaşınca ‘Kimdir bu Ermeniler’ dedim. Araştırmaya başlayınca bu alanda ciddi bilgi eksikliğinin olduğunu gördüm. Çok az araştırma yapılmış akademik anlamda buradaki yapılarla ilgili. Hem sanat tarihi bölümünü okudum hem de araştırmalarıma devam ettim. Tamamen kişisel ilgiyle başladım.” dedi.  

Bu yapıların günden güne yok olmasını kabul edemediğini belirten Güden, “Defalarca Ermenistan’a gittim, Van’ın tarihiyle ilgili bizim bilmediğimiz çok değerli bilgilere ulaştım. Bunları da insanlarla paylaşmak adına kitlelere ulaşmamızı sağlayabilecek olan en iyi yöntem olarak sinemayı seçtim. Bunun ilk belgeselde ne kadar etkili olduğunu gördük. Kültürel zenginliğimizi insanlarımıza kazandırmak adına bu çalışmaları yapıyorum. Bilinçsizlik ve defineciler tarihimizi yok ediyor” ifadelerini kullandı.

GÖSTERİM PROGRAMI

Filmin gösterimlerine dair bilgi veren Güden sözlerini şöyle tamamladı: “Van gösterimi yapıldı, ilgi yoğundu. Önümüzdeki süreçte Ankara, İstanbul ve Erivan gösterim yapmayı düşünüyoruz. 12-13 Ağustos’ta ise Hatay’ın Vakıflı köyünde gösterilecek. Gerekli izinleri alabilirsek manastırın olduğu köyde, gösterim yapmak istiyoruz. Çünkü o yapılara zarar veren insanlar orada yaşıyor. O insanlara ulaşmak önemli.”

Fırat TOPAL/EVRENSEL

Kara Kemal, Sarı Kemal, Bay Kemal - Bahadır Özgür / BİRGÜN

 

    Talat Paşa ve Kara Kemal.

Devleti kurtaracağız’ derken kastedilen nedir? Kendisinin de benimsediği lakabıyla sorarsak; Bay Kemal, Cumhuriyet’i Sarı Kemal’in ayarlarına döndürmek için Kara Kemal pratiğiyle nasıl hesaplaşacak?

“Devletin geleceği tehlikede” diyordu, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu. 30 Temmuz günü AKP ve MHP’den istifa etmiş beş muhtarın yakasına partisinin rozetini takarken. Türkiye’nin raydan çıktığını, bunun düzeltilmesi gerektiğini söylüyordu. Mesele devletin kurtarılmasına gelmişse eğer, önümüzdeki seçime partileri aşan, bambaşka güçlerin de devreye girdiği bir hesaplaşma olarak bakmak lazım. Hele bu uyarı, muhalefet blokunun en güçlü aday namzetinden geliyorsa…

Peki ne demek istedi Kılıçdaroğlu? Devlet yıkılıyor mu? Kimden, nasıl kurtarılacak?

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını yorumlamaya çalışacağız. Ama önce çok eskilere gidelim. Bir tarih tartışmasından ziyade bugünle analoji kurmak maksadıyla, iki Kemal’in ‘devleti kurtarma’ macerasına uzanalım.

***

İttihatçı Kara Kemal’in görkemli hayatı bir tavuk kümesinde son bulmuştu. Bir despotun elinde yıkıma sürüklendiğini gördükleri devlet için yola çıkmış bir aydın-asker-bürokrat grubunun, ‘Sarı Kemal’le (Mustafa Kemal) karışmasın diye ‘Kara Kemal’ olarak anılacak kadar önemli mensubuydu. İttihat ve Terakki’nin İaşe Nazırlığı’na yükselmiş, örgütlediği esnaf ağı sayesinde İstanbul’un midesini elinde tutuyordu. O esnaf yeri geldiğinde istihbaratçıya, tetikçiye, komitacıya da dönüşüyordu. Gücünün kaynağı legaliyle illegaliyle siyasi-iktisadi bu yapıya hâkim olmasından geliyordu. Belki sonunu hazırlayan da buydu. İzmir suikastı davası sürecinde kümeste öldüğünde, temsil ettiği gücün tasfiyesi/el değiştirmesiyle beraber, Sarı Kemal’in liderliğinde inşa edilen Cumhuriyet rejiminin harcına karışıverdi.

Yeni rejimin kurumsallaşması, bir önceki ‘devlet kurtarıcılarıyla’ hesaplaşmayı mecbur kılmıştı. Nitekim Mustafa Kemal, Nutuk’ta, “Cumhuriyet mahkemelerinin ezici pençesi, bu defa da Cumhuriyeti suikastçıların elinden kurtarmayı başardı” yazıyordu. Hesaplaşmanın esası siyasi erkin, zor gücünün ve iktisadi yapının meşruiyete, hukuki statüye ve temsiliyete kavuşturulmasıydı. Kongrelerden gelen Sarı Kemal, komitacılıktan gelen Kara Kemal’i alt etmiş görünüyordu.

***

Bugün hâlâ ‘devleti kurtarmak’ derken rutin dışına çıkanları yeniden meşru, hukuki, temsiliyet sınırlarına çekmenin kastedilmesi bundandır.

Oysa Cumhuriyet’i sürekli rayından çıkaran ve nihayetinde kuru bir ideolojik kabuğa çeviren dinamiğin başından itibaren onun iktisadi yapısındaki bir marazdan, bizatihi Kara Kemal’ce yazılmış bir genetik koddan kaynaklandığı ihmal edilir hep. Türkiye sermayesinin tarihi, İaşe Nazırı’nın esnaf pratiğinden doğmuş; gaspı, el koymayı, servet transferlerini, katliamları, çete faaliyetlerini, darbeleri de barındıran kesintisiz bir tarihtir. 1912 Rum boykotajı, 1915 Ermeni kırımı, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül pogromu, 24 Ocak Kararları, özelleştirmelere bakarken aynı anda Maraş’ı, Çorum’u, komando kamplarını, özel harp teşkilatını, aydın cinayetlerini, Madımak’ı da buluruz. İki süreci bağlayan aparat ezelden beri Kara Kemal’lerdi zaten: Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, Ağcalar, Çakıcılar, Ağarlar vs… Yani Cumhuriyet tarihini sermaye merkezli okuyunca aslında Kara Kemal’in, Sarı Kemal’i alt ettiğini görürüz.                                          

    Mustafa Kemal Atatürk

12 Mart’ı Eczacıbaşı’nın gayretlerinden, 12 Eylül’ü Koç’un minnettarlığından nasıl ayırabiliriz? Susurluk’un üzerinin kapatılmasıyla, kirli ilişkilerin kışlanın ve sermayenin kapısına dayanması arasında bir alaka yok muydu? Siyasal İslamcı bir zümreyle beraber Cumhuriyet’in mirasını iştahla paylaşırken sessiz kalıp, payları azalınca bir cemaatten bile medet uman; 15 Temmuz’u türlü aparatlar üzerinden Devlet AŞ’de yeniden hissedar olma fırsatı gören; o mimari çözülürken şimdi çete reislerinin, kontrgerilla elemanlarının ardına gizlenip, bir kez daha ‘kurt kanununun’ işlemesini bekleyenleri ne yapacağız?

Baştaki soruya dönelim tekrar. ‘Devleti kurtaracağız’ derken kastedilen nedir? Kendisinin de artık bir nişane olarak memnuniyetle benimsediği lakabıyla sorarsak; Bay Kemal, daima dile getirdiği Cumhuriyet’i Sarı Kemal’in ayarlarına döndürmek için sermaye birikiminin baskın karakteri haline gelmiş Kara Kemal pratiğiyle nasıl hesaplaşacak? Genetik yapıdaki uğursuz kodları söküp atabilecek mi?

***

Soruların yanıtını zamanla göreceğiz elbette. Kılıçdaroğlu’nun 6’lı masayı, hatta partisini aşan bazı işaretler verdiğini not etmek gerekiyor. Şengül Hablemitoğlu’nun, Necip Hablemitoğlu suikastı üzerinden işletilen ‘kurt kanununu’ görüp daha ilk anda söylediği “leş pazarlıklar dönüyor” cümlesini alıntılayarak verdiği mesaj da, restorasyon söylemini terk edip Cumhuriyet’in kuruluş aşamasındaki marazlara dikkat çekmesi de önemli.

Ama böylesine köklü bir siyasi yönelime girmek, “kongrelerden gelip komitacıları mağlup” edecek bir hat örebilmek, partiler ve devlet klikleri ile ittifakı değil, en geniş toplumsal mutabakatı ve mobilizasyonu zorunlu kılıyor. Ve maalesef orada hâlâ kocaman bir boşluk yankılanıyor.







Kemal Kılıçdaroğlu.

Bahadır Özgür / BİRGÜN



Prof. Dr. Zerrin Bayraktar: Söğütlüçeşme’den gar olmaz, proje gereksiz - GAMZE ERBİL/SOL-Özel

 


Prof. Dr. Zerrin Bayraktar Söğütlüçeşme’deki 'viyadük inşaatı ve çevre düzenleme işi'nin gereksiz derecede maliyetli olduğuna ve bölgede bir ulaşım kilitlenmesi yaratacağına dikkat çekiyor.

TCDD’nin Akfen’in ortağı olduğu Fıratcan İnşaata yaptırdığı “viyadük inşaatı ve çevre düzenlemesi" işini, YTÜ Ulaştırma Anabilim Dalı eski öğretim üyesi Prof.Dr.Zerrin Bayraktar ile konuştuk. Bayraktar, projenin bu haliyle maliyetli olduğundan ve bunun karşılanması için oluşturulan finansman modelinin de yanlış olduğundan bahsederken Haydarpaşa’nın yerini tutacak bir gar hesabı olup olmadığı yönündeki sorulara, eğer akıllardan bu geçiyorsa böyle bir ihtimalin mümkün olmadığını söyledi.

Projenin bu haliyle dahi bölgedeki trafik sorunlarını katlayacağını vurgulayan Bayraktar, Kadıköy merkezine yapılan otoparkların trafik sorunu yarattığını, daha fazla otoparka değil merkezin planlanmasına ihtiyaç olduğunu belirtti.

Kuşdili Çayırı’ndaki otoparkın kaldırılmasıyla ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle yürütülen görüşmelere de katılmış olan Bayraktar, buradaki zeminin kaldırılması için koruma kurulundan çıkacak kararın beklenmesinin gerekmediğini söyledi. İBB yetkilileri iki aydır "bölgenin arkeolojik SİT olma durumuyla ilgili koruma kurulundan yanıt beklendiği için" otoparkı kaldırmadıklarını söylüyorlar.

İstanbul’un planlanmasıyla ilgili olarak önemli bir nüfus yoğunluğu olduğuna ve özellikle “kuzey hattı”na da girildikten sonra işlerin çok zorlaştığına dikkat çeken Bayraktar, “Türkiye planlanmadan İstanbul planlanmaz” noktasına gelindiğini söylüyor. 

İstanbul Kadıköy’deki Söğütlüçeşme istasyonunda devam eden ‘viyadük inşaatı ve çevre düzenlemesi’ ne anlama geliyor, ulaşım için gerekli bir proje mi?

Bildiğiniz gibi Söğütlüçeşme’de viyadük inşaatı ve çevre düzenlemesi diye panolar astılar. Altını deşince o viyadüğün altında yüzden fazla dükkan, alışveriş merkezine benzer bir proje yapacakları ortaya çıktı. Ama şu anda ruhsatları da, proje de ortada yok. Yani gayrı hukuki olarak işe başladılar.

Viyadük için şöyle bir mazeret sunuyorlar: Diyorlar ki hızlı tren kotuyla peronların kotları çakışmıyor. Biz oraya eğik bir düzlemle insanları indiriyoruz. Yeni yapacağımız viyadük sırf hızlı trene ait olacak. Oysa buna hiç gerek yok öyle eğik bir düzlemi otomatik olarak da yapabilirsiniz. Trenin kapısı açılır; iner aşağıya insanlar.

Oraya yeni bir viyadük yapılması bence gereksiz, çok maliyetli. Çünkü Söğütlüçeşme’yi bir gara çeviremezsiniz. Viyadüğün üzerinde bir gar olamaz, bu kabul edilemez.

En baştan beri biliyorsunuz Haydarpaşa Dayanışması olarak mücadele ettik ve Haydarpaşa’nın gar olarak kalmasını kabul ettirdik. Yani eski planların hepsini iptal ettiler ve dediler ki, "Haydarpaşa restore edildikten sonra gar olacak." O sırada arkeolojik kalıntılar çıkınca iş biraz uzadı. Restorasyon da biraz uzadı. Bu arada bunu fırsat bilerek Söğütlüçeşme'yi gara mı çevirmek istiyorlar bilmiyoruz; çünkü yapılan her şey gizli kapılar arkasında yapılıyor.

Viyadük inşaatını TCDD önceden olduğu gibi kendisi bir bütçe ayırarak, yatırım olarak yapmıyor; başka bir şirkete yaptırıyor. Öyle olunca da ona bir şey vaat etmesi gerekiyor. Alttaki dükkanlar bunun için… Biliyoruz ki, Kadıköy giderek bir eğlence merkezi haline geliyor, burada yapılacak düzenlemenin yaratacağı ek sıkıntılar nelerdir?

Bir kere bu yönetimin ekonomik modeli tümüyle çarpık. TCDD her şeyini yaptırabilir aslında. Özel sektöre yaptırarak bire mal edeceğiniz şeyi 5’e 10’a mal ediyorsunuz. Dolayısıyla bir kere bu kabul edilebilir bir şey değil.  

Haydarpaşa Garı’yla ilgili belirsizlik sürüyor. Bu konudaki değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Haydapaşa’ya ilişkin… Ben baştan beri Marmaray’ın yapılmasına çok taraftardım. Ama hiç aklıma Sirkeci ve Haydarpaşa’nın gar olmaktan çıkacağı gelmemişti. Öyle bir şey olsaydı ben de şiddetle karşı çıkardım.

Çünkü hızlı tren dediğiniz şey hava yoluyla yarışan bir sistemdir. Biliyorsunuz havaalanları şehrin uzağında oluyor eve inmek vakit alıyor. Halbuki hızlı tren doğrudan doğruya şehrin içine giriyor ve garlara gelmesi lazım.

Haydarpaşa’daki olayda biz bunu çok tartıştık. Çok uzun zamandan beri orada eylem yapıyoruz her pazar. İnsanlara dedik ki, siz de bizimle birlikte olun Haydarpaşa’yı kapattırmayalım. Önce şehirlerarası trenleri kapattılar; sonra banliyöleri kapattılar ve işi bitirdiler. Halbuki orada halk direnseydi, bir taraftan bir şeyler yapılıp bir taraftan da orası çalışır duruma gelirdi.

Söğütlüçeşme biraz Haydarpaşa’ya alternatif gibi tasarlanıyor. Şimdi yapılan proje, bir ileri aşamasında, Söğütlüçeşme’yi gar yapmaya doğru gider mi?

Yok Söğütlüçeşme’den gar olmaz. Yani garın hiçbir özelliğini taşımıyor orası. Viyadük üstünde böyle bir şey olabilir mi yani?

Oraya sadece hızlı tren mi gelecek? Öbür trenler nerede duracak?  Yani oranın çok geniş bir alan olması lazım, o da ancak Haydarpaşa olabilir.

Haydarpaşa’nın limanı da uzun bir süredir işlevsiz…

Tabii tabii. Treni kapatınca orayı da kapattılar. Yani lojistik bakımdan da sakıncalı.

Projenin hayata geçmesi durumunda Söğütlüçeşme’de yaşanacak trafik yoğunluğu konusunda bir önlemden bahsedilmiyor...

Bu dükkanlarla birlikte trafik açısından orası içinden çıkılamaz bir hale gelir. Çünkü siz orayı ne yapacaksınız? Zaten trafik yoğun. Metrobüs var, otobüsler, tren var bir de aşağıda insanları yani yolcu bile olmadan oraya sırf eğlenmek bir şeyler almak için gelenleri düşünürseniz… Trafiğin içinden çıkamazsınız. Yani bu çok sakıncalı bir şey.

Kadıköy Belediyesi buna niçin karşı çıkmıyor onu anlamış değilim. Kadıköy Belediyesi’nin buna el koyması lazım.

Hatta önceki plan revize edildiği için onda bulunan otopark projesinden de bahsediliyor.

Trafik rezil olur. Bu kesinlikle yapılmamalı yani. Buna kesinlikle mani olmalıyız.

Kadıköy sahildeki dolgu alanın otopark yapılmasıyla rıhtımın oradaki trafik felç oldu. Özellikle cuma, cumartesi günleri otoparka erişim için 3-4 saat beklendiği oluyor.

Merkezi yerde otopark yapılmasına zaten karşıyız. Belediyenin de öyle tercihleri var. Şimdi bakın Kadıköy’e vapur geliyor, metro geliyor, tramvayı var, her şeyi var. Niçin arabalarıyla geliyorlar? Arabalarını daha uzak bir yerde park etsinler. Kadıköy’e sokulmaması lazım.

Kadıköy’de otopark merkezde olmamalı diyorsunuz.

Olmamalı. Oluyorsa bile sadece çevre sakinleri için olmalı, orada yaşayanlar için olmalı.

Kadıköy merkezdeki trafik sorununa ilişkin değerlendirmeniz nedir?

Merkezi trafik sorununa ilişkin bir ara ben de çalışmıştım. Mesela şunu diyordum ben; Söğütlüçeşme’nin oradan sonra trafik gelmesin. Bir ring sistemi yapılsın; insanlar Söğütlüçeşme’de insin, Kadıköy’e gelsin, tekrar dönsün. Dolayısıyla oraya toplu taşıma sistemiyle gelsin insanlar, araçlarıyla gelmesin. Oradaki o minübüsler, otobüsler düzenlenmeli. Çünkü o kadar çok otobüs, o kadar çok minibüs var ki… Gerekli mi, gereksiz mi diye bunların hepsinin bir elden geçmesi lazım.

Sadece otobüsler, minübüsler ve durakları değil ki, sahildeki otopark var... Kuşdili’nde de otopark var; merkezde otopark oldukça sorun bitmiyor dediğiniz gibi.

Otoparklar kesinlikle yapılmamalı. Yani mümkün olduğunca şehir merkezinde otopark çok az olmalı ve çok pahalı olmalı. Yani insanları caydırıcı olmalı.

Biliyorsunuz İstanbul Belediyesi “sürdürülebilir kentsel hareket planı” diye bir plan çıkardı. Böyle bir projeyi yaptılar. Bu tamamen insan odaklı ve çevreci bir ulaşım planı. Eski ulaşım planı gibi taşıtlara dayanan bir plan değil. Şimdi orada bütün hareketlilik koşulları gözönüne alınıyor ve onlardan süzülerek bir plan ortaya çıkıyor. Bu plan bir kere çevreci olacak, sürdürülebilir olacak, sonra güvenli olacak, erişilebilir olacak, ekonomik olacak ve ödenebilir olacak. Yani bütün insanlara hizmet etmesi gerekiyor.

Öyle bir plan yapıldığı zaman… Ama ben size bir şey söyleyeyim mi, İstanbul için plan yapılamaz. Bakın Doğan Kuban hocamız da söylemişti. Çünkü bu kadar büyük bir kent için plan yapamazsınız. Yani yaptığınız planların hepsi havada kalır. Onun için yapılacak tek şey Anadolu’daki şehirleri ekonomi, eğitim ve sanayi bakımından geliştirip insanları oraya çekmek yoksa İstanbul bir yere gidemez.

Türkiye’nin planlanması lazım diyorsunuz…

Tabii Türkiye’nin planlanması lazım. Yani Türkiye’yi planlamadan İstanbul’u planlayamazsınız.

Dolayısıyla Avrupa kentlerini örnek alarak yol almanın…

İşte Avrupa şehirlerinde yapılıyor ama Avrupa şehirlerinin büyüklüğünü biliyorsunuz. 700 bin- 1 milyon. Fazlası yok; yani 5 milyon o kadar. İstanbul 16 milyon diyorlar ama 16 mıdır 18 midir 20 midir belli olmayan; ucu bucağı olmayan bir şehir.

İstanbul için zaten ulaşım, çevre düzeni planı biliyorsunuz doğu-batı yönünde gelişmesi gerekiyordu, kesinlikle kuzeye çıkmaması gerekiyordu. Bütün sınırlar aşıldı.

İstanbul kuzey çizgisi TEM otoyoluydu. TEM’in kuzeyine kesinlikle çıkılmayacak deniyordu, hepsi bitti. Şu anda Kuzey Otoyolu falan derken, İstanbul bitti. İstanbul’da bundan sonra -çok çabalıyor belediye ama- bence plan yürümez.

İstanbul’un en büyük sorunu nüfus. Yani bu nüfusla İstanbul’u planlamanız, yaşanır bir kent haline getirmeniz imkansız. Ucu bucağı olmayan bir şehir.

Bu sürdürülebilir kentsel ulaşım planında kompakt ve çok merkezli yerleşimler yapılmalı diyor. Alışveriş merkezi bir yerde değil çok yerde olmalı. Dolayısıyla insanlar alışveriş için bir yerlere gidip gelmemeli. Herkes kendi bölgesinde, mesela Bakırköy’de oturan insanların Taksim’e, Osmanbey’e Nişantaşı’na gelmesi gerekmiyor. Bunun gibi merkezler oluşturulup şehri fazla kalabalıklaştırmadan tutmak öneriliyor.

Son olarak Kuşdili ile ilgili durum hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? Siz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle yürütülen görüşmelere katılmıştınız. Kadıköylülere bir söz verildi buranın çayır olarak yeniden düzenleneceği konusunda, otoparkın kaldırılacağı konusunda. Ancak iki aydır bir adım atılmadı, Koruma Kurulu’ndan bölgenin arkeolojik SİT niteliğine ilişkin yanıt beklendiği söyleniyor.

Evet evet oyalıyorlar.

Oraya da otopark yapılmaması gerekiyor. Orası da trafiğin içerisinde olan bir yer. Pazar kalktıktan sonra orası bir AVM olacaktı; biliyorsunuz iptal edildi. Orası yeşillik olmalı. İstanbul’da şöyle gezebileceğiniz bir yeşil alan yok.

Yani bence oraya kesinlikle otopark yapılmamalı ve Koruma Kurulu’ndan önce oranının üstündeki beton sıyrılmalı. O aşağıya zarar vermez ki, betonu sıyırın toprak kalsın. Toprağın üzerine çim ekin sonradan arkeolojik çalışma yapıyorsanız yapın. Şu anda yapmayacağınıza göre… Değil mi?





GAMZE ERBİL/SOL-Özel