BİRGÜN "Köşebaşı + Gündem" -7 Mayıs 2025-

Ticaret erbabı vekile yeni çuval ihalesi -İsmail Arı-

“Ticaret erbabıyım” diyen AKP Antep Milletvekili Mehmet Eyup Özkeçeci, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu’ndan 9,2 milyon TL’lik kömür çuvalı ihalesi aldı. Çuvallarda “Para ile satılamaz” ibaresinin yer alacağı belirtildi.

İktidar partisi mensupları kamudan milyonlarca liralık ihaleler almaya devam ediyor. AKP Antep Milletvekili Mehmet Eyup Özkeçeci’nin kamudan bir ihale daha aldığı anlaşıldı.

Kamu İhale Bülteni’nde yer alan bilgilere göre, Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Kurumu Genel Müdürlüğü 25 Şubat 2025’te “Kömür torbası alımı” ihalesi düzenledi.

Çuvallarda “Para ile satılamaz” ibaresinin yer alması istenilen ihaleyi 9 milyon 256 bin TL teklif veren Antep merkezli Ünal Sentetik Dokuma Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi aldı. Milyonlarca liralık ihaleyi alan şirketin sahiplerinin AKP Antep Milletvekili Özkeçeçi ile aile üyeleri olduğu biliniyor.

              Bugünün BirGün'ü

KAMUDAN 20 İHALE ALDI

Özkeçeci’nin şirketi 2011 ile 2025 yılları arasında kamudan 20 ayrı ihale aldı. Bu ihalelerin toplam bedeli ise 177 milyon 500 bin TL’yi aşıyor. Özkeçeci’nin en fazla ihale aldığı kurumların başında Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Kurumu Genel Müdürlüğü, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (Çaykur) geliyor.

AKP’li Mehmet Eyup Özkeçeci daha önce yaptığı açıklamada ise milyonlarca liralık ihale aldığını doğrulayarak “Ben ticaret erbabıyım” ifadelerini kullanmıştı.

SKANDALA İMZA ATMIŞTI

Özkeçeci, 6 Şubat 2023’te deprem felaketinde de bir skandala imza atmıştı. Yurttaşlar, topladıkları yardımları deprem bölgesine gönderdi. Ancak Antep’e gönderilen jeneratör, elektrikli ısıtıcı ve cep telefonu şarjı gibi birçok yardım malzemesinin, dönemin AKP Antep İl Başkanı olan Mehmet Eyup Özkeçeci’nin “Ünal Sentetik Dokuma” isimli fabrikasına götürüldüğü ortaya çıktı.

Depremden sonra İl Başkanlığı görevinden ayrılarak Antep Milletvekili olarak Meclis’e giren AKP’li Özkeçeci ise “Evet, yardımları fabrikamıza götürdük. Sivil vatandaşların yardımları hepsi. O dönemde herkes yardımları depolamak için hanesini açtı. Bizim fuar merkezimiz yardımla doldu sonra biz de hanemizi (fabrika) açtık. Artık bir tane yardım yok hepsini ihtiyaç sahiplerine gönderdik” demişti.

                                                             ***

Belediye başkanından AKP’lilere yemek kıyağı -İsmail Arı-

AKP’li Ahmet Cin’in yönettiği Pendik Belediyesi’nin defalarca AKP İlçe Başkanlığı için yemek siparişi verdiği ortaya çıktı. TÜGVA’nın kirasını ödeyen ve beş danışmanı olan Cin, belediye kasasından bir ton baklava almış.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyon tartışılmaya devam ederken bir AKP’li belediyenin daha dikkati çeken harcamaları ortaya çıktı.

İstanbul’daki AKP’li Pendik Belediyesi’nin Denetim Komisyonu Raporu, Nisan ayı Belediye Meclis oturumunda görüşüldü. Denetim komisyonunun CHP’li meclis üyeleri Denetim Raporu’na şerh koydu.

CHP’li meclis üyeleri, Pendik Belediyesi’nin 2024’te TÜGVA’ya ait öğrenci yurdunun 241 bin 612 TL’lik kirasını ödediğini belirledi. Belediye, Yedi Hilal Derneği’ne ait yurdun da 38 bin 422 TL’lik kirasını ödedi.

BEŞ DANIŞMANI VAR

Şerhin en dikkati çeken kısmı ise özel kalem harcamalarıyla ilgili bölüm oldu. Pendik Belediye Başkanı AKP’li Ahmet Cin’in beş danışmanı olduğu ve 2024’te danışmanlara toplam 6 milyon TL maaş ödendiği belirlendi.

BİR TON BAKLAVA ALDI

Ayrıca Cin’in belediye bütçesinden düğünlerde takılmak üzere 1 milyon 870 bin TL’lik takı aldığı, misafir ağırlama restoran ve market giderleri olarak 2 milyon 500 bin TL harcandığı ayrıca Gazi Burma isimli tatlıcıdan 332 bin TL’lik baklava alındığı öğrenildi. CHP’li meclis üyeleri bu harcama ile bir ton baklava alındığını ifade etti.

Belediyenin yemek siparişlerini de inceleyen CHP’li meclis üyeleri, “Belediyemizin özel kaleminden defalarca AKP İlçe Merkezi’ne gönderilmek üzere yemek siparişleri verildiği tespit edilmiştir” dedi.

328 BİN TL ÇÖPE ATILDI

Pendik Belediyesi, Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü’nden hayvan barınağı yapmak için arazi kiraladı. Ancak iki yıldır kiralanan alanda çivi dahi çakılmadı. Meclis üyelerinin şerhinde bu durum şöyle anlatıldı:

“Kurna Mahallesi’nde bulunan ve hayvan barınağı yapılmak üzere Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü’nden 2023’ün Ocak ayında kiralanan, o dönemden beri kira ödediğimiz ama üzerine bir çivi dahi çakmadığınız yer için 2024 yılında da boşuna 328 bin 437 TL kira ödenmiş ve paramız çöpe atılmıştır. Hayvanlarımız bu yıl da bakımsız, evsiz ve sahipsiz kalmıştır.”

                                                         ***

Konak sevdası paraları yuttu -Mustafa Bildircin-

2023’te 73,6 milyon TL harcama ile yapımına başlanan hükümet konağı, AKP heyetinin ziyareti ve “En kısa sürede bitirilecek” açıklamasından sonra yarım kaldı. İnşaatın tamamlanabilmesi için konağın maliyeti 102,2 milyon TL’ye fırladı.

Aydın Söke’de inşa edilecek Hükümet Konağı için çalışmalar, Mayıs 2023’te başladı. Aydın Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’nın 4 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirdiği ihale kapsamında 73 milyon 650 bin TL’lik anlaşma yapıldı. Valilikten 73,6 milyon TL’lik ihale alan yüklenici firmaya 26 Mayıs 2023 tarihinde, konağın inşa edileceği yerin teslimi gerçekleştirildi.

Yüklenici firma, ihale sözleşmesi gereği projeyi 480 günde bitirmeyi taahhüt etti. Bu kapsamda Aydın Söke Hükümet Konağı’nın 17 Eylül 2024 tarihinde teslim edilmesi planlandı.

AKP’LİLERDEN ZİYARET

AKP heyeti, konağın taahhüt edilen teslim tarihine 11 gün kala inşaat sahasına gitti. Heyete, TBMM KİT Komisyonu Başkanı ve AKP Milletvekili Mustafa Savaş ile AKP milletvekilleri Seda Sarıbaş, Ömer Özmen ile AKP MKYK Üyesi Mehmet Umut Tuncer yer aldı. AKP Aydın milletvekilleri ziyaretin ardından, konağın en kısa sürede bitirileceğini açıkladı. AKP’li Özmen, konakla ilgili açıklama yaparak, “Söke Hükümet Konağı yeni hizmet binası hemşerilerimize hayırlı uğurlu olsun” dedi. Aydın Söke Hükümet Konağı, AKP'lilerin iddia ettiği gibi, “Kısa süre içinde” tamamlanamadı. Müteahhidin inşaatı yarım bıraktığı öğrenildi.

PARA YUTAN KONAK

Aydın Valiliği, yarım bırakılan konağın inşaatı için ikmal ihalesi düzenlemek zorunda kaldı. 26 Mart 2025 tarihinde düzenlenen ikmal ihalesi kapsamında bir inşaat şirketiyle 28 milyon 550 bin TL’lik sözleşme imzalandı. Konak için harcanan toplam para, 102 milyon 200 bin TL’ye yükseldi.

                                                                   ***

TRT’nin gelirinin yüzde 69’u halktan -Mustafa Bildircin-

TRT’nin Sayıştay raporunun görüşüldüğü Komisyon toplantısı, kurumun gelirinin yüzde 69’unun vergilerden oluştuğunu ortaya koydu.

                            Huzur hakkı alan Hilal Kaplan toplantıya katılmadı.

TBMM KİT Komisyonu, TRT’nin Sayıştay raporu ve mali tablolarını görüşmek amacıyla toplandı. Hilal Kaplan’ın, komisyon toplantısına katılmaması tepki çekti. Tarafsız yayıncılık ilkesine aykırı hareket ettiği gerekçesiyle eleştirilen TRT’nin muhalefete yönelik yanlı yayın politikası da komisyonda tartışıldı. Toplantı, TRT’nin yurttaşlardan elde etiği dev geliri ve fahiş harcamalarını da gözler önüne serdi.

TBMM KİT Komisyonu Üyesi ve CHP Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Hilal Kaplan’ın komisyon toplantısına katılmamasına tepki gösterdi. Kaplan’ın göreve geldiği günden beri hiçbir toplantıya katılmadığının altını çizen Yavuzyılmaz, “Mazeretini öğrenmek istiyoruz. Neden denetim aşamasında buraya gelip denetime tabi olmuyor?” ifadesini kullandı. Kaplan’ın annesinin rahatsızlığından dolayı Medipol Hastanesi’nden iki günlük rapor aldığı için komisyona gelmediği bildirildi.

TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, komisyonda yaptığı konuşmada, TRT’nin gelirlerindeki artış ile övündü. Sobacı, TRT’nin 2024 yılı gelirinin 2021 yılına göre yüzde 692 oranında arttığını söyledi. TRT’nin gelirlerinin yüzde 69’unun, yurttaşın vergilerini de kapsayan, “Kamusal katkı geliri” kaleminden oluştuğu öğrenildi.

CHP’li Yavuzyılmaz, TRT’nin Tabii isimli dijital platformuna yönelik eleştirilerde bulundu. Platforma para karşılığı üye olan yurttaşların kişisel verilerinin İsrail menşeli bir şirkete aktarılma riskinin bulunduğunun altını çizen Yavuzyılmaz, “İsrail’e veri akışını durdurmak yerine, şirketlerin isimlerini internet sitesinden çıkararak olayı çözmeye çalıştılar” dedi. AKP’nin İsrail’e yönelik söylemlerini anımsatan Yavuzyılmaz, “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” diyerek iktidarın çelişkili tutumunu vurguladı.

REKOR BANDROL GELİRİ

TRT TV kanallarının 2023 yılındaki toplam reklam geliri de kayıtlara, 2 milyar 49 milyon 399 bin TL olarak geçti. TRT’nin, yurttaşın cep telefonu, akıllı saat, tablet ve bilgisayar gibi satın aldığı ürünlerden 2021-2023 döneminde elde ettiği bandrol geliri de 30 milyar TL’ye dayanıyor.

Kurumun bandrol geliri, yıllara göre şöyle sıralanıyor:

• 2021: 3 milyar 362 milyon 642 bin TL

• 2022: 7 milyar 947 milyon 169 bin TL

• 2023: 18 milyar 235 milyon 898 bin TL

FAHİŞ KİRA HARCAMASI

TRT, kurum dışı konukların konaklaması için de milyonlarca lira kaynak kullanıyor. Kurumun, “Personel konaklama gideri” adı altında kurum dışı konuklar için 2023 yılında harcadığı para kayıtlarda, 14,4 milyon TL olarak yer aldı. Kurumun kiralama giderlerinin büyüklüğü de dikkati çekiyor. Sayıştay raporuna göre TRT’nin bazı kiralama giderleri şöyle:

• Mekân, stüdyo: 16 milyon 560 bin TL

• Arazi: 12 milyon 962 bin TL

• Araç: 78 milyon 649 bin TL

KURUM DIŞINA 3,5 MİLYAR LİRA

TRT’nin, “Dışarıdan sağlanan hizmetlere” harcadığı tutara da mali raporlarda yer verildi. Raporlara göre TRT, 3 milyar 420 bin 106 TL’yi kurum dışından yapılan haber ve haber programları için aktarıyor. TRT’nin görüntü, dekor, kostüm, makyaj ve aksesuarlara ödediği tutar 2023 yılında 12 milyon 172 bin TL’ye ulaşıyor.

                                                           ***

SÖZCÜ "GÜNDEM" -7 Mayıs 2025-

SGK resmen açıkladı: Yıpranma payı kaldırıldı, yüzlerce mesleğin emeklilik süresi uzayacak

SGK, yüzlerce meslek grubunun 'yıpranma payı' kullanımına kısıtlama getirdi. Alınan karar sonucunda yüzlerce mesleğe yıpranma payı hakkından faydalanabilmek için 'ispat zorunluluğu' getirildi.                                      (YIPRANMA PAYI NEDİR?) Yıpranma payı ya da fiili hizmet süresi zammı, bazı meslek gruplarında çalışanların, çalışma şartlarının zorlukları nedeniyle emeklilik sürelerini daha erken tamamlamasına olanak tanıyan süreye deniyor. Bu uygulama ile, gerçek çalışma süresine ek bir süre eklenerek, çalışanların daha önce emekli olabilmesi sağlanıyor.(https://www.sozcu.com.tr/sgk-resmen-acikladi-yipranma-payi-kaldirildi-yuzlerce-meslegin-emeklilik-suresi-uzayacak-p171195)

                                                               ***

Tecavüz etti, boğdu, diri diri yaktı, betona gömdü! Canavarlık dediğin daha nasıl olur?

Pınar Gültekin cinayeti davasında Yargıtay vicdan zedeleyen bir karar imza attı. Kararda, sanığın eylemini “canavarca hisle gerçekleştirmediği”ne hükmetti. ‘HUKUK GARABETİ’ Dairenin verdiği bozma kararında "isabetsizlik bulunmadığı" aktarılan kararda, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazın reddine hükmedildiği ifade edildi. Daire, itirazın reddi kararını oy çokluğuyla aldı. Karar, dosyaya ilişkin karar verilmesi üzerine Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilecek.  Aile avukatı Rezan Epözdemir “Bu karar hukuk garabetidir ve gayri vicdani bir karar olarak Türk hukuk tarihinde yerini alacaktır. Yazıklar olsun” dedi.(https://www.sozcu.com.tr/tecavuz-etti-bogdu-diri-diri-yakti-betona-gomdu-canavarlik-dedigin-daha-nasil-olur-p171323)

                                                                ***

İktidar satmaya doymuyor -Erdoğan Süzer-

İktidar, Adnan Menderes’in yaptırdığı Koyulhisar barajı ile Turgut Özal’ın temelini attığı, Necmettin Erbakan’ın da açılışını yaptığı iki önemli barajı özelleştirme yoluyla sattı.

Cumhuriyet döneminden bu yana devletin elinde biriken ne kadar değerli kurum, kuruluş, tesis varsa hemen hepsini özelleştirme yoluyla elden çıkaran iktidar, Adnan Menderes ve Necmettin Erbakan döneminde hizmete açılan iki tarihi barajı daha sattı. AKP döneminde işletme hakkı devri yoluyla özelleştirilen barajların sayısı 94’e çıktı. Elde kalan son hidroelektrik santral (HES) barajlarının satışı için de gün sayılıyor. (SON SÖZ CUMHURBAŞKANINDA) Devletin yönetimindeki Elektrik Üretim A.Ş’ye (EÜAŞ) ait Çamlıgöze HES ve Koyulhisar HES ile bu santraller tarafından kullanılan taşınmazların bir bütün halinde işletme hakkı devri yoluyla özelleştirilme süreci tamamlandı. Devir işlemi, Resmi Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararıyla resmen onaylandı. Karara göre, elektrik üreten iki önemli baraj toplam 2 milyar 160 milyon lira bedel karşılığında Akkuş Mimarlık İnşaat Turizm A.Ş’ye devredildi. Akkuş firması, bu iki baraj dışında mart ayında ihalesi yapılan Kesikköprü HES ve Kapulukaya HES’e de 3 milyar 630 milyon lirayla en yüksek teklifi vermişti. Bu iki barajın devir işlemleri için Cumhurbaşkanı Kararı bekleniyor. Sivas’ın Koyulhisar ilçesinde bulunan Koyulhisar HES 1957 yılında dönemin Başbakanı Adnan Menderes zamanında yapıldı. Kelkit Çayı üzerinde bulunan ve 1957 yılında inşaatına başlanan baraj 1959 yılında hizmete açıldı. İktidarın özelleştirdiği ikinci baraj olan Çamlıgöze HES de Sivas’ın Suşehri ilçesinde bulunuyor. Bu barajın inşasına 1987 yılında Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde başlandı. Yapımı 10 yıl süren baraj Necmettin Erbakan’ın Başbakanlığını yaptığı 1997 yılında hizmete açıldı.

(14 santral daha sırada bekliyor) Kamuya ait varlıkları bir bir özelleştirip satan AKP döneminde bugüne kadar 92 baraj işletme hakkı devri yoluyla özelleştirilmişti. Bu iki barajın da devriyle özelleştirilen baraj sayısı 94’e çıktı. 92 barajın özelleştirilmesinden 8.3 milyar dolar gelir elde edildi. Ancak özelleştirme gelirlerinin önemli bir kısmı özelleştirme masraflarına aktarıldığı için devletin kasasına giren net tutar çok daha az oldu. Özelleştirme İdaresi Başkanlığının (ÖİB) portföyünde halen 14 elektrik santrali daha özelleştirme için gün bekliyor. 

                                                          ***

Bakanlığın dili değişti

Milli Savunma Bakanlığı, Irak’taki son şehitleri duyururken “bölücü terör örgütü” ifadesini kullanmadı. Açıklamalarda dilin yumuşaması dikkat çekti.(https://www.sozcu.com.tr/bakanligin-dili-degisti-p171316)

                                                                ***

Kuzey Kıbrıs’ta neler oluyor? -İbrahim Varlı / Birgün-

 Kuzey Kıbrıs’ta neler oluyor?

Karapara trafiği, uyuşturucu-bahis sarmalı, gerici kuşatma ve Ankara’nın dayatmaları. Akdeniz’in bu küçük adasının kuzey kısmında neler oluyor? Tayyip Erdoğan’ı “Hoş gelmedin” manşetleriyle karşılayan Kıbrıslı Türkler, Ankara’nın kendilerini açıkça kolonileştirmeye çalıştığını vurguluyor.

    Fotoğraf: CTP

Doğu Akdeniz’de Ortadoğu’ya sıçrama mesafesindeki Kıbrıs adasının her iki yakası yakın tarihlerinin en hareketli günlerine sahne oluyor. İkiye bölünen adanın güneyinde ABD’nin askeri üs çalışmaları, Orta Asya ülkelerinin tanıma adımı, NATO’ya alınma girişimleri derken Güney Kıbrıs küresel jeopolitiğin merkezine oturdu. Adanın Türkiye’ye bakan kuzey kesimi ise küresel jeopolitik açıdan olmasa da Türkiye ile bağlantılı büyük sansasyonel gelişmelere sahne oluyor.

Kara para trafiği, uyuşturucu ve bahis skandallarının bir ucu da Ankara’ya uzanırken AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Lefkoşa’daki “külliye” açılışı için Türkiye’den binlerce kişinin adaya taşınması gözleri bir kez daha adaya çevirdi. 1990'lardan itibaren kumarhanelerin ve offshore bankaların aktarılmasıyla Türkiye'nin arka bahçesine dönüştürülen Kuzey Kıbrıs, hali hazırda dünyanın en büyük kara para aklama işlerinin döndüğü bir ada konumunda.Kuzey Kıbrıs’taki gelişmeleri beş ana başlık altında toparlayacak olursak;

• Dinci dayatmalar: Mart ayı başlarında Kuzey Kıbrıs’ta başörtüsü krizi baş gösterdi. Lefkoşa’daki İrsen Küçük Ortaokulu'na bir öğrencinin derse başörtüsüyle girmek istemesi fitili ateşledi. Öğretmenler, başörtüsüyle derse girmenin ‘tüzüğe aykırı’ olduğu gerekçesiyle eyleme gitti. Ersin Tatar yönetimi ‘disiplin tüzüğü’nü değiştirerek ortaokul ve lise öğrencilerinin başörtüsü takmasının önünü açtı. Bu adım Kuzey Kıbrıslıları ayağa kaldırdı. On binlerce kişi meydanlara çıktı, günler süren protestolarda düzenlemenin geri çekilmesi istendi. Protestolarda 'Geçit Yok' ve 'Kıbrıs laiktir, laik kalacak' sloganları atılırken protestoların hedefinde Türkiye de vardı.

• Uyuşturucu trafiği: Kuzey Kıbrıs tüm Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük kara para trafiğinin merkez üssü konumunda. Güney Amerika’dan yola çıkan uyuşturucu gemilerinin uğrak yeri olan Kıbrıs, büyük mafya hesaplaşmalarına sahne oluyor.

• Bahis-kumar sarmalı: Adanın kuzeyi aynı zamanda bahis ve kumarın da merkezi konumunda. Kumarın ve bahis oyunlarının serbest olduğu Kuzey Kıbrıs, bu vesileyle kara paranın da aklandığı merkez üslerden birisi. İki yıl önce öldürülen yasadışı bahis baronu Halil Falyalı cinayeti adadaki baron düzeninin en somut göstergesiydi. Son olarak geçen hafta Hollanda’da öldürülen Falyalı’nın kasası Cemil Önal suikastı, karanlık sarmalın sadece bir kesiti. İtirafçı olan Önal’ın CIA ve Hollanda korumasındayken öldürülmesi kirli ağın derinliğini göstermesi açısından çarpıcı.

• Kara para aklama: Kuzey Kıbrıs hali hazırda dünyadaki en büyük kara para aklama merkezlerinden birisi. Türkiye dışında hiçbir ülkenin tanımadığı KKTC’nin yalıtılmış hali, her türlü kirli ilişkiye zemin hazırlarken özellikle Rus ve Kafkas mafyasının ve Avrupalı baronların parasını temizlediği dünyanın en büyük çamaşırhanesi konumunda.

• Ankara’nın dayatmaları: Türkiye oldum olası Kuzey Kıbrıs’ı bir vilayeti olarak gördü. Bu durum AKP ile birlikte daha da boyutlandı. Cemaat-tarikat örgütlenmelerinin önüne açan AKP iktidarı, Kuzey Kıbrıs’a her alanda dayatmalarda bulundu. Kuzey Kıbrıslıların iradelerini hiçe sayarak kararlar aldı, kimi zaman ekonomik dayatmalar kimi zaman da fiili tehditlerle istediklerini uygulatmaya çalıştı. Pek çoğunu da gerçekleştirdi. Son olarak Cumartesi günü Lefkoşa’ya giden Erdoğan, Kıbrıslıları açıkça tehdit ederek “kızlarımızın başörtüsüyle uğraşmaya kalkarsan kusura bakma karşında bizi bulursun” dedi.

ANKARA’YA UZANAN KİRLİ AĞ

Halil Falyalı'nın Ankara'ya uzanan kirli ilişkileri Falyalı'nın kasası Önal’ın itirafları sonrası yeniden gündeme taşındı. Bugün Kıbrıs gazetesinde Ayşemden Akın imzalı Halil Falyalı yazı dizisinde "MİT’in peşinde olduğu 5 kayıp video: Devletin en üst kademelerine uzanan kirli ilişkiler ağı…" başlığıyla bu konu ele alındı. Yazıda, "Yolsuzluk, rüşvet, infazlar ve kayıp videolarla örülü bir karanlık tablo. Falyalı suikastının ardından ardında kalan miras, sadece para değil; bir mafya imparatorluğu, bir istihbarat savaşının izleri ve devletin en derin katmanlarına sızmış bir düzen. Bu düzen hala işliyor" denildi.

"Kıbrıs’ta kurulan sanal bahis imparatorluğu, Türkiye, İngiltere, Dubai ve daha birçok ülkede kara para trafiğini sürdürmeye devam ediyor" ifadelerinin yer aldığı yazı dizisinde Önal'ın itirafları meselenin vahametini gözler önüne seriyordu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Eski Başbakan Binali Yıldırım’ın çocuklarına ve eski Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim gibi isimlar iddiaların merkezindeydi. Kirli ilişkiler ağı Türkiye’deki siyasetin de merkezine oturdu. Öyle ki Erdoğan, İBB’ye yönelik operasyonlar devam ederken "Turbun büyüğü heybede" çıkışına CHP Lideri Özgür Özel, “Kıbrıs kadar büyük bir turp var” sözleriyle yanıt verecekti.

ANKARA BİZİ KOLONİLEŞTİRDİ

                                           Şener Levent - Avrupa Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

Avrupa Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Şener Levent, Kuzey Kıbrıs özelinde yaşananları değerlendirirken Türkiye’nin kendilerini kolonileştirdiğini söylüyor. Gerici dayatmaların yeni olmadığının Kuzey Kıbrıs’ın hemen her köyüne, kasabasına camilerin inşa edildiğini kaydeden Levent, şu ifadeleri kullanıyor: Türban krizi bu gerici dayatmaların son örneği. Sendikalar AYM’ye gitti ancak Erdoğan’ın baskısı var. Bu baskı varken AYM üyelerinin bağımsız bir karar vermesi nasıl beklenir ki? Burada bir egemenlik yok, yarım yüz yıldır Türkiye’nin tahakkümü altındayız. Türkiye’nin bir kolonisiyiz artık.”

ADA’DAKİ KARANLIK DEHLİZ

K.Kıbrıs her yönüyle daha çok konuşulacak. İç içe geçen ilişkiler sarmalında Ada rnefes alamayacak durumda. Gerçek nüfusu dahi tam olarak bilinmeyen, en son resmi genel nüfus sayımının 4 Aralık 2011 tarihinde yapıldığı Kuzey’de o tarihten bu yana nüfus sayımına gidilmedi. Kıbrıs Postası yazarı Mert Mapolar, “Nüfus sayımı yapmaktan niye korkuyorsunuz?” başlıklı yazısında bu duruma şu sözlerle dikkat çekiyor: “KKTC’nin gerçek güncel nüfusu bilinmiyor. Bir ülkenin gerçek nüfusunun bilinmediği ve uzun süredir nüfus sayımının yapılmamış olması, demografik gerçekliğin, bir sis perdesiyle örtülmesine neden olmaktadır...”

∗∗∗

MÜDAHALE HER ALANDA KENDİNİ HİSSETTİRİYOR

                                                               Burak Maviş - KTÖS Genel Sekreteri

KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş şöyle diyor: Son üç yılda belirgin şekilde artan bir kültürel müdahale ile karşı karşıyayız. Öğretmen sendikaları olarak, tarikatların kamusal eğitime sızma girişimlerinin farkındayız. Bu alandaki mücadelemizi bilimsel temelde örgütlüyor, Türkiye’de yaşananları dikkatle analiz ederek toplumu yerinde uyarıyoruz.

MAFYA, KUMAR DÜZENİ

ABD Dışişleri’nin İnsan Hakları Raporu’na göre, Kıbrıs’ın kuzeyinde insan ticareti ve yolsuzluk ön planda. Kuzey Kıbrıs Yolsuzluk Algısı Raporu da bunu doğruluyor. Bugün Kıbrıs’ın ortaya koyduğu iddialar, adanın kuzeyinin yasa dışı bahis, uyuşturucu, kara para cennetine dönüştüğünü gösterdi. Bu iddiaların sahibi Cemil Önal’ın üçüncü yayından sonra Hollanda’da öldürülmesi, gazeteci Ayşemden Akın’ın tehdit alması, toplumu rahatsız etti.

AKP hükümetinden gelen siyasi ve ekonomik dayatmalar, yerel iradeyi zayıflatmakta ve halk iradesini gölgelemektedir. İki halk arasındaki kültürel ve dostane ilişkiler, Kıbrıslı Türklere yönelik dışlayıcı ve hasmane söylemlerle zarar görmektedir.

Kıbrıs Türk toplumu uzun süredir bilgi yüklemesiyle kuşatılmakta ve her sorunun üzerine başka bir sorunla yüzleşmektedir. Kıbrıs sorununun yeniden görüşüldüğü, toplum liderliği seçimlerinin yaklaştığı, Doğu Akdeniz’in yeniden şekillendiği, yolsuzluğun ve enflasyonun arttığı, eğitim, sağlık ve sosyal sorunların çözümsüz kaldığı bir dönemde, bu kez de laiklik hedef alındı.

AKP’NİN MÜDAHALELERİ

18 yaş altındaki çocukların okula türbanla girmesinin önünü açan, anayasaya aykırı bir tüzükle karşı karşıya kaldık. Bilimsel ve pedagojik açıdan, küçük çocukların özgür iradesi olmayacağını; bu uygulamanın bireysel özgürlük değil, ailenin yönlendirmesiyle duygusal istismara dönüşeceğini vurgulayarak toplumsal mücadeleyi başlattık. Seküler–laik yaşamı, demokrasiyi ve iyi yönetimi savunan halk sokağa çıktı. Bu onurlu duruştan rahatsız olan başta hükümet, tarikatlar ve AKP, mücadeleyi “Türk ve din düşmanlığı” gibi söylemlerle bölmeyi denedi. Başaramayınca, sendikacıları hedef göstererek ahlaki sınırları aşan ifadelerle saldırıya geçti. Toplumsal direniş her geçen gün büyüyor. Hak, hukuk ve laiklik mücadelesinden asla geri adım atmayacağız.

İbrahim Varlı / Birgün



Olaylar ve anılar - Öztin Akgüç / Cumhuriyet -

 65 yıl öncesi olay ve anılar; anayasa askıya alınmış, yargı yetkisi de olan Tahkikat Komisyonu kurulmuş, tutuklamalar, gözaltılar, mahkûmiyetler, Vatan Cephesi oluşturulmuş, radyoda sürekli Vatan Cephesi’ne katılma duyuruları, muhalefeti suçlayan kalemşörler, harfendazlar; dönem Demokrat Parti, Menderes dönemi. 1957 şaibeli genel seçiminde muhalefetten daha az, yüzde 47.7 oy alan, çoğunluk seçim sistemi ve “maharetli” bazı valilerin gayretiyle iktidarda kalan DP, ekonomik sıkıntılara karşı baskı kurarak iktidarı sürdürme politikası izliyor.

Siyasilerin, akademisyenlerin, gazetecilerin tutuklanması, iktisadi zorluklar, anayasanın askıya alınması, TBMM’nin devre dışı bırakılması, eski yönetim ilanı tepki doğuruyor. İstanbul’da 27-28 Nisan protesto gösterilerinde öğrenci Turan Emeksiz’in Emniyet güçleri tarafından kurşunlanarak öldürülmesi tepkilerin büyümesine yol açıyor.

                                                            Turan Emeksiz

Ankara’da da Mülkiye dışında protesto gösterileri yapılmak isteniyor. Akşam bakanlıkların dağılması sonrası, Kızılay-Sıhhiye arasında büyük kalabalıklar toplanıyor. İleri geri yürüyüşler yapılıyor ancak eylem ve protesto gerçekleşmiyor.

Öneri Altan Öymen’den geldi. “555K: 5’inci ayın 5’inci günü, saat 5’te, Kızılay’da”. Gösteri gününden önce 12 arkadaş Mülkiyeliler Birliği’nin bir odasında toplandı. Plan basitti. Kızılay’dan Sıhhiye’ye doğru Gazi Osman Paşa türküsü ıslıkla çalınarak yürümeye başlanacak, sonra seslendirilecekti:

“Olur mu böyle olur mu/ Kardeş kardeşi vurur mu/ Kahrolası diktatörler/ Bu dünya size kalır mı?”

Yürüyüş başladıktan kısa bir süre sonra topluluk, ıslığa ve seslendirmeye katıldı: “Olur mu böyle, olur mu?”

Olay başlamış, Kızılay gösterilerin odağı olmuştu. Mülkiyeliler Birliği’nin basılacağı, gösteriyi düzenleyenlerin yakalanacağı söylendi. Ankara Emniyet Müdürü Niyazi Bicioğlu idi. Bicioğlu’nun olayı bildiğini hep düşündüm. Birlik bozulmadı.

Hindistan Başbakanı Habru’nun Ankara’ya geldiği gün, en büyük gösterilerden biri geçiş güzergâhında düzenlendi. Polis, kalabalığı dağıtmak için gaz kullandı. Gaz yakıcı idi, yüzümün kızarmasıyla hissettim.

Gösterilere son verdirmek amacıyla en dramatik dağıtma yöntemi askerin devreye girmesiyle yaşandı. Bir bölük asker, Sıhhiye’ye yakın Atatürk heykeli yanında yolu kesti. Diğer bir bölük de Kızılay’da yolu kapattı. “Süngü tak arş” komutu verildi. Süngülü bir bölük asker Sıhhiye’den Kızılay’a, diğer bölükte Kızılay’dan Sıhhiye’ye süngülü koşmaya başlayarak kalabalığı dağıttı. Yan yollara kaçıldı, apartman kapı aralıklarına sığındık. 19 Mayıs’ta Anıtkabir’de düzenlenen büyük gösteri yapılırken asker yine devreye girdi, süngü takarak dağıttı.

Bir gösteri odağı Kızılay, Cebeci diğer bir gösteri odağı da Mülkiye idi. Ankara’da da sıkıyönetim ilan edilmişti. Sıkıyönetim kumandanı Namık Argüç, bir manga askerle Mülkiye’yi kuşattı. Uzun süre kurşun yaraları bir övünç belgesi olarak Mülkiye’nin duvarlarında kaldı. Bir zamanlar Mülkiye, demokrasiyi, Cumhuriyet ilkelerini, kazanımlarını korumak için önde yer alırdı bu nedenle Mülkiye’nin dekanı görevden alınır, hocaları tutuklanır, okul kurşunlanırdı. Şimdilerde farklı rüzgârların estiği hissediliyor.

27 Mayıs askeri darbe, aleyh ve nötr değerlendirmelerle tartışılan, tartışılacak bir olaydır. Kara lekesi Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın asılmasıdır. Siyasileri asmak, hapsetmek, bir hareketi meşrulaştırmaz. Siyasetçi asma bir hatadan da öte harekete ihanettir. Uzun yıllar yarası sızlar.

Kurmay, devlet adamı, basiretli diplomat gibi çok yönlü erdem ve nitelikleri olan İsmet İnönü, asma gibi ilkel vahim bir hatanın, bir ihanetin olmaması için çok çaba harcamış, nitekim başbakanlığı döneminde 1964 yılında müebbet mahkûmiyeti alanlar dahil, tüm DP’lileri Kayseri Hapishanesi’nden çıkarmış, hapishanenin boşaltılmasıyla bir sorun da yaşanmamıştır.

Toplumda gerginlik yaşandığında çözüm sivil ya da askeri darbe değil, halkın egemenliğine inanılıyorsa halkı hakem olarak kabul etmek, halkın oyuna başvurmaktır. Halkın hakemliği kolaylıkla barış içinde çözüm getirir. 1960 yılı olaylarından alınacak dersler vardır. Bu dersler günümüze de ışık tutar.

Öztin Akgüç / Cumhuriyet 

T-24 "Köşebaşı + Gündem" -6 Mayıs 2025-

 

Erdoğan, sokak röportajlarını hedef aldı: Sokaklarda terör estiriliyor; ilgili kurumlarımız bu sorunun üzerine gitmeli!

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı 
Tayyip Erdoğan, AKP'nin iktidara gelmesinin aradından medya ekosisteminin "daha özgür, daha zengin ve çok daha serbest olduğunu" savunurken, sokak röportajlarına tepki gösterdi. Erdoğan, geçen günlerde RTÜK'ün de hukuki süreç başlattığı Ebru Oruç'un sokak röportajını kastederek, "Sokaklarda terör estiriliyor; mikrofonu kapan millete hakaret etme cüreti buluyor! Gazetecilik mesleğinin itibarına zarar veren bu sorunun üzerine ilgili kurumlarımız gitmeli!" dedi. (https://t24.com.tr/haber/erdogan-kim-ne-derse-desin-turkiye-2002-oncesine-gore-daha-ozgur-daha-zengin-cok-daha-serbest-bir-medya-ekosistemine-sahip,1237346)
                                                    ***
Fatih Altaylı: Şu anda AKP ile Saray arasında çok ciddi sorunlar var


Gazeteci Fatih Altaylı, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomi İşleri Başkanı Nihat Zeybekci'nin haklarında yürütülen soruşturmanın ardından yurt dışı yasağıyla serbest kalan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ı ziyaret etmesine atıf yaparak, "Şu anda AKP ile Saray arasında çok ciddi sorunlar var" dedi. 

Altaylı, bugünkü yazısında şunları kaydetti:

"Nihat Zeybekçi TÜSİAD’ın yurt dışı çıkış yasaklı ve yargılanan başkanını ziyaret edip “günah çıkardığı” günün hemen ertesinde hem TÜSİAD Başkanı’na hem de derneğin YİK Başkanı’na yeni davalar açıldı.

Peki, bu nasıl oldu!

Şu anda AKP ile Saray arasında çok ciddi sorunlar var.

Yönetim merkezi Saray, AKP ise Saray eşrafı ve erkanından “zurnanın son deliği” muamelesi görüyor.

AKP ise “parti olabilme” mücadelesi veriyor ve aslında ülkenin hissiyatına Saray’dan çok daha fazla hakim.

Bayram tatili sonrası, yurda dağılan AKP’lilerin gördüğü bir şey var.

Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali de, hakkındaki içi boş yargılama süreci de, hatta TÜSİAD’a açılan davalar da AKP’nin aklı başında tabanı tarafından hoş karşılanmıyor, haksızlık ve hukuksuzluk yapıldığı duygusu tabanda çok hakim.

Vicdanlar bu yapılanları kabul etmiyor.

Zeybekçi’nin ziyaretinin arkasında büyük ihtimalle partinin eline ulaşan ama Saray’ın pek umurunda olmayan bu bilgi var.

Nihat Bey belki de elinden gelse İmamoğlu’nu ziyaret edecekti.

Ama o kadarı yemediği için TÜSİAD’la yetindi."

                                                ***

Özgür Özel’e yönelik saldırının düşündürdükleri: Koruma zafiyeti nasıl geldi?-Tolga Şardan-

CHP liderine yönelik saldırıda net biçimde koruma zafiyeti vardır. Siz bakmayın, “CHP lideri korumalarına ‘halkla arama girmeyin’ talimatı verdi” lafına. Makam aracı Özel’in çıkacağı sırada yakına getirilse büyük olasılıkla saldırı gerçekleşmeyecekti!

DEM Parti’li Sırrı Süreyya Önder’in cenaze törenine katılan CHP lideri Özgür Özel, saldırıya uğradı.

Saldırganın, 2004’te iki evladını öldüren Selçuk Tengioğlu olduğu anlaşıldı.

Tengioğlu’nun cezaevinden nasıl tahliye olduğu da olayın hemen ardından sosyal medya aracılığıyla kamuoyuna yansıdı.

Özel’i yumruklayan Tengioğlu’nun iki müebbet hapis cezası almasına karşın sadece 16 sene cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildiği ortaya çıktı.

Olanı biteni takip edenlerin dikkati çeken bir dizi gelişme yaşandı, arka arkaya.

Atatürk Kültür Merkezi’ndeki cenaze töreni sonrasında CHP liderinin saldırıya uğramasıyla birlikte ilk açıklama dakikalar içinde İçişleri Bakanlığı’nda geldi.

Bakanlık saat 14.03’te resmi X hesabından yaptığı paylaşımla, Tengioğlu’nun suç sicili duyuruldu. Bakanlık, söz konusu bilgilendirmede iki çocuğunu öldüren, ikisini yaralayan katilin hırsızlık ve tehdit suçlarından da kaydının bulunduğunu açıkladı.

İçişleri Bakanlığı, aynı bilgilendirmesinde katilin 2020’de şartlı salıvermeden tahliye edildiği notunu da aktarıp, topu Adalet Bakanlığı’na atıverdi.

Adalet Bakanlığı’ndan gelişmelere yanıt bizzat Bakan Yılmaz Tunç’tan geldi. Tunç, 15.46’daki X paylaşımıyla saldırganın durumunu başlatılan adli soruşturmayı aktardı.

Tunç’un verdiği bilgiler, deyim yerindeyse aspirin tedavisine yönelikti.

Adalet Bakanı, iktidarın sorumluluğu bulunan hemen her olayda gösterilmesi adetten olan “algı yapılıyor” cümlesini ederek, “kamuoyunda bazı çevrelerce oluşturulmak istenen “müebbet aldı, serbest bırakıldı” yönündeki değerlendirmeler gerçeği yansıtmamakta, hukuki ve infaz sürecine ilişkin bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır” dedi.

Olay olmadan önce tartışılması gereken süreç, yine âdet olduğu üzere yaşandıktan sonra tartışılıyor, her zamanki gibi.

Koruma zafiyeti nasıl geldi?

Gelelim yaşananların diğer boyutuna, koruma zafiyeti olup olmadığına.

Sonda söylenecek olanı baştan söylemek lazım ki, CHP liderine yönelik saldırıda net biçimde koruma zafiyeti vardır.

Siz bakmayın, “CHP lideri korumalarına ‘halkla arama girmeyin’ talimatı verdi” lafına.

Aleni biçimde koruma zafiyeti vardır yaşananlarda.

Bu eklemeyi yapayım, koruma işi sadece kişinin yakından korunması değildir. Araç korunması, çevre ve alan korunmasıyla bir bütündür.

Kaldı ki Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreni için AKM’ye gelen önemli isimlerin korunması, sadece etrafındaki yakın korumalardan ibaret olmaz.

Törene katılan önemli isimlerin her birinin ayrı ayrı koruma risk analizi vardır.

Önder’i son yolculuğuna uğurlamaya gelen isimlerin risk analizlerine göre önlem almak da İstanbul Emniyeti’nin sorumluluğundadır.

Nitekim, saldırıya uğrayan Özel’in risk analizi, son dönemdeki siyasi gelişmeler sonrasında eskisine göre yükseldi. Özel, tören alanından ayrılırken uzakta park edilen makam aracına gitmek için yürüdüğü sırada saldırıya uğradı!

İstanbul Emniyeti, araç park alanının yeterli olmamasından kaynaklanan durum olduğunu açıklamak zorunda kaldı.

Koruma konularını yakından bilenler, araçların uzakta olduğu yere kadar korunan kişinin yürütülemeyeceğini bilirler.

Mesela, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bırakın, kabinedeki bakanları ya da MHP lideri Bahçeli’nin makam araçlarından uzakta tutulduğu görülmüş müdür?

Makam aracı Özel’in çıkacağı sırada yakına getirilse büyük olasılıkla saldırı gerçekleşmeyecekti! Bu bir.

Katılanlara yönelik analiz yapıldı mı?

İkincisi, cenaze törenine katılmak amacıyla AKM ve çevresine gelenlere yönelik çevre güvenliği içinde risk analizi yapılıp yapılmadığı incelenmeli.

Yakasına Önder’in fotoğrafını takan bir kişi kolayca Özel’in yanına nasıl yaklaştı? Sorunun yanıtı önemli!

Koruma müdürü nerede?

Üçüncüsü; Özel’in koruma müdürü neredeydi? CHP’den aldığım bilgiye göre, özel bir işi olduğu için korunmasından sorumlu kişiyle birlikte İstanbul’a gelmeyip Ankara’da kalmış!

Olaydan sonra İstanbul’a gelmiş.

Risk analizinin yükseldiği şu günlerde üst düzey emniyet müdürü rütbesindeki koruma müdürünün koruduğu kişinin yanında ol(a)maması, güvenlik zafiyetini yaratan diğer bir etken olarak karşımıza çıktı.

Müdürün olmadığı yerde komiser tarafından korunan Özel’e saldırı yaşandı. Müdürün vereceği talimatlar ya da planlamanın daha ast rütbede yürütülmesinin sonucudur, bu yaşanan.

Bir küçük not daha vereyim; bildiğim kadarıyla Özel’in koruma müdürü eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun A takımında yer alan Servet Yılmaz’ın Ankara Emniyet Müdürü olduğu dönemde koruma şube müdürü idi. Bizzat Yılmaz tarafından 2021’de bu göreve getirildi.

Nedeni ise; Ankara Emniyeti’nden koruma kararıyla korunan kişilerin günlük faaliyetlerini, istihbarat hizmetleri kullanmadan öğrenilecek tek birim Koruma Şube Müdürlüğü’dür! Yılmaz da görev sırasında bu konuya çok önem verdi!

Üstüne üstlük, korumasını yaptığı kişinin risk analizini bilecek konumda olan koruma müdürlüğü görevini yürüten polis müdürünün sahip olduğu liyakata rağmen olay yerinde olmaması, zafiyet yaratan bir tablodur.

Şimdi bu tespitlerin ışığında, Özel’e yönelik olayda zafiyet olup olmadığına önce CHP Genel Merkezi’ni yönetenler sonra da Büyüteç okurları karar versin.

Tabii bir de CHP Genel Başkanı Özel’in kişisel yaklaşımı önemli. Özel, artık bulunduğu konum itibarıyla “halkla arama girmeyin” talimatını vermek lüksüne sahip değil.

Kendisinin güvenlik risk durumunun yükseldiğini kabul etmek zorunda. Koruma uygulaması sırasında elbette halkla iç içe olacağı durumlar olacaktır. Bunun planlamasını da yine koruma uygulaması sırasında gerçekleştirmek kuşkusuz mümkün.

Düşünmesi bile kötü, ya Tengioğlu’nun elinde bıçak ya da silah olsaydı? Bugün neyi konuşuyor olacaktı ülke?

Tengioğlu hakkında bilinmesi gerekenler

Son olarak, saldırgan Tengioğlu’na yönelik soruşturmaya sıra geldi.

Soruşturmayı Asayiş Şubesi yürütüyor. Ancak kanımca basit bir dosya yapılmaması gerekir.

Olayın ardından zanlıya yönelik olduğu iddia edilen ilk ifade bilgileri yansıdı. Bu cümlelere bakıldığında zanlıyı kurtarmayı amaçlayan bir dizi kurgunun varlığı hissediliyor.

Öncelikle Tengioğlu’nun hem yakın dönemde hem de cezaevinden çıktıktan sonra beş yılda kimlerle irtibatı kurduğuna bakılması şart.

İstanbul Emniyet Müdürü Selami Yıldız, istihbaratçı polis müdürlerinden. Soruşturmayı kendi mesleki bakış açısıyla inceletiyordur büyük olasılıkla.

Mesela, aç olduğunu söyleyen bir kişinin İstanbul’da nasıl olup da otelde kaldığı yanıtı bulunması gereken en basit sorulardan.

Kendisine ücretsiz yemek yemesini sağlamak amacıyla kart verilmemesini protesto etmek için CHP Genel Başkanı’na yönelik eylem kararını tek başına mı aldı? Otelde kalmadığı sırada kim/kimlerle temas halindeydi?

Bu soruların yanıtlarını bulmak ve olayı aydınlatmak için müthiş polis olmaya gerek yok, sadece biraz liyakat yeter.

                                                        /././

Sunucu Ece Üner'e dava açıldı: 2 yıla kadar hapsi isteniyor

Halk TV ana haber sunucusu Ece Üner hakkında "devletin yargı organlarını alenen aşağılama" ve "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" iddiasıyla dava açıldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, açılan davada Üner hakkında 2 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Üner, 19. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak.(Ne olmuştu?) 18 Mart günü Halk TV binasından polisler eşliğinde ifadeye götürülen  Üner hakkında bir sosyal medya paylaşımı gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştı. Üner'in, gazeteci İsmail Saymaz’ın pasaportuna el konduğunu ve hakkında yurt dışına çıkış yasağı verildiğini anlattığı X paylaşımına cevaben kullandığı “FETÖ artığı operasyon çocuklarının itibar suikastleri bıktırdı artık” şeklindeki ifadeleri nedeniyle savcılığa çağrıldığı öğrenilmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca re’sen başlatılan soruşturma kapsamında Üner hakkında ifadesinin alınması için emniyete hazır edilmesi yönünde talimat verildiği bildirilmişti.  Savcılık Üner'i yurtdışına çıkış yasağı ve adli kontrol talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk ederken, Üner adli kontrolle serbest bırakılmıştı. 

                                                    ***

Tengioğlu'nun katlettiği çocuklarının öğretmeni anlattı: İşkence, tacizi anlattılar; polis iki gün sonra serbest bıraktı ve o gece öldürdü!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'e saldıran Selçuk Tengioğlu'nun öldürdüğü çocuklarının öğretmeni Gülşen Yazgül, 21 yıl önce yaşananları sosyal medya hesabından paylaşarak tepki gösterdi. Çocukların yaşadığı sıkıntıları anlatan Yazgül, "Müebbet hapis cezası almıştı ama serbest bırakılmış. Bu yaratığı kim saldı dışarı. Eşi de yoksulluktan değil, işkenceden kaçmıştı. O çocuklar huzur içinde yatsınlar" ifadelerini kullandı. Yazgül, çocukların işkence, tacize maruz kaldıklarını anlattığını ve polise haber verdiklerini aktararak; "Dört polis geldi, babayı çağırdık. Okula geldiğinde tam bir sosyopat gibiydi, müdürümüzün üzerine saldırmaya çalıştı. Polisler zor engelledi. Ancak iki gün sonra serbest bırakıldı. Aynı gece büyük ve küçük oğlunu öldürdü, kız çocuğunu da ağır yaraladı. Büyük kızımız kurtulmak için balkondan atladı, beli kırıldı" dedi. 


                                                         ***

T-24


Öne Çıkan Yayın

soL "Köşebaşı + Gündem" -22 Ekim 2025-

  Aleviler dinsizdir, cinlerle birliktedir': İlkokul öğrencilerine ayrımcılık yargıya taşınacak -Aslı İnanmışık- "Mezhepsel ayrımcı...