25 Ekim 2021 Pazartesi

Türkiye tütün tekellerinin kıskacında + Sarmalık kıyılmış tütünde çözümsüzlük ve sigara şirketleri / MERYEM VİTNİ-SOL

Türkiye tütün tekellerinin kıskacında

Piyasa düzenleme rejimi altında aşırı büyütülen tütün tüketimi şimdi ucuz ikame ürünlerle akıl almaz biçimde daha da kışkırtılıyor. 

Türkiye’nin çok satan bir sigara markasının 100 gramlık poşette sarmalık kıyılmış tütün ürünü türevi piyasada boy göstermeye başladı. Ürün için yapılan gizli reklamlara göre, bir poşetten 6 paket sigaraya denk miktarda tütünü ya kağıda sararak ya da makaronlara (içi boş sigara tüpü) doldurarak tüketmek mümkün. Poşetin fiyatı 40 TL. Bunun anlamı, aynı markaya sahip ikame bir ürün, o sigara markasının 2,4 katı daha ucuza satılıyor. Sigara markasının güncel fiyatı 16 TL, aynı markadan sarmalık kıyılmış muadilinin fiyatı ise 6,67 TL’ye geliyor.

AKP’nin, vergi geliri beklentisi ve ulusötesi sigara şirketlerinin baskısıyla, tamamına yakını ruhsatsız, bandrolsüz olan sarmalık kıyılmış tütün piyasasını yasallaştırma, düşük ÖTV oranı ile cazip hale getirme politikasını ele aldığımız önceki bir yazımızda, dev ulusötesi şirketlerin ne bandrolsüz ikame ürün piyasasına, ne de kendi kontrolleri dışında gelişecek bandrollü ikame ürün piyasasına tahammülü olacağının altını çizmiştik. Bu nedenle en kısa sürede sarmalık kıyılmış tütün üreticilerini, tüccarlarını ve onların kurmaları beklenen kooperatifleri hortumları içine çekeceklerini, çekemediklerine cezai işlem uygulanması için baskı yapacaklarını belirtmiştik.

AKP’nin vergi indirimleri, vergi zamları kadar haber olmuyor. Oysa, son yıllarda tütün ürünü piyasasında ardı ardına oransal ÖTV indirimleri oldu. Bunların büyük kısmı, fiyatları baskılamak ve ulusötesi şirketlerin yurtdışına transfer ettikleri gelirlerindeki kayıpları telafi etmeye yönelik yapıldı. En çarpıcı vergi indirimi ise sarmalık kıyılmış tütün ürünlerinde yaşandı. Bu ürünler için iki yıl önce % 65,25’ten % 63’e düşürülen ÖTV oranı, Mart 2020’de % 40’a indirildi. Bu indirim, sert cezai önlemlere başkaldırarak seslerini duyuran tütün üreticilerinin derdine çare olmaktan ziyade, ulusötesi sigara şirketleri için yeni bir fırsat sundu. Fiyatlandırma, pazarlama avantajlarını kullanarak, sigara markalarıyla rekabet etme potansiyelini yok etmek istedikleri bu ucuz ikame ürün piyasasını ele geçirirken, düşük vergi olanağından kendileri yararlanabilirlerdi.

Esas sorun kanun

Adıyamanlı üreticiler ile tüccarların açmazı, sanıldığının aksine ÖTV’nin yüksek olması değil, oligopol örgütlenmesi içinde olan ulusötesi şirketlerin piyasa hakimiyeti ve bu hakimiyeti garantileyen 4733 sayılı Kanun. Türkiye’nin üzerine deli gömleği gibi geçirilen, AKP’nin şaşmadan uyguladığı bu Kemal Derviş kanunu ile kurulan piyasa düzenleme rejimi içinde ülkede hem tütün tarımı çökertildi, hem de sınırsız ürün arzıyla tüketim sürekli körüklendi. Sarmalık kıyılmış tütün piyasasını güçlendirmek üzere, yaprak sigara kağıdı ile makaronların üretimi ve piyasaya arzı için ayrıca bir dizi düzenleme yapıldı.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre, sarmalık kıyılmış tütün mamulü üretmek üzere izin verilen firma sayısı günümüzde 19’a yükselmiş bulunuyor. Birçoğu yöresel nitelikli bu firmaların arasında BAT, JTI ve Philsa hemen dikkat çekiyor. 2014 öncesinde 37 farklı ürünün piyasaya arzı söz konusuyken, günümüzde 15 firmanın toplam 196 adet sarmalık kıyılmış tütün ürününe piyasaya arz izni verilmiş durumda. Bu sayı daha da artacaktır. Bunların arasında JTI’nin 1, BAT’ın 2 ürünü de var. İşte yukarıda söz ettiğimiz ürün, JTI’nin ünlü markasını taşıyan ürün.

Markete, bakkala gittiğinizde, söz konusu 196 ürünü arayacak olursanız, büyük olasılıkla bulamayacak, sadece JTI’nin markasını özel teşhir kutusunda göreceksiniz. Yakında, BAT ve Philsa’nın sarmalık kıyılmış tütün markaları da onun yanında yer alır. Bu şirketlerin ülke genelinde yıllar içinde oluşturdukları dağıtım ve pazarlama örgütlenmesi, bakkaliye ve market zincirleriyle sözleşme kapasiteleri, diğer firmaların piyasaya erişiminin önünde büyük engel oluşturacaktır. Bunlar ya piyasadan silinip gidecek, ya yine kayıtdışına kayacak, ya da ulusötesi şirketlerin hortumuna kapılacaklardır. Sonuçta, ulusötesi şirketlerin kontrolündeki piyasa biraz daha büyümüş, ucuz alternatif ürünlerle zenginleşmiş olacaktır.

Yüzlerce ürün piyasada

Türkiye’de tütün tüketimi ve kullanım sıklığındaki yükselişe şaşanların, ürün arzının hem kategori çeşitliliği hem de marka ve alt-marka bazında artışına bakması gerekli. 4733 sayılı Kanun’un yürürlük kazandığı süreç içinde, piyasaya yüzlerce ürün pompalandı. Günümüzde, sigarada 216, nargilelik tütün ürününde 1766, yerli puro ve sigarilloda 112, ithal puro ve sigarilloda ise 21 adet farklı marka ve alt-marka bulunuyor. Şimdi bunlara 196 adet sarmalık kıyılmış tütün mamulü katıldı. Toplamı, 2311 ediyor. Ülke tütün ürününe boğulmuş durumda. Bunlar bandrollü, iktidar tarafından piyasaya arz izni verilmiş ürünler. Bandrolsüz piyasada markalı/markasız yüzlerce ürün daha var. Bir de, sarmalık kıyılmış tütün piyasasının yan ürünleri, yine Bakanlık onaylı 140 makaron ve 32 yaprak sigara kağıdı marka ve alt-markası bulunuyor.

Piyasa düzenleme rejimi altında aşırı büyütülen tütün tüketimi şimdi ucuz ikame ürünlerle akıl almaz biçimde daha da kışkırtılıyor. Bununla da yetinmeyen ulusötesi sigara şirketleri, asıl şimdi, yeni nesil tütün ve nikotin ürünlerini bu rejimden daha da gevşek ve elverişli koşullarla Türkiye pazarına sokacak düzenlemelerin peşinde. İktidar cephesinden bu konuda çelişkili sinyaller geliyor. Bu akıldışı ve tehlikeli gidişatı kesin olarak durdurmak ancak 4733’ün tersine döndürülmesi ile olanaklı. Tüketicilerde davranış değişikliği hedefleyen talebi düşürmeye yönelik önlemlere işlerlik ve etkinlik kazandırabilmek için, tütün ürünü üretiminin ve satışının kamu denetimine geçmesi, tütün ürünü arzının planlı biçimde daraltılması gerekli.

MERYEM VİTNİ-SOL

                                                                     ***

Sarmalık kıyılmış tütünde çözümsüzlük ve sigara şirketleri

Daha üreticiler kooperatif kuramamışken, Bakanlık’ın web sitesinde sarmalık kıyılmış tütün üretimi için yetki belgesi alan 3 şirket ön plana çıkıyor: BAT, JTI ve PHILSA. Çoktan girmişler bu piyasaya.


Temmuz ayının ilk haftasında Adıyaman ve çevre illerde tütün üreticileri ve tüccarları yol kesme eylemleri yaparak seslerini ve taleplerini duyurdular: “Tütünüme dokunma”, “Tırşikçi kapitalistlere hayır”, “Yasa geri çekilinceye kadar eylemlerimize devam edeceğiz”. Siyaset hareketlendi. AKP cenahı, IMF’ye ve yabancı şirketlere teslim olmanın ilk günahına vurgu yaparak, kabahati Ecevit ve Derviş’e attı. Muhalefet ise, AKP’nin 19 yıllık günahlarını saydı durdu. Yerli tütüne güzelleme yapıldı bolca. Bölge halkının oyunu kim kapacak yarışına girildi. Sonuç itibariyle öyle bir hava estirildi ki, sanki pandemi nedeniyle üreticilerin kooperatif kurmaları gecikmiş, sanki ek süreyle nihayet yasallık kazanacaklar, düzen içi çözüme kavuşacaklar.

Geçen yıl soL’da yayınlanan “Açık tütünde yasallaştırma kimin işine yarayacak?” başlıklı yazımızda, AKP’nin sarmalık kıyılmış tütün piyasasında başlattığı yasallaştırma düzenlemelerinin sonuç itibariyle ulusötesi sigara şirketlerinin (UÖSŞ) piyasa hakimiyetini tahkim etmeye yarayacağına dikkat çekmiştik. 

Piyasada bandrollü ve bandrolsüz ikili yapı

Bir yıl sonra durum daha da kristalize oldu. Bir yanda, tütün üretimini ve ticaretini düzenleyen 4733 sayılı Kanun ile sınırları çizili ve UÖSŞ’lerinin hakim olduğu yasal, bandrollü piyasa var. Bu piyasa Türkiye’de büyük oranda sigaradan oluştuğu için, basitleştirmek amacıyla sadece sigara üzerinden değerlendirmek olanaklı. Son on yıldır hacmi ve vergi gelirleri gitgide büyüyen bu piyasada, 2020’de iç piyasa satışları 117,9 milyar adet dal, bürüt satış hasılatı ise 89,2 milyar TL olarak gerçekleşti. Bu hasılatın %82’si KDV ve ÖTV geliri olarak tahsil edildi. Ayrıca söz konusu şirketler, Maliye Bakanlığı’nın gözdesi en büyük kurumlar vergisi yükümlüleri arasında yer aldı. 

Diğer yanda, önceki yazımızda nedenlerini irdelediğimiz 4733 sayılı Kanun’un içten patlaması sonucu gitgide büyüyen bandrolsüz, kayıtsız, yasadışı bir piyasa daha var. Bandrollü piyasa büyük oranda sigaradan oluşurken, 4733 sayılı Kanun’un dışında oluşan bandrolsüz piyasa ise büyük oranda sarmalık kıyılmış tütünden ibaret. Sarmalık kıyılmış tütün, ya yaprak sigara kağıdına sarılarak, ya da daha yaygın olarak, makaron denen boş sigara tüplerine doldurularak tüketiliyor. İkinci tür, piyasada poşetlenmiş 20’li hazır dolgulu makaron halinde satılıyor. Resmi verilere göre, 2020’de bandrollü piyasada 17,9 milyar adet boş makaron ve 1,7 milyar adet yaprak sigara kağıdı satıldı. Toplamı 19,6 milyar adet ediyor. Peki, satışı gerçekleşen bu makaronların/kağıtların içinde hangi tütünler içildi? 2020 bandrollü sarmalık kıyılmış tütün satışına baktığımızda (2,4 bin ton), bu miktar ancak 3,3 milyar adet makaronu/kağıdı dolduruyor. Demek ki, 2020’de en az 16,3 milyar adet makaron/kağıt bandrolsüz sarmalık kıyılmış tütünle doldurularak tüketilmiş. “En az” diyoruz, zira bu hesaba bandrolsüz satılan makaron/kağıt ve bunların içinde içilen tütünler dahil değil. Yıllık perakende hasılatı 7-8 milyar TL olarak hesaplamak mümkün.

AKP’nin cambaz politikası

Bandrolsüz piyasa sorunu karşısında AKP politikasını biçimlendiren 3 dinamik var:

1) UÖSŞ baskısı:

UÖSŞ’lerin, hapis cezası dahil, yasadışı üretim ve ticareti caydırıcı önlem alınması talepleri 2017’de Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda yapılan bir düzenlemeyle karşılandı. Buna göre, yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlar ile ticari amaçla makaron veya yaprak sigara kâğıdını, içine kıyılmış tütün, parçalanmış tütün ya da tütün harici herhangi bir madde doldurulmuş olarak satanlara, satışa arz edenlere, bulunduran ve nakledenlere 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası getirildi. 2020 Haziran’da, bu hükmün yetki belgesi almadan veya bildirimde bulunmadan tütün ticareti yapanlar bakımından, 1/7/2021 tarihinde yürürlüğe girmesi şeklinde değişiklik yapıldı. İşte, o tarih gelip çattığında, sarmalık kıyılmış tütün ile geçinen ahali isyan etti. Şimdi bu tarihin bir 6 ay daha ötelenmesi gündemde.

2) Yasallaştırma/vergi geliri beklentisi:

  • 2020 sonunda yürürlük kazanan bir Yönetmelik değişikliği ile, tek başına kıyılıp içilebilme vasfına sahip tütünler için en az 250 tütün üreticisinin kuracağı tütün üretim ve pazarlama kooperatiflerine ticaret yetki belgesi verilmesinin önü açıldı. 
  • Türkiye’de üretilen sigaralarda, 4733 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde yüzde 42 olan ve 2020’de yüzde 11’e kadar düşen yerli tütün kullanım oranına kota getirildi. Tütün ürünü üreticilerinin her bir kategori bazında, 2022’de yüzde 17, 2023’te yüzde 21, 2024’te yüzde 25 ve sonrasında en az yüzde 30 oranında Türkiye’de üretilen tütün kullanmaları zorunluluğu getirildi. 
  • Sigarada halen yüzde 63 olan ÖTV oranı, 2020 Mart’ta sarmalık kıyılmış tütün için yüzde 40’a düşürüldü. 

3) Göz yumma: Sayıları yurt genelinde 6-20 bini bulduğu ifade edilen bandrolsüz tütün satış noktası ile yüzlerce dolgulu makaron imalathanesi faaliyetlerini sürdürdü, internet ve posta hizmetleri yoluyla tütün ve tütün ürünlerinin ticareti ve nakli devam etti. 

Birbiri ile çatışan ve birbirini etkisizleştiren bu politika demetini AKP kah cezai tedbir uygulayarak, kah destek sözleri vererek, kah bandrolsüz tütün simsarlarının çalıştaylarında boy göstererek, kah süre uzatarak devam ettiriyor.

Dev ulusötesi şirketler, 4733 sayılı 'deli gömleği' Kanun ve tütün üreticileri

Dünya ve Türkiye tütün piyasalarında, hem alıcı hem satıcı konumunda aynı 3-5 şirketten oluşan tipik bir oligopolün hakimiyeti söz konusu. Bu oligopol, son 40 yıl içinde estirilen serbestleştirme ve finansallaşma rüzgarlarını arkasına alarak, özelleştirme, satın alma ve birleşmelerle oluştu. Çin ve ulusal tütün şirketlerini korumaya gayret eden birkaç ülke haricinde, tüm dünyaya yayılmış, tarladan perakendeye kadar, üretim ve ticaretin her aşamasında hakimiyet kurmuş durumda. Ucuz emek, ucuz tütün ve bakir pazarlar peşinde biçimlenen bu yayılma sürecinde, tütün tarımı, imalatı ve tüketimi büyük dönüşüm geçirdi, Batı’dan Küresel Güney’e kaydı. 

2000’lerin başında, birçok ülkede eşanlı olarak tütün tarımı destekleri kaldırıldı, yerini UÖSŞ’lerin yoksulluk sınırı altında fiyat dayattığı sözleşmeli üretim aldı. 1970’lerden itibaren yaprak tütün üretimi hızla arttı ve fiyatlarda süreğen düşüş yaşandı. Tütün tarımı geleneksel üretim bölgelerinden, gitgide daha yoksul ülkelere ve bölgelere kaydı. Sözleşmeli üretim, tütün çiftçisini kendi toprağı üzerinde taşeronlaştırdı, işçileştirdi. Endonezya’dan Türkiye’ye, Brezilya’dan Tanzanya’ya kadar, ücretsiz aile işçiliği, çocuk işçiliği ve kırsal yoksulluk üzerine oturan bir düzen kuruldu. 

Bu sürecin Türkiye izdüşümü 2002 yılında yasalaşan ve ülkenin üzerine bir deli gömleği gibi giydirilen 4733 sayılı Kanun oldu. Amaç, tarımda devlet desteğinin kaldırılması, sözleşmeli tarıma geçilmesi, piyasaya giriş engelleri, fiyat belirleme serbestisi, ithalat-ihracat serbestisi yoluyla UÖSŞ’lerine oligopol koşulların ve yüksek kâr hadlerinin garantilenmesi ve TEKEL’in özelleştirilerek ortadan kaldırılmasıydı.

Türkiye’de tütün tarımına en büyük darbeyi UÖSŞ’ler bu Kanun’la vurdu. Sigara üretimi ve tüketiminin arttığı bu dönemde, 4733 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde, 112,2 bin ton/yıl olan yaprak tütün üretimi ve tütün üreten 319 bin aile işletmesi sayısı, 2020’a gelindiğinde 82,8 bin ton/yıl’a ve 57 bin üreticiye geriledi. 2012 yılında Türkiye net tütün ithalatçısı oldu ve o tarihten sonra ithalat-ihracat makası sürekli açıldı. Tütün Eksperleri Derneği’nin 2020 Tütün Raporu’na göre, günümüzde tütün üreticisinin eline kendi işçilik yevmiyesi dışında bir şey geçmiyor, küçük toprak mülkiyeti ve düşük fiyatlar, üretici gelirinin asgari geçim seviyesinin altında kalmasına neden oluyor. Marmara’da tütün tarımı artık son bulurken, Ege’de ağırlıklı olarak yaşlı ve çocuk nüfus tarafından gerçekleştiriliyor, üretim ülkenin doğu illerine kayıyor. 

Üreticinin önünde, sözleşme ücretlerini kabullenmek, tütünü bırakıp kente göçmek, ya da bandrolsüz piyasaya yönelik kayıtsız üretim ve satış yapmaktan başka bir alternatif yokken, şimdi, üçüncü alternatifin yerine, “Gelin, 4733 sayılı Kanun’a tabi olun, 250 kişilik profesyonel kooperatif kurun, yetki belgesi alın, oradan kayıtlı alım satım yapın, yoksa sopa” deniyor. Kendi toprağı üzerinde işçileşmiş, asgari geçim seviyesinde gelir elde eden üreticiye şimdi dayatılan şey: girişimcilik. Sanki, karşılarında UÖSŞ’ler ve 4733 sayılı Kanun’un onları kayıran hükümleri yokmuş gibi.

Dev ulusötesi şirketlerin hortumu ortalığı silip süpürecek

UÖSŞ’ler, başta nargile tütünü olmak üzere piyasada farklı tütün ürünlerine müsamaha gösterirler, üreticilerini rakip olarak görmezler. Nikotin bağımlılığını pekiştiren bu ürünler, tüketimi en pratik ve nikotin salgısı optimal olan sigarayı ikame edemez ve bu nedenle varlıkları aslında sigara satışlarını olumlu yönde etkiler. Ancak sarmalık kıyılmış tütün ve dolgulu makaronlar gerçek ikame ürünlerdir. Üstelik bugün büyük oranda bandrolsüz olmaları nedeniyle bandrollü sigaraya göre oldukça ucuzdurlar. Sigaraya göre farklılaştırılmış ÖTV oranı, bandrollü sarmalık kıyılmış tütünü hâlâ ucuz kılmaktadır. Ne bandrolsüz ikame ürünlere, ne de kendi kontrolleri dışında yasallaşacak bandrollü ikame ürünlere UÖSŞ’lerin tahammülü olamaz.

Oligopol yapıları nedeniyle, UÖSŞ’ler, fiyat rekabetine, kendi kontrolünde olmayan ikame ürüne izin vermez, piyasada mutlak belirleyici olmak isterler. Sigaranın bağımlılık yapıcı özelliği ve ikame ürün bulunmaması nedenleriyle talebin fiyat esnekliğinin çok düşük olması ve 4733 sayılı Kanun ile tanınan fiyatlama serbestisi, UÖSŞ’lerine süper kâr elde edebildikleri bir fiyatlama politikası izleme olanağı tanımaktadır. Kendileri açısından bunun sürdürülmesi elzemdir. Bu nedenle, olabilecek en kısa sürede, sarmalık kıyılmış tütün üreticilerini, tüccarlarını ve onların kooperatiflerini hortumlarının içine çekeceklerdir, çekemediklerine cezai işlem uygulanması için bastıracaklardır. Nitekim, daha üreticiler kooperatif kuramamışken, Bakanlık’ın web sitesinde sarmalık kıyılmış tütün üretimi için yetki belgesi alan 3 şirket ön plana çıkıyor: BAT, JTI ve PHILSA. Çoktan girmişler bu piyasaya. Bunların hortumundan kurtuluş yok. Bunu en iyi bilenler Adıyamanlı üreticiler ve Türkiye’nin dört bir yanında bandrolsüz tütün ticareti yapanlar. İsyanları bundan. 

UÖSŞ’ler ortalığı silip süpürdüğünde, belki sarmalık kıyılmış tütün piyasası bir ölçüde yasallaşmış olacak, ancak kesin olan, üreticiler kendilerini bugünden daha kötü bir konumda bulacaklar ve ülke biraz daha, gizli reklamı yapılan, gitgide çeşitlenen tütün ürünü arzına boğulacak.

Mevcut durumun ise hiçbir sürdürülebilirliği yok. Süre uzatımları ne kadar devam edebilir? 4733 sayılı Kanun’u çöpe atmak, UÖSŞ’lerini sepetlemek, hem halkın akciğerlerini, hem üreticinin geçimini, sosyal haklarını, çoluğunun çocuğunun eğitimini gözeten bir üretim planlaması yapmaktan başka çare yok. 

MERYEM VİTNİ-SOL(12/07/2021)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder