12 Aralık 2023 Salı

soL GÜNDEM - 12 ARALIK 2023 -

AKP'nin kurucuları arasında yer aldı, Erdoğan'ı kurtardı: Hakeme yumruk atan Faruk Koca kimdir?(soL-Özel)

Sahaya inerek hakem Halil Umut Meler'e yumruk atarak gündeme gelen Ankaragücü Başkanı Koca, aynı zamanda AKP'nin kurucu üyelerinden ve eski AKP Milletvekili.

Trendyol Süper Lig'in 15. haftasında MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor karşılaşmasının ardından sahaya inen  Ankaragücü Başkanı Faruk Koca, maçın hakemi Halil Umut Meler'e yumruk attı. Yumruk nedeniyle yere düşen Meler, tekmeyle darp edildi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Meler'e yönelik saldırıda sorumluluğu bulunanlar hakkında adli soruşturma başlatıldığını duyururken, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ise "Faruk Koca emniyet güçlerimizin gözetiminde hastanede tedavi görmektedir. Tedavi sonrası gözaltı işlemleri gerçekleştirilecektir. Hakemimize saldırıda bulunan diğer 2 kişi gözaltına alınmıştır" açıklamasında bulundu. AKP de olayın ardından Koca'nın partiden ihraç talebiyle disipline sevk edildiğini bildirdi. AKP'den yapılan açıklamada, Koca'nın partiden ihracı istemiyle disipline sevk edildiği, konunun Merkez Karar ve Yönetim Kurulu'nda (MKYK) görüşüleceği belirtildi.(Faruk Koca kimdir?) Peki Faruk Koca, saldırıyla gündeme gelmeden önce ne yapıyordu? Meler'e attığı yumrukla gündeme gelen Koca, 2021 yılında Ankaragücü'nde gerçekleştirilen olağan genel kurulda 1058 oyun 802'sini alarak kulüp başkanlığa seçilmişti. AKP'nin kurucu üyelerinden olan Koca, 22. ve 23. dönem AKP Ankara Milletvekili olarak görev almıştı. AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 12 yıl yaşadığı ve 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçilince taşındığı Keçiören'deki evinin de sahibiydi. Koca, milletvekili olduğu yıllarda dönemin başbakanı Erdoğan’ın baygın halde kilitli kaldığı zırhlı aracın camını balyozla kırarak Erdoğan’ın hastaneye yetişmesini sağlamıştı. Koca, 1 yıl önce Süper Lig’de Fair Play/Adil Oyun Başkan/Yönetici Ödülü’nü de almıştı.

Yeni Akit, Zülal Kalkandelen'i hedef gösterdi (soL)

AKP'ye yakınlığıyla bilinen Yeni Akit, kamuoyunda "Cübbeli Ahmet" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü hakkındaki yazısı nedeniyle gazeteci,yazar Zülal Kalkandelen'i hedef gösterdi.

AKP'ye yakınlığıyla bilinen Yeni Akit,  gazeteci, yazar Zülal Kalkandelen'i hedef gösterdi. Kalkandelen, 10 Aralık günü Cumhuriyet'te yayımlanan "Sanal âlemin tekkeleri" başlıklı yazısında, kamuoyunda "Cübbeli Ahmet" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün Youtube üzerinden yayımladığı videolara değinmişti. Kalkandelen yazısında, mahkemede mesleğini "Youtuber" olarak açıklayan Ünlü'nün yayınladığı videolardaki gerici söylemlerine yer vermişti.(Hedef gösterdi, hakaret etti) Söz konusu yazı nedeniyle Kalkandelen'i hedef gösteren Yeni Akit, "Cübbeli Ahmet, resmen yerlerinden hoplattı! O sözleri o karıyı bakın ne hale getirdi" başlıklı bir yayımladı. Yeni Akit'in haberinde Kalkandelen'den "o karı" diye bahsedilirken, 1925 tarihli 677 sayılı devrim yasası ile kaldırılan tarikatları eleştirdiği için Kalkandelen'in "İslam ve Müslüman denilince tüylerinin dikenn diken olduğu" iddia edildi. Ayrıca haberde, Kalkandelen'e yönelik "kıt aklınca" ve "cahil" gibi ifadeler de kullanıldı.(Altına imza atılacak hatırlatmalarmış...)  Haberde "Cumhuriyet gazetesinin “İslam” ve “Müslüman” denilince tüyleri diken diken olan yazarlarından Zülal Kalkandelen, kafayı bu defa da Cübbeli Ahmet Hoca’nın dinî telkin ve tavsiyelerine taktı. Her biri altına imza atılacak olan hatırlatmaları, kendi kıt aklınca eleştiren Kalkandelen, nasıl bir cahil olduğunu gözler önüne serdiği yazısında özetle şunları kaydetti" ifadelerine yer verildi. Kalkandelen, Yeni Akit'e göre Ünlü'nün "her biri altına imza atılacak olan hatırlatmalarını" şöyle sıralamıştı: “Hacı adam, sakallı adam, sekreteri karı! Bu ne akılsızlık ya... Ya elâlemin karısını, kızını yanında niye çalıştırıyorsun? ‘E çok acıyorum, aç kalmış.’ Sadaka ver! Kadınlar ayrı yerde çalışır, hiç erkek girmez oraya, o tamam. Ama kadın, erkek aynı ortamda memurluk da yapması caiz değil, amirlik de yapması caiz değil, işçilik de yapması caiz değil, patronluk da yapması caiz değil!” Son videolarından birinde ise yılbaşı kutlayanları namazın ve zikrin kurtaramayacağını söylüyor. Yılbaşını kutlamak ile Noel’i kutlamanın aynı şey olmadığı yıllardır anlatılsa da ayrıca Türkiye’de yaşayan insanlar arasında farklı inançta yurttaşlar olduğundan isteyenler Noel’i de kutlayabilecekken “Başımıza büyük bir bela gelmeden önce yılbaşı/Noel kutlamasına katılmaya hazırlananları uyaralım!” dediği videoları paylaşıyor.  “Erkeğin kadına selam vermesinin sıkıntıya yol açacağını, çünkü bunun ‘Görüşebiliriz’ anlamına geldiğini”... “Müslüman kadınlar için, başka bir dine mensup olan kadınların da yabancı erkek hükmünde olduğunu, kâfire kadınların yanında da erkek varmış gibi oturmaları gerektiğini”... “Evin içinde köpek beslenemeyeceğini çünkü köpek olan eve rahmet meleklerinin girmeyeceğini, ölüm meleği Azrail’in gireceğini” söyleyen Ünlü, bu düşüncelerini sosyal medyadan milyonlarca insana yayıyor. Ve diyor ki tekke kurmaya ne gerek var, aç Instagram’da, YouTube’da bir kanal, oradan seslen müritlerine!"

Ankara'da iş cinayeti: İnşaatın 30. katından düşen 2 işçi yaşamını yitirdi(soL)

Keçiören ilçesindeki bir inşaatın 30. katından düşen 2 işçi yaşamını yitirdi. Bir görgü tanığı "Benim gördüğüm 3 kişiydi ama 2 kişi diyorlar" dedi.

Ankara'nın Keçiören ilçesinde, bir inşaatın 30. katından düşen 2 işçi yaşamını yitirdi. Ayvalı Mahallesi'ndeki yapımı devam eden bir inşaatın 30. katında çalışan H.İ. ile İ.Ö. henüz belirlenemeyen sebeple yere düştü. İnşaatta çalışan diğer işçilerin ihbarı üzerine olay yerine çok sayıda 112 Acil Servis, itfaiye ve polis ekibi sevk edildi. Sağlık ekipleri, işçilerin olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi. Polis ekiplerinin olayla ilgili başlattığı inceleme sürüyor.('Yıldırım hızıyla aşağı düştüler')  AA'nın aktardığına göre görgü tanığı Yaşar Yiğit, olay anına ilişkin şunları anlattı: "Büyük bir ses duyunca yukarıya baktım. 2 işçinin hızlı bir şekilde yere doğru düştüğünü gördüm. Benim gördüğüm 3 kişiydi ama 2 kişi diyorlar. İkisi de yıldırım hızıyla aşağı düştü. Çok büyük bir gürültü oldu. Yere baktığımda işçilerin yüzüstü yerde yattığını gördüm."

İTÜ’de cinsel saldırı: Kadınlar üniversite yönetimini adım atmaya çağırıyor(soL)

İTÜ'de aynı bölümde okuyan bir erkek öğrencinin cinsel saldırısına uğrayan kadın öğrenci, tacizcinin uzaklaştırma kararı almasına karşın okul yönetiminin adım atmaması nedeniyle okul değiştirdi.

İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) okuyan kadın öğrenciler, üniversite öğrencisi bir kadının yaşadığı cinsel saldırı vakasına karşı tepkili. Yargıya da taşınan olayın sonuna kadar takipçisi olacaklarını belirten İTÜ Kadın Dayanışma Komitesi (KDK), üniversite yönetimini tacizciye karşı adım atmaya davet ediyor. 2021 yılının sonunda İTÜ’de öğrenim gören bir kadın öğrenci, kendisiyle aynı bölümde öğrenim gören bir erkek tarafından cinsel saldırıya uğradı. Konuyu hem İTÜ bünyesindeki Cinsel Taciz Bürosu’na hem de yargıya taşıyan öğrenci geçtiğimiz hafta İTÜ Kadın Dayanışma Komitesi'yle iletişime geçti. Olay sonrası yaşanan süreçte mahkemeden koruma kararı çıkmasına rağmen rektörlük okul içerisinde karara uygun yaptırımlarda bulunmadı ve kadın öğrencinin uzun bir süre faille aynı sınıfı ve aynı ortamı paylaşmasına sebep oldu. Bunlara rağmen hakkını tek başına aramak zorunda kalan kadın öğrenci, rektörlüğün yönlendirmesiyle İTÜ CİTAK'a (Cinsel Taciz ve Ayrımcılığı Önleme Kurulu) ulaşmaya çalıştı. CİTAK’ta bulunan herhangi bir yetkiliyle iletişime geçemeyen mağdur, maillerinin cevapsız kaldığını, ofislerinin kapısının her zaman kilitli olduğunu belirtti. Genç kadın okul değiştirmek zorunda kalırken fail aynı okulda hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam etti. Eğitimine devam edemeyen, bu süreçte psikolojik destek alan genç kadın, özel öğrenci kimliğiyle Boğaziçi Üniversitesi’ne bir dönemlik geçiş yapmak zorunda kaldı. Fail öğrenciyse koruma kararı çıkmasına rağmen okuluna ve derslerine gitmeye devam etti. (İlk duruşma yarın görülecek) Yargıya taşınan olayda, genç kadın İTÜ KDK ile iletişime geçti ve süreci paylaştı. Şu anda çevrimiçi iki ders alarak eğitimine devam eden öğrencinin ilk duruşması yarın (13 Aralık) görülecek. Kadın öğrenciyle bir araya gelen ve olayın takipçisi olacağını belirten İTÜ Kadın Dayanışma Komitesi bütün kadın öğrencileri, arkadaşlarıyla dayanışmaya ve dekanlığı harekete geçmeye çağırdı.

Sınıf anneliği tartışmasında bir başka boyut: Eğitimde bozulan ilişkiler (BURCU GÜNÜŞEN-SOL/ÖZEL)

"Sınıf anneliği"nin yasaklanması eğitimde dönüşen ilişkileri gündeme getirdi: Para pul işlerine bakanlar, sınıfta kabe örtüsü açanlar, veliyle kurulan müşteri ilişkisi, öğretmenin "vasatlaştırılması"

Milli Eğitim Bakanlığı’nın sınıf anneliği uygulamasını yasaklamasıyla eğitimde piyasalaşma ve gericileşmeyle değişen ilişkiler yeniden gündeme geldi. MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından geçen hafta 81 ilin valiliğine gönderilen yazıda mevzuatta olmayan “sınıf anneliği” uygulamasına izin verilmemesi ve okulların bu konuda uyarılması isteniyordu. MEB’in yazısında, sınıf annelerinin diğer velilerden aidat topladığı, ders araç gereçleri için para talep ettiği, zaman zaman derslere de müdahale ettikleri yönünde gelen şikayetlere atıfta bulunuluyor, öğretmen dışındaki kişilerin eğitim ortamlarına müdahalesinin pedagojik ilkelere aykırılığına  değiniliyordu.('Devlet görevini yerine getirmediğinde velilere kalan işler') Sınıf öğretmeni Derya K. sınıf anneliğini “devletin görevini veliye yükleme işi” diye niteliyor: Kalabalık sınıflar, materyallere ulaşımda çekilen güçlükler, para pul işleri, özellikle küçük sınıflarda duyulan başka yardımcı hizmetler... Devlet görevini yerine getirmediğinde velilere kalan işler haline geldi. Burada asıl sorgulanması gereken bu.(”Elinde kuran ve 'kabe örtüsüyle' sınıfa girenler) Öğrenci velisi Nihal Ünver AKP iktidarında öğretmenlerin itibarının zedelendiği, otoritelerinin zayıfladığı görüşünde.  Ünver bazı çalışmayan annelerin okulla ilgili işlerde sorumluluk alması iyi niyetli bir çaba gibi dursa da sınıf annelerinin bu görevi bir iktidar unsuru gibi kullanmasının önüne geçilemediğini anlatıyor: Bizim okulumuzda mesela bir sınıf annesi sınıfta kendi çocuğuyla sıkıntı yaşayan bir çocuğa kendi yöntemleriyle ders veriyor, çocuğun akıllı uslu davranmasını tembih edip kulağını çekebiliyor. Bu hadsizliğiyse her an okulda ve sınıfta bulunma hakkından, elini kolunu sallaya sallaya okulda vakit geçirebilmesinden alıyor. Daha sonra bu görev ondan alındı ama aynı veli sınıf annesiyken daha önce elinde kuran ve ‘kabe örtüsü’ denilen bir nesneyle sınıfa girip çocuklara din dersi vermeye kalkıyor.”('Bizim şirketimiz var, çocuklara ders verelim') Mühendis olan başka bir velininse "Bizim yirmi yıllık bilişim şirketimiz var, çocuklara teknoloji/ bilişim dersi verebilirim" diye çocuklara musallat olduğunu aktaran Ünver “Akıl tutulması gibi bir şey, o zaman her konunun uzmanı gelsin sınıfta ders versin” diyor. Ünver’in çocuklarının gittiği okulda başka bir sınıf annesiyse satranç dersi veren öğretmenin sınıflara satranç dersi duyurusu yapmasını keyfi sebeplerle engellemiş. ÜnverZaten doğru düzgün öğretemiyor, bizim veli grubuna duyuru yapmam, olur biter' rahatlığıyla, sınıf anneliğinin verdiği yetkiyle istediği gibi hareket edeceğini ilan ediyor diyor.(İstismar ve rant alanı) Temel amacı öğretmen ve veliler arasında köprü olmak, öğretmenin belli konularda yükünü hafifletmek olarak tarif edilen sınıf anneliğinin “tam bir iktidar alanı” haline geldiğini belirten Ünver’e göre bu, okul-aile birliğine kadar uzanan bir istismar ve rant alanına dönüşüyor: Çünkü sınıf anneleri ayrıca doğal okul-aile birliği üyesi oluyor. Bu birlik ise okula ve aileye eşit mesafede durmak yerine, okulun sisteminin içinde bir yer ediniyor ve açıkçası çocuklarımın 4+3 yıllık ilkokul macerasında bir veli olarak bana ya da okulun öğrencisi olan çocuklarıma hiçbir faydalarının dokunmadığını söyleyebilirim.”(Özel okullarda öğretmenlere ek yük: Veliyle müşteri ilişkisi) Sınıf anneliği özel okulların büyük kısmında yoktu. Birlik Sendikası’ndan Beyza Çelik’e göre bunun nedeni çoğu özel okulun bu işler için ayrı personel çalıştırması değil, öğretmenlere daha fazla iş yükü yüklemesi: Yıllardır patronlar, öğretmenlerden öğrencisinin ve velisinin her türlü sorunuyla ilgilenmelerini, tabiri caizse devlet okullarındaki sınıf annesi rolünü de üstlenmelerini istiyor. Öğretmenler bu sebeple hafta sonları ya da mesai saatleri dışında çalışmak zorunda bırakılıyor.” Çelik’e göre yöneticiyle kurulan işçi-patron ilişkisi öğretmenin mesleğinden soyutlanmasına yol açarken, veliyle kurulan müşteri ilişkisi de öğretmenlik mesleğini itibarsızlaştırıyor. Çelik iş tanımında olmayan işleri yapmak zorunda kalan öğretmenlerin "meslek vicdanı, özveri, çocukların yüksek yararı gibi aldatmacalarla" susturulmaya çalışıldığını aktarıyor. Özel okul patronlarının öğretmenlere “okulun tatil gününde gel, temizliğe yardım et” deme cesaretini de gösterebildğini söyleyen Çelik bu kural tanımazlığa dur demenin yolunun öğretmenlerin birlik olmasından geçtiğini vurguluyor.(Devlet-öğretmen ilişkileri de değişti) Eğitim-İş Balıkesir Şube Başkanı Serap Müjdeci Gökgün’e göre 21 yıllık AKP iktidarında piyasacı yönetim anlayışı ve eğitim sisteminde yapılan bilimsellikten uzak değişikliklerin öğretmenlere zorlamayla dayatılması devlet-öğretmen ilişkilerini de değiştirdi. Gökgün Devlet okullarında çalışan eğitim emekçileri açısından kamusal eğitim sistemine yabancılaşan bir öğretmen-devlet ilişkisi gelişmiş durumdadiyor. Eğitim sisteminde artık sayısı bile hatırlanmayan bilimsellikten uzak değişiklikler yapıldığını, öğretmenlerin bu değişikliğe uyum sağlanmalarının zorlamayla, dayatmacı bir anlayışla beklendiğini dile getiren Gökgün “Sendikalı kamu öğretmenleri bile bu zorlama karşısında büyük tavizlere maruz kalmışlardır” diyor.('İş barışı bozuldu') Öğretmenlik Meslek Kanunu'ya okullarda unvanlara ayrılan öğretmenlerin aynı işi yapmalarına rağmen devlet tarafından üvey evlat muamelesi görmeye başladığını belirten Görgün “iş barışı bozulmuş ve öğretmen ile devlet arasındaki ilişki de sorgulanmaya başlanmıştır diye ekliyor. AKP iktidarının eğitimde kadrolaşmayla “okulları bizden ve bizden olmayanlar şeklinde bir anlayışla” yönettiğini ifade eden Görgün, bunun da öğretmenler arasında hem güvensizlik hem de kamu hizmeti açısından verimsizliğe neden olduğunu dile getiriyor.('Mücadele edemeyen, atıl bir vasatlığın kişiliğine bürünen öğretmen') Görgün’e göre öğretmenlerin idari kadrolara karşı güvensizliğinden kaynaklı olarak “hak aramama, kendisini ifade edememe gibi mesleğine yabancılaşan ve mücadele edemeyen atıl bir vasatlığın kişiliğine bürünen, devletine güvenemeyen bir öğretmen kimliğinin yaratılması” sonucuyla karşı karşıyayız.

Tekirdağ'da kreşte çocuklara şiddet uygulayan 2 öğretmene hapis istemi(soL)

Tekirdağ'ın Kapaklı ilçesindeki kreşte çocuklara şiddet uyguladığı iddia edilen öğretmenler Selin M., hakkında 9, Burçin Y.'ye ise 2 yıl hapis istemiyle açılan davanın duruşması görüldü.

Tekirdağ'ın Kapaklı ilçesindeki bir kreşte çocuklara şiddet uyguladığı iddia edilen 2 öğretmen hakkında hapis cezası istendi. DHA'nın haberine göre; olay, temmuz ayında Kapaklı'da, ÇOSB Kreş ve Gündüz Bakım Evi'nde meydana geldi. Anne E.E., evde kızı D.E.'nin oynadığı bebeğini ellerini kurdele ile arkadan bağlayıp uyutması üzerine şüphelendi. Annesinin bunu neden yaptığını sorduğu D.E., kreşte uyumayan çocukları öğretmenlerinin bağlayarak uyuttuğunu söyledi. Bunun üzerine E.E., bağlayan öğretmenlerin isimlerini kızından öğrendi ve diğer velilerle irtibata geçti. E.E., 250 öğrencisi bulunan kreş yönetimi ile görüşmek istedi. Olumlu talep alamayan veliler, bu yılın haziran, temmuz ve ağustos ayına ait güvenlik kamerası görüntülerinin kayıtlarının incelenmesini istedi. Bu talebi de kabul etmeyen kreş yönetimi, 7 çocuğun kreşle ilişkisini kesip, ailelerine durumu mail ile bildirdi. Velilerin suç duyurusunda bulunması üzerine Çerkezköy Cumhuriyet Başsavcılığı, konuyla ilgili inceleme başlattı. Savcılık kamera kayıtlarına el koyarak, incelemeye aldı.  (Hapis cezası talep edildi) Görüntülerin incelenmesinin ardından 7 veli ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Tekirdağ İl Müdürlüğü kreşin grup sorumlusu öğretmen Selin M. ve Burçin Y. ile kreş idarecileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Çerkezköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianamede, kreş öğretmenleri Selin M. hakkında, 9 çocuk için 'Beden veya  ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olan çocuğa karşı kamu görevlisinin sahip olduğu nüfuz kötüye kullanmak suretiyle silahla kasten basit yaralama, 'Zincirleme kötü muamele' suçlarından her bir çocuk için 1'er yıl olmak üzere toplam 9 yıl hapis, Burçin Y. hakkında da 2 çocuğa yönelik, 'Beden veya  ruh bakımından kendini savunamayacak durumda olan çocuğa karşı kamu görevlisinin sahip olduğu nüfuz kötüye kullanmak suretiyle kasten basit yaralama' suçundan toplam 2 yıl hapis cezası istendi. Kurumun müdürü Eser Y. ile yardımcısı Tayfun K., hakkında da 'kamu görevlisinin suçu bildirmemesi' suçlarından 6 aydan 2 yıl kadar hapis cezası talep edildi.(Duruşma ertelendi) Sanıkların yargılanmalarına Çerkezköy 5'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Duruşmaya tutuksuz yargılanan öğretmen sanıklar Selin M. ve Burçin Y., katılmazken,  merkezin müdür yardımcısı Tayfun K. savunmasını yaptı. Duruşma, sanık öğretmenler, Selin M., ile Burçin Y.'nin savunmalarının alınması ve eksikliklerin giderilmesi için ertelendi.

Beyoğlu'nda bir kadını ağır yaralayan Yemenli eski bakanın oğluna ev hapsi kararı(soL)

Dün Beyoğlu'nda 72 yaşında bir kadına çarpıp ağır yaralayan Yemen'in eski savunma bakanının oğlu Musaeed Hussein hakkında ev hapsi kararı verildi.

İstanbul Beyoğlu'nda aracıyla çarptığı 72 yaşındaki Pakize Özer'in ağır yaralanmasına sebep olan Yemen'in eski savunma bakanının oğlu Musaeed Hussein hakkında ev hapsi kararı verildi.  Eski Yemen Savunma Bakanı'nın oğlu Musaeed Hussein gözaltına alınıp çıkarıldığı adliyede yurtdışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol uygulanarak serbest bırakılmıştı. Dün, Dolapdere’den Tarlabaşı ve İstiklal Caddesi’ne çıkan Ömer Hayyam Caddesi’nde meydana gelen kazada ön yolcu koltuğunda eski Yemen Savunma Bakanı Ahmed Musaeed Hussein vardı. 27 yaşındaki oğlu Musaeed Ahmed Musaeed Hussein otomobili kullanıyordu. Bu sırada bir kişi ve 72 yaşındaki Pakize Özer, dar caddede karşıya geçmek istedi. Yaşlı kadın geçebilmek için bastonunu kaldırarak yol istedi. Yemen eski savunma bakanının oğlu, kadına çarptı. Kadının çarptığı adam da yere düştü. Başını kaldırıma vuran Pakize Özer ağır yaralandı ve ambulansla hastaneye kaldırıldı. Özer'in oğlu Ender Özer soL'a yaptığı açıklamada "şüphelinin yurt dışı çıkış yasağı devam etmeli” demiş ve “Geçtiğimiz gün basına yansıyan Somali Cumhurbaşkanının oğlunun bir kurye emekçisine çarpıp ölümüne neden olması sonrasında ülkeden kaçabilmesi skandal ve korkunç. Aynı olayı yaşamak istemiyoruz" diye belirtmişti.

13 yaşında nişanladılar, Muhtar soL'a konuştu: ‘Üveymiş zaten, isteyen de çokmuş, kız da seviyor, nişanlamışlar’(Mustafa Baş-soL/Özel)

Konya'nın Beyşehir ilçesinde 13 yaşındaki kız, ailesi tarafından kendisinden 15 yaş büyük erkekle nişanlandırıldı. soL, Karaca Mahalle Muhtarı Edip Pehlivan’a ulaştı.

Konya'nın Beyşehir ilçesi Karaali Mahallesi'nde yaşayan Osman S., 8'inci sınıf öğrencisi olan 13 yaşındaki kızı C.S.'yi aynı mahallede oturan ve kızından 15 yaş büyük olan Ali G. ile nişanladı. Nişana ait görüntüler sosyal medyada yayınlanırken, Jandarma ve Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ekipleri inceleme başlattı.(Muhtarın savunması: 'Haber abartıldı') Jandarma ile Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ekipleri inceleme başlatmasıyla ortaya çıkan süreci soL, Karaca Mahalle Muhtarı Edip Pehlivan’a sordu. Haberin çıkmasının ardından jandarmanın geldiğini belirten Pehlivan, jandarmayla ailenin yanına gittiklerini anlattı. Muhtar, 13 yaşındaki C.S.’nin "aslında 15 yaşında olduğunun söylendiği"ni iddia etti ve “Şu an evlilik gibi bir olay yok, aileler söz kesmiş” dedi. Nişandan haberi olmadığını iddia eden Karaca Mahalle Muhtarı, haberin "biraz" abartıldığı"nı öne sürdü: “Ben sonradan öğrendim ama aileler söz kesmişler yani. Ama öyle evlilik düğün gibi bir şey yok. Kendi aralarında söz kesmişler. Gazeteyi ben de okudum biraz abartılmış.(‘Üvey olduğu için ve isteyen kişi sayısı da çok olduğu için nişanladık’) Nişanlandırılan kız çocuğunun annesinin başka evliliğinden olmasını gerekçe olarak dile getiren muhtar şunları söyledi: “Kız anneden üveymiş. Jandarmayla kızın ailesine gittiğimizde ailenin beyanı ‘Üvey olduğu için ve isteyen kişi sayısı da çok olduğu için nişanladık’ oldu. ‘Adını koyalım’ diyerek nişanlamışlar. '1-2 seneye de düğünü yaparız' şeklinde konuştular.” 13 yaşındaki çocuğun nişanlandırılmasına üvey olması, isteyenenin çok olması gibi gerekçeleri sıralayan muhtar, çocuğun "nişanlandığı kişiyi sevdiğini" de iddia etti. Muhtar jandarma ekiplerinin "savcıyla konuşalım" dediklerini ancak süreçte yeni bir gelişme olup olmadığını bilmediğini dile getirdi. Beyşehir İlçe Jandarma Komutanlığı ve Karaali Mahallesi'nin bağlı olduğu Doğanbey Jandarma Karakolu olaya ilişkin incelemelerin devam ettiğini ve bilgilerin kamuoyuyla paylaşacağını ifade ettiler.('Çocuk istismarıdır, suçtur') Konya Kadın Dayanışma Komitesi ile Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği sürecin takipçisi olacaklarını duyurdu. Konya Kadın Dayanışma Komitesi'nden yapılan açıklamada olayın takipçisi olacaklarını duyurup şunları söylediler:“Kız çocuklarının yaşıtlarıyla oynayacağı, okula gideceği yaşta evlendirilmesi çocuk istismarıdır, suçtur. Karma eğitime karşı olduğunu açıklayan MEB Bakanı başta olmak üzere ülkede laikliğin köküne kibrit suyu döken herkes bu suçun ortağıdır.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder