Türkeyi’nin “birinci demokrasi” hamlesini oluşturan 1950 Genel Seçimleri ve sonuçları Demokrat Parti’yi iktidara getirmişti.
Partinin kurucu genel başkanı Celal Bayar, 67 önce bugün (22 Mayıs 1950) TBMM tarafından Üçüncü Cumhurbaşkanı olarak seçildi.
O vakitler Cumhurbaşkanı’nın “tarafsız” olması gerekiyordu Anayasa’ya göre… Tabii yine o vakitler, Anayasa’ya uyacağım diye yemin eden Cumhurbaşkanları yeminlerine sadakat gösteriyorlardı.
En azından öyle davranmak zorunda hissediyorlardı.
Celal Bayar’ın Kurtuluş Savaşı’ndan gelen komitacılığı, hırsı, inadı, siyasi ihtirası “tarafsız” Cumhurbaşkanı olmasıyla elbette bitip, gitmedi. Aleni olarak bunu yapmasa da Başbakan Adnan Menderes ile birlikte hatta onun üzerindeki yerini ve ağırlığını her zaman korudu.
Fakat bir açığı vardı ki; onu herkes biliyordu, basın yakalamıştı, sayısız defa haber yapmıştı, muhalefet partilerinin sözcüleri Meclis konuşmalarında dile getiriyorlar, seçim dönemlerinde bütün muhalefet hatipleri bu konu üzerine vurgu yapıyorlardı:
-Cumhurbaşkanı, sapında DP harflerinin bulunduğu baston kullanmaktan vazgeçmiyor.
DP kısaltması Demokrat Parti’nin baş harfleri oluyordu. Bu da Celal Bayar’ın “tarafsızlık” ilkesini aleni olarak çiğnediğinin göstergesiydi.
Celal Bayar’ın bu DP harfli bastonu hem onun iktidar yıllarında (1950-60) hem de aktif siyasetten çekildiği yıllar boyunca (1960-1986) ölene kadar dile getirildi:
-Tarafsız cumhurbaşkanı iken bile DP armalı bastonuyla dolaşırdı!
•••
21 Mayıs 2017’de (dün) 15 yıldır iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Üçüncü Olağanüstü Kongresi topladı, partinin 4. genel başkanı olarak kurucusu Tayyip Erdoğan’ı yeniden eski görevine getirdi.
Cumhurbaşkanı makamına kadar çıkan bir politikacının yeniden parti başkanlığına talip olması her zaman “fedakarlık” olarak görülüp heyecanlı yorumlar yapılırdı.
Sondan itibaren Süleyman Demirel için bu olasılık konuşulmuştu. Kendi partisini Tansu Çiller’e kaptıran siyasetin “Baba”sı bu ağır görevi göze alamadı. Yeni partiyi arkadaşlarına kurdurttu. Gerekçesini açıklarken de şöyle görüşler ifade etti:
-Tarafsız Cumhurbaşkanı olarak yedi yıl görev yapmış birinin parti liderliğine dönmesi kendi görev yıllarını ve tarafsızlığını inkar etmiş olur!
Hassasiyetlere bakar mısınız?
Ondan bir önce Cumhurbaşkanı Turgut Özal eğer ömrü izin verseydi, böyle bir hamle yapacağını rahmetlinin kardeşi Yusuf Bozkurt Özal bu satırların yazarına söylemişti:
-Ağabeyim Çankaya’dan inip Yeni Parti’nin başına geçecekti!
Yusuf Bozkurt Özal başkanı olduğu Yeni Parti’yi ağabeyinin izni ile kurduğunu da sözlerine eklemişti.
Bu söyleşi 1994’te Milliyet’tin Pazar Röportajı sayfasında yayınlanınca -ölmüş olmasına karşın- Turgut Özal’ın “tarafsızlığı” konusunda yorumlar yapılmıştı.
•••
Cumhurbaşkanlığı ile “tarafsızlık” konusunda bütün ipleri kopartan ilk siyasetçi Tayyip Erdoğan oldu. 2014 yılının Ağustos ayında halkoyuyla seçilen ilk “tarafsız” cumhurbaşkanı olarak yemin ettikten kısa bir süre sonra çıktı ve açık seçik biçimde ifade etti ki:
-Ben tarafsız olamam, olmayacağım da!
Sonra bu sözlerini güçlendirdi. Kendi partisinin (AKP) milletvekilli aday listelerini bizzat hazırladı. Yaptığı hiçbir şeyi saklamayıp aleni olarak söyleyen Erdoğan, bu konuda biraz yalpaladı. “Tarafsız” biçimde bunu yaptığını söyledi:
-Ben tarafsız Cumhurbaşkanıyım, öteki partiler de getirsinler listelerini onlara da önermelerde bulunayım. Tecrübemden istifade etsinler!
Halbuki “tarafsızlık” onun karakteriyle bağdaşmıyordu. Bu özelliği bir milyon sekiz yüz altmış yedi bin dört yüz otuz beş kez yazılıp çizildi.
Sonunda “benim siyasi karakterime uygun bir Anayasa yapılsın” talebi TBMM’de karşılık buldu. Öyle bir Anayasa yapıldı. Referandumla kabul edildi.
Sadece ülkenin yarısı bunu kabul etmemişti, o kadar!
21 Mayıs 2017 Pazar günü AKP Kongresi’nin tamamı Erdoğan’ın ikinci başkanlığını kabul etti.
Eskiden Başbakan ve AKP Genel Başkanı idi. Şimdi Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı kartvizitine sahip oldu.
Tarafsızlık?
O artık sizlere ömür bir kavram…
Şimdi “taraflı” eleştirileri için özür dileme zamanı:
-Celal Bayar ve DP armalı bastonundan…
Nazım Alpman / BİRGÜN
Partinin kurucu genel başkanı Celal Bayar, 67 önce bugün (22 Mayıs 1950) TBMM tarafından Üçüncü Cumhurbaşkanı olarak seçildi.
O vakitler Cumhurbaşkanı’nın “tarafsız” olması gerekiyordu Anayasa’ya göre… Tabii yine o vakitler, Anayasa’ya uyacağım diye yemin eden Cumhurbaşkanları yeminlerine sadakat gösteriyorlardı.
En azından öyle davranmak zorunda hissediyorlardı.
Celal Bayar’ın Kurtuluş Savaşı’ndan gelen komitacılığı, hırsı, inadı, siyasi ihtirası “tarafsız” Cumhurbaşkanı olmasıyla elbette bitip, gitmedi. Aleni olarak bunu yapmasa da Başbakan Adnan Menderes ile birlikte hatta onun üzerindeki yerini ve ağırlığını her zaman korudu.
Fakat bir açığı vardı ki; onu herkes biliyordu, basın yakalamıştı, sayısız defa haber yapmıştı, muhalefet partilerinin sözcüleri Meclis konuşmalarında dile getiriyorlar, seçim dönemlerinde bütün muhalefet hatipleri bu konu üzerine vurgu yapıyorlardı:
-Cumhurbaşkanı, sapında DP harflerinin bulunduğu baston kullanmaktan vazgeçmiyor.
DP kısaltması Demokrat Parti’nin baş harfleri oluyordu. Bu da Celal Bayar’ın “tarafsızlık” ilkesini aleni olarak çiğnediğinin göstergesiydi.
Celal Bayar’ın bu DP harfli bastonu hem onun iktidar yıllarında (1950-60) hem de aktif siyasetten çekildiği yıllar boyunca (1960-1986) ölene kadar dile getirildi:
-Tarafsız cumhurbaşkanı iken bile DP armalı bastonuyla dolaşırdı!
•••
21 Mayıs 2017’de (dün) 15 yıldır iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Üçüncü Olağanüstü Kongresi topladı, partinin 4. genel başkanı olarak kurucusu Tayyip Erdoğan’ı yeniden eski görevine getirdi.
Cumhurbaşkanı makamına kadar çıkan bir politikacının yeniden parti başkanlığına talip olması her zaman “fedakarlık” olarak görülüp heyecanlı yorumlar yapılırdı.
Sondan itibaren Süleyman Demirel için bu olasılık konuşulmuştu. Kendi partisini Tansu Çiller’e kaptıran siyasetin “Baba”sı bu ağır görevi göze alamadı. Yeni partiyi arkadaşlarına kurdurttu. Gerekçesini açıklarken de şöyle görüşler ifade etti:
-Tarafsız Cumhurbaşkanı olarak yedi yıl görev yapmış birinin parti liderliğine dönmesi kendi görev yıllarını ve tarafsızlığını inkar etmiş olur!
Hassasiyetlere bakar mısınız?
Ondan bir önce Cumhurbaşkanı Turgut Özal eğer ömrü izin verseydi, böyle bir hamle yapacağını rahmetlinin kardeşi Yusuf Bozkurt Özal bu satırların yazarına söylemişti:
-Ağabeyim Çankaya’dan inip Yeni Parti’nin başına geçecekti!
Yusuf Bozkurt Özal başkanı olduğu Yeni Parti’yi ağabeyinin izni ile kurduğunu da sözlerine eklemişti.
Bu söyleşi 1994’te Milliyet’tin Pazar Röportajı sayfasında yayınlanınca -ölmüş olmasına karşın- Turgut Özal’ın “tarafsızlığı” konusunda yorumlar yapılmıştı.
•••
Cumhurbaşkanlığı ile “tarafsızlık” konusunda bütün ipleri kopartan ilk siyasetçi Tayyip Erdoğan oldu. 2014 yılının Ağustos ayında halkoyuyla seçilen ilk “tarafsız” cumhurbaşkanı olarak yemin ettikten kısa bir süre sonra çıktı ve açık seçik biçimde ifade etti ki:
-Ben tarafsız olamam, olmayacağım da!
Sonra bu sözlerini güçlendirdi. Kendi partisinin (AKP) milletvekilli aday listelerini bizzat hazırladı. Yaptığı hiçbir şeyi saklamayıp aleni olarak söyleyen Erdoğan, bu konuda biraz yalpaladı. “Tarafsız” biçimde bunu yaptığını söyledi:
-Ben tarafsız Cumhurbaşkanıyım, öteki partiler de getirsinler listelerini onlara da önermelerde bulunayım. Tecrübemden istifade etsinler!
Halbuki “tarafsızlık” onun karakteriyle bağdaşmıyordu. Bu özelliği bir milyon sekiz yüz altmış yedi bin dört yüz otuz beş kez yazılıp çizildi.
Sonunda “benim siyasi karakterime uygun bir Anayasa yapılsın” talebi TBMM’de karşılık buldu. Öyle bir Anayasa yapıldı. Referandumla kabul edildi.
Sadece ülkenin yarısı bunu kabul etmemişti, o kadar!
21 Mayıs 2017 Pazar günü AKP Kongresi’nin tamamı Erdoğan’ın ikinci başkanlığını kabul etti.
Eskiden Başbakan ve AKP Genel Başkanı idi. Şimdi Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı kartvizitine sahip oldu.
Tarafsızlık?
O artık sizlere ömür bir kavram…
Şimdi “taraflı” eleştirileri için özür dileme zamanı:
-Celal Bayar ve DP armalı bastonundan…
Nazım Alpman / BİRGÜN