Dünyada tarihini koruyarak geleceğini kuran kentler arasında özel bir yeri olan Paris’in şehircilik mimarisi, ilk kez 1607’deki bir kraliyet fermanıyla başlayıp sadece 9 kez revize edilen yasal düzenlemeye uyar.
Bu 9 revizyonun da şaşırtıcı yanı, bir öncekinin iptali ya da inkârı değil, ancak yeniliğe uyarlanan devamı olmasıdır.
Paris’in güzelliğini koruyan ve ileriye taşıyan düzenleme, uymayanın resmen oyulduğu son derece titiz ve ayrıntılı bir ölçüler dizini olup, her şeyden önce “çevre orantısı” demektir.
Örneğin Paris’te her binanın yüksekliği, inşa edileceği sokak ya da caddenin genişliğine orantılıdır ve kuralın mantığı 1607’den beri değişmemiş, sadece ölçüleri, o da biraz değiştirilmiştir…
1884’te genişliği 7.8 metreden az olan sokaklara 12 metreden yüksek bina yapılamazdı. Hesap bu mantıkla sürer gider, 20 metreden geniş caddelere de 20 metrelik yükseklik izni verilirdi. Binanın yüksekliği ise kanalizasyon şebekesinden tepe çatıya kadar diye ölçülürdü.
***
Günümüzde aynı kural korunuyor ve orantı ölçüsü,
sokağın ölçüsü X ise binanın yüksekliği bu X’in üstüne, yerine ve
semtine göre 2’den başlayıp 8 metreye kadar eklenerek uygulanıyor. Paris’in göbeğindeki biricik gökdelen, şimdilerde izin verildiğine pişmanlık duyulan Montparnasse kulesinin çevresindeki cadde, sokak ve meydanların genişliği, işte bu kurala uygunluk gereği.
Halen başkentin dış çeperine eklenen La Defense gibi yeni semtlerde yükselen gökdelenlerin çevresinde devasa meydanlar kurulması, at koşturabileceğiniz yeşil alanlar bırakılması da hem bu kural, hem de “hava akımlarının” bile hesap edildiği son derece ayrıntılı yasal düzenleme sayesinde oluyor.
Bir de dönüp bizim kentlerimize bakın ve yaşadığı yurdu kimin imar, kimin tarumar ettiğini görün.
***
İşte size bir örnek: Kadıköy’deki Meteoroloji arsası, aslında park olmalıydı. Allem ettiler, kallem ettiler, arsaya Taşyapı kondu ve üstüne heyula gibi 4 gökdelen dikti. O yıllarda Selami Öztürk’ün belediye başkanı olduğu Kadıköy Belediyesi, başlangıçta Taşyapı’ya hiçbir zorluk çıkarmadı.
Ancak şirketin 2007’den 2010 yılına kadar süren inşa sürecinde 9 bin metrekarelik fazladan inşaat yaptığı tespit edilince, doğal olarak yasal işlem başlatıldı.
Ortada görmezden gelinemeyecek devasa bir kaçak inşaat vardı; dolayısıyla İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4. Dava Dairesi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen iskân için yürütmeyi durdurma kararı aldı.
Taşyapı’nın mevcut projeden 9 bin metrekare fazla inşaatına göz yummayan bir belediye cezasız kalır mı? Kalmadı elbette…
***
Taşyapı, yasadışı inşaat taşmasına karşı “uygulanan yasal işlemlerin faaliyetini geciktirerek şirketi zarara uğrattığı” gerekçesiyle Kadıköy Belediyesi’ne tazminat davası açtı. Ve tabii ki kazandı!
Hem de 101 milyon TL boyutunda kazandı!
Taşyapı’nın zarara uğratıldığına karar veren merci, İstanbul Anadolu 6. Asliye Mahkemesi. Bilirkişi raporu da oldukça şaşırtıcı. Ama şaşırmadık değil mi? Şaşırdık demeyin, çünkü nice saf ve hâlâ düzgün insanlığınız belli olur…
Şimdi 101 milyon TL’lık tazminat karşılığı, Kadıköy Belediyesi’nin taşınmaz mallarına haciz koydurmak üzere icra müdürlüğüne başvurmuş bulunuyor, Taşyapı. İstanbul’un soluk alabileceği ender yeşil alanlarından birine el koyduktan sonra, artık Kadıköy’ün tamamına göz koydu.
***
Haciz istediği 25 taşınmaz arasında Fikirtepe
Cami, Fikirtepe Yeni Cami, Ali İsmail Korkmaz Parkı, Moda Parkı,
Koşuyolu Parkı, Halis Kurtça Kültür Merkezi, Caferağa Spor Salonu,
Kalamış Gençlik Merkezi, Suadiye Muhtarlığı, Rasimpaşa Muhtarlığı da
var… İnsanın içinden “Yürü koçum, kim tutar seni!” diye naralanmak geliyor, ister istemez.
Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, Taşyapı lehine verilen mahkeme kararını temyiz ettiklerini açıkladı ve “Kadıköylülerin malını ve parasını kimseye vermeyeceğiz. Sonuna kadar mücadelemiz sürecek” dedi.
Genç Kadıköylüler de change.org’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı’na gönderilmek üzere “Taşyapı, Kadıköy’den elini çek!” başlıklı bir imza kampanyası açtı.
Ben imzaladım. Siz de imzalayın.
Çünkü arsızlığın da bir sınırı olmalı.
Her şeye rağmen olmalı!
Mine G. Kırıkkanat
CUMHURİYET