Cumhurbaşkanımız iftar sofralarında hepimizi bombalıyor. Bir seçmen olarak şahsen ben çok mahcup oldum inanın. Ben son seçimlerde AKP’ye oy vermeyenlerdenim. Yani o nankörlerden biri de benim. Ama benimki nankörlükten değil bilmezlikten. Çünkü ben karnımı, emeğimi sattığım gazetemin maaşı ve onca yıllık SSK primi yatırmam nedeniyle devletimin bağladığı emekli aylığı ile doyurduğumu sanıyordum. Meğer yanlış biliyormuşum. Diğer seçmenler de eminim üç aşağı beş yukarı benim gibi düşündüklerinden yanlışa düşmüş olsa gerek. AKP’li belediyelerin sosyal yardımlarından yararlanan yurttaşlarımızın bir kısmı da sosyal devlet olmanın bir gereği olarak bu sosyal yardımların verildiğini düşünmüş olabilir. Meğer hepimiz yanılmışız.
Bizim karnımızı doyuran ne çalıştığımız kurumlar ne de devletimizmiş. Bizim karnımızı AKP, hatta bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız doyuruyormuş. Hay Allah! Nerden bilelim biz? Bugüne değin bu kadar açıklıkta kimse söylemedi ki bunu? Çok mahcubuz çook...
Bir başka mahcubiyetim de iktidarımızın ve bizatihi Sayın Cumhurbaşkanımızın bizlerin karnını doyurmasına mukabil, biz koskoca 80 milyonluk ahali AKP’li yöneticilerin, Saray ahalisinin, Pelikan sakinlerinin, hükümetimizi destekleyen kalemlerin, öğretim üyelerinin, mücahitlerin ve müteahhitlerinin karnını şu 17 yılda doyuramadık. Ne yaptıysak olmadı.
Dolaylı, dolaysız vergilerimizi artırdık olmadı; kamu kurumları ve belediyelerin ihalelerinin bizim karnımızı doyuranların yakınlarına verilmesi için İhale Yasası’nı 186 kez değiştirdik, olmadı.
Taa Atatürk döneminde yapılan KİT’leri sattık yine yetiremedik. Saraylar yaptırdık birbirinden görkemli, Osmanlı’dan kalan köşkleri tahsis ettik, olmadı.
Bir uçak, bir uçak daha aldık yine olmadı. En sonunda elin Katarlısı, “KoskacaTürkiye Cumhurbaşkanına şanına yakışır bir uçak alamadı, bari ben hediye edeyim” dedi, yerin dibine battık.
Milletvekili olsunlar da bari hayatlarını kurtarsınlar diye 250 olan milletvekili sayısını 600’e çıkardık, olmadı.
Karnımızı doyuran AKP tabanının oğlu, kızı iş sahibi olsun diye bakan yardımcılıkları icat ettik, milletvekillerine iki danışman bir şoför tahsis ettik, olmadı.
Kupon arazilere özel imar izinleri verdik, sit alanlarını, askeri alanları, kendimize ayırdığımız yeşil alanları, eğitim ve sağlık alanlarını verdik, yine olmadı.
Limanları sattık, kamu bankalarından teminat almadan birkaç yılı ödemesiz, düşük krediler verdik iktidarımızı ayakta tutan mühim şahsiyetlere ı ıh olmadı; doyuramadık.
Medyamızda, üniversitelerimizde iktidarımızı destekleyen yazar, çizer, bilim insanlarına TRT’den yüksek bütçeli programlar yaptırdık, maaşları artsın da çoluk çocuklarının karnı doysun diye üniversitelere dekan, rektör, kürsü başkanı yaptık, nafile. Yazarların kitaplarını belediyelere toplu olarak sattık, yüksek bedelli konferanslar verdirdik, yine olmadı.
AKP il, ilçe yöneticileri, kadın ve gençlik kolları üyelerini bankamatik memuru yaptık, belediye iştiraklerinin yönetim kurullarına atadık, yine de doyuramadık.
Cumhurbaşkanımız bize az bile söyledi. Onlar koskoca 80 milyonun karnını doyuruyor, biz 80 milyon sağdan saysan 300, soldan saysak 500 bin bile etmeyecek o muhterem ve mübarek insanların karnını doyurmayı beceremedik. Bu mahcubiyet de hepimize yeter.
İç Güvenlik Birimleri’ne verilen iftarda da Sayın Cumhurbaşkanımız, -bakın burası çok önemli- bir şeye daha dikkat çekti. TÜSİAD İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ın hükümete yönelik eleştirileri karşısında, “Ben sizin 17 yıl önceki durumunuzu da bugünkü durumunuzu da biliyorum. Yeri gelirse bunları da teşhir ederim” dedi. Ben Sayın Cumhurbaşkanımızın yerinde olsam açıklarım. Hatta bu yeminli AKP düşmanlarının kızarıp mahcup olması için, kendi ailesinin, çocuklarının, yakın çalışma arkadaşlarının, Istanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Binali Yıldırım’ın kendisinin ve ailesinin, gelmiş geçmiş bütün bakanların, belediye başkanlarının, TÜSİAD’a alternatif olarak kurulan MÜ- SİAD üyelerinin 17 yıl önceki ve bugünkü durumunu da açıklarım. Vallahi pek güzel olur. Pusup otururlar ondan sonra. Eğer biz seçmenlerinden isterse, biz de açıklarız 17 yıl önceki ve bugünkü durumumuzu ne olacak?
Cumhurbaşkanımıza karşı hepimiz çok mahcubuz çoook!
Miyase İlknur / CUMHURİYET
Bizim karnımızı doyuran ne çalıştığımız kurumlar ne de devletimizmiş. Bizim karnımızı AKP, hatta bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız doyuruyormuş. Hay Allah! Nerden bilelim biz? Bugüne değin bu kadar açıklıkta kimse söylemedi ki bunu? Çok mahcubuz çook...
Bir başka mahcubiyetim de iktidarımızın ve bizatihi Sayın Cumhurbaşkanımızın bizlerin karnını doyurmasına mukabil, biz koskoca 80 milyonluk ahali AKP’li yöneticilerin, Saray ahalisinin, Pelikan sakinlerinin, hükümetimizi destekleyen kalemlerin, öğretim üyelerinin, mücahitlerin ve müteahhitlerinin karnını şu 17 yılda doyuramadık. Ne yaptıysak olmadı.
Dolaylı, dolaysız vergilerimizi artırdık olmadı; kamu kurumları ve belediyelerin ihalelerinin bizim karnımızı doyuranların yakınlarına verilmesi için İhale Yasası’nı 186 kez değiştirdik, olmadı.
Taa Atatürk döneminde yapılan KİT’leri sattık yine yetiremedik. Saraylar yaptırdık birbirinden görkemli, Osmanlı’dan kalan köşkleri tahsis ettik, olmadı.
Bir uçak, bir uçak daha aldık yine olmadı. En sonunda elin Katarlısı, “KoskacaTürkiye Cumhurbaşkanına şanına yakışır bir uçak alamadı, bari ben hediye edeyim” dedi, yerin dibine battık.
Milletvekili olsunlar da bari hayatlarını kurtarsınlar diye 250 olan milletvekili sayısını 600’e çıkardık, olmadı.
Karnımızı doyuran AKP tabanının oğlu, kızı iş sahibi olsun diye bakan yardımcılıkları icat ettik, milletvekillerine iki danışman bir şoför tahsis ettik, olmadı.
Kupon arazilere özel imar izinleri verdik, sit alanlarını, askeri alanları, kendimize ayırdığımız yeşil alanları, eğitim ve sağlık alanlarını verdik, yine olmadı.
Limanları sattık, kamu bankalarından teminat almadan birkaç yılı ödemesiz, düşük krediler verdik iktidarımızı ayakta tutan mühim şahsiyetlere ı ıh olmadı; doyuramadık.
Medyamızda, üniversitelerimizde iktidarımızı destekleyen yazar, çizer, bilim insanlarına TRT’den yüksek bütçeli programlar yaptırdık, maaşları artsın da çoluk çocuklarının karnı doysun diye üniversitelere dekan, rektör, kürsü başkanı yaptık, nafile. Yazarların kitaplarını belediyelere toplu olarak sattık, yüksek bedelli konferanslar verdirdik, yine olmadı.
AKP il, ilçe yöneticileri, kadın ve gençlik kolları üyelerini bankamatik memuru yaptık, belediye iştiraklerinin yönetim kurullarına atadık, yine de doyuramadık.
Cumhurbaşkanımız bize az bile söyledi. Onlar koskoca 80 milyonun karnını doyuruyor, biz 80 milyon sağdan saysan 300, soldan saysak 500 bin bile etmeyecek o muhterem ve mübarek insanların karnını doyurmayı beceremedik. Bu mahcubiyet de hepimize yeter.
İç Güvenlik Birimleri’ne verilen iftarda da Sayın Cumhurbaşkanımız, -bakın burası çok önemli- bir şeye daha dikkat çekti. TÜSİAD İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’ın hükümete yönelik eleştirileri karşısında, “Ben sizin 17 yıl önceki durumunuzu da bugünkü durumunuzu da biliyorum. Yeri gelirse bunları da teşhir ederim” dedi. Ben Sayın Cumhurbaşkanımızın yerinde olsam açıklarım. Hatta bu yeminli AKP düşmanlarının kızarıp mahcup olması için, kendi ailesinin, çocuklarının, yakın çalışma arkadaşlarının, Istanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Binali Yıldırım’ın kendisinin ve ailesinin, gelmiş geçmiş bütün bakanların, belediye başkanlarının, TÜSİAD’a alternatif olarak kurulan MÜ- SİAD üyelerinin 17 yıl önceki ve bugünkü durumunu da açıklarım. Vallahi pek güzel olur. Pusup otururlar ondan sonra. Eğer biz seçmenlerinden isterse, biz de açıklarız 17 yıl önceki ve bugünkü durumumuzu ne olacak?
Cumhurbaşkanımıza karşı hepimiz çok mahcubuz çoook!
Miyase İlknur / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder