Kıbrıs adası etrafında bulunduğu ve/veya var olduğuna inanılan fosil yakıt rezervleri üzerinden yaşanan gerginlik giderilemiyor, ilgili ilgisiz diğer aktörlerin devreye girmesiyle taraflar mevzi kazanmaya çalışıyorlar.
Geçtiğimiz ay AB Konseyi Türkiye’yi Kıbrıs adası etrafında petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerini uluslararası hukuka aykırı olarak yürütmekle itham etti. İki gün önce biraz daha ileri giderek, AB Konseyi dışişleri bakanları toplantısında, Türkiye’ye karşı yaptırım uygulama kararı alındı.
Türkiye dışişleri bakanı yaptırımları ciddiye almadığını açık bir dille belirtti ve "oraya daha çok arama gemisi göndereceğiz" dedi.
Hamasi duyguları okşama ve körükleme yalnızca bizimkilere mahsus değil, Yunanistan’ın merkez sağ hükümetinin yeni dışişleri bakanı da benzer bir tutum takındı. AB Konseyi dışişleri bakanları toplantısında Türkiye’ye karşı yaptırım kararı alınmasından övgüyle bahseden Yunanistan dışişleri bakanı Türkiye’yi AB üzerinden cezalandıralım demekte.
Bütün bunlar yaşanırken Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı, Kıbrıslı Rum lider Anastasiadis’e BM’nin Kıbrıs özel temsilcisi üzerinden fosil yakıtların paylaşımı konusunda bir öneri sunduğu haberi yer aldı.
9 Maddeden oluşan öneri şunları kapsıyor: (Bkz: Akıncı’nın 9 maddelik önerileri)
“Öneride, adanın iki ortak sahibi olarak Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların doğal gaz kaynaklarında da eşit haklara sahip oldukları ve her iki toplumun da bu kaynaklardan eş zamanlı olarak adilane bir şekilde yararlanması gerektiği vurgulanıyor.”
“Kararların uzlaşı ve oybirliği ile alınacağı, iki toplumun eşit temsil edileceği, BM gözetiminde ve AB’nin gözlemci olarak katılacağı ortak bir hidrokarbon komitesi kurulması öneriliyor. Komiteye ayrıca gerek görülmesi halinde uluslararası bağımsız enerji uzmanlarının davet edilebilmeleri de yer alıyor.”
“Hidrokarbon konusunda varılacak bir uzlaşmanın, Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümüne ilişkin Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarının mevcut pozisyonlarına halel getirmeyeceğinin” altı çiziliyor.
Öneride çakışan deniz yetki alanlarındaki “lisanslandırma, arama ve çıkarma faaliyetlerine” ilişkin bazı öneriler var.
Çıkarılacak doğal gaz ve petrol gelirlerinin nasıl dağıtılacağını kararlaştırmak üzere bir komite oluşturulması ve yapılacak ilk toplantıda bu komitenin bir oran belirlemesi gerektiği belirtiliyor.
Öneride, oluşturulacak ortak komitenin çıkarılacak doğal gaz ve petrolün dünya pazarına nasıl ulaştırılacağı hakkında planlama yapmaya yetkili olmasının altı çiziliyor.
Önemli bir başka madde de doğal gaz ve petrol “gelirlerinin toplanacağı ortak bir fonun oluşturulması ve gelecekte bu fonun önemli bir kısmının kapsamlı çözüm çerçevesinde mülkiyet sorununun çözümü ve iki tarafın dengeli gelişimine yönelik projeler için kullanılması önerisi” bulunuyor.
Akıncı’nın önerisi rasyonel gözükmekle birlikte karşı tarafın, Rum yönetiminin, bu öneriyi kabul etmeyeceği baştan biliniyordur.
Rum tarafı hiçbir koşulda tek, üniter devlet modelinden vazgeçmiş değil, bu nedenle böyle bir öneriyi tartışmaya açacağını varsaymak mümkün değil.
Akıncı’nın önerisi Rum yönetimi tarafından hızla reddedildi.
Ortada ciddi bir sorun var, fakat çözülemiyor.
Peki, bu sistem içinde böylesi bir konu çözülebilir mi?
Hiç ihtimal yok.
Kapitalist sistem içinde üreteceğiniz önerisi ne kadar adilane olursa olsun sorunu çözmez, olsa olsa sorunu bir formdan başkasına dönüştürür.
Bu örnekte görüldüğü üzere Yunanistan tarafı AB’nin desteği üzerinden kendi pozisyonunu sağlamlaştırmaya çalışmakta, Türkiye tarafı ise adada bulunan Türklerin mağduriyeti üzerinden hak talebinde bulunuyor ve bu haktan vazgeçmeyeceğinin altını çiziyor.
Bölgede fosil yatakların olduğu kokusunu alan enerji devleri devreye girerek durumu kendi çıkarlarına dönüştürmek istiyorlar.
Kısaca, sorun yalnızca ikili, Rum-Türk; Yunanistan-Türkiye veya üçlü, Türkiye, Yunanistan, İngiltere; arasında bir mesele olmaktan çıkıp, İsrail, Mısır, Katar, Almanya ve Rusya’nın dâhil olduğu ve daha vahimi ABD, İngiltere, İtalya, Fransa kökenli dev enerji tekellerinin devreye girdiği çoklu çıkar çatışmasına gebe büyük bir soruna dönüşmesidir.
Kapitalizm bu sorunu çözemez, emperyalizm ise bölge aktörlerini çatıştırır, hatta halkları birbirine kırdırır. Bu sorun ancak kapitalizme alternatif bir sistem içinde çözülebilir. Aksi halde dönüştürülmüş sorunlarla boğuşmaya devam eder, dışarda emperyalizm, içerde hamasete boğulur kalırız.
Mustafa Türkeş / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder