Gerçek gözünüzün dibindeyse siyah bir noktadır. Aslında uğurböceği olduğunu biraz geriden bakınca görürsünüz. Bir adım uzaktan böceğin konduğu çiçek fark edilir. Bütün kıra baktığınızda ise siyah nokta seçilmez olur.
Müyesser Yıldız’ın tutuklanmasında gördüklerimiz sadece bir siyah nokta mı? Biraz geriden baktığımda gözüme bir süre önce yaşanan Cihat Yaycı vakası çarpıyor. Hatırlayın, YAŞ’a doğru giderken bir Hulusi Akar operasyonuyla Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Yaycı istifasını vermişti. O günlerde en kafa karıştırıcı şey, istifa öncesinde FETÖ’cü hesapların sosyal medya mesajlarıydı. “Önümüzdeki hafta, ünlü bir amiralin istifa ettiğini/ettirildiğini duyarsanız çok şaşırmayın” diye başlayan mesajlar, soruşturmalar nedeniyle yurtdışına kaçan eski askerlerin Yaycı’ya yönelik adımdan önceden haberdar olduğunu gösteriyordu.
Müyesser Abla’nın tutuklanmasının ardından o mesajları atanlara bir kez daha baktım. Oldukça tanıdık geliyordu. Neden mi? Bir süre önce OdaTV’de firardaki FETÖ’cü askerlerin sosyal medya hesaplarına yönelik bir araştırma yapmış ve bunu haberleştirmiştik. Bu konuda ortalıkta spekülatif listeler dolaşıyordu. Bunlara itibar etmeden somut olgulara dayanarak profilleri çıkardık. Bir kısmı zaten asker olduğunu gizlemiyordu. Bir kısmının ise paylaşımlarından bu anlaşılıyordu. İçerikleri, örgütün söylem ve politikalarıyla uyumluydu. Örnek olsun, Cihat Yaycı operasyonunu önceden duyuran hesabın sahibi kendisini bir yerde şöyle tanıtmış: “Deniz Kuvvetleri’nin yeni BÇG’si, hukuksuz ve intikam duygusuyla binlerce kişiyi ihraç ettirip tutuklatan, şubede görev yapmış, gerçekleri deşifre etmek isteyen bir subayım.”
FETÖ hesapları önceden yazdı
Gelelim Müyesser Yıldız meselesine...
Tam da hatırladığım gibiydi. Müyesser Abla’nın 15 Temmuz sorgulamaları, YAŞ’ta olan bitene yönelik eleştirileri, aynı hesaplar tarafından hedef gösteriliyordu. İşin ilginci, Müyesser Abla’ya savcılık operasyonu bile önceden işaret edilmişti. Birkaç örnek vereyim. OdaTV ve Müyesser Yıldız’ı etiketleyen bir tanesinde “bir Türk subayı olarak uyarıyorum, haber veriyorum! Zamanı gelince bu terör inine hukuki operasyon yapılacaktır!” yazıyor. Öbürü, “Müyesser Yıldız’a bir savcı sorsa keşke bu engin bilgileri edindiği bağlantılı subay/generaller kimler?
Uzatmayayım...
Son dönemde ilgili ya da ilgisiz her şey için “FETÖ’nün işi” deniyor ya, ben elbette “Müyesser Yıldız’ı FETÖ tutukladı” demiyorum. Sadece süreci açıkça desteklediklerini, önceden “nasıl oluyorsa” bildiklerini, Müyesser Abla’nın 15 Temmuz sorgulamalarının hükümet içinde bir grubu ettiği gibi onları da rahatsız ettiğini anlatıyorum.
Bu arada Yaycı’yı istifaya götüren soruşturmanın da Genelkurmay tarafından Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na havale edildiğini hatırlatayım. Kısacası Türkiye’nin konuştuğu iki vakada da Ankara Cumhuriyet Savcılığı, TSK, hükümetin bir kanadı, firardaki FETÖ’cü askerlerin öngörüleri diyebileceğimiz bir garip kesişme var.
Ancak bu kadar değil...
Önce Halk TV’ye gitmiş
Müyesser Yıldız’a kurulan tezgâhın çok somut bir delili daha var. Şöyle anlatayım... Biz bugüne kadar Astsubay E.B’nin gazeteciler İsmail Dükel ve Müyesser Yıldız’ı telefonla arayıp “çok önemli olduğunu düşündüğü” bilgiler anlattığını ve bu yüzden tutuklandıklarını dinledik. Ancak biraz geriden bakınca Astsubay E.B’nin ilk görüştüğü gazetecilerin Dükel ve Yıldız olmadığı görülüyor.
Onlar kim mi?
İşte meselenin bamteli burası. Halk TV Ankara Bürosu’nun kapısını bir gün tanımadıkları bir asker çaldı. Elbette “buyurun” diyerek misafir ettiler. Çay ikram ettiler. Gelen asker Halk TV izleyicisi olduğunu söylüyor, memleket meseleleri üzerine durmadan bir şeyler anlatıyordu. Tahmin ettiğiniz gibi...
Astsubay E.B. tam bir buçuk ay boyu Halk TV ofisine çatkapı girdi. Ancak başta tecrübeli gazeteci Fatih Ertürk olmak üzere Halk TV ofisindekiler hem anlattıkları hem tavırları “tuhaf” olan bu askerden rahatsız oldu. Bunu ona da belli ettiler. İşin ilginç yanı Astsubay E.B., TELE 1’deki İsmail Dükel’i tanıyıp tanımadıklarını Halk TV’dekilere soruyordu. Telefonunu alıp önce Dükel’i sonra Yıldız’ı aradı. Devamında iki gazetecinin başına gelenleri biliyorsunuz.
Tanıdık bir senaryo
Peki, Yıldız ve Dükel gözaltına alınınca aileleri Emniyet’e koştu da Astsubay E.B’nin eşi ne yaptı? İnanamayacaksınız ama Halk TV ofisine gitti. “Eşim gözaltına alındı” dedi. Fatih Ertürk, “Burası savcılık değil, eşinizi oraya sorun” diyerek gönderdi. Belli ki kurulan tezgâha Halk TV de dahil edilmek isteniyordu. Şüpheli gördükleri subayı uzaklaştırmaları sayesinde mümkün olmadı. Bütün bunları nereden mi biliyorum? Fatih Ertürk televizyonda anlattı da oradan. Düşünün, görev başındaki bir astsubay bir muhalif kanalın kapısını defalarca çalıyor. Ardından Dükel ve Yıldız’ı kendisi arayıp konuşuyor. Bu süreci “3’üncü bir göz” izleyerek isimsiz ihbarda bulunuyor. Telefonlar dinlenerek gazeteciler gözaltına alınıyor. Hulusi Akar’ın “biri beynim öbürü kalbim” dediği tutuklu iki general dahil, bir dönem TSK’yi yöneten bütün kritik isimlerin davalarını izleyen, dava dosyalarına TSK’nin gönderdiği herkese açık kritik belgeleri okuyan Müyesser Abla, avukatının cezai ehliyetinin olmadığını söylediği düşük rütbeli alelade bir asker bahanesiyle tutuklanıyor. Tam da “merkezde olanları bilen ” firardaki FETÖ’cü askerlerin istediği gibi “terör ini” OdaTV’nin temsilcisi Müyesser Yıldız’a operasyon yapılıyor, “engin bilgileri”ni öğrenmek için bilgisayarlarına el konuyor. Gazetecileri gizli bilgilerinin açıklanmasıyla suçlayan savcı, gizlilik kararı aldığı dosyadaki bilgileri kumpas dönemlerinin şaibeli gazetecilerine sızdırıyor. Ne kadar da tanıdık bir senaryo değil mi? “ Eski ortak” alışkanlığı olabilir mi? Fatih Ertürk’ün anlattıklarını, firardaki Fethullahçıların mesajlarını okuyanlar Müyesser Abla’yı içeride tutmaya devam edecek mi? Yoksa başkaları hakkında verdikleri kararların kendi yazgıları da olduğunu düşünmeden yaşamaya devam mı edecekler?
Barış Terkoğlu / Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder