13 Nisan 2019 Cumartesi

Havuz medyası kapalıysa Ardahanlı Fasbuk var - Miyase İlknur

Kim mi bu Ardahanlı Fasbuk? Aslında öyle biri yok, Üstelik Ardahanlı değil ABD’li. Ama bizim ahali onu da zamanın ruhuna denk düşecek şekilde yerli ve milli yapıvermiş. Maharetleri saymakla bitmez. Hayat da kurtarır, ölüme de sebebiyet verebilir. Garip kuşların yuvasını da yapar, nice yıllanmış yuvaları da dağıtır. Siyasetçileri vezir de yapar rezil de... Havuz medyasının kapılarını sıkı sıkıya kapattıklarında, o, kapılarını alabildiğine açar. Bir tıkla milyonlara seslenebilirsiniz. Daha önce adını sanını bilmediğiniz pek çok insanı fenomen yapar. 

Evet, anladınız Facebook’tan söz ettiğimizi. Bizim Onur, arkadaş buluşmalarının vazgeçilmez konuğudur. İşte bu Onur, askerliğini Artvin’de jandarma olarak yapmıştır. Jandarma karakolunda malum tarla sınırını aşan uyanık köylülerin davasından, Artvin’de pek ünlü olan boğa güreşlerinde boğadan çok sahiplerinin güreşlerine dönüşüveren kavgalarına kadar pek çok olayın takibi için jandarma olarak o köy senin bu köy benim koşturup durur. Günlerden bir gün, iki komşu ailenin birbirini darp etmesi olayından dolayı çok sayıda kadın ve erkek karakola doluşur. Efendim olay şöyle: İki komşu evden birinin evli barklı reisi, komşunun gelini ile Facebook’tan yazışmaya başlamışlar. İş biraz ileri gidince gelin korkmuş ve kocasına komşunun Facebook üzerinden kendisini rahatsız ettiğini itiraf etmek zorunda kalmış. Koca da o hiddetle komşunun kapısına dayanıp karısına Facebook’tan yürüyen adamın kafasını gözünü yarmış ama Facebook’taki yazışmalardan karısının da marifetlerini öğrenince onu da kapı dışarı etmiş. Komşusunu darp eden ve karısını baba evine yollayan adamla birlikte ailesi de karakola getirilmiş. İfadeler alınırken gelinin kaynanası dizlerine vurup “Kör olasın fasbuk yuvamızı dağıttın” diye ağlaşırken, aileye yakın kadınlardan biri meraklanıp sormuş: 
- Kız kimdir bu Fasbuk? Ben tanıyor muyum? Konuya vâkıf olduğu imajını vermek için yine aileye yakın olduğu belli olan bir başka kadın yanıtlamış soruyu: 
- Yok, sen tanımazsın Ardahanlıymış, buralardan değil.
 
İşte bu Ardahanlı Fasbuk, bu seçimlerde muhalefetin en etkili propaganda aracı oldu. Havuz medyası muhalefet adaylarına ekranlarını, manşetlerini ve köşelerini sıkı sıkıya kapattı. Ama seçmen de işte bu Ardahanlı Fasbuk’un gönüllü muhabiri olup sarıldı akıllı telefonlarına. Çektiği görüntüleri anında yaymaya başladı milyonlara. Seçim gecesi sandıklar açılınca iktidar yenildiği için onun safında mücadeleye girmiş olan havuz medyası da yenilmiş sayıldı. Ardahanlı Fasbuk ile onun gönüllü muhabirleri kazandı. 
31 Mart gecesi İstanbul Belediye Başkanı seçilen CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu, havuz medyası sahiplerine “Ailenizin adına leke düşürmeyin” diye hakkaniyetli olmaları konusunda uyarı yapınca, “İmamoğlu bizi tehdit ediyor!” diye feverana başladılar. 
Hadi ya? 
Gerçekten mi?
Reis size ayar verirken dut yemiş bülbüle dönen biz miydik? 
Telefonda fırçayı yiyince ağlayıp özürler dileyen benim babam mıydı? 

Birileri çıkmış, portakal mıdır, mandalina mıdır, narenciye midir nedir? Sokağa çağırıyor. Haddini bil haddini, bilmezsen haddini bu millet patlatır enseni” dediğinde meslektaşımıza şefkat tokadı mı atmıştı? 

Yılmaz Özdil ve Yazgülü Aldoğan’a “Gördüğünüz yerde yüzüne tükürün” demekle kalmayıp Aydın Doğan’a, “Şimdi ben soruyorum. Bu yazıyı yazanların patronları acaba bunları kendi gazetelerinde nasıl barındırıyorlar? Diyorum ki sen bir patron olarak aynı zihniyete mensupsun. Eğer bunları hâlâ tutuyorsan sen de aynı zihniyettesin” diye seslenmesi tehdit değildi, sadece dostça bir ricaydı öyle mi?

Soyadı Uysal, kendisi hırçın 
Son sözümüz de soyadıyla müsemma olmayan Mevlüt Uysal’a... Soyadın Uysal ama sen çok hırçındın be abim. Önce Sivas’ta insan yakan canilerin avukatlığını yaptın, sonrasında da siyasette hızla yükseldin. Başakşehir Belediye Başkanı iken atamayla İBB Başkanlığı koltuğuna oturunca İstanbul’un değil 7 tepesini, 77 tepesini sen yarattın sandın.
 
Muhalefetin belediye başkanlarının, grup başkanvekilinin randevu taleplerine nezaketen “Vaktim yok görüşemem” demeye bile tenezzül etmedin. Bak gördün mü ne oldu? Sen İmamoğlu’ndan randevu bile talep edemeyeceksin. Çünkü artık başkan da değilsin. Soyadlarından fal açmayı bırak da “Ben nerede yanlış yaptım?” diye düşün. Zira artık vaktin bol.

Miyase İlknur / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder