Türkiye binlerce yıldır Anadolu coğrafyasının ayırt edici doğal mirası olan Özel Çevre Koruma Bölgelerini neden koruyamıyor?
Yasa var, uygulama ve yaptırım yok. Doğa var, doğa koruma yok.
Türkiye'nin en önemli doğa miraslarından biri olan Tuz Gölü'nde binlerce yavru flamingonun ihmal yüzünden ölmesi dehşet verici.
Türkülere, efsanelere konu olmuş, halk arasında "allı turna" olarak anılarak kutsanmış, saygı duyulmuş bir canlı olan flamingoların en önemli yaşam alanlarından olan Tuz Gölü, Türkiye'deki 18 ÖÇK (Özel Çevre Koruma) Bölgesinden biri. Salda, Uzungöl, Saros ve Patara ise diğerleri arasında…
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, geçtiğimiz günlerde ülke genelindeki ÖÇK'lardaki doğal yaşamı ve güzellikleri yansıtan bir fotoğraf yarışması yapılacağını duyurdu. Türkiye'nin ÖÇK bölgeleriyle özdeşleşmiş doğal güzellikler ve canlı türlerinin görselleriyle hazırlanan yarışma afişi, günlerce bakanlığın resmi internet sitesinin açılış sayfasında tutuldu. Başvuru süresi geçtiğimiz 10 Temmuz tarihine kadar uzatılan yarışmanın birincisine 15 bin, ikincisine 10 bin, üçüncüsüne de 5 bin lira para ödülü verileceği duyuruldu...
Yıkımın fotoğrafını çekmek
Topluma doğa sevgisini ve farkındalığını aşılamak için bir yanıyla güzel bir girişim denilebilir fakat mevcut koşullarda artık bunu diyemiyoruz. Çünkü Türkiye'de doğal alanlar ne yazık ki korunamıyor, yeterince denetlenmiyor. ÖÇK denilince ilk akla gelen birkaç doğal alanı ve son yıllarda buralarda gündeme gelen uygulamalara bakıldığında, ÖÇK'ların güzelliği ve barındırdığı türlerden çok yaşanan sorunların ve yıkımın fotoğraflarıyla baş başayız.
Türkiye'nin korunan alanları tahribatla baş başa
Tuz Gölü dışında Türkiye'deki ÖÇK Bölgeleri şunlar: Uzungöl, Patara, Saros Körfezi, Salda Gölü, Göksu Deltası, Belek, Fethiye-Göcek, Datça-Bozburun, Kaş-Kekova, Foça, Gökova, Gölbaşı, Ihlara, Köyceğiz-Dalyan, Karaburun Ildır Körfezi, Finike Denizaltı Dağları, Pamukkale.
Bu listeye bakıldığında, birçoğunun gündeme gelme nedeni barındırdığı güzelliklerden çok üzerinde uygulanan yıkıcı projeler ya da tahribatlar. Kiminde kum hırsızlığı, kiminde çarpık ve plansız yapılaşma, kiminde boru hattı, kiminde ise millet bahçesi projesi gündeme geliyor. Salda’da yıllar önce yapımına onay verilen gölet, aynı bakanlık tarafından iptal edilebiliyor. Onca uyarıya rağmen yapılan kamu harcamasının yanında telafisi imkansız olan ekolojik maliyet de cabası.
Kurumlar arasındaki iletişimsizlik
Tuz Gölü'deki flamingo ölümlerinin nedeninin, tarımsal sulama için göle ulaşan ve bu dönemde yaşamsal önemde olan suların önüne set çekilmesi olduğu belirtiliyor. Türkiye'de kurumlar arasındaki yetki karmaşası ve koordinasyon eksikliği bu konudaki en önemli sorunların başında geliyor.
‘Yatırımcılar’ kahraman, korumacılar ‘istenmeyen kişi’
Salda Gölü'nde, Burdur Gölü'nde, Eğirdir'de... Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bir kurumu (DSİ), yıllardır kuru tarım yapılan bölgelerde yaşayan halkı popülizm uğruna sulu tarım yapmaya teşvik ederken, göllerin çevresinde onlarca gölet inşa ediliyor, binlerce kuyu açılmasına seyirci kalıyor. Kısır döngüye giren üretici ise ürettikçe borçlanıyor, borcunu ödemek için daha çok üretmek istedikçe batıyor… Aynı Bakanlığın diğer bir kurumu ise (DKMP), aynı göllerin sulak alan vasfını koruma için çaba harcıyor, harcamaya çalışıyor. Kendisine “yatırımcı” misyonu verilen DSİ’nin yöneticileri taşrada “suyu getiren adam” olarak siyasi popülizmin aracı haline dönüştürülürken, korumacı politikaları gözetmekle görevli olan DKMP yöneticileri ise “kısıtlayıcı” olarak kodlanıp sevimsizleştiriliyor.
Koruma politikaları hayat kurtarır
Oysa Tuz Gölü’nde mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde yeterli denetim yapılıp yaptırımlar uygulansaydı, binlerce can kaybı yaşanmayabilirdi. Çünkü koruma politikaları aynı zamanda hayat da kurtarır.
Koruma çabaları tek bir imza ile boşa çıkabiliyor
Bir diğer yanıyla da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın sorumluluğunda olan doğal sit ve ÖÇK vasfındaki doğal alanlar da çevresindeki vahşi sulama, inşaat, madencilik, otoyol, HES, baraj ve benzeri projelere karşı elde kalan doğal alanların kırpılıp kırpılıp kuşa çevrilmesinin önüne geçmeye çalışıyor. Tek adam yönetiminin hâkim olduğu bu dönemde bütün bu koruma çabaları bazen tek bir imza ile yayınlanan kararlar ile bir gecede boşa da çıkabiliyor...
Türkiye'nin doğası sadece fotoğraflarda mı kalacak?
Türkiye'de onlarca koruma yasası var. Ancak yasalar yaşamı korumaya yetmiyor. Keyfilikten uzak, radikal önlemlerin alındığı, denetim ve yaptırım mekanizmalarının harfiyen uygulandığı bir doğa koruma anlayışını uygulamaya koyamazsak, Tuz Gölü'nün flamingoları gibi daha binlerce tür ve onlarca doğal alan sadece fotoğraflarda kalacak.
Yusuf Yavuz / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder