22 Aralık 2017 Cuma

Adım adım! - Meriç Velidedeoğlu

Değerli dostlar bu yazıya da yine geriye dönüp, “94 yıl” öncesine kısaca değinerek başlasak diyorum; 1919’dan 1923’e dek dört yıl süren “Ulusal Kurtuluş Savaşı”nın, “Lozan Antlaşması”yla noktalanmasının ardından, kurulacak yeni yönetimin yapısı gündeme gelir.
 
Gerçi bir “Meclis”, bir “Meclis Hükümeti”, “Bakanlar Kurulu”nun Başkanı olarak, alınan kararları onaylayacak “Meclis Başkanı” vardı, ama bu “Başkan”ın, “Devlet Başkanı” olduğunu belirten bir yasa olmadığını vurgular Atatürk.
Ve bu belirsizlikten, “Padişah” yanlısı milletvekillerinin nasıl yararlandığını “Söylev”de (Nutuk), “Padişahlık kaldırıldıktan sonra, ‘Devlet Başkanlığının, Halifelik’ mevkiinde ‘belirdiğini’ görüyorlardı!” diyerek, “Halife” konusunu gündeme getirdiklerini belirtir.
Dahası, “Milli Mücadele”yi birlikte başlattıkları Rauf Beyin de, en doğru yönetim biçiminin “ ‘Başkanlıkve ‘Başkan’ın da ‘Halife’ olduğu” görüşünde direndiğini vurgular.
Yönetimin başında “Başkan” olmasını isteyenler, Başkan’ın ayrıca “Halife” olmasıyla da bütün dünya Müslümanlarının başı olacağını dile getirirler -özellikle- gazetelerdeki yazılarıyla...
Ne ki, “Cumhuriyet”in ilanının hemen ardından, “Cumhurbaşkanı”nın seçilmesiyle karalar bağlarlar, çünkü devletin başında bir “Başkan”, daha doğrusu hem “Halife” hem “Başkan” olması isteklerinin önü kesilir; öyle umutsuzluğa düşerler ki, Atatürke bile “Halife” olmasını önerirler... Bütün bunları, en ince ayrıntılarıyla, “belgeler”e dayanarak, “Söylev”de anlatır Atatürk.


Evet değerli dostlar, Erdoğan’ın son konuşmalarını dinlerken bunları yer yer düşünmekten kendimi alamadım, sizlerle de paylaşmak istedim... 


Ayrıca yine Erdoğan’ın bu son konuşmalarında -özellikle de Saray’ındaki toplantılarında- kolunu kaldırıp eliyle oluşturduğu “Rabia” işaretini, kendini dinleyenlere yaptırırken de, insan yine “20. yy”ın başındaki kimi diktatörlerin, sağ kollarını kaldırarak yaptıkları selamlaşmayı anımsamasının önüne geçilemiyor; benimle yaşıt değerli dostlar anımsarlar diyorum... 


Günümüzde “TV” var; “sabah-öğle-ikindiakşam- yatsı” haberleriyle, anında izliyoruz Erdoğan’ı...
Ve bu arada, geçen yüzyılın dünyayı güldüren “komedyen”inin, ünlü “Şarlo”sunu -özellikle yüz mimikleriyle- aratmayan, ABD Başkanı D. Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ediverdi...
İslam dünyasından ilk çıkışı Erdoğan, 57 üyeli “İslam İşbirliği Teşkilatı”na (İİT) İstanbul’da toplanma çağrısı yaptı, dönem başkanı olarak. 


Başka bir ses çıkmadı; dolaysiyle bu kıpırdanış, tüm dünya Müslümanları adına oluyordu; bunu sürdürdü, Hıristiyanların başı Papa’yı da aradı, destek aldı; İİTnin toplantısının açılış konuşmasında, “İslam dünyasını içeriden çökertme operasyonu uygulanıyor!” diyerek, tüm İslam âlemini uyardı; “yürekleri aynı kıbleye dönen” dediği, tüm İslam dünyasının “Başkanı” bağlamındaki görevle... 


Bu seslenişi, 2019 seçimlerinin, “Başkan” seçimi boylamında olmasını istemesinin nedenini de ortaya koymuyor mu?
Ne dersiniz?


Meriç Velidedeoğlu / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder