19 Aralık 2017 Salı

Bomonti-Kurtuluş- Feriköy de uçmuş... - ŞÜKRAN SONER

İşçi sınıfı tarihinde etkin rol oynamış Türk-İş ve de DİSK başkanlarından çok fazla işçi liderinin işçi olarak çalıştıkları Bomonti Bira Fabrikası’nın alanı içinde yapıldığını duyduğum Bomonti Hilton Oteli’ne ulaşmak sanıldığı kadar kolay bir iş değilmiş. 
En fazla iki yıl öncesinde dolaştığım bölgeyi hâlâ ezberimde sanarak Haliç üzerinden, çevre yolundan gitmeye kalkıştım.. Bildiğiniz üzere geçen cuma günü Ortadoğu’yu konuşan hayır blokunun toplantısı oradaydı.
Şoför araçla en yakın gidilebilecek yol ağzından beton yığınları içinde, en tepede görülmemesi olanaksız dev binayı göstererek, “Buradan ancak yürüyerek gidebilirsiniz” dedi. Yaya köprüsünü geçtikten sonra önüme çıkan yine lüks bir başka işletmeye ait dev binanın görevlilerine bir daha sormak zorunda kaldım. Yanlarından yeni yapıldığını söyledikleri dar, dik, bir o kadar uzun merdivenlerden ancak geçebileceğimi söylediler. Dönüşte ders almış olarak önünden bindiğim taksiyle kolayca gazeteye ulaşabileceğimi sanırken bölgenin taksisi bile işin içinden çıkamayarak uzun bir zaman dilimi sonrası uzaklarda bir yerde indirmek zorunda kaldı. Ben son halini göremediğim için, işçi sınıfı tarihindeki yerini iyi bilen Oya Baydar’a danıştım. Fabrikanın ana binasının restore edilmiş olarak korunduğunu, ancak bira da içilebilen restoran, kafeler havasında yaşatıldığını anlattı.
Benim en son Sevgili Server Tanilli, Bülent Tanör hocaların anması için gittiğim, Bilgi Üniversitesi kampusu içinde kalan Silahtarağa Fabrikası gibisinden bir koruma gündemdeydi. Demirdöküm yok, Levent’e kadar Kâğıthane Deresi boyunca uzanan, işçi sınıfı tarihindeki büyük fabrikaların tümünün yok edilmesi türünden bir korumacılıkla vitrinde, rant alanları olarak değerlendirmenin ötesinde kent tarihi dünyada bir örneği olamayacak boyutlarda yok edilmiş, katledilmişti... 


***

Eyüp’ün işçi sınıfı, emek tarihine düşman, gözü kararmış rant kültürüne teslim edilmesini sineye çekememişken, topu topu en fazla iki yıl öncesinde sokaklarını tanıdığım, dolaştığım Kurtuluş, Bomonti, Feriköy tarihinin içerden uçurulup, ranta teslim edilmesinin çok farklı sonuçları, anlamları da yok mu? Pazar günü çok sevdiğim, çalışkanlığına, emeğine, onurlu duruşuna, eğitimine saygı duyduğum Ermenistan kökenli bir kızımızın tarihi Ermeni kilisesindeki düğününe gidecektim. Kilisenin yerini zaten biliyordum, “Kurtuluş’tan sapmadan aşağı inince” tarif ile gitmek için geç kalmıştım. Navigasyonla yolu bulan şoför sayesinde yoğun yağmur altında zamanında kapısına varabildim. 
Dönüşte yukarı çıkıp geleneksel Kurtuluş caddesindeki anılarımı tazelemeyi düşlemiştim ki.. Tanıdık cadde, evler yok edilmiş olarak, dev siteler, oteller, restoranlar, işyerleri, üretim atölyelerinin şaşkınlığında, sözde ana yolda yürüdüğümü sanarak, uzun bir yürüyüşten sonra şaşkınlık içinde Şişli Belediyesi binasının önüne vardığımı gördüm. Dev binaların sıralandığı kimileri hâlâ şantiye halinde inşaatların çalışmaları, araçları arasında, birbiriyle sadece büyüklük ve yükseklikte yarışan iç içe geçmiş beton yığınları arasında tek karış boşluk olmadan, doğrusu eski küçük yerleşim alanlarına göre uyarlı daracık yollarda, ancak iş hanı, otel, restoran, lüks konutlar olarak kullanılan binaların ışıkları, karmaşasında boğulmuş olarak yürüdüm, yürüdüm.. 

Sözün özü, Ermeni Kilisesi’nden yukarıya Kurtuluş’un tek tanıyabileceğim giriş sapağına, geleneksel paskalya çöreği satılan fırınlara ulaşmayı beceremedim.. Zorunlu ellenemeyecek kiliseler, mezarlıklar, bir iki tarihi fabrika binası dışında rantın bu kadar kısa zamanda bu kadar ağır yutabileceği, üstelik çokkültürlülüğün de tarihi bir merkez örneği dünyada yaşanabilmiş midir? İçim yandı.. En çok da kentin en tarihi merkezlerinde, çokkültürlülüğün yok edilmesi duyarlılığı, hoyratlığını da çok aşmış, rant algısının sıfır kültür algısıyla çarpıklaştırılmasının can acıtması içinde.. Üretim atölyelerinden de vazgeçilmemiş, koca koca binalarda topu bir araya getirilmeye çalışılmış. Mal girişi çıkışı karmaşası ile lüks restoranlar, oteller, yerleşim, konut alanları.. beton, enine, boyuna dev yapılaşmalarıyla daracık sokaklara sıkıştırıverilmişler.. Kimler birkaç yıl içindeki bozgunlar, vurgunlarda neler kazandılar? 


Yeter ki İktidarlarının ayakta tutulabilmesi için saadet zinciri ağı, sadaka düzeni yürüsün..

Şükran Soner / CUMHURİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder