Dini eğitimi anaokulundan itibaren dayatan yobaz
eğitimciler, çocukların beynini rahatça yıkasın diye her türlü konforu
sağlayan iktidar;
Okullarında kumalık müessesini Allah’ın emri sayıp doğal karşılayacak, kadının toplumdaki yerini asırlar öncesine taşıyacak bir nesil yetiştirme telaşındayken;
O nesle hizmete hazırlanan sosyal hayat da kendi ağlarını şimdiden örüyor.
“Eşiyle tüm münasebeti bitmesine rağmen çeşitli sebeplerle ayrılamayan beyler;
Evlenmek istemeyen (çeşitli sebeplerle) aynı zamanda günah işlemek de istemeyen hanımefendiler;
Evlenecek biriyle karşılaşamamış hanımefendiler;
Çaresiz bir dönem geçirip, (Allah cc korusun) fuhuş ve benzeri yollara sapabilecek hanımefendiler”...
Bu hanımefendiler ve beyefendiler, erkeklere kuma bulmaya vaat eden bir sitenin hedef kitlesi.
Gerçi bu site, haber olur olmaz büyük tepki aldı ve kapatıldı.
Mesele böyle bir sitenin bu kadar kendinden emin ve net bir amaçla ortaya çıkabilmesi;
hedefini belirleyip hiçbir şeyden çekinmeden yaptığı iş çok normalmiş gibi, cesurca niyetini belli edebilmesi değil.
Asıl mesele, site kapatıldıktan sonra yapılan açıklamada söylenen mazeretler; tarif edilen durumlar.
Açıklamayı yapanlar, “Biz bu olayın bu kadar gündem olacağını tahmin dahi edemezdik, biz kendi halinde sıradan insanlarız” dediler, “Amacımız sadece, zaten ülkemizde yaşanan ve Anayasa Mahkemesi kararıyla suç teşkil etmediğini öğrendiğimiz ikinci evlilik olayında insanlarımızın özelikle de mağdur kadınlarımızın en doğru kararı vermesini sağlamaktı.”
Kendi yalan masumiyetini kurgu bir mağduriyet üzerinden pazarlamak, insanlara bu iktidarın öğrettiği bir dil.
Ülke gerçeklerinden ve fiili durumlardan dem vurarak kendilerine haksızlık yapıldığını düşünen ama saygıdan geri çekildiklerini, sitelerini gönüllü olarak ortadan tamamen kaldırdıklarını söyleyen bu girişimciler, iktidar tarafından meşrulaştırılan tehlikeli ahlakın meyveleri.
En temel kadın ve çocuk haklarını pervasızca çiğneyip dini dayanaklarla yeni bir toplum yapısı dayatmaya çalışan iktidar;
“İslam böyle emreder” diye diye erken yaşta evlilikleri, aile içi cinsel suçları, tacizleri, istismarları aklayan insanlarla doldurduğu mevkilerden yapılan çığırtkanlığın zeminine;
Hızla dinselleştirdiği milli eğitim temelini yerleştirerek yeni nesillerle yepyeni bir ülke inşa etmeye girişmişken...
Bu rezillikten cesaretlenenler doğal olarak kendilerinde eli devamlı yükseltme hakkı görüyorlar.
Kadınlar ve eğitim üzerinden yaratılan başörtüsü gibi tuzak bir mağduriyetinin kucağına düşen;
Ve özgürlük diye pazarlanan bir esaret ahlakının peşine takılıp bugünlere gelen bu ülkede;
Artık kadınlar ve çocuklar eskisinden daha çok tehlikede.
Adı her ne kadar hâlâ Türkiye Cumhuriyeti olsa da...
Tahtını bir buçuk yıldır KHK’lere kaptıran son anayasa dahil, tüm anayasalarında laik bir ülke olduğu yazsa da...
Kâğıt üzerinde çağdaş ve evrensel bir hukuk sistemi varmış gibi dursa da...
Ahlak polisleri, kırbaç cezaları, kadı yargılamaları henüz başlamasa da...
Kızlarla erkeklerin sınıfları daha tüm okullarda ayrılmamış;
Pembe otobüsler her yerde kadınlara zorunlu kılınmamış olsa da;
Çocukları ve kadınları bu iktidardan yasalarla korumanın yolları artık tıkalı.
Çünkü, tıpkı Cumhurbaşkanı’nın daha başkan olmadan başkan kesilmesi gibi...
Ülkenin tüm ürkek refleksleri, burası henüz bir İslam Cumhuriyeti olmadan İslam Cumhuriyeti olmuş gibi davranmaya meyilli.
Şu durumda bu ülke için kaygılananların ve yeniden laik bir düzende çağdaş bir yaşam sürmeyi hayal edenlerin zihinleri artık yeraltına inmeli...
Kadınları ve çocukları iktidarın vaat ettiği
o cehennemden kurtaracak, koruyacak alternatif fikir dehlizlerinde gezinmeli...
Tıpkı Hasan Âli Yücel’in, Türkan Saylan’ın ya da Aziz Nesin’in hiçbir şeyden korkmadan, bir zamanlar inançla ve inatla yaptıkları gibi.
Mine Söğüt / CUMHURİYET
Okullarında kumalık müessesini Allah’ın emri sayıp doğal karşılayacak, kadının toplumdaki yerini asırlar öncesine taşıyacak bir nesil yetiştirme telaşındayken;
O nesle hizmete hazırlanan sosyal hayat da kendi ağlarını şimdiden örüyor.
“Eşiyle tüm münasebeti bitmesine rağmen çeşitli sebeplerle ayrılamayan beyler;
Evlenmek istemeyen (çeşitli sebeplerle) aynı zamanda günah işlemek de istemeyen hanımefendiler;
Evlenecek biriyle karşılaşamamış hanımefendiler;
Çaresiz bir dönem geçirip, (Allah cc korusun) fuhuş ve benzeri yollara sapabilecek hanımefendiler”...
Bu hanımefendiler ve beyefendiler, erkeklere kuma bulmaya vaat eden bir sitenin hedef kitlesi.
Gerçi bu site, haber olur olmaz büyük tepki aldı ve kapatıldı.
Mesele böyle bir sitenin bu kadar kendinden emin ve net bir amaçla ortaya çıkabilmesi;
hedefini belirleyip hiçbir şeyden çekinmeden yaptığı iş çok normalmiş gibi, cesurca niyetini belli edebilmesi değil.
Asıl mesele, site kapatıldıktan sonra yapılan açıklamada söylenen mazeretler; tarif edilen durumlar.
Açıklamayı yapanlar, “Biz bu olayın bu kadar gündem olacağını tahmin dahi edemezdik, biz kendi halinde sıradan insanlarız” dediler, “Amacımız sadece, zaten ülkemizde yaşanan ve Anayasa Mahkemesi kararıyla suç teşkil etmediğini öğrendiğimiz ikinci evlilik olayında insanlarımızın özelikle de mağdur kadınlarımızın en doğru kararı vermesini sağlamaktı.”
Kendi yalan masumiyetini kurgu bir mağduriyet üzerinden pazarlamak, insanlara bu iktidarın öğrettiği bir dil.
Ülke gerçeklerinden ve fiili durumlardan dem vurarak kendilerine haksızlık yapıldığını düşünen ama saygıdan geri çekildiklerini, sitelerini gönüllü olarak ortadan tamamen kaldırdıklarını söyleyen bu girişimciler, iktidar tarafından meşrulaştırılan tehlikeli ahlakın meyveleri.
En temel kadın ve çocuk haklarını pervasızca çiğneyip dini dayanaklarla yeni bir toplum yapısı dayatmaya çalışan iktidar;
“İslam böyle emreder” diye diye erken yaşta evlilikleri, aile içi cinsel suçları, tacizleri, istismarları aklayan insanlarla doldurduğu mevkilerden yapılan çığırtkanlığın zeminine;
Hızla dinselleştirdiği milli eğitim temelini yerleştirerek yeni nesillerle yepyeni bir ülke inşa etmeye girişmişken...
Bu rezillikten cesaretlenenler doğal olarak kendilerinde eli devamlı yükseltme hakkı görüyorlar.
Kadınlar ve eğitim üzerinden yaratılan başörtüsü gibi tuzak bir mağduriyetinin kucağına düşen;
Ve özgürlük diye pazarlanan bir esaret ahlakının peşine takılıp bugünlere gelen bu ülkede;
Artık kadınlar ve çocuklar eskisinden daha çok tehlikede.
Adı her ne kadar hâlâ Türkiye Cumhuriyeti olsa da...
Tahtını bir buçuk yıldır KHK’lere kaptıran son anayasa dahil, tüm anayasalarında laik bir ülke olduğu yazsa da...
Kâğıt üzerinde çağdaş ve evrensel bir hukuk sistemi varmış gibi dursa da...
Ahlak polisleri, kırbaç cezaları, kadı yargılamaları henüz başlamasa da...
Kızlarla erkeklerin sınıfları daha tüm okullarda ayrılmamış;
Pembe otobüsler her yerde kadınlara zorunlu kılınmamış olsa da;
Çocukları ve kadınları bu iktidardan yasalarla korumanın yolları artık tıkalı.
Çünkü, tıpkı Cumhurbaşkanı’nın daha başkan olmadan başkan kesilmesi gibi...
Ülkenin tüm ürkek refleksleri, burası henüz bir İslam Cumhuriyeti olmadan İslam Cumhuriyeti olmuş gibi davranmaya meyilli.
Şu durumda bu ülke için kaygılananların ve yeniden laik bir düzende çağdaş bir yaşam sürmeyi hayal edenlerin zihinleri artık yeraltına inmeli...
Kadınları ve çocukları iktidarın vaat ettiği
o cehennemden kurtaracak, koruyacak alternatif fikir dehlizlerinde gezinmeli...
Tıpkı Hasan Âli Yücel’in, Türkan Saylan’ın ya da Aziz Nesin’in hiçbir şeyden korkmadan, bir zamanlar inançla ve inatla yaptıkları gibi.
Mine Söğüt / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder