Mustafa Fehmi Kubilay’ın 23 Aralık 1930’da laik Cumhuriyet karşıtları tarafından, vahşice şehit edilmesinin yıldönümünde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın imzasıyla yayımlanan bildiride, önceki yılların aksine, laikliğe vurgu yapılmaması eleştirilere de yol açtı.
Hulusi Akar’ın laiklik konusundaki çekingenliğini anlamak zor değil. Asker olup da laiklik konusundaki kaygılarını dile getirenler hep Fethullahçılar tarafından kumpas davalarının içine sürüklenmişlerdir.
Ergenekon, Balyoz ve onların foyası meydana çıkınca ardından gelen 28 Şubat davalarından bahsettiğimi anlamışsınızdır sanırım.
Bu hafta, şu anda FETÖ’cülükten tutuklu eski savcı Mustafa Bilgili’nin
hazırladığı iddianame doğrultusunda Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde
yargılanmakta olan ve sanıklarının altmışı hakkında ağırlaştırılmış
müebbet hapis cezası istenen, 28 Şubat davasıyla ilgili son gelişmeleri
izlerken yıllar öncesine gittim.
1990’ların Erbakan’ın iktidar döneminde Antalya’da Akdeniz Üniversitesi’nin düzenlediği laiklik ile ilgili bir toplantıdaydım. Katılımcılar arasında laiklik karşıtı tehditleri yakından izlediği anlaşılan eski Harp Akademileri Komutanı Emekli Orgeneral Kemal Yavuz da vardı. Bir ara söz Fethullah Gülen’e gelince Kemal Yavuz şunları söyledi:
- Bütün bu laiklik karşıtı tehditler içinde en tehlikelisi kuşkusuz Fethullah Gülen’dir ve baş düşmanı kendisiyle amacı arasında bir engel olarak gördüğü TSK’dir.
Rahmetli Kemal Yavuz haklıydı. Fethullahçılar,
AKP tarafından iktidarın köşe başlarına yerleştirildiklerinde, hemen baş
düşmanları TSK içinde karşıtları olarak algıladıkları kişileri tasfiye
etmek üzere kumpas davalarını birbiri ardına patlattılar.
Bu davalar yoluyla insanlar yıllarca süründürüldüler, hapislerde çürütüldüler, ölüme itildiler, hukuka aykırılık usul oldu, zulüm adalet. Ve iktidarın AKP kanadının Fethullahçıları kendileri için de tehdit olarak görmeleri sonucunda patlak veren iktidar kavgasıyla sona erdi rezalet.
İktidar kavgasının ilk aşamasında sanıldı ki Fethullahçılar iktidardan düşmüşler, gerçekler de ortaya çıkmıştı.
Gerçekte ne olmakta olduğunu son haftanın olaylarıyla görelim:
FETÖ’den sanık olarak İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmakta olan eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, tanık olarak dinlenmesini talep ettiği eski İçişleri Bakanları’ndan Mehmet Ağar’ın mahkemedeki ifadesi ve kendisine kefil olması üzerine ev hapsine tabi olarak tahliye edilirken Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan, FETÖ’den tutuklu savcı Mustafa Bilgili’nin açtığı 28 Şubat davasında sanıkların yeni tanıklar dinlenmesi ve iddianameyi hazırlayan Mustafa Bilgili hakkında Yargıtay’dan verilecek kararın beklenmesi talepleri reddedilerek, esas hakkında mütalaaya geçilmesine karar veriliyordu.
Fethullahçılıkla suçlanan, eski Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Mehmet Ağar’ın “Tanırım, iyi çocuktur” kefaleti üzerine tahliye edilirken aralarında eski Genelkurmay Başkanı Karadayı’nın da bulunduğu emekli askerlerin altmışı hakkında ağırlaştırılmış müebbet istenen davada bir an önce karara gidilmesinin önü açılıyordu.
Öte yandan, TRT’yi FETÖ’cülerle doldurmakla suçlanan eski TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in “Samanyolu TV’nin Fethullahçı olduğunu bilmiyordum. Ben onları FETÖ’cü diye değil, AKP’li diye TRT’ye aldım” yollu savunması üzerine, hakkındaki dosya Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takipsizlik kararı ile kapatılırken, yapılan açıklamalara bakarsanız, FETÖ ile mücadele bütün hızıyla sürüyordu.
Bu arada bütün bu gelişmeleri izleyip olayları değerlendirenler de haklı olarak soruyorlardı:
- Yoksa FETÖ hâlâ iktidarda da kimsenin haberi mi yok?
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Hulusi Akar’ın laiklik konusundaki çekingenliğini anlamak zor değil. Asker olup da laiklik konusundaki kaygılarını dile getirenler hep Fethullahçılar tarafından kumpas davalarının içine sürüklenmişlerdir.
Ergenekon, Balyoz ve onların foyası meydana çıkınca ardından gelen 28 Şubat davalarından bahsettiğimi anlamışsınızdır sanırım.
***
1990’ların Erbakan’ın iktidar döneminde Antalya’da Akdeniz Üniversitesi’nin düzenlediği laiklik ile ilgili bir toplantıdaydım. Katılımcılar arasında laiklik karşıtı tehditleri yakından izlediği anlaşılan eski Harp Akademileri Komutanı Emekli Orgeneral Kemal Yavuz da vardı. Bir ara söz Fethullah Gülen’e gelince Kemal Yavuz şunları söyledi:
- Bütün bu laiklik karşıtı tehditler içinde en tehlikelisi kuşkusuz Fethullah Gülen’dir ve baş düşmanı kendisiyle amacı arasında bir engel olarak gördüğü TSK’dir.
***
Bu davalar yoluyla insanlar yıllarca süründürüldüler, hapislerde çürütüldüler, ölüme itildiler, hukuka aykırılık usul oldu, zulüm adalet. Ve iktidarın AKP kanadının Fethullahçıları kendileri için de tehdit olarak görmeleri sonucunda patlak veren iktidar kavgasıyla sona erdi rezalet.
İktidar kavgasının ilk aşamasında sanıldı ki Fethullahçılar iktidardan düşmüşler, gerçekler de ortaya çıkmıştı.
Gerçekte ne olmakta olduğunu son haftanın olaylarıyla görelim:
FETÖ’den sanık olarak İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmakta olan eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, tanık olarak dinlenmesini talep ettiği eski İçişleri Bakanları’ndan Mehmet Ağar’ın mahkemedeki ifadesi ve kendisine kefil olması üzerine ev hapsine tabi olarak tahliye edilirken Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan, FETÖ’den tutuklu savcı Mustafa Bilgili’nin açtığı 28 Şubat davasında sanıkların yeni tanıklar dinlenmesi ve iddianameyi hazırlayan Mustafa Bilgili hakkında Yargıtay’dan verilecek kararın beklenmesi talepleri reddedilerek, esas hakkında mütalaaya geçilmesine karar veriliyordu.
Fethullahçılıkla suçlanan, eski Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, Mehmet Ağar’ın “Tanırım, iyi çocuktur” kefaleti üzerine tahliye edilirken aralarında eski Genelkurmay Başkanı Karadayı’nın da bulunduğu emekli askerlerin altmışı hakkında ağırlaştırılmış müebbet istenen davada bir an önce karara gidilmesinin önü açılıyordu.
Öte yandan, TRT’yi FETÖ’cülerle doldurmakla suçlanan eski TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in “Samanyolu TV’nin Fethullahçı olduğunu bilmiyordum. Ben onları FETÖ’cü diye değil, AKP’li diye TRT’ye aldım” yollu savunması üzerine, hakkındaki dosya Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takipsizlik kararı ile kapatılırken, yapılan açıklamalara bakarsanız, FETÖ ile mücadele bütün hızıyla sürüyordu.
Bu arada bütün bu gelişmeleri izleyip olayları değerlendirenler de haklı olarak soruyorlardı:
- Yoksa FETÖ hâlâ iktidarda da kimsenin haberi mi yok?
Ali Sirmen / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder